Eğitim

Akdeniz – Fernand Braudel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Akdeniz – Fernand Braudel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Akdeniz kimin eseri? Akdeniz kitabının yazarı kimdir? Akdeniz konusu ve anafikri nedir? Akdeniz kitabı ne konu alıyor? Akdeniz PDF indirme linki var mı? Akdeniz kitabının yazarı Fernand Braudel kimdir? İşte Akdeniz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Fernand Braudel

Çevirmen: Aykut Derman

Çevirmen: Necati Erkurt

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753426251

Sayfa Sayısı: 288


Akdeniz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bir Metis klasiği olan Akdeniz, Fernand Braudel’in yönetiminde, okura Akdeniz tarih ve coğrafyasını okumanın zevkini tattırmak için hazırlanmış hususi bir edisyondur. Braudel’in yazıları haricinde uzman tarihçiler Roger Arnaldez, Maurice Aymard, Jean Gaudemet, Piergiorgio Solinas ve Georges Duby’nin katkılarını içeren kitabı geçmiş yıllarda “Mekân ve Tarih” ile “İnsanlar ve Miras” başlıkları altında iki ayrı cilt olarak yayımlamıştık; bu üçüncü basımda ikisini tek ciltte topladık. Akdeniz’i yeni kuşaklardan zevkle okuyacak okurlarımız bulunduğunu biliyoruz.


Akdeniz Alıntıları – Sözleri

  • Ancak tarih, tıpkı denizin suyla tuzu kaynaştırması benzer biçimde değişik ögelerin kaynaşmasını sağlar.
  • Daha dün, 1940’ta, taşıt sıkıntısı çeken Kuzey Afrika, göçebelerden yardım istedi. Develerinin iki yanında asılı devasa buğday çuvallarıyla göçebeler eski
    kervan yollarının izinden giden yeni yollar üstünde tekrardan boy gösterdiler. Hatta kuzeyde yaşayan yerliler ve Avrupalılar içinde birden bir tifüs salgınının baş göstermesine niçin oldular. Özetlemek gerekirse iki Akdeniz var: Bizimki ve Ötekilere ilişkin olan. Biri yaylacı, diğeri göçebe.
  • 1574 Ağustosunda Türkler Halk El-Uved limanını ve Tunus kalesini İspanyollardan geri aldıkları vakit da, Cenup’in göçebeleri tabya sepetlerinin
    koruma engellerinin yerlerini değiştirerek Hıristiyan kalelerinin düşmesini kolaylaştırırlar ve zaferden paylarını alırlar. Rastlantılar böylece yüzyılların ötesinden garip tekrarlara ışık meblağ.
  • Nedir bu Akdeniz? Binbir şeyin hepsi birden. Bir görünüm değil sayisiz manzaralar. Bir deniz degil, birbirini izleyen birçok deniz. Bir uygarlik değil birbiri üstüne yiğilmiş birçok uygarlik.
  • Geçmişin en iyi korunduğu yer dağdır
  • Bu boğazlar, geçitler, dağlar denize şekil verir, bağımsız bölümler meydana getirir; Karadeniz, Ege Denizi, uzun seneler Venediklilerin mülkü olan Adriyatik ve ondan oldukca daha büyük Tiren Denizi benzer biçimde. Denizin bir takım havza halinde
    böylece bölünmesine karalar, bunun ters baskısı benzer biçimde duran ayrı kıtalar halinde yanıt verir: Balkan Yarımadası, Anadolu, İtalya, İber Yarımadası, Kuzey Afrika.
  • “İçin için kaynayan bir jeolojik yapı”
  • Gerçekte Akdeniz bir biyolojik yetersizliğin tutsağıdır. Kıyı suları oldukca derindir; deniz canlılarının gelişip hızla çoğalmaları için lüzumlu sığ alanlardan yoksundur.
    …Oysa düzgüsel olarak Akdeniz’de balık çeşidi boldur fakat balık bolca değildir.
  • O şaşırtıcı ve hayret verici, garip görünüşlü, saplarında çiçekler açan, kaktüs, agave, aloes, frenk inciri benzer biçimde yabancı adlar taşıyan dikenli bitkiler; onları da ömründe
    görmemişti. Elbette, şundan dolayı bunlar Amerikalı’ydı. Yunanca okaliptüs adını taşıyan nefes yapraklı bu devasa ağaçlarla asla karşılaşmamıştı. Elbette, şundan dolayı bunlar da Avustralyalı’ydı. Serviler derseniz, Acem kökenli.Bunlar işin dekorla ilgili yanı. Ya besinler, sürpriz sürpriz üzerine: Peru’dan gelen
    domates, Hint kökenli patlıcan, Guyana biberi, Meksika mısırı, Arapların hediyesi pirinç; fasulyeden, patatesten, Çin dağlarından inip İran tabiyetine geçen şeftaliden, tütünden asla söz açmayalım.” Oysa tüm bunlar Akdeniz çevresinin malı olmuş. “
  • Eğer İÖ 5. yüzyılda yaşamış olan tarihin babası Herodotos bugün bir gezgin
    kafilesine katılıp geri gelseydi şaşkınlıktan şaşkınlığa düşerdi. Lucien Febvre şu şekilde yazar: “Onun Doğu Akdeniz gezisine şimdi çıktığını düşünüyorum. Şaşıp kalacağı ne kadar oldukca şey olurdu! Bu koyu yeşil yapraklı bodur ağaçların altın renkli meyvelerini, portakalları, limonları, mandalinaları ömründe
    gördüğünü hatırlamıyordu.Elbette, şundan dolayı bu tarz şeyleri Araplar Uzakdoğu’dan getirdiler.


Akdeniz İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Benim için deniz şehirleri daha uygar, daha özgür düşüncenin olduğu yerlerdir. Nitekim bunun örneklerini ve nedenlerini açık bir halde tarihte görebiliyoruz. fernand braudel in bu kitabında kıyı şeridinde yaşayan insanların sosyolojik yapısı gelişim gösterdiği alanlar ve geleceğe bıraktıkları hakkından hem ilgi çekici hem de merak uyandıran güzel bilgiler yer ediniyor. Severek okumuştum, yeniden okumak isteğindeyim. (okuyan.öğretmen)

“Geçmişte insanların yaşamı nasıldı” sorusu zihnimde devamlı bir merak unsuru olarak yer alır. Fırsat buldukça da bilimsel nitelikli bir üslupla okuru sıkmayan, örneklerle meramını özetleyebilen bu biçim kitapları okumaya çalışırım. Farklı tarihçilerin kaleminden çıkma, Akdeniz hakkında “güneş ve kum barındırmayan” öğretici bir kitap. (Erkan Demirci)


Akdeniz PDF indirme linki var mı?


Fernand Braudel – Akdeniz kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Akdeniz PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fernand Braudel Kimdir?

Meşhur Fransız tarihçi Braudel 1902’de Meuse’de dünyaya geldi. Sorbonne’un tarih bölümünden 1923’te mezun olduktan sonrasında Cezayir, Paris ve Brezilya’da dersler verdi. İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlara tutsak düştü ve 1945’e kadar Lübeck’te bir kampta tutuldu; II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası başlıklı doktora tezini bu tutsak kampında yazdı. Marc Bloch ve Lucien Febvre’ nin kurduğu Annales dergisinin gösterim kuruluna seçildiğinde, özgür bırakılalı hemen hemen bir yıl olmuştu. 1947’de tarihçiler içinde büyük sarsıntılar yaratan teziyle doktorasını alan Braudel Collège de France’da hocalık yapmış oldu ve 1962’de de Maison Sciences de l’Homme’un yöneticisi oldu. Diğer büyük eseri olan üç ciltlik Maddi Uygarlık, Ekonomi ve Kapitalizm’i 1979’da piyasaya çıkan yazar, 1985’te aramızdan ayrıldı.

Braudel’in gerek Annales’te gerekse başka dergilerde pek oldukca makalesi yayımlanmıştır. Yazarın öteki başlıca eserleri şunlardır: Histoire Economique et Sociale de la France (1976-82), Tarih Üstüne Yazılar (1992), L’Identité de la France (1986-7)


Fernand Braudel Kitapları – Eserleri

  • Kapitalizmin Kısa Tarihi
  • Uygarlıkların Grameri
  • Akdeniz
  • Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 1. Cilt
  • Bellek ve Akdeniz :Tarihöncesi ve Antikçağ
  • Tarih Üstüne Yazılar
  • Akdeniz Mekan ve Tarih
  • Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 2. Cilt
  • Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları
  • Medeniyet ve Kapitalizm
  • Maddi Uygarlık: Dünyanın Zamanı
  • Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları
  • Akdeniz, İnsanlar ve Miras
  • Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 3
  • A History of Civilizations


Fernand Braudel Alıntıları – Sözleri

  • Tüm dünyada, büyük tacirlerden oluşan bir grubun basit satıcılar kitlesinden açık halde ayrılıp göze çarptığı ve bu grubun bir taraftan oldukca minik olduğu, öteki taraftan da başka faaliyetleri içinde devamlı için uzun mesafeli ticaretle bağlantılı olduğu tesadüf değildir.
    Bu adamlar işleri kendi lehlerine çevirmenin bin bir yolunu biliyorlardı: Kredi manipülasyonu ve kârlı para oyunları, iyi ve fena paraların yerine gore kullanılması: “iyi” gümüş yada altın paraların Sermaye yığmak için büyük iş­lemlerde, “kötü” bakır paraların ise en düşük maaşlarda ve günlük ücretlerde, başka bir deyişle Emek karşılığı olarak kullanılması. Üstün bir informasyon, zekâ ve kültüre sahiptiler. (Medeniyet ve Kapitalizm)
  • Japonya, bizim alışılmış ölçülerimize gore, fazla dindar değildir, öte dünyayla fazla meşgul olmaz, bu mevzularda Hind’in zıddındadır. Onu esas yönlendiren, belli bir cemiyet, eğitim, onur ve o şekilde söylenmesinde hiçbir sakınca olmadığı suretiyle bir uygarlık (kendi uygarlığı) kaide bütünüdür. (Uygarlıkların Grameri)
  • Kırılgan uygarlıkların tepesinde asılı duran dağlı insanlarla beraber, bir öteki kalıcı tehlikede bu göçebe halklardır. Akdeniz civarındaki her muzaffer uygarlık, dağlıyı yada göçebeyi kullanmanın ve zaptetmenin, her ikisiyle de dolambaçlı yollardan ilişki kurmanın, hatta her ikisini de belli uzaklıkta tutmanın bir biçimi olarak tanımlanacaktır mecburi olarak. (Bellek ve Akdeniz :Tarihöncesi ve Antikçağ)
  • Akdeniz rengârenk bir mozaiktir. İşte bu yüzden, üstünden bu kadar yüzyıl geçtikten sonrasında birçok anıtın, eskinin gelgitlerini işaret eden bu sınır taşlarının kutsallığına yapılmış olan saygısızlıklara hoşgörüyle bakabiliriz: Ayasofya’nın dört bir yanında yüksek minareler nöbet meblağ; Palermo’daki San Giovanni Degli Eremiti manastırı, eski bir caminin kırmızı ya da kırmızımsı kubbeleri arasına yerleşmiştir; Kurtuba’da, dünyanın en güzel camisinin kemerlerden ve sütunlardan oluşan ormanının ortasında, Şarlken’in buyruğuyla yapılmış sempatik, minik, gotik Santa Cruz Kilisesi yer alır. (Akdeniz Mekan ve Tarih)
  • “Tek bir Tanrı, tek bir inanç, tek bir cemaat; Müslümanlar için gerçek birlik işte budur. İman, meşhur bir hadise gore, Tanrı’ya, meleklere, Kitaplar’a, Gönderilenler’e, Ahiret Günü’ne, iyi ya da fena evvelde belirlenmiş olan şeylere inanmaktır. O şekilde görülüyor ki, bu şekilde bir inançta, tek Tanrı’ya inanan her insanın birleşmesi gerekirdi.” (Akdeniz, İnsanlar ve Miras)
  • Herşeyden ilkin, 1590’ların ötesinde Sicilya’daki fena hasatlar ve açlıklar. Hiç şüphe yoktur ki 1591’de adada kıtlık kol gezmektedir. Duyulmamış fiyatlar söz mevzusudur, buğday Palermo’da 70 tari 1O’a satılmaktadır: Heryerde si trovanno le persone morte nelle strade per la fame. Bunun sebebi, o dönemin insanlarına gore hem fazla kullanım, hem de fena hasattır. Buğdayın salme’si sonunda 40 eküye çıkmıştır ki, bu şekilde bir fiyat bulunduğunu kimse hatırlamamaktadır. Altın fiyatına, dönemin diliyle a peso di sangre buğday satılacak zenginler bulunmuştur. Cari fiyatın altından buğday satışı icra eden Palermo ve Messina korkulu bir halde borçlanmışlardır, Messina’nın borcu 100.000 dükayı geçmektedir (Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 1. Cilt)
  • “İtalya, yazgısının anlamını burada bulur: Denizin orta ekseni odur ve kim ne derse desin, İtalya devamlı bir yüzüyle Batı’ya, bir yüzüyle de Doğu’ya dönüktür. Zenginliğini uzun vakit buradan sağlamamış mıdır? Tüm Akdeniz’e egemen olma olanağı organik olarak ona verilmiştir; o da doğallıkla bunu düşlemiştir.” (Akdeniz Mekan ve Tarih)
  • Sultana karşı oldukça serbesttirler(Sultan kendine eşit kişiler içinde birinciden başka bir şey değildir). (Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 2. Cilt)
  • Hususi evlerdeki banyo odaları uzun vakit dayanacaklardır.Ama banyo yavaş yavaş bir temizlik adeti olmaktan çıkarak tedavi edici bir şey olarak görülecektir. (Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları)
  • Artan üretim potansiyeli, belirli büyük ülkelerin hepsinin değil doğal insanlarının şimdi kıtlık ve zahmet merhalesinin ötesine geçtikleri ve gündelik geçimlerini güvence altına almada ciddi güçlük içinde olmadıkları gerçeği, dev ve çoğunlukla oldukca uluslu şirketlerin mantar benzer biçimde büyümesi tüm bu dönüşümler her şeye gücü yeten piyasanın, müşterinin ve piyasa ekonomisinin eski düzenini tersine çevirdi. Piyasa kanunları, oldukca etkili reklamlarıyla talebi etkileyebilen ve tutarları diledikleri benzer biçimde belirleyebilen dev firmalar için artık geçerli değildir. (Medeniyet ve Kapitalizm)
  • Açıkçası, onun dışındaki asla kimse, tarihin komşu cemiyet­sal bilimlerle çatışma ve uyumlarının arasındaki yolumuzu saptamaya yeterli olamazdı. Mesleğimiz ve etkinliği konusun­daki özgüven duygusunu bizlere ondan daha iyi kimse veremezdi. Makalelerinden birinin başlığı «Yaşasın Tarih» idi; güzel bir başlık ve bir program. Tarih onun için asla kısır bir allamelik, bir cins sanat için sanat, kendi kendine kafi bir allamelik olmamıştır. Tarih ona devamlı, bir tek biz tarihçilerin kullanmasını bildiğimiz ve o olmasaydı ne geçmiş yada şimdik vakit toplumlarının, ne de bireylerin yaşamın edasına ve sıcaklığına haiz olabilecekleri şu kıymetli, ince ve karmaşık koordinattan -zaman- hareketle, insanoğlunun yada toplumsalın bir açıklaması olarak gözükmüştür. Lucien Febvre’in bütünler, insanoğlunun her cepheden görülen toplam zamanı karşısında tamamen duyarlı kalmayı sürdürür­ken, tarihin yeni yeni olanaklarını berrak bir halde kav­ramışken, hem de bir hümanistin incelmiş kültürüyle, her kişinin zihinsel macerasında hususi ve yegane olan şeyi his­setme ve ifade etme kabiliyetini de korumuş olması, Fransız ta­rihçiliği için asla kuşkusuz bir lütuf olmuştur. (Tarih Üstüne Yazılar)
  • “Osmanlı sultanlarının göçebe Türkmen kabilelerini Balkanlar’a aktarıp orada yerleştirilmeleri mevzusundaki gayretlerine rağmen, Rumeli’deki Türk toplulukları imparatorluklarının toprak kaybetmesi esnasında hiçbir direnç göstermedi.” (Akdeniz, İnsanlar ve Miras)
  • Gerçekten de endüstri öncesi ekonomide bana gore en mühim unsur sınırı olan ve minik hareketlenmelerle hemen hemen başlangıç aşamasında fakat katı özellikleri, durgunlukları ve ağırlık noktalarıyla canlı ve kuvvetli bir iktisat ile çağdaş bir büyümenin beraber görülmesidir. Bir yanda köylerinde neredeyse özellik içinde ve kendi gereksinimlerini kendileri karşılayarak yaşayan köylüler; diğer yanda yayılan, yavaş yavaş üreten, içinde yaşadığımız dünyayı belirlemeye başlamış olan bir pazar ekonomisi ve gelişmekte olan bir kapitalizm. (Kapitalizmin Kısa Tarihi)
  • Büyük felaketler devamlı gerçek devrimlere yol açmazlar, fakat onları haber verirler ve devamlı da dünyanın düşünülmesine yada daha doğrusu tekrardan düşünülmesine bir imkân sunarlar. (Tarih Üstüne Yazılar)
  • Eğer İÖ 5. yüzyılda yaşamış olan tarihin babası Herodotos bugün bir gezgin
    kafilesine katılıp geri gelseydi şaşkınlıktan şaşkınlığa düşerdi. Lucien Febvre şu şekilde yazar: “Onun Doğu Akdeniz gezisine şimdi çıktığını düşünüyorum. Şaşıp kalacağı ne kadar oldukca şey olurdu! Bu koyu yeşil yapraklı bodur ağaçların altın renkli meyvelerini, portakalları, limonları, mandalinaları ömründe
    gördüğünü hatırlamıyordu.Elbette, şundan dolayı bu tarz şeyleri Araplar Uzakdoğu’dan getirdiler. (Akdeniz)
  • Doğu ile Batı, Germaine Tillion’un terimiyle
    “birbirlerini tamamlayan düşmanlardır.” (Akdeniz Mekan ve Tarih)
  • Dünyanın geri kalanı, tıpkı Avrupa benzer biçimde, yüzyıllardır üretim yapma gereklilikleri, mübadele zorunlukları, paranın acelecilikleri tarafınca işlenmiştir. Bu bileşimlerin ortasında, belli bir kapitalizmi haber veren yada gerçekleştiren bazı işaretleri aramak saçma mıdır? Deleuze ve Guatteri benzer biçimde “kapitalizmin hiçbir toplum biçiminin, belli bir tarzda olmak üzere, yakasım bırakmadığı”nı istekle söyleyeceğim, en azından kavradığım biçimi ile kapitalizmin. Ama kıvırtmadan kabul edelim ki, inşa Avrupa’da başarıya ulaşmış, Japonya’da taslağı ortaya çıkmış, adeta tüm öteki yerlerde başarısız olmuştur (istisnalar kuralı teyid ederler), fakat buralarda tamamlanamadığını söylemek daha iyi olacaktır.
    Bunun iki büyük açıklaması vardır, bunlardan biri ekonomik ve mekânsal, diğeri de siyasal ve toplumsaldır. Bu açıklamaların sadece taslağı çizilebilir. Ama Avrupalı ve Avrupalı olmayan tarihçiler tarafınca iyi planlanmamış ve kafi seviyede toplanmamış veriler çerçevesinde yürütülecek, böylesine bir araştırma ne kadar yetersiz ve sonuçta negatif olursa olsun, bu araştırma aşikâr başarısızlıkları, kapitalizm hakkında hem bütünsel problem olarak, hem de Avrupa’nın hususi problemi olarak tanıklıklar getirmektedir. (Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları)
  • Bir XVIII. yüzyıl nüfus bilimcisi ” uyuz , kellik ve pislikten meydana gelen tüm deri hastalıkları , eskiden çamaşır kullanılmadığından oldukca sık ortaya çıkardı” diye belirtmektedir. (Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları)
  • Bir tüccar devamlı alıcılar,mal sağlayıcıları,borçlular ve alacaklılarla ilişki halindedir.Bu ajanların ikamet yerlerini bir haritaya aktarırsınız bütünü bizzat tüccarın hayatına hükmeden bir mekan resmi olacaktır. (Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları)
  • Sosyal bilimlerin hepsinin tek ve aynı manzarayla ilgilendiğini varsayalım : İnsanın geçmiş , şimdiki ve gelecek eylemlerinin manzarası. Bu manzaranın bir de üstelik tutarlı bulunduğunu – doğal olarak ki bunu kanıtlamak gerekecektir – varsayalım. Bu görünüm karşısında , ne kadar toplumsal bilim var ise o denli gözlem noktası olacak ve bunlar kendilerine özgü bakış açıları , değişik perspektif krokileri , değişik renk ve kronikleriyle mevzuya yaklaşacaklardır. Her birinin kesip almış olduğu görünüm parçası ne yazık ki birbiriyle bitiştirilir cinsten olmayıp tek bir bütünsel fotoğraf içeren bir yapboz parçaları benzer biçimde olan ve sadece bu evvelde oluşturulmuş görüntünün işlevinde kıymeti olan unsurlar benzer biçimde birbirlerini çağrı etmemektedirler. İnsan her seferinde , bir gözlem noktasından diğerine değişik gözükmektedir ve böylece tanınan her kesim , gözlemci davranışlarında ölçülü olsa bile – çoğunlukla öyledir – manzaranın bütününe teşmil edilmektedir. Bu arada gözlemcinin kendi açıklamaları onu oldukca uzaklara götürmektedir. İktisatçı ekonomik yapıları ayırmakta ve onları çevreleyen , taşıyan , zorlayan ekonomik olmayan yapıları tahmin etmektedir. Bundan daha zararsız ve görünüşte daha meşru bir şey olması imkansız. Ama ayrıca o da yap-bozu kendine gore tekrardan yapmıştır. Her şeyi yalnızca kendi kıstasları ile denetlediğini ve hatta açıkladığını iddia eden nüfusbilim de değişik davranmamaktadır. Onun da kendine özgü yararlı testleri vardır ; bunlar ona insanı bütünselliği içinde canlandırması için yada en azından bütünsel veyahut esas insan olarak kavradığı insanı sunması için kafi olmaktadır. Sosyolog , tarihçi , coğrafyacı , psikolog, etnograf bir çok vakit daha da saftırlar : Her toplumsal bilim , o şekilde olmayı kendine yasaklıyor olsa bile emperyalisttir ; neticelerini insanoğlunun bütünsel bir kavranışı olarak sunma eğilimindedir. (Tarih Üstüne Yazılar)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş