Eğitim

Özgürlük Kolay Değil – Cevher Dudayev Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Özgürlük Kolay Değil – Cevher Dudayev Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Özgürlük Kolay Değil kimin eseri? Özgürlük Kolay Değil kitabının yazarı kimdir? Özgürlük Kolay Değil konusu ve anafikri nedir? Özgürlük Kolay Değil kitabı ne konu alıyor? Özgürlük Kolay Değil PDF indirme linki var mı? Özgürlük Kolay Değil kitabının yazarı Cevher Dudayev kimdir? İşte Özgürlük Kolay Değil kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Cevher Dudayev

Yayın Evi: Turan Yayıncılık

İSBN: 9789757893103

Sayfa Sayısı: 160


Özgürlük Kolay Değil Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Özgürlük Kolay Değil” adlı kitapta yeralan oldukça sayıda resmi yazışmanın bir kısmının tercümesini de bu kitaba alarak Çeçenistan Cumhuriyeti’nin takip etmiş olduğu yada daha doğru bir ifade ile izlemek istediği politika hakkında informasyon edinilmesini arzuladık…

Kitaptaki Rusça yazıların tercümesini Özbekistan Cumhuriyeti Milletvekili Cihangir Muhammed yapmış oldu.


Özgürlük Kolay Değil Alıntıları – Sözleri

  • “Onlarca senedir diasporaya sürülmüş her Kafkasyalı ve Çeçen çocuk bigün bunu hayal eder, İslam bigün tüm Kafkasya’ya geri dönecek ve yalnızca kendi topraklarına da değil… Ben de Kafkasya topraklarına İslam’ın dönüşünü düşleyen o çocuklardan biriyim.”
  • Ölüm ya da Özgürlük
    Bu dünyaya geldik biz, gece kurt yavrularken,
    Adlarımız konuldu, sabahleyin arslan kükrerken.
    Lāilaheillallah
    Kartal yuvalarında süt emzirmiş analar,
    Yalçın kayalıklarda at koşturtmuş atalar.
    Lāilaheillallah
    Analar doğurmuştur, halk için, vatan için,
    Emre amade olduk, tamamımız onlar için.
    Lāilaheillallah
    Dağların şāhinleri yetiştirilmiş özgür,
    Tehlikeden zorluktan, mağrūrāne kurtulur.
    Lāilaheillallah
    Kurşun olup erise, o granitten dağlar,
    Hayattan ve savaştan yılmak olur bizlere ar.
    Lāilaheillallah
    Barut olup patlasa yer küresi tümüyle,
    Girmeyiz o toprağa, satılmış onur ile.
    Lāilaheillallah
    Şimdiye dek hiç kimseye pes etmiş değiliz biz,
    “Ya istiklāl ya ölüm!” olmuştur parolamız.
    Lāilaheillallah
    Bacılar yaramızı şarkılarla sarıyor,
    Saygı dolu bakışlar maharet arttırıyor.
    Lāilaheillallah
    Açlık katı olursa nebat kökleri yeriz,
    Susuzluk kavurursa, çiy damlası içeriz.
    Lāilaheillallah
    Gece kurt yavrularken, dünyaya gelmişiz biz,
    Halka, Hakk’a vatana başımızı eğmişiz! Lāilaheillallah.
  • 18.06.1992
    Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
    Sayın Ebulfez Elçibey,
    Zat-ı alilerine
    Sizi Azerbaycan Cumhuriyetinin Devlet Başkanı seçilişinizden dolayı kalpten kutluyorum. Çeçen halkı daima Azerbaycan halkına büyük sevgi besliyor. Bizim tarih, kültür ve kaderimiz aynıdır. Ben inanıyorum ki zamanı ağır bu günler milletimizin daha da metin, daha da sabırlı, dostluk, kardeşlik cephesinde daha da müstahkem olması yolunda hizmet edecek. Bu bizim tarihî mirasımızın sesi, dedelerimizin vasiyetidir.
    Çeçen Cumhuriyeti halkı adına sizi temin ederim ki, biz Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını muhkemleştirme, bütünlüğünü koruma mücadelesinde sizin, Azerbaycan halkının yanındadır.
    Cevher Dudayev
  • 1ожалла я Маршо
    Буьйсанна борз ехкаш дуьненчу девлла тхо,
    1уьйранна лом уг1уш тхан ц1ераш техкина.
    Лаилаха иллАллах.
    Аьрзонийн баннашкахь наноша дакхийна,
    Тархаш т1ехь дой хьийзо дайша 1амийна.
    Лаилаха иллАллах.
    Халкъана, махкана наноша кхоьллина,
    Цаьршинна эшначохь, майра д1ах1иттина.
    Лаилаха иллАллах.
    Ламанан лечарчий маршонехь кхиийна,
    Халонех, бохамех курра чекхдийлина.
    Лаилаха иллАллах.
    Мокхаза ламанаш даш хилла лаларах,
    Дахарехь, къийсамехь яхь оха д1алур яц!
    Лаилаха иллАллах.
    Бос 1аьржа ва латта молханах лелхарах,
    Тхешан сий доьхкина, тхо лаьтта доьрзур дац.
    Лаилаха иллАллах.
    Тхо цкъа а цхьанненна къарделла совцур дац,
    1ожалла, я маршо – шиннех цхьаъ йоккхур ю?
    Лаилаха иллАллах.
    Йижараша тхан чевнаш эшаршца ерзайо,
    Хьомсарчу б1аьргаша хьуьнаршна г1иттадо.
    Лаилаха иллАллах.
    Мацалло хьовзадахь, орамаш дуур ду,
    Хьогалло тхаш б1арздахь, бецан тхин мийра ду!
    Лаилаха иллАллах.
    Буьйсанна борз ехкаш дуьненчу девлла ду,
    Халкъана, махкана, Далла а муьт1ахь ду.
    Лаилаха иллАллах.
    Ölüm ya da Özgürlük
    Bu dünyaya geldik biz, gece kurt yavrularken,
    Adlarımız konuldu, sabahleyin arslan kükrerken.
    Lāilaheillallah
    Kartal yuvalarında süt emzirmiş analar,
    Yalçın kayalıklarda at koşturtmuş atalar.
    Lāilaheillallah
    Analar doğurmuştur, halk için, vatan için,
    Emre amade olduk, tamamımız onlar için.
    Lāilaheillallah
    Dağların şāhinleri yetiştirilmiş özgür,
    Tehlikeden zorluktan, mağrūrāne kurtulur.
    Lāilaheillallah
    Kurşun olup erise, o granitten dağlar,
    Hayattan ve savaştan yılmak olur bizlere ar.
    Lāilaheillallah
    Barut olup patlasa yer küresi tümüyle,
    Girmeyiz o toprağa, satılmış onur ile.
    Lāilaheillallah
    Şimdiye dek hiç kimseye pes etmiş değiliz biz,
    “Ya istiklāl ya ölüm!” olmuştur parolamız.
    Lāilaheillallah
    Bacılar yaramızı şarkılarla sarıyor,
    Saygı dolu bakışlar maharet arttırıyor.
    Lāilaheillallah
    Açlık katı olursa nebat kökleri yeriz,
    Susuzluk kavurursa, çiy damlası içeriz.
    Lāilaheillallah
    Gece kurt yavrularken, dünyaya gelmişiz biz,
    Halka, Hakk’a vatana başımızı eğmişiz!
    Lāilaheillallah.
    Ojalla ya Marsho
    Büjsanna buorz jiexkaş dünienču dövla txo,
    Yüjranna lom chijzaş txan cheraş texkina.
    Lāilaheillallah
    Ärzuonijn bannaşkaxh nānuoşa deqijna,
    Tarxaş thiexh doj xhijzuo dajşa txo yāmijna.
    Lāilaheillallah
    Xalqhana, maxkana nānoşa qöllina,
    Cār şinna eşnačuoxh majra dyahittina.
    Lāilaheillallah
    Lāmanan lečarčij, mārşuoniexh qiijna,
    Xalōniex, buoxamiex kurra čieqdijlina.
    Lāilaheillallah
    Mōqaza lāmanaş daş xilla lālarax,
    Dāxariexh, qhijsamiexh jaxh ōxa dyalur jac.
    Lāilaheillallah
    Buos yärzha va lätta molxanax lielxarax,
    Txéşa sij döxkina txo lätta dörzar dac.
    Lāilaheillallah
    Txo cqhā a cxhannienna qhardiella sövcca dac,
    Yōzhalla ja marşuo şinniex cxha’ joqqur ju.
    Lāilaheillallah
    Jizharşa txan čevnaş éşarca jierza jo,
    Xhomsarču byärgaşa xhünarşna ghittado.
    Lāilaheillallah
    Macallo xhovzadaxh ōramaş duur du,
    Xhogallo txäş byarzdaxh bécan txi mijra du.
    Lāilaheillallah
    Büjsanna buorz jiexkaş dünienču dövla txo,
    Xalqhana, Maxkana, Dalla a müthaxh du!
    Lāilaheillallah.
  • ***
    -Rusya Çeçenistan’da ne istiyor?
    -Biliyor musunuz üç adam tutsak düşmüş.
    Biri Fransız, ikincisi İngiliz,üçüncüsü Rus imiş. Üçüne de bir akşamlık izin vermişler ve son arzularınızı yerine getirip sonrasında sizi asacağız demişler. Fransız akşamı metresi ile geçirmiş. İngiliz köpeği ile gezi etmiş. Rus köyüne gidip komşusunun buğday ambarını yakmış. Niçin bu şekilde yaptın diye sormuşlar. Orada oldukça buğday vardı. Beni asıyorlar o da eziyet çeksin demiş. Rus mantalitesi bu. Kendisi aç, bizim petrolü, şu demek oluyor ki bizim ambarımızı yakıyor.
  • Yakındaki iyi komşu uzaktaki kardeşten iyidir.
  • Bozkurt Kafeste Tutulamaz (Argumenti fakti-haftalık gazete, Aralık 1994)
    – Ne için ölüm mangaları kurdunuz?
    -Kendimizi korumak için çaba sarfetmek için; başka yolumuz yoktu. Harp tekniğimiz, harp sanayimiz yok. Bizim her şeyimizi aldılar. Savaşmak için canımız var, onu ortaya koyduk. Düşman karşısında ölmek de harp.
    -Hazırlık diyorsunuz, teknik yok diyorsunuz, bu durumda niçin harbe girdiniz?
    -Savaşa biz değil Rusya girdi. Biz savaşmak mecburiyetinde kaldık. Biz problemleri sulh yöntemiyle, siyasî yollarla çözmek istedik. Ama Rus iktidarı bunu istemiyor.
    -Rus iktidarından bu harp için kim görevli?
    – Rusya’da kimin görevli bulunduğunu bilmek zor iş. Hakimiyetin tek sahibi var mı? Yeltsin sözünde durmuyor, Çemomirdin kimseyi dinlemiyor, Kozirev barıştan yana değil. Graçov kendisini dünya ordusunun başkanı-komutanı benzer biçimde görüyor. Bu durumda bir tek Çeçenler değil başka milletler de çekince altındadır.
    -Yeltsin, Çeçenler silahları bıraksınlar diye demeç verdi. Siz bu beyanatı niçin dinlemediniz?
    -Biz bağımsızlık duyuru ettik. Sadece ben değil bunu millet de istedi. Amma bağımsız bir milletin üstüne Yeltsin’in emri ile ilkin 150 tane zırhlı vasıta, 57 tane tank ile geldiler. Sonra da çıkıp silahlarınızı teslim edin diyor. Fermandan ilkin Rus ordusu Grozni şehrini bombardıman ediyorlar. Evler, binalar yıkılıyor. Hastane bombardıman altında kalıyor, çocuk yuvası ateşe tutuluyor. Sonra gene silahları teslim edin deniliyor. Bu ne? Rus tutumu? Biz vatanın kutsiyetini biliyoruz, toprağın kutsiyetini biliyoruz. Bizim mukaddeslerimiz bombardıman altında. Düşünebiliyor musunuz bizlere silahlarınızı bırakın diyorlar. Bugün tabanca bizim canımızdır. Her ikisini bir yerde (aynı anda) alabilirler doğal eğer alabilirlerse…
    Gerçekten bunlari yaptılar mı? Mezkur bölgeleri bombardıman ettiler mi?
    -Yalan politikada var. Yalanlar politikacıların çirkin oyunlarıdır. Ben siyaset yapmıyorum, gerçeği söylüyorum. Şimdiye kadar onlarca kere bombaladılar. Hedef keşke bir tek Dudayev olsa!
    Niçin sivil halkı da vuruyorlar? Size gene bir gerçeği söyleyeyim mi? Siz her bir sivilde bir Dudayev görüyorsunuz. Bu doğru! Bugün Dudayev vurulsa da
    Dudayevler bu işi devam ettirecekler. Siz kendilerini tank altına atan gençlerimiz hakkında yazdınız. Saidrahmanov ve öteki gençlerimiz Yeltsin’e ipucu verdiler. Çeçenler ile savaşan rezil olur, rezil olacaksın diye ip ucu verdiler. O ise anlamadı.
    -Rusya karşısında acizsiniz, güçsüzsünüz, Kızıl Ordu hala güçlü görünüyor. Graçov isterse iki saatte Çeçenistan’ı alacağını söylemiş oldu.
    -Graçov iki saatte elbisesini giyemiyor. O Çeçenler ile savaşın tarihini bilmiyor mu!. Graçov’dan yüz kez kuvvetliler bu dinamizmin karşısında boyun eğdiler. Kendi tahini bilmeyen bir komutan o ve kalpten değil, yapmacık ağızla konuşuyor. Evet, Rusya kuvvetli fakat gerçek güç istilacılarda degil mücahitlerdedir. Bin istilacıdanaa bir mücahit güçlüdür. Rusya bizlere karşı sizin söylediğiniz benzer biçimde ufak ve güçsüzlere karşı harp açtı. Biz ise kuvvetli ve büyük orduya karşı savaşım vereceğiz. Bu durumda kim kazanıp kimin kaybedeceği bellidir.
    -Rusya’ya düşman diyor musunuz?
    -Rus milleti bu savaşı istemiyor. Demek ki Rusya istemiyor. Rus milleti ve Rusya’ya düşmanlık meydana getiren kendi akılsızlıklarıdır. Onlar bilsinler ki Çeçenleri güç ile teslim alamazlar. Çeçenler bozkurtlar aslanlar gibidir. Bozkurtlar aslanlae kurşunlansa vahşetten dili de çıkar fakat teslim olmaz. Bugüne kadar Bozkurt ve aslanı demir parmaklıklar içinde saklamak istediler fakat başaramadılar. İnşaAllah bundan sonrasında da başaramazlar.
  • ÇEÇENLER
    Kafkasya’da yaşayan halkların kahir ekseriyeti Müslümandır. Mühim bir kısmı de Türk’tür. Türklüğü hepimiz tarafınca kabul edilen Azeri, Karaçay, Balkar, Nogay, Türkmen (Stavropol Türkmenleri) lerin yanında diğeri Müslüman halkları da kendimizden ayrı düşünmüyoruz. Hatta tüm mazlum milletlere sıcak bakıyoruz, gönlümüz onlara açıktır. Ayrıca tüm Kafkas halklarının Türkiye’de akrabaları vardır. Türkiye’dekilerin hepsi ile aynı dinin ve kültürün mensubuyuz. Bugün ateş hattında Çeçenler olduğundan özetlemek gerekirse bu kahraman halktan anlatmak istiyoruz.
    Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan bağımsızlığını kazanınca sanki tüm Türk ve İslam Dünyası özgürlük ve istiklaline kavuşmuş benzer biçimde “Esir Türkler” gündemin gerisine itildi. Halbuki Balkanlardan Kafkasya’ya, Ortadoğu’dan Sibirya’ya, hatta Çin’in ortalarına kadar milyonlarca soydaşımız tutsaklık altındadır.
    Sovyetler Birliği dağılmış fakat 70 yıl bir bayrak altında tuttuğu milletler içinde kurduğu ilişkiler düzeni, Moskova eli ile bugün de devam etmektedir. Moskova, bugün gene Türk İstiklâl Hareketleri’nin önünde en büyük engeldir.
    Dağdan Sovyet İttifakı’nı Bağımsız Devletler Topluluğu adı ile toparlamaya çalışan Moskova, Azerbaycan’da Ermenileri, Gürcistan’da Abhazya meselesini kullanarak hedefine koşarken, Çecenistan’i tank ve toplarıyla susturmak istemektedir. Tacikistan’da ise iç savaşı kışkırtmaktadır.
    Peki Çeçenler kimdir ve ne istiyorlar?
    Çeçenleri anlatmaya başlarken iki özelliklerini ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Çeçenlerin tarihinde “saldırganlık” ve “boyun eğmek” yoktur. Kafkasya Tarihi’ni okuyanlar bilirler ki, Çeçenler hiçbir süre hiçbir beşeri güce boyun eğmemişlerdir. Meşhur Rus yazarı, bilim adamı ve insan haklan savunucusu Aleksandr Soljenitsin, meşhur ”Gulag Takım Adaları” adlı eserinde, “Psikolojik olarak asla boyun eğmemiş bir halk vardı. Bir tanesi, iki tanesi değil bütün bir halk. Bunlar Çeçenlerdir” derken abartmıyor, sadece bir gerçeği dürüst bir gözlemci olarak ortaya koyuyordu.
    Özgürlük Kolay Değil adlı kitapta Çeçenlerin kökeni, zamanı, dili, dini ve kültürel yapısı hakkında geniş bilgiye yer veremedik. Şu sebeple bu daha oldukça bu sahaların uzmanlarının işi olduğuna inanıyoruz. Ayrıca Çeçenler ve Çeçenistan hakkında, hatta Kafkasya hakkında Türkçe’de oldukça fazla kaynak bulunduğunu söylemek de maalesef mümkün değil. Son zamanlarda meydana getirilen yayınların büyük çocukluğunun da ilmî derecesi münakaşa mevzusudur. Ancak özet informasyon verecek kaynaklardan da yoksun değiliz.
    Burada gazeteci-yazar Arslan Tekin’in ilgi çekici tespitlerini vermek istiyoruz. Arslan Tekin, Ruslar Çeçenistan’a müdahale etmeden üç ay ilkin Çeçenistan’a gitmiş, iç harp eşiğindeki Çeçenistan’ı gözlemlediği benzer biçimde, Çeçen kardeşlerimizin 6 Eylül’de kutladıkları bağımsızlıklarımn 4. yıldönümü için düzenlenen görkemli törenleri takip ederek Türk kamuoyuna duyuran tek Türk gazeteci olmuştu.
    Tekin, Yeni Iyi sabahlar gazetesinde 21-25 Ekim 1994 tarihleri içinde “Kafdağı’nın Ardı: Çeçenistan” başlığı ile gösterilen seri röportajındaki tespitlerini aşağıya alıyoruz:
    “… Ülkenin bir ihtimal bir, bir ihtimal bir buçuk milyon nüfusu var… Sayılarına bakmadan Ruslara başkaldırmak yüksek gururun ve dinmeyen bağımsızlık özleminin sonucudur.( ..) Şu sebeple bu ülke, bizim Kafkasya politikamızın belirleyici bölgesidir. Şu sebeple bu ülke, iyi mi ki Bosna-Hersek Avrupa’nın bağrında doğal uzantımızsa, en kısa yoldan Kafkasların üstünden aşıp Orta Asya’ya ulaşacağımız yegane köprüdür. Şu sebeple bu ülke kana bulanırsa, acısı Anadolu insanının yüreğini yakar…”
    “Çeçenistan neresi?” diye sorsalar çoğumuz haritada yerini bile gösteremeyiz. Birkaç yıl öncesine kadar Bosna Hersek’in yerini biliyor muyduk?
    Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonrasında yeni bir dünya kurulmaya başladı. Biz, pek oldukça millet ve topluluk benzer biçimde Çeçenlerden ve Çeçenistan’dan bu vesile ile haberdar olduk. Türkiye’de Çeçenler var. Boşnaklar olduğu benzer biçimde, Amavutlar olduğu benzer biçimde, Çerkesler olduğu benzer biçimde, Abhazlar olduğu benzer biçimde, Karaçaylılar, Balkarlar ve nice Türk ve Türk kültürü etrafından kümelenmiş soylar ve topluluklar olduğu benzer biçimde…
    Anadolu’yu sığınacak bir kapı görüp, göçüp göçüp gelmişler. İmparatorluğu omzunda taşıyan Anadolum, bir kanadını da dil birliği, kültür birliği, din birliği sağlamış olduğu insanlara germiş; toprağını vermiş, ekmeğini bölüşmüş… Kendisi yoksul yaşarken o insanları gönendirmiş… O insanoğlu da geldikleri yörenin kültür zenginliklerini taşımışlar, değişik duyguları bir teknede yoğurmuşlar.(…) Bir Cevher Dudayev çıkmış, toprağının enine boyuna, üstünde yaşayan insanların sayısına bakmadan ‘Dev’e diklenmiş… ‘Ben hür yaşayacağım… Çek git toprağımdan’ demiş. Rus devine baş kaldırmak… Yok… Bu cesaret değil, delilik… Çeçen yiğidinin delirdiğine hükmetmişler… Kafkasların bileği kavi, yüreği demir insanlarını tanımazsanız, iyi mi başkaldırıdır diye siz de hayrete düşersiniz.”
    Arslan Tekin, yazı dizisinin bir yerinde Çeçenistan’da bir Bosna-Hersek trajedisinin yaşanabileceğine dikkati çekiyor:
    “… Ruslar dizginlenmezse, Bosna-Hersek’te yaşanmış olan trajedinin daha büyüğü burada yaşanacaktır. Yarın geç olacaktır. Bunu adım benzer biçimde biliyorum. Kafkasya Balkanlara benzemiyor. Çıkacak bir harp bizi derinden etkileyecektir. Azerbaycan iyi mi yüreğimizi yaktıysa Çeçenistan da öyleki yüreğimizi yakacaktır. Şu sebeple onların eli sadece bizlere uzanıyor.”
    Gerçekten de Rusların Çeçen katliamı Türk milletini derinden yaralamıştır.
    Tarihte Osmanlılar Kafkaslarla, bilhassa Çeçenlerle yakından ilgilenmişlerdir. Yeni yeni ortaya çıkan belgeler, Osmanlı yönetiminin Kafkas topluluklarıyla ilişkiye geçmek ve onların Ruslara karşı mücadelelerine destek vermek için ince politikalar takip ettiğini gösteriyor.
    Anapa (Karadeniz kıyısında) Seraskeri Koca Yusuf Paşa, Antep’ten 200 talebesiyle Çeçen direnişinin ilk sembol isimlerinden İmam Mansur’un yardımına koşan Seyyid Halil’in raporları ile Kafkaslarda olup bitenlerden haberdar oluyor ve Rusların eline düşen İmam Mansur’u özgür bırakmaları gerekiyordu. Ancak, onlara şimdi güvenilmediği benzer biçimde, geçmişte de güvenilmiyordu. Rus Çariçesi Katerina, 1791’de tutsak etmiş olduğu İmam Mansur’u anlaşmalara nazaran özgür bırakması gerektiği halde 1794’te öldürttü.
    Yeni belgeler Osmanlı Türkçesinin Kafkaslarda ortak dil olarak kullanıldığını da gösteriyor. Kafkas beylerin derhal hepsi Türkçe yazışabiliyor.
    Yine 1783 senesinde devrin Osmanlı padişahına gönderilen bir rapor, Osmanlılar ile Kafkas toplulukları arasındaki sıkı ilişkiyi ortaya koyduğu benzer biçimde, bu toplulukların karakterlerini ve Osmanlı hükümdarına sevgilerini de açıklar:
    “Çerkeş Kabailinden Besti ( …) Kabilesi beyi Kızıl Bey’in adamı Hacı İsmail ve Timurköy Kabilesi (beyi) Arslan Bey’in adamı Hacı Muhammed kullarının takriridir:
    (.) Kabartalu’ya dört günlük mahalde kain Dağıstan muzafatından ÇEÇEN Taifesi be-oldukça dindar ve gayr-ı ti’şar ve yürekli bir taife olub camileri kesir ve cum’aları kılmub hutbeleri okunması mümkün ve tahminen bunlardan eli cenge yakışur yüz bin asker çıkar ve Moskovlu’nun hasm-ı canları olmalarıyla elan Moskovlar ile muharebe suretiyle olub aralık aralık Çerkes’e haberler irsal ve her nevakit Devlet’in Moskovlu ile muharebesi olur ise bizlere bir haber göndersünler Devlet-i aliyye’nin uğrunda cansiparlıklar idüb bu havaliyi keyd-i düşmandan muhafaza ideriz derler ve zannımiz oldır ki vakt-i hacetde Devlet-i aliyye tarafınca bunlara nevazlişlice bir name ve ba’zı gune iltifat gösterilirse Devlet-i aliyye’ye kul ve köle olub her işine yararlar.”
    Kabartalu söylediği, şimdiki Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’ndeki Kabartaylardır. Çeçenlerin oldukça dindar ve yürekli oldukları, camilerinin çokluğu ile bilinmiş olduğu belirtiliyor. Rusların can düşmanı olan ve onlarla savaşan Çeçenlerin yüz bin asker çıkarabilecekleri, ne süre haber gönderilirse Osmanlılar için ölüme hazır oldukları, bunlara iltifat edilmiş olduğu süre devletin kulu kölesi olacakları kaydediliyor.
    Mustafa Butbay da “Kafkasya Hatıraları”nda Kafkasya’nın tamamını Bolşevikler salgın etmeden ilkin Çeçen hükümetini kuran ve 1920’de öldükten sonrasında devleti dağılan Uzun Hacı’nın maiyetinde Ruslara karşı savaşarak büyük yararlıklar gösteren iki Türk komutanından bahseder. Komutanlardan biri Çorum’un Sultan köyünden Emir Hüseyinzade Hamzaoğlu Ali Rıza topçu komutanı, Debreli Şeyh Mehmedzade Hüseyin Hüsnüoğlu Yusuf ise süvari komutanı olarak Rusların geriletilmesinde büyük kahramanlık göstermişlerdir…
  • Çar Deli Petro’dan bu yana “sıcak denizlere inmeyi” hayal eden Rusya, karşısında devamlı Kafkasya Halkları ile Anadolu Türklüğünü bulmuştur. Hile ve desiselerle asırlarca Türkistan Türklüğü’nün özgürlük ve istiklâlini gaspetmiş olan Moskova’nın bu hedefi bugün de değişmemiştir. Kazan ve Astrahan Hanlıklarını güdümüne alması ve ondan sonra Kırım’da hâkimiyet kurması ile arzusuna oldukça yaklaştığını sanan Rusya, 1917 Komünist devriminden soma bu idealini “rejim ihracı yoluyla” gerçekleştirmek, şu demek oluyor ki elini ateşe sokmamak için 70 yıl “maşa” kullandı. Türkiye, Afganistan ve İran, Rusya’nın ilk hedefleri içinde idi. İran’daki şahlık rejimine ABD’nin de Tahran’ı desteklemesiyle, boyun eğdiremeyen Moskova, Türkiye’yi 15 yıl uğraştırdı. Afganistan’daki adamlarını bir “gece baskını” ile iktidara taşımayı başarmasına karşın, halkı ezemedi ve çekilip gitmek mecburiyetinde bırakıldı. Bu üç ülkede başarıya ulaşmış olamaması komünist rejimin sonu oldu. Daha Ilkin Macaristan (1956) ve Çekoslovakya (1968) siyasal enerjisini artırmış ve ekonomisine nefes aldırmıştı fakat Türkiye, İran ve Afganistan’da hedefine ulaşamadı.
    Sovyet rejimi Kafkasya’ya yerleşirken de büyük mukabele görmüştü. Gerçi bazı tecrübesiz yöresel politika ve devlet adamlarını kullanmasını bilmişti. 11 Mayıs 1918’de kurulan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti ile 28 Mayıs 1918’de duyuru edilen Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ulusal liderleri ise hayatlarının sonuna kadar davalarını devam ettirmişlerdi. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, federasyondu.
    Tüm bölge halklarını bünyesinde topluyordu. Azerbaycan Cumhuriyeti ise “millî devlet” esasını benimsemişti. Zira Azerbaycan Cumhuriyeti’nin etnik yapısı değişik idi; başlangıcında da son asırda yetişmiş en büyük Türk milliyetçilerinden birisi olan Mehmed Emin
    Resulzade vardı. Osmanlı devleti de zor durumda idi ve bu iki kardeş devlete yeterince yardım edemiyordu.
    Açıkçası “Yedi Düvele karşı savaşan Osmanli kendi derdine düşmüştü. Ancak o günkü bu zor şartlara karşın, gücü nispetinde “kardeşe kömek (yardım)” etmek icap ettiğinin şuurunda bulunduğunu da kanıtlama ediyordu.
    Azerbaycan Türk Cumhuriyeti, 28 Mayıs 1918’den 27 Nisan 1920ye kadar hür ve bağımsız yaşayabildi. Azerbaycan Milli Meclisinin son oturumunda konuşan Devlet Başkanı Mehmed Emin Resulzade, sözlerini şu şekilde tamamlamıştı: BİR DEFA YÜKSELEN BAYRAK BİR DAHA İNMEZ!
    Aynı bayrak 70 yıl sonrasında Azerbaycan Halk Cephesi lideri Ebülfez Elçibey öncülüğünde tekrardan göndere çekildi. İnşaAllah dünya durdukça, Türk, İslam ve çağdaşlığı temsil eden üç renkli ulusal bayrağı tekrar kimse indiremeyecektir.
    Sıra Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti bayrağına gelmiştir. Lenin ve Stalin ikilisinin oyunlarıyla gönderden indirilen sadece kalplerde yaşayan bu bayrak da yerine dikilecektir. Biz Cevher Dudayev Iiderliğindeki Çeçenler ve öteki Kafkasya halklarının özgürlük ve istiklâl mücadelesinin başarıyla sonuçlanacağına inanıyoruz. Mehmed Emir Resulzade’nin “BİR DEFA YÜKSELEN BAYRAK BİR DAHA İNMEZ!” sözünün bir tek kendi ülkesi ve milleti için değil, tüm mazlum milletler için söylediğini biliyoruz.
  • Sizler tüm Türk halkına gönülden selamlarımı iletin. Allah bereketini Türk halkının üstünden tamamlanmamış etmesin. Kafkasya var oldukça biz Türk halkını dostlukla anacağız. (24 Eylül 1995 Türkiye Gazetesi)


Özgürlük Kolay Değil İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Ben Kafkasya’ya ve Çeçenistan’a Şeyh Şamil’den dolayı sempati ve ilgi duyarım. Ama güncel durumlarından haberdar değildim ta ki bu kitabı okuyana kadar. Kitabın bir bölümünde kronolojik tarihçesi de mevcut merak edenler ya da anımsamak isteyenler o kısma bilhassa dikkat etsin bence.
Kitap Cevher Dudayev ve Çeçen halkın çektikleri zulümleri ve cefaları oldukça detaylı bir halde konu alıyor. Hepsi belgelerle sunulmuş olduğu için de kafada herhangi bir sual işareti bırakmıyor. Dünya’nın herşeyi olurken gözlerini kapatması, kardeşim dedikleri ülkelerin susarak ihanetleri… daha bir sürü şey…
Okuyun lütfen ve okutun. Kitap esasen kendini istemeseniz de okutuyor, bir tek başlayın ve olayların nerelere kadar gittiğini görün. (Dağıstanî)

Dölxur dac! Duxur dac! Dic a diyr dac!: İncelememin başlığı Çeçence… Ağlama, unutma, affetme demek. Niçin ağlıyorlar? Neyi unutmasınlar? Kimleri affetmesinler? Bunlara ansiklopedi hacminde şeyler yazılabilir… 1 milyonluk bir milletin 150 milyonluk devasa bir ülkeye karşı verdiği destansı bir onur mücadelesinin acı hatıraları o denli oldukça ki hangi birinden başlansın? Çeçenler oldukça uzun süre ağladı içten içe halen ağlıyorlar fakat o sessiz hıçkırıkları duyabilen kim? Bugünün iniltileri dün feryat olup arşa yükseldiğinde bile asumanı yıkması ihtiyaç duyulan biz uzaktan oturup izledik tüm olan biteni. Dudayev o acı hatıraların içinde bir güneş ışığı kadar parlak… Alla Dudayeva onu ilk gördüğünde Peçorin benzer biçimde yaşamdan bezmiş; Byrond benzer biçimde dünyadan elini eteğini çekmiş münzevi biriyle karşılaştığını düşünmüştü fakat gülerken daha bir hoş, daha bir yakışıklıydı. Fazlaca sevdiğim insanlardan biriydi o.《Свобода Не Просто “Özgürlük Kolay Değil” elbet Namık Kemal’in Özgürlük Kasidesinin her mısraını hayatında bilincinde olmadan uygulama eden o Cevher ki Çeçenlerin sinesinden bir Prometheus benzer biçimde çıkmıştı. Esprileri ve cesareti ile göz dolduruyordu…
İskender Hamidov vefat etmeden ilkin onunla ilgili birkaç sual sormuştum. Hala 1991 yılındaki heyecanıyla “o benim dostumdu” diyordu. Dudayev’i ilk kez 4 yaşımda televizyonda görmüş olabilirim, çocukluğumun en erken hatıralarında bile Çeçenistan ve Dudayev hep vardı. Bir baskın öncesi askerlerine seslenişini hatırlıyorum “yine burada görüşemezsek, cennette buluşalım” deyişini, o mahzun yüzü öyleki aklıma kazınmış ki Alla Dudayevanın hatıralarında okuduğum Türkiye’den ilköğretim evlatlarının gönderilmiş olduğu zarfları açıp 1lik dolarları elinde sıkarak ağladığını, bak Alla Türk evlatları bizlere yardım göndermişler deyişini zihnimde sanki kendim de şahidi olmuş benzer biçimde tasarım edebilmiştim.
Eser bizlere Cevher’in her yönünü sunamıyor, hoş esasen piyasada bu şekilde bir yaratı de yok. Silahçılık meydana getiren Çeçen bir abim var, ona ağabey şu videoları çeviri etsen de biz neşretsek demiştim, müthiş olur demişti fakat devamı gelmedi. Şu sebeple yaşam gailesi bizi bir yerden sonrasında yakalayıp yutuyor. Okuyacağınız bu yaratı size Cevher Dudayev’in birkaç röportajını, birkaç tanıdığının onun hakkında hatıralarını sunuyor sadece ne Rus-Çeçen savaşlarının genel detaylarını ne de Dudayevi tam manasıyla tanıtabiliyor. Buna rağmen gene de onu bizlere bir parça hatırlattığından okunabilir. Şaborz olarak doğup ölenlerin yolunda, “Joƶalla ya marşo, Ӏожалла я маршо!” şu demek oluyor ki “Ya özgürlük ya ölüm!” diyenlerin meşalesini tekrardan yakacağımız günlerin ümidi ile…. (Ömer Aybars)

yazar/i11350 kitap/kitap–160332
Çeçenistan, bizim için devamlı bir Doğu Türkistan, bir Filistin ve öteki mazlum Müslüman coğrafyalar gibidir. Ve tüm bu coğrafyalarda yaşanmış olan problemler derhal hepsi asırlık sorunlardır. Bu kitap da Çeçenistan’ın ilk cumhurbaşkanı Dudi Musa Cevher (Cevher Dudayev)’in kaleminden Çeçenistan’da yaşananların perde arkası tüm gerçekliklikleri ile yazılmış. Kitaba Cevher Dudayev’in bazı röportajları da eklenmiş. Yaşanılanları her yönüyle alan güzel bir eserdi… (Münzevi Genç)


Özgürlük Kolay Değil PDF indirme linki var mı?


Cevher Dudayev – Özgürlük Kolay Değil kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Özgürlük Kolay Değil PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cevher Dudayev Kimdir?

Cahar Dudayev, (Rusça:Джоха́р Муса́евич Дуда́ев) (d. 15 Nisan 1944 – 21 Nisan 1996).

Tartu Anıtı

Çeçenistan’ı özgürlüğü kavuşturan Cahar Dudayev, Çeçenistan’ın Yalho köyünde dünyaya geldi. 23 Şubat 1944’te Sibirya’ya sürgün edilenlerin arasına katıldığında hemen hemen, annesinin kucağında, 15 günlük bir bebekti.

Çocuklukları Sibirya bozkırlarında oldukça güç şartlar altında geçti. Orta öğrenimini Sibirya’da tamamladı. 1962 senesinde Tambov Askeri Pilot Yüksek Okulu’ndan, 1966 senesinde da “Uzak Mesafe Uçakları Pilot ve Mühendis Yetiştirme Yüksek Okulu”‘ndan mezun oldu. 1974 senesinde Gagarin Hava Harp Akademisi’ni de bitiren Dudayev, 1. Derslik pilot ve mühendis unvanını kazanmıştır. SSCB hükümeti tarafınca kendisine ’12 madalya verildi. Tümgeneralliğe terfi etti. Sovyet tarihinde stratejik hava kuvvetleri’nde tümen komutanı olmayı başaran ilk müslüman olarak adından bahsettirdi.

1989’da Estonya’da stratejik hava kuvvetleri filoları komutanlığında vazife yaparken Baltık Ülkeleri’nde başlamış olan bağımsızlık hareketlerinin kuvvet kullanılarak bastırılması için Moskova’dan buyruk aldı. Ancak bu emri yerine getirmedi ve adı isyancı generale çıktı. Moskova bu itaatsizliği hazmedemedi ve Dudayev, ceza olarak askeri birliği ile beraber Grozni’ye sürgüne gönderildi. 1990 yılının Mayıs ayında görevinden çekilme etti. Rusya bu “isyancı” komutanın önderlik edeceği birçok vakaya gebeydi.

Kasım 1990’da toplanan Çeçen Halkının Kurultayı’na çağrı edildi ve sonradan “Çeçen Milli Kongresi” adını alan bu halk meclisinin icra kurulu başkanlığına seçildi.

19-21 Ağustos 1991’de Gorbaçov’a karşı girişilen başarısız darbe teşebbüsü esnasında darbecilerin karşısında yer aldı. Sonrasında, darbecilerle ortaklık meydana getiren Çeçen-İnguş Cumhuriyeti Hükümeti’ni düşürmek için başlatılan halk hareketinin başına geçti. Demokratik güçler, aydınlar ve tüm Çeçen halkı kendisini destekledi. 27 Ekim 1991’de meydana getirilen seçimlerde %85 oranında oy alarak Çeçenistan Cumhurbaşkanlığı’na seçildi.

Cahar Dudayev, Rusya’nın 11 Aralık 1994 tarihinde Çeçenistan’a karşı başlatmış olduğu askeri harekete karşı halkına “Cihad” emrini verdi. Böylece Çeçenistan karşı saldırılara geçti. Dudayev’in önderliğindeki Çeçen halkı, iki yıla yakın bir süre devam eden bağımsızlık mücadelesi verdi.

Cahar Dudayev 21 Nisan 1996’da bir suikast sonucu yaşamını yitirdi. Ölümünün peşinden Rus asıllı eşi Alla Dudayeva, Cahar Dudayev’in mücadelesini özetleyen “Milyon Birinci” adlı kitabını yazdı. Kitap, Türkçeye de çevrildi.


Cevher Dudayev Kitapları – Eserleri

  • Özgürlük Kolay Değil


Cevher Dudayev Alıntıları – Sözleri

  • 1ожалла я Маршо
    Буьйсанна борз ехкаш дуьненчу девлла тхо,
    1уьйранна лом уг1уш тхан ц1ераш техкина.
    Лаилаха иллАллах.
    Аьрзонийн баннашкахь наноша дакхийна,
    Тархаш т1ехь дой хьийзо дайша 1амийна.
    Лаилаха иллАллах.
    Халкъана, махкана наноша кхоьллина,
    Цаьршинна эшначохь, майра д1ах1иттина.
    Лаилаха иллАллах.
    Ламанан лечарчий маршонехь кхиийна,
    Халонех, бохамех курра чекхдийлина.
    Лаилаха иллАллах.
    Мокхаза ламанаш даш хилла лаларах,
    Дахарехь, къийсамехь яхь оха д1алур яц!
    Лаилаха иллАллах.
    Бос 1аьржа ва латта молханах лелхарах,
    Тхешан сий доьхкина, тхо лаьтта доьрзур дац.
    Лаилаха иллАллах.
    Тхо цкъа а цхьанненна къарделла совцур дац,
    1ожалла, я маршо – шиннех цхьаъ йоккхур ю?
    Лаилаха иллАллах.
    Йижараша тхан чевнаш эшаршца ерзайо,
    Хьомсарчу б1аьргаша хьуьнаршна г1иттадо.
    Лаилаха иллАллах.
    Мацалло хьовзадахь, орамаш дуур ду,
    Хьогалло тхаш б1арздахь, бецан тхин мийра ду!
    Лаилаха иллАллах.
    Буьйсанна борз ехкаш дуьненчу девлла ду,
    Халкъана, махкана, Далла а муьт1ахь ду.
    Лаилаха иллАллах.
    Ölüm ya da Özgürlük
    Bu dünyaya geldik biz, gece kurt yavrularken,
    Adlarımız konuldu, sabahleyin arslan kükrerken.
    Lāilaheillallah
    Kartal yuvalarında süt emzirmiş analar,
    Yalçın kayalıklarda at koşturtmuş atalar.
    Lāilaheillallah
    Analar doğurmuştur, halk için, vatan için,
    Emre amade olduk, tamamımız onlar için.
    Lāilaheillallah
    Dağların şāhinleri yetiştirilmiş özgür,
    Tehlikeden zorluktan, mağrūrāne kurtulur.
    Lāilaheillallah
    Kurşun olup erise, o granitten dağlar,
    Hayattan ve savaştan yılmak olur bizlere ar.
    Lāilaheillallah
    Barut olup patlasa yer küresi tümüyle,
    Girmeyiz o toprağa, satılmış onur ile.
    Lāilaheillallah
    Şimdiye dek hiç kimseye pes etmiş değiliz biz,
    “Ya istiklāl ya ölüm!” olmuştur parolamız.
    Lāilaheillallah
    Bacılar yaramızı şarkılarla sarıyor,
    Saygı dolu bakışlar maharet arttırıyor.
    Lāilaheillallah
    Açlık katı olursa nebat kökleri yeriz,
    Susuzluk kavurursa, çiy damlası içeriz.
    Lāilaheillallah
    Gece kurt yavrularken, dünyaya gelmişiz biz,
    Halka, Hakk’a vatana başımızı eğmişiz!
    Lāilaheillallah.
    Ojalla ya Marsho
    Büjsanna buorz jiexkaş dünienču dövla txo,
    Yüjranna lom chijzaş txan cheraş texkina.
    Lāilaheillallah
    Ärzuonijn bannaşkaxh nānuoşa deqijna,
    Tarxaş thiexh doj xhijzuo dajşa txo yāmijna.
    Lāilaheillallah
    Xalqhana, maxkana nānoşa qöllina,
    Cār şinna eşnačuoxh majra dyahittina.
    Lāilaheillallah
    Lāmanan lečarčij, mārşuoniexh qiijna,
    Xalōniex, buoxamiex kurra čieqdijlina.
    Lāilaheillallah
    Mōqaza lāmanaş daş xilla lālarax,
    Dāxariexh, qhijsamiexh jaxh ōxa dyalur jac.
    Lāilaheillallah
    Buos yärzha va lätta molxanax lielxarax,
    Txéşa sij döxkina txo lätta dörzar dac.
    Lāilaheillallah
    Txo cqhā a cxhannienna qhardiella sövcca dac,
    Yōzhalla ja marşuo şinniex cxha’ joqqur ju.
    Lāilaheillallah
    Jizharşa txan čevnaş éşarca jierza jo,
    Xhomsarču byärgaşa xhünarşna ghittado.
    Lāilaheillallah
    Macallo xhovzadaxh ōramaş duur du,
    Xhogallo txäş byarzdaxh bécan txi mijra du.
    Lāilaheillallah
    Büjsanna buorz jiexkaş dünienču dövla txo,
    Xalqhana, Maxkana, Dalla a müthaxh du!
    Lāilaheillallah. (Özgürlük Kolay Değil)
  • “Onlarca senedir diasporaya sürülmüş her Kafkasyalı ve Çeçen çocuk bigün bunu hayal eder, İslam bigün tüm Kafkasya’ya geri dönecek ve yalnızca kendi topraklarına da değil… Ben de Kafkasya topraklarına İslam’ın dönüşünü düşleyen o çocuklardan biriyim.” (Özgürlük Kolay Değil)
  • Çar Deli Petro’dan bu yana “sıcak denizlere inmeyi” hayal eden Rusya, karşısında devamlı Kafkasya Halkları ile Anadolu Türklüğünü bulmuştur. Hile ve desiselerle asırlarca Türkistan Türklüğü’nün özgürlük ve istiklâlini gaspetmiş olan Moskova’nın bu hedefi bugün de değişmemiştir. Kazan ve Astrahan Hanlıklarını güdümüne alması ve ondan sonra Kırım’da hâkimiyet kurması ile arzusuna oldukça yaklaştığını sanan Rusya, 1917 Komünist devriminden soma bu idealini “rejim ihracı yoluyla” gerçekleştirmek, şu demek oluyor ki elini ateşe sokmamak için 70 yıl “maşa” kullandı. Türkiye, Afganistan ve İran, Rusya’nın ilk hedefleri içinde idi. İran’daki şahlık rejimine ABD’nin de Tahran’ı desteklemesiyle, boyun eğdiremeyen Moskova, Türkiye’yi 15 yıl uğraştırdı. Afganistan’daki adamlarını bir “gece baskını” ile iktidara taşımayı başarmasına karşın, halkı ezemedi ve çekilip gitmek mecburiyetinde bırakıldı. Bu üç ülkede başarıya ulaşmış olamaması komünist rejimin sonu oldu. Daha Ilkin Macaristan (1956) ve Çekoslovakya (1968) siyasal enerjisini artırmış ve ekonomisine nefes aldırmıştı fakat Türkiye, İran ve Afganistan’da hedefine ulaşamadı.
    Sovyet rejimi Kafkasya’ya yerleşirken de büyük mukabele görmüştü. Gerçi bazı tecrübesiz yöresel politika ve devlet adamlarını kullanmasını bilmişti. 11 Mayıs 1918’de kurulan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti ile 28 Mayıs 1918’de duyuru edilen Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ulusal liderleri ise hayatlarının sonuna kadar davalarını devam ettirmişlerdi. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti, federasyondu.
    Tüm bölge halklarını bünyesinde topluyordu. Azerbaycan Cumhuriyeti ise “millî devlet” esasını benimsemişti. Zira Azerbaycan Cumhuriyeti’nin etnik yapısı değişik idi; başlangıcında da son asırda yetişmiş en büyük Türk milliyetçilerinden birisi olan Mehmed Emin
    Resulzade vardı. Osmanlı devleti de zor durumda idi ve bu iki kardeş devlete yeterince yardım edemiyordu.
    Açıkçası “Yedi Düvele karşı savaşan Osmanli kendi derdine düşmüştü. Ancak o günkü bu zor şartlara karşın, gücü nispetinde “kardeşe kömek (yardım)” etmek icap ettiğinin şuurunda bulunduğunu da kanıtlama ediyordu.
    Azerbaycan Türk Cumhuriyeti, 28 Mayıs 1918’den 27 Nisan 1920ye kadar hür ve bağımsız yaşayabildi. Azerbaycan Milli Meclisinin son oturumunda konuşan Devlet Başkanı Mehmed Emin Resulzade, sözlerini şu şekilde tamamlamıştı: BİR DEFA YÜKSELEN BAYRAK BİR DAHA İNMEZ!
    Aynı bayrak 70 yıl sonrasında Azerbaycan Halk Cephesi lideri Ebülfez Elçibey öncülüğünde tekrardan göndere çekildi. İnşaAllah dünya durdukça, Türk, İslam ve çağdaşlığı temsil eden üç renkli ulusal bayrağı tekrar kimse indiremeyecektir.
    Sıra Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti bayrağına gelmiştir. Lenin ve Stalin ikilisinin oyunlarıyla gönderden indirilen sadece kalplerde yaşayan bu bayrak da yerine dikilecektir. Biz Cevher Dudayev Iiderliğindeki Çeçenler ve öteki Kafkasya halklarının özgürlük ve istiklâl mücadelesinin başarıyla sonuçlanacağına inanıyoruz. Mehmed Emir Resulzade’nin “BİR DEFA YÜKSELEN BAYRAK BİR DAHA İNMEZ!” sözünün bir tek kendi ülkesi ve milleti için değil, tüm mazlum milletler için söylediğini biliyoruz. (Özgürlük Kolay Değil)
  • ***
    -Rusya Çeçenistan’da ne istiyor?
    -Biliyor musunuz üç adam tutsak düşmüş.
    Biri Fransız, ikincisi İngiliz,üçüncüsü Rus imiş. Üçüne de bir akşamlık izin vermişler ve son arzularınızı yerine getirip sonrasında sizi asacağız demişler. Fransız akşamı metresi ile geçirmiş. İngiliz köpeği ile gezi etmiş. Rus köyüne gidip komşusunun buğday ambarını yakmış. Niçin bu şekilde yaptın diye sormuşlar. Orada oldukça buğday vardı. Beni asıyorlar o da eziyet çeksin demiş. Rus mantalitesi bu. Kendisi aç, bizim petrolü, şu demek oluyor ki bizim ambarımızı yakıyor. (Özgürlük Kolay Değil)
  • Sizler tüm Türk halkına gönülden selamlarımı iletin. Allah bereketini Türk halkının üstünden tamamlanmamış etmesin. Kafkasya var oldukça biz Türk halkını dostlukla anacağız. (24 Eylül 1995 Türkiye Gazetesi) (Özgürlük Kolay Değil)
  • Ölüm ya da Özgürlük
    Bu dünyaya geldik biz, gece kurt yavrularken,
    Adlarımız konuldu, sabahleyin arslan kükrerken.
    Lāilaheillallah
    Kartal yuvalarında süt emzirmiş analar,
    Yalçın kayalıklarda at koşturtmuş atalar.
    Lāilaheillallah
    Analar doğurmuştur, halk için, vatan için,
    Emre amade olduk, tamamımız onlar için.
    Lāilaheillallah
    Dağların şāhinleri yetiştirilmiş özgür,
    Tehlikeden zorluktan, mağrūrāne kurtulur.
    Lāilaheillallah
    Kurşun olup erise, o granitten dağlar,
    Hayattan ve savaştan yılmak olur bizlere ar.
    Lāilaheillallah
    Barut olup patlasa yer küresi tümüyle,
    Girmeyiz o toprağa, satılmış onur ile.
    Lāilaheillallah
    Şimdiye dek hiç kimseye pes etmiş değiliz biz,
    “Ya istiklāl ya ölüm!” olmuştur parolamız.
    Lāilaheillallah
    Bacılar yaramızı şarkılarla sarıyor,
    Saygı dolu bakışlar maharet arttırıyor.
    Lāilaheillallah
    Açlık katı olursa nebat kökleri yeriz,
    Susuzluk kavurursa, çiy damlası içeriz.
    Lāilaheillallah
    Gece kurt yavrularken, dünyaya gelmişiz biz,
    Halka, Hakk’a vatana başımızı eğmişiz! Lāilaheillallah. (Özgürlük Kolay Değil)
  • Yakındaki iyi komşu uzaktaki kardeşten iyidir. (Özgürlük Kolay Değil)
  • Bozkurt Kafeste Tutulamaz (Argumenti fakti-haftalık gazete, Aralık 1994)
    – Ne için ölüm mangaları kurdunuz?
    -Kendimizi korumak için çaba sarfetmek için; başka yolumuz yoktu. Harp tekniğimiz, harp sanayimiz yok. Bizim her şeyimizi aldılar. Savaşmak için canımız var, onu ortaya koyduk. Düşman karşısında ölmek de harp.
    -Hazırlık diyorsunuz, teknik yok diyorsunuz, bu durumda niçin harbe girdiniz?
    -Savaşa biz değil Rusya girdi. Biz savaşmak mecburiyetinde kaldık. Biz problemleri sulh yöntemiyle, siyasî yollarla çözmek istedik. Ama Rus iktidarı bunu istemiyor.
    -Rus iktidarından bu harp için kim görevli?
    – Rusya’da kimin görevli bulunduğunu bilmek zor iş. Hakimiyetin tek sahibi var mı? Yeltsin sözünde durmuyor, Çemomirdin kimseyi dinlemiyor, Kozirev barıştan yana değil. Graçov kendisini dünya ordusunun başkanı-komutanı benzer biçimde görüyor. Bu durumda bir tek Çeçenler değil başka milletler de çekince altındadır.
    -Yeltsin, Çeçenler silahları bıraksınlar diye demeç verdi. Siz bu beyanatı niçin dinlemediniz?
    -Biz bağımsızlık duyuru ettik. Sadece ben değil bunu millet de istedi. Amma bağımsız bir milletin üstüne Yeltsin’in emri ile ilkin 150 tane zırhlı vasıta, 57 tane tank ile geldiler. Sonra da çıkıp silahlarınızı teslim edin diyor. Fermandan ilkin Rus ordusu Grozni şehrini bombardıman ediyorlar. Evler, binalar yıkılıyor. Hastane bombardıman altında kalıyor, çocuk yuvası ateşe tutuluyor. Sonra gene silahları teslim edin deniliyor. Bu ne? Rus tutumu? Biz vatanın kutsiyetini biliyoruz, toprağın kutsiyetini biliyoruz. Bizim mukaddeslerimiz bombardıman altında. Düşünebiliyor musunuz bizlere silahlarınızı bırakın diyorlar. Bugün tabanca bizim canımızdır. Her ikisini bir yerde (aynı anda) alabilirler doğal eğer alabilirlerse…
    Gerçekten bunlari yaptılar mı? Mezkur bölgeleri bombardıman ettiler mi?
    -Yalan politikada var. Yalanlar politikacıların çirkin oyunlarıdır. Ben siyaset yapmıyorum, gerçeği söylüyorum. Şimdiye kadar onlarca kere bombaladılar. Hedef keşke bir tek Dudayev olsa!
    Niçin sivil halkı da vuruyorlar? Size gene bir gerçeği söyleyeyim mi? Siz her bir sivilde bir Dudayev görüyorsunuz. Bu doğru! Bugün Dudayev vurulsa da
    Dudayevler bu işi devam ettirecekler. Siz kendilerini tank altına atan gençlerimiz hakkında yazdınız. Saidrahmanov ve öteki gençlerimiz Yeltsin’e ipucu verdiler. Çeçenler ile savaşan rezil olur, rezil olacaksın diye ip ucu verdiler. O ise anlamadı.
    -Rusya karşısında acizsiniz, güçsüzsünüz, Kızıl Ordu hala güçlü görünüyor. Graçov isterse iki saatte Çeçenistan’ı alacağını söylemiş oldu.
    -Graçov iki saatte elbisesini giyemiyor. O Çeçenler ile savaşın tarihini bilmiyor mu!. Graçov’dan yüz kez kuvvetliler bu dinamizmin karşısında boyun eğdiler. Kendi tahini bilmeyen bir komutan o ve kalpten değil, yapmacık ağızla konuşuyor. Evet, Rusya kuvvetli fakat gerçek güç istilacılarda degil mücahitlerdedir. Bin istilacıdanaa bir mücahit güçlüdür. Rusya bizlere karşı sizin söylediğiniz benzer biçimde ufak ve güçsüzlere karşı harp açtı. Biz ise kuvvetli ve büyük orduya karşı savaşım vereceğiz. Bu durumda kim kazanıp kimin kaybedeceği bellidir.
    -Rusya’ya düşman diyor musunuz?
    -Rus milleti bu savaşı istemiyor. Demek ki Rusya istemiyor. Rus milleti ve Rusya’ya düşmanlık meydana getiren kendi akılsızlıklarıdır. Onlar bilsinler ki Çeçenleri güç ile teslim alamazlar. Çeçenler bozkurtlar aslanlar gibidir. Bozkurtlar aslanlae kurşunlansa vahşetten dili de çıkar fakat teslim olmaz. Bugüne kadar Bozkurt ve aslanı demir parmaklıklar içinde saklamak istediler fakat başaramadılar. İnşaAllah bundan sonrasında da başaramazlar. (Özgürlük Kolay Değil)
  • 18.06.1992
    Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
    Sayın Ebulfez Elçibey,
    Zat-ı alilerine
    Sizi Azerbaycan Cumhuriyetinin Devlet Başkanı seçilişinizden dolayı kalpten kutluyorum. Çeçen halkı daima Azerbaycan halkına büyük sevgi besliyor. Bizim tarih, kültür ve kaderimiz aynıdır. Ben inanıyorum ki zamanı ağır bu günler milletimizin daha da metin, daha da sabırlı, dostluk, kardeşlik cephesinde daha da müstahkem olması yolunda hizmet edecek. Bu bizim tarihî mirasımızın sesi, dedelerimizin vasiyetidir.
    Çeçen Cumhuriyeti halkı adına sizi temin ederim ki, biz Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını muhkemleştirme, bütünlüğünü koruma mücadelesinde sizin, Azerbaycan halkının yanındadır.
    Cevher Dudayev (Özgürlük Kolay Değil)
  • ÇEÇENLER
    Kafkasya’da yaşayan halkların kahir ekseriyeti Müslümandır. Mühim bir kısmı de Türk’tür. Türklüğü hepimiz tarafınca kabul edilen Azeri, Karaçay, Balkar, Nogay, Türkmen (Stavropol Türkmenleri) lerin yanında diğeri Müslüman halkları da kendimizden ayrı düşünmüyoruz. Hatta tüm mazlum milletlere sıcak bakıyoruz, gönlümüz onlara açıktır. Ayrıca tüm Kafkas halklarının Türkiye’de akrabaları vardır. Türkiye’dekilerin hepsi ile aynı dinin ve kültürün mensubuyuz. Bugün ateş hattında Çeçenler olduğundan özetlemek gerekirse bu kahraman halktan anlatmak istiyoruz.
    Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan bağımsızlığını kazanınca sanki tüm Türk ve İslam Dünyası özgürlük ve istiklaline kavuşmuş benzer biçimde “Esir Türkler” gündemin gerisine itildi. Halbuki Balkanlardan Kafkasya’ya, Ortadoğu’dan Sibirya’ya, hatta Çin’in ortalarına kadar milyonlarca soydaşımız tutsaklık altındadır.
    Sovyetler Birliği dağılmış fakat 70 yıl bir bayrak altında tuttuğu milletler içinde kurduğu ilişkiler düzeni, Moskova eli ile bugün de devam etmektedir. Moskova, bugün gene Türk İstiklâl Hareketleri’nin önünde en büyük engeldir.
    Dağdan Sovyet İttifakı’nı Bağımsız Devletler Topluluğu adı ile toparlamaya çalışan Moskova, Azerbaycan’da Ermenileri, Gürcistan’da Abhazya meselesini kullanarak hedefine koşarken, Çecenistan’i tank ve toplarıyla susturmak istemektedir. Tacikistan’da ise iç savaşı kışkırtmaktadır.
    Peki Çeçenler kimdir ve ne istiyorlar?
    Çeçenleri anlatmaya başlarken iki özelliklerini ortaya koymak mecburiyetindeyiz. Çeçenlerin tarihinde “saldırganlık” ve “boyun eğmek” yoktur. Kafkasya Tarihi’ni okuyanlar bilirler ki, Çeçenler hiçbir süre hiçbir beşeri güce boyun eğmemişlerdir. Meşhur Rus yazarı, bilim adamı ve insan haklan savunucusu Aleksandr Soljenitsin, meşhur ”Gulag Takım Adaları” adlı eserinde, “Psikolojik olarak asla boyun eğmemiş bir halk vardı. Bir tanesi, iki tanesi değil bütün bir halk. Bunlar Çeçenlerdir” derken abartmıyor, sadece bir gerçeği dürüst bir gözlemci olarak ortaya koyuyordu.
    Özgürlük Kolay Değil adlı kitapta Çeçenlerin kökeni, zamanı, dili, dini ve kültürel yapısı hakkında geniş bilgiye yer veremedik. Şu sebeple bu daha oldukça bu sahaların uzmanlarının işi olduğuna inanıyoruz. Ayrıca Çeçenler ve Çeçenistan hakkında, hatta Kafkasya hakkında Türkçe’de oldukça fazla kaynak bulunduğunu söylemek de maalesef mümkün değil. Son zamanlarda meydana getirilen yayınların büyük çocukluğunun da ilmî derecesi münakaşa mevzusudur. Ancak özet informasyon verecek kaynaklardan da yoksun değiliz.
    Burada gazeteci-yazar Arslan Tekin’in ilgi çekici tespitlerini vermek istiyoruz. Arslan Tekin, Ruslar Çeçenistan’a müdahale etmeden üç ay ilkin Çeçenistan’a gitmiş, iç harp eşiğindeki Çeçenistan’ı gözlemlediği benzer biçimde, Çeçen kardeşlerimizin 6 Eylül’de kutladıkları bağımsızlıklarımn 4. yıldönümü için düzenlenen görkemli törenleri takip ederek Türk kamuoyuna duyuran tek Türk gazeteci olmuştu.
    Tekin, Yeni Iyi sabahlar gazetesinde 21-25 Ekim 1994 tarihleri içinde “Kafdağı’nın Ardı: Çeçenistan” başlığı ile gösterilen seri röportajındaki tespitlerini aşağıya alıyoruz:
    “… Ülkenin bir ihtimal bir, bir ihtimal bir buçuk milyon nüfusu var… Sayılarına bakmadan Ruslara başkaldırmak yüksek gururun ve dinmeyen bağımsızlık özleminin sonucudur.( ..) Şu sebeple bu ülke, bizim Kafkasya politikamızın belirleyici bölgesidir. Şu sebeple bu ülke, iyi mi ki Bosna-Hersek Avrupa’nın bağrında doğal uzantımızsa, en kısa yoldan Kafkasların üstünden aşıp Orta Asya’ya ulaşacağımız yegane köprüdür. Şu sebeple bu ülke kana bulanırsa, acısı Anadolu insanının yüreğini yakar…”
    “Çeçenistan neresi?” diye sorsalar çoğumuz haritada yerini bile gösteremeyiz. Birkaç yıl öncesine kadar Bosna Hersek’in yerini biliyor muyduk?
    Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonrasında yeni bir dünya kurulmaya başladı. Biz, pek oldukça millet ve topluluk benzer biçimde Çeçenlerden ve Çeçenistan’dan bu vesile ile haberdar olduk. Türkiye’de Çeçenler var. Boşnaklar olduğu benzer biçimde, Amavutlar olduğu benzer biçimde, Çerkesler olduğu benzer biçimde, Abhazlar olduğu benzer biçimde, Karaçaylılar, Balkarlar ve nice Türk ve Türk kültürü etrafından kümelenmiş soylar ve topluluklar olduğu benzer biçimde…
    Anadolu’yu sığınacak bir kapı görüp, göçüp göçüp gelmişler. İmparatorluğu omzunda taşıyan Anadolum, bir kanadını da dil birliği, kültür birliği, din birliği sağlamış olduğu insanlara germiş; toprağını vermiş, ekmeğini bölüşmüş… Kendisi yoksul yaşarken o insanları gönendirmiş… O insanoğlu da geldikleri yörenin kültür zenginliklerini taşımışlar, değişik duyguları bir teknede yoğurmuşlar.(…) Bir Cevher Dudayev çıkmış, toprağının enine boyuna, üstünde yaşayan insanların sayısına bakmadan ‘Dev’e diklenmiş… ‘Ben hür yaşayacağım… Çek git toprağımdan’ demiş. Rus devine baş kaldırmak… Yok… Bu cesaret değil, delilik… Çeçen yiğidinin delirdiğine hükmetmişler… Kafkasların bileği kavi, yüreği demir insanlarını tanımazsanız, iyi mi başkaldırıdır diye siz de hayrete düşersiniz.”
    Arslan Tekin, yazı dizisinin bir yerinde Çeçenistan’da bir Bosna-Hersek trajedisinin yaşanabileceğine dikkati çekiyor:
    “… Ruslar dizginlenmezse, Bosna-Hersek’te yaşanmış olan trajedinin daha büyüğü burada yaşanacaktır. Yarın geç olacaktır. Bunu adım benzer biçimde biliyorum. Kafkasya Balkanlara benzemiyor. Çıkacak bir harp bizi derinden etkileyecektir. Azerbaycan iyi mi yüreğimizi yaktıysa Çeçenistan da öyleki yüreğimizi yakacaktır. Şu sebeple onların eli sadece bizlere uzanıyor.”
    Gerçekten de Rusların Çeçen katliamı Türk milletini derinden yaralamıştır.
    Tarihte Osmanlılar Kafkaslarla, bilhassa Çeçenlerle yakından ilgilenmişlerdir. Yeni yeni ortaya çıkan belgeler, Osmanlı yönetiminin Kafkas topluluklarıyla ilişkiye geçmek ve onların Ruslara karşı mücadelelerine destek vermek için ince politikalar takip ettiğini gösteriyor.
    Anapa (Karadeniz kıyısında) Seraskeri Koca Yusuf Paşa, Antep’ten 200 talebesiyle Çeçen direnişinin ilk sembol isimlerinden İmam Mansur’un yardımına koşan Seyyid Halil’in raporları ile Kafkaslarda olup bitenlerden haberdar oluyor ve Rusların eline düşen İmam Mansur’u özgür bırakmaları gerekiyordu. Ancak, onlara şimdi güvenilmediği benzer biçimde, geçmişte de güvenilmiyordu. Rus Çariçesi Katerina, 1791’de tutsak etmiş olduğu İmam Mansur’u anlaşmalara nazaran özgür bırakması gerektiği halde 1794’te öldürttü.
    Yeni belgeler Osmanlı Türkçesinin Kafkaslarda ortak dil olarak kullanıldığını da gösteriyor. Kafkas beylerin derhal hepsi Türkçe yazışabiliyor.
    Yine 1783 senesinde devrin Osmanlı padişahına gönderilen bir rapor, Osmanlılar ile Kafkas toplulukları arasındaki sıkı ilişkiyi ortaya koyduğu benzer biçimde, bu toplulukların karakterlerini ve Osmanlı hükümdarına sevgilerini de açıklar:
    “Çerkeş Kabailinden Besti ( …) Kabilesi beyi Kızıl Bey’in adamı Hacı İsmail ve Timurköy Kabilesi (beyi) Arslan Bey’in adamı Hacı Muhammed kullarının takriridir:
    (.) Kabartalu’ya dört günlük mahalde kain Dağıstan muzafatından ÇEÇEN Taifesi be-oldukça dindar ve gayr-ı ti’şar ve yürekli bir taife olub camileri kesir ve cum’aları kılmub hutbeleri okunması mümkün ve tahminen bunlardan eli cenge yakışur yüz bin asker çıkar ve Moskovlu’nun hasm-ı canları olmalarıyla elan Moskovlar ile muharebe suretiyle olub aralık aralık Çerkes’e haberler irsal ve her nevakit Devlet’in Moskovlu ile muharebesi olur ise bizlere bir haber göndersünler Devlet-i aliyye’nin uğrunda cansiparlıklar idüb bu havaliyi keyd-i düşmandan muhafaza ideriz derler ve zannımiz oldır ki vakt-i hacetde Devlet-i aliyye tarafınca bunlara nevazlişlice bir name ve ba’zı gune iltifat gösterilirse Devlet-i aliyye’ye kul ve köle olub her işine yararlar.”
    Kabartalu söylediği, şimdiki Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’ndeki Kabartaylardır. Çeçenlerin oldukça dindar ve yürekli oldukları, camilerinin çokluğu ile bilinmiş olduğu belirtiliyor. Rusların can düşmanı olan ve onlarla savaşan Çeçenlerin yüz bin asker çıkarabilecekleri, ne süre haber gönderilirse Osmanlılar için ölüme hazır oldukları, bunlara iltifat edilmiş olduğu süre devletin kulu kölesi olacakları kaydediliyor.
    Mustafa Butbay da “Kafkasya Hatıraları”nda Kafkasya’nın tamamını Bolşevikler salgın etmeden ilkin Çeçen hükümetini kuran ve 1920’de öldükten sonrasında devleti dağılan Uzun Hacı’nın maiyetinde Ruslara karşı savaşarak büyük yararlıklar gösteren iki Türk komutanından bahseder. Komutanlardan biri Çorum’un Sultan köyünden Emir Hüseyinzade Hamzaoğlu Ali Rıza topçu komutanı, Debreli Şeyh Mehmedzade Hüseyin Hüsnüoğlu Yusuf ise süvari komutanı olarak Rusların geriletilmesinde büyük kahramanlık göstermişlerdir… (Özgürlük Kolay Değil)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş