Eğitim

Sistem Karşıtı Hareketler – Immanuel Wallerstein Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sistem Karşıtı Hareketler – Immanuel Wallerstein Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sistem Karşıtı Hareketler kimin eseri? Sistem Karşıtı Hareketler kitabının yazarı kimdir? Sistem Karşıtı Hareketler konusu ve anafikri nedir? Sistem Karşıtı Hareketler kitabı ne konu alıyor? Sistem Karşıtı Hareketler PDF indirme linki var mı? Sistem Karşıtı Hareketler kitabının yazarı Immanuel Wallerstein kimdir? İşte Sistem Karşıtı Hareketler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Immanuel Wallerstein

Yazar: Terence K. Hopkins

Yazar: Giovanni Arrighi

Çevirmen: Bülent Somay

Çevirmen: Semih Sökmen

Çevirmen: C. Kanat

Orijinal Adı: Antisystemic Movements

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753420709

Sayfa Sayısı: 140


Sistem Karşıtı Hareketler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Yalnızca iki dünya devrimi olmuştur. Biri 1848’de oldu. İkincisi ise 1968’de. İkisi de birer tarihsel yenilgiydi. Ama ikisi de dünyayı dönüştürdü. Her ikisinin de, planlanmamış ve bu yüzden de derin bir anlamda kendiliğinden olması her iki olguyu da -başarısızlığa uğramaları olgusunu ve dünyayı dönüştürmeleri olgusunu- açıklamaktadır. Bugün 1789 Fransız Devrimi’ni kutluyoruz, ya da en azından kimi insanoğlu kutluyor. 1917 Sovyet Devirmi’ni de kutluyoruz, ya da en azından kimi insanoğlu kutluyor. 1848’i, ya da 1968’i kutlamıyoruz. Ancak bu tarihlerin, bu kadar oldukca dikkat çeken o iki tarih, bir ihtimal daha da mühim oldukları iddia edilebilir.

– Arrighi, Hopkins, Wallerstein –


Sistem Karşıtı Hareketler Alıntıları – Sözleri


  • Devrimci bir hareketin ezilenleri her durumda örgütleyebileceği..
  • Devrim, saflarında yalnızca işçileri, köylüleri ve şehir ufak burjuvazisini değil, bununla beraber ulusal burjuvaziyi ve öteki yurtsever ve antiemperyalist demokratları da barındırır
  • Muhalefet süreklidir, fakat bir çok kez gizil bir haldedir.
    Ezilenler kendi muhalefetlerini aralıksız bir şekilde ifade etmekte
  • Dolayısıyla birincil amaç devlet iktidarını ele geçirmek olmalıydı.
  • Devletler başkaldırıları ezmek için de işlev görecek mekanizmalar şeklinde bürokratize edilmiş ve uygun şekilde örgütlenmiştir.
  • Emeğin dünya ölçeğinde toplumsallaştırılmasını gerçekleştiren dünya piyasası -Marx’ın, kurucu katmanlarıyla, burjuvazi ve proletaryayla tanımladığı- paracı toplumun derslik çelişkilerinin ve bu yüzden de derslik mücadelelerinin, en genel bağlamını belirliyordu
  • Fransız Devrimi ülkülerinin –özgürlük, eşitlik ve biraderlik– kapitalizmin yerini sosyalizmin almasıyla gerçekleştirilebileceğini düşünüyorlardı. Öte taraftan ulusal hareket baskıyı, bir etnik-ulusal grubun bir diğeri üstündeki baskısı olarak tanımlıyordu.
  • Bazen işçiler zafer kazanırlar, fakat yalnızca bir vakit için. Onların kavgalarının gerçek meyvesi bu dolaysız sonuçta değil, işçilerin giderek genişleyen birliğinde yatar…
  • Afganistan’daki SSCB deneyimi ve Vietnam’daki ABD deneyimi arasındaki yakın koşutluk, bu iki süper gücün elindeki eşi görülmedik sertlik araçları birikiminin, ikisi arasındaki terör dengesini yalnızca tekrardan ürettiğinin, fakat onların dünyayı, en azından tüm çevre bölgeleri denetleme kabiliyetlerine hiçbir şey katmadığının bir başka kanıtıdır.


Sistem Karşıtı Hareketler İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Sistem Karşıtı Hareketler: 1980’li yıllarda Arrighi, Wallerstein ve Hopkins tarafınca yazılan makaleler dizisinin bir araya getirilmiş olduğu mükemmel bir kitap. Bilhassa Immanuel Wallerstein’ın dünya zamanı, sosyoloji, tarih ve ekonomiyi harmanlayıp Braudel’in mirasını devralmasıyla değişik disiplinleri bir arada okuyup, çözümleme etmek oldukca önemliydi.
《☆☆☆》
Fransız Devrimi, Rus Devrimi ve Çin Devrimi başarıya ulaştı. 1848 Devrimi ve 1968 Devrimi ise başarı göstermiş olamadı. Başarılı olamamasına karşın bu iki devrim dünyayı değiştirmiştir. Yönetim sistemi, anayasalar, eğitim sistemi, işçi hakları kökünden değişmiştir. Halk sesini yükselttiğinde ve harekete geçtiğinde hükümetler duymamazlıktan gelmeyeceğini öğrendi.
《☆☆☆》
Ama şu da bir gerçek kitleler şunu da anlamış oldu. Devrim yapmanın düşünüldüğü kadar kolay olmadığını anlamıştır halk. Zira devlet her türlü bürokrasiye ve askeri güce haizdir. Devletin uyguladığı sertlik meşru savunma olarak görülürken, halkın isyanı daima düzensizlik ve seviye karşıtı olarak görülür. Bu yüzden oyun iktidarların kurallarıyla oynandığı müddetçe devrimler kaybetmeye mahkumdur. (Murat Koçhan)


Sistem Karşıtı Hareketler PDF indirme linki var mı?


Immanuel Wallerstein – Sistem Karşıtı Hareketler kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Sistem Karşıtı Hareketler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Immanuel Wallerstein Kimdir?

Immanuel Maurice Wallerstein, ABD’li sosyolog, tarihsel sosyoloji alanında bilim adamı ve dünya sistemler analistidir.

New York’ta doğan Wallerstein’ın dünya problemlerine ilgisi hemen hemen ufak yaşlarda başladı, bilhassa Hindistan’da sömürge karşıtı harekete merak duydu. Columbia Üniversitesi’nde eğitimini sürdüren Wallerstein, bu üniversiteden, 1951’de B.A., 1954’te M.A. ve 1959’da Ph.D. derecelerini aldı. 1971 senesinde McGill Üniversitesi’nde sosyoloji profesörü oluncaya dek burada ders verdi. 1976’da Binghamton Üniversitesi’nde (SUNY) sosyoloji alanında önde gelen öğretim üyelerin biri olarak, 1999’daki emekliliğine kadar vazife aldı, ek olarak 2005 senesinde emekliliğine dek Fernand Braudel Merkezi’nin başkanlığını sürdürdü. Konuk profesör olarak dünya genelinde çeşitli üniversitelerde vazife alan Wallerstein çeşitli ödüllerle onurlandırıldı. Aralıklarla Directeur d’études associé titri ile Paris’te École des Hautes Études en Sciences Sociales’de vazife aldı. 1994 ve 1998 yılları aralığında Uluslararası Sosyoloji Birliği’ne başkanlık yapmış oldu. 2000 senesinde Yale Sosyoloji kısmına kıdemli araştırmacı olarak katıldı. Ayrıca Social Evolution & History adlı derginin danışma kurulunda bulunmuş oldu.

Wallerstein bilimsel niteliği olan kariyerine post-kolonyal Afrika uzmanı olarak başladı. Bu alanı, 1951’de meydana gelen bir internasyonal gençlik konferansı sonrasında seçti ve 1970’lere kadar çalışmalarını bir tek bu alanda gerçekleştirmiş oldu. Bu tarihten itibaren kendini bir tarihçi ve makro düzeyde küresel paracı iktisat teorisyeni olarak tanımlamaya başladı.[Küresel kapitalizme erken dönem eleştirileri ve “sistem karşıtı” hareketlere desteği son dönemde onun, küreselleşme karşıtı hareket içinde bulunan bilimsel niteliği olan ve öteki muhalif çevrelerde- Naom Chomsky ve Pierre Bourdieu ile birlikte- mühim bir yer edinmesini sağlamış oldu.


Immanuel Wallerstein Kitapları – Eserleri

  • Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık
  • Dünya Sistemleri Analizi
  • Bildiğimiz Dünyanın Sonu
  • Liberalizmden Sonra
  • Sistem Karşıtı Hareketler
  • Irk Ulus Derslik
  • Modern Dünya Sistemi 1. Cilt
  • Avrupa Evrenselciliği
  • Kaos ve Belirsizlik
  • Ütopistik ya da 21. Yüzyılın Tarihsel Seçimleri
  • Jeopolitik ve Jeokültür
  • Avrupa Evrenselciliği
  • Tarihsel Kapitalizm
  • 21. YY’da Siyaset
  • Modern Dünya Sistemi 2
  • Amerikan Gücünün Gerileyişi : Kaotik Bir Dünyada ABD
  • Sosyal Bilimleri Düşünmemek
  • Modern Küresel Sistem
  • Modern Dünya Sistemi- 3
  • Geçiş Çağı – Dünya Sisteminin Yörüngesi (1945-2025)
  • Modern Dünya Sistemi – 4
  • Yeni Bir Sosyal Bilim İçin
  • Bilginin Belirsizlikleri
  • İki Kültürü Aşmak
  • Güncel Yorumlar
  • Dünya Sistemi ve Afrika
  • Chaotic Uncertainty
  • Soğuk Savaş Üniversite


Immanuel Wallerstein Alıntıları – Sözleri

  • “…(Said) bir insanın İranlı olabilmesinin hiç bir yolunun olmadığını, çünkü doğaya aykırı kavramlaştırmanın, özcü tikelciliğin, Batılı küstah gözlemcinin icadı olduğunu dile getiriyordu.” (Avrupa Evrenselciliği)
  • “…Açıkça görüldüğü üzere, modern dünya “uygarlarının”, “uygar olmayan” bölgelere ardısıra yaptığı müdahaleler, dört temel meşrulaştırıcı gerekçe üzerine kurulmaktadır: ötekilerin barbarlığı, evrensel değerleri çiğneyen uygulamalara son verme, öteki zalimler arasında kalan masumları koruma ve son olarak evrensel değerlerin yayılmasının olanaklarını yaratma.” (Avrupa Evrenselciliği)
  • “Küresel evrensel değerler bize verilmez, bizler tarafından yaratılır. İnsanoğlunun bu tür değerleri yaratma girişimi, insanlığın büyük bir ahlaki girişimidir. Bu girişimin gerçekleşmesinden umutlu olmak, yalnızca güçlülerin ideolojik perspektifinin ötesine geçebilip, iyinin gerçekten ortak bir değerlendirmesini (ve küresel olmaya en yakın olanı) yapmakla mümkün olacaktır.” (Avrupa Evrenselciliği)
  • Avrupa ortaçağında data üretimi çoğu zaman Hippolu Aziz Augustinus tarafınca oluşturulan modele uygundu. Augustinus’a gore, “diller, tarih, dilbilgisi, hatta mantık mevzusunda data sahibi olmanın faydası”, edinilen bilginin “Kutsal Kitap üstüne çalışmalara destek olma” kapasitesinde yatıyordu (Southern 1953:171). On ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda bu temel üstünde yükselen Skolastisizme “tamamen mantıklı”, “aşın rasyonel” şeklinde tanımlar getirilmiş; Skolastisizm, kronik kitap eksikliğinin yaşandığı bir dönemde “münazara ve belagatın önemi”nin vurgulandığı “rutin Latin dili incelemeleri” olarak tanım edilmiştir (Bowie 1970: 151-2). Şekillerinin yetersizliğine rağmen “evrensel önemi haiz sorunlan incelemeyi” amaçlayan Skolastisizm geniş çaplı bir merak sonucu ortaya çıkmıştır (Southern 1953: 170). Ne var ki Skolastisizmin otoritesi, tek ve sorgulanmamış bir değerler kümesine sıkı sıkıya bağlı kalmıştı. (İki Kültürü Aşmak)
  • Öğretilerin yeniliği ile bu öğretilere vesile olan toplumsal dönüşümlerin, siyasal durumların yeniliği arasındaki bağları bulmakla pek azca ilgilenilmiştir. (Irk Ulus Derslik)
  • Ben karanlık bir ormanın tam ortasında olduğumuza ve ne yöne gitmemiz gerektiği mevzusunda kafi netliğe haiz olmadığımıza inanıyorum. Bunu acilen hep beraber tartışmamız gerektiğine ve bu münakaşaya hakkaten dünya genelinde katılınması gerektiğine inanıyorum. Ayrıca bu irdelemenin, data, terbiye ve siyasetin her birini ayrı köşelere ayırabileceğimiz bir münakaşa olmadığına da inanıyorum. “Belirsizlik ve Yaratıcılık” adlı giriş yazısında bu savı özetlemek gerekirse dile getirmeye çalıştım. Görülmemiş özellikte çetin bir münakaşa içine girmiş durumdayız. Ama meseleleri, onlardan uzak durarak çözemeyeceğimiz de bir gerçek. (Bildiğimiz Dünyanın Sonu)
  • Devletler başkaldırıları ezmek için de işlev görecek mekanizmalar şeklinde bürokratize edilmiş ve uygun şekilde örgütlenmiştir. (Sistem Karşıtı Hareketler)
  • İki kültür derken ne kastediliyor? Hatta bunların adları nedir? Bunun cevabı o denli kolay değil. Bu kültürlerden biri çoğu zaman bilim kültürü olarak adlandırılır. Diğerinin ise pek oldukca adı vardır: yazınsal, felsefi, beşeri kültür. Bu kültürlerden birinin “bilim” kültürü olarak adlandırılmasında derhal hepimiz hemfikirken diğerine bu kadar çeşitli ad verilmesinin bütünüyle tesadüfi olmadığını göreceğiz. Diğer pek oldukca şahıs şeklinde Snow’a gore de bu iki kültür bakışımlı değildir: Ehemmiyet vc/vcya liyakat açısından bir sıradüzen içinde var olurlar, fakat hangisinin daha yukarıda olduğu hâlâ tartışmalı bir mevzudur. İki kültürün yaşam süreleri de farklıdır: Beşeri kültür “geleneksel” ve iki kültürün daha eski olanı sayılırken bilim kültürünün çoğu zaman daha yeni, daha “çağdaş” olduğu söylenir. (İki Kültürü Aşmak)
  • İngiltere’de 1750-1850 döneminde üretimde “ana para derinleşmesine” karşı “sermaye genislemesi” bulunduğunu söylediğinde kas tettigi şey şeklinde görünmektedir.
    Bu ana para genişlemesini elde eden nedir, toplam üretimdeki kazançlar mı? Landes’in buna bir cevabı vardır: “Girdilerin kalitesi doğrusu “yeni teknolojinin yüksek kalitesi ve hem girişimcilerin hem de işçilerin yüksek nitelikleri ve bilgisi.”‘ (Modern Dünya Sistemi- 3)
  • Hepimiz şimdi bir bekleme oyunundayız. (Kaos ve Belirsizlik)
