Eğitim

Türkiye’nin Kültür Sorunları – Ekrem Akurgal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türkiye’nin Kültür Sorunları – Ekrem Akurgal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türkiye’nin Kültür Sorunları kimin eseri? Türkiye’nin Kültür Sorunları kitabının yazarı kimdir? Türkiye’nin Kültür Sorunları konusu ve anafikri nedir? Türkiye’nin Kültür Sorunları kitabı ne konu alıyor? Türkiye’nin Kültür Sorunları PDF indirme linki var mı? Türkiye’nin Kültür Sorunları kitabının yazarı Ekrem Akurgal kimdir? İşte Türkiye’nin Kültür Sorunları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Ekrem Akurgal

Yayın Evi: Bilgi Yayınevi

İSBN: 9789754947298

Sayfa Sayısı: 369


Türkiye’nin Kültür Sorunları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ulusal Kültürümüz Kültürlü müyüz? Dünya Uygarlığında Yerimiz Doğulu muyuz, Batılı mıyız? Batı Kültürü ve Türkler Artık Bizim de Bilimler Akademimiz Var Türk Bahçesi ve Sanayileşmenin Doğuşu Hitit İmparatorluğu MÖ 13. Yüzyılda Dünyanın İki Süper Devletinden Biri Hititlerde İnsan Hakları Yeryüzünün En Eski Meşruti Krallığı Hitit Sanatının Hellen Sanatına Etkileri Demokrasinin Doğuşu Ege Dünya Ticaretinde Lider Özgür Düşüncenin Doğuşu Akılcı ve Gerçekçi Dünya Görüşü…Ekrem Akurgal’ın “Türkiye’nin Kültür Sorunları ve Anadolu Uygarlıklarının Dünya Tarihindeki Önemi” adlı yapıtında…


Türkiye’nin Kültür Sorunları Alıntıları – Sözleri

  • Binaenaleyh Garplılaşma hareketinde averaj yol yoktur.
  • Avrupa’daki Rönesans çağından yarım bin yıl ilkin başlamış olan ve birkaç yüzyıl devam eden bu birinci Rönesans atılımı esnasında Farabi, Biruni ve İbni Sina şeklinde Türk asıllı bilginler de ilk sırada yer alarak bundan tam bin yıl ilkin ortak İslam biliminin oluşmasına destek olurken Batı ülkelerine de örnek ve kaynak olmuşlardır. Doğu ülkelerindeki bu bilimsel çabalar büyük seviyede 13. ve 14. yüzyıllarda da süregeldi ve Anadolu’da Selçuk uygarlığını geliştirmekte olan Türkler bu çalışmalara ayak uydurmaktan geri kalmadılar. Ancak 15. yüzyıldan beri tüm Doğu dünyası dinsel tutumlu düşünürlerin tesiri altında bilimsel araştırmalardan koptular ve bugün bile düştükleri o ilkel durumdan tekrar kendilerini kurtaramadılar.
    Doğuyu kendine örnek alan Türkler de giderek 16. yüzyıldan sonrasında Atatürk dönemine değin tüm güçlerini diğeri dünyaya, ölüler alemine hazırlık işlerine adamışlar, bugünkü geri kalmışlığa boyun eğmişlerdir.
  • Bugünkü Türk ulusu, eski Anadolu’da yaşamış kavimlerle Türklerin kaynaşmasından ortaya çıkmıştır.
  • İnsanoğlu yüksek düzeye ulaşmış olduğu vakit bile duygunun tutsağı olmaktadır.
  • Ancak şeyhlerin, mollaların, tarikat liderlerinin dini siyasete ve ticarete alet etmeleri durumunda ise halk toplulukları büyük seviyede felaketlere sürüklenmişlerdir.
  • İlerlemek istiyorsak, hele Atatürk’ün öngördüğü çağdaş, kısaca “çağdaş” uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak istiyorsak, tekdüze kuruluşlardan caymak, rekabeti, tecim hayatında olduğu şeklinde yarışmayı sağlayacak dinamik bir yöntem içinde çalışmanın yollarını bulmak zorundayız.
  • Eğer Garplılaşmak milletlerin benliğini yok etseydi bugün Avrupa’nın ortasında yerleşen Macaristan’ın kendine özgü kültürü, örfü ve âdeti ile yaşamasına imkân olur muydu?
  • Atatürk 1931 senesinde Türk Tarih Kurumu’na gönderilmiş olduğu bir mektupta Şarkın bir hırka-bir hurma zihniyeti ile tarih yazılamayacağına işaret etmektedir. Binaenaleyh mevzuubahis olan, Şarklı dünya görüşünün, diğeri dünyaya bağlı olma ve bir lokma-bir hırka ile iktifa etme zihniyetinin ortadan kaldırılmasıdır.
  • Osmanlı imparatorluğunun son asırlarındaki devrede Türklük kaybolmuş hatta Türk olmak bir nevi adilik ve aşağılık manasını almıştı.
  • Yanlış inançlardan sıyrılmış, özgür düşünceye dayalı tabiat araştırmalarından olumlu ilim dünyaya geldi. Doğu, hastalıkları cinlerin, perilerin yardımı ile tedavi etmek gafletini sürdürürken İonia’da İstanköylü Hippokrates özgür fikir ile hastalığın gerçek nedenlerini aramaya başladı ve tıp ilminin ilk esaslarını kurdu.


Türkiye’nin Kültür Sorunları İncelemesi – Kişisel Yorumlar

TÜRKİYE’NİN KÜLTÜR SORUNLARI-EKREM AKURGAL: Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal, eserleriyle Arkeoloji dünyasında?Hocaların hocası? olarak malum, dünyanın en elit arkeologlarından biriydi. Türkiye’de klasik arkeolojinin kurucusu olan Akurgal…
Arka kapak yazısıyla adım atmak istedim. Biraz dikkat çeksin ve bana zamanınızı ayırın diye 🙂
Bu kitabı tanımama vesile olan “kendime” teşekkür ederim. Eğitim hayatım süresince yazılan gereksiz ders kitapları yerine, kültür ve birikim dehası olan bu insanoğlunun kitabıyla geç tanıştığım için eğitim hayatıma daha oldukça kızgınım. Kitabı ilk aldığımda çektiğim fotoğraf ve bitirdiğim an itibariyle aldığım notları göstermek istedim.
Akurgal zamanında bahsettiğim şeklinde; Atam’ın yurt dışına gönderilmiş olduğu öğrencilerindendir. Hayatı süresince bilim ve ilimle uğraşmış, arkeoloji branşının öncüsü bir isimdir. Kitabında Türk ve Türklük ile ilgili tüm noksanlıkları, dehalıkları okuyabilirsiniz. Türkiye’nin eğitim problemlerinden siyasal amacına, Nasreddin Hoca’sından Mimar Sinan’ına kadar bir çok adı kaleme dökmüştür. Hani kimi zaman “bir kitap olsa da kültür birikimimiz artsa?!” dediğiniz eserlerden bir tanesi. Fakat kültür-birikim kelimesi, kısa süreli ve ırak bir bünyeyi temsil eder. Zamana meydan okuyup, benimsediğimiz eserlere ve kulak verdiğimiz alanlara bağlıdır.
“Bir ülkede kültürün ne denli yaygın olduğu daha ilk bakışta belli olur. Caddelerde gezerken rastlayacağınız kitapevleri bunun en güzel ölçüsüdür.”
Söylemek istediğim oldukça şey var. Kitabın içeriğine geçmek isterim. İlk bölümde “Kültürlü müyüz? bölümüyle; Türkiye’nin eğitim, siyaset, ticari ve gezim bütünlüğünü ele almıştır. Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu için detaylı sentezlerde bulunmuş ve önemleri irdelemiştir. Ben bir kez daha anladım ki, boş bir sabun kalıbı şeklinde ilgisiz insanların elinde bu kurumlar! Bize bırakılan her şeye sırtımızı dönerek, demirden oluşmuş zihinlere iktidar ve yönetim bıraktık! AP döneminde Türk Tarih Kurumu internasyonal düzeydeki başarıları sebebiyle Dünya Akademileri Birliği’ne üye seçilmiştir.
Celal Bayar zamanında Akurgal’ı yanına çağırtarak: “Sekiz yıldır Türk Tarih Kurumu’nun genel sekreterisiniz. Niye herkesin yararlanacağı kitaplar yazmıyorsunuz? Siz istediğiniz üç cildi yazın, gerekli parayı ben hemen temin ederim. Hükümet vermezse bankalardan bulurum.” dedi ve hakikaten ilk yardım olarak CHP döneminde, hem de Şemsettin Günaltay’ın başkanlığı zamanında kesilmiş olan 390 bin Türk Lira’lık yolluk hükümet yardımını elde etmiştir. Ya şu an ? Koca bir asla…
İlk bölümde “Kürtlerin Kökeni ve Türkiye’nin Kültür Bütünlüğü” isminde başlığıyla, topluluğu en iyi şekilde anlatmıştır. Dilin oluşumunu ve nereden geldiğini en hakiki şekilde bizlere sunmuştur. Devamı özellikte Türkiye’nin dış siyaset unsurları, eksikleri(hem yazınsal hem de sanat bakımından) ele almıştır. Ekliyor: “Anadolu’ya yerleştirdiğimizden bu yana 900 yıl içinde bir tek filozof yetiştire-medik.”
İkinci bölümde sanat ve Mimar Sinan’ı en ilkeli şekilde paylaşmış, meydana getirilen eserlerin önemini ve noksanlıklarını kaleme almıştır.
Türk kumaşlarının en iyi intibasını yapmıştır.
Bknz: “Lyon Müzesi’nde, üzeri arma vaziyetinde aslanlarla süslü ipekten bir kumaş parçasında Selçuklu beylerinden Keykubat’ın adı yazılıdır.”
Diğer bölümde ise Doğu ve Garp tanımlamalarını yapmış, Prof. Ades Nimet Kurat’ın konuşma konuşmasını eklemiştir. Bu bölümde ve son bölümde ise tarih ile ilgili araştırmalarını ve Anadolu uygarlıklarının önemini yazmıştır. Son kısım bana birazcık ağır geldiği için, tarih okumalarımı yaparken tekrardan bakmam ihtiyaç duyulan kısımları not aldım.
Bence artık kitabı edinmek için eminsinizdir. Özeti bile son aşama yetkin. Kitapla kalınca! (SudeŞahin)

Eserde Akurgal ilkin problemleri ortaya koyuyor ve sonrasında bunlarla ilgili görüşlerini ve çözümlerini açıklıyor sadece mesele şu ki kitap eski yazılarını barındırdığı için sorunlardan bazıları güncel değil. Kitabın son kısmı da tarihteki devletlere ayrılmış, okunabilecek bir kitap, iyi okumalar. (Cem)

Kitap, yazarımızın millet, vatan, milliyet şeklinde gazetelerde yer edinen anlatılardan oluşuyor. Yazıların bir çok 1970 li yıllara ilişik olmasına karşın yazar bugünüde görmüş ve bizlere kültür sorunlarımızın çözümüyle ilgili tavsiyelerde bulunmuş. (Melike.)


Türkiye’nin Kültür Sorunları PDF indirme linki var mı?


Ekrem Akurgal – Türkiye’nin Kültür Sorunları kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Türkiye’nin Kültür Sorunları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ekrem Akurgal Kimdir?

Ekrem Akurgal; arkeologdur (İstanbul 1911 – 1 Kasım 2002).

1932-1940 içinde devlet bursuyla Berlin Üniversitesi’nde arkeoloji eğitimi görmüş oldu ve doktorasını verdi. 1941’de Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Kısmı’nde doçent, 1949’da profesör, 1957’de de ordinaryüs profesör oldu. 1958-1959 içinde aynı fakültenin dekanlığını üstlendi; 1943-1983 içinde Türk Tarih Kurumu üyesi olarak çalıştı. Avrupa ve Amerika’nın çeşitli üniversitelerinde misafir profesör olarak dersler ve konferanslar verdi. Arkeolojiyle ilgili neredeyse tüm internasyonal kurumların üyeliklerine seçildi. Federal Almanya Büyük Liyakat Nişanı, Goethe Madalyası ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı Büyük Ödülü ile onurlandırıldı. Mühim bilimsel bir gösterim olan Anatolia dergisinin kurucusudur. 1948 ‘de başladığı kazı çalışmalarını günümüzde de sürdürmektedir. Bayraklı, Foça, İzmir, Sinop, Daskyleion, Çandarlı ve Eryhrai’de kazılar yapmış oldu. Kazı buluntularıyla Anadolu kültür evveliyatına ışık tuttu. İzmir yakınında, eskiden körfezde bir yarımada durumunda olan Bayraklı’da meydana getirilen kazılarda İÖ 3000-300 içinde birbirini izleyen kültür katları ortaya çıktı. Akurgal, bu yerleşmenin antik kaynaklarda adı geçen eski İzmir bulunduğunu ve kentin adının İÖ 18. yüzyılda Kültepe çiviyazılı metinlerde geçen Tsmurna bulunduğunu ileri sürer. Bayraklı’daki en eski yerleşmenin Troya II ile uygar bulunduğunu ve Anadolu halkınca kurulduğunu saptadı. Bu höyükte İÖ 1050-300 içinde, İon uygarlığının tüm aşamalarını incelemek olanağını elde etti. Çalışmalarını kazı buluntularına dayandırarak Doğu-Batı ilişkilerinin ilkçağdaki durumunu ve Anadolu’nun bu dönemdeki yerini ortaya koydu. Mezopotamya’ dan Yunanistan’a kadar geniş bir alanı araştırarak ilkçağda Doğu-Batı ilişkilerinin karşılıklı bir alış veriş bulunduğunu saptadı.

Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye’ de İS 1200-750 içinde yaşayan uygarlığa Geç Hitit Krallıkları adını verdi ve bu tanımı arkeoloji biliminde kabul edildi. Tüm araştırmalarında bileşime varmayı amaçlayan Akurgal, sayısız yayınlarıyla Anadolu kültürünü en iyi tanıtan bir bilim adamıdır. 1985′ te emekliye ayrıldı.

Başlıca eserleri: Griechische Reliefs aus Lykien (Likya’daki Yunan Kabartmaları) 1942, Remarques stylistiques sur les reliefs de Malatya (Malatya Kabartmalarında Dikkate Değer Üsluplar) 1946, Spaethethitische Bild Kunst (Geç Hitit Resim Sanatı) 1949, Zwei Reliefs aus Sinope (Sinop’tan iki Kabartma) 1955,Die Kunst Anatoliens (Anadolu Sanatı) 1961,Orient una Okzident (Doğu ve Batı) 1966, Erythrai: An Ancient lonian City (Erythrai: Eski Bir İon Kenti) 1979, Eski İzmir I Yerleşme Katları ve Athena Tapınağı (1983).


Ekrem Akurgal Kitapları – Eserleri

  • Anadolu Kültür Tarihi
  • Anadolu Uygarlıkları
  • Türkiye’nin Kültür Sorunları
  • Hatti ve Hitit Uygarlıkları
  • Ege: Batı Uygarlığının Doğduğu Yer
  • Bir Arkeoloğun Anıları
  • The birth of Greek art: The Mediterranean and the Near East


Ekrem Akurgal Alıntıları – Sözleri

  • Bugünkü Türk ulusu, eski Anadolu’da yaşamış kavimlerle Türklerin kaynaşmasından ortaya çıkmıştır. (Türkiye’nin Kültür Sorunları)
  • Hellen mitolojisine gore meşhur kahraman Theseus, Girit Adası’ndaki Minotauros canavarını öldürmeye giderken babası Atina Kralı Aigaios’a başarı ile dönerse gemisine beyaz yelken çekeceğini söyler. Ancak Theseus, Minotauros’u öldürdükten sonrasında dönerken verdiği sözü unutur ve gemisi limana kara yelken ile girer. Oğlunun dönüşünü özlemle gözleyen Aigaios kara yelkenleri görünce onun öldüğünü sanarak kendini denize atar. Böylece boğulduğu denize Aigaios Pontos (Aigaios Denizi) adı verilir. Bu ad zaman içinde Türkçede “Ege Denizi” biçimini bulur. (Anadolu Kültür Tarihi)
  • İnsanoğlu yüksek düzeye ulaşmış olduğu vakit bile duygunun tutsağı olmaktadır. (Ege: Batı Uygarlığının Doğduğu Yer)
  • Eğer Garplılaşmak milletlerin benliğini yok etseydi bugün Avrupa’nın ortasında yerleşen Macaristan’ın kendine özgü kültürü, örfü ve âdeti ile yaşamasına imkân olur muydu? (Türkiye’nin Kültür Sorunları)
  • Avrupa’daki Rönesans çağından yarım bin yıl ilkin başlamış olan ve birkaç yüzyıl devam eden bu birinci Rönesans atılımı esnasında Farabi, Biruni ve İbni Sina şeklinde Türk asıllı bilginler de ilk sırada yer alarak bundan tam bin yıl ilkin ortak İslam biliminin oluşmasına destek olurken Batı ülkelerine de örnek ve kaynak olmuşlardır. Doğu ülkelerindeki bu bilimsel çabalar büyük seviyede 13. ve 14. yüzyıllarda da süregeldi ve Anadolu’da Selçuk uygarlığını geliştirmekte olan Türkler bu çalışmalara ayak uydurmaktan geri kalmadılar. Ancak 15. yüzyıldan beri tüm Doğu dünyası dinsel tutumlu düşünürlerin tesiri altında bilimsel araştırmalardan koptular ve bugün bile düştükleri o ilkel durumdan tekrar kendilerini kurtaramadılar.
    Doğuyu kendine örnek alan Türkler de giderek 16. yüzyıldan sonrasında Atatürk dönemine değin tüm güçlerini diğeri dünyaya, ölüler alemine hazırlık işlerine adamışlar, bugünkü geri kalmışlığa boyun eğmişlerdir. (Türkiye’nin Kültür Sorunları)
  • mö. 1600’lerde yaşamış hitit kralı hattuşili’nin vasiyetinden: cesedimi yıka, gerektiği şeklinde! beni göğsüne bastır ve göğsünde tutarak beni toprağa göm. (Anadolu Kültür Tarihi)
  • Atatürk 1931 senesinde Türk Tarih Kurumu’na gönderilmiş olduğu bir mektupta Şarkın bir hırka-bir hurma zihniyeti ile tarih yazılamayacağına işaret etmektedir. Binaenaleyh mevzuubahis olan, Şarklı dünya görüşünün, diğeri dünyaya bağlı olma ve bir lokma-bir hırka ile iktifa etme zihniyetinin ortadan kaldırılmasıdır. (Türkiye’nin Kültür Sorunları)
  • “Cesedimi yıka,gerektiği şeklinde!
    Beni toprağa bastır,ve göğsünde tutarak
    Beni toprağa göm.” (Anadolu Kültür Tarihi)
  • “Cesedimi yıka, gerektiği şeklinde!
    Beni göğsüne bastır, ve göğsünde tutarak
    beni toprağa göm.” (Anadolu Uygarlıkları)
  • Asurlular M.Ö. 8. ve 7. yüzyılda Anadolu’da Frigler’in oturmuş olduğu dönemlerde bile onu Hatti Ülkesi adı ile anmakta devam etmişlerdir.Bunun şeklinde Araplar ve İranlılar Anadolu’ya Roma Çağı’ndan beri “Diyar-ı Rum” demişler ve ona Selçuklu süreci süresince da bu adı vermeye devam etmişlerdir.Nitekim Selçuklu beyleri de Roma İmparatorluğu’nun varisleri olduklarını belirtmek için kendilerine “Sultan-ı Rum” demişlerdir.Bu geleneğe bugünkü Türkler hala uymakta ve Avrupa’daki topraklarına “Rumeli”, Anadolulu ve Kıbrıslı Hellenlere “Romalı” anlamına gelmekte olan “Rum” adını vermektedirler. (Anadolu Kültür Tarihi)
  • I.Ö 470-400
    Eski Çağda Kadın
    Hellenlerde hanım çoğu zaman ev hanımıdır ve kültür mevzularında yeterince eğitilmemiştir; onun için de adamların içkili ve müzikli toplantılarında kısaca symposionlarında sanat, yazın ve felsefe şeklinde alanlarda yaptıkları sohbetlerine katılamazdı. Soylu sınıfın bu tür toplantılarda eserlerinden parçalar okuyan güzel hanımefendiler yer alırlardı. Genç, parlak zeka ve çekici olan bu hanımefendiler özünde high society (yüksek sosyetenin) ”yaşam kadınlan” idiler sadece onlara nazik bir deyişle heteira, kısaca dost denirdi. Orta sınıfın yaşam hanımlarına ise pomai (tekili porne) adı verilirdi. (Ege: Batı Uygarlığının Doğduğu Yer)
  • Hitit İmparatorluğu’nun kurucusu dirençli kral I. Hattuşili, ilgi çekici vasiyetnamesi ile Hitit anlatı sanatının güzel bir örneğini vermiştir. (Anadolu Kültür Tarihi)
  • Osmanlı imparatorluğunun son asırlarındaki devrede Türklük kaybolmuş hatta Türk olmak bir nevi adilik ve aşağılık manasını almıştı. (Türkiye’nin Kültür Sorunları)
  • Ancak şeyhlerin, mollaların, tarikat liderlerinin dini siyasete ve ticarete alet etmeleri durumunda ise halk toplulukları büyük seviyede felaketlere sürüklenmişlerdir. (Türkiye’nin Kültür Sorunları)
  • Mezopotamya müziğinin günümüzdeki benzer bir tarzda, yedi basamaklı bir ses sistemine haiz bulunduğunu gösteriyor.Daha ilkin.Eski Yunanlıların;
    buluşu olduğuna inanılan yedili ses dizesinin.Babiller tarafınca oldukça öncesinden bilinmiş olduğu anlaşılmaktadır. Eski babil devrine ilişik bir metinde bir lirin akordu için yönerge verilmetedir. I.Ö 2. binyıl sonralarına ilişik, Assur kazılarında bulunan bir tablet ise Akkadça bir şarkı kataloğu olup, bununla beraber müzikal terimler de içermektedir. Çift dilli belgeler. Sümer müzik terminolojisi ile Babil terminolojisi içinde yakın bir ilişki bulunduğunu göstermektedir. Akkadça birçok teknik terim için sümerce logogramlar kullanılmıştır. Bunlar bu uygulamaların Eski babil öncesi evreden de daha önceleri varolduğunu düşündürür. (Ege: Batı Uygarlığının Doğduğu Yer)
  • Türkler Anadolu’ya geldiklerinde orada minimum kendileri sayısında yerli topluluklar buldular. Türkler yerlileri kesmediklerine ya da yurt dışına atmadıklarına gore onlara karıştılar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonrasında Yunanistan’la meydana getirilen mübadele ve onu takip eden kısmi göçler haricinde tüm tarih süresince Anadolu’dan dışarıya göç eden hiçbir topluluk yoktur. Tersine gelenlerin hepsi yanmada potada erimişlerdir. O şekilde ise biz Hattilerin, Hititlerin, Hurri ve Urartuların, Fryglerin, Karialıların, Lykialıların ve daha Anadolu’da yaşamış tüm milletlerin çocuklarıyız. (Anadolu Uygarlıkları)
  • İlerlemek istiyorsak, hele Atatürk’ün öngördüğü çağdaş, kısaca “çağdaş” uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak istiyorsak, tekdüze kuruluşlardan caymak, rekabeti, tecim hayatında olduğu şeklinde yarışmayı sağlayacak dinamik bir yöntem içinde çalışmanın yollarını bulmak zorundayız. (Türkiye’nin Kültür Sorunları)
  • Binaenaleyh Garplılaşma hareketinde averaj yol yoktur. (Türkiye’nin Kültür Sorunları)
  • Babil’i yıkarak Hammurabi sülalesine son verdi.İmparatorluğun Yakındoğu’ya(Mezopotamya’ya) ve deniz kıyısına yetişme politikasını saptadı. (Anadolu Kültür Tarihi)
  • ” Cesedimi yıka, gerektiği şeklinde!
    Beni göğsüne bastır ve
    Göğsünde tutarak
    Beni toprağa göm.”
    (Hattuşili’nin vasiyetinden) (Anadolu Kültür Tarihi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş