Eğitim

Uluslararası İlişkilere Giriş – Tayyar Arı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Uluslararası İlişkilere Giriş – Tayyar Arı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Uluslararası İlişkilere Giriş kimin eseri? Uluslararası İlişkilere Giriş kitabının yazarı kimdir? Uluslararası İlişkilere Giriş konusu ve anafikri nedir? Uluslararası İlişkilere Giriş kitabı ne konu alıyor? Uluslararası İlişkilere Giriş PDF indirme linki var mı? Uluslararası İlişkilere Giriş kitabının yazarı Tayyar Arı kimdir? İşte Uluslararası İlişkilere Giriş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Tayyar Arı

Yayın Evi: MKM Yayıncılık

İSBN: 9786055911169

Sayfa Sayısı: 328


Uluslararası İlişkilere Giriş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Uluslararası ilişkiler, günümüzde hepimizin günlük yaşamını direkt etkileyen ve zamanımızın mühim bir kısmını kendisiyle meşgul eden bir alan haline gelmiştir. Neredeyse bir günde seyrettiğimiz yada dinlediğimiz haberlerin üçte ikisi dış siyaset yada dünya sorunlarıyla ilgili. Bunların bazıları, Türkiye ile bir komşu ülke arasındaki ilişkilere ilişkin, bazıları, Türkiye ile ABD ya da Avrupa Birliği ülkeleriyle ilişkiler mevzusunda, bazıları ise bölgemizde ya da internasyonal alanda meydana gelen gelişmeler hakkında olabiliyor. Ancak pek çoğumuz ya bu mevzularda probleminin geri planını bilmediğimizden ya da pek takip etmediğimizden vakalarla ilgili meydana getirilen izahat ve analizlerden fazla doygunluk olmuyoruz. Oysa gelişmelerin bir çok geleceğe ilişkin kendi mesleğimizle ilgili doğru kararlar almamızı gerektirecek gelişmelerdir. Ekonomik ve mali problemler şeklinde görünen sorunların arkasında bir siyasal probleminin bulunduğunu ya da siyasal bir soruna yol açma ihtimalinin bulunduğunu fark etmeyiz.

Bu emek verme hem internasyonal ilişkilere merak duyan ve alt yapı eksikliği çekenler için iyi bir başlangıç kitabı hem de bilhassa Uluslararası İlişkilere Giriş dersleri için temel oluşturmayı amaçlayan bir kitaptır. Konular, fazla ayrıntıya girmeden ortaya konmaya çalışılmış ve fazla teknik terimler kullanmamaya itina gösterilmiştir. Çalışmanın ilk bölümünde kavramsal bir çerçeve sunulmuş, ikinci bölümde erkek oyuncular konusu ele alınmış, üçüncü bölümde dış politikayı belirleyen içsel ve dışsal faktörler çözümleme edilmiş, dördüncü bölümde devletin dış siyaset amaç ve araçları belirtilmiş, beşinci bölümde internasyonal ilişkilerin tarihsel süreci özetlenmeye çalışılmış, altıncı bölümde internasyonal örgütler konusu ana başlıklar halinde verilmiş, yedinci bölümde küresel ve bölgesel sorunlara işaret edilmiş, sekizinci bölümde ise Türkiye’nin dış siyaset sorunları ana hatlarıyla incelenmiştir.


Uluslararası İlişkilere Giriş Alıntıları – Sözleri

  • “Orta Asya ülkeleri arasındaki sınır problemi genel olarak, ülkeler içinde potansiyel bir çatışmanın tohumlarını atarak birleşmelerini önlemek ve böylece bölgenin daha kolay yönetilmesine olanak sağlamak için Ruslar tarafınca tadı şekilde çizilen sınırlardan meydana gelmektedir.”
  • “Acaba bir devlet için terörist olan ötekiler için özgürlük savaşçısı ya da ulusal kurtuluş savaşçısı olarak nitelenmeye devam edecek midir?”
  • “Türkiye’nin jeopolitik önemi, esas olarak petrol ve doğalgazdan oluşan dünya enerji kaynaklarının ortalama %70’inin bulunmuş olduğu Hazar ve Orta Doğu’ya komşu olmasından meydana gelmektedir. Söz konusu bölgedeki ortak etnik ve dini bağlarımız dolayısıyla Türkiye’ye dost ve kardeş ülkelerdir.”
  • “Orta Asya ve Kafkasya’da Sovyetler Birliği’nin yerine ondan bağımsızlığını kazanan ülkeler bulunmaktadır. Artık Balkanlarda Sovyetlerin güdümündeki Doğu Bloğu ülkeleri söz konusu değil. Bunların yerine Bosna-Hersek, Kosava, Makedonya ve Arnavutluk şeklinde Türkiye’nin dostu ülkeler içeriyor.”


Uluslararası İlişkilere Giriş İncelemesi – Kişisel Yorumlar


Uluslararası İlişkilere Giriş PDF indirme linki var mı?


Tayyar Arı – Uluslararası İlişkilere Giriş kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Uluslararası İlişkilere Giriş PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Tayyar Arı Kimdir?

1984’te bilimsel niteliği olan yaşamına başlamış olan Prof. Dr. ARI, 1991’de Yardımcı Doçent Doktor olarak öğretim üyVeliğine atanmış; 1996’da Doçentliğe, 2002’de ise Profesörlüğe yükseltilmiştir. Uluslararası konuşma ve saha araştırması amacıyla ABD, İran, Suriye, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, İsrail, Filistin, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Umman, Makedonya, Kosova, Yunanistan, Almanya, Fransa, İsviçre ve Azerbaycan’da bulunan Prof. Dr. Tayyar ARI’nın Türkiye’de ve yurtdışında okutulan birçok kitabı bulunmaktadır. Prof. Dr. Tayyar Arı, Uludağ Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir.


Tayyar Arı Kitapları – Eserleri

  • Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika
  • Geçmişten Günümüze Orta Doğu – Cilt 1
  • Uluslararası İlişkiler Teorileri
  • Uluslararası İlişkilere Giriş
  • Amerika’da Siyasal Yapı Lobiler ve Dış Politika
  • Geçmişten Günümüze Ortadoğu
  • Orta Asya ve Kafkasya
  • Irak, İran, ABD ve Petrol
  • Uluslararası İlişkilerde Postmodern Analizler- 1
  • Global Politika ve Cenup Asya
  • Geçmişten Günümüze Orta Doğu – Cilt 2
  • Postmodern Uluslararası İlişkiler Teorileri 2
  • Basra Körfezi’nde Güç Dengesi


Tayyar Arı Alıntıları – Sözleri

  • 1989’dan beri Keşmir’deki çatışmalarda ortalama 25.000 Keşmirli bağımsızlık yanlısı Müslümanın öldürülmüş olduğu ifade edilmektedir. (Global Politika ve Cenup Asya)
  • Türkiye’nin Batı’nın teşvikiyle oluşturulan 1955’teki Bağdat Paktı (CENTO) projesi içinde İngiltere ile beraber yer alması, Türkiye ile Orta Doğu ülkeleri içinde siyaset farklılığını daha da derinleştirmiştir. Bu nedenle Bağdat Paktı Menderes hükümeti tarafınca her ne kadar Türkiye’nin Orta Doğu’daki tesirini arttırma düşüncesiyle yapılmış bir girişimse de sonuçta Türkiye’nin Orta Doğu ülkelerinden birazcık daha uzaklaşmasına neden olan bir niteliğe dönüşmüştür. Bu sebeple bilhassa Mısır’ın etkisiyle öteki Arap ülkeleri ittifaka katılmadığı şeklinde bu girişimi İngiliz emperyalizminin yeni bir oyunu olarak değerlendirerek Türkiye’yi buna vasıta olmakla suçlamışlardır. Adnan Menderes de daha sonraki yıllarda bunun hata bulunduğunu, bu gelişmenin bölgedeki Batı karşıtı kampı güçlendirirken Türkiye’nin bölgede daha çok yalnızlaşmasına yol açtığını itiraf etmiştir.

    Türkiye Arap kamuoyunda bir tek Batı’nın çözüm önerilerine destek veren ve bu mevzuda onlarla ortaklaşa iş meydana getiren bir ülke olarak algılanmaya devam etmiş ve Batının jandarması olarak nitelendirilmekten kurtulamamıştır. (Geçmişten Günümüze Ortadoğu)
  • “Acaba bir devlet için terörist olan ötekiler için özgürlük savaşçısı ya da ulusal kurtuluş savaşçısı olarak nitelenmeye devam edecek midir?” (Uluslararası İlişkilere Giriş)
  • 1990’a gelindiğinde dünyadaki toplam nükleer silahların yüzde 97’sine haiz olan ABD ve SSCB’nin ellerindeki toplam nükleer patlayıcılıların miktarı 18,000 megatona ulaşmıştı. Oysa 2 ||. Dünya Savaşı’nda kullanılan tüm silahlar, Kore ve Vietnam savaşlarındaki silahlar da katılıdığında sadece 11 megatonu bulunmaktaydı ve bu kadarı bile 44 milyon insanoğlunun yaşamına mal olmuştu. (Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika)
  • Doların dünya ticaretinde kullanımının artması ise ABD’nin hiçbir şey üretmeden dolar basarak dünyadan mal ve hizmet almasını sağlamaktadır. (Geçmişten Günümüze Orta Doğu – Cilt 1)
  • Hindistan, Keşmir’de bulundurduğu 400 000 dolayındaki askeri 500 000’in üstüne çıkarırken Afganistan’daki Taliban güçleri tarafınca eğitildikleri iddia edilen 600 Keşmirli mücahidin sınırı geçtiğini iddia eden Hindistan’ın saldırısıyla başlamış olan çatışmalar daha fazlaca Kargil bölgesinde yoğunlaştığından bu çatışmalara Kargil Savaşı da denmektedir. (Global Politika ve Cenup Asya)
  • ABD, ilk olarak İngiltere ve Fransa’nın bölgeden çekilmesiyle ortaya çıkan güç boşluğunu doldurmayı, arkasından komünizmi çevrelemeyi, bölgede güç dengesinin sürdürülmesini sağlamayı, Hint Okyanusu’nun stratejik avantajlarından yararlanmayı, Batı’ya ve Japonya’ ya petrol sevkinin aksamasına engel olmayı, bölgeye yönelik önceleri Çin ondan sonra Sovyet tesirini sınırlamayı, bölgedeki Batı tipi demokrasilerin ve Batı’nın müttefiki olan ülkeleri korumayı amaçlamaktaydı. (Global Politika ve Cenup Asya)
  • “Orta Asya ve Kafkasya’da Sovyetler Birliği’nin yerine ondan bağımsızlığını kazanan ülkeler bulunmaktadır. Artık Balkanlarda Sovyetlerin güdümündeki Doğu Bloğu ülkeleri söz konusu değil. Bunların yerine Bosna-Hersek, Kosava, Makedonya ve Arnavutluk şeklinde Türkiye’nin dostu ülkeler içeriyor.” (Uluslararası İlişkilere Giriş)
  • Pakistan’ın Afganistan’daki Taliban güçlerini desteklemesi, 1998 Ekiminde Kur’an’ın hukuk sisteminde esas alınmasına ilişkin olarak parlamento tarafınca hükümete yetki verilmesi şeklinde gelişmelerin ABD-Pakistan ilişkilerinin negatif etkilerken Hindistan-ABD ilişkilerini pozitif etkileyebilecek gelişmeler olduğu kaydedilmektedir. Bunların yanında Pakistan’ın devamlı olarak Çin’den nükleer teknoloji almaya devam etmesi ABD ile ilişkilerini negatif etkileyen bir başka mühim gelişmedir. (Global Politika ve Cenup Asya)
  • “Orta Asya ülkeleri arasındaki sınır problemi genel olarak, ülkeler içinde potansiyel bir çatışmanın tohumlarını atarak birleşmelerini önlemek ve böylece bölgenin daha kolay yönetilmesine olanak sağlamak için Ruslar tarafınca tadı şekilde çizilen sınırlardan meydana gelmektedir.” (Uluslararası İlişkilere Giriş)
  • coğrafya bizlere ne yapmamızı emreden bir öge olmayıp tercihlerimizi oluşturmada yol göstericidir (Uluslararası İlişkiler Teorileri)
  • “Türkiye’nin jeopolitik önemi, esas olarak petrol ve doğalgazdan oluşan dünya enerji kaynaklarının ortalama %70’inin bulunmuş olduğu Hazar ve Orta Doğu’ya komşu olmasından meydana gelmektedir. Söz konusu bölgedeki ortak etnik ve dini bağlarımız dolayısıyla Türkiye’ye dost ve kardeş ülkelerdir.” (Uluslararası İlişkilere Giriş)
  • ”ABD ile Türkiye arasındaki ilk gerilim Irak’ın işgali sürerken Türkiye’nin Kuzey Irak’tan gelebilecek ihtimaller içinde riskleri önlemek suretiyle Irak’ın kuzeyine askeri güç sevk etme olasılığı üstüne belirmiş ve Amerikalı yetkililer buna karşı olduklarını açıklamışlardır. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucher, 23 Mart’ta Türkiye’nin Kuzey Irak’a insani amaçlarla girme niyetine ilişkin bir sual üstüne,
    ‘Bu tür şeyler, yanlış anlamalara neden olur. Biz açıkça belirttik, Kuzey Irak’a tek taraflı, koordine edilmemiş hareketleri desteklemiyoruz’ diyordu.”
    Evet Amerikalılar’ın Türkiye’den geçmesine müsade edilmedi.
    Tezkerenin meclisten geçmediğini işiten Barzani’nin aynı gece kutlama düzenleme etmiş olduğu söylenir.
    Nitekim, TBMM’de, AKP grubunda bulunan, aralarında üç bakanın da olduğu bazı milletvekillerinin, Erdoğan’a karşın tezkereye ret oyu verdiğini biliyoruz.
    İroni burada başlıyor.
    Devrin Türk Milliyetçileri ve Ulusalcıları duygusal ve etik nedenlerden dolayı tezkereye tamamen karşıydılar. Erdoğan yönetimini de tezkereyi istedikleri için eleştiriyorlardı.
    Tezkerenin reddi, söz konusu kesimde bayram sevincine niçin oldu. Ben de sevinmiştim.
    Ancak sonrasında, 4 Temmuz 2003’te, Kuzey Irak Süleymaniye’deki TSK binbaşısı ve 11 mensubu, Türkmen mihmandarlarıyla beraber, ABD askerleri ve Peşmerge tarafınca derdest edildi, başlarına çuval geçirildi. Bence önemlidir, 4 Temmuz hem de Amerikalılar’ın en önemli ulusal bayramıydı.
    İroni dedim ya, Amerikan postalına geçit vermek istemeyen milletvekilleri, Türk ordusu’nun ABD güçleriyle beraber Irak’a girip, Kuzey Irak’taki PKK kamplarına müdahale etmesini istemeyen milletvekilleriyle aynı paydada buluştular.
    15 Şubat 1999’da Öcalan Türkiye’ye getirilmiş, Osman Pamukoğlu şeklinde şahin generaller ve askerin gayretiyle Türkiye’deki PKK kamplarının, mevzilerinin neredeyse tamamı boşaltılmış, PKK’lılar Kuzey Irak, Suriye ve İran’a geçirme olmuştu. Hatırlayanlar vardır, terör 0 noktasına yaklaşmıştı.
    Tezkerenin reddedildiği 2003 yılından, Mart 2016’daki Hendek operasyonlarının sonuna kadar ülkece neler yaşadığımız malumdur.
    Amerikan işgali esnasında, Irak Kürtleri’nin tutumu, ABD’ye verdikleri destek ve yalnızca Şii grupların ABD ordusuna gerçek manada direnmiş olması hatrımdadır.
    Marx’ın şu sözü fazlaca alıntılanır:
    ”Tarihte ne olduysa öyleki olması gerektiği, başka türlü olamayacağı için öyleki olmuştur.”
    Sanki haklıdır da. Yine de ”ya diğeri türlü olsaydı” demekten kendini alamaz insan. Uluslararası ilişkiler alanında mesai meydana getiren, Türkiye ve dünyanın yakın siyasal tarihini okumaya çalışanlar, Marx’ın bu sözüne karşıcılık etmeye devam edeceklerdir. (Geçmişten Günümüze Ortadoğu)
  • Pakistan’da Ziya’ül-Hak, Nisan 1979’da Butto’nun idam edilmesinden sonrasında Ekim 1979’da seçimlerin sınırsız ertelendiğini açıklayarak siyasal partileri ve grevleri yasaklamış ve basına ağır sıkıdüzen getirmiştir. Ayrıca SSCB’nin Afganistan’a işgal etmesi üstüne ABD’nin ve İslam ülkelerinin sağlamış olduğu geniş çaplı askeri ve ekonomik yardımla yönetimini güçlendirme yoluna gitmiştir. (Global Politika ve Cenup Asya)
  • Keşmir’de çatışmaların başlamasında Pakistan ve Hindistan’daki iç siyasal istikrarsızlığın tesirini de göz ardı etmemek gerekir. Gerek Butto gerek Ziya içerdeki siyasal birliği sağlayabilmek için Keşmir sorununu kullanmışlardır. Bu durum Hindistan için de geçerlidir. Bu sebeple, Keşmir’de problem devam etmiş olduğu sürece her iki ülke de potansiyel bir düşman ile karşı karşıya bulunduklarını ileri sürerek hem içerde birliği sağlamakta hem de bu yolla kendi siyasal iktidarların korumaya iş yapmaktadır. (Global Politika ve Cenup Asya)
  • 1 Mart tezkeresinin meclisten geçebilmesi için yalnızca 3 kabul oyuna gerekseme vardı.
    ”Tezkere, en fazla 62 bin yabancı askeri personelin 6 ay süreyle Türkiye’de bulunmasını öngörüyordu. Yabancı kuvvetlerin hava unsurları 255 tayyare ve 65 helikopteri aşmayacak. Tezkereye bakılırsa, yabancı kuvvetlerin muharip unsurlarının, konuşlandıkları bölgelerden en kısa sürede Türkiye dışına varmaları sağlanacaktı.”
    Evet hepsi gerçekleşmedi. O dönem 13 yaşındaydım. Evdeki akşam yemeği sofrasında, mahallede, okulda bu meseleler gündemdeydi.
    Sevinçliydik. Golyat/tepegöz, komşumuz Irak’a bizim topraklarımızdan geçerek saldıramayacaktı. Devrin AKP hükümetinin ve başbakan Erdoğan’ın istediği gerçekleşmemiş, Türk tarihinde arzu ettikleri kırılma yaşanmamıştı. Neydi o kırılma?
    Müslüman bir ülkenin topraklarına Batılı işgalcilerle beraber girmek…
    Gerçi Afganistan’da Talibanlı teröristlere karşı NATO gücü içinde vazife almış olmamızı tarihsel kırılma olarak değerlendirenler çıkacaklardır. Ancak Türk askeri mensubu Talibanlı teröristlerle çatışmamıştır. Barış gücü olarak karargahında oturmuş ya da insani yardım görevlerinde bulunmuştu.
    Tezkere geçmedi diye sevinmiştik sevinmesine fakat sonrasında yaşananlar, ABD’nin Türkiye’ye fazlaca ağır bedeller ödeteceğinin kanıtıydı. (Geçmişten Günümüze Ortadoğu)
  • ”Türkiye üstünden Irak’a yönelik ikinci cephenin açılmasına izin verecek tezkerenin 1 Mart 2003’te Meclis’te lüzumlu çoğunluğu sağlayamaması ABD’de soğuk duş tesiri yapmıştı.”
    Neden soğuk duş tesiri yapmıştı? Bu sebeple tezkere mecliste görüşülmeden üç hafta ilkin kapalı bir oturumda 759 sayılı karar kabul edilmişti. Neydi 759 sayılı karar?
    ”Türkiye’deki askeri üs ve tesisler ile limanlarda lüzumlu yenileştirme, geliştirme, inşaat ve tevsi emekleri ile altyapı faaliyetlerinde bulunmak amacıyla ABD’ye mensup teknik ve askeri personelin 3 ay süreyle Türkiye’de bulunmasını, bununla ilgili lüzumlu düzenlemelerin hükümet tarafınca yapılmasını öngörmekteydi.”
    Yani Türk hükümeti ABD’ye, 1 Mart’ta oylanacak tezkerenin geçeceğini, üç hafta ilkin 6 Şubat 2003’teki gizli saklı oturumun neticesiyle bildirmişti. Karşılığında da TSK’ya ilişkin üslerin ve envanterin yenilenmesi, ordunun modernizasyonu gerçekleştirilecekti.
    Hatırlayanlar olacaktır, ABD’nin harp gemileri İskenderun limanı açıklarında bekliyorlardı, hatta 1 Mart’ın arefesinde Amerikan askerlerinin bir kısmı karaya çıkmış, İncirlik’e sex işçileri akın etmiş, İncirlik esnafı bayram havasında beklemekteydi. 22. dönem TBMM milletvekillerinin 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oyuyla tezkere geçmediğinde ise ABD yönetimi deyim yerindeyse dumura uğramıştı.
    Irak’ı işgali için Türkiye’yi kullanamayan ABD, İngiltere’deki hava üslerini, Suudi Arabistan’ı, Ürdün’ü kullanarak yoluna devam etti. Tezkerenin geçmemesinin neticesi ABD için ekonomik ve toplumsal faturayı bir nebze ağırlaştırdı.
    (Yalnızca tırnak işaretleri içindeki kısımlar kitabından) (Geçmişten Günümüze Ortadoğu)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş