Eğitim

Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm – Henri Lefebvre Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm – Henri Lefebvre Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm kimin eseri? Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm kitabının yazarı kimdir? Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm konusu ve anafikri nedir? Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm kitabı ne konu alıyor? Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm PDF indirme linki var mı? Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm kitabının yazarı Henri Lefebvre kimdir? İşte Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Henri Lefebvre

Çevirmen: Doğan Görsev

Orijinal Adı: Le Marxisme

Yayın Evi: Yordam Kitap

İSBN: 9789944122139

Sayfa Sayısı: 144


Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Meşhur Fransız Marksisti Henri Lefebvre, bu eserinde, oldukca geniş ve karmaşık bir öğreti olan Marksizmin kısa fakat doyurucu ve anlaşılır bir özetini sunuyor.

Marksist felsefe, Marksist terbiye, tarihsel maddecilik, Marksist iktisat ve Marksist politika benzer biçimde başlıklar altında Marksizmin yaşamın tüm alanlarını kucaklayan bütünlüklü bir dünya görüşü bulunduğunu sergiliyor. Marksizmin yüzeysel ve yanıltıcı yorumları hakkında uyarıcı bir işlev de gören eserde Marksizme yöneltilen suçlamalara Marksizmin yüksek kanıtlama gücüyle cevap veriliyor. Eserin sonunda Marksizmin “aşılmış olduğu” iddialarına da değinen Lefebvre, şu yargıyı ortaya koyuyor:

“Marksizmi aşma tasarısının galiba pek bir anlamı da yok, geleceği de; şu sebeple Marksizm kendi kendini aşan bir dünya görüşüdür.

Aşma teorisini de kendi içinde barındıran, hareketin/değişmenin teorisi olduğundan hareketli olmayı kararlılıkla isteyen ve eğer bir dönüşüm geçirecekse, kendi ‘oluşum-süreci’nin iç yasallığına nazaran dönüşüme uğrayacak olan bir dünya görüşü iyi mi aşılır?”

(Tanıtım Bülteninden)


Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm Alıntıları – Sözleri

  • Marks, insanoğlunun yabancılaşmasının dinle, metafizikle ya da ahlâkla belirlenmediğini göstermiştir. Tersine, metafizikçiler, dinler ve ahlâklar insanoğlunun yabancılaşmasına, insanoğlunun kendi kendisinden kopmasına, insanı aslolan (veritable) bilincinden, aslolan meselelerinden çevirmeğe hizmet etmektedir. İnsanın yabancılaşması yalnız nazariye ve düşünce alanında olmakla kalmaz, doğrusu yalnız fikrî ve duygusal değildir, hem de ve bilhassa uygulama alanında ortaya çıkar ve ergonomik yaşayışın tüm alanlarında kendini açığa vurur. İş (emek verme) yabancılaşmıştır: insanı bağımlı kılıcı, sömürücü, bezginlik verici, ezicidir. Sosyal yaşayış beşerî birlik (communaute humaine) toplumsal sınıflar halinde parçalanmış, kendisinden kopmuş, biçimi çarpılmış, siyaset yaşamı haline dönüşmüş, aldatılmış, devlet aracıyla kullanılır olmuştur. İnsanların doğa üstündeki gücü ve bu gücün meydana getirmiş olduğu metalar kapının elinde kalmış; tabiatın toplumsal insan tarafınca mülk edinilişi, üretim araçlarının hususi mülkiyeti haline dönüşmüştür. Para, insan elinin yarattığı maddî metaların – doğrusu falanca ya da filanca tüketim eşyasını üretmek için lüzumlu averaj toplumsal emek süresinin- o soyut sembolü, çalışan ve üretim icra eden insanlara efendi benzer biçimde hükmetmektedir. Sermaye, toplumsal zenginliğin bu biçimi, -bir bakımdan ve kendi başına ele alındığında banka ve tecim evrakının bir oyunundan başka bir şey olmayan- bu soyut nesne: tüm toplumu, isteklerine nazaran zorlamakta, bu toplumun çelişik bir şekilde örgütlenmesini, bu toplumun daha büyük bir kısmının nisbî bağımlılaşmasını ve yoksullaşmasını tazammun etmektedir.
  • İnsan,sadece insanca bir dünya yaratarak insanlaşır..
  • “Her şey değişmiş olur, her şey gelip geçer, yalnızca tüm kalır.Dünya, durmadan adım atar ve biter; her an başlangıcında ve sonundadır…”
  • Peki, yeni bilimin, Marx’ın yarattığı bilimsel sosyolojinin
    yöntemi ne olacaktır?
    Bu yöntem bir bütünlüğü, -falanca ülke gibi- somut
    bir bütünü ele alır. Bu somut bütünlük derhal -nüfusun
    kentlerde ve kırsal kesimde dağılımı, üretim ve tüketim,
    ithalat ve ihracat, vb. gibi- değişik birçok yanıyla ortaya
    çıkar. Basit bir betimleme, mesela yaşam tarzının, ya da
    emek verme türlerinin, ya da insanoğlu coğrafyasının betimlenmesi,
    o ülke hakkında bazı sosyolojik bilgiler sağlar; fakat
    daha öteye gitmez. Bu betimleme o ülkenin tarihini, iyi mi
    oluştuğunu göstermez. Ekonomik-toplumsal yapıya, doğrusu
    betimlenen fenomenlerin özüne uzanmaz. Derinleşrnek
    için çözümleme etmek gerekir.
  • Marx, insanda yabancılaşmanın dinsel, metafiziksel ya
    da ahlaksal yaklaşımlarla tanımlanmadığını göstermiştir.
    Tam tersine, metafiziksel, dinsel ve ahlaksal görüşler insanoğlunun
    yabancılaşmasına, onun kendisinden kopmasına,
    dikkatinin sahici bilincinden ve sahici problemlerinden
    sapmasına destek sağlar. insanda yabancılaşma kuramsal ve
    zihinsel -yani, sırf fikirler ve duygular düzeyinde- değil,
    hem de ve bilhassa ergonomik bir olgudur ve ergonomik yaşamın
    tüm alanlarında kendini açığa vurur. Emek harcama/
    iş yabancılaşmıştır: İnsanı bağımlı kılıcı, sömürücü, bezginlik
    verici, ezicidir. Toplumsal yaşam, insan topluluğu,
    toplumsal sınıftarla ayrışıma uğratılmış, kendisinden koparılmış,
    çarpıtılmış, siyasal yaşama dönüştürülmüş, yanıltılmış,
    devlet vasıta edilerek kullanılır olmuştur. Gerek
    insanoğlunun tabiat üstündeki gücü, gerekse o gücün ürettiği
    ürünler kapanın elinde toplanmış ve tabiat’nın toplumsal
    insan tarafınca edinimi [appropriation], üretim araçlarının
    hususi mülkiyeti [propriete] haline dönüşmüştür. Para,
    insan eliyle yaratılmış maddi eşyaların (doğrusu, şu ya da bu
    tüketim eşyasının üretimi için lüzumlu averaj toplumsal
    emek verme süresi’nin) o soyut simgesi, çalışan ve üreten insanlara
    hükmünü dayatmaktadır. Toplumsal zenginliğin
    ana para denilen bu biçimi, (bir anlamda ve kendi başına
    ele alındığında, bazı tecim ve banka kayıtlarından
    başka bir şey olmayan) bu soyutlama, kendi gereklerini
    toplumun tümüne zorla kabul ettirmekte; bu toplumun
    tutarsız bir örgütlenişini, -toplumun büyük bölümünün
    görece kullaşıp yoksullaşmasını- mecburi kılmaktadır.
  • Çelişkilere ve onların çözüme kavuşturulmasına ilişkin kuram, eğer kaygıların başına yerleştirilmezse, bu çağdaş dünya çaresizce saçmalığa gömülür.
  • “Ahlaksal büyüklük” deyimi yanıltıcıdır; şu sebeple terbiye hiçbir süre, belli bir andaki averaj toplumsal pratiği – kişinin içinde vicdan biçiminde, kişinin haricinde ise nasihat ve yaptırım biçiminde – rasyonel olarak sistemleştirip meşrulaştırmaktan öteye gitmez.
  • Marksizm proletaryayla zayıf olduğundan değil, bir kuvvet olduğundan; bilgisiz olduğundan değil, bilgiyi özümleyeceği ve zenginleştireceği için; burjuvazi tarafınca insani olmayan koşullara itilmiş olduğu için değil, insanoğlunun geleceğini kendinde taşımış olduğu ve o kendini beğenmiş burjuvaziyi insana aykırı olarak reddettiği için ilgilenir.
  • ‪Bilgilenmenin ve eylemin görüş açıları, sadece durağan ve diyalektikçi olmayan bir öğreti için birbirinden ayrı durur.‬
  • Diyalektik maddecilik, arayışlarının merkezine insanı yerleştirir; fakat söz konusu olan, “oluşum-süreci”ni yaşayan insandır, bilgilenme yöntemiyle biçimlenen ve biçimlenişi içinde kendini tanıyan insandır.
  • Din (Hıristiyanlık). insan erdemlerinin (mesela, iyiliğin)
    ve ayıplarının aynı düzleme konulmasına razı gelmez.
    Ne var ki, ilahiyatçı esinlenişinden dolayı din, -insanın bu
    iki yanını aynı günahkarlık suçlaması içinde gene de birbirine
    karıştırır ve- kendi ahlakının başka yoldan saygınlık
    tanımak zorunda bulunmuş olduğu erdemleri de reddetmiş
    olur. İlahiyatçıların bir türlü çözüm bulamadığı derin bir
    çelişkidir bu. İnsani-olan ile insani-olmayan birbirinden
    ayırt edilmemekte; insani-olan ne var ise tümüyle, temelli
    bir lekeyle karalanmış olmaktadır.
  • Marksizm duygusal ve sulu gözlü bir hümanizm getirmez. Marx proletarya üstüne, bu derslik tahakküm altında olduğundan, onun tahakküm altında olmasına vahlanmak için eğilmiş değildir. O, proletaryanın iyi mi ve niçin dolayı kendini tahakkümden kurtarabileceğini ve insani tüm olanaklara doğru kapı açabileceğini göstermiştir. Marksizm proletaryaya zayıf olduğundan değil, bir kuvvet olduğundan; bilgisiz olduğundan değil, bilgiyi özümleyeceği ve zenginleştireceği için; burjuvazi tarafınca insani-olmayan koşullara itilmiş olduğu için değil, insanoğlunun geleceğini kendinde taşımış olduğu ve o kendini beğenmiş burjuvaziyi insana-aykırı olarak reddettiği için ilgilenir.
  • İnsan, sadece insanca bir dünya yaratarak insanlaşır. Eseriyle aynılaşmadan fakat gene de ondan ayrılmadan, kendi eserinde ve eseri vasıtasıyla insan olur.
  • İşbölümünün kendine özgü bazı neticeleri vardır. Bunlar bilhassa maddi ve maddi olmayan emek arasındaki bölünmeden kendini gösterir.
  • İnsanca olan iyi mi bir gerçekse insanlıkdışı olan da bir gerçektir.


Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Merhaba kitap dostları iyi akşamlar dilerim.Bu akşam sizlere aslen her insana hitap etmeyeceğini düşündüğüm bir yazar ve kitabından anlatmak isterim.Henri Lefebvre’nin Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm isminde eseri..
Ilk olarak birazcık yazardan bahsetmem gerekirse; 20. yüzyılın fransız marksist filozoflarındandır fakat bence şehir sosyoloğu olarak anılmayı daha oldukca hakeder. mekân, süre, gündelik yaşam, şehir, sömürü, meta, müzik, medya, siyasal denetim, ritim benzer biçimde bir oldukca mevzu üstünden teorisini geliştirmiştir. nietzsche ve güzel duyu hakkında garip yaklaşımları olan sıradışı bir marksisttir..
Marksist eleştirileri savuşturma biçimi oldukça ikna edici bence.Şahsen benim de, gündelik yaşam çalışmalarına karşı bir önyargım vardı.Tamam iyi, güzel, çözümleme ediyorsun, gündelik yaşamın her anını aslen bilimle çarpıştırıyorsun.Evet, Marx’ın da meselesi tutumsal olanı, gündelik olanla birleştirmek vs. fakat bir taraftan da eleştirinin niceliği arttıkça tesiri azalıyor. günün her anında ve her eyleminde baskıyı, seksizmi, kapitalizmi ifşa ettiğinde karşısına her anı kapsayacak kadar direniş çıkarman gerek. yoksa durum çıkışsızlığa, umutsuzluğa, hayalciliğe vs. gidiyor. her neyse, okudukça anladım ki Lefebvre aslına bakarsanız bunun bilincinde ve üzerine de gitmeye çalışmış. analizinin kendisini bir siyaset yapma biçimi olarak kurgulamış adam resmen.
Kitapta geniş bir araştırma yerine kısa fakat doyurucu bir marksizm tanımı yapmış, marksist terbiye, tarihsel maddecilik, marksist iktisat ve politika benzer biçimde başlıklarda marksizmi incelemiştir.Bu türü okumaya seven dostlara önerebilirim. (Dark Reader)

Henri Lefebvre 1901 dogumlu fransiz sosyolog ve felsefeci.
Yazar, üc dünya görüsünden (Tek tanrili dinler, bireycilik-burjuva ideolojisi- ve Marksizm) kabul edilen ve insan aklina en yatkin olmasi ihtiyaç duyulan Marksizm (diyalektik maddecilik)`in kapsamli bir özetini sunuyor.
Dinlerde oldugu benzer biçimde kuram ve pratigin doğa ötesi düzeyde irrasyonel olarak birlestirilmesinden ziyade, kuram ve ergonomik arasindaki somut ve rasyonel baglantilari ve dolayisi ile siyasal sonuclari ile beraber Marksizm`in niçin bilimsel bir sosyoloji oldugu acikliga kavusturuluyor.
Daha sonrasında “diyalektik yöntem” ve bircoklarinca anlasilmasi kim bilir en güc kavram olan “yabancilasma” aciklaniyor.
Devam eden bölümlerde ise Marksist terbiye, Marksist ekonomi ve Marksist politika serimleniyor.
“Marksizm, – ahlaksal degerlerin gerceklik disindan tasinmasini reddeden, dolayisiyla ahlaksal degerlendirmelerin temelini gerceklikte arayan, ahlaktaki yabancilasmadan da, ideolojik yanilsamadan da yakasini artik kurtarmis- yeni bir etik yaratmak gerektigini öne sürer.”
Son olarak da bugüne dek hasimlarinca Marksizm`e yapilan elestirilere deginiliyor ve bu elestiriler kisa ve güclü argümanlarla cürütülüyor.
Icinde yasadigi ekonomik-toplumsal kurulusu tanimak ve bu sürecin icsel celiskilerine dair farkindalik kazanip, bu celiskileri asmak niyetinde olan kisiler icin ögrenilmesi kacinilmaz olan Marksiszm`e dair aydinlatici bir giris kitabi olmus. Tavsiye edilir… (hypatia)

Lefevbre, özgünlük konusunu kafasına koymuş bir komünisttir. Tarihsel maddeciliğin gelişimi için tüm tamamlanmamış noktaları kavramaya ve o noktaları kapatmaya çalışmıştır. Tarihsel maddeciliğe karşı bayağı saldırıları savurmakta başarılıdır. Marksizm üstüne kitabı da o mücadelesinin araçlarından yalnızca biridir. Bugün sağda solda “Marksizmi aştım” diyen kalpazanlara seneler öncesinden yanıt vermektedir ek olarak. (Özgür Gülsoy)


Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm PDF indirme linki var mı?


Henri Lefebvre – Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Henri Lefebvre Kimdir?

Henri Lefebvre ( d. 16 Haziran 1901 – ö. 29 Haziran 1991) Fransız sosyolog, entelektüel ve felsefecidir. Daha oldukca Neo-Marksist olarak bilinir.

Biyografi

Lefebvre, Hagetmau, Landes, Fransa’da hayata merhaba dedi. Paris Üniversitesi (Sorbonne)’nde felsefe okudu ve 1920 senesinde mezun oldu.

1924 senesinde birlikte çalmış olduğu Paul Nizan, Norbert Guterman, Georges Friedmann, Georges Politzer ve Pierre Morhange ile “Philosophies” adlı felsefe grubunda bir “felsefi devrim” arayışındaydı. Bu çaba, Fransız Komünist Partisi (FKP)’ne doğru kaymadan ilkin, Gerçeküstücüler ve öteki gruplarla temasa geçmelerini sağlamış oldu. Lefebvre 1928’de FKP’ye katıldı.

1930 – 1940 yılları aralığında Lefebvre, felsefe profesörü olarak çalıştı ve 1940’da Fransız Direnişine katıldı. 1944 – 1949 yıllarında Radiodiffusion Française’de yönetici oldu ve Toulouse’da Fransızca radyo yayıncılığı yapmış oldu.

Gündelik yaşam eleştirileri ilk olarak 1947 senesinde basıldığında, COBRA ve Durumcular içinde entelektüel bir tesir oluşturdu.

1958’de Lefebvre FKP’den ayrıldı. Daha sonraki yıllarda Arguments ve New Left dergisinde gösterim kuruluna katıldı.

1965 senesinde Nanterre’deki üniversiteye geçmeden ilkin, 1961 senesinde başladığı Strasbourg Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri verdi.

Fransızca, İngilizce ve Almanca yazdı.

Lefebvre 1991 senesinde öldü.


Henri Lefebvre Kitapları – Eserleri

  • Kentsel Devrim
  • Modern Dünyada Gündelik Hayat
  • Mekânın Üretimi
  • Kent Hakkı
  • Gündelik Hayatın Eleştirisi 1
  • Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm
  • Ritimanaliz
  • Diyalektik Materyalizm
  • Marx’ın Sosyolojisi
  • Gündelik Hayatın Eleştirisi 2
  • Gündelik Hayatın Eleştirisi 3
  • Tarih ve Tarihçi
  • Vladimir İlyiç Lenin
  • Yaşamla Söyleşi
  • Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik
  • Marx’ın Sosyolojisi


Henri Lefebvre Alıntıları – Sözleri

  • “(…)İnkalar’da yada Aztekler’de, Yunanistan’da yada Roma’da, en küçük bilgileri; davranışları, sözleri, aletleri, alışılmış nesneleri, giysileri, vs. belirleyen bir üslup vardı. Kullanılagelen, alışılmış (gündelik) nesneler, hemen hemen içlerindeki şiiri yitirmemişlerdi. Düzyazıda yansıyan yaşam ile şiirsel yaşam birbirinden ayrılmamıştı. Bizim gündelik yaşamımız ise, üsluba karşı duyulan nostalji, üslupsuzluk ve inatla bir üslup aranması benzer biçimde özellikleriyle öne çıkar. Üslubu yoktur; eski üslupları kullanmaya yada bu üslupların kalıntıları, yıkıntıları ve anıları içine yerleşmeye yönelik çabalara karşın kendine bir üslup yaratmakta başarısız kalır. O aşama ki, üslup ve kültür, birer karşıtlık olarak tanımlanacak denli birbirinden ayırt edilebilir. Gündelik hayata ayrılan toplam, gündelik olanın tecim ve para ekonomisinin genelleşmesinden, XIX. yüzyılda kapitalizmin kurulmasının arkasından edinmiş olduğu özgüllüğü açmayarak, kavramları muğlaklaştırır ve birbirine karıştırır. Böylece, dünyayı anlatmayı üstüne alan düzyazı her şeyi, metinleri, yazılanları, yazıların yanında nesneleri salgın eder; ta ki şiir bu yayılmanın önünde geri çekilene kadar(…)” (Modern Dünyada Gündelik Hayat)
  • Burjuva ekonomistlerin nesneler (emtia, para, ana para) içinde ilişkiler gördükleri yerde, Marx insanoğlu içinde ilişkiler ortaya çıkarmıştır. (Vladimir İlyiç Lenin)
  • Yaratıcı kapasitenin(hayal gücünün) ilk olarak varolanla hem kavramsal hem de gerçek, ideolojik ve ergonomik bir kopuş gerektirdiği bellidir. Bu kopuş nevroza, şizoide, paranoyaya kadar gidebilir. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 3)
  • Kral Davud Ahit Sandığı önünde dans etmişti;Doğu’daki dinlerde (Budizm? Şintoizm?) mukaddes danslar vardır ;insan bedeni, ilahiyatçıların tasvir etmiş olduğu suretiyle, evrenin doğumunu ve ölümünü aktarır… (Ritimanaliz)
  • İkincisi, ahlâklar davranış ve düşüncelere, aslı-astarı olmayan değerler yakıştırdılar, onları allayıp pulladılar. Meselâ ferdi faaliyetin sınırı olan oluşu karşısında ya da bir acı karşısında gösterilen sabır, bir erdem kılığına sokuldu: stoacıların ya da hıristiyanların tevekkülü benzer biçimde… Pek rahat bir durum ya da başka türlüsü mümkün olmayan bir boyun-bükme (edilginlik) o süre gerek ahlâkçı için, gerekse o ahlâkı benimseyen kimse için büyük bir ehemmiyet, bir kıymet aldı. Bu durum ile ahlâkî büyüklüğü duymak için isteyerek acı çekmek ya da nefsin gemleyip sınırlandırmak durumu içinde, sık sık ve çarçabuk geçiliveren bir adımlık bir ara vardır. O süre insan kendi zincirlerini doğru atılmış olur ve bunu yaparken özgürlüğe, kavuştuğunu sanır. İmkânlarının sınırına vardığı ve varlığının çemberli ve sınırı olan bulunduğunu acı bir halde duyduğu süre, ahlâkın sonsuzluğuyla karşı karşıya geldiğini sanır. “Ahlâken büyüklük” deyimi aldatıcıdır, şu sebeple ahlâk hiçbir süre, belirli bir andaki averaj toplumsal uygulama’yı -ferdin içinde vicdan biçiminde, ferdin haricinde nasihat ve müeyyide biçiminde- onaylamaktan başka bir iş yapmaz. (Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik)
  • “(…)Felsefeci, felsefeci kimliği dolayımıyla tamamlanmış bir aklın vücut bulmuş hali olmayı istediği andan itibaren, bir hayal dünyasında yaşamaya adım atar. İnsanın olanaklarını felsefi araçlarla gerçekleştirmek istediğinde, bu araçlara haiz olmadığını görür. Felsefe, felsefi olmayanı dışlayarak, kendisini tanımlanmış ve tamamlanmış bütünlük olarak duyuru ettiğinde, sadece kendi çelişkisini gerçekleştirir ve kendi kendisini ortadan kaldırır(…)” (Modern Dünyada Gündelik Hayat)
  • Maraziliğin şiddetlenmesi, yaratıcının gündelik yaşamın üzerine çıkmasını elde eden tek şeydir. Fakat kuvvetli bir sanayi halini almış kültür üretimi bu maraziliği olumsuzlar ya da inkar eder. Bu yüzden yeni bir sanat tipi türer; Güvenlik içinde mutluluk sanatı. Oysa ki yapıt, hakim olunan ya da olunamayan kaygıdan meydana gelir. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 3)
  • gündelik yaşam inşasının, egzotik ya da kendinden geçirici ritimlerin devasa başarısıyla beraber, toplumsal hayatta müziğin büyüyen rolüyle beraber ölümün kendinden geçiriciliğine varana dek tüm kuralların ihlali içinde ‘uyuşturucu etkisiyle bilinci yitirme’ ve gündelik yaşamın dışına cıkma arayışıyla beraber gelişmesi tesadüfmüdür?… (Ritimanaliz)
  • Formel mantık asla içeriksiz olması imkansız, yalnızca içinde ne olduğunun bir parçasını kopartır, onu incelte incelte iyice “soyut” hale getirir fakat ondan asla tamamen kurtulamaz. (Diyalektik Materyalizm)
  • Üretim bir tek işgücü ve üretim araçlarının değil, toplumsal tahakküm ilişkilerinin de tekrardan üretimini ihtiva eder ve kapsar. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 3)
  • Demek ki, toplumsal ilişkilere somut anlaşılabilirlik [kavranabilirlik]
    kazandıran şey devrimci praksis’tir. Devrimci praksis, tasarımlar
    ile gerçeklik; kurumlar (üstyapılar) ile üretici güçler (temel)
    ve formlar ile içerik içinde çakışmanın ortaya çıkmasını
    sağlar. Burada, temel bir kavramla; aşma (depassement) kavramıyla
    tekrardan karşılaşıyoruz. Aşma, toplumsal-olanın akliliğini
    ve insan zihinlerinde canlı bir fikir olarak anlaşılabilirliği yaratmaktadır. (Marx’ın Sosyolojisi)
  • Oturduğu evden çıkıp yakındaki ya da uzaktaki gara, tıklım tıklım dolu metroya, büroya ya da fabrikaya koşturan, akşam olduğunda aynı yolu gerisin geri teperek evine gelen ve tekrardan başlamış olacak ertesi güne hazırlanmaya çalışan kimsenin gündelik yaşamını idrak etmek için insanoğlunun gözlerini açması yeter. (Kent Hakkı)
  • Paradigmanın esrarengiz gücü şudur : Karanlık olanı saydam olana dönüştürmek, karanlığın “nesnesini” şekilsizleştirmeden -yalnızca formülasyonu sayesinde- aydınlığa taşımak. Kısacası, çözmek. Bilgi, direnişleri, gölgeleri ve “varlıklarını” ortadan kaldırarak, hayranlık verici bir bilinçdışıyla iktidarın hizmetine girer. (Mekânın Üretimi)
  • Marksçılık gerçeklerin dışından bir ekip değerler koymayı reddederek, dolayısıyla ahlâkî değerlerin temellerini gerçeklerin içinde arayarak, ahlâkî yabancılaşmadan ve ideolojik yanılsamalardan sıyrılımış yeni bir törebilim(ethique) oluşturmak icap ettiğini söyler. (Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik)
  • Marksçılık duygulu ve gözü yaşlı Blbir hümanizma getirmez. Marks proletaryayla, bu derslik baskı altında ezildiği için, onun ezilişine acımak için ilgi duymamıştır. Marks, proletaryanın baskıdan iyi mi ve niçin kurtulabileceğini, insanları bekleyen imkânlara varacak yolu proletaryanın iyi mi ve niçin açabileceğini göstermiştir. Marksçılık proleteryayla, zayıf olduğundan değil, bir kuvvet olduğundan; bilgisiz olduğundan değil, bilgiyi kendine mal edeceği ve zenginleştireceği için; burjuvazi tarafınca gayrî-beşerîlîğe itilmiş olduğu için değil, insanoğlunun geleceğini proleterya kendinde taşımış olduğu ve o övüngen burjuvaziyi gayrî-beşerî bularak reddettiği için ilgilenir. (Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik)
  • İyi bir tarihçi, efsanelerin canavarına benzer: insanlık onurunun kokusunu almış olduğu yerin avlanacağı bölge bulunduğunu bilir. (Tarih ve Tarihçi)
  • Şehirciliği hem maske hem de vasıta olarak ifşa etmek gerekir: O, devletin ve politik eylemin maskesi, bir strateji ve sosyo-mantık içinde gizlenmiş çıkarların aracıdır. Şehircilik, mekanı bir sanat eseri olarak veya öne sürdüğü teknik nedenlere nazaran biçimlendirmeye çalışmaz. Gerçekte bir politik mekanı biçimlendirmeye çalışır. (Kentsel Devrim)
  • Logos yalnızca bir kontakt aracı değildir. Onu teşvik eden ve onun düzenlemiş olduğu duygular ve heyecanlar için bir filtredir. Bu sıfatla bir tür varlıktır, bir varlık biçimidir. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 2)
  • Birkaç günde eski Rejim toplumsal, etik ve ruhsal tüm sonuçlarıyla değilse de objektif te­melleri ve kurumlarıyla yok oldu: Serfliğin artık­ları, asillerin toprak mülkiyeti, yarı derebeyi kast­lar rejimi, erkekle kadının eşitsizliği, ulusal azın­lıkların ezikliği, Kilisenin resmi olan imtiyazlı du­rumu, vb. Ortaçağ geçmişinin devasa bir arıtılması ile hem de bankaların, demiryollarının, ağır sanayinin millileştirilmesi sağlanıyor ve üretim ile dağıtım üstünde işçi kontrolü kuruluyordu. Böy­lece iki devrim oluşmaktaydı: Fransada 1789-1793’­de meydana getirilen, feodaliteye karşı yönelmiş ihtilale uyan demokratik burjuva devrimi, üstelik bu devrim son raddesine kadar güdülmekteydi ve üretim toplumsal ilişikilerinin toplumcu dönüşümünün başlan­gıcı, objektif ön verisi, şartları ile, toplumcu dev­rim. (Vladimir İlyiç Lenin)
  • Fethedilmemiş iğrenç refah göz ardı edilen ve küçümsenen tüm yoksunluklar, tüm çatışmalar, yetkin doğrulanmış çocukluk seni tanıyorum. Çocukluğumun iğrenç huzuru! Kurtulmak için, bu külü söndürmek için ne kadar sorun çekmek gerekiyor. “Gerçek mümin çatışmasız değildir. İnanç kaygıdan doğar.” bu şekilde mi diyecekler. Hangi kaygı? Evet batak bir refah içinde cerh eden kaygı. Derin yoksunluklar mistik kesinliklerden ayrılmaz olduğundan huzurla karışmış kaygı. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 1)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş