Eğitim

Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? – Paul Veyne Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? – Paul Veyne Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? kimin eseri? Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? kitabının yazarı kimdir? Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? konusu ve anafikri nedir? Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? kitabı ne konu alıyor? Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? PDF indirme linki var mı? Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? kitabının yazarı Paul Veyne kimdir? İşte Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Paul Veyne

Çevirmen: Mehmet Alkan

Yayın Evi: Alfa Yayıncılık

İSBN: 9786051713243

Sayfa Sayısı: 256


Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yunanlar mitlerine inanmışlar mıydı? Yunanların, bizlere aklı özetleyen bu bilge ataların, titanlara, kikloplara, kahramanlara inanmaları mümkün mü? Varsayalım ki Minator’u şairlerin uydurması olarak düşündüler, peki Theseus’un varlığından da kuşku ettiler mi? Veyne, bu sorular çerçevesinde hakikatin konumuna dair etkisi altına alan bir soruşturmaya girişiyor. Mitlerin doğasını, onların kabul ediliş şekillerini, doğru kabul edilmeleri için ihtiyaç duyulan ölçütleri inceliyor. Süregelen bu anlatıların tarihle olan bağlarını sorguluyor.

“Paul Veyne’in araştırmanın ne demek bulunduğunu bilen gerçek bir tarihçi olduğu doğru, fakat bununla birlikte doğru ile yanlış arasındaki oyunların tarihinin oluşturulması istendiği süre girilen labirenti de biliyor. Bugün, hakikatin zamanı hakkında sorular sormak, tüm fikir için geçerli olan bu şekilde bir tehlikeyle yüzleşmeyi kabul etmek oldukça ender rastlanan bir durum.”

-Michel Foucaul-


Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? Alıntıları – Sözleri

  • Hıristiyanlar asla kimsenin artık inanmadığı mitolojik tanrıları yerle bir ettikleri halde, mitolojik kahramanlar hakkında hiçbir şey söylememişlerdir, şundan dolayı Aristoteles, Polybios ve Lucretius da dahil olmak suretiyle hepimiz şeklinde bunlara inanıyorlardı.
  • “Kendi kendini başkalarının kendini göreceği şeklinde görüyor: Zira kafasından geçen tüm şeylere ilk inanacak şahıs kendisidir.”
  • “Öldüğümüzde gökteki yıldızlar şeklinde olacağımız söyleniyor.”
  • “Hakikatin öğrenilmesi kaba ilişkilerin tersidir.”
  • “Gerçek ve hakiki beraberlik
    ideallerimize acı verir.”
  • “Hareket kabiliyeti olmayan bir inanç samimi olabilir mi?”
  • “İnsanlar her şeyi kendince kendi deneyimlerine gore yargılamak istemişlerdir. İnsanı muhteşem ile günün gerçekliğini karşılaştırmaya iten ve başka inanç biçimlerine geçiren şey tamamen bu güncel vakalar ilkesidir.”
  • “En azca tarih kültürüne haiz birisi başlığı bir kere okuyunca, derhal: “Elbette ki kendi mitlerine inanıyorlardı!” diyecektir.”
  • “Gerçekliğin bir anlamı yoktur ek olarak geçmiş ya da uzak olanın güncel ve yakın olana benzermiş şeklinde tasarlanması da gerekmiyor.”
  • “Bir hakikatin olmadığının hakikat bulunduğunu” söylemek bir çelişkidir.”
  • “Zira kültürler birbirlerini izler; sadece birbirlerine benzemezler. İnsanlar, hakikati kucaklarında bulmaz: Tarihlerini yaptıkları şeklinde onu da kendileri yapar…”
  • Zira çıkar ve para en dürüst vicdanı bile yoldan çıkarabilir.
  • …halkla bilginlerin arasındaki fark, halkın miti sadeleştirememesinden ibaretti.
  • “İyi ve doğrunun haklı davasına coşkuyla sahiplenen birisini, bilgiçlik taslamadan söyledikleri harfi harfine doğru değil diye kınayabilir miyiz?”
  • “Yalancının yalan söylemekten çıkarının olmadığı yerde yalan yoktur…”


Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Paul Veyne, akıl ile mitin karşıtlığında kazanan olmadığını, doğru ile yanlışın bizim üretimimiz bulunduğunu, ve “iyisiyle kötüsüyle” hepsinin günümüz toplumsal kültürünü oluşturduğunu söylüyor. Bu kültür (yaşadığımız çağdaki bizim kültürümüz; çağ hangisi olursa olsun, biz kim olursak olalım) bizlere gore “her zaman hakikatin üzerine kurulmuştur, yanlış şeyleri dışlamıştır”. Ancak bu kitapta da anlatıldığı suretiyle, bu söylem doğru olsaydı, yaşamış tüm toplumlar hakikati yaşamış sayılırdı ve geçmiş, hiçbir süre yanlış olmazdı. Hâlbuki toplumun doğruları (Veyne’e gore bilim dahil) hep değişken olmuştur. Demek ki toplumun hakikati, ve dolayısıyla bu hakikatin bireylerdeki tezahürü, devamlı bir sanrıdan ibarettir.
Veyne bunu anlatmak için bizlere tarih yazımından bahsediyor (bilhassa Yunanlarınkinden):
Antik Çağ tarihçisinin mitleri hakikatlere, ikinci el kaynakları birincilere karıştırması o günün şartlarına gore doğaldır, olması gerekendir. Günümüzde ise anlayış bunun tersi, ki bu da günümüzün organik olanıdır. Bu yüzden mesela İlyada ya da Oğuz Kağan Destanı önemsiz ya da duygusal yaratı, şu demek oluyor ki roman sayılmaz; onlar tarih kitabıdır. Yani tarihsel hakikatin gelenekleşmiş, kültüre işlemiş hâlinin anlatımıdır.
“Düşünceler tarihi gerçekten de hakikat konusundaki felsefi düşünce tarihselleştirildiği zaman başlar.” diyor Veyne.
Bu tarihsel hakikatleri binyıllardır değişik uzmanlar değişik şekilde yorumlamıştır. Bazıları mitleri tamamen reddetmiş, “İsa da, Theseus da, Akhilleus da yaşamamıştır” demiştir. Diğerleri bu karakterler yaşamıştır fakat dinsel yönleri insan uydurmasıdır der (mesela Theseus yaşamış bir kraldır fakat Tanrı’nın oğlu değildir). Üçüncü grup ise onların tarihini dinsel olarak da gerçek kabul etmiştir.
Veyne, tarihçiyi ne derse desin, toplumu ne hissederse hissetsin haklı ve geçerli kabul etmek zorunda olduğumuzu söyler; şundan dolayı doğru diye bir şey aslına bakarsan yoktur, o zaman insanların yaşam yorumu olduğu şeklinde kabul edilmelidir, zira insanoğlu hayatlarını o yaşam yorumuna gore yaşarlar, bir kültürü oluşturmak ve yaşamaktan daha geçerli meydana getiren ne olabilir ki?..
“Yunanlar kendi mitlerine hem inanmışlardı, hem inanmamışlardı. Aynı bir çocuğun hem Noel Baba’nın hediye getirdiğini düşünüp, hem de o hediyeyi ailesinin bıraktığını bilmesi gibi.”
İnsanın toplumun hakikatine ve sistemine boyun eğmesinin sebebi ise Veyne’e gore, sürü içinde kişinin çoğula boyun eğip uyum sağlamak güdüsüdür.
Şimdi zekamın yettiği kadar anladığım bu kitabın (şundan dolayı Ivan Illich ve Foucault seçimi karmaşa bir yazım seçimi var) bizlere verdiği mesajın bir kısmını kabul edip, bir kısmını niçin etmediğimi açıklayabilirim:
“İnsan bilgilendikçe fikirlerinde bir yumuşama meydana gelir” diyen İlber Ortaylı haklı. Sarsılmaz bir hakikat, bir doğru-yanlış, iyi-fena yoktur. İnsan (ve onun toplumu), her şeyin ölçüsüdür. Böylece Homeros Troya Savaşı’nı ve Tanrıları anlatıyorsa, o cenk olması gerektiği kadar olmuştur, o Tanrılar olması gerektiği kadar vardır, hepsi görevini yerine getirmiştir. Günümüz Tanrısı da aynı şekilde toplumsal görevini yerine getirmektedir; bu yüzden Veyne ateist bile olsa, inançlılara “Tanrı olmadığı hakikatinin” anlatılmasını saçmalık olarak görür. Herkes bilse ne olacak ki? Sen kendin ne kadarını biliyorsun ki?..
Diğer taraftan ben Veyne’in aksine, en azından bilim, sanat ve felsefe üçlüsünün hakikatinin, insanlığı toplumu aşacak noktaya götürmesi imkânını savunuyorum. Yani cemiyet hakikati bunlara gore şekillendiğinde, insan var olsa da, olmasa da, değişik bir yapıya da bürünse, beraber yaşamı sürdürmenin daha sağduyulu bir hâlini keşfettiğini iddia edeceğim. En azından kendi uydurmuş olduğu sisteme ve geleneğe uyumlu bir halde hayatta kalmaktansa yok olmayı tercih edecek bir ırk bilincine de razıyım. O zaman Veyne’in insan kültürüne ve zekâsına haklı olarak çekmiş olduğu sınırı aşmış, ve gerçek insanlığa adım atmış olabileceğiz. (Amo Rise)


Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? PDF indirme linki var mı?


Paul Veyne – Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı? PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Paul Veyne Kimdir?

Antik çağ Roma zamanı uzmanı. Ecole Normale’de okurken Fransız Komünist Partisi’ne yazıldıysa da 1956’da Macaristan Ayaklanması üstüne partiden ayrıldı. Antikçağ tarihinde, bilhassa fikir ve inanç tarihinde uzmanlaştı. Örneksiz emek harcamaları dolayısıyla 1975’te Collège de France’ta Roma Tarihi kürsüsüne profesör olarak seçildi. Burada felsefeci Michel Foucault ile işbirliğine girdi, Cinselliğin Tarihi’ne katkıda bulunmuş oldu.


Paul Veyne Kitapları – Eserleri

  • Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?
  • Foucault Düşüncesi Kişiliği
  • Tarih Nasıl Yazılır?


Paul Veyne Alıntıları – Sözleri

  • Kendinde şeye yalnızca fenomen olarak erişebiliriz, şundan dolayı kendinde şeyi içine girmiş olduğu söylemden ayıramayız. (Foucault Düşüncesi Kişiliği)
  • “…zira “insanoğlunun merakının tek amacı tabiat yasalarının ve güçlerinin incelenmesi değildir; bu merak dünyanın temaşasıyla, onun bugünkü yapısını ve geçirmiş olduğu altüst oluşları bilmek arzusuyla oldukca daha kolay tahrik olur.” (Tarih Nasıl Yazılır?)
  • “Öldüğümüzde gökteki yıldızlar şeklinde olacağımız söyleniyor.” (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)
  • Her devrin insanları, akvaryumlar şeklinde, söylemlerin içine kapanmışlardır. Bu akvaryumların ne işe yaradığını bilmedikleri şeklinde, akvaryum olup olmadığını da bilmezler. Sahte genellikler ve söylemler süre içinde değişirken, bu söylemler kendi dönemlerinde doğru kabul edilir. O şekilde ki hakikat, hakikatı anlatmaya, doğru olduğu kabul edilen ve bir yüzyıl sonrasında alay edilecek şeye uygun konuşmaya indirgenir. (Foucault Düşüncesi Kişiliği)
  • “Kendi kendini başkalarının kendini göreceği şeklinde görüyor: Zira kafasından geçen tüm şeylere ilk inanacak şahıs kendisidir.” (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)
  • “Gerçekliğin bir anlamı yoktur ek olarak geçmiş ya da uzak olanın güncel ve yakın olana benzermiş şeklinde tasarlanması da gerekmiyor.” (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)
  • Jean-Maria Schaeffer’in söylediği şeklinde, informasyon mekansal-zamansal iki gerçeklik arasındaki etkileşimdir. Bilgi, göksel bir ayna değil, ampirik bir süreçtir. Kendinde şeyler, onları kendi imgelerine gore şekillendiren “söylemlerimizden” kurtulduğunda, bu kendinde şeyler sadece insani olmanın ötesine geçen bir zeka tarafınca erişilir olur. Alexandre Koyre’ye kulak verirsek, insan hakikat fikrini kavrayabilir fakat muhtemelen hakikatin kendisine erişemez. (Foucault Düşüncesi Kişiliği)
  • Bu nesnenin biçimsiz konturları, anlamlı bir şeye denk düşmez ve vaktiyle giyindikleri bolca ve asil elbiseyi dolduramazlar; bu nesne daha oldukca tarihin tesadüfleri sonucunda zikzak şeklinde çizilmiş ulusların tarihsel sınırlarını akla getirir, organik sınırları değil. (Foucault Düşüncesi Kişiliği)
  • Hata, hakikatten oldukca değişik değildir. Hata, deneyimin çürüttüğü bir hipotezden başka bir şey değildir; rasyonel kesinlik yoktur. (Foucault Düşüncesi Kişiliği)
  • “Hareket kabiliyeti olmayan bir inanç samimi olabilir mi?” (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)
  • Dingin, oldukca okumuş ve derin bir eleştiri, büyük harflerle İktidar ya da Aşk genellemelerinin hakikatinden kuşkuya düşürür. (Foucault Düşüncesi Kişiliği)
  • Çokluk, ”bir”in noksan ifadesidir. (Foucault Düşüncesi Kişiliği)
  • “Tarihçiler, aktörü insan olan gerçek vakalar anlatırlar; tarih gerçek bir romandır.” (Tarih Nasıl Yazılır?)
  • Hayat insanla beraber yerini asla tamamen bulamamış bir canlıya, dolanmaya ve (sonsuzca) aldanmaya mahkum canlıya varır. (Foucault Düşüncesi Kişiliği)
  • “Bir hakikatin olmadığının hakikat bulunduğunu” söylemek bir çelişkidir.” (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)
  • Zira çıkar ve para en dürüst vicdanı bile yoldan çıkarabilir. (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)
  • Hıristiyanlar asla kimsenin artık inanmadığı mitolojik tanrıları yerle bir ettikleri halde, mitolojik kahramanlar hakkında hiçbir şey söylememişlerdir, şundan dolayı Aristoteles, Polybios ve Lucretius da dahil olmak suretiyle hepimiz şeklinde bunlara inanıyorlardı. (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)
  • “Yalancının yalan söylemekten çıkarının olmadığı yerde yalan yoktur…” (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)
  • “İnsanlar her şeyi kendince kendi deneyimlerine gore yargılamak istemişlerdir. İnsanı muhteşem ile günün gerçekliğini karşılaştırmaya iten ve başka inanç biçimlerine geçiren şey tamamen bu güncel vakalar ilkesidir.” (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)
  • “Zira kültürler birbirlerini izler; sadece birbirlerine benzemezler. İnsanlar, hakikati kucaklarında bulmaz: Tarihlerini yaptıkları şeklinde onu da kendileri yapar…” (Yunanlar Kendi Mitlerine İnanmışlar Mıydı?)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş