Eğitim

Suçluluk Sorunu – Karl Jaspers Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Suçluluk Sorunu – Karl Jaspers Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Suçluluk Sorunu kimin eseri? Suçluluk Sorunu kitabının yazarı kimdir? Suçluluk Sorunu konusu ve anafikri nedir? Suçluluk Sorunu kitabı ne konu alıyor? Suçluluk Sorunu PDF indirme linki var mı? Suçluluk Sorunu kitabının yazarı Karl Jaspers kimdir? İşte Suçluluk Sorunu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Karl Jaspers

Çevirmen: Emre Zeybekoğlu

Yayın Evi: İthaki Yayınları

İSBN: 9786053754534

Sayfa Sayısı: 160


Suçluluk Sorunu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Peki fakat neredeyse yetmiş yıl sonrasında bu kitap bizim için ne anlam ifade ediyor?

Suçun daima geçmişte kalana dair olduğu doğrudur. Ama geçmişe ilişkin kabahat (Vergangenheitsschuld), o süreci yaşayan kuşağa tümüyle sirayet etmiş bir suçtur. Söz konusu dönem çoktan tarihin tozlu sayfalarında kalsa bile, gölgesi şimdinin üzerine vurur ve sonraki kuşaklara da bir tür suçluluk ve mesuliyet duygusu bulaştırır. Geçmişimiz o şekilde kolayca kurtulabileceğimiz, yok saydığımızda yada unutmak istediğimizde bir duman halinde lambasına dönecek Alaaddin’in Cin’i değildir. Geçmişimiz bir tek tarih değil, hem de bugünümüzün geleceğidir de.

Jaspers’in de altını çizdiği benzer biçimde; geçmişte göklere çıkarılan şeylerle şimdi savaşım edilmiş olduğu, geçmişte savaşım edilen şeylerinse şimdi göklere çıkarıldığı bir yerde, gerçekte anlamlı ve bizlere ümit verecek bir fark yoktur. Gelin geleceğimiz için, birbirimiz için ve bir arada yaşayabilmemiz için anlamlı bir fark yaratmaya cüret edelim!”

-Gökhan Yavuz Demir-

(Tanıtım Bülteninden)


Suçluluk Sorunu Alıntıları – Sözleri

  • Anglosaksonların fikri muhteşemdi. O zamanlar bizlere, insan dünyasını dönüşüme uğratacak bir şey, gelecekten günümüze ışık tutuyor benzer biçimde gelmişti: En büyük devletlerin güç birliği yapmasıyla, açıkça tanımlanmış olan suçların intikamının kesinlikle alınacağı bir dünya hukuku [Weltrecht] ve dünya durumu [Weltzustand] yaratılmaktaydı.
    Hiçbir politikacı, hiçbir subay ve hiçbir işgören gelecekte hikmet-i hükümet fikrini [Staatsräson) ya da verilen emri mazeret olarak ileri süremeyecekti. İster hükmedenlerin eylemleri olsun, isterse değişik düzeylerden işbirlikçilerinki, bir devletin insanoğlu vesilesiyle bulunmuş olduğu tüm eylemler kapsam altına alınıyordu. Eskiden, sanki mukaddes, insanüstü bir varlıkmışçasına devlet, her türlü sorumluluktan kurtariliyordu.
  • ”her şey hakkında canımızın çekmiş olduğu benzer biçimde, keyfimizce konuşmak esasen ahlaksızlıktır.”
  • Daha genç bir Nazi karşıtı: “Dişlerimizi gicirdatarak da olsa, senelerce ‘rejime korkudan’ boyun eğdikten sonrasında, biz
    nasyonal-sosyalizm karşıtlarının da günahlarımızdan arınmaya ihtiyacı var. Bu nedenle, yalnızca parti rozetinin olmamasının kendilerini birinci sinif insanoğlu haline getireceğine inananların riyakârlığıyla ilişiğimizi kesiyoruz.’ Nazilerden arındırma süreci esnasında bir işgören: “Manen muhalif olmama rağmen, partiye itilmeme izin verdiysem, görece konforlu bir biçimde yaşadıysam, eğer Nazi Devleti’ne uyum ve bu ölçüde ondan çıkar sağladıysam şimdi de bunun mahzurlarıyla karşı karşıya kalıyorsam şikâyet etmeye hakkım yok. ”
  • Suçluluk Sorunu’nda Jaspers, kabahat türleri içinde yapmış olduğu ayrımlar yardımıyla kolektif sorumluluğu siyasal birlik sorununa bağlar. Buna gore, demokratik bir siyasal kimlik ve gerçek bir toplumsal bütünleş­me sadece ulusların kolektif sorumluluklarını yüklenmeleriyle beraber gerçekleştirilebilir. Olumsuz bir geçmiş dahi toplumsal bir bağlılık kaynağına dönüşebilir. Bunun için yapılması ihtiyaç duyulan, karşılıklı etik kınamalar yerine, kişilerin kendilerinin ya da atalarının işlediği kabahat­larla yüzleşmeleri, özgür bir kamusal yazışma ortamında diğerlerinin söylediklerine kulak kabartmaları, yeni görüşler benimsemeye ileriyi düşünerek ılımlı davranmaları ve problemler hakkında uzun uzadıya düşünmeye hazır olmalarıdır. Jaspers, vaktiyle Almanlar kadar Bağlaşık Kuvvetleri de hedef tahtasına oturtan bu kitabıyla hafıza ile demokratik siyasal kül­tür içinde bağ kuran anayasal yurtseverlik tartışmalarının temelini atıyor ve yeni bir siyasal birlik anlayışına giden yolun taşlarını döşüyor.
    A. EMRE ZEYBEKOGLU
  • Zamanın sonsuz seyri içinde mümkün olan her şey, şurada yada burada, bir gerçeklik olarak tezahür eder ya da yeni­den ortaya çıkar. Ahlaki üstünlük duygularını korkuyla iz­liyoruz: Kim kendisini bir çekince karşısında mutlak anlam­ da güvende hissediyorsa, o tehlikenin kurbanı olma yoluna girmiştir.
  • … ki suçluluk problemi başkalarının bizlere yönelttiği bir sorudan ziyade, bizim kendimize yönelttiğimiz bir sual olmalıdır.
  • 1935te Ingiltere, Ribbentrop vesilesiyle Hitler’le cenk gemilerini mevzu alan bir denizcilik sözleşmesi imzaladı. Bu, bizim için, Ingiltere’nin yalnızca Hitler’le kendi içinde ki barışı korumak uğruna Alman halkını kendi kaderine terk etmiş olduğu anlamına geliyordu. Bizi umursamıyorlardı bile.
    Avrupa’nın sorumluluğunu hemen hemen üstlenmemişlerdi. Kötüluk burada boy atarken, yalnızca yanında yer almakla kalmiyorlar, hem de onunla iyi geçiniyorlardı. Terörist bir askeri devletin Almanları yutmasına izleyici kalıyorlardı.
    Kendi gazetelerinde eleştiri yazıları yer alıyordu, fakat hiçbir şey yapmadılar. Bizler Almanya’da aciz bir konumdaydık. Bugün bile, kim bilir fazlaca fedakârlıkta bulunmadan, aramizda barışı tekrardan tesis edebilirler. Bunu yapmıyorlar. Bunun onlar için de bazı neticeleri olacak ve oldukca daha çok fedakârlıkta bulunmaları gerekecek.
  • Dresden ve Würzburg’un saçma sapan bir
    halde tahrip edilmesi karşısında duyulan dehşete karşın şöyleki diyordum kendi kendime: Her iki tarafın eylemleri herhalde aynı ölçüte gore değerlendirilemez. Tüm enerjisini haydut bir devletin hizmetine sunmuş olan bir halk, artık esirgenmeyi bekleyemez. Boyunduruk altına alınan halklara mensup milyonlarca insanoğlunun köle işçi olarak Almanya’ya taşındığı; Yahudileri gazla zehirlenecekleri yere götürmek
    suretiyle her gün trenlerin sefer yapmış olduğu; Batı’daki savaşın Rotterdam’ın merkezinin tahrip edilmesiyle başladığı ve
    Coventry yok edilmiş olduğu süre Hitler’in “şehirlerinizi yerle bir edeceğim” söylediği; dünyanın kendisini, Avrupa’nın büyük bir kısmını eline geçiren haydut egemenliği karşısında tehdit altında hissettiği yerde, dizginlerinden boşanmış bir güç karşısında, daha alt düzeydeki merciler kim bilir itidallerini koruyamadılar
  • Büyük bir çaba harcayarak caymak zorunda olduğumuz şey, hepimiz için aynı şey değildir; o denli ki biri için feragat olan şey, başkasına kazanç görünebilir. Bizi birbirimizden ayrı tutan, uğradığımız hayal kırıklığının türüdür.
  • Şu da düşünülebilir: Tamamen apolitik olan keşişler, münzeviler, âlimler ve araştırmacılar ya da sanatçılar benzer biçimde
    tamamen politikanın haricinde bir varoluş sürmüş olan insanoğlu olabilir. Eğer hakikaten apolitik iseler bu kişiler suça
    ortak değildirler, denebilir. Ancak siyasal mesuliyet bu kişileri de kapsar, zira
    yaşamlarını devletin sağlamış olduğu seviye uyarınca sürmüşlerdir. Modern devletlerin bir harici alanı [Außerhalb) yoktur.


Suçluluk Sorunu İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Her paragrafı çizilesi, devlet ile ferdin kişisel sorumluluklarının birbirine rücu edilip edilemeyeceği, kolektif kabahat teriminin gerçekliği kabulünde, bunun yargılama konusu olup olamayacağı ve kabahat tasnifi hususunda müthiş bir sorgulama. Eser Nazi Almanya’sı temelinde devletin suçlarından bireylerin görevli olup olmayacağı sorusunu sorarak, okuyucuya adeta “Devlet” teriminin yapısökümünü yaptırıyor. (Alper)


Suçluluk Sorunu PDF indirme linki var mı?


Karl Jaspers – Suçluluk Sorunu kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Suçluluk Sorunu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Karl Jaspers Kimdir?

Karl Theodor Jaspers, (d. 23 Şubat 1883 – ö. 26 Şubat 1969), felsefede varoluşçu akımın teorisyenlerinden Alman felsefeci ve psikiyatrist. Modern psikiyatri, din felsefesi, tarih felsefesi ve politika felsefesinde mühim tesirleri olmuştur.

Hayatı

Öğrenciliği ve Tıp Kariyeri

Karl Jaspers, her ne kadar felsefeye erken yaşlardan ilgi göstermeye başlasa da hukukçu babasının etkisiyle üniversitede hukuk okumaya karar vermiştir. Fakat kısa sürede hukuktan sıkılarak, 1902’te tıp okumaya adım atmıştır.

1909’da tıp okulundan mezun olmuş Heidelberg’deki bir psikiyatri hastanesinde çalışmaya adım atmıştır. Periyodunun tıbbi çevrelerinin zihinsel hastalıklara yaklaşımından doyum olmayan Jaspers psikiyatrik yaklaşımı geliştirmeyi kendine vazife edinmiş, 1913’te Heidelberg Üniversitesi’nde geçici olarak psikoloji öğretmeye adım atmıştır. Daha sonrasında pozisyonu kalıcıya dönüşmüş, Jaspers hiçbir süre klinik uygulamaya geri dönmemiştir.

“Genel Psikopatoloji” (1913) adlı yapıtında psikopatoloji şekilleri ile görüngübilimsel ve yorumbilgisel yaklaşımlar arasındaki bağları incelemiş, bu yaklaşımları bazı psikopatoloji problemlerine başarı göstermiş bir halde uygulamıştır.

Felsefe Kariyeri

40 yaşlarında ruhbilim çalışmalarından felsefe çalışmalarına dönen Jaspers’in “Psychologie der Weltanschauungen” (1919) adlı yapıtı hem ruhbilimi algıladığımız dünyaya dair bir vizyon oluşturma gereksinimi içinde değerlendirmesi, hem de Kant, Kierkegaard, Nietzsche ve Weber’den ne seviyede etkilendiğini göstermesi bakımından oldukca önemlidir. Jaspers’i etkileyen öteki mühim filozoflardan bazıları Platon, Plotinos, Hegel, Schelling, Dilthey ve Husserl’dir.

Karl Jaspers, başyapıtı olarak nitelenen “Felsefe” (1932) adlı kapsamlı kitabında kendi varoluşçuluk anlayışını dile getirmiş, kitap Nazi Almanyası’nda yasaklanmıştır. Bu nedenle İsviçre’ye giden ve Basel Üniversitesi’nde dersler vermeye süregelen Jaspers, bu zamanda felsefeyle bağlarını bir fazlaca koparmış, daha oldukca politika felsefesiyle ilgilenmiştir. Bunun en mühim göstergesi “Atom Bombası ile İnsanlığın Geleceği” (1958) adlı yapıtıdır. Ölümüne kadar ise çalışmalarının çoğunu “din felsefesi” oluşturmuştur.

Felsefesi

Karl Jaspers felsefenin pek oldukca alanında garip anlayışlar geliştirmiştir. Bunların en mühimleri din felsefesinde “aşkın”, “gizyazı” (gizli saklı yazı düzeni), “felsefece inanç” tasarımları; tarih felsefesinde “Eksenler Süreci” tezi; politika felsefesinde ise “yeni politika düşüncesi”dir.

Karl Jaspers insanoğlunun dünya karşısındaki mümkün tutumlarını, ferdin ölüm, cenk, değişme ve kabahat benzer biçimde durumlar karşısında vermek durumunda olduğu kararları çözümleme eden, varoluş problemini akıl vesilesiyle çözümleyecek bir varoluş felsefesi geliştirmiştir. Varoluşla, insanoğlunun yaşamış olduğu ve dolayısıyla nesnelleştirilemeyen acı çekme, suçluluk ve ölüm benzer biçimde durumlarla sınırlanan ve açığa yaralanan insanlık halini anlayan Jaspers’e gore, bu nihai durumlar bilimsel düşüncede gözden kaçırılır ya da bir ekip açmaz ve antinomilerle anlatılır. Oysa bu tecrübeler deneysel bene ilişkin bilgimizin eğretiliğini ve dünyasal varoluşumuzun güvenilmezliğini gösterir. Gerek kilisenin, gerekse siyasetin insanları özgür değil eşit hayata geçirmeye çalıştığını söyleyen Jaspers, gerçek varoluşunu yaşayamayan insanoğlunun başkaları tarafınca kurulmuş olan bu çadırdan çıkabilmesi, kabuğunu yırtabilmesi için üç mecburi şart bulunduğunu söyler: Yalnızlık, cesaret ve cenk. Kitlesel duygudaşlık içinde sevgiyi kaybeden insan yalnız olabilmelidir. Bununla beraber, ilkin yalnızlık ve başkalarını özleme açmazını cesaretle yaşama zorunluluğu bulunmaktadır. Bu iki koşulu gerçekleştiren insanoğlunun savaşacağı üç şey vardır: Ölüm, acı çekme ve kabahat. Gerçek bir varoluş düzeyine yükselmek, varolabilmek görevli olmaktan geçer. Bir inanç ahlakı geliştiren Jaspers, insanoğlunun varoluşunu gerçekleştirebilmesi için, bilimi aşarak “mutlağa” ya da “Tanrı”ya gitmesi icap ettiğini söylemiştir. Varoluşunu bu yolla kuran insan, ona gore, ahlaksal bakımdan doğru olanı da bulmuş olur.


Karl Jaspers Kitapları – Eserleri

  • Felsefe Konuşmaları
  • Nietzsche
  • Felsefe Nedir?
  • Suçluluk Sorunu
  • Felsefi İnanç
  • Felsefeye Giriş
  • Descartes ve Felsefe
  • Evlilik


Karl Jaspers Alıntıları – Sözleri

  • Bir başka çocuk,yaratılış öyküsünü duyar:
    Başlangıçta Tanrı,gök ve yeri yarattı..,ve derhal arkasından sorar:”O halde,başlangıçtan ilkin ne vardı?”Bu çocuk artarda sormanın sonsuzluğunu,aklın durmayışını öğreniyor,zira kendisi için nihai bir yanıt mümkün değildir. (Felsefeye Giriş)
  • Sanki hakkaniyet kati bir idealmiş benzer biçimde, hatta insanoğlu adil olabilirmiş benzer biçimde görünebilir fakat Nietzsche bunun mümkün olmadığını görebilmektedir. (Nietzsche)
  • Demokrasi, mevcut olan her şeyin kökünü tehdit eden felakettir. (Nietzsche)
  • Organik olan şeyler için bile “dünyadaki bir damla yaşamın, varoluşun ve faniliğin büyük okyanusundaki karakter için önemsiz bulunduğunu” söyleyen Nietzche, insanoğlunun evren karşısındaki önemsizliğine dair en eski duyguları dile getirmektedir. “Dünya üstündeki yaşam bir an’dır, bir ara vakadır, sonucu olmayan bir istisnadır,” hatta insan “sınırı olan zamanı olan ufak ve aşırı ehemmiyet kazanmış bir hayvan türüdür” (Nietzsche)
  • Özetlemek gerekirse: şartlıda kalan, bundan dolayı da hayvanların yaşamı benzer biçimde akıp giden, edepli yada edepsiz, başka türlü olmak istemenin huzursuzluğu içinde, ve bir türlü karar veremeyen insanoğlunun yaşamı kötüdür. (Felsefeye Giriş)
  • Şu da düşünülebilir: Tamamen apolitik olan keşişler, münzeviler, âlimler ve araştırmacılar ya da sanatçılar benzer biçimde
    tamamen politikanın haricinde bir varoluş sürmüş olan insanoğlu olabilir. Eğer hakikaten apolitik iseler bu kişiler suça
    ortak değildirler, denebilir. Ancak siyasal mesuliyet bu kişileri de kapsar, zira
    yaşamlarını devletin sağlamış olduğu seviye uyarınca sürmüşlerdir. Modern devletlerin bir harici alanı [Außerhalb) yoktur. (Suçluluk Sorunu)
  • Tanrısallık bizlere, şahıs olma görüşünüşünde gelir ve hem de bizi, bu Tanrı’yla konuşabilen bir varlığa yükseltir. (Felsefe Konuşmaları)
  • “Daima bir başkası olduğumu düşünmeye gayret ediyorum,ama gene de daima benim.” (Felsefeye Giriş)
  • ailedeki eğitimin niteliği, ebeveynin çocuktaki ciddi yada önemsiz, çocuğun hayatına ilişik bunalım ve dramları ele alma kabiliyeti ile ölçülebilir. (Evlilik)
  • Ben varlık olarak insan , dünyadan daha değişik varlık bulunduğunu kavradıkça, dünya içinde ümitsizlik duygusuyla kendisini yersiz yurtsuz hissetmektedir. (Felsefe Nedir?)
  • aşkın meşru olmaya gereksinimi yoktur. (Evlilik)
  • Bir mektubunda şöyleki demektedir: “Gerçek ve mütevazı olan her şeyin metafiziksel olarak sisler altıda bırakılması, akla karşı akıl ile savaşım… Şimdi artık bana ilişik olmayanı, insanları dost ve düşman olarak alışkanlıkları, rahatlıkları, kitapları üstümden atıyorum” (Mathilde Maier’e mektup 15.7.78).
    Buradaki temel tutum, Nietzsche’nin aslına bakarsak şimdi kendine geldiğine inanmasıdır. Daha ilkin felsefe ve filozoflar hakkında konuşurken artık kendi felsefesi üstüne konuşur. “Şimdi gerçeğin bizzat arkasından gitmeye ve bizzat felsefeci olmaya cesaret ediyorum; daha önceleri filozoflara hayranlık duyuyordum.”(Fuchs’a
    mektup, 6.78). Kendini Yunanlılara yüz adım daha yakın görmektedir: “Eskiden bir tek bilginlere hayranlık duyup onlara taparken artık bizzat en ufak ayrıntıya kadar bilgelik için yaşıyorum” (Mathilde Maier’e mektup 15.7.78). (Nietzsche)
  • .
    İnsanda karanlık ve kör bir cenk yapma iradesinin olup olmadığı şüphelidir; değişime, gündelik yaşamın aşinalıklarından ve iyi malum koşulların istikrarlarından ortaya çıkmaya yönelik bir dürtü yok etme ve kendini feda etme iradesi olarak ölüm iradesi benzer biçimde bir şey, yeni bir dünyanın inşası için belirsiz bir coşku…
    … (Felsefe Konuşmaları)
  • Zamanın sonsuz seyri içinde mümkün olan her şey, şurada yada burada, bir gerçeklik olarak tezahür eder ya da yeni­den ortaya çıkar. Ahlaki üstünlük duygularını korkuyla iz­liyoruz: Kim kendisini bir çekince karşısında mutlak anlam­ da güvende hissediyorsa, o tehlikenin kurbanı olma yoluna girmiştir. (Suçluluk Sorunu)
  • “Ancak bu varlık fena olması imkansız, zira fenalık mükemmellikle çatışır. Son aşama iyi olmalı ve bu yüzden aldatmıyor olmalıdır. Demek ki; ” düşünüyorum, o halde varım ”ilkesi doğrultusunda, ihtimaller içinde bir yalancı yaratıcıya karşı bile direnebilen berraklık ve niteliğe, ”düşünüyorum o halde varım” ilkesinden ayrılması mümkün olmayan ana düşünce yardımıyla, başka şeyler söz konusu edildiğinde de güvenebilirim.” (Descartes ve Felsefe)
  • Tanrı bilgisi, insanoğlunun özgürlüğü benzer biçimde mevzularda, yetersizliği
    sonucu; gene usun araçlarını özünde taşıyan, sadece
    ustan daha oldukca bir nesne olan, düşünceyi uyandırmasıdır.
    Bu yüzden, felsefe yapmak, kendi kendini yakınlandırmak
    için, ussal bilginin sınırlarına değin varmaya çabalar.
    Her nesneyi iyiden iyiye gördüğünü sanan kimse, felsefeye
    yaraşır halde düşünmüyor anlama gelir… Bilim kanalıyla,
    varlığın bilgisi mevzusunda, her nesneyi kesinlikle kavradığına
    inanan kimse, bilimsel bir saçmalık içine yuvarlanmıştır. (Felsefe Nedir?)
  • .
    Anlamlı olan aslına bakarsak yalıtılamaz.
    Belirli olgulardan onları içeren bütüne doğru dairesel bir hareket içinde ve yine bütünden geri dönerek belirli mühim olgulara ulaşılır.
    … (Felsefe Konuşmaları)
  • insanoğlunun karşısında rakip yoktur. Yalnızca karanlık, fırıldak benzer biçimde suret değiştiren, bir oldukca çeşitlilik vardır. (Felsefi İnanç)
  • Bir zamana ilişik oluşun ve zamansızlığın özdeşi, mevcut anın sonsuz şimdiye kök salmasıdır. (Felsefeye Giriş)
  • “İnsan aslında, kendisi hakkında bilebildiğinden çok daha fazlasıdır.” (Felsefe Konuşmaları)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş