Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi - Şevket Pamuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi kimin eseri? Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi kitabının yazarı kimdir? Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi konusu ve anafikri nedir? Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi kitabı ne konu alıyor? Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi PDF indirme linki var mı? Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi kitabının yazarı Şevket Pamuk kimdir? İşte Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi... 05 Ağustos 2022 02:00 Kitap News Yorum Kitap Künyesi(*200*) Yazar: Şevket Pamuk Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları İSBN: 9786053320203 Sayfa Sayısı: 388 Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti(*200*)Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi hem kapsadığı dönem hem de içerik ve vurguları ile, tutumsal tarihimize değişik bir yaklaşımı hedefliyor. Osmanlı-Türkiye ekonomi tarihçiliğinin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Şevket Pamuk'un bu son çalışmasının mühim bir özelliği son 200 yılı beraber ele alması. Türkiye tutumsal tarihçiliğinde 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl sık sık birbirlerinden kalınca duvarlarla ayrıldı. Oysa Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş sürecinde mühim siyasal değişimler gerçekleşirken, tutumsal açıdan mühim süreklilikler de yaşanmıştı. Bu sürekliliklerin bir kısmı Osmanlı geçmişinden, bir kısmı de Sanayi Devrimi sonrasında dünya ölçeğinde ortaya çıkan gelişmelerden kaynaklanıyordu. Bu nedenle Pamuk, son 200 yılı bir tüm olarak ele alıyor ve bugünkü Türkiye ekonomisinin kimi özelliklerinin kökenlerini 19. yüzyıldaki dönüşümlerde arıyor.Kitap ek olarak ekonomilerin uzun dönemli gelişmesini değerlendirirken temel ölçütler olarak, bir taraftan şahıs başına gelir artışlarını ya da tutumsal büyümeyi, öte taraftan da sıhhat ve eğitim boyutlarıyla insani gelişmeyi ve bölüşümü öne çıkarıyor. Yazar, ilkin detaylı veriler kullanarak son 200 yılda Türkiye'de tutumsal büyümenin dünya averajlarına yakın fakat onların birazcık üstünde, buna karşılık insani gelişmenin dünya ortalamalarının altında kaldığını ortaya koyuyor. Daha sonrasında da Türkiye'de uzun vadeli tutumsal gelişmenin niçin dünya ortalamalarının üstüne çıkamadığını sorguluyor. Bu soruların bir tek iktisatla sınırı olan bir çerçevede yanıtlanamayacağının altını çizen Pamuk, daha doyurucu yanıtlar için toplumsal ve siyasal yapıların da dikkate alınması gerektiğine işaret ediyor ve tutumsal gelişmenin nihai sebepleri olarak kabul edilen kurumların Türkiye'deki özelliklerini ve işleyişlerini inceliyor. (Tanıtım Bülteninden) Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi Alıntıları - Sözleri(*200*)İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrasında ithal ikamesi stratejisi içinde önderlik hususi sektöre geçti, sadece devlet kesimi 1980 yılına kadar etkili olmaya devam etti. Türkiye’nin devletçilik deneyimi, İkinci Dünya Savaşından sonrasında, Nâsır’ın Mısır’ından başlayarak pek oldukça Arap devletinin tutumsal politikalarına da esin deposu oldu.1930’lu yıllarda Dünya Bunalımı ve dağılan dünya ekonomisi koşulları karşısında, hem azgelişmiş ülkeler hem de sanayileşmiş ülkelerde devlet müdahaleciliği güçlenmeye başlamıştı. ABD’de bile 1933 yılından itibaren Başkan Roosevelt’in “ New Deal” politikaları devreye girmişti. Bu dönemde durgunluğa karşı maliye ve para politikalarının mühim bir vasıta olarak kullanıldığını görüyoruz. 1936 senesinde İngiliz İktisatçı Keynes’in kitabı yayımlanacak ve bu uygulamalara kurumsal bir gerekçe kazandırılacaktı. İkinci dünya savaşı sonrasında bu tür politikalar Keynes’cilik olarak anılmaya başlanılacaktı. Ancak 1930’ların başlarında bu uygulamaya kitapla, kuramla değil, el yordamıyla ulaşılıyordu.Doğum oranlarının düşmesi yada düşük kalması ve insanların daha uzun yaşaması sebebiyle, nüfusun değişen yaş yapısının ilerleyen yıllarda başka sonucu daha olacaktır. Toplam nüfus içinde çocuk ve gençlerin oranı azalırken, yaşlıların oranında giderek artacaktır. Bu ekonomik yapıda mühim değişikliklere yok açacaktır. Çalışan nüfus oranını düşürmekle kalmayacak sıhhat harcamalarının artmasına da yol açacaktır. Benzeri değişimler siyasete de yansıması, mesela ülke içindeki tartışmalarda emeklilik ve sıhhat şeklinde konuların bugünkünden daha oldukça gündeme gelmesi beklenmelidir. Nüfus içindeki payları giderek artan yaşlıların da bu mevzularda bugüne kıyasla daha çok ağırlık sahibi olmaları naturel olacaktır( Behar, 2006)Osmanlılar matbaanın müslüman nüfus tarafınca kullanımını yüzyıllarca yasaklayarak Sanayi Devrimi öncesi devrin en mühim teknolojilerinden birine kapılarını kapattılarKısmen merkezi devletin gücü, kısmende dünyanın emperyalist rekabeti sebebiyle, Osmanlı Birinci Dünya Savaşına kadar sömürgeleşemedi. İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki dengeler yüzyıl süresince değişirken, hiçbiri ötekinin etkinliğini bertaraf edemedi. Büyük güçlerin çekişmesi, Osmanlı için belirli bir manevra alanı yaratıyor; Osmanlı Devleti, dış baskılar karşısında direnebilmek için, Avrupalı güçlerden birini diğerine karşı kullanabiliyordu.(19. yy )Tanzimat’ın mühim bir unsuru, Osmanlı yönetiminin tüm tebaasının can ve mal güvenliğinin güvence altına alındığını, tüm Osmanlı tebaasını yasalar önünde eşit birer yurttaş olarak kabul ettiğini duyuru etmesi ve bu yönde adımların atılmaya başlanmasıydı. Böylece iyelik hakları güçlenmeye başladı ve mesela önceki dönemlerde büyük çoğunluğuyla devlet görevlilerinin karşı karşıya kalmış olduğu müsadere uygulamaları kaldırıldı. Reform süreci başta taşra yönetimi, hukuk, yargı, eğitim ve öteki alanlarda yüzyıl süresince sürdü1888 senesinde kurulan Ziraat Bankası bilhassa pazara daha çok yönelen bölgelerde orta ve büyük ölçekli işletmelere kredi sağlamaya başladı. Pazar’a yöneliş süreci ziraat mekteplerinin kurulması, yetişen teknisyenler tarafınca yeni tekniklerin, yeni ürünlerin ve tohumların tanıtılmasıyla desteklendi. Ancak 1881 senesinde Düyun-i Umumiye’nin kurulmasından sonrasında, mali olanakları bir fazlaca kısıtlanan Osmanlı’nın bu tür girişimlere ayırabileceği kaynak miktarı oldukça kısıtlı kaldı.Bu dönemde(1949) pek oldukça yabancı uzman Türkiye’ye gelmiş olarak daha liberal ve açık bir ekonomiden yana görüş bildirmeye başladılar. Bunlar içinde en etkili rapor sanayici Max Thornburg başkanlığında bir grup Amerikalı uzman tarafınca Dünya Bankası için hazırlandı. Rapor, Karabük Demir- Çelik işletmesi dahil olmak suretiyle, devletçilik sürecinin endüstri kuruluşlarından vazgeçilmesini, hususi sektöre daha çok ehemmiyet verilmesini, yabancı sermayenin özendirilmesini ve daha liberal bir kambiyo ve tecim rejimiyle beraber tarımsal gelişmeye daha çok ağırlık verilmesini öneriyordu. Raporda ek olarak Türkiye’nin ABD yardımlarından ve hususi ana para yatırımlarından yararlanabilmesi için bu değişikliklerin lüzumlu olduğu vurgulanmaktaydı.Cumhuriyet Halk Partisi 1945’te İnönü’nün ısrarlı girişimleriyle Ziraatçiyi Topraklandırma Kanununu Meclis’ten geçirdi. Kanunun meşhur 17. Maddesi , 50 dönümden daha büyük toprakların topraksız köylüye dağıtılmasını öngörüyordu. Bu kanunun Meclis’ten geçirilmesini gene siyasal etkenlere ağırlık veren bir başka yorum meydana getirecek olursak, İnönü ve yakın çevresi 17. Maddeyi Meclis’ten geçirerek Cumhuriyet Halk Partisi haricinde yeni partide toplanmaya hazırlanan büyük toprak sahiplerine gözdağı vermeyi amaçlıyordu. Uygulamada ise, kanun büyük toprak sahiplerinin etkili direnişiyle karşılaştı ve bu yasa ile dağıtılan hususi iyelik altındaki topraklar son aşama sınırı olan kaldı.Sümerbank 1933 senesinde hem banka hem de ithal ikamesinin en önde gelen sektörü olan tekstil branşında önderlik yapmak suretiyle kuruldu. İlk büyük endüstri tesisini Sovyetler Birliği’nden sağlanan krediyle 1935 senesinde Kayseri’de kurdu, sadece 1930’lu yıllarda endüstri üretimine katkısı sınırı olan kaldı. İkinci dünya savaşından sonrasında ekonominin denetimi hususi sektöre geçerken, Sümerbank mühim endüstri kuruluşları içinde yerini korudu. Zaman içinde fabrikalarının sayısı arttı. 1980’lerde devletçilikten ve ithal ikameden vazgeçilmesinden sonrasında, Sümerbank’ın da özelleştirilmesine karar verildi. Ancak özelleştirme süreci, öteki kamu tutumsal kuruluşlarındaki şeklinde pek oldukça yolsuzluğa mevzu oldu ve 2001 yılına kadar sonuçlanamadı.1977 yılının ortalarına gelindiğinde, büyük miktarlarda kısa vadeli borç birikmiş, kamu kesimi dış borçları ödeyemez duruma gelmişti. Devrin başbakanı Süleyman Demirel bile “ 70 cente muhtaç” duruma geldiğimizi söylenmekteydi.Kamu kesiminin dengeleri bozulmadığı için, ek para basılmadı, fiyat artışları makul düzeylerde kaldı. Yıllık enflasyon hızı 1960’ların hiçbir senesinde %10’ un üstüne çıkmadı. Bu seneler Türkiye tarihinde imalat sanayii istihdamının da en süratli arttığı dönem oldu. İmalat sanayii istihdam artışları Marmara, İzmir ve Adana şeklinde yerlerde yoğunlaştı. İşçiler de 1961 Anayasasının sağlamış olduğu haklar yardımıyla daha kolay örgütlenmeye başladılar. Güçlenen sendikalar daha yüksek ücret taleplerinde başarıya ulaşmış oldular .İthal ikamesi modeli çerçevesinde ücretlerin endüstri için bir tek bir maliyet unsuru olmaması, üretim içinde talep yaratması, ücret artışlarını kolaylaştırıyordu. Böylece son 200 yılda ücretlerin satın alım gücünde en süratli artışlar 1950-1980 döneminde gerçekleşti.Yakın geçmişteki acı deneyimlerinden ders çıkarmaya çalışan Batı Avrupa Ülkeleri 1952 senesinde Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurdular. 1958 senesinde imzalanan Roma Antlaşması ile altı Batı Avrupa ülkesi arasındaki tutumsal ve siyasal ortaklaşa iş Ortak Pazar adı altında bir gümrük birliğine dönüşecek ve ilerleyen yıllarda Avrupa ekonomilerinin bir araya gelmesi yönünde pek oldukça kurumsal düzenleme gerçekleşecekti.İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki onyıllar, gelişen ekonomilerin pek çoğunluğu gibi, Türkiye için de süratli bir gelişme periyodu oldu. 1950’lerin ortalarında ve bilhassa de 1970’lerin ikinci yarısındaki krizlere rağmen, Türkiye ekonomisi tarihin en yüksek gelişme hızlarına 1950-1980 döneminde ulaştı.Refik saydam hükümeti tarafınca 1940’da çıkarılan Milli Korunma Kanunu ile hükümete ücretli iş yükümlülüğü, ücretlerin sınırlandırılması, hususi işletmelere geçici el konulması, dış ve iç ticarette azami ve asgari fiyatların saptaması, temel malların vesikayla dağıtılması şeklinde geniş yetkiler tanındı. Ancak kapsamlı müdahalecilik öngören bu yaklaşım beklenildiği şeklinde işlemedi. Kentlerin iaşesinde ciddi güçlüklerle karışlaşıldığı şeklinde, derhal her alanda karaborsanın, istifçiliğin, rüşvet ve nüfuz ticaretinin önüne geçilemedi. Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi İncelemesi - Kişisel Yorumlar(*200*)Osmanlı ve Türk tutumsal tarihini ve gelişimini oldukça rahat bir anlatımla anlayabileceğiniz, bilhassa ülke yönetimine talip kişilerin kesinlikle okuması ihtiyaç duyulan bir kitap, Türk ekonomisinin duayen adı Şevket Pamuk (M.Asaf) Ekonomi eğitimi gördüğüm için ilgini cezbeden bu kitap , Türkiye Ekonomisini merak eden sadece iktisatın temel kavramlarını bilen okuyuculara yöneliktir .Terimleri bilenler için yazarın dili oldukça mütevazi ve anlaşılır . Kitabın içinde ne olduğu ise son 200 senelik siyasal , ekonomik gelişimleri vakaları , krizleri incelemiş ve tespitlerde bulunulmuş. Türkiyede yaşanmış olan darbe muhtıra ve başka siyasal vakalar Türk ekonomisini iyi mi etkilediği ayrıntılarıyla anlatılmış. Ekonomik gelişme ve tutumsal kalkınma verilerle aydınlatılmıştır .Asıl mühim olan objektif bir dil kullanılmış doğrusu olması gerektiği şeklinde bilimsel araştırma niteliğindedir . Kendini Türkiye ekonomisi mevzusunda tamamlanmamış hissedenlere şiddetle tavsiye ediyorum. (Furkan) ŞEVKET PAMUK-TÜRKİYE'NİN 200 YILLIK İKTİSADİ TARİHİ: TÜRKİYE’NİN 200 YILLIK İKTİSADİ TARİHİ-ŞEVKET PAMUK Siyaset Bilimine Andrew Heywood ile giriş yapmıştık, iktisat bilimine ise şimdilik tarihsel bağlamda ülkemizin sayılı iktisatçılarından Şevket Pamuk hocanın ilkin “Osmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşen İktisat Politikaları” sonrasında şuan bitirdiğim “Türkiye’nin 200 yıllık İktisadi Tarihi” ile giriş yaptım. Kitap, ilkin Dünya’daki ve Türkiye’deki öncelikli olarak insani gelişme, tutumsal gelişme, küreselleşme olgusu, büyüyen ekonomiler, ekonominin sosyolojik tesiri ve öteki süreçleri yalın bir üslupla konu alıyor. Bu mefhumlar anlatılırken de Dünya nüfusunun büyümesi ve büyümeyle beraber iktisada yansımaları da anlatılıyor. Kitap Türk ekonomi zamanı anlatırken 19. Yüzyıldan başlıyor 2010’lu yıllara kadar geliyor. Yazar bu yüzyılları detaylarken dönemin içindeki mali problemler, savaşlar, Dünya bunalımları, açlık ve kıtlık şeklinde vakalara da değiniyor ve bu olayların Türkiye coğrafyası doğrusu Anadolu Türkiye’sine yansıması değerlendiriliyor. Ek olarak bu yıllara ilişik istatiksel veriler de mevcut. Konuları objektif bir şekilde kaleme alan yazar, tüm yılların tutumsal gelişmelerini öncesi ve sonrası, o yıllarda yaşanmış olan vakalar ve bu olayların iktisada neler getirdiğini kısa ve öz şekilde konu alıyor. Şevket Pamuk hocanın-yukarıda da bahsettiğim şeklinde-okuduğum tüm kitapları mütevazi ve akıcı bir dile haiz, alana yeni giriş yapanlar için tarihsel bağlamda, bunun altını çizmek isterim zira bu iki kitabın tarihsellik özelliği ön plana çıkıyor, başucu kitabı özelliği taşıyor zira bazı terimsel kısımlar hariç beni zorlayan bir noktası olmadı. (Emirhan Altun) Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi PDF indirme linki var mı?(*200*) Şevket Pamuk - Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.Kitabın Yazarı Şevket Pamuk Kimdir?(*200*)Şevket Pamuk (1950) İktisat tarihçisi ve Orhan Pamuk'un büyük kardeşidir.İstanbul'da hayata merhaba dedi. Robert Kolej'i ve Yale Üniversitesi'ni tamamlamış oldu. İktisat branşındaki doktorasını Berkeley Üniversitesi'nden aldı. Türkiye'de ve yurtdışında pek oldukça üniversitede öğretim üyeliği yapmış oldu. Osmanlı-Türkiye ekonomi zamanı üstüne çeşitli dillerde pek oldukça makalesi ve kitabı vardır. Osmanlı ekonomisi üstüne yazdığı ilk kitap olan Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Gelişme, 1820-1913 (1984) İngiltere'de de yayımlandı. Daha sonrasında tamamladığı Osmanlı İmparatorluğu'nda Paranın Tarihi (1999) başlıklı kitabı Türkiye'de, ABD'de ve İngiltere'de ödüller kazanmıştır. Bu kitap Arapça'ya da çevrilerek Lübnan'da yayımlandı (2004). Prof. Dr. Süleyman Özmucur ile beraber hazırladıkları "Osmanlı İmparatorluğu'nda Ücretler, 1489-1914" başlıklı emek harcama ABD İktisat Tarihçileri Derneği’nin 2002 yılı En İyi Makale Ödülü'nü kazanmıştır. Pamuk 1999 yılından bu yana Dünya İktisat Tarihi Derneği’nin Yönetim Kurulu üyesidir. 2003-2005 periyodu için Avrupa İktisat Tarihçileri Derneği'nin başkanlığına seçilmiştir. Şevket Pamuk Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü ve Ekonomi Kısmı öğretim üyesidir.2008 yılından itibaren London School of Economics'de "Professorial Research Fellow in Contemporary Turkish Studies" ünvanıyla bilimsel niteliği olan yaşamını sürdürmektedir. Şevket Pamuk Kitapları - Eserleri(*200*)Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi TarihiOsmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914)Osmanlı Ekonomisi ve KurumlarıOsmanlı İmparatorluğu'nda Paranın TarihiOsmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve GelişmeOsmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşme,İktisat Politikaları ve Gelişme100 Soruda Osmanlı-Türkiye İktisadî Tarihi 1500-1914Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi20.Yüzyılda Ortadoğu Ekonomiler TarihiArtık Herkes Milyoner Şevket Pamuk Alıntıları - Sözleri(*200*)Serbest tecim antlaşmalarının imzalanmasından sonrasında Osmanlı Devleti, dış tecim politikası açısından bağımsızlığını yitirmiş durumdaydı. (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)16. yüzyıl süresince batısı ve doğusu ile Akdeniz havzası uzun dönemli bir İktisadî genişleme süreci yaşadı. Bu uzun yüzyıl süresince nüfus ve üretim artma eğilimi gösterirken, meta üretimi de yaygınlaştı. Bugün tarihçiler 16. yüzyılda Akdeniz havzasındaki toplumsal gelişimleri ve siyasal vakaları işte bu İktisadî temel üstünde, bu uzun dönemli İktisadî eğilim temeli üzerinde yorumluyorlar. Öte taraftan 17. yüzyılın başlarından 18. yüzyılın ortalarına kadar geçen sürede Avrupa toplumları açısından bir başka uzun dörutubet oluşturuyor. Bu dönemde Avrupa’ya ve bilhassa de Orta ve Cenup Avrupa toplumlarına bir İktisadî durgunluk egemen olmuştur. Akdeniz havzası göreli önemini yitirmekte, dünya ekonomisinin ağırlığı Akdeniz havzasından Atlantik Okyanusu’na kaymaktadır. Ve nihayet Avrupa’da kapitalizme geçiş süreci yaşanmaktadır. 17. yüzyılın toplumsal ve siyasal gelişmelerini de işte bu uzun dönemli tutumsal eğilimlerle beraber değerlendirmek gerekecektir. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))Son yüzyıl içinde tarih yazıcılığına egemen olan anlayışın yanı sıra tarihçilerin ilgilendikleri mevzularda değişmiş, ağırlık siyasal ya da dinsel olaylardan toplumsal ve tutumsal gelişmelere kaymıştır. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))Osmanlı yönetiminin ilk yillarında senelik ödemeler (Mısır'dan meydana getirilen) 500.000 altin olarak belirlenmişti. Hüsrev Paşa'nın Mısır'a vali atanmasından sonrasında, bu miktar kendi talebi üstüne yılda 700.000 altına ya da 28 milyon paraya çıkarıldı. 1535-36 yılinda paşa Istanbul'a bir milyon altını aşan bir miktar gönderdi. Ancak bu ödeme Istanbul'a ulaşınca, padişah (Kanuni) miktarın oldukça fazla bulunduğunu ve yoksullardan zorla alınmış bulunduğunu söyleyerek kabul etmedi. Hüsrev Paşa ödemelere verdiği önemi göstererek padişahı etkilemek istemişti ve yanitında bu miktarı Mısır'ın sınır bölgelerindeki hususi gayretleri yardımıyla topladiğını belirtti. Ancak padişah, toplanan paraların bir tek İstanbul, Mekke ve Medine'deki Müslümanlara su getirmek için kullanılabileceğini, o tarihten sonrasında da irsaliye-i hazinenin yılda 500.000 altından fazla olmaması icap ettiğini buyurdu. (Osmanlı İmparatorluğu'nda Paranın Tarihi)Geçmişin vakalarını yorumlayabilmek için tarih devamlı bir genel kuram gerektirir. Arşivlere girmeden ilkin geliştirilmiş bir kuram olmadan, belgelerdeki olgu yığınını yorumlamak mümkün değildir Öncesinden geliştirilmiş bir kuram yardımıyla belgelere egemen olan bakış açısına karşı eleştirel bir tavır takınabilmek de mümkün olacaktır. 20. yüzyılın önde gelen tarihçilerinden Fernand Braudel bu gerekliliği “Eğer kuram yoksa tarih de yoktur” diyerek özetliyor. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))Yakın geçmişteki acı deneyimlerinden ders çıkarmaya çalışan Batı Avrupa Ülkeleri 1952 senesinde Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurdular. 1958 senesinde imzalanan Roma Antlaşması ile altı Batı Avrupa ülkesi arasındaki tutumsal ve siyasal ortaklaşa iş Ortak Pazar adı altında bir gümrük birliğine dönüşecek ve ilerleyen yıllarda Avrupa ekonomilerinin bir araya gelmesi yönünde pek oldukça kurumsal düzenleme gerçekleşecekti. (Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi)Bu dönemde(1949) pek oldukça yabancı uzman Türkiye’ye gelmiş olarak daha liberal ve açık bir ekonomiden yana görüş bildirmeye başladılar. Bunlar içinde en etkili rapor sanayici Max Thornburg başkanlığında bir grup Amerikalı uzman tarafınca Dünya Bankası için hazırlandı. Rapor, Karabük Demir- Çelik işletmesi dahil olmak suretiyle, devletçilik sürecinin endüstri kuruluşlarından vazgeçilmesini, hususi sektöre daha çok ehemmiyet verilmesini, yabancı sermayenin özendirilmesini ve daha liberal bir kambiyo ve tecim rejimiyle beraber tarımsal gelişmeye daha çok ağırlık verilmesini öneriyordu. Raporda ek olarak Türkiye’nin ABD yardımlarından ve hususi ana para yatırımlarından yararlanabilmesi için bu değişikliklerin lüzumlu olduğu vurgulanmaktaydı. (Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi)1930’lu yıllarda Dünya Bunalımı ve dağılan dünya ekonomisi koşulları karşısında, hem azgelişmiş ülkeler hem de sanayileşmiş ülkelerde devlet müdahaleciliği güçlenmeye başlamıştı. ABD’de bile 1933 yılından itibaren Başkan Roosevelt’in “ New Deal” politikaları devreye girmişti. Bu dönemde durgunluğa karşı maliye ve para politikalarının mühim bir vasıta olarak kullanıldığını görüyoruz. 1936 senesinde İngiliz İktisatçı Keynes’in kitabı yayımlanacak ve bu uygulamalara kurumsal bir gerekçe kazandırılacaktı. İkinci dünya savaşı sonrasında bu tür politikalar Keynes’cilik olarak anılmaya başlanılacaktı. Ancak 1930’ların başlarında bu uygulamaya kitapla, kuramla değil, el yordamıyla ulaşılıyordu. (Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi)Geçmişe bugünün bakış açısıyla yaklaşıyoruz ve yorumluyoruz. Ama tarihle ilgilenmemizin sebebi yalnızca geçmişi idrak etmek değil. Tarih hem de ileriye dönük bir bilim. Geçmişe ilişkin olarak yaptığımız açıklamalar, getirdiğimiz yorumlar bugüne de ışık tutuyor. Geçmiş toplumları anladığımız seviyede bugünün toplumlarını da idrak etmek ve değiştirebilmek mümkün olacak. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))Ayrıca, yerli tüccarlar iç gümrükleri ödemeye devam ederken, yabancı tüccarlar bu uygulamanın haricinde bırakılacaktı. Böylece yabancı tüccarlar mühim bir imtiyaz elde etmiş oluyorlardı. (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)1977 yılının ortalarına gelindiğinde, büyük miktarlarda kısa vadeli borç birikmiş, kamu kesimi dış borçları ödeyemez duruma gelmişti. Devrin başbakanı Süleyman Demirel bile “ 70 cente muhtaç” duruma geldiğimizi söylenmekteydi. (Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi)tutumsal tarih, toplumları bir tüm olarak inceleyen tarih anlayışı içinde toplumların maddi temellerini ve bu temellerin gelişmesini hem insanoğlunun doğayla ilişkisi açısından, hem de insanoğlunun insanla ilişkisi açısından incele yeni bir alan oluşturur. Bir başka deyişle İktisadî tarih, ekonomileri hem teknik hem de toplumsal boyutlarıyla ele alır. Toplumların tutumsal yaşantısını incelerken ve vakalar içinde nedensellik ilişkileri kurarken tutumsal tarih, esas olarak ekonomilerin iç dinamiklerini, üretim, bölüşüm ve birikim şeklinde temel sorunlarını incelemek için geliştirilen siyasal ekonomi kuramından ve bu kuramın çözümleme araçlarından yararlanır. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))1820 'lere vardığında İngiltere endüstri devrimini tamamlamış ve Napolyan savaşları sonucunda Fransayi yenerek dünya pazarında rakipsiz duruma gelmişti Avrupa ülkelerinin korumacı önlemlerle İngiliz mamullerinin kendi pazarına girmesini engelliyorlardi 1820 den 1840 'lara kadarki dönemde İngiltere Latin Amerika başta olmak suretiyle Çin 'e kadar mahalli iktidarla anlaşarak gerektiğinde tabanca gücü kullanmakdan cekinmeyerek pek oldukça özgür tecim imzalamıştır 1) Mısır'da dış ticareti devlet tekeline almış dış ticaretteki devlet tekelleri İngiltere'nin mısırdaki çıkarına darbe vururken elde etmiş olduğu geliri sanayileşme ve askeri harcamaya yöneltmişti 2) Mehmet Ali'nin askeri gücü Osmanlı saltanatını tehdit eder duruma gelmiş İngiltere'nin Beklediği fırsat Mısır valisi Mehmet Ali Paşa'nın isyaniyla ortaya çıktı İngiltere'ye sunulan tutumsal ödünler karşılığında İngiltere'nin Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün müdafaasını sağlamaktı Balta limanı antlaşması bu koşullar altında imzalanmıştır. 1855 ve 1871 Osmanlı'nın hızla borçlandığı istikrazlarinin ödemelerine karşılık gösterilmiştir. 1838 Balta limanı antlaşması 1839 Tanzimat Fermanı 1858 Arazi kanunnamesi 1856 Ottoman Bank (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)...yalnızca gözlemlerden, arşiv belgelerindeki olgulardan yola çıkarak tarih yazmak mümkün değildir. Olayları niçin-netice ilişkileri içinde tekrardan oluşturmak sadece bir kuram yardımıyla, bir kuramın sağlamış olduğu bakış açısıyla mümkün olabilir. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki onyıllar, gelişen ekonomilerin pek çoğunluğu gibi, Türkiye için de süratli bir gelişme periyodu oldu. 1950’lerin ortalarında ve bilhassa de 1970’lerin ikinci yarısındaki krizlere rağmen, Türkiye ekonomisi tarihin en yüksek gelişme hızlarına 1950-1980 döneminde ulaştı. (Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi)Osmanlı ordusunun vurucu enerjisini ok yay ve kikic kuşanan zırh kullanan sipahiler oluşturuyordu. 16.yuzyilin ortalarına kadar bu geleneksel ordu Avrupalılarla giriştiği savaşlarda basarili olmuştu. Ancak 16.yuzyilin ikinci yarısinda Osmanlı yöneticileri Avusturyalıların alev ateş silahlarla donanmış piyade ordusu karşısında etkili olamadıklarını fark ettiler. Avrupada değişen harp teknolojisi Osmanlıların tımar düzenine dayanan sipahi ordusunu bir kenara iterek ağırlığı devamlı maaşlı daha tertipli eğitim gören merkez ordusuna kaydırmaya zorluyordu. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))1875’e kadarki dönemde, Osmanlı maliyesinin durumu herhangi bir düzelme göstermemiştir. Sağlanan fonların büyük bir kısmı cari harcamalar için kullanıldı. Avrupa’dan sonrasında Haliçte çürümeye terk edilecek büyük bir donanma satın alındı. Diğer tüketim harcamalarının yanı sıra, Boğaziçi’nde saraylar yapılmış oldu. Yatırımlara derhal asla kaynak ayrılmadı. (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)Doğum oranlarının düşmesi yada düşük kalması ve insanların daha uzun yaşaması sebebiyle, nüfusun değişen yaş yapısının ilerleyen yıllarda başka sonucu daha olacaktır. Toplam nüfus içinde çocuk ve gençlerin oranı azalırken, yaşlıların oranında giderek artacaktır. Bu ekonomik yapıda mühim değişikliklere yok açacaktır. Çalışan nüfus oranını düşürmekle kalmayacak sıhhat harcamalarının artmasına da yol açacaktır. Benzeri değişimler siyasete de yansıması, mesela ülke içindeki tartışmalarda emeklilik ve sıhhat şeklinde konuların bugünkünden daha oldukça gündeme gelmesi beklenmelidir. Nüfus içindeki payları giderek artan yaşlıların da bu mevzularda bugüne kıyasla daha çok ağırlık sahibi olmaları naturel olacaktır( Behar, 2006) (Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi)Tanzimat’ın mühim bir unsuru, Osmanlı yönetiminin tüm tebaasının can ve mal güvenliğinin güvence altına alındığını, tüm Osmanlı tebaasını yasalar önünde eşit birer yurttaş olarak kabul ettiğini duyuru etmesi ve bu yönde adımların atılmaya başlanmasıydı. Böylece iyelik hakları güçlenmeye başladı ve mesela önceki dönemlerde büyük çoğunluğuyla devlet görevlilerinin karşı karşıya kalmış olduğu müsadere uygulamaları kaldırıldı. Reform süreci başta taşra yönetimi, hukuk, yargı, eğitim ve öteki alanlarda yüzyıl süresince sürdü (Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi)1888 senesinde kurulan Ziraat Bankası bilhassa pazara daha çok yönelen bölgelerde orta ve büyük ölçekli işletmelere kredi sağlamaya başladı. Pazar’a yöneliş süreci ziraat mekteplerinin kurulması, yetişen teknisyenler tarafınca yeni tekniklerin, yeni ürünlerin ve tohumların tanıtılmasıyla desteklendi. Ancak 1881 senesinde Düyun-i Umumiye’nin kurulmasından sonrasında, mali olanakları bir fazlaca kısıtlanan Osmanlı’nın bu tür girişimlere ayırabileceği kaynak miktarı oldukça kısıtlı kaldı. (Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi) YORUMLAR(*200*) YORUM YAZ! Yorum Ekle(*200*) Gönder [