Eğitim

Petrol! – Upton Sinclair Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Petrol! – Upton Sinclair Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Petrol! kimin eseri? Petrol! kitabının yazarı kimdir? Petrol! konusu ve anafikri nedir? Petrol! kitabı ne konu alıyor? Petrol! PDF indirme linki var mı? Petrol! kitabının yazarı Upton Sinclair kimdir? İşte Petrol! kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Upton Sinclair

Çevirmen: Kıvanç Cenup

Orijinal Adı: Oil!

Yayın Evi: Sel Yayıncılık

İSBN: 9789755709130

Sayfa Sayısı: 592


Petrol! Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Pulitzer ödüllü yazar Upton Sinclair’in ABD tarihinde yaşanmış olan en büyük finans skandallarından önde gelen Teapot-Dome Skandalı bağlamında Cenup California’dan sunmuş olduğu bu ufak kesit “Amerikan yüzyılı”nın başlangıcına işaret ediyor.

Rüşvet, yolsuzluk, medya manipülasyonu ve usulsüzlükle beslenip büyüyen paracı çarkın barındırdığı çelişkiler tüm sertliğiyle hicvedilirken, bu çarkı döndüren arazi sahiplerinin, tarikat liderlerinin, petrol baronlarının, senatörlerin ve Hollywood yıldızlarının resmigeçidi okuru baş döndürücü ve provoke edici bir politik serüvene sürüklüyor.

2008 senesinde Kan Dökülecek adıyla beyazperdeye uyarlanarak izleyicilerin beğenisini kazanan, petrol endüstrisinin temelleri atılırken kitlesel tüketim politikasının ve açgözlülüğün yaşamın merkezine oturmaya başladığı erken dönem Amerikası’nın detaylı tasvirleriyle örülü Petrol!, fırsatlar çağının büyüleyici atmosferi ardında gizlenen yozlaşmayı, sınıfsal çelişkileri ve insanoğlunun ne denli canileşebileceğini gözler önüne seren bir roman.


Petrol! Alıntıları – Sözleri

  • Zengin olunacaksa; köle şeklinde çalışmanın ne âlemi vardı ki?
  • …geçmiş geçmişti; ya da bir ihtimal geçenler geçmişti demek daha doğru olur.
  • “Beni dinle fakat dinlediğini anlamasınlar. Burada olduğumu bilmesinler.”
  • “Kahvemizi eleştirmeyin, bigün siz de yaşlanıp bayatlayacaksınız.”
  • “Var olan sistemin sonsuza kadar sürmeyeceğini gayet net görebiliyordu: ülkenin kaynakları ve varlığı bir arenaya atılmış, en açgözlü olanlar tarafından kapışılıyordu.”
  • Dünyada değiştirmeye gücünün yetmeyeceği birçok haksızlık bulunduğunu sen de öğreneceksin evlat. Er ya da geç, bunu kabullenmek zorunda kalacaksın.
  • “Asla geriye bakmıyordunuz; çünkü saatte seksen kilometreyle giderken, sizin için bir tek önünüzdeki şeyler önemliydi ve geçmiş geçmişti; ya da belki geçenler geçmişti demek daha doğru olur.”
  • İnsanın fazlaca parası olması güzel şeydi; fakat en fena ihtimali akıldan çıkarmamak ve başarı şarabından kana kana içerken bile arkanızdan fısıldayan o sesi hep duymak zorundaydınız: “Memento mori!”*
    *Latince deyim. Anlamı: “ölümü hatırla”
  • Asla geriye bakmıyordunuz; zira saatte seksen kilometreyle giderken, sizin için bir tek önünüzdeki şeyler önemliydi ve geçmiş geçmişti; ya da bir ihtimal geçenler geçmişti demek daha doğru olur.
  • “…’Bunny’ yanımda oturuyor, kuvvetli ve sıhhatli, benden sonrasında her şeyin sahibi o olacak,benim izimden gidecek fakat o benim yaptığım hataları yapmayacak, benim şeklinde acı hatıralara haiz olmayacak, akıllı ve muhteşem biri olacak ve ben ne diyorsam onu meydana getirecek.”
    Bu arada “Bunny” nin zihni bu şekilde çalışmıyor.
  • Bir gün hepimiz toprak olacak.
  • Öğretim ișindeki mesele buydu;öğreten insanoğlu hayatlarında bir iș yapmamıș, dünyayı tanımayan kișilerdi.
  • “Tek bildiğim, bu bırakım savaşını kay­betmelerine niçin olmama asla izin vermeyecekleri. Yarın güneş doğacağına ne kadar eminsem, beni durdurmanın bir yolunu bula­caklarına da o denli inanırım!”
  • Paul silahlanmanın otomatikman savaşları yarattığını söylemiş oldu; silahları üreten kapitalistler daha fazlaca üretebilmek için doğal ki cenk çıkmasını isteyecekti.
  • “Yağ çelikten ucuzdur,” derdi Baba. Çocuğun artık ezbere bilmiş olduğu, bu şekilde birçok özlü sözü ve uygar bir Deyimler Sözlüğü vardı Baba’nın. Konu Baba’nın para biriktirmek istemesi değildi; ilke olarak bir işi doğru yapmayı ve güzel bir makineye saygı göstermeyi özetleyen bir sözdü.


Petrol! İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Pulitzer ödüllü yazar Upton Sinclair’den okuduğum ilk roman oldu Petrol. Başlangıç için göz korkutan bir kalınlıkta eğer araya başka kitaplar almış olmasaydım fazlaca daha kısa sürede bitirebilirdim bir ihtimal.
Kitap, petrol endüstrisinin temellerinin atılmaya başlandığı 1920’lerin Amerika’sında geçiyor. Bir nevi “Amerikan yüzyılı” da başlamış oluyor. Bir baba ve oğlunun arabadaki yolculuğuyla başlıyor hikâye. Rüşvetin, yolsuzlukların içinde olan ve paracı çarkı döndüren bir babanın, içinde bulunmuş olduğu rahatı sevmesine karşın vicdan sahibi olan oğluyla aralarındaki ilişkiyi ve çeliştikleri fikirleri okuyoruz. Arka planda paracı sistemin büyüleyici atmosferinin ardında gizlenen yozlaşmayı, sınıflar arasındaki çelişkileri, açgözlülüğü ve insanoğlunun caniliğini konu alıyor.
Kitabı genel itibariyle beğendim yazar oldukça gerçekçi bir anlatımla yazmış fakat tek bir eleştirim olabilir o da sayfa sayısı bir tık uzun geldi bana, bazı yerlerde didaktik bir üslup kullanmış bu da doğal olarak okurken kopukluk yarattı benim açımdan. (Asu)

Yazarın yazma biçiminden ve anlatımından hiçbir şey kaybetmediği bu kitabın sayfalarını çevirirken kendimi petrol ile dolu bir fanusta hissettim. Aynı hissi Kobo Abe’nin Kumların Kadını isminde kitabını okurken de hissetmiştim. Sonrasında bu fanusun dışından sesler gelmeye başladı. Yine işçilerin sesleri idi bunlar. Şikago Mezbahaları’ndan aşina olduğumuz, aynı dönemde yaşanmış olan işçi hareketleri, bu kere petrol devlerinin üzerine çığ şeklinde düşmeye hazırlanıyordu. Ancak zaman içinde o seslere Hollywood’un ışıkları gölge düşürdü. Patlayan flaşlar, partilerdeki şen kahkahalar. Ama onlar hep vardı. Okulda, sokakta, kentin sokaklarında. Siz duymak istemeseniz dahi varlardı.
Yazar, tüm bu vakaları yazabilmek için hepsini deneyimlemiş. Bu nedenle de, vakaları birebir yansıtma mevzusunda hakikaten usta bir kalem. Anlatım dili itibariyle o denli akıcı ki, okur oradan oraya savrulup duruyor. Yazarın ifade gücü ve informasyon birikimi aslına bakarsak tam da bu aşamada gizli saklı. Anlatıcının perspektifinden mercek altına almış olduğu kişiler, toplumsal yapı, sosyo-ekonomik koşullar o denli devingen ki, vakalar da aynı bu hızla devingenlik gösteriyor. Bir anda işçi hareketinin içinde komünist ve toplumcu cephelerin tam da ortasında iken aniden kendinizi meşhur bir kadın oyuncu ile kol kola kumsalda yürürken buluyorsunuz.
Yazarın her iki kitabı gerek dönemsel koşullara gerekse de insan olmaya dair fazlaca fazla şey konu alıyor. Bu nedenle ikisini de okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.
Kitaplarla kalınca! (Özgürlük Kurdu)

Bu kitaba aslına bakarsak 8 puan verecektim fakat Jane Eyre de 8 puan verdiğimi görünce buna 9 puan vermeliyim diye düşündüm. Bu kitaba aslına bakarsak 10 puan bile verebilirdim fakat kitabın son 300 sayfasındaki komünizm propagandaları ve yazım dilinden de değil fakat kitabı hakikaten de fazlaca uzun sürede okumamdan dolayı 1 puan kırdım. Kitap mevzu olarak da anlattığı şeyler olarak da ağır bir kitap ve büyük olasılıkla yazanların çoğunluğu da gerçek şeyler. Uzun gözlemler sonucu yazıldığı ve fazlaca güzel anlatıldığı için komünizme hiçbir sempatim olmamasına karşın etkilendiğimi inkar edemem. Sadece kitabın baş karakteri de diyebileceğimiz Bunny’yi fazlaca sevemedim, en sevdiğim karakter Baba oldu fakat Paul Watkins karakterini de bazen sinir olmaklar birlikte sevdim. Yan karakterlerin de başarıyla yazıldığını düşünüyorum. Sadece Ruth ve Eli Watkins karakterleri birazcık daha açılabilirdi bence. Beni bir tek kitaptaki komünizm propagandaları rahatsız etti zira belli bir yerden sonrasında fazlaca fazla olmaya başladı, onun haricinde mevzu olarak da yazılım olarak da fazlaca başarı göstermiş bir kitap bulunduğunu düşünüyorum. Sonu da hakikaten vurucuydu. Yazarın Şikago Mezbahaları kitabını da okumak isterim. (İrem)


Petrol! PDF indirme linki var mı?


Upton Sinclair – Petrol! kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Petrol! PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Upton Sinclair Kimdir?

Upton Sinclair (20 Eylül 1878 – 25 Kasım 1968) Pulitzer Ödüllü ABD’li yazar. 20. yüzyılın başlarında yazdığı eserlerle şöhrete kavuşmuş ve fazlaca sayıda kitap yazmıştır. Bilhassa 1906 senesinde yazdığı ve dilimize Chicago Mezbahaları adıyla çevrilen The Jungle adlı eseri büyük yankı yapmış ve kamouyunun dikkatinin mezbahalardaki sağlıksız emek verme koşullarına çekmiştir. Eserin yayınlanmasından derhal sonrasında ABD’deki et sektöründe iyileştirme emekleri başlamış ve mevzuyla ilgili yasal düzenleme yapılmıştır.

Hayatı

Gençliği

Baltimore, Maryland’de dünyaya geldi. Babası Upton Beall Sinclair, anası Priscilla Harden’dir. Babası bir içki satıcısıydı. Sinclair’in büyükbabası oldukça varlıklıydı, Sinclair bir çok vakit onlarda zaman geçirirdi. Devamlı olarak zenginlerin ve fakirlerin bulundukları ortamlarda olması onu etkileyecek ve ileride eserlerinin esin kaynağı olacaktır. 1888 senesinde ailesi New York şehrindeki Bronx bölgesine taşınınca, buradaki koleje gitmeye adım atar. Okul harcamalarını karşılamak için öykü ve makaleler yazmaya adım atar.

Yazarlığa adım atışı

Sinclair 1900 senesinde ilk eşi olan Meta Fuller ile evlenir. 1904 senesinde yazmak için üstünde çalmış olduğu kitabı için aslolan kimliğini saklayarakChicago’daki mezbaha ve et üretim kombina tesislerinde çalışır. The Jungle adlı yapıt 1906 senesinde basılınca fazlaca başarı göstermiş olur ve büyük bir ilgi görür. Bu eserden kazanılmış olduğu parayla hayalindeki ütopyayı oluşturmak için New Jersey Englewood’a gider ve Helicon Hall isminde bir toplumcu koloni kurmaya girişir. Sonrasında Kongre seçimlerinde milletvekili talibi olsa da seçilemez. Koloni bir yıl sonrasında yanacaktır, yangında Lester Briggs adlı marangoz yaşamını yitirecektir.

Sonraki yaşamı

1911 senesinde Meta, eşini terk eder. Sinclair, ilkin Mary Craig Kimbrough ile hemen sonra da Mary Elizabeth Willis ile evlenir. Sırasıyla Kaliforniya,Arizona ve New Jersey’e gider. 1968 senesinde Washington’da ölür.

Siyasi yaşamı

Sinclair 1920 senesinde Temsilciler Meclisi ve 192 senesinde Senato için toplumcu listeden aday olsa da seçilemez. Siyasete bir süre ara verir. 1934 senesinde Kaliforniya valiliği için seçime katılır.Seçimlerde Sinclair, Kaliforniya’da Yoksulluğa Son (İngilizce: End Poverty in California) isminde olan kampanyayla büyük destek kazanır. Ancak bu zamanda gerçekleşen büyük toz fırtınaları hasadı fena etkileyecek ve kitlesel göçe yol açacaktır. Eyaletteki muhafazakarlar da Sinclair’i azılı bir komünist olarak gösterecek ve karşı propaganda yapacaklardır. Sinclair seçimleri kaybedince yazarlığa geri döner. Bu döneme dair yapmış olduğu değerlendirmede garip görüşler ileri sürmüştür:

“ Amerika halkı sosyalizmi seçecektir fakat bu isimle değil. Bunu yoksulluğa son kampanyasında kanıtladım. Sosyalist listeden aday olduğumda 60 bin oy alırken, Kaliforniya’da Yoksulluğa Son! diyerek 879 bin oy aldım. Sanırım düşmanlarımızın hakkımızda öne sürdükleri büyük yalanlar başarı göstermiş oldu. Bu yalana cepheden saldırmaktansa etrafından dolaşmak tercih edilmelidir. „

— Upton Sinclair (1951)

Sosyal duyarlılık

Sinclair eserlerinde sürecinin toplumsal ve ekonomik özellikleri mühim bir yere oturur. Eserlerinde kapitalizmin adaletsizlikleri olarak görmüş olduğu olayların esas olarak Büyük Bunalımyıllarındaki yıkıcı tesirini işler.

The Jungle adlı eserinde Sinclair, denetimsiz kapitalizm yüzünden işçilerin karşı karşıya kalmış olduğu insanlık dışı koşulları işler. Ancak eserde vurgulanan işçilerin karşılaştıkları zorluklar, uzun iş saatleri, göçmen işçilerin maruz kaldıkları baskı, iş garantisinin olmaması ve düşük maaşlar yerine eserde arka planda yeralan et sektörünün içinde bulunmuş olduğu sağlıksız durum daha fazlaca dikkat çekecek ve ABD hükümeti tarafınca yasal düzenlemeler yapılacaktır. Sinclair bununla ilgili garip bir benzetme yapar:

“ Ben toplumun kafasına hedef aldım, attığım yumruk midesine geldi! „

— Upton Sinclair

Lanny Budd dizisi

1940 – 1953 yılları aralığında Lanny Budd adıyla malum ve 11 dizi serüven kitabından oluşan seriyi yazar. Kahramanı meşhur bir ABD’li tabanca üreticisinin oğlu olan dizide I. Dünya Savaşından başlayarak döneme ilişik çelişkileri ve sol bakış açısını aktarır. Bu dizi basılmış olduğu sırada fazlaca popüler olacak ve 21 ülkede baskısı yapılacaktır. 1943 senesinde basılan seridekiDragon’s Teeth adlı eserle Pulitzer Ödülü’nü alır.

Geleneği

Sinclair’in mezartaşı ve üstündeThe Jungle

Sinclair’in Monrovia, Kaliforniya’daki evi müze olarak korunmaktadır. Ayrıca kendisine ilişik fazlaca sayıda el yazması, fotoğraf ve ilk baskı kitaplarİndiana eyaletindeki İndiana Üniversitesi Lilly Kütüphanesinde sergilenmektedir.

Sinemaya tesirleri

1906 senesinde basılan ‘’The Jungle’’ adlı yapıt 1914 senesinde filme çekilse de bu film kaybolmuştur ve hiçbir kopyası bulunmamaktadır. Ayrıca Sinclair, fazlaca sayıda filmin senaryo çalışmasında yer almıştır. Bunların en bilineni Sergey Ayzenştayn ile beraber yapımında yer almış olduğu ¡Que viva México! filmidir. Bu dönemde Charlie Chaplin ile de ortak emekleri olmuştur. 1927 senesinde yazdığı Oil! adlı yapıt ise 2007 senesinde çekilenThere Will be Blood adlı Oscar ödüllü filme esin deposu olmuştur.


Upton Sinclair Kitapları – Eserleri

  • Şikago Mezbahaları
  • Petrol!
  • Kral Midas
  • Jimmie Higgins
  • Patron
  • Sanayi Kralı
  • Altın Zincir


Upton Sinclair Alıntıları – Sözleri

  • Tüm zamanlara mensup başarı göstermiş sanatçıların bir çok, zamanlarının zihniyetleriyle uyuşma halinde bulunmuşlar ve hakim kuvvetlerle kendilerini bir hissetmişlerdir. (Altın Zincir)
  • “Beni dinle fakat dinlediğini anlamasınlar. Burada olduğumu bilmesinler.” (Petrol!)
  • Bu dünyada refah yoktu vesselam! (Patron)
  • Sınıflar birbirleriyle dövüşür, bazıları yenilip harikuladelikleri söner, sanatları mahvolur, bazıları ise yenip kendi çıkarlarına uygun ölçüler koyarlar. Ebedi olan faktörler yalnız insanlığın hakkaniyet, kardeşlik ve hikmete doğru yapmış olduğu çabalardır. Sanatlar bu ülküye ne kadar hizmet ederlerse o denli ölmezlik şansı kazanmış olurlar. (Altın Zincir)
  • Zengin olunacaksa; köle şeklinde çalışmanın ne âlemi vardı ki? (Petrol!)
  • Yeryüzünde zincirinden boşanmış kötüler de var, insan suratlı iblisler. (Patron)
  • Yaratılışı böyleydi; dünyanın adaletini, yıkımın ve ölümün dal budak salmış olduğu bir yaşamın yaşamaya kıymet olup olmadığı sorgulamıyordu. (Şikago Mezbahaları)
  • Bu insana dünyanın en dikkat çekici dili verilmişti. Hayatın her türlü fırsatından altın şeklinde, kor şeklinde parlak, görkemli sözler döküyordu; yazdığı her şeyi şiirsel büyüsü ile nurlandırıyordu. Doğanın ona verdiği bu beceri onun mutluluğuydu, fakat hem de bir tehlikeydi, zira onu düşünme zorunluluğundan alıkoyuyordu. Bu bizim için de tehlikedir, zira büyüler aldatır. Ama bir kez kendinizi zorlayarak düşünün ve mesele: Büyük ozanın ifade ettiklerinin gerçek değerleri nedir? O vakit anlayacaksınız ki fikirlerinin bir çok bayağı, bir bir çok zevksiz ve ucuz, bir bir çok da zamanının ve sınıfının yontulmamış aciz yargılarından ibarettir. (Altın Zincir)
  • İşi çabuklaştırmak için bundan daha rahat bir yöntem bulunmuş değildi asla o zamana kadar. Manivelanın kolu azıcık çevrildi mi, işçiler de hızlanırlardı. Görünmez bir vergiydi bu, tüketicinin farkına varmaksızın ödediği gümrük resmi şeklinde. İşçi ne kronometre tutabilir ne de bir saat içinde önüne gelen otomobilleri sayabilirdi. Zincirin hızını ayarlayan adam durumu bildirse bile, işçi gene bir şey yapamazdı buna karşı. Eğer bu hıza dayanma gücü yetmiyorsa, ondan daha kuvvetli bir düzine insan yerini kapmak için dışarda bekliyordu. Çenenizi kısın ve ne söyleniyorsa yapın. İşte o denli! (Sanayi Kralı)
  • “Tek bildiğim, bu bırakım savaşını kay­betmelerine niçin olmama asla izin vermeyecekleri. Yarın güneş doğacağına ne kadar eminsem, beni durdurmanın bir yolunu bula­caklarına da o denli inanırım!” (Petrol!)
  • Ben dünyadaki en mühim şeyin altın ve zenginlik bulunduğunu sanırdım. Oysa yanılmışım… (Kral Midas)
  • Roma mevzusunda fazlaca şey bilenler çoğunlukla paracı Amerika’yı iyi bilmezler. Oysa ki dünyada birbirine o denli benzeyen iki uygarlık daha yoktur. Ben tüm bir kitap yazıp Amerikan ozanlarının, devlet adamlarının ve gazetecilerinin sözlerini Romalı eşlerininki ile karıştırabilirdim. Bu sözleri yakından tanımayanlar hangisinin kime ilişik bulunduğunu anlamazlardı. (Altın Zincir)
  • Yoksul evlatları, kaçırılmaktan yana tam bir güvenlik içinde oynayabilirlerdi sokakta. Hele o günlerde, eğer onlara yiyecek verileceğinden güvenilir olsalar, birçok ana baba evlatlarının kaçırılmasına yok diyemezdi. (Patron)
  • Balzac tasvirlerinde “ikbalperestleri” doğrusu; onur, namus ve doğruluk pahasına servet icra eden adamları tercih eder. Bu insanlara hayrandı zira kendisi de onlardandı. Artık olgun bir adam olarak, ‘varlıklı’ bir Polonyalı hanımla evlenmek isterken kız kardeşine yazdığı mektupta bu evlenmenin kendisi için ne demek bulunduğunu anlatır. Bu mektupta kullandığı dil ortağıyla görüşme eden bir pezevengin dilini hatırlatır. Eveline Hanska ile ilişkisi ona “büyük aleme giriş” ve “iktidara varış” sağlayacakmış! (Altın Zincir)
  • …insanoğlunun kendi başının çaresine bakması icap ettiğini, sırtınız yere gelirse çığlıklarınızı kimsenin duymayacağını bilecek kadar da görmüş geçirmiş biriydi. (Şikago Mezbahaları)
  • Başları öne eğikti fakat korkulu bir anlam vardı duruşlarında. (Jimmie Higgins)
  • İster yukarıdan bak ister aşağıdan, dünya güzel görünür! Polis çürümüştür, siyaset oyunu bir mezattan başka şey değil. Peşin para ile herhangi bir kimseyi, herhangi bir şeyi satın alabilirsin. (Sanayi Kralı)
  • Domuzların çığlıkları haricinde her şeylerini kullanırlar. (Şikago Mezbahaları)
  • Herkes kendini şampiyon sanır, bisikletle kimse beni geçemez diye yapıt savururdu. Ve işte şimdi, motorlu otomobiller da katılıyordu rekabete. Hem bunlar bisikletten daha fazlaca daha süratli, daha tehlikeli ve daha etkileyiciydi. Mekanik branşında çalışan genç işçiler kontağı, transmisyonu soğutma sistemini öğreniyorlar, hep bunlardan söz ediyorlardı.
    Bu yeni sanayinin fazlaca gelişeceği fikri üstünde birleşiyorlardı. Ve şehre dönerken Abner’in kafasına bir sual takıldı: “Acaba Bay Ford beni yanına almaz mı?” (Sanayi Kralı)
  • Yeni modellerinin mükemmelliği ve satışların artacağından güvenilir bulunması sebebiyle on-on iki bin yeni işçi alacağını ilân ettiriyor, gazetelere de yazdırıyordu. Dürüst iş miydi bu? Bunun üstüne, parasız ekmek kuyruğunda bekleşen, geceleri barınaklar sığınan tüm yersiz yurtsuz zavallılar, o kış kıyamette üstü açık marşandiz vagonlarında seyahat eden bir sürü işi olmayan, yığınlar halinde Red River’e akın ettiler. Sonra, fabrikanın parmaklıkları önüne vardıklarında, karşılarında otomobil Kralının “Kiralık adamlarını” buldular. Bunların ellerinde cop, ceplerinde tabanca vardı; personele mensup oldukları hakkında bir belge gösteremeyen herkesi coplarla geriye püskürtüyorlar, içeri girmeye uğraşanlar fazla kalabalık olunca da üstlerine buz şeklinde basınçlı su sıkıyorlardı hortumlarla. Bu da mı dürüst davranıştı? İnsanları kendisinden uzaklaştırmak için en çok kötü gangsterleri kullanmak da aşırı popülerliğin acayip bir sonucu olsa gerekti! (Sanayi Kralı)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş