Eğitim

Yok Bi’şey, Acımadı ki… – Filiz Ali Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yok Bi’şey, Acımadı ki… – Filiz Ali Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yok Bi’şey, Acımadı ki… kimin eseri? Yok Bi’şey, Acımadı ki… kitabının yazarı kimdir? Yok Bi’şey, Acımadı ki… konusu ve anafikri nedir? Yok Bi’şey, Acımadı ki… kitabı ne konu alıyor? Yok Bi’şey, Acımadı ki… PDF indirme linki var mı? Yok Bi’şey, Acımadı ki… kitabının yazarı Filiz Ali kimdir? İşte Yok Bi’şey, Acımadı ki… kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Filiz Ali

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750840838

Sayfa Sayısı: 352


Yok Bi’şey, Acımadı ki… Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sabahattin Ali’nin kızı, Cumhuriyet Türkiyesi’nin müzik ve kültür atılımının mühim öğrencilerinden Filiz Ali’nin yaşamöyküsü, 1940’lardan günümüze Türkiye’nin öyküsü aslına bakarsak.

Konservatuvar yılları, Amerika’da Türk bir genç kız olarak yaşadıkları, sonrasında Türkiye’nin en mühim sanat merkezi olan CRR’nin sanat yönetmenliği…

Tüm bunların arkasından yolun başındaki benzer biçimde bir müzik okulu kurma arzusuyla doğan AIMA (Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi) Filiz Ali’nin yaşamının her anı müzikle, çalışmayla, okumayla dolu.

Annesiyle ilişkilerini, anne olmaya dair duygularını ve asla bitmeyen öğretmenliğinin iç içe geçmiş olduğu ruh hallerini büyük bir içtenlikle -zaman vakit da özeleştiriyle anlatan- Filiz Ali’nin anıları Türkiye’nin bir dönemine tanıklık ederken kültür ve sanat dünyasının kazanımlarını ve kayıplarını anlamamızı da sağlıyor.

“Yok Bi’şey Acımadı ki…” Filiz Ali’nin neşeli üslubuyla yazıya döktüğü, okuyanı ara sıra hüzünlendirse de her şeye karşın yılmadan çalışan ve ayakta kalan bir kadının hikâyesi olarak yol gösterici bir metin. Aynı zamanda ümit verici.

“Elinizde tuttuğunuz bu kitapta üzüntü ve gözyaşı olmayacak. Hep güzel şeyler anlatacağım size. Doğanın, sanatın, müziğin, dostluğun, çocukların, gençlerin, hayatın güzelliklerini, tanıdığım ve örnek aldığım güzel insanları anlatacağım.

Dileğim, çocuklarıma, torunlarıma, öğrencilerime, okurlarıma güzel anılar bırakmak. O kadar.”


Yok Bi’şey, Acımadı ki… Alıntıları – Sözleri

  • Babamı on bir yaşlarındayken kaybettiğim,kızlı erkekli bir yatılı okulda büyüdüğüm ve annem de tekrar evlenmediği için hayatımda babamın yokluğu haricinde bir adamın eksikliğini asla hissetmedim. Ne var ki toplumsal yapının ve çevrenin kadının yalnızlığına bakışı baskıcı ve dayatmacıydı benim gençliğimde. Kadının özgür ve bağımsız olmaya çalışmasını kaldıramıyordu adam egemen cemiyet.
  • O her yerde,otobüste,ayaktayken bile kitap okurdu. Kitaba öylesine dalardı ki top patlasa duymazdı.
  • İnsanların ölmelerini naturel karşılamak mümkün de anıların yok edilmesine alışmak kolay değil.
  • “…ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz.”
  • “Senin cildin iyi kremler kullanarak güzelleşir, fakat benim kayıp senelerimin geri gelmesine imkan yok.”
  • Anılar oldukca taze gerçi fakat aradan geçen 20 senenin 200 yıl benzer biçimde uzun gelmesine yol açan iyimser yaklaşırsak ‘değişiklik’ , kötümser yaklaşırsak ‘yıkım’ inanılası değil.
  • Onların binlerce güzel anıyı barındıran evlerinin de yok olması sanki daha da acı.Bundan dolayı insanların ölmelerini naturel karşılamak mümkün de anıların yok edilmesine alışmak kolay değil.Yok olan evler değil yalnız, yaşam biçimi de yok olur.Üstelik oldukca değil, 20 yıl benzer biçimde kısa bir vakit süreci içinde .
  • Ev sahibimiz ölür ölmez varisleri evi yıkıp Yerine apartman diktiler naturel olarak. Komşumuz, bülent Ecevitin anası nazlı hanımın, teyzesi melahat hanım da yok. Onların binlerce güzel anıyı barındıran evlerinin de yok olması sanki daha da acı şu sebeple insanların ölmelerini naturel karşılamak mümkün de anıların yok edilmesine alışmak kolay değil. Yok olan evler değil yalnız, yaşam biçimi de yok olur üstelik oldukca değil 20 yıl benzer biçimde kısa bir vakit süreci içinde


Yok Bi’şey, Acımadı ki… İncelemesi – Kişisel Yorumlar


Yok Bi’şey, Acımadı ki… PDF indirme linki var mı?


Filiz Ali – Yok Bi’şey, Acımadı ki… kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Yok Bi’şey, Acımadı ki… PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Filiz Ali Kimdir?

Filiz Ali, 30 Eylül 1937 İstanbul doğumlu piyanist ve müzikbilimcidir. Gazeteci-yazar Sabahattin Ali’nin kız evladıdır.

Ankara Devlet Müzik Konservatuarı’nda piyano çalıştı. Ferhunde Erkin’in sınıfından 1958 senesinde mezun olan Ali, ABD’de müzik eğitimine devam etmek için Fulbright bursu kazanmıştır. Boston, Massachusetts’de David Barnett’le tahsil görmüş olduğu New England Conservatory of Music’te (Yeni İngiltere Müzik Konservatuarı) ve New York’taki Mannes College of Music’te (Mannes Müzik Koleji) Frank Sheridan’la çalıştı.

1962-1965 yılları aralığında Ankara Devlet Konservatuarı’nda piyano ve eşlik öğretmeni, 1965’ten 1972’ye kadar İstanbul Kent Operası ve İstanbul Devlet Operası’nda korrepititör, 1972 ile 1985 seneleri içinde ise Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda piyano ve eşlik öğretmenliği yapmış oldu. 1985-86 yıllarında Londra Üniversitesi’nin bünyesindeki Kings College’ın müzikoloji bölümünde yüksek lisansını tamamladı.

1987’de Mimar Sinan Üniversitesi’nin müzikoloji kısmına geçti. 1990-2005 yılları arasındaki Müzikoloji bölümünün başkanıydı. Ali, 1989-1992 yılları aralığında Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nun genel gösterim yönetmeni olarak da çalıştı.

TRT için 1962-1995 yılları aralığında müzik programları yapmış oldu ve Cumhuriyet, Özgürlük, Yeni Yüzyıl ve Radikal gazeteleri için müzik eleştirmenliği yapmış oldu. Milliyet gazetesine müzik yazıları yazmaktadır. Filiz Ali ek olarak, Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi’nin kurucusu ve 1998’den beri direktörüdür.

Balkan Müzik Forumu’nun bir üyesi, Uluslararası Müzik Konseyi ve Avrupa Müzik Konseyi’nin temsilcisi olan Ali müzik ve müzisyenler hakkında yedi kitabın yazarıdır.

Sabancı Üniversitesi’nde “Klasik müziğin büyük eserleri” ve “20. yüzyıl müziğinin büyük eserleri” derslerini vermektedir.

Eserleri

Sabahattin Ali (1979, Atilla Özkırımlı ile birlikte)

Müzik ve Müziğimizin Sorunları (1987)

Dünyadan ve Türkiye’den Müzisyen Portreleri (1994)

Filiz Hiç Üzülmesin… (1995)

Cemal Reşit Rey Unutulmaz Marşın Büyük Bestecisi (1996)

Ferhunde Erkin Tuşlar Arasında… (2000)

Elektronik Müziğin Öncüsü Bülent Arel (2002)

Mitos Diyarında Uygar Bir Müzik Odağı: Ayvalık’tan Bir Masterclass Öyküsü (2008)

Filiz Hiç Üzülmesin (Sabahattin Ali’nin Objektifinden, Kızı Filiz’in Bakış açısından Bir Yaşamöyküsü) (2011)

Ödülleri

Chevalier de L’Ordre des Arts et des Lettres Madalyası (1995 – Fransa Kültür Bakanlığı tarafınca)

Vehbi Koç Ödülü (2011)

43. İstanbul Müzik Festivali Onur Ödülü (2015)


Filiz Ali Kitapları – Eserleri

  • Filiz Hiç Üzülmesin
  • Yok Bi’şey, Acımadı ki…
  • Müzikli Geziler
  • Müzik ve Müziğimizin Sorunları
  • Müzisyen Portreleri
  • Elektronik Müziğin Öncüsü Bülent Arel


Filiz Ali Alıntıları – Sözleri

  • “Hiç vazgeçemediği bir alışkanlığı vardı: Cebinde daima bir kitap bulundurur, boş kaldığı anda okumaya dalardı.” (Filiz Hiç Üzülmesin)
  • Babamı on bir yaşlarındayken kaybettiğim,kızlı erkekli bir yatılı okulda büyüdüğüm ve annem de tekrar evlenmediği için hayatımda babamın yokluğu haricinde bir adamın eksikliğini asla hissetmedim. Ne var ki toplumsal yapının ve çevrenin kadının yalnızlığına bakışı baskıcı ve dayatmacıydı benim gençliğimde. Kadının özgür ve bağımsız olmaya çalışmasını kaldıramıyordu adam egemen cemiyet. (Yok Bi’şey, Acımadı ki…)
  • Sabahattin Ali’nin suçu ne idi? Sabahattin Ali kendi suçunu itiraf ediyor aslına bakarsak öldürülmeden bir yıl ilkin:
    “Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika’ya kavuk sallayan soysuzlar benzer biçimde olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da cefakeş milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri benzer biçimde kese doldurmadık, makam ardında koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmadık, han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Tüm kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız bu yurdun tüm yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanoğlunun derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: ‘Görüyor musun şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengi bizi bozuyor…’ Çalmadan, çırpmadan, bizlere ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalıydı. Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer! Bereket, zora katlanmasını bilen bu millet de namuslu.” (Filiz Hiç Üzülmesin)
  • Onların binlerce güzel anıyı barındıran evlerinin de yok olması sanki daha da acı.Bundan dolayı insanların ölmelerini naturel karşılamak mümkün de anıların yok edilmesine alışmak kolay değil.Yok olan evler değil yalnız, yaşam biçimi de yok olur.Üstelik oldukca değil, 20 yıl benzer biçimde kısa bir vakit süreci içinde . (Yok Bi’şey, Acımadı ki…)
  • Hiç vazgeçemediği bir alışkanlığı vardı: Cebinde daima bir kitap bulundurur, boş kalmış olduğu anda okumaya dalardı… (Filiz Hiç Üzülmesin)
  • Müzik, yerleşik yaşamayı seçmiş insan topluluklarının, beraberlik bilincini törpüleyen, cilalayan, birlikte yaşamı sürdürmenin sevincini paylaştıran bir cemiyet sanatıdır. (Müzik ve Müziğimizin Sorunları)
  • Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer!
    Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika’ya kavuk sallayan soysuzlar benzer biçimde olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık.
    O da kendi cefakeş milletimizdir.
    Çalmadan, çırpmadan, bizlere ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hattâ bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?
    Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer Bereket, zora katlanmasını bilen bu millet de namuslu. (Filiz Hiç Üzülmesin)
  • “.. çevresi çok genişti, her yere dalar çıkar, kafa dengi olsun olmasın herkesle ahbaplık kurar, kıyasıya tartışırdı. Bunu neden yapardı acaba? Herhalde huyu gereği böyle davranırdı. Bütün zekasına karşın yine de çocuksu, saf olduğu, insanların tümünü sevdiği, tümüne güvendiği, inandığı içindi belki de…” (Filiz Hiç Üzülmesin)
  • Türkiye’de ilk bilgili aile planlamasını uygulayanlar Ankaralı aydınlar olsa gerek ki, bizim dost grubu çoğunluk tek çocuklu ailelerden oluşuyor… (Filiz Hiç Üzülmesin)
  • “…ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz.” (Yok Bi’şey, Acımadı ki…)
  • Anılar oldukca taze gerçi fakat aradan geçen 20 senenin 200 yıl benzer biçimde uzun gelmesine yol açan iyimser yaklaşırsak ‘değişiklik’ , kötümser yaklaşırsak ‘yıkım’ inanılası değil. (Yok Bi’şey, Acımadı ki…)
  • O her yerde,otobüste,ayaktayken bile kitap okurdu. Kitaba öylesine dalardı ki top patlasa duymazdı. (Yok Bi’şey, Acımadı ki…)
  • İnsanların ölmelerini naturel karşılamak mümkün de anıların yok edilmesine alışmak kolay değil. (Yok Bi’şey, Acımadı ki…)
  • Bugün operayı, senfonik müziği, toplumumuza yabancı, zorla ithal edilmiş garabetler sayan anlayış, Amerika’yı tekrardan keşfetmek zorunda olanların anlayışıdır. Aynı bağlamda, buluşuna hiçbir katkıda bulunmadığımız buharlı makineler, uçaklar, telefon, radyo, TV benimsenirken, acaba niçin müziğe bu denli çetin ve sert şekilde karşı koymak zorundayız? (Müzik ve Müziğimizin Sorunları)
  • Evet, sanatı, müziği kurallara bağlamak olanaksız. Büyük sanatçılar kendi kurallarını kendileri yaratıyorlar, istediklerinde de kendi kurallarını bozabiliyorlar. Onların bu özgürlüklerine imrenmemek elde mi? (Müzikli Geziler)
  • “Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika’ya kavuk sallayan soysuzlar benzer biçimde olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da cefakeş milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarli kişileri benzer biçimde, kese doldurmadık, makam ardında koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmadık, han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Tüm kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız bu yurdun tüm yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanoğlunun derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: “Görüyor musun şu haini! Ílle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor..? Çalmadan, çırpmadan, bizlere ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalıydı. Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer! Bereket, zora katlanmasını bilen bu millet de namuslu.”
    Sabahattin Ali (Filiz Hiç Üzülmesin)
  • Yüzyılın başlarında doğup bir imparatorluğun çöküşüne ve Cumhuriyet’in kuruluşuna şahit olanlar erken olgunlaşmışlardır.. (Filiz Hiç Üzülmesin)
  • Bir gün kadrim bilinirse
    İsmim ağza alınırsa
    Yerim soran bulunursa
    Benim meskenim dağlardır.
    (1931) (Filiz Hiç Üzülmesin)
  • Mozart’ın son mektuplarından birine göz atalım. Libretisti Lorenzo da Ponte’ye İtalyanca olarak yazılmış: “Viyana, Eylül 1791. Sayın Dostum. Sizinle Londra’ya gelmeyi oldukca isterim. Kafam darmadağın, zorlukla düşünebiliyorum. Devamlı gözümün önünde o yabancının düşsel var. Requem’i bitirmem için baskı yapıyor. Bazen de yalvararak çalışmamı hızlandırmamı istiyor. Durmadan çalışıyorum, dinlenmek daha yorucu çalışmaktan. Sonumun yaklaştığının farkındayım ve korkmuyorum. Yeteneğimin semeresini görmeden sönüp gideceğim. Yaşamak ne güzeldi. Mesleğimin başlangıcı ümit vericiydi, fakat kaderi değişiklik yapmak ihtimaller içinde mı? Tanrı’nın istediği olacak, fakat daha ilkin ölüm şarkımı bitirmeliyim. Onu yarım bırakamam.” (Müzik ve Müziğimizin Sorunları)
  • Mozart’ın babasına, babasının Mozart’a yazdığı mektupları okudukça insanoğlunun yüreği sızlar. İnsanoğlunun, her çağda ve ülkede aynı kendini bilmezlikler, aynı küçük hesaplar, aynı ileriyi görememezlik kısır döngüsü içinde çırpınıp durduğu ve vakit geçse de “insanoğlunun” değişmediği gerçeği, beynimize dank eder.
    Genel çizginin dışına çıkma cüretini gösterenlere asla hoşgörüsü yoktur toplumun. O, derhal görüldüğü yerde ezilmelidir, ya da asla önemsenmemeli, kendi kendini yiyip bitirmesi sadist bir ilgiyle izlenmelidir. (Müzik ve Müziğimizin Sorunları)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş