Eğitim

Türk Mitolojisi – Necati Gültepe Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türk Mitolojisi – Necati Gültepe Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türk Mitolojisi kimin eseri? Türk Mitolojisi kitabının yazarı kimdir? Türk Mitolojisi konusu ve anafikri nedir? Türk Mitolojisi kitabı ne konu alıyor? Türk Mitolojisi PDF indirme linki var mı? Türk Mitolojisi kitabının yazarı Necati Gültepe kimdir? İşte Türk Mitolojisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Necati Gültepe

Yayın Evi: Resse Yayınları

İSBN: 9786056364907

Sayfa Sayısı: 660


Türk Mitolojisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Heredot: “Tüm bilimlerin anası Tarih, onunda aslolan deposu Mitolojidir” der.

Yunanlılar masala, “Mit” derlerdi “Mitoloji” sözü de buradan çıkmıştır. 

Fakat Mitoloji, bir kavme ilişkin tek bir efsaneleşmiş yada masal değil; tüm efsaneleşmiş ve inanışları ele alarak neticelere varmak isteyen bir bilimdir.

Mitler, her milletin temel felsefesinin, millî psikolojisinin, kendine özgü özellikleri olan ilk kaynak niteliğindedir. Geniş manada Mitoloji, dünyayı idrak etme sistemi olup bu algılamayı modelleştiren, dünya görüşüdür.

Esasında Mitoloji, toplumların ortak kültürel mirasının ürünüdür. Buradan hareketle, Millî kültürün bugünkü haliyle en eski zamanlar arasındaki ilişkiyi kurar. Mitler o toplumun dünyaya ve vakalara bakış açışını, bir anlamda karakterini yansıtır.

Diyebiliriz ki Mitoloji, bir milletin zihinsel yapı şablonudur. Dünyayı idrak etme, şekillendirme, sembolleştirme, özetlemek gerekirse ifade etmek gerekirse yaşamın ve olayların genelleştirilmiş modelidir. Şu hâlde Mitoloji, dünya ile alakalı gerçekliğin ta kendisidir ve diyalektik mantığın sonucu olarak meydana çıkar.

Batı toplumları, on yedinci yüzyıldan bu yana ödünç aldıkları Yunan, Mısır Mitolojileri ile şuursal bağ kurmuşlardır. Böylece tüm toplumsal katmanlarını tanzim ederek, başta hukuk ve tıp olmak suretiyle tüm toplumsal bilimleri Mitolojik verilere “terim ve terminolojiye” gore temellendirmişlerdir. 

Nietzsche bu mevzuyu oldukca net ifade eder:

“Tarih ve mitoloji ile irtibatı kesilmiş toplumlar günlük yaşarlar, artık onlar ‘toplumsal varlık’ niteliklerini kaybetmişlerdir.” 

Bizler, cemiyet olarak bu mevzuda çok büyük bir mirasa haiz olmamıza karşın; böylesine mühim toplumsal ve zihinsel hazineden yararlanamıyoruz. Bu sebeple Türk Mitolojisini asla tanımıyoruz. Bu sebepten geçmişle şuursal bağlantımız maalesef kopuktur. Yine bu sebepten olsa gerek günümüzde millet olarak toplumsal ve siyasal problemlerle baş edemez durumdayız.

Türk Mitolojisi mevzusunda bilimsel emek harcamalar oldukca geç adım atmıştır. Şu anda sadece kütüphanelerde bulunabilen azca sayıda ki eserler de, kırk elli yıl evveline ilişkin çalışmalarıdır.

Bu elinizdeki Türk Mitolojisi kitabı, bilimsel çizgi korunarak anlaşılır bir üslupla kaleme alınmıştır. Bilhassa mevzunun ana verileri Destanların sunumunda mütevazi bir plan uygulanmıştır. Böylece toplumsal mevzularla uğraşanların tamamı kısaca toplumdaki her kesimden insanoğlunun bilhassa orta tahsil ve üniversite öğrencilerinin yararlanmaları kolaylaştırılmıştır. 

Daha da önemlisi; Türk toplumunun her ferdinin, toplumsal bilinç denen o çok büyük birikimden haberdar olma imkân sağlanmıştır.

RESSE Yayınları’nın ilk eseri olan Türk Mitolojisi /Yeni Araştırmaların Işığında, 660 sayfa olup 50′ nin üstünde fotoğraf ve görsel araç-gereç kullanılmıştır.


Türk Mitolojisi Alıntıları – Sözleri

  • Tarih ve mitoloji ile bağlarını bir halde koparmış milletler şuurlarını kaybetmişlerdir, artık onlar toplumsal kalabalıklardır.
  • Destanlarda Türk hanımı ata biner, silâh kuşanır icmalen bir adam kadar güçlüdür. Hatta kimi destanlarda hanım, kendini alt etmeyen erkekle evlenmiyordu.
  • Türk zamanı denilince, tek bir topluluğun belirli bir coğrafyada değil, Türk adını taşıyan yada hususi adlarla anılan Türk zümrelerinin çeşitli bölgelerde ortaya koyduğu tarihlerin bütünü anlaşılmalıdır.
  • Biz tamamımız bir soydanız…
  • Tüm Türk edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u öteki gözüne koysanız, Dede Korkut ağır basar.
  • …tek padişah olursa devlet düzelir, iki olursa devlet yıkılır.
  • Fazlaca karanlık geceydi, birden parlak ay çıktı. Fazlaca karanlık bir gündü, birden güneş çıktı. Bir kavak büyüyerek, göklere deg çıktı…
  • Ne Ay, ne Güneş varmış, insanoğlu uçarlarmış.
    Uçaklar ısı verir, ışıklar saçarmış…
  • Toplumda mukaddes olarak vasıflandırılan güçlerle ilişkiyi sağlayacak bir seviye oluşturduğu için bununla birlikte mitoloji ilk ideolojidir sosyo-kültürel açıdan insanoğlunun “iyi” ve “kötü” olarak sınıflandırılan unsurlar çerçevesinde ilk politika bilimidir de.


Türk Mitolojisi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Fazlaca kapsamlı bir araştırma kitabı. Başka eserlerde bulunması zor bir oldukca bilgiyi barındırıyor. Tamamen bir kaynak kitap olarak kullanılabilir. Kesinlikle tavsiyemdir… (Kasım Hocalar)

Ulu Kaydu: Avrupalılar, Türkler ve Moğolları aynı ırk çizgisinden değerlendirir. Oysa aralarında hem morfolojik hem genetik hem de kültürel anlamda dağlar kadar fark vardır. Antropolojik olarak Moğolların daha kaba bir çehre yapıları vardır ( Robustus) Zigomatikleri daha kaba ve göz çukurları daha incedir. Oysa Türkler tam tersi bir bilhassa sergiler. Türkler kültürel olarak daha ileri de iken Moğollar sadece Cengiz Han döneminde Uygur Türklerinin tesiri ile kültürel niteliklerini yazıya aktarmış ve Cengiz Yasasını yazıya geçerek bir tık ileri atlamıştır. Oysa Türkler daha 600lü yıllarda Göktürklerle beraber kendine özgü alfabesini oluşturmuş ve sonraki nesillere yazılı eserler Bırakmıştı. Eser de ise daha oldukca işin mitolojik kısmına gireceksiniz ve kapsamdaki kültürel öğelerin açıkmalarını öğreneceksiniz. Akademik emek verme yapanlara şiddetle tavsiye ederim. Bilimsel terimler oldukca olduğundan genel okuyucu sıkar. Şimdiden iyi okumalar ve emek harcamalar dilerim. (Fatih Beyazkaya)

Bahaddin Ögel Hoca’nın iki ciltlik Türk Mitolojisi’nin üstüne okuduğunda tam anlamıyla yiyecek sonrası kahve misali bir yaratı. Üç kitabı da bitirdikten sonrasında Türk Mitolojisi’ne sadece başlayabilirim diyorsunuz. (Murat ÇALIK)


Türk Mitolojisi PDF indirme linki var mı?


Necati Gültepe – Türk Mitolojisi kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Türk Mitolojisi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Necati Gültepe Kimdir?

1951 senesinde Erzincan’da dünyaya geldi. İlk ve orta eğitimini Erzincan’da tamamladı. 1975 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Kısmı’nden mezun oldu. 1971’de İstanbul İl Halk Kütüphanesi’nde devlet memurluğuna başladı. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde uzman oldu. İstanbul Vakıflar Bölge Kültür ve Arşiv Müdürlüğü yapmış oldu. 1990 senesinde Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı’na atandı. Bu kurumda Genel Müdür Yardımcılığı yapmış oldu. Muhtelif süreli yayınlarda neşredilen bir oldukca araştırması var.


Necati Gültepe Kitapları – Eserleri

  • Türk Mitolojisi
  • Türk Kadın Tarihine Giriş
  • Eve Dönmeyenler
  • Kızılelma’nın İzinde
  • Munzurdaki Zorbaz
  • Oğuzname
  • Osmanlı Türk müydü?
  • Mührün Gücü
  • Ebussuud Efendi
  • Kızılelma’nın İzinde
  • Savaşan Kent


Necati Gültepe Alıntıları – Sözleri

  • “Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman benzer biçimde en kuvvetli Osmanlı padişahları bile iktidarlarının sınırı olan oluşunu çeşitli hadiselerde görmüşlerdir. Bu kısıtlamaların başlangıcında şer’i hukuk kaideleri gelmektedir.” (Mührün Gücü)
  • Mamafih bu devirde Sümerlerdekinin aksine bayanların yalnız ev işlerinde değil, tarla işlerinde de çalışmış oldukları anlaşılıyor: Diğer taraftan bayanların tecim işlerinde kocalarına yada biraderlerine yardım ettiklerini de görüyoruz: Erkekler tarafınca bayanlara gönderilmiş mektuplar içinde bir tane de izdivaç teklifi mektubu bulunması enteresandır.* Görülüyor ki, bu devirde bayanlar iş hayatına atılmış bulunuyorlardı. Bu durumun onlara hukuk sahasında da bazı hak ve selâhiyetler temin edeceğine kuşku yoktu. Nitekim bu devrin hanımı, kendi adına borçlanıyor yada kendi adına ödünç veriyor, bunlar hakkında bizzat senet tanzim ve imza ediyor, tanık olabiliyor ve dolayısıyla her çeşit hukuk işlerinde dâva açabiliyor yada şahsen dâva edilebiliyordu. (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • M.Ö. 6. yüzyıl sonlarında Caere (Türkçe okunuşu, Tsere) ile Kartaca içinde imzalanıp, Etrüsk ve Puni dilinde olması yüzünden iyi anlaşılan sözleşme, adamın düşük statüsünü resmeder. Bu sözleşmede, kuvvetli bir devletin hükümdarı, kendini, itaat edip tamamı ile bağlı olduğu tanrıçanın (Kadın ilahenin) kölesi ilân eder.
    Kadının gerçek yaşamdaki muhteşem yüksek statüsü, onun, diğeri dünya ile bağlantısını desteklemektedir. Hatta cinsiyet simgeciliğinde, hanım, evin (geniş anlamda evrenin) sahibesidir, adam ise, neslin devamı için kendinden bekleneni yerine getirmekten mesuldür.
    M.Ö. 5. yüzyıl mezarlarındaki bu tür hukuki ayrımlar, bayanların lâhit (daha saygılı, ev fikri de aynıdır), adamların ise taş banka defnedilmesi ile vurgulanır.
    Etrüsklerin ana hanım tanrıçası olarak yorumlanan savaşçı hanım, Grek-Latin mitolojisinde tanımlanan ve dünyayı tiranca yöneten aşk tanrıçasının, Turan Kraliçesi bulunduğunu hatırlamakta yarar var. (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • “Bizim dinimiz İslam, bidatimiz Türk’tür, özümüz Türkistan’dan Yesi’den Ehlibeyt efendilerimizin himmetiyle gelen kelamla mayalanmıştır. Burası Anadolu toprağıdır; gönlü mayalıların yurdudur. Bilmeyen iyi mi idrak etsin gönül mayasını? Bu kelam, derbederi insan eder; dağı, taşı, toprağı vatan eder. Bunlarsız aşka ve sevgiye iyi mi ulaşılır? Sevgi ise öncesiz bir iyanettir, Ehlibeyt himmetidir. Bunlar olmasaydı ne imani tanıyabilirdin, ne de Kur’an’ı. Aşk olsun bu diyardaki mayaya, aşk olsun bu toprağı mayalayanlara. Aşk olsun ve de slm olsun mayalananlara. Aşk olsun ve de slm olsun bu sevda için can pazarına çıkarlara ve can verenlere ve vereceklere.” (Munzurdaki Zorbaz)
  • Toplumda mukaddes olarak vasıflandırılan güçlerle ilişkiyi sağlayacak bir seviye oluşturduğu için bununla birlikte mitoloji ilk ideolojidir sosyo-kültürel açıdan insanoğlunun “iyi” ve “kötü” olarak sınıflandırılan unsurlar çerçevesinde ilk politika bilimidir de. (Türk Mitolojisi)
  • Ben konuşan,konuşmayı seven bir insan değilim,mizacım bu şekilde. (Munzurdaki Zorbaz)
  • İbn Rüşd, hanım hakkında, kendi fıkıh (şeriat bilgisi) ve felsefe görüşü neticesi olarak açıklamada bulunuyor:
    “Fıkıh, hanımı faziletkâr kılar. Kadının kendi biyolojik yapısı ve buna bağlı olarak psikolojisi hariç öteki her hususta erkekle eşittir aynı haklara haizdir.Temelde yaratılış ilkesi olarak hanım, adam benzer biçimde, özgür fikir ve irade sahibidir, biri diğerine asla hükmedemez. Her biri, fikirlerinde iradelerinde ve fiillerinde serbesttir. Bir hanım, adam benzer biçimde, ilim eğitim eder, her mevzuda âlim olur, müftü olur, veli olur, vali olur, tamamıyla uygar ve toplumsal tüm haklara haizdir. Sevk-idare ve yönetimde erkekten hiçbir farkı yoktur. Malında dilediği benzer biçimde tutum eder Tanık olur, vekil olur, kefil olur, ortak olur, dava açar, tecim eder, her şeye haiz olur. Umumi hayata atılabilir. Nikah genel olarak bir sözleşmedir. Her iki tarafı da eşit anlamda bağlar. Aile içinde ve cemiyet içinde ne adamın ne de kadının öteki cinse karşı hiçbir üstünlüğü yoktur, aralarında tek geçerli olan eşitlik hukukudur.” (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • ‘Bu yol alevden gömlektir, giyilmez. Demirden leblebidir, çiğnenmez. İnce köprüdür geçilmez; kılıçtan keskindir, dayanılmaz; demir yaydır, çekilmez. Gelme, gelme, dönme, dönme. Gelenin malı, dönenin canı.’ (Munzurdaki Zorbaz)
  • Devletli olmak, toplumun kendisini devletle tanımlamasına niçin olur. (Kızılelma’nın İzinde)
  • ”Tanrım, sen görklü gönüllerde
    Göklerde ve her yerdesin.
    Alkışlı ‘kutlu’ olsun.
    Yolculuk günü geldi.
    Senin adın gelsin,
    Sana adanmış Tarhan Kız’a
    Dua etme günü geldi.
    O’na kut ver,
    Senin hanlığın olsun.
    Uzun yolculuğunda
    Senin dileğin olsun.
    Yazıklarımızdan bizi bağışla
    Bize yaman ‘fenalık’ edenleri
    Bize affetme gücü ver
    Şeytanın sınamasından bizi koru
    Olsun… Olsun… Olsun” (Eve Dönmeyenler)
  • Türk, Anadolu birliğinin adıdır. (Munzurdaki Zorbaz)
  • Türkler için en iyi ölüm şekli, muharebede ölmektir. Hastalıktan ölmenin utanç verici bulunduğunu kabul ettiklerinden, muharebede ölmenin onurunu hiçbir vakit kaçırmamışlardır. (Kızılelma’nın İzinde)
  • Eril felsefe ve bilim, bayanları terbiye görevini omuzlamak için pek isteksizlik göstermedi. Atasözleri, vecizeler, tıbbi yazılar, teolojik eserler, ders ve terbiye kitapları Antikçağ’dan beri bu amaca cephane sunmaktaydı. Bilim, etik ve siyasal fikir, bayanların ya iffetli kalmaları ya da kendilerini yalnız üremeye adamaları gerektiği noktasında buluşmaktaydı. (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • – Son buzul çağı sona erip, buzullar ansızın çözülmeye başlayınca (20.000 yıl ilkin başlamıştı) adeta tüm dünyayı su basmıştı. Takriben M.Ö 12.500 yılına kadar dünya su ile kaplı kalmıştı. Jeolojik bulgular, suların bu tarihten itibaren yavaş yavaş çekilmeye başladığını ifade ediyor. Yine bu tarihten itibaren genel anlamda suların çekilmesi mevzii olarak tepelerden ya da yüksekliklerden çukurlara doğru büyük su baskınlarını da bununla beraber getiriyordu.
    Hazar denizi, bugünkü doğu ve şimal sahillerindeki alçak arazileri basmış, güneyden Aral Gölü ile birleşmiş ve böylece Karadeniz’in 1.5-2 misli büyüklüğünde, fakat oldukça sığ bir tatlı su gölüne dönüşmüştü. Bir taraftan kuzeyinde ki buzul gölleri ve onları boşaltan Volga ve Tobal nehirleri ile, öteki taraftan doğusunda Afganistan, Tacikistan ve Kırgızistan dağlarındaki kar ve buzullardan (Tanrı Dağı buzulları) beslenen Amu Derya ve Siri Derya nehirleri, Hazar-Aral tatlı su göllerini devamlı olarak beslemekteydiler.
    Hazar-Aral tatlı su gölünün bugünkünden oldukca daha geniş bir araziye yayılması ve bununla birlikte oldukca sığ oluşu sebebiyle, çevresinde ılıman bir iklim kuşağı oluşturmuştu.
    Ayrıca Karadeniz ile Hazar ve Aral denizlerinin şimal sahillerinden geçen yerkürenin “Altın kuşağı”nın şimal sınırını oluşturan 45 derecelik şimal enlemden başlayarak, 37 derecelik şimal enleme kadar inen bölgede, Akdeniz bölgesinin verimli ılıman iklimine benzer bir iklim yargı sürmekteydi.
    Aşağı yukarı Türkiye’nin nerede ise beş katı bir alanı kapsayan Turan Zemin, oldukca sayıda tatlı su gölü ve iç denizler yardımıyla olağanüstü mutedil bir iklime sahipti. Turan ovasının coğrafi koşulları insan ve her çeşit canlı türlerinin bir nevi cenneti idi.
    Yerkürenin verimli altın kuşağı içinde kim bilir her türlü ziraatın yapılabileceği, her tür meyvenin yetişebileceği bir iklim. Turunçgillerden hurmaya, her tür tahıldan kenevire ve tropikal bitkilere kadar her şey fakat her şey mevcuttu. Burada insanoğlunun aklına ister istemez su sorular geliyor: Türk destanlarına belli belirsiz yansıyan “O mutlu çağlar” “Altın devir” Turan yerin bu devri miydi acaba? Ya da tüm dünya literatüründe sözü edilen muhayyel imparatorluk, Mu imparatorluğu burada mı kurulmuştu?
    Bu dönemde, kısaca M.Ö 11.500 ile M.Ö 6.500 içinde turan zemindeki su rejiminin değişikliğe uğraması , giderek suların çekilip azalması görüldüğü benzer biçimde, 5.000 yıl benzer biçimde uzun vakit dilimine yayılmış olan bu vakit aralığında da hakikaten Turan zeminde efsanelerde yer edinen mutlu altın uygarlık kurulmuş olmalı. “Mini ice age” kısaca “Mini buz çağı” M.Ö 6.500’den itibaren başlayacaktır.
    Günümüzden aşağı yukarı 8.000 yıl ilkin Turan zeminde efsanelerde ki mutlu asırlar bitmiştir . Artık yıkım rüzgarları esmeye adım atmıştır. Yağışlar düşmüş, minik nehirler kurumuş, ana nehirlerin suları azalmıştır. Sığ olan Aral Gölü de hızla küçülmeye, büzülmeye başlamış, bunun sonucu olarak, göldeki çözünmüş tuz konsantrasyonu artarak çoraklaşmaya, bir acı göl haline dönüşmeye adım atmıştır.
    Orta Asya’nın kurduğu tezi bilim adamları ve tarihçiler içinde uzun vakit münakaşa konusu olmuştur. Ama son meydana getirilen jeolojik araştırmalar Orta Asya’daki yaşam deposu olan tatlı su iç denizlerinin varlığı ve sonradan kuruyarak çoraklaştığı, çölleştiği doğrultusundadır.
    Burada esas bilinmeyen fakat var olduğu kuvvetle tahmin edilen, hatta maddi tanıklarına rastlanan büyük Turan milletlerinin ve eski dünya insanlarının yaşamış olduğu uzun mutlu altın asırlardır. Eski dönemin sonlarında ve orta çağda yaşamış Orta Asya ve Uzak Doğu seyyahlarının eserleri bu asırların kalıntılarına dikkatimizi çekmektedir. (Kızılelma’nın İzinde)
  • Türk zamanı denilince, tek bir topluluğun belirli bir coğrafyada değil, Türk adını taşıyan yada hususi adlarla anılan Türk zümrelerinin çeşitli bölgelerde ortaya koyduğu tarihlerin bütünü anlaşılmalıdır. (Türk Mitolojisi)
  • Yaşayan Amazon neslini tesbit için Dr. Kimball’ın elindeki data ve belgeler şunlardır:
    1. Amazon mezarlarından elde edilmiş Mitokondrial DNA örnekleri
    2. Etnografik araç-gereç (çizme, kıyafet, süs eşyaları, her türlü tabanca vs.) fotoğraf ve fiziki tesbitleri
    3. Diodorus, Herodotos benzer biçimde Amazonları özetleyen tarihçilerin tarifleri, bunların çoğu zaman sarı saçlı bayanlar olduklarına dair ifadeleri.
    Dr. Kimball, bu uzun ve meşakkatli yolculuklar sonunda, Moğolistan’ın kuzeyinde, Baykal gölünün derhal güneyinde Orhon nehri kenarında bir obada konaklar. Obada yaşayanların kullandıkları eşya ve araç-gereç Dr. Kimball’ın tesbit etmiş olduğu etnografik malzemeye uymaktadır. Fakat bir endişesi daha vardır, obada asla sarı saçlı insan bulunmamaktadır. Hayal kırıklığı ile etrafına bakarken birden dikkat kesilir, uzaktan bozkırın ufuk çizgisinde at üstünde bir kız evladı obaya doğru dörtnala gelmektedir. Kızın, sarı saçlı saçları rüzgârda uçuşmaktadır. Bir mucize benzer biçimde diye düşünür Dr. Kimball.
    Bozkırda at koşturan dokuz yaşındaki bu minik kızın adı Meryemgül’dür. Annesi kızının tersine esmerdir. Oba halkı Türkçe’den başka bir dil bilmemektedir. Yine obadakilerin ifadeleri ne gore “Taa ezelden beri” ataları da Türkçe konuşmaktadırlar.
    Dr. Kimball zaman geçirmeden Meryemgül’ün ve annesinin ağzından swap (Gen tahlili için örnek) alır ve daha ilkin, Amazon mezarlarından elde edilmiş Mitokondrial DNA örneklerini gönderilmiş olduğu laboratuarlara gönderir. Kısa zamanda yanıt web kanalı ile gelir, netice şok edicidir: 2500 senelik savaşçı hanım ve Meryemgül’ün mitokondrial DNA’s1 % 99,9 oranında örtüşmektedir, benzerdir. (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • Can Allah’ın, mal devletin, gönül sevgilinindir.. (Eve Dönmeyenler)
  • Hint ve Mısır kaynaklarında “Türk”
    adı “Turska”, “Turuşka”, “Tursk” şekillerinde ifade edilirdi, (Kızılelma’nın İzinde)
  • Tarih ve mitoloji ile bağlarını bir halde koparmış milletler şuurlarını kaybetmişlerdir, artık onlar toplumsal kalabalıklardır. (Türk Mitolojisi)
  • …tek padişah olursa devlet düzelir, iki olursa devlet yıkılır. (Türk Mitolojisi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş