Eğitim

Son Şansım – Kübra Nur Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Son Şansım – Kübra Nur Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Son Şansım kimin eseri? Son Şansım kitabının yazarı kimdir? Son Şansım konusu ve anafikri nedir? Son Şansım kitabı ne konu alıyor? Son Şansım PDF indirme linki var mı? Son Şansım kitabının yazarı Kübra Nur kimdir? İşte Son Şansım kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Kübra Nur

Yayın Evi: Carpediem Kitap

İSBN: 9786051441337

Sayfa Sayısı: 272


Son Şansım Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kendisini devamlı olmaması ihtiyaç duyulan yerlerde gören, durmadan karışmaması ihtiyaç duyulan işlere burnunu sokan, ukala fakat iyi niyetli bir prensesin masalı bu; Nisan Ekiz.

Bir de yakışıklı prens var doğal; eğer olmazsa olmaz… Yiğit Kuzey Erarslan. Ama bu kez prensin kurtarılması gerekiyor. Fena kalpli babasından, zorlama bir düğünden fakat en o kadar da içine düşmüş olduğu umutsuzluktan… Ve gümüş zırhını giyinip kılıcı kuşanan prenses oluyor.

Fakat kahramanlığın çeşitleri vardır. Prens de sevgisi ve ilgisiyle, aşırılıklarını törpüleyerek, prensesin kalbindeki görünmeyen yaraları iyileştiriyor.

Anlayacağın birazcık değişik bir masal bu… Mesela hiçbir problem esrarengiz bir halde ortadan kalkmıyor. Ve basit masallardan daha çok kahkaha, daha çok çılgınlık ve daha çok gerçeklik içeriyor.

Psikolojik, duygusal, gülünç… Okurken başından aşağı yıldız tozları yağarsa şaşırma!


Son Şansım Alıntıları – Sözleri

  • Şimdi şu mevzuda bir anlaşalım, hayatta hiçbir vakit her şey yolunda gitmez. Her mevsim bahar olmaz. Arada atlatmamız ihtiyaç duyulan kara kışlar da vardır. Dünyanın mantığı budur. Her gün değişik bir şeyle sınanırız; fakat büyük, fakat minik. Fakat bu, mutlu olamayacağımız anlamına da gelmez. Öyleki ki, kışı bile sevebiliriz yanımızda kalbimizi ısıtacak biri olduğunda. Bize verilen şeyleri benimseyip sevdiğimizde, elimizdekilerin kıymetini bildiğimizde mutluluk ve refah kolay oluşturulan birer kapıdır.
  • Büyümek diye bir şey yoktu.En azından içimizdeki çocuk için.
    Onu bir kapının ardına elbet kilitleyebilirdik fakat hâlâ orada bulunduğunu ve şartlar ne olursa olsun hâlâ nefes almış olduğu gerçeğini asla değiştiremezdik.
  • Artık kalp kırıklıklarının
    ayak seslerini tanıyordum. Hep göğsümüzde tatlı çarpıntılar olarak baş gösteriyorlardı; sempatik heyecanlar, dört nala coşkular, küçük kıpırtılar. Bunlara alışıyordunuz. Kendinizi hep mutlu olacak, hep mutlu duracak zannediyordunuz. Sanki üzüntü ve üzüntü tekrar asla size uğramayacağının teminatını vermiş şeklinde bir rahatlığa kapılıyordunuz. Sonra bir an geliyordu ve kalbiniz içe doğru göçmeye başlıyordu. Minik bir an. Bazen tek bir kelime. Bazen azca karakterli bir SMS. Nasıl sancılı, iyi mi acılı. Hemen peşinden büyük bir
    şangırtı bekleseniz de kalbinizin kırılışı sessiz ve sakin oluyordu. Sizden başka duyan ya da umursayan olmuyordu. Hatta siz bile parçalar avuçlarınızı kanata kadar fark etmiyordunuz.
  • Terbiyesizin biri kapıma dayandı diye evimden ayrılmam haksızlık.”
    Elindekileri yine sehpanın üstüne bıraktı ve gelip yanıma oturdu. “Elbette haksızlık,” diye konuşmaya başladı, içimi titreten bir anlayışla gözlerimin içine bakarken. “Elbette olması ihtiyaç duyulan o insanın bir yere kapatılması, cezalandırılması ve senin asla bu şekilde rahatsız edilmemen. Elbette bir evde dilediğin şeklinde tek başına kalabilmelisin, sokakta günün her saatinde dilediğin şeklinde yürüyebilmelisin, yaşamının hiçbir anında hiçbir insan seni rahatsız
    etme hakkını kendinde bulmamalı. Fakat olması gerekenin olduğu bir dünyada yaşamıyoruz,
    ne yazık ki.
  • “Şimdi şu mevzuda bir anlaşalım, hayatta hiçbir vakit her
    şey yolunda gitmez. Her mevsim bahar olmaz. Arada atlatmamız ihtiyaç duyulan kara kışlar da vardır. Dünyanın mantığı budur. Her gün değişik bir şeyle sınanırız; fakat büyük, fakat minik. Fakat bu,
    mutlu olamayacağımız anlamına da gelmez. Öyleki ki, kışı bile sevebiliriz yanımızda kalbimizi isıtacak biri olduğunda. Bize verilen şeyleri benimseyip sevdiğimizde, elimizdekilerin kıymetini
    bildiğimizde mutluluk ve refah kolay oluşturulan birer kapıdır.”
  • Büyümek diye bişey yoktu. En azından içimizdeki çocuk için.
  • “Aşkım, eğer beni aldattığını düşünseydim şu an muhtemelen nefes alıyor olmazdın. Gerçekten iyimserliğine fanatik kaldım.”
  • Kış bitmişti fakat yine vardığında el ele tutuşup gene baharı getirecektik
  • “Güzel müzikler dinlemek durumu daima daha iyi yapmasa bile ruh haline iyi gelir.”
  • “Bunu kendi başıma halledebilirdim Kuzey! Terbiyesizin biri kapıma dayandı diye evimden ayrılmam haksızlık.”
    “Elbette haksızlık. Elbette olması ihtiyaç duyulan o insanın bir yere kapatılması, cezalandırılması ve senin asla bu şekilde rahatsız edilmemen. Elbette bir evde dilediğin şeklinde tek başına kalabilmelisin, sokakta günün her saatinde dilediğin şeklinde yürüyebilmelisin, yaşamının hiçbir anında hiçbir insan seni rahatsız etme hakkını kendinde bulamamalı. Fakat olması gerekenin olduğu bir dünyada yaşamıyoruz, ne yazık ki. O insanın senden uzak duracağının bir garantisi yok. Evet, bunun için üzgünüm fakat sana en küçük bir zarar gelse daha mutsuz olurum. Seni evinde tek başına bırakamazdım. İnsanın hayatta göze alamayacağı ihtimaller vardır. Senin incinme ihtimalini göze alamam, anlıyor musun? Bu binde bir bile olsa güvende olduğundan güvenilir olmayı yeğlerim.”


Son Şansım İncelemesi – Kişisel Yorumlar

İstanbul’da kalmak isteyen Nisan bir işe gereksinim duyar ve eniştesi yardımıyla bir şirkette asistan olarak işe adım atar ve patronu Yiğit Kuzey Erarslan ile tanışır. Olaylarda bu yolda gelişmeye devam eder.Ama gelişmeye devam eder dediğime bakmayın bu öykü’de azca da olsa vakalar değişim gösteriyor.
İyi okumalar… (Persephone)

Mayıs isminde Karakterimiz iş bulamıyor
En sonunda Bir insanın onu gizmen olarak tutmasını kabul ediyor .
Sonra da vakalar başlıyor.
Komedi aşk türünde güzel bir roman (Merve Geçit)

Kitap benim için fazlaca eğlenceliydi okumaktan keyif aldım bunaltıcı ve okurken insanı bunaltan bir kitap değildi mizahı da güzeldi sevmiş olarak okuduğum bir kitap oldu (Zehra yıldız)


Son Şansım PDF indirme linki var mı?


Kübra Nur – Son Şansım kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Son Şansım PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Kübra Nur Kimdir?

1994 senesinde Van’da doğdum.

Babamın mesleği dolayısıyla İstanbul, Balıkesir, Kastamonu şeklinde şehirler gezdim.

Şu an Yalova Üniversitesinde Endüstri mühendisliği okumaktayım.

Hikayelerimi yazmaya ise 14 yaşlarında başladım.


Kübra Nur Kitapları – Eserleri

  • Üç Yapraklı Ahududu
  • Bir İstanbul Gecesi
  • Çirkin Ördek Yavrusu
  • Son Şansım
  • Son Çarem
  • Ben Prenses Değilim!
  • Lacivert
  • Son Aşkım


Kübra Nur Alıntıları – Sözleri

  • Yalan sizi kendisine tutsak eder. (Son Aşkım)
  • ~ Sokakları denize çıkan bir şehirde hayata devam etmenin hafifletici hissi vardı yüreğimde. / 69
    ~ Beni yoran şey yaşamın ta kendisiydi, ne yazık. / 201
    ~ Herkesin her duyguyu gizleme derdinde olduğu şu dünya…
    / 218
    ~ Elinizde hakikaten fena bir örnek varken, iyi olanın aslen ne işe yaradığını daha kolay öğreniyordunuz. / 273
    ~ Hayatın bir çok vakit karmaşık olduğu doğruydu fakat fazlaca rahat noktaları da vardı. Sevgi tüm yaraları kapatmaya yetmiyordu bir ihtimal. Her şeyi kolaylaştırdığını da söyleyemezdim fakat birçok şeye iyi geldiğini biliyordum. Birine bir evi sevdirmeye yetiyordu. Bazen karanlıkları aydınlatmaya yetiyordu. Bazen tek başımıza kaldığımızda aslen tek başımıza olmadığımızı bilmemize yetiyordu. Sevgi rahat bir şeydi. Doğru anda, doğru insanoğlu içinde filizlenip büyüdüğünde dünyanın en güzel şeyine dönüşüyordu. Birbirini seven iki insan, bu dünyada asla yalnız kalmıyordu. Aralarında kilometreler olsa bile. Bu, her şey demek değildi bir ihtimal fakat birçok insan için fazlaca şey demek bulunduğunu biliyordum. Benim için öyleydi. / 292
    ~ Sevgi saklanamazdı. / 316 (Bir İstanbul Gecesi)
  • “Seninle tanışmadan ilkin bir insanoğlunun bu kadar mutlu olabileceğini de bu kadar üzülebileceğini de bilmiyordum.Yaşamın değişik bir boyutunu keşfetmiş gibiyim.Şimdi de tüm bu tarz şeyleri; daha fazlaca hissedebilmeyi, daha içten gülebilmeyi, kalbimin mutluluktan perendeler atışını,tüm güzel rüyalarımı ve nicesini kaybettiğim için müthiş bir azap çekiyorum.” (Son Çarem)
  • “Bakışları almam ihtiyaç duyulan bir emanetmiş şeklinde orada öylece bekliyor ve beni her hatırladığımda yine yine gülümsetiyordu.” (Bir İstanbul Gecesi)
  • “Yanlış bir zamanda mı geldim?” diye sordu Arın.
    “Hayır,” dedim derhal. “Akın’ın gömleğine bir şey dökülmüş. Ben de çıkarmaya çalışıyordum.”
    Arın’ın tek kaşı yavaşça yukarı kalktı. “Gömleği mi?”
    “Hayır,” dedim gene. “Lekeyi. Aslında gömleğini de çıkarmak istedim fakat Akın istemedi.
    Arın gür sesli bir kahkaha koyuverirken başını iki yana salladı. “Kardeşim hep birazcık salak olmuştur.” (Son Aşkım)
  • “Aşkın sabitlerden, değişkenlerden, kısıtlamalardan daha fazlası olduğunu öğrendim. En büyük değişkenin, insanın sol kaburgasının altında sakladığı yüreği olduğunu öğrendim. Kalp ve yüreğin aslında çok da aynı anlama gelmediğini öğrendim. Aşk kimileri için bir yuva, kimileri için huzurdu. Benim içinse akasyalar, ateş böcekleri, yıldızlı gökyüzü ve mavi renk olduğunu öğrendim.” (Son Aşkım)
  • Sizin derdinizi kendi derdi bilecek insanların olması kalkandır. (Bir İstanbul Gecesi)
  • Bahçeden çıkıp Akın’ın yolun karşısına park etmiş olduğu otomobilinin yanına gittik. Bir beyefendi şeklinde, benim için kapımı açıp binmemi bekledikten sonrasında kapıyı kapattı. Ardından sürücü koltuğuna yerleşti. Tam arabayı çalıştırmaya hazırlanıyordu ki, bakışları torpidonun üstündeki bir şeye takıldı. Yarım bir gülüşle uzanıp, orada duran tek dal pembe gülü alıp bana uzattı.
    ”Bir çiçekçi yolumu kesti ve ondan bir çiçek almam için fazlaca ısrar etti. Öyleki ki , almazsam beni lanetleyeceğini falan düşünmeye başladım. En sonunda pes ederek bu gülü aldım ve randevumuz için güzel bir başlangıç olur diye düşündüm.”
    Gülü sapından tutarak aldım ve burnuma götürüp kokladım. ”Teşekkür ederim. Oldukca hoş,” dedikten sonrasında, pembe yapraklarından birini koparıp ağzıma attım.
    Akın’ın bana taraftan bir bakış attığını, sonrasında minik bir hıhlama sesi çıkararak yine yola döndüğünü, peşinden yine bana dönerek kaşlarını şaşkınca çatarak yüzüme baktığını fark ettim. Tamamı iki saniye içinde oluverdi.
    ”Bir şey mi oldu ? ” diye sormuş oldum ağzımdaki yaprağı yutarken.
    ”Yanlış mı gördüm, yoksa birazcık ilkin sana verdiğim gülü mü yedin ?”
    Bir an durakladım. Bir çok insanoğlunun onlara armağan edilen gülü yemedikleri bilgisi her nede olsa beynimin arka köşelerine saklanmıştı. Ve sadece Akın’ın şaşkın bakışlarını gördüğünde saklandığı köşeden çıkma zahmeti göstermişti.
    ”Hı,hı.” Usulca mırıldanırsam bir ihtimal mevzuyu uzatmaz, öylece geçiştirmeyi tercih ederdi. (Son Aşkım)
  • ” Bir kadının sevilmeyi ya da kabul görülmeyi hak etmesi için güzel olmasına gerek yoktu. Kadınlar, hayatlarındaki iyi şeyleri güzellikleri karşılığında almak zorunda değillerdi. Güzellik, onların sevilmemelerinin karşılığında ödedikleri karşılık değildi. ” (Çirkin Ördek Yavrusu)
  • Ben, Damla’yı güzel buluyor, bilhassa gözlerini fazlaca beğeniyordum. Ama bu, gözleri mavi olmasa onu sevmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Damla’yı beğeniyordum fakat insan her beğenmiş olduğu hanıma aşık olmuyordu. Aşk için daha fazlası gerekiyordu; onun için kendinde, kişiliğinde, kalbinde bir yer açabilecek kadar önemsemen gerekiyordu. Ve bu bir tek güzellikle olmuyordu. (Çirkin Ördek Yavrusu)
  • Lacivert diyorum…:
    ” Siyah kadar asil,mavi kadar güzel. ” (Lacivert)
  • ” Sizi öldürmeyen şey güçlendiriyordu. ” (Çirkin Ördek Yavrusu)
  • Eğer ilişkiyi doğru temeller üstünde başlatırsan en küçük sıkıntıda yıkılmaz (Üç Yapraklı Ahududu)
  • Terbiyesizin biri kapıma dayandı diye evimden ayrılmam haksızlık.”
    Elindekileri yine sehpanın üstüne bıraktı ve gelip yanıma oturdu. “Elbette haksızlık,” diye konuşmaya başladı, içimi titreten bir anlayışla gözlerimin içine bakarken. “Elbette olması ihtiyaç duyulan o insanın bir yere kapatılması, cezalandırılması ve senin asla bu şekilde rahatsız edilmemen. Elbette bir evde dilediğin şeklinde tek başına kalabilmelisin, sokakta günün her saatinde dilediğin şeklinde yürüyebilmelisin, yaşamının hiçbir anında hiçbir insan seni rahatsız
    etme hakkını kendinde bulmamalı. Fakat olması gerekenin olduğu bir dünyada yaşamıyoruz,
    ne yazık ki. (Son Şansım)
  • Dudaklarımdan bir homurdanma döküldü.”Kuvvetli kadınmış”diyerek pufladım.
    “Bu da yeni moda.Kuvvetli kadınız diye her şeye yakınma etmeden katlanmamız umut ediliyor.Ne hikmetse ya kuvvetli ya zayıf oluyoruz ,ya hep ya asla oluyoruz.Bir türlü insan olamıyoruz sizin gözünüzde.” (Üç Yapraklı Ahududu)
  • Kış bitmişti fakat yine vardığında el ele tutuşup gene baharı getirecektik (Son Şansım)
  • – şimdi sen bu şekilde söyledin ya .
    Ben sanki bu şehri fethetmişim şeklinde hissettim. Ama savaşmadan,kan dökmeden. Acısız bir yengi. (Ben Prenses Değilim!)
  • “Bana uyacak biri nasıl biri, onu soruyorum.” dedi gülerek.
    Ortada gülünç bir şey vardı da ben mi göremeiyordum. Omuz silktim. ‘“Başvuranlar arasında henüz öyle bir adaya rastlamadım. O yüzden tam bilemiyorum.”
    “Sana bu konuda yardımcı olabilirim.”
    Önerisine göz devirmemem hakikaten yaptığım en zor şeylerden biriydi. Benim ne kadar başarıya ulaşmış ve ustalaşmış bir çöpçatan olduğumu buradan anlayabilirdiniz.
    “Öyle mi ? Bu… iyi olur.”
    Evet, lütfen sana iyi mi birini ayarlamamı istediğini anlat bana. Anlat da ağlayarak masanın altına girme aşamasına daha süratli geleyim.
    “Bence…” dedi, benim içimdeki fena hislerden habersiz,rahat, güzel bir gülümsemeyle.
    “Bana uyacak kişi sevimli biri olmalı. Orta boylu, beyaz tenli. Çilli.’”
    Bunları saydıktan sonrasında bir yanıt bekliyormuş şeklinde yüzüme baktı. Ama ne diyebilirdim ki ? Tüm çilli hanım müşterilerimle yollarımızı ayırma planları yapmakla meşguldüm.
    Akın minik bir öksürükten sonrasında devam etti.
    “Çok zeki biri olmalı.” derken kaşları yukarı doğru kavislendi.
    “Bana gökyüzünde yıldızların yerini gösterip isimlerini söyleyebilecek kadar zeki.”
    Bir dakika. Beklediğim bu değildi… Kaşlarım şüpheyle birbirine yaklaşırken Akın saymaya devam etti.
    “Sonra, biraz tuhaf biri olmalı. Erkek köpeğine, bir dişi ismi verecek ya da ona getirilen çiçekleri yiyecek kadar tuhaf biri.”
    İşte bu tarz şeyleri söylemesinin peşinden gözlerim hayretle dev gibi açılmıştı. Bu şahıs sana da birazcık tanıdık geliyor muydu, sayın okur ? Yoksa beynim üzüntüden kendini kapattı da rüyalar âlemine mi geçiş yapmıştım?
    “Her güzel şeye, onu anlamak için pürdikkat bakacak biri olmalı.” diye sürdürdü Akın konuşmasını.
    “Etrafındaki insanlara ger zaman ayak uyduramasa da onları incitmeden yaşamayı başarmış biri olmalı. Kendisi incinmiş olduğu halde üstelik. Eşsiz biri olmalı. Kendi mucizevi ışığını yaymalı.”
    Beynim kendini kapatmış mıydı bilmiyordum fakat bana komut vermeyi kestiğine güvence verebilirim. (Son Aşkım)
  • ” Birine güvenmek, aşktan, sevgiden, iyilikten bağımsız bir şeydi.Birine güvenmek, insanoğlunun karşısındakinden ziyade ta kendisiyle alakalıydı. ” (Ben Prenses Değilim!)
  • Ama geçiyordu işte. Herşey gelip geçiyordu. Ve geriye yalnız ben kalıyordum.. (Çirkin Ördek Yavrusu)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş