Eğitim

Tarih Tasarımı – R. G. Collingwood Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tarih Tasarımı – R. G. Collingwood Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tarih Tasarımı kimin eseri? Tarih Tasarımı kitabının yazarı kimdir? Tarih Tasarımı konusu ve anafikri nedir? Tarih Tasarımı kitabı ne konu alıyor? Tarih Tasarımı PDF indirme linki var mı? Tarih Tasarımı kitabının yazarı R. G. Collingwood kimdir? İşte Tarih Tasarımı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: R. G. Collingwood

Çevirmen: Kurtuluş Dinçer

Editör: Utku Özmakas

Editör: Şermin Korkusuz

Tasarımcı: Aziz Tuna

Orijinal Adı: The Idea Of History, Oxford Universiy Press, 1946

Yayın Evi: Doğu Batı Yayınları

İSBN: 9789758717309

Sayfa Sayısı: 387


Tarih Tasarımı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Platon ne düşünüyordu?” sorusu tarihsel bir sorudur. “Peki, Platon haklı mıydı?” sorusu ise başlı başına felsefi bir soruna işaret eder.

Collingwood gerçekte tek bir sual bulunduğunu, onun da tarihsel bir sual bulunduğunu ileri sürer; çözmeye çalmış olduğu probleminin ne işe yaradığını keşfetmeden, Platon’un ne düşündüğünü idrak etmek olanaksızdır.

Tarih Tasarımı, tarih yazımı üstüne kapsamlı bir incelemedir. Birbirinden değişik millet ve uygarlıklar kendi tarihlerini hangi Saiklerden hareket ederek yazmışlardır? Düşünürler için tarih sorusu felsefi bir güzergâh takip edildiğinde ne tür bir anlama geliyordu? “Tarih felsefesi” terimini, on sekizinci yüzyılda, onunla eleştirel ya da bilimsel tarihten, tarihçinin eski kitaplarda bulmuş olduğu öyküleri yinelemek yerine, kendi kafasında kendi kendine kurduğu bir tarihsel düşünme tipinden başka bir şey kastetmeyen Volt­aire buldu. Aynı adı Hegel ile on dokuzuncu yüzyıl sonundaki başka düşünürler de kullandı; fakat ona fazlaca değişik bir anlam verdiler ve tarih felsefesini evrensel tarih ya da dünya zamanı anlamına gelen bir şey olarak gördüler.

Tarih Tasarımı’nda çağdaş tarih tasarımının Herodotos’tan yirminci yüzyıla dek çeşitli evreleri betimlenir. İlk bölümde Collingwood, tarihin yapısı, konusu ve yöntemine dair Yunan-Roma tarih yazımından değişik örnekler verir. Diğer bölümlerde ise Descartes, Herder, Kant, Schiller, Hegel, Marx, Toynbee, Rickert, Simmel, Dilthey, Croce, Spengler ve Bergson’un tarihin doğasına ilişkin görüşleri bir yöntem çevresinde çözümlenir.


Tarih Tasarımı Alıntıları – Sözleri

  • […] eğitim yöntemiyle edinilmiş her bilginin naturel sonucu olan acayip bir yanılsama vardır: Kesinlik yanılsaması. Bir talebe herhangi bir mevzuda in statu pupillari* olduğu vakit her şeyin kesinleşmiş olduğuna inanması gerekir; zira öğretmenleri ile ders kitapları onları kesinleşmiş saymaktadır. Bu durumdan çıkmış olduğu ve mevzuyu kendi kendine incelemeye giriştiği vakit, hiçbir şeyin kesinleşmiş olmadığını görür. Toyluğun değişmez bir işareti olan dogmacılık üstünden silinir gider.
    * talebe durumunda
  • Felsefe kendine dönük düşünmedir. Felsefe meydana getiren zihin hiçbir vakit yalnızca bir nesne hakkında düşünmez; herhangi bir nesneyi düşünürken, hem de hep o nesneye ilişkin kendi düşüncesi hakkında düşünür. O vakit, felsefeye ikinci dereceden fikir, fikir hakkında fikir denebilir.
  • Teokratik değil, insancıdır; soruşturulan mevzular ta theia (Tanrıyla ilgili) değil, ta anthropina (insanla ilgili) dır. Dahası, soruşturulan vakalar şeylerin başlangıcında tarihsiz bir geçmişteki vakalar değildir: Şu kadar yıl önceki, tarihindeki bir geçmişteki olaylardır.
  • Benim yanıtım, tarihin insanoğlunun kendine ilişkin bilgisi “için” olduğu. Kendini bilmesinin insan için mühim olduğu düşünülür çoğu zaman: Kendini bilme burada salt kendi kişisel özelliklerini, onu diğeri insanlardan ayıran şeyleri bilme değil, insan olarak yapısını bilme anlama gelir. Kendinizi bilmeniz, ilk olarak bir insan olmanın ne demek bulunduğunu bilmeniz, ikinci olarak, olduğunuz insan olmanın ne demek bulunduğunu bilmeniz, üçüncü olarak, olduğunuz insan olmanın ve başka biri olmamanın ne demek bulunduğunu bilmeniz anlamına gelir. Kendinizi bilmeniz ne yapabileceğinizi bilmeniz anlamına gelir; kimse ne yapabileceğini denemeden bilmediği için de, insanoğlunun ne yapabileceği mevzusundaki tek ipucu ne yaptığıdır. Öyleyse, tarihin kıymeti bizlere insanoğlunun ne yaptığını, böylece insanoğlunun ne işe yaradığını öğretmesidir.
  • Spinoza’nın Tanrısı on yedinci yüzyıl biliminin ışığında gözden geçirilmiş Orta Çağ teolojisinin Tanrısıdır.
  • Herodotos’ta hakkaten tarihsel bir bakış çabası görüyoruz. Onun için vakalar kendi içinde önemlidir ve kendi başlarına bilinebilir. Ama daha Thoukydides’te tarihsel bakış tözcülükle bulandırılır. Thoukydides için vakalar, en başta, salt ilinekleri oldukları öncesiz-sonrasız ve tözsel varlıklar üstüne tuttukları ışıktan dolayı önemlidir. Herodotos’ta öylesine özgürce akan tarihsel fikir akışı donmaya adım atar.


Tarih Tasarımı İncelemesi – Kişisel Yorumlar


Tarih Tasarımı PDF indirme linki var mı?


R. G. Collingwood – Tarih Tasarımı kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Tarih Tasarımı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı R. G. Collingwood Kimdir?

Robin George Collingwood (22 Şubat 1889 – 9 Ocak 1943) İngiliz felsefeci ve tarihçidir. En meşhur kitabı Tarih Fikri’dir. (The Idea of History)

İngilizce konuşulan dünyada felsefe zamanı için temel bir esin deposu olmuştur. Felsefe zamanı haricinde Collingwood tarihçi ve kazıbilimci olarak da etken olarak emekler yapmış,

Roma Britanya’sı mevzusunda otorite olmuştur. Sanatın İlkeleri adlı eserinde, Croce’nin yolundan giderek, sanatın temelde bir duygu ifadesi bulunduğunu savunmuştur. Sanat ona nazaran insan zihni için lüzumlu bir işlevdir ve işbirliğine dayanan bir etkinliktir.


R. G. Collingwood Kitapları – Eserleri

  • Tarih Tasarımı
  • Özetlemek gerekirse Sanat Felsefesi
  • Doğa Tasarımı
  • Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası
  • Bir Sanat Felsefesinin Ana Hatları
  • Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üzerine Başka Yazılar
  • Felsefi Yöntem
  • Sanatın İlkeleri
  • Bir Yaşam Öyküsü


R. G. Collingwood Alıntıları – Sözleri

  • ⟨‹Kendimizi tanımanın amacı, kendi gizemli doğalarının aydınlatılmış zekâları tarafınca tasarlanması değil, coşkulu bir gündelik yaşam içindeki bu tabiat ananın daha özgür ve daha etkin bir şekilde kendini açığa çıkarmasıdır. ›⟩ (Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası)
  • Bi­limsel tarihçi, kes-yapıştır tarihçisinin okumayı alışkanlık edin­diği kitapların -Herodotos, Thukydides, Livius, Tacitus ve ben­zeri- aynısını okumak için kuşkusuz büyük bir vakit harcar; fakat o bu tarz şeyleri tamamen değişik bir ruhla, Baconcı bir ruhla okur. Kes-yapıştır tarihçisi bu tarz şeyleri, ne söylediklerini bulup ortaya çı­karmak için bir tek alıcı bir ruhla okur. Bilimsel tarihçi ise bun­lardan ne bulup çıkarmak istediğine kendi kendine karar verip inisiyatif alarak kafasında bir soruyla okur. Ayrıca kes-yapıştır tarihçisi, kendisine bunca sözcükle söylemedikleri şeyi, onlar­dan asla bulup çıkaramacağını düşünerek okur; bilimsel tarihçi görünüşte oldukça değişik bir şeyle ilgili bir pasajı, sormaya ka­rar verdiği bir soruya yanıt için eğip bükerek zorlar. Kes-yapış­tır tarihçisinin kendinden oldukça güvenilir şekilde “Filan yazarda falanca mevzuyla ilgili hiçbir şey yoktur” söylediği yerde, bilimsel ya da Baconcı tarihçi “Yok mu? Tamamen değişik bir sorun hak­kındaki bu pasajda yazarın, sizin metnin hiçbir şey içermediği­ni söylediğiniz mevzuyla ilgili şöyleki şöyleki bir görüşü benimsedi­ğinin ima edildiğini görmüyor musunuz?” der. (Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üzerine Başka Yazılar)
  • Başarısızlık ve başarı göreceli ifadelerdir: Başarısız olduğumuzda yapmak istediğimiz şey o olmasa dahi bir şey yapmayı başarırız. Başarılı olduğumuzda yapmak istediğimiz şeyi yaparız; fakat yapmak istediğimiz o şey şimdi istediğimiz şey değildir artık. Bu yüzden zevk ve acı, kendi etkinliğimizin duygusal bir anlamı olan bir deneyiminin iki zıt kutbudur. (Özetlemek gerekirse Sanat Felsefesi)
  • “Kişi kendisini bir tek insan şeklinde hissettiği sürece,tabiat onun için insansız bir dünya anlamına gelecektir.” (Bir Sanat Felsefesinin Ana Hatları)
  • Anaksimenes, bizlere ulaşan parçalarından birinde, onun hem de, “insan ruhunun insan bedenini sarması ve onu bir arada tutması şeklinde”, dünyayı saran ve onu birarada tutan zarf ya da kabuk bulunduğunu söyler. (Doğa Tasarımı)
  • Görülür dünyada hiçbir vakit bir şeyin tüm doğası birden kavranamaz. mesela, bir hayvan, kendisi için uyumanın ve uyanık olmanın aynı şekilde naturel olduğu birşeydir; sadece bir hayvan ansızın uyuyamaz ve uyanamaz; doğasının bu iki parçasını sadece değişik zamanlarda, birinden ötekine geçerken algılayabilir. Düşünülür dünyada ise herşey tüm doğasmı aynı anda kavrar: mesela, bir üçgenin tüm özellikleri herhangi bir belli anda üçgende bulunmaktadır. Üçgenin öncesizsonrasızlığı tüm bu özelliklerine birden haiz olması olgusudur; o şekilde ki onlan biribiri ardına kavramak için bir vakit aralığı gerekmez. Gelip geçici ardıllık, düşünülür dünyanın her parçasını ıralayan bu vakit dışı kendi-olmamn (self-enjoyment) “devinen imgesi”dir. (Doğa Tasarımı)
  • Kes-yapıştır tarihçilerinin fiilen kullandıkları usul kuralla­rının daha yakın bir tetkiki bir tek kes-yapıştır şekilleri için uygun olan ayrıntıları ortaya koyacaktır. Dolayısıyla, Herodotos bizlere kitabını belli olayların unutulmaması için yazdığım söylerken, tarihin bir tek vakalarla değil, fakat bir kimsenin şimdi hatırlamış olduğu vakalarla ilgili bulunduğunu ve onların hatıraları­nın kitabını hazırlamasında otorite işlevi göreceğini söylemek­tedir. Bu çalışmanın amacı onların korunması, kısaca kendisini bilgilendirenlerin hatırladıkları her ne ise onların gelecek ku­şaklara aktarılmasıdır. Bu üstü örtülü olarak, kendisini bilgilendirenlere ilişkin bulunduğunu görmüş olduğu ifadeleri kitabına dahil etmesi anlamına gelir: bir başka deyişle bu gerçek bir kes-yapıştır programını ihsas eder. Zorunlu olarak eleştirel olmayanı değil. (Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üzerine Başka Yazılar)
  • Eğitmenle talebesi arasındaki biçimiyle vi­va voce düşünsel emek harcama fazlaca değerlidir, iki yakın dost içinde ol­duğu şeklinde. Biribirini fazlaca iyi tanıyan bir iki dost içinde da sürdürülebilir. Ancak, bu durumların hepsinde, etkinliğin tek de­ğeri bir yandakilerin düşüncesinin öte yana aktarılmasıdır. Yapılan iş münakaşaya, körü körüne inançlarla çürütme çabalarına yönelin­ce yararsızlaşır zira (en azından benim uzun boylu deneyimleri­me dayanırsak) kimse kimseyi bir şeye inandıramaz. Etkinlik ge­nel bir münakaşa haline dönüşürse iş çığırından çıkar. Yanlardan biri bir bildiri sunar, diğeri yandakiler ise bilisizlikleriyle doğru orantılı bir akıcılıkla okunanları tartışırlar. Bu tür durumlarda yıldızının parlaması için, insanoğlunun enikonu durgun, duyarsız bir us gücü ol­ması ve hazırcevaplığı kafi olacaktır. Papağanlar için ne derlerse desinler, düşünürlerin konuşamayanları kim bilir daha fazlaca düşü­nenlerdir, fazlaca düşünenleri kesinlikle daha azca konuşur. (Bir Yaşam Öyküsü)
  • Savaşkanlık itkileri ilk kuşakta sürecektir; fakat bunların ke­sinkes bastırıldığını, böylece her insanın bütünüyle barışçıl davrandı­ğını varsayalım. Bu dönem, çocuklarına törel eğitim verirken, her ne olursa olsun savaşın yasak tatlarından sakınmaları için onları özenle uyarırlar. Teki, harp nedir Baba?’ Baba oturup savaşı be­timler. Savaşın yanlışlığını vurgular fakat (kuşkusuz istemi dışın­da) masum yavrusuna savaşın sürdüğü devirlerde bunun müthiş bir şey bulunduğunu, yapmaması icap ettiğini bilmese, komşularıyla savaşmaya can atacağını apaçık belirterek yapar bunu. Çocuklar herşeyi derhal anlayıverirler. Yalnızca savaşın iyi mi bir şey oldu­ğunu ya da eskiden ne işe yaradığını öğrenmekle kalmazlar, bir yan­dan da onun su götürmez yanlışlığı yanısıra müthiş bir şey oldu­ğunu da öğrenirler. Zamanı ulaşınca de, tüm bu öğrendiklerini kendi çocuklarına iletirler. Böylece, bir kurum ya da geleneğin ya­sadışı görülmesi ve buna duyulan isteğin bastırılması sonucunda oluşan törel düşüncenin, eğitim yöntemiyle kuşaktan kuşağa aktarımı, bu isteğin kendisinin de aktarımıyla sonuçlanır. Her yeni kuşakta küçüklere, sakınmaları öğretilen şeye talep duymaları da öğretilir. (Bir Yaşam Öyküsü)
  • “Felsefe grisini griye boyamaya başladığında, bir yaşam biçimi eskimiş anlama gelir; griyi griye boyamak onu tekrardan gençleştirmemizi değil, yalnız onu bilmemizi sağlar. Minerva’nın baykuşu sadece karanlık çökerken uçmaya adım atar.” (Doğa Tasarımı)
  • Tıpkı akıl ile alakalı Yunan düşüncesinin temel ilksavının ruh bedende içkindir demesi şeklinde, Descartes’ın temel ilksavı da aklın aşkın bulunduğunu söyler. Descartes aşkınlığın ikilik noktasına götürülmemesi icap ettiğini fazlaca iyi bilir; iki şey bir şekilde bağlantılı olmalıdır; fakat evrenbilimsel bakımdan Tanrıdan başka bağ bulamayınca, tek insanda o bağ kozalaksı bezde bularak Spinoza’ya alay konusu olan umutsuz yola sürüklenir; kozalaksı bezin ruh ile bedenin biraraya geldiği organ olması icap ettiğini düşünür, zira, bir anatomi uzmanı olarak, ona başka bir işlev bulamaz. (Doğa Tasarımı)
  • Önerme mantığına nazaran (‘geleneksel’ denilen mantığı, 18. ve 19. yüzyılların ‘düşünceci’ mantığını ve 19. ve 20. yüzyılların ‘simgeci’ mantığını da bu başlık altında toplu­ yorum), mantığın başlıca ilgi alanı olan doğruluk ve yanlışlık, ol­duğu şeklinde önermenin bir parçasıdır. Bu öğretide önerme, çoğun­lukla ‘fikir birimi’ adı verilerek dile getirilirdi. Bunun anlamı da, önermeyi özne, ekeylem, yüklem şeklinde parçalara ayıracak olur­sak, bu parçalardan herhangi birinin, tek başına ele alındığında bütünlüğü olan bir fikir oluşturmadığı, başka deyişle, doğru ya da yanlış sayılamadığıdır. Bu öğreti bana, mantık ile dilbilgisinin fazlaca erken elele verme­sinden doğan bir yanlışlık şeklinde geliyordu. Mantıkçının önerme de­diği şey, dilbilgicinin tümcesinin bir tür hayaleti gibiydi bana ka­lırsa; tıpkı insanların, usları bedenlerin hayaleti olarak düşledikleri ilkel anlayışlardaki şeklinde. Dilbilgisi, tümce isminde olan bir söylem bi­çimini tanır ve tümceler içinde da soruların, emirlerin, vb. söz­sel dışavurum görevini yüklenen diğeri türler şeklinde, savları ya da önermeleri dile getiren bir türü de benimser. Dilbilgisi terimi ola­rak bunlara bildirme kipinde tümceler adı verilir. Mantıkçılar da öteden beri, ‘fikir birimi’ni, başka deyişle, doğru ya da yanlışolan şeyi, dilsel ‘gövde’i, bildirme kipinde tümce olan bir tür man­tıksal ‘tin’ olarak kavramaya çalışmışlardır. (Bir Yaşam Öyküsü)
  • ⟨‹Aslında büyük adamların üstünde durmak
    kişinin kendisini tembel ve aptal görme utancına karşı oluşturulmuş bir
    müdafa ve sorumluluklardan kaçma aracı olarak düzenlenmiş bir boş
    sözdür.›⟩ (Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası)
  • Herhangi bir güzelliğin naturel güzellik olarak bilincinde olmam için insan olarak kendimin bilincinde olmam gerekir ve sonrasında tabiat ananın güzelliği kendisini insan dünyası haricinde bir güzellik sunacaktır. (Özetlemek gerekirse Sanat Felsefesi)
  • Düşüncenin yabana denizlerinde yapayalnız seyahat eden
    Bir kafanın sonsuza dek mermerden kanıtı (Doğa Tasarımı)
  • Resim yapmayı öğrenmek aslen görmeyi öğrenmek anlama gelir ve fotoğraf yapmak bir tüm olarak ressamın kendisi yönünden, kendisinin kati bir gözlem alışkanlığı edinmesini kapsayan bir eylemdir. (Bir Sanat Felsefesinin Ana Hatları)
  • Fakat tabiat bilimlerimizin varsayımına nazaran, on altı ve on yedinci yüzyıllarda bilgili bir halde geliştirilen ve açık bir halde anlatılan ve sonrasında doğru olarak kabul edi­len varsayımlara nazaran, tabiat dünyasında bu türden durumlar ayrılamazdırlar, zira tabiat dünyasında, Tanrı’nın elinin eseri olduğundan, başarısızlık diye bir şey yoktur. Tanrı kadiri mutlak olduğundan “tabiat yasaları” kural dışı kabul etmez; dolayısıy­la bir tabiat yasası olarak kabul ettiğiniz şeye bir kural dışı ile kar­şılaşırsanız eğer, bu bir tek bu şekilde bir tabiat yasasının olmadığını kanıtlar. (Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üzerine Başka Yazılar)
  • ⟨‹Yalnızca ölülerin hakkında
    iyiden başka bir şey söylenmez.›⟩ (Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası)
  • Yüce, guzelin ilk ve en temel şeklidir. (Bir Sanat Felsefesinin Ana Hatları)
  • ⟨‹Kendimizi ve dünyamızı, yalnızca iyi mi
    yaşayacağımızı öğrenmek için anlamaya çalışırız.›⟩ (Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş