Eğitim

Theo’ya Mektuplar – Vincent Van Gogh Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Theo’ya Mektuplar – Vincent Van Gogh Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Theo’ya Mektuplar kimin eseri? Theo’ya Mektuplar kitabının yazarı kimdir? Theo’ya Mektuplar konusu ve anafikri nedir? Theo’ya Mektuplar kitabı ne konu alıyor? Theo’ya Mektuplar PDF indirme linki var mı? Theo’ya Mektuplar kitabının yazarı Vincent Van Gogh kimdir? İşte Theo’ya Mektuplar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Vincent Van Gogh

Çevirmen: Azra Erhat

Yayın Evi: Remzi Kitabevi

İSBN: 9789751417862

Sayfa Sayısı: 136


Theo’ya Mektuplar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Vicent Van Gogh, Paris’te bir galeri yöneticisi olan kardeşi Theo’yla dertleştiği mektuplarında, renk tutkusuyla dolu bir ressamın yaşam savaşına ve yaratıcılık uğruna gösterdiği özverilere şahit oluruz. Van Gogh’un, başta Gauguin olmak suretiyle, çağdaşı ressamlarla yakın ilişkilerine de ışık tutan Theo’ya Mektuplar, yaşamı süresince şiddetli ruhsal sarsıntılarla boğuşmuş sanatçının daha yumuşak ve coşkulu yönünü ortaya çıkarıyor.

Bu meşhur yapıtın, Azra Erhat derlemesi ve çevirisini tekrardan yayınlamaktan kıvanç duyuyoruz.


Theo’ya Mektuplar Alıntıları – Sözleri

  • Elbette ya­nımda bir iki dostum olsun isterim, fakat olmaz ise bu yüzden mutsuzluğa düşecek değilim…
  • Kararım şu: Onu o denli uzun süre seveceğim ki, sonunda o da beni sevecek.
  • Sözcüklerle cenk vermenin pek azca yararı var sanırım. Herkesin -bu mevzuya ehemmiyet veren, kıymet veren herkesin- yapması ihtiyaç duyulan şey, kendi dar çevresinde çaba göstermek, bir şeyler yaratmak için katkıda bulunmak…
  • “Dayanamıyorum artık Theo, yaşamın ağrılığına daha çok dayanamıyorum! Kulağımdaki çığlıklarla karşı koyamıyorum, kendime zarar vermekten fazlaca korkuyorum.”
  • Şu sıralar iyiyim yalnız tanımlanması olanaksız, belli-belirsiz bir üzüntü sürüp gidiyor içimde.
  • Toplum bunlarla dolu: gerçek bir yaşam sürdürmektense gösteriş ardında koşanlar…
  • “Keşke herşeyden uzak olabilseydim”
  • En küçük bir iltifat, övgü istemiyorum, birileri gelip beğenmedikleri işlerime bakıp ‘beğendim’ desinler istemiyorum; hayır, istediğim, fena bir iş karşısında bozum olmayak, gerçek, akıllı bir içtenlik… İstediğim, yaptığım bir iş altı kez fena çıkarsa ve ben cesaretimi yitirmeye başladığımda, ‘şimdi tekrardan, yedinci kez denemelisin’ diyebilecek biri…
  • Sıkıntılar iyi mi teker teker gelmiyorsa, sevinçler de o şekilde…
  • İnsan yaşlı da olsa genç de, her an aklını kaçırılmış olduğu anlamış olur olabilir.
  • Aynı anda hem kutuplarda hem ekvatorda bulunamazsın.
  • Can gücümüzle gerçeğe ermenin en kestirme yolu gerçek bir sevgidir bence. Gerçeğin içinde yaşayan yanlış bir yolda olabilir mi? Sanmam.


Theo’ya Mektuplar İncelemesi – Kişisel Yorumlar

‘’Sanat sevgisi gerçek sevgiyi ortadan kaldırır.’’: Sitede yaptığım ilk araştırma, Van Gogh aşığı olduğum için bu kitabı puanlayarak geçmem fazlaca büyük vefasızlık olurdu, dolayısıyla uzun bir araştırma olacak… En başta söyleyebilirim ki sayısız kaynak okudum, video izledim Van Gogh’la ilgili, sadece bu yapıt tamamen birinci dereceden bir kaynak, o yüzden onu başkalarından değil, kendinden tanımanızı tavsiye ederim, açıkçası onunla ilgili okuduğum ilk kitap bu olmadığı için birazcık suçluluk hissettim. Kitap Van Gogh’un Theo’ya 18 yıl süresince yazdığı mektuplardan oluşuyor. (Bunların aşk mektupları olmadığına dair bir izahat yapmak isterim, bu şekilde kitabı alıp sonrasında yarım bırakan fazlaca şahıs var zira.) Vincent’in 200’e yakın mektubu bulunabilmiş, Theo’nunsa 40 civarı (Theo’ya fena söz edilmesin lütfen inanırım daha fazladır fakat Vincent’ın göçebe yaşam tarzından dolayı -37 yıl 38 değişik adres- mektupları kaybettiğini düşüyorum  ). Theo’nun yazdıklarını da görmek arzu ederdim kitapta sadece Vincent fazlaca düşünceli adam, mektuplarında Theo’nun bahsetmiş olduğu mevzulara da yer vererek bizi iyice aydınlatıyor. Aralarındaki sevgi beni fazlaca etkiledi. Normalde abiler kardeşlerine destek verir fakat Theo senelerce abisini maddi tinsel desteklemiş, sık sık ziyaret etmiş. Ne isterse yerine getirmeye çalışmış ve kim bilir 30 değil de 37’sine kadar yaşayabilmesinin tek sebebi. Zaten abisi vefat edince o da acıya dayanamayıp 6 ay sonrasında vefat etmiş, geride fazlaca sevgili eşi Jo’yu, Van Gogh’un da gözdesi küçücük oğlu Vincent’ı bırakarak…
Van Gogh, Hollanda kökenli bir ressam. Ondan ilkin onunla aynı isimde bir adam kardeşi oluyor sadece fazlaca minik yaşta vefat etmiş olduğu için ailesi yeni doğan çocuklarına öncekinin anısına ‘’Vincent’’ (Zafer) adını veriyor. Araştırmacılar, ölen çocuğunu hatırlattığı için annesinin Vincent’ı pek sevmediğini, anne ilgisinden yoksun kalmış olarak büyüdüğünü söyler. Babası koyu bir din adamı ve oğlunun da maalesef bir din adamı olmasına sebep oluyor. ‘Maalesef’ diyorum zira Van Gogh’un resme geç başlaması bu yüzdendir. Oldukca okuyan, kendini geliştiren, sanata fazlasıyla düşkün bir adam görüyoruz. ‘Adam zaten ressam tabi ki sanata düşkün olacak’ diye düşünülebilir fakat Van Gogh’un hayatında 27 yaşına kadar resme dair tık yok, tam bir din adamı ve eğitmen. Zaten kitabın ilk sayfalarında hissettiği tanrısal aşkı, İncil’den sayısız alıntısını görünce de anlayacaksınız bunu.
Zamanla Van Gogh, vaizlikten kopuyor ve kendini resme yönlendiriyor, yaş 27. 37 yaşlarında dünyadan ayrılan bir sanatçı için hakkaten fazlaca geç bir yaş. Fazlasıyla duygusal, naif bir adam. Hevesinin kırılmasından, anlaşılmamaktan, kabiliyetlerine inanılmamasından fazlasıyla bitkin. ‘’Elimden gelen işi yaptım, çalıştım. Sözcüklere gerek kalmadan beni anlayacaklarını sandım.’’ (syf. 66) Ama o, tüm bu fena zamanlarında kendini sıkı çalışmaya veriyor, ‘’… insan melankoliye kaptırmamalı kendini, başka yerlerde avuntu aramalı, en iyisi çalışmalı, çalışmalı.’’ (syf. 118) Belki de resimle geçirdiği 10 yıl içinde 2000’e yakın yapıt üretmesini bu karanlık hayatına borçluyuzdur. Ayrıca çalışanlara, köylülere duyduğu sevgi ve saygı fazlaca derin. İlk eskizlerinde madencilere, çiftçilere fazlasıyla yer veriyor. Hevesinin kırıldığı zamanlarda vaizken yardım amaçlı gidip vaaz verdiği maden işçilerini düşünerek onları idol alıyor kendine ‘’bir madenci benzer biçimde inançla çalışmaya devam etmeli.’’ Zira onların yolu da karanlık fakat elmasa, altına, madene yetişebilme çabasıyla gece gündüz kürek sallıyorlar, açık ki onlarda kendini görüyor.
Millet ve Rembrandt Van Gogh’un fazlaca etkilendiği sanatçılar. Bilhassa Millet. (Millet’nin eserlerine bakarsanız bu etkinin ne çaplı büyük bulunduğunu görmüş olacaksınız.) Mektuplarında Millet sevgisini açık açık görüyoruz; ‘’Bana bak Theo, Millet ne büyük adammış.’’ (syf. 63). En başta meşhur tabloların kopyalarını çıkararak başlıyor, bahsetmiş olduğu tüm tablolara 2 dakikanızı ayırıp bakın lütfen, Van Gogh’un çizimlerinin fazlaca daha başarı göstermiş bulunduğunu görmüş olacaksınız siz de  ‘’Zira gözümün önündekini olduğu benzer biçimde tuvale yansıtmaya çalışacağıma kendimi daha kuvvetli bir şekilde ifade edebilmek için renkleri daha hazzı kullanıyorum. ‘’ (syf. 187)
Van Gogh renklere ve uyumlarına hakkaten fazlaca dikkat ediyor, renk seçimini ve hangi rengi niçin kullandığını fazlaca güzel anlatmış, o fazlaca sevilmiş olduğu sarının, kırmızı ve yeşil tonların onun için ne anlama geldiğini bir de kendisinden kulak verin. Hollanda’da sarı ‘hüzün’ anlamına geliyor, sarıyı bu aşama kullanmasının sebebinin bu bulunduğunu iddia edenler olacaktır fakat magazinden tamamen uzak olarak sarı ve turuncunun Van Gogh için ne anlama geldiğini bir de kendinden dinlemek lazım. ‘’Ah Theo, tonlar ve renkler ne büyük şeyler! Bunları hissetmeyi öğrenemeyen birisi ise gerçek yaşamdan ne kadar uzakta duracak.’’ (syf. 52). Tabloları çözümleme edilebilir fakat duygularını da çözümleme etmeye kalkışmak mantıksız bir hareket. Sonsuz teorimiz olabilir fakat biz onu hiçbir vakit yeterince anlayamayacağız.
Sayısız eskizler, emekler yapıyor ve her taslağı Theo’ya gönderiyor. Theo sanat simsarı ve fazlaca geniş bir çevresi var. Van Gogh’un çizimlerini devrin meşhur sanatçılarına gösteriyor, galerilere götürüyor, Van Gogh‘u tanıtıyor bir nevi. Theo’dan başka mektup arkadaşları da var, sadece Theo haricinde hiçbiri gönderilmiş olduğu eskizleri doğru muntazam değerlendirerek ona yol göstermiyor. Hatta ‘’yakın’’ arkadaşı saydığı kişilerden acımasız hakaretler duymuşluğu da var, hele Teersteg diye bir kişi var, her neyse okuyunca siz de cümleye iyi mi devam etmek istediğimi anlayacaksınız. ‘’… kendi payıma diyorum ki: Eğer şimdi değersizsem ilerde de değersiz olacağım, fakat ilerde kıymetli olacaksam, şimdi de değerliyim. Zira mısır mısırdır, her ne kadar kentliler onu ilk bakışta ot sansa da…’’ (syf. 41) Gazeteci Eduardo Galeano’nun bu mevzuda hakkaten fazlaca güzel bir sözü var; ‘’Bugün Van Gogh, ona yiyecek vermeyecek restoranların duvarlarını, onu akıl hapishanesine kapatacak doktorların muayenehanelerini ve onu hapse tıktıracak avukatların yazıhanelerini süslüyor.’’ Ne kadar da acı! İçinde bulunmuş olduğu ciddi maddi sıkıntıya karşın – tek geçim deposu kardeşi Theo’nun yapmış olduğu yardımlardı, onları da temel gereksinimlerine değil yağlı boyalara harcıyordu – azimle, inançla çizmeye devam ediyor ‘’Resimlerimin harcamalarımı karşılayacağı noktaya varmam, hatta geçmişte yaptığım harcamalar göz önünde tutulursa, bu noktayı geçmem gerek. Neyse, günün birinde olacak elbet. Her yaptığım başarı göstermiş olmuyor, kabul, fakat ilerliyorum.’’ (syf. 174) her biri muhteşem olan o tabloların başarısız bulunduğunu sanıyor, ne fena. Maddi imkânsızlıklar yüzünden model bulamıyor kendine, o da sık sık postacı arkadaşı ve ailesini çiziyor, portrelerini çiziyor, peyzaj resimleri yapıyor. İyi ki de peyzaj resimleri yapmış, her biri baharı çağrıştıran çiçekli bir sürü güzel eseri var, (detay vermeden geçemem; İrisler, Çiçek Açan Badem Ağacı, Ağaç Kökleri, Gelincikler, Provence Çiftlik Evi, Auvers’teki Evler) yaz güneşinin altında çalışan çiftçileri (Arles’te Kırmızı Bağ, Siesta) izlerken siz de sıcaktan bunalıyorsunuz, ‘Tohum Saçan Adam’a gidip yardım etmek istiyorsunuz. Yaşarken yalnız bir tane tablosunun satıldığını görebiliyor. Tablosu ‘Arles’te Kırmızı Bağ’, bu görkemli tabloya bir göz atmanızı öneriyorum. Theo’nun başka bir satış yapmış olduğu da kayıtlara geçmiş sadece hangi eseri olduğu bilinmiyor. Ne yazık ki ölümünden 10 yıl sonrasında parlıyor yıldızı.
Belki bu mektupların yavaş yavaş intihara gidişinin yazılı belgesi bulunduğunu düşünenler olabilir. Sayfalar ilerledikçe Van Gogh’un yükünü kendi omuzlarınızda hissetmeye başladığınız doğru – duygularını bu kadar güzel yansıtan fazlaca azca yazar var, Van Gogh’un kalemi hakkaten fazlaca güçlü – fakat son sayfalarda iyileşmeye çalışan bir adam görüyoruz. Zira hastalığının fotoğraf kabiliyetini elinden almasından ‘çok korkuyor’, ölümden, hastalıktan, sevdiklerini üzmekten değil; fotoğraf kabiliyetini kaybetmekten. Böylelikle daha fazlaca anlam kazanıyor ‘’Sanat sevgisi gerçek sevgiyi ortadan kaldırır.’’ sözleri. Artık öğünlerini aksatmıyor, doktoruyla tertipli olarak görüşüyor, kısa yürüyüşlere çıkıyor. İyileşme çabasını gördükten sonrasında hakkaten inanamadım intihar etmiş olduğuna, gerçi hala inanmıyorum orası ayrı. Ne kadar melankolik yaşamış olsa da yaşamı seven bir adam. Kardeşlerini fazlaca seviyor, dostlarını fazlaca önemsiyor. Gaugin onu Arles’da ziyaret edeceği vakit günler öncesinden hazırlıklara başladı, duvarlarına asmak için 20 tane ayçiçeği tablosu yapmış oldu (Zira Gaugin bir mektubunda ‘Ayçiçekleri’ tablosunu beğendiğini söylemişti.). Kardeşinden yeniden borç alarak odasına yeni mobilyalar aldı, sırf arkadaşı onun yanında rahat etsin diye, sırf onu terk edip gitmesin diye. İçindeki insan sevgisini görüyor musunuz? Yalnızlık ve anlaşılamamak yavaş yavaş tüketti Canım Vincent’ı.
Van Gogh hakkaten fazlaca aydın bir adam. Belki de her şeyin bilincinde olmak bu aşama üzmüş, kendi içine kapatmıştır onu. Sıfırdan süregelen fotoğraf yolculuğunda yaşamış olduğu zorlukları, kendini teselli edişlerini, insanların ‘’küçücük’’ sandığı sözlerinin karşısındakine ne denli zararlar verebileceğini, her şeye karşın inanıp kimseyi dinlemeden devam etmenin önemini fazlaca iyi anlıyorsunuz. Okuyanlar ne olursa olsun Mektuplar’da kendine ilişkin bir parça bulacak. ‘’İnsan fena zamanlarında neler yapmalı, kurtuluşu nerelerde aramalı’’ benzer biçimde birçok soruya da cevap bulacaksınız. Devrin insanlarına, siyasetçilerine de fazlaca güzel taşlamaları var her okuduğunuzda ‘’bunlar o dönemin insanları mı yoksa günümüzden mi bahsediyor’’ diye şüpheye düşebilirsiniz, gelecek için de fazlaca güzel analizler yapmış. Sanki hala aramızda, bizimle yaşıyor benzer biçimde…
Van Gogh’u anlamamız için en sağlam, en temel kaynak. Ancak derin bir Van Gogh hayranıysanız kitap sizi fazla etkileyebilir, sindire sindire okuyun. Son sözlerini okurken duygulanmayacak fazlaca azca insan vardır. Her mektubun sonunda Vincent’ı karşıma alıp ‘’Korkma, devam et, ben sana inanıyorum.’’ diyerek sıkı sıkı sarılmak istedim. Biz fazlaca güzel bir söyleşi geçirdik, kimi zaman o beni anlamış oldu, kimi zaman ben onu. Bitirmeye kıyamadığım bir yapıt oldu. Birfazlaca alıntı paylaştım, paylaşmaya kıyamayıp kendime sakladığım ders durumunda bir sürü sözü var kitapta. Ne güzel olurdu bu aydın, pırıl pırıl düşüncelere haiz insanla Kafe Teras’ta oturup 2 çift söz edebilmek… Benden fazlaca değişik bir zamanda yaşamış fakat benimle aynı şeyleri hissetmiş, en iyi dostum, sırdaşım olmuş olan bu büyük sanatçıya slm olsun!
‘’Bu şekilde işte, ben kendi çalışmalarım için yaşamımı tehlikeye atıyorum. Bu emek harcama uğruna yarı deli bir insan oldum, olsun.’’
kitap/theoya-mektuplar–20066 yazar/vincent-van-gogh (esin)

Eski kulağı kesiklerden: Vincent van Gogh…;): “GERÇEK OLAN ŞU Kİ;
YALNIZCA RESİMLERİ KONUŞTURABİLİRİZ”.
İmza: yazar/vincent-van-gogh
Van Gogh’un hayatında tutunabildiği tek şeyin fotoğraf bulunduğunu bizlere özetleyen, onun dilinden dökülen bir cümle..
Boş zamanlarında fotoğraf meydana getiren ve resimlere fanatik olan biri olarak en sevdiğim ressam Hollanda asıllı Vincent van Gogh’tur. Bana nazaran gelmiş geçmiş en büyük ressamlardan birisidir.
Bu zamana kadar Van Gogh’u hep başkalarından öğrenmiştim. Bu kitapta ise ressam asla bilmediğim yönleriyle kendini tanıttı bana..
Bu kitap, Van Gogh’un yaşamının ilk elden anlatıldığı, dünyada en fazlaca kıymet verdiği ve kendisini maddi tinsel hep destekleyen şahıs olan kardeşi Theo van Gogh’a 18 yıl süresince yazdığı 200’e yakın mektuplardan oluşuyor. Bir otobiyografi durumunda.
Bu sebeple Van Gogh’u anlamamız için en sağlam, en temel kaynaktır. Ders durumunda söylediği bir fazlaca sözü var kitapta..
Kulağını kesen ressam olarak tanınan Van Gogh, bazısına nazaran deli, bazısına nazaran dahidir.
Hayatı süresince reddedilmiş, yalnızlık çekmiş. Resimleriyle kendisini insanlara anlatmaya çalışmış, fakat anlaşılmamış..
Maddi zorluklar yüzünden portresini yapacağı bir model tutacak para bulamayıp, aynaya bakarak hep kendi portresini çizmesini, kimi zaman de fotoğraf meydana getirecek araç-gereç alacak para bulamamasını acıyla okuyoruz kitapta.
Şu an dudak uçuklatan ve kapış kapış giden tablolarının, o yaşarken yalnız 1 tanesi (!) satılmış, biliyor musunuz? Bir ressam için ne acı..
Maddi ve ruhsal problemler yaşıyor bundan dolayı, iyileşmek için çaba gösteriyor. Kardeşi Theo’ya son bir mektup yazarak arkasından bir buğday tarlasının ortasında son yapmış olduğu tuvali (‘Buğday Tarlası ve Kargalar’) önünde göğsüne ateş ederek yaşamına son verir. Ve Theo’ya nazaran, yeryüzünde asla bulamadığı huzura kavuşmuştur.
Maalesef yıldızı ölümünden 10 yıl sonrasında parlar..
Son mektubunu kardeşi Theo’ya göndermemiş olması, ve üstü kapalı olarak duygularını aktarmış olması, fena hissettirdi beni..
Geçmişini birazcık araştırınca; Van Gogh’un aslolan mesleği bir din adamı ve eğitmendir. Zaten kitabın ilk sayfalarında, hissettiği bu tanrısal aşkı, İncil’den yapmış olduğu sayısız alıntısını görünce de anlayacaksınız. Zamanla Van Gogh vaizlikten kopuyor ve kendini resme yönlendiriyor. Yaş 27’dir, resime adım atmak için hakkaten geç bir yaş. Ve hayata gözlerini yumduğu 37 yaşlarında, 10 yıl içinde 2000’e yakın yapıt üretmiştir. Bu da şaşkınlık verici elbet..
Ressamın yaşamını merak edenler için güzel bir kitap. Ama keşke Theo’nun da Vincent’e gönderilmiş olduğu mektuplar da bu eserde yer alsaymış diyorum. Ressamın yaşamında birçok kez taşınmış olmasından dolayı bunlar maalesef kayıpmış.
Bir günlük tadında okuyun derim… (Funda Usta)

” Theo’ya Mektuplar ”
•Kitap adından da anlaşılacağı suretiyle Vıncent Van Gogh’un kardeşi Theo’ya yazdığı mektupların derlemesidir.
•Kitabın konusu olarak belirli bir vaka örgüsü aslen yok fakat Van Gogh’un öteki sanatçılara ve onların eserlerine perspektif, onlarla olan ilişkileri ve yazarın içinde bulunmuş olduğu iyi fena durumlar anlatılıyor. Aslında bi iç dökme diyebiliriz. Mektup şeklinde olduğundan birazcık kopuk ve karışık gelebiliyor fakat okurken sanatçının içinde bulunmuş olduğu ruh halini fazlaca iyi anlayabiliyorsunuz. Kendi kaleminden çıkmış olduğu için o ruh hali fazlaca iyi yansıyor. Ben okurken zorlansamda keyif aldım. Van Gogh’a değişik bir gözle bakıyorum artık. İyi okumalar. (Melike)


Theo’ya Mektuplar PDF indirme linki var mı?


Vincent Van Gogh – Theo’ya Mektuplar kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Theo’ya Mektuplar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Vincent Van Gogh Kimdir?

Hollandalı ard izlenimci ressam. Bazı fotoğraf ve eskizleri, dünyanın en tanınmış ve en pahalı[2] eserleri içinde yer alır.

Van Gogh, gençliğini bir sanat simsarlığı firmasında emek harcayarak geçirmiş, kısa devam eden bir öğretmenlik deneyiminden sonrasında da Belçika’da yoksul bir madenci nahiyesinde misyoner olmuştur. Resim kariyerine 1880’den sonrasında adım atmıştır. Başlangıçta koyu ve kasvetli renklerle çalışan Van Gogh, Paris’te tanıştığı izlenimcilik ve yeni izlenimcilik akımlarının etkisiyle canlı renklere geçmiş; Cenup Fransa’da geçirdiği süre zarfında da bugün yaygın olarak tanınan kendine özgü fotoğraf tarzını geliştirmiştir.

Van Gogh, ömrünün son on yılı süresince ortalama 900 suluboya/yağlıboya resmi ve 1100 karakalem emek harcama üretmiş, en ünlü eserlerini ise ömrünün son iki senesinde yapmıştır. 1888’de ressam Paul Gauguin ile arkadaşlığının bozulması üstüne sol kulağının bir kısmını kesmiş, giderek kötüleşen ruhsal hastalığı sonucunda kendini göğsünden vurarak intihar etmiştir. Kimi sanat tarihçileri Gauguin ile yaptıkları hararetli bir münakaşa sonucu Gauguin’in isteyerek ya da kendini gard amaçlı olarak Van Gogh’un kulağını kestiğini de iddia ederler.

Van Gogh, fotoğraf kariyeri süresince kardeşi Theo’dan almış olduğu maddi destek yardımıyla ayakta durabilmiştir. İki kardeşin arkadaşlığı, 1872’den itibaren birbirlerine yazdıkları mektuplarla belgelenmiştir. Van Gogh’un, Theo’ya yazdığı mektup sayısı 600’den fazla iken; Theo’nun, Van Gogh’a yazdığı yalnız 40 mektup bulunabilmiştir.

20. yüzyıl sanatını ciddi şekilde etkilemiş olan Van Gogh, fovistlerin esin kaynaklarından biridir ve Empresyonizmin öncülerinden kabul edilmektedir.


Vincent Van Gogh Kitapları – Eserleri

  • Dostlukla
  • Theo’ya Mektuplar


Vincent Van Gogh Alıntıları – Sözleri

  • Aynı anda hem kutuplarda hem ekvatorda bulunamazsın. (Theo’ya Mektuplar)
  • İnsan yaşlı da olsa genç de, her an aklını kaçırılmış olduğu anlamış olur olabilir. (Theo’ya Mektuplar)
  • Sıkıntılar iyi mi teker teker gelmiyorsa, sevinçler de o şekilde… (Theo’ya Mektuplar)
  • Içimde büyük bir ateş yanıyor,fakat kimse ateşin başlangıcında ısınmak icin gelmiyor,yanından geçenler yalnız dumanı görüyor. (Dostlukla)
  • … çevresinde bulunan insanlarla arasındaki farklılıkların ne kadar derin ve bağdaşmaz bulunduğunu fark etti. (Dostlukla)
  • “Harika bir şey dürtüyle ortaya çıkmaz; bir araya getirilen minik şeylerin bir dizisidir.” (Dostlukla)
  • .
    Kendimi dikkatlice kapatarak kendime fazlaca dikkat ediyorum.
    … (Dostlukla)
  • İnsan yüreği denize fazlaca benzer; fırtınalar barındırır, dalgalar barındırır ve diplerinde inciler de barındırır. (Dostlukla)
  • “İnan ki insanoğlu benim uzağından tanıdığından geçmediğim her türlü kötülüğü ve saçmalığı yaptığımdan kuşkulandıklarında kimi kez kahkahalarla gülüyorum. (Ben ki tabiatın, incelemenin, çalışmanın ve bilhassa insanların dostuyum)”. (Dostlukla)
  • Bir ressam ilk dönemlerinde, bilincine varmadan yaşamı kendi kendisi için zorlaştırıyor. İşin ustası olmadığı duygusundan kaynaklanıyor bu- günün birinde ustalaşıp ustalaşmayacağını kati olarak bilmemesinden- ilerleme kaydetme hırsından, kendisine güvenememesinden, karmakarışık bir çalkantı, coşku duygusundan kurtulamıyor ve aslen acil etmek istememesine rağmen, acayip bir aceleye kaptırıyor kendini. Buna engel olmak kimsenin elinde değil. Herkesin geçirmesi ihtiyaç duyulan bir dönem ; bana sorarsan başka türlü olmaz. Olmamalı.
    Çalışmalarda da belli bir sinirliliğin, kuruluğun bilincine varıyor insan. Bu da aslen varmak istediği sakin rahat vuruşların tam tersi. Ancak, o rahat vuruşa varabilmek için fazlaca uğraşmak, fazlaca üzerine düşmek iyi netice vermiyor.
    İnsanın başlangıçta çekmiş olduğu sıkıntılar kimi kez çalışmalarına da biçimsizlik, bir acemilik getiriyor. (Dostlukla)
  • “Ne kadar acı bir deneyim. Burada nispeten yalnız yaşıyor olmamıza seviniyoruz ve dışarıya kapanmayı hakkaten istiyoruz. Tarif edilemez bir üzüntü bu.” (Dostlukla)
  • Toplum bunlarla dolu: gerçek bir yaşam sürdürmektense gösteriş ardında koşanlar… (Theo’ya Mektuplar)
  • “Sözcüklere gerek kal­madan beni anlayacaklarını sandım.” (Dostlukla)
  • “Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi umut eder, her şeye dayanır, asla son bulmaz,” (Dostlukla)
  • Şu sıralar iyiyim yalnız tanımlanması olanaksız, belli-belirsiz bir üzüntü sürüp gidiyor içimde. (Theo’ya Mektuplar)
  • Van Gogh’un dünyayla kavgası o dünyadaki yerine ilişkin iç kavgasıyla bağlantılıydı. (Dostlukla)
  • Sözcüklerle cenk vermenin pek azca yararı var sanırım. Herkesin -bu mevzuya ehemmiyet veren, kıymet veren herkesin- yapması ihtiyaç duyulan şey, kendi dar çevresinde çaba göstermek, bir şeyler yaratmak için katkıda bulunmak… (Theo’ya Mektuplar)
  • “…benim hayatım ve bir ihtimal senin de yaşamın artık eskisi benzer biçimde neşeli değil, gene de geçmişe dönmek istemem; zira tam da bazı sıkıntılar yardımıyla iyi bir şeyin, kısaca o duyguların ifadesinin ortaya çıkmakta bulunduğunu görüyorum.” (Dostlukla)
  • “Dayanamıyorum artık Theo, yaşamın ağrılığına daha çok dayanamıyorum! Kulağımdaki çığlıklarla karşı koyamıyorum, kendime zarar vermekten fazlaca korkuyorum.” (Theo’ya Mektuplar)
  • “Keşke herşeyden uzak olabilseydim” (Theo’ya Mektuplar)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş