Vitrin; bir mağaza ve dükkânın cephesinde yer alan ve mal teşhîrine yarayan camlı kısım, vitrin, içine bakılması istenen şeylerin konduğu sırçalı dolap manalarına kazanç. İşte vitrin kelimesi ile alakalı cümleler.
– Mağazaların sergenleri cıvıl cıvıldı. (E. Şafak)
– Dükkân sergenlerinden, bir karartma gecesinin mavi sarı ışıkları yansıyordu. (A. Ağaoğlu)
– Sergenin yan aynasında eşyayı izler gibi görünerek kendime de bakıyorum.
H. Karay)
– Bu mağazanın sergeni çok büyük olduğu için tam ürünleri bakabiliyoruz.
– Bir sergenin önünde aniden durdu. (A. H. Tanpınar)
– Sergeni arınmak için tam eşyaları aşağı indirdik.
– Sarışın bir kız, pastacının sergenine dikkatle bakıyordu. (P. Safa)
– Yeni kürk mantolar sergende sergilendi.
– Biz yeni bir vitrin yapmak için bir hafta süresince uğraştık.
– Birden, bir vitrin önünde, 18 yaşlarında iki delikanlının… (Y.
Sonsuzlar)
– Sergendeki beyaz gelinliğe bayıldım.
– Şu dükkânın sergenindeki mayonezli levrek… (A. H. Tanpınar)
– Mağazanın sergenindeki ürünlerde yüzde elli indirim vardı.
– Sergendeki ürünlerin çoğu güneşten bozarmışlar.
– Salonun bir köşesindeki tespih koleksiyonu sergenin önünde duruyor. (H. N. Zorlutuna
– Bu günlerde sergenlerde hiç iyi ürünler bakamıyorum.
– Mariça ön tarafa, Şark Sineması’na bakan büyük sergenin ardındaya oturup, sabah gazetelerini ezberlemeye başlamış, ihtiyar zenginlerin ve boşboğaz emeklilerin, yalnızlıktan çatlayan masalarını, el yordamı, âmâ yürüyüşü ve aşınmış fahişe tebessümmeleriyle, birer ikişer birbirine bağlıyor.
İlhan)
Düğüm ile alakalı cümleler
.