  • 1.Teknolojinin çeşitli alanlarındaki tekel. Ki ancak (büyük ve zengin) bir devletin üstlenmeyi göze alabileceği devasa harcama talepleri vardır. Liberal söylemin asla bahsetmediği bu destek olmaksızın -özellikle de askeri harcama desteği olmaksızın- bu alanlardaki tekelin devamlılığı sağlanamaz. (Modern Küresel Sistem)
  • Baskı kurmak, yalnızca ilişki içinde olmanın tersine, herhangi bir kültürel denkliğe tahammül etmez. Baskın olanlar, kendilerini ahlaki ve tarihi olarak haklı görmeye ve sistem içinde üretilen iktisadi artığın esas sahibi olarak hissetmeye ihtiyaç duyarlar. (Avrupa Evrenselciliği)
  • Ama nerede devlet daha az güçlü hale gelse, dinsel yapılar, etnik örgütlenmeler ve benzeri gruplar hanehalklarının önceliği üzerinde ısrar eden en güçlü seslere dönüşebilir. (Dünya Sistemleri Analizi)
  • Bir sistem olarak kapitalizmin bu kadar akıl almaz ölçüde biyosferi tahrip etmesinin başlıca nedeni, çoğunlukla, tahribattan kâr sağlayan üreticilerin bunu bir üretim maliyeti olarak kaydetmeleri değil, tam aksine maliyetleri azaltmanın bir yolu olarak görmeleridir. (Ütopistik ya da 21. Yüzyılın Tarihsel Seçimleri)
  • … Batının kültürel hakimiyetine karşı çıkan isyanlar bile, temelde Batılı kültürel üretim tarzlarını, özellikle de üniversite yapısını kullanarak organize edilmiştir. Üniversiteler baskı ve sınırlamalara maruz kaldıkları yerlerde bile, kolektif örgütlenmelerini ve özerk yaşam felsefelerini Muhafaza etmişlerdir; böylece üniversitelerin dünyada yayılması, milliyetçilik, komünizm ve hatta dini köktencilik hareketlerini seferber edecek merkezlerin oluşmasına ön ayak olmuştur. Entelektüel içerikler değişir fakat harekete geçiren paket çoğunlukla aynıdır. (Modern Küresel Sistem)
  • “Oryantalizm esas itibariyle, Doğu’nun Batı’dan daha zayıf olmasından dolayı Doğu’ya dayatılmak üzere oluşturulmuş bir siyasi doktrindir. Ayrıca Said’e göre Oryantalizm, kendi içinde sınırları olan ve entelektüel sorgulamaya kapalı olan bir düşünme tarzıydı.” (Avrupa Evrenselciliği)
  • ..belirsizliğin mükemmel bir şey olduğu ve kesinliğin, gerçek olsaydı, ahlaken ölmek demek olacağıdır. gelecek hakkında kati bilgiye haiz olsaydık, herhangi bir şey hayata geçirmeye yönelik etik bir zorlama olmazdı. tüm eylemler belirleme edilmiş olan kesinlik içine düşeceği için, her türlü ihtirasın bağımlısı olmakta ve her türlü bencilliği yapmakta özgür olurduk. eğer her şey belirsizse, o vakit gelecek yaratıcılığa, hem de bir tek insanoğlunun değil, tüm tabiatın yaratıcılığına açıktır. olasılıklara, dolayısıyla daha iyi bir dünyaya açıktır. (Bildiğimiz Dünyanın Sonu)
  • Son olarak, insanların toplumsal ilişkilerinin yaşandığı gerçek dünyada meydana gelen ve gerek bilimsel gerekse beşeri alandaki baskın kavrayış modellerine meydan okuyan gelişmelere tepki olarak on dokuzuncu yüzyılın son yarısında üçüncü bir kurumsal arena, doğrusu toplumsal bilimler arenası ortaya çıkmaya başladı; biz bu arenanın o zamana dek iyice yerleşmiş olan bu iki kültürün iki taraftan çekiştirmesi yüzünden hep arada kaldığını ileri süreceğiz. Bu arena üstündeki baskılar o denli çoktu ki. sonuçta data etkinliğinin bu alanında kim bilir o zamana kadar yaşanmış en büyük kargaşalık ve muğlaklık ortaya çıktı. (İki Kültürü Aşmak)
  • Kişinin bilmiş olduğu nedir? Üç tür şey: doğru olan, iyi olan, güzel olan. Bu soyut kavramların her birinin tanımı medeniyetle kastettiğimiz şeyin ta kendisidir. Elbette bu tanımların ayrıntıları, her mahut medeniyetin genel çerçevesi içinde, üstelik kimi zaman fazlaca hararetli bir şekilde tartışılmaktadır. Ama tarihsel medeniyetleri bütünleştiren unsurlardan biri de, hepsinin doğru, iyi, güzel olan hakkın­ da data toplayabildiğine ve bu tarz şeyleri tanımlayabildiğine inanması olmuştur. Aynca modem dünyaya gelene kadar asla kimse bilginin bu üç hedefinin parçalara ayrılmış, birbirinden aynlabilir etkinlikler bulunduğunu da düşünmemiş şeklinde görünüyor. Keats’in şiirindeki “Doğru olan güzelliktir, güzellikse doğru” dizesi tarihsel medeniyetlerin tümünde kulağa hoş gelebilirdi; oysa günümüzde duygusal ve garip kaçıyor, hatta yazıldığı dönem olan on dokuzuncu yüzyıl Avrupası’nda da aynı etkiyi uyandırmıştı. (İki Kültürü Aşmak)
  • Kapitalistler, ayak değirmeninde daha da süratli koşmak için gitgide daha süratli koşan beyaz fareye benziyor. (Tarihsel Kapitalizm ve Kapitalist Uygarlık)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş