Eğitim

Paradigma Sonsuzluk – Ömer Faruk Dönmez Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Paradigma Sonsuzluk – Ömer Faruk Dönmez Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Paradigma Sonsuzluk kimin eseri? Paradigma Sonsuzluk kitabının yazarı kimdir? Paradigma Sonsuzluk konusu ve anafikri nedir? Paradigma Sonsuzluk kitabı ne konu alıyor? Paradigma Sonsuzluk PDF indirme linki var mı? Paradigma Sonsuzluk kitabının yazarı Ömer Faruk Dönmez kimdir? İşte Paradigma Sonsuzluk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Ömer Faruk Dönmez

Yayın Evi: İz Yayıncılık

İSBN: 9786053264576

Sayfa Sayısı: 384


Paradigma Sonsuzluk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Paradigma Sonsuzluk, bir yazarın “merhamet, adalet ve ölçü” ekseninde paradigmasını tekrardan inşa edişini gözler önüne seriyor. Bu inşa, Ömer Faruk Dönmez’in yaşamış olduğu Âb-ı Hayat tecrübesiyle yakından ilişkili. Üstadıyla tanıştığı 2013’ten beri telif yapıt vermeyen yazar, Paradigma Sonsuzluk’ta, fizik, felsefe, din, dil, cemiyet ve sanat merkezli görüşlerini dile getiriyor. Asimetrik İyiler Topluluğu’nun bir manifestosu olarak okunabilecek eserde, insanoğlunun anlam arayışına esaslı bir rota çizme kaygısı var. Âb-ı Hayat’ın özünü teşkil eden düşünceler çevresinde, hakikat yolculuğunun merhalelerine işaret ediliyor. Tanrı ile insan arasındaki ilişki cesurca irdelenirken, insanoğlunun insanla kurduğu bağ göz ardı edilmiyor.

Otobiyografik parçalar ve kurmacanın imkânlarıyla da zenginleştirilen Paradigma Sonsuzluk’ta, öykülerinde rastladığımız açık ve anlaşılır dilden değişik olarak, yer yer oldukça müphem bir dil çıkıyor karşımıza. Sözcükler, anlamı taşır mı yoksa işaret mi eder? Yazarın dil tercihi, bu probleminin cevabıyla beraber anlam kazanacaktır.

Farklı disiplinlere dair birçok sorun, ince bir çizgiyle birbirine bağlanırken postmodernizmin izlerini görmek mümkün. Fakat yazar, postmodern edebiyatın yöntemlerini hakikaten kullanıyor mu, yoksa bunun yalnızca parodisini mi yapıyor, buna dikkatli okur karar verecek.


Paradigma Sonsuzluk Alıntıları – Sözleri

  • Allah’tan evli erkeklere en kısa zamanda hayırlısıyla kız evlat vermesini dilerim ilerde evlendiklerinde kızlarına iyi mi davranılmasını istiyorlarsa erkekler şimdi eşlerine o şekilde davranmalıdırlar kız çocuk in sana mühim şeyler öğretiyor sükûnet veriyor
  • bir korku ütopyası üretiyor değilim ümitsiz asla değilim fakat gerçeği görmek ve idrak etmek zorundayım cezayir menekşe sini asla görmesen de bilirsin ya iyi mi güzel bir çiçek oldu ğunu adı bu şekilde güzel hem de bir çiçek güzel olmaz mı asla daha adını söylerken rayihası geliyor fakat rostolar hep menfaatine bakılırsa hareket ediyor birazcık hepimiz benzer biçimde kısaca insaf sız tabldotlar jakoben robdöşambrlarıyla çapaklı tiratlar at tıkça nuh nebiden kalma kalyoncu dağ laleleri safarilerde totoloji bataklıklarına batıp bu corumdan bir ihtimal üç beş de biz yakalarız hesabıyla şirzimelerini ikna ederek ileze mi sasi mi demeden sepetlerini doldurmaya başlıyorlar luğundan havalara kalgıyan öğürleri bir ültimatom verip tafracı emp resyonistleri imana çağrı etse ne yarar karsak bozkırın her kıvrımını cin benzer biçimde biliyor sen daha ölçermeden gelip ateşine siyiyor ekşi adrenalinle kaç metre koşulur yakalamak müm kün mü sen daha yerinden yekinmeden o çoktan koyağı do lanıyor anladık horoz evleniyor da bu tavuk dost niye telleniyor
  • evlilik söylediğin kötünün iyiyi sömürdüğü bir işkence aygıtına dönüşünce doğal olarak boşanan boşanana bugün evlilik ne demek aynı evde oturup kavga etmediğin zamanlarda internete girmek ve tv seyretmek demek
  • postmodernizm insana sadece “görünerek var olabileceğini” söylemekle gösterişi riyayı şovu meşrulaştırmış oluyor
  • kısaca mensubiyetin değil samimiyetin belirleyici bulunduğunu kısaca insanları iddialarına bakılırsa değil ahlâklarına bakılırsa tanımlamak icap ettiğini evet vakit içinde daha iyi anladım ve ilginçtir anneden babadan tevarüs edilmiş hocadan ezberlenmiş din bir tek mensubiyet doğuruyor oysa varlık nedir var eden kimdir gayesi nedir diyerek bedeli ödenmiş emek verilmiş din içtenlik doğuruyor bu denklem tersten de kurulabilir kısaca mensubiyet bir tek tevarüs edilmiş ve ezberlenmiş biçimi üretirken içtenlik bedeli ödenmiş emek verilmiş bir inanma biçimi üretiyor
  • sevgili insan kardeşim söylemek istediğim şey özetle şudur: lütfen artık kendimizi kandırmaktan vazgeçelim lütfen artık kendimize gelelim
  • Kitaptan okuyarak falan değil bizzat deneyim ederek mutmain olmak lazım
  • deizm yükseliyor diyorlar hakkı sen taşıyıp hakikati sen yaşayıp temsil etmezsen bu sölpük dindarlığınla bu üğrüne üğrüne namazınla niyazınla bu sevimsizliğinle daha fazlaca insanı dinden imandan edersin


Paradigma Sonsuzluk İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Yine şaşırtmayan bir Ömer Faruk Dönmez kitabı.. Kitabın içinde tek bir noktalama işareti olmamasına ve günümüzde kullanmadığımız ne kadar kelime var ise hepsini sözlükten seçip kitaba özenle yerleştirmiş olmasına karşın okumaya sabredip 3. sayfaya kadar gelenleri güzel bir sürpriz bekliyor. Bir kez daha basit bir muhatap ve okuru kaldıramadığına güvenilir oluyorum şu sözler karşısında; “ayrıca ulan ne oluyor yoksa bende disleksi mi başladı okuduklarımı niye anlamıyorum diyorsan ilkin kibirli arkalıcını tevazuyla bir boşalt sonrasında edeple lügati önüne aç da yolu o şekilde yürüyelim yoksa birazdan basırganıp kalırsın zira süperergonomi uzmanlarının dahi içinden çıkamayacağı koşullarda çalışacağımız anlaşıldı sanırım kısaca hala ile hâlâ’nın farkını bilmen yetmeyecek en basitinden dana ile dânâ’nın da farkını bilmen gerekecek fakat kaygı etme kükürtlü metinlere maruz kalıp yelpik çekmektense yorga yorga sözlük karıştırmak iyidir”
ve edeple lügati açıyorum.. 🙂 (elfida)

Bu şekilde bir kitap iyi mi olurda anlatılır hakikaten hesap edemiyorum. Lakin üç beş cümle yazarsam herhalde devamını da getirebilirim gibime geliyor.
Ömer Faruk üstadımın -kendisi söylemiş oldu kitap içerisinde- son olarak fakat en zor kitabı bu olmuş. Kitabın ilk kısmı hep bahsetmiş olduğu “hakikat” tırmanışı adeta. Lügate bakmaktan kitaba hakim olabilmek ne mümkün. İnsan amiyane tabirle “herhalde tüm tuşlara basıp bölüm geçmeye çalışıyor herhalde” diyor. Ne dersem yada dersek diyelim üstadım bu şekilde uygun görmüşse biz okuruz. Yine yazsın tekrar okuruz. İkinci kısmı ise artık erişilen hakikatin keyfini sürmek benzer biçimde. Mevzuları daha açık ve net şekilde konu alıyor. Ha şunu da söyleyeyim ki bu şekilde birinci ve ikinci kısım diye bir tasnif yok kitapta. Siz okuyunca anlıyorsunuz bunu. Yada anlayan talihli bir tek ben olabilir miyim acaba?
Kitabın muhtevasına gelecek olursa “her şey var” diyebilirim size. Ama en fazlaca hakikat ve içtenlik var. Allah razı olsun ki Hamza’nın babası, Yobazın kendisi, Ab-ı Hayat’ın yolcusu beni çokça mutlu, mesud ve hakikatli eyliyor. Tabi arada kılcal bazı meseleler var katılmadığım fakat herhalde benim eşekliğimdir, diye düşünüyorum.
Bir gün burayı okursa üstadım şunu demek isterim ki: Pek muhterem efendim! Artık “fil dişi kulesi” mi, yoksa “inzivaya çekildiğiniz yuvanız” mı; adını ne koyarsanız koyun fakat oradan çıkın. Madem yazmakla olmadığını iddia ediyorsunuz er meydanı sizi bekliyor. O şekilde kaçak dövüşle olmaz üstadım. Biz size ve söyleyeceklerinize muhtacız. Sözünüz yankı bulacaktır Allah’ın izniyle. Ellerinizden öper, hürmetler ederim. (külbei ahzân)

İnsan insan derler idi, insan nedir şimdi bildim…: Hayat telaşı içinde uzun süreden beri araştırma yazamamış olmanın susuzluğunu gidermem mevzusunda beni kamçılayan, derhal bitmesin diye sindire sindire okuduğum bir kitabın son sayfasını kapattım azca evvel. Doğrusunu isterseniz birazcık hüzünlüyüm birazcık da ümitli.
Klişe bir ihtimal fakat sokakta ya da yan dairenizde bir insan şiddete uğrarken onun acısına kayıtsız kalamayan, bir kediye otomobil çarpınca onun küçücük canının yaşam telaşını yok sayamayan, dünyanın bir yerinde çocuklar yok pahasına ölürken sıcacık yatağında uyumaktan utanan, gören, hisseden, anlayan, algı edebilen insan olmak zor içinde bulunduğumuz dünyada. Nihayetinde kırılgan kalpler için kurulduğu günden bu yana bir cehennem dünya. Hissedilen şeyler erdemli fakat yükü de bir o denli ağır. İşte sevgili yazar elimizden geldiğince taşımaya çalıştığımız bu yükün üstüne, beraber çıktığımız 384 sayfalık seyahat süresince ruhumuzu tam da olması ihtiyaç duyulan yerden tutup sarsarak daha da fazlasını ekliyor. Yeri geliyor bölgelere atılmış acıma yükünü, o kadar da lüzumlu değil dercesine derin bir kuyunun en altına atılmış hakkaniyet çuvalını, bir çok vakit da ruhumuzu karartan tüm lekeleri görebilmek adına koca bir insanlık aynasını yüklüyor sırtımıza. Yükünüz artıyor fakat mızmızlanmıyorsunuz; zira siz bir masa, iskemle ya da lamba değilsiniz; misyonunuz var, idrakiniz var, en önemlisi bir kalbiniz var, insan olduğunuzu iliklerinize kadar duymak boynunuzun borcu ve bu yapıt sizin bu anlamda elinizden tutuyor. Ha fakat eğer diyorsanız ki bilgisizlik mutluluktur, o halde eseri yavaşça bir kenara bırakıp uzaklaşabilirsiniz.
Ömer Faruk Dönmez’in tüm eserlerini sevmiş olarak ve derin düşüncelere dalarak okudum. Keşke hep yazsa da bıkmadan usanmadan okusak söylediğim bir yazar benim için. Paradigma Sonsuzluk’a ilk başladığım sırada yazarın muzip tavrını, sivri dilliliğini ve tarzını bilmeme karşın dumura uğramadım desem yalan olur. Zira gördüm ki hayatımda asla duymadığım, bir elimin okuduğum sayfanın üstünde bir elimin de arama motorunda gidip gelmesine niçin olacak enteresan kelimeler vardı. Üzerine bir de noktalama işaretlerini kullanmaması ve ana metinden fazlaca her cümleye ilişik uzun uzun dipnotların yer alması beni şaşırttı. Sabret bakalım vardır bizimkinin bir bilmiş olduğu, dedim tam olarak kendi kendime. 🙂 Karaman’ın koyunu sonrasında çıkar oyunu hesabı bir baktım epey bir yol katedince bizimkinin gerçek niyeti açığa çıktı: her önüne gelen tarafınca okunup anlaşılmamak yerine, çıkmış olduğu yolda sebat edip devam eden ve onu hakikaten idrak etmek isteyenlerle yola devam etmek. Bunu bilhassa belirtmek istedim zira yazarın tarzını bilmeyen biri ilk sayfaları okuyunca kitabı direkt kenara bırakabilir.
İlk imtihanı geçip yazarın itimatını kazanınca kitap o şekilde bir açılıyor ki okuyucuya, içinde kıymetli mi kıymetli tinsel bir hazineyle karşılaşıyorsunuz. Dünyadaki tüm adaletsizliklere, zulümlere, sömürü araçlarına, sömürenlere, kötülere, eylemsiz iyilere karşı dimdik kalan, hepinize karşı ne pahasına olursa olsun buradayım diyen bir duruş var sayfalarda. Bu duruş makam mevki, saygınlık, şan, şöhret dinlemiyor; yeri geliyor fazlaca tanıdık bir ismin önüne dikiliyor, yeri geliyor hak edene hakkını teslim ediyor. Düşe kalka ilerlerken bir tek başkalarını değil kendini eleştirmeden de duramıyor bizimki. Ne yalan söyleyeyim yazarın bu huyunu seviyorum, burnuma hoş bir hakkaniyet kokusu getiriyor bu duruş. Fikri anlamda tüm bu tarz şeyleri yaparken günümüz yazarlarının, eleştirmenlerinin anladığı dilden konuşmayı da dikkatsizlik etmiyor. Sanat mı , kafiye mi, mecaz mı, kinaye mi istiyorsunuz, alın size dercesine ironik bir şekilde kabiliyetlerini de sergiliyor.
Kitaba dair ne söylesem tamamlanmamış ve yavan duracak. Bir nebze olsun yaşamın boş ve anlam ifade etmeyen havasından kurtulup nefes almak, bir tek ben odaklı dünyanızdan çıkıp kardeşlik hayatına adım atmak ve hakikat üstüne bir lahza kafa yormak adına çevirin sayfaları… Üzerine de şu güzelliği açıp kulak verin…

Bu arada yazardan yeni bir kitap beklerken asla tanışmadığımız halde Paradigma Sonsuzluk’tan beni haber veren Aktura ya fazlaca teşekkür ederim. (Şeyma Öztürk)


Paradigma Sonsuzluk PDF indirme linki var mı?


Ömer Faruk Dönmez – Paradigma Sonsuzluk kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Paradigma Sonsuzluk PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ömer Faruk Dönmez Kimdir?

1976 senesinde Adana’da hayata merhaba dedi. 1997’de Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü tamamladı.

Yazılarını Türk Edebiyatı, Çınar, Atlılar, Huruç, Ay Vakti, Hece, Hece Öykü, Cafcaf, İhtiyar, Fayrap ve Müdahale dergilerinde yayımladı


Ömer Faruk Dönmez Kitapları – Eserleri

  • Hamza
  • Bir Kitap Bir Balta
  • Bir Yobazın Günlüğü
  • Dervişan
  • Ölü Bir Yazarın Anlattıkları
  • Hep Aynı Hikaye
  • Ab-ı Hayat
  • Paradigma Sonsuzluk
  • Ab-ı Hayat 2
  • Yolcu ve Burjuva


Ömer Faruk Dönmez Alıntıları – Sözleri

  • Ulan ne iş be. Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştayım ve dershaneye gidiyorum. (Hamza)
  • İfade edilmeyen bir fikir,asla düşünülmemiş gibidir.. (Hep Aynı Hikaye)
  • “Hayatın hakkını vermeden yaşayanın, varlığı haramdır.” (Ab-ı Hayat)
  • İçindeki eğrilikle uğraş. (Ab-ı Hayat)
  • Hukuk bir ahlaka dayanmıyorsa, yasalar gevezeliktir. (Dervişan)
  • Dağ dağa kavuşmuştu fakat insan insanı anlamamıştı… (Bir Kitap Bir Balta)
  • Beni geçelim azizim. Uzun mevzuyum. Anlatmakla bitmem ki. (Bir Yobazın Günlüğü)
  • İlginçtir; Yusuf aleyhisselam bir kadının şerrinden kurtulmak için senelerce hapiste kalmayı göze almış; torunu Musa aleyhisselam ise bir hanıma erişebilmek için senelerce işçilik / çobanlık yapmıştır.
    Demek ki hanım vardır, yüzünü görmektense zindana girmek evlâdır; hanım vardır, ona ulaşmak için uğrunda senelerce çalışılsa sezâdır. (Ölü Bir Yazarın Anlattıkları)
  • Yolcu bu dünyaya sırnaşmayan ve yerleşmeyen onurlu insandır.. (Yolcu ve Burjuva)
  • Ruhu örseleyen yıpratan yoran parçalayan tüketen iki şey var: arzular ve korkular. (Yolcu ve Burjuva)
  • Modern edebiyat hikmete hakka hakikate iyiye bünyesinde yer veremiyor metinden bir ders ve öğrenek almayı bir hisse ve tembih çıkarmayı asla istemiyor zira tam da bu tarz şeyleri reddetmekle varlık buldu biz dertli yazarlar da hikmeti hakkı hakikati iyiyi güzeli anlatmak istediğimizde çağıl edebiyatın bu gizli saklı ve otoriter tehdidiyle ve reddiyle baş etmek zorunda kalıyoruz
    Sanatta ileti olur mu diyenler işte bu tezgaha düşenlerdir.
    Bir meselesi olmayan bu kadar geveze işte bu yüzden piyasaya doldurmuştur. (Yolcu ve Burjuva)
  • Bir mutluluk kimi zaman iyi mi da bir tek cümleyle yıkılabiliyor… (Hep Aynı Hikaye)
  • “Mevla görelim neyler/
    Neylerse güzel eyler” (Ölü Bir Yazarın Anlattıkları)
  • Edeb başka şey azizim; kitabından okumakla öğrenilmiyor. (Dervişan)
  • Her şeyi yanlış anlıyorlar. Aptal oldukları için mi?
    Bilmi­yorum. Kafaları azca fazlaca çalışıyor. Fakat kalpleri? Kalpleri? Bir kalpleri var mı ki dersin canımın içi? (Bir Yobazın Günlüğü)
  • Gönlünü her gün tazelendireceksin; ‘ölümlü dünya’ diyeceksin, hepsini senin mülküne verseler ne olur, bigün gelecek öleceksin: bu vaaz gönlü tazelendirir. (Ab-ı Hayat)
  • kısaca mensubiyetin değil samimiyetin belirleyici bulunduğunu kısaca insanları iddialarına bakılırsa değil ahlâklarına bakılırsa tanımlamak icap ettiğini evet vakit içinde daha iyi anladım ve ilginçtir anneden babadan tevarüs edilmiş hocadan ezberlenmiş din bir tek mensubiyet doğuruyor oysa varlık nedir var eden kimdir gayesi nedir diyerek bedeli ödenmiş emek verilmiş din içtenlik doğuruyor bu denklem tersten de kurulabilir kısaca mensubiyet bir tek tevarüs edilmiş ve ezberlenmiş biçimi üretirken içtenlik bedeli ödenmiş emek verilmiş bir inanma biçimi üretiyor (Paradigma Sonsuzluk)
  • Zamanın birinde bir memlekette, ağzından sövgü ek­sik olmayan bir adam yaşarmış. Nerde hoşuna gitmeyen bir durum görse basarmış küfrü. Memleketin en küfürbaz adamı olarak nam salmış doğal olarak. Herif bu fena namından rahatsız­lık duymaya başlamış; fakat küfretme alışkanlığından da bir türlü vazgeçemiyormuş. Gitmiş bir tekkeye. Şeyh efen­diden derdine bir umar dilemiş. Şeyh buna bir avuç bak­la vermiş. Al bu tarz şeyleri demiş, birini ağzına koy, tam küfredeceğin vakit bakla diline kıymet; küfretmemen ge­rektiğini hatırlayıp, kendine başat olursun. Bizim adam uygulamaya başlamış. İşe yarıyormuş da. Neyse bigün gene bu şeyhle bizimki gezerlerken müthiş bir yağmur başlamış. Acayip ıslanmışlar. Tam tekkeye doğru ko­şarlarken bir evin penceresinden bir kadıncağız seslen­mesin mi: “Hocaefendi bir bakıver!” Ulan koskoca ke­ramet sahibi şeyh, yağmur yağıyor diye halkın talebini geri mi çevirecek: durmuşlar doğal olarak. Ama yağmur iyi mi ya­ğıyor! Penceredeki hanım kaybolmuş, bizimkiler de ka­pıyı açmaya geliyor sanıp beklemişler. Neyse, 5 daki­ka sonrasında hanım tekrar belirmiş pencerede: “Biraz bekleyiver hocaefendi!” Haydaaa! Ulan yağmur sırılsıklam etmiş bu tarz şeyleri, hanım bekletiyor, bizim küfürbaz homur­danmaya başlamış doğal olarak. Şeyh de ‘ya sabır’ çekmeye ko­yulmuş. Kadın birazdan yine görünmüş pencerede, “Ta­mam hocaefendi gidebilirsiniz.” demiş. Hayda ki haydaaa! “İyi de hanım, bizi niye beklettin boş yere şu yağ­murun altında?” diye kızmış şeyh. “Yok.” demiş hanım gülümseyerek, “Boş yere bekletir miyim asla hocaefendi; bizim tavuklar kuluçkada. Yumurtayı tavuğun altına ko­yarken kapıdan bir şeyh geçerse, yumurtadan horoz çı­kar derler, o yüzden beklettim sizi.” İyi mi. Dangalaklı­ğın bu kadarına artık dayanamayan şeyh, bizimkine dön­müş, “Ulan dost demiş, çıkar ağzından baklayı!” Hah ha. (Bir Yobazın Günlüğü)
  • Emperyalistlerin en fazlaca korktukları şey, “Büyüyünce ne olacaksın?” sorusuna “Şehit olacağım!” yanıtını veren bir neslin yetişmesidir. (Hamza)
  • Mülk kimindir
    Tasarruf hakkı kime aittir
    O’nun adaletine mi güvenmiyorsun merhametine mi
    İlmine mi inanmıyorsun hikmetine mi
    Geç yunus endişeden.. (Yolcu ve Burjuva)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş