Eğitim

Yunus Emre Menkıbeleri – Mustafa Özçelik Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yunus Emre Menkıbeleri – Mustafa Özçelik Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yunus Emre Menkıbeleri kimin eseri? Yunus Emre Menkıbeleri kitabının yazarı kimdir? Yunus Emre Menkıbeleri konusu ve anafikri nedir? Yunus Emre Menkıbeleri kitabı ne konu alıyor? Yunus Emre Menkıbeleri PDF indirme linki var mı? Yunus Emre Menkıbeleri kitabının yazarı Mustafa Özçelik kimdir? İşte Yunus Emre Menkıbeleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Mustafa Özçelik

Yayın Evi: Büyüyenay Yayıncılık

İSBN: 9786059268158

Sayfa Sayısı: 232


Yunus Emre Menkıbeleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yunus Emre ile ilgili bilgilerimiz, iki temel kaynağa dayalıdır. Bunlardan ilki şiirlerinin yer almış olduğu Divan’ı, diğeri de hakkında söylenegelen menkıbelerdir. Dolayısıyla zamanı şahsiyeti hakkında oldukca fazla bir bilgiye haiz olmadığımız Yunus Emre adına bilimsel, kültürel ve sanat içerikli anlamda hazırlanan tüm eserlerde söylenenler/yazılanlar ilk olarak bu menkıbelerden ve şiirlerden hareketle oluşturulmuş metinlerdir.

“Bu kitap, Tapduk Emre eri, şairlerin en güzel sözlüsü, beliğ yazanların en fâsihi, lisan ehlinin sonuncusu, Hakk’a ulaşanların sultanı, yoksul ve yoksulların baş tâcı, gariplerin gözetleyeni, âşıkların reisi ve kayra sahiplerinin aslı ve şüphesiz gaybî sırların tercümanı olan ve âriflerden başkasının anlayamayacağı bazı irfânî detayları remz kanalıyla söyleyen Hazreti Şeyh Yunus Emre’nin menâkıbını bildirmektedir…”

Yunus Emre Menkıbeleri isminde bu çalışmayla Yunus menkıbeleri belli bir sıraya bakılırsa ilk kez bir araya gelmekte, bir bütünlüğe kavuşmaktadır. Bu menkıbeler, sırasıyla okunduğunda klasik manada yazılmış sivil bir Yunus biyografisi ya da romanının da ortaya çıkmış olacağı görülecektir. Yunus hakkında bugüne dek söylenenlerden de yararlanarak Yunus Emre menkıbelerini yorumlamaya çalışan bu yaratı bununla birlikte yeni yeni yorumların yapılmasına da bir çağrı olarak görülmelidir.


Yunus Emre Menkıbeleri Alıntıları – Sözleri

  • “Moğolların Anadolu’yu kasıp kavurduğu yıllardı, Sivrihisar’ın güneyinde Sarıgök yahut Sarıköy diye bilinen bir köy bulunmaktaydı. O köyde doğmuş olan Yunus Emre adında biri var idi. Ekincilikle geçinir, yoksul bir adamdı. Moğol zulmü yetmezmiş gibi bir yıl kıtlık olmuş, ekin bitmemişti. Yunus’u da köylüleri gibi açlık korkusu sarmıştı. Bir çare aramaya başladı. Sonunda buldu. Hacı Bektaş’ın vasfını o da duymuştu. O, kapısına geleni boş çevirmez bir erendi. Yanına gelene nasibi ne ise ne kadarsa onu, o kadar verirdi. Ünü bütün Anadolu’ya ulaşmıştı. “Gideyim ben de biraz bir şey isteyim” dedi. Ehl-i ayâli ile helalleşti. Kağnısını hazırlayıp yola düştü. Yolda aklına geldi ki, o yüce erenin dergâhına eli boş gidilmez. Hemen yanında yöresinde bulunan dağ alıçlarından bir miktar toplayıp heybesine koydu. Vara vara Karacahöyük’e geldi. Hünkâr Hacı Bektaş’a yoksul bir adamım, ekinimden bir şey alamadım, kıtlık, bizi perişan eyledi. İşittim ki; açı doyurur, yoksulu giydirirmişsiniz. Benim halim de bu şekilde işte. Lütfedin, kağnıma buğday yüklesinler, ehlimle ayalimle aşkınıza yiyelim’dedi.Hünkar işaret eyledi,aliçi yediler 40.
    ….
    Bu meseleyi şöyleki de ifade edebiliriz. En temel besin maddemiz olan ekmeğin hammaddesi olan buğday, biyolojik hayatımızın devamını elde eden bir madde olmakla birlikte, doğa ötesi çağrışımları bakımından da fazlaca zenginlik ihtiva eder. Buğdayın ekmek olma öyküsüne bakıldığında hasadın peşinden ilkin değirmende un haline getirilmiş olduğu görülür. Ardından varlığına su ve tuz katılarak yüksek yakıcı bir fırında leziz bir yiyeceğe dönüşür. Bu durum, insanoğlunun olgunluk sürecine de telmih edilebilecek bir hikâyedir. Buna bakılırsa buğday, toprağından ana yurdundan ayrılarak çeşitli makamlardan geçip pişmesi ve yenebilirliğini bu şekilde kazanması, ham ervah bir insanoğlunun bir dergâhta geçirdiği irfâni eğitimin safhalarını anlatır. Menkıbeye bu şekilde bakıldığında buğday, Yunus’un kendisidir. Farkında olmadan Hacı Bektaş ocağında pişmeye talip olmaktadır.
    Şimdi de alıç ya da ahlata “hediye” bağlamında bakalım: Gideceği yere eli boş gitmemek, birazcık ilkin de değinildiği benzer biçimde Yunus Emre’nin kişilik yapısını idrak etmek açısından oldukca önemlidir. Zira bizim kültürümüzde gidilen yere ufak de olsa bir armağanla gitmek bir gelenektir. Bu anlayışa bakılırsa insan ne kadar yoksul olsa da bu şekilde bir eylemde bulunmak ister. Ne var ki o, zengin insanoğlu benzer biçimde kıymeti yüksek armağanlar veremez. İmkânlarına bakılırsa, mütevazı bir armağan vermek durumundadır. Hatta bu mütevazı hediyenin bu niteliğini belirtmek için de lügatımızda “Çam sakızı çoban armağanı” şeklinde bir deyim/atasözü bile oluşmuştur. Yunus’un armağanı da ufak bir şeydir. Ama taşımış olduğu kıymet büyüktür. Davranışı da soylucadır. İşte onun Hacı Bektaş dergâhına alıç götürmesinin ardında bu şekilde bir ruh yüceliği aranmalıdır. Menkibe bu anlamda da gerçekçidir.
  • “Sufilere söyleşi gerek ahilere ahret gerek
    Mecnunlara leyli gerek bana seni gerek seni”
  • “Buna gönül dili demek de mümkündür. Bu dil,sadece hak aşıklarına mahsustur:’onlar yalnız insanlarla değil,tüm mahlukat ile gönül dilinden konuşan kimselerdir. Bayağı insanların hissedemediğini onlar hisseder, duyamadığını onlar duyar. Kainattaki canlı cansız her şey şuurludur ve kendi dillerince Hakkı zikir halindedir. Onların dilini aşıklar anlamış olur, sesini onlar duyar.'”
  • “Yunus Emre bigün Konya’ya giderken uğramış olduğu bir köyün imamı ile söyleşi ettikleri
    bir sırada bir şahıs gelmiş olarak Yunus Emre’ye “bir hastamız var. Bir ilaç tertibi lütfeder
    misiniz?” der. Yunus Emre de “ben size bir ilaç tertibi haber vereyim ki kendiniz pişirin” demiş ve şöyleki bir reçete vermiş: Tevbe kökünü istiğfar yaprağıyla beraber kalp havanında tevhid tokmağıyla döğüp insaf eleğinden geçirip muhabbet balı ile aşk ateşinde pişirip kanaat parmağıyla sabahleyin akşam yiyin. Gayet iyi gelecekti
  • “Yunus, üç dönemin, geçmişin, gelenin ve geleceğin de şairidir.”
    -Peyami Safa
  • Bütüne, daima bütüne bakmak hakikati kavramanın tek yoludur.
  • Molla Kasım, Yunus’un mirasını şer’i şerif üzre ve hakkaniyetle, varisler içinde bölme eden bir hakkaniyet timsalidir ve bilerek yada bilmeyerek, gaybın direktifiyle hareket etmektedir. (Kasım) kelimesi de (bölme eden) demek olduğuna bakılırsa, bu vazifeye son aşama uygun düşmektedir; bir nevi kassamlık yapılmaktadır. Bu zatın “Molla Ali”, “Molla Mehmet” olmayıp da “Molla Kasım” olması, bu mânadadır. Onun adaleti yardımıyla melekler de, insanoğlu da, balıklar da payını almıştır.
    -Arif Nihat Asya
  • “Gönlünü derviş eyleyen” iyi mi “hırka ile tac”a muhtaç değilse aynı şekilde altına, maddi güce de gerekseme hissetmez. Bunları kıymetli ve mühim görmez.
  • İki insan arasındaki bağlılığı, ayrılıp kavuşmanın tadını, itimatı bu kadar güzel özetleyebilen söylence azdır dünyada. İnsanlık bu “bizim” sözünün içindedir. -Sabahattin Eyüpoğlu
  • Söz sorumluluktur. Bunu Hakk’a ve halka yarar hale getirilmesi gerekir.


Yunus Emre Menkıbeleri İncelemesi – Kişisel Yorumlar


Yunus Emre Menkıbeleri PDF indirme linki var mı?


Mustafa Özçelik – Yunus Emre Menkıbeleri kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Yunus Emre Menkıbeleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mustafa Özçelik Kimdir?

1954 senesinde Eskikent’in Günyüzü ilçesinde hayata merhaba dedi. Bursa Eğitim Enstitüsü Türkçe ve Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yüksek tahsil gördü. Ortaokul ve liselerde öğretmenlik yapmış oldu. Hususi öğretim kurumlarında çalıştı. Dumlupınar Üniversitesinde Türk Dili Öğretim görevlisi olarak dersler verdi.

Edebi yaşamı Mavera dergisinde yayımladığı yazı ve şiirlerle başladı. 1976’dan bu yana şiir, tecrübe etme, yazı, yaşam öyküsü, öykü, masal, günlük türlerinde emek harcamalar yapmış oldu. Bunlardan büyük bir kısmı kitaplaştı.

1984’te Suffe yayınlarınca senenin şairi, 1997’de Gençlik dergisince senenin şairi, 2004’te Çocuk Edebiyatçıları ve Sanatçıları birliğince senenin çocuk romancısı seçildi.

Emekleri daha oldukca, Mavera, Yönelişler, İlim ve Sanat, Dolunay, Düş Çınarı, Dergâh, Kayıtlar, Kültür Dünyası, Kırağı, Kardelen, Kitap Dergisi, Bu Meydan, Güneysu, Kubbealtı Akademi, Edebiyat Ortamı, Taşra Edebiyat, Yedi İklim, Yitik Düşler, Ay Vakti, Bir Nokta dergilerinde yayımlandı.


Mustafa Özçelik Kitapları – Eserleri

  • Kelile ve Dimne
  • Şehitler Tepesi
  • Mehmet Akif Ve İstiklal Marşı
  • Yunus Emre Menkıbeleri
  • Bizim Yunus
  • Gençler İçin Mehmet Akif ve Safahat
  • Zengin Dilenci
  • Nasreddin Hoca
  • Dilim Ol Söyle
  • Mevlana ve Yunus Emre
  • Bir Hisli Yürek / Mehmet Akif Ersoy
  • Anadolu’nun Gönül Dili: Yunus Emre
  • Okumak ve Yazmak
  • Battal Gazi
  • Bir Irmak Düşü
  • Şiir, Ozan, İnsan ve Hayat
  • Ben Öğretmenim Çocuklar: Öğretmen Hikayeleri Antolojisi
  • Kitap Kitabı Çağırır
  • Şairin Şiirle İmtihanı
  • Bir Testi Su
  • Yunus Emre’nin Dostları
  • Gül ve Hançer
  • Asım
  • Mehmet Akif’ten Seçmeler
  • Aşık Yunus
  • Nun ve Kalem
  • Seyfi Baba
  • Yazarlar ve Kitaplar
  • Yazmanın Esrarengiz Dünyası
  • Kırmızı Uçurtma
  • Gece Işıltısı
  • Anadolu’nun Manevi Irmağı: Yunus Emre
  • Aşk ve Niyaz
  • Nasreddin Hoca
  • Güle Güle Yağmura ve Selam
  • Sufi Şiirler Antolojisi
  • Yunus Emre
  • Seyyid Battal Gazi
  • Eğitime Adanmış Hayatlar
  • Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Mevlana, Mevleviler ve Mevlevihaneler
  • Şairin Duası


Mustafa Özçelik Alıntıları – Sözleri

  • “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
    Zümer Suresi 9.âyetin bir kısmı
    Senelerce, asırlarca devam eden uykudan artık,
    Silkin de muhitindeki zulmetleri yak, yık! Bir baksana: gökler uyanık, yer uyanıktır;
    Dünya uyanıkken uyumak, maskaralıktır! Eyvah! Bu zilletlere sensin gene illet…
    Ey derd-i bilgisizlik, sana düşmekte bu millet, (Gençler İçin Mehmet Akif ve Safahat)
  • ” Bu broşürün içinde okuyacağınız yazıların yegane ve bir ağızdan ifadesi yalnız, Mehmet Akif, taşsız bir avuç toprak altında yatıyor. Ona vaadimiz olan mermer taşı dikelim’dir. İş başına dostlar! Damla damla göl olur. Mermer makberinin önünde toplanacağımız ve bir minnet ve şükran vazifesini başaracağımız güne hazırlanalım.” (Bir Hisli Yürek / Mehmet Akif Ersoy)
  • ” Battal’ın söylediği olmaz. Allah’ın söylediği olur. ” (Seyyid Battal Gazi)
  • ” Kader şimdi hicranını söyletiyor akşam kuşlarına
    Bu yüzden içinde boğulan bir insanın
    Son kıyameti bu şiir ” (Aşk ve Niyaz)
  • ” Zayıfları korumuş olan, zalimin korkulu rüyası olan bir şahsiyettir. ” (Seyyid Battal Gazi)
  • Başkalarının kusurunu örtmede gece benzer biçimde ol.. (Mevlana ve Yunus Emre)
  • Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
    Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı kıymet. (Mehmet Akif’ten Seçmeler)
  • Gitme ey yolcu, berâber oturup ağlaşalım:
    Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım:
    Ne yapmış olup ye’simi kahreyleyeyim, bilmiyorum ki?
    O şekilde dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki! .. (Gençler İçin Mehmet Akif ve Safahat)
  • Yunus’un Bursa’daki kabrinin ilim ve edebiyat dünyasında gündeme gelmesi ise Rıza Tevfik’le olmuştur. Rıza Tevfik, Bursalı Aşık Yunus’u iki yazı ile ilim alemine tanıtmıştır. (Aşık Yunus)
  • Gönül Çalabın tahtı, Çalap gönüle baktı
    İki cihan bedbahtı, kim bir gönül yıkar ise (Bizim Yunus)
  • İnsan tabiattan hiçbir vakit kopmamalı. Kokusunu işitebileceği, rengini görebileceği bir çiçeği, sırtını okşayabileceği bir hayvanı olmalı. Olmalı ki, bazı şeyleri öğrenebilsin. (Şehitler Tepesi)
  • Gönül Kabe’den daha değerlidir. (Bizim Yunus)
  • Bana dünyâda ne yer kaldı, emîn ol, ne de yâr;
    Ararım göçmek için başka zemin, başka diyâr.
    Bunalan rûhuma ister bir uzun boylu sefer;
    Yaşamaktan ne çıkar günlerim oldukça heder?
    Bir güler çehre sezip güldürmüş olduğu yoktur yüzümün;
    Geceden farkını görmüş değilim gündüzümün.
    Seneler var ki harâb olmadığım gün bilmiyorum; (Gençler İçin Mehmet Akif ve Safahat)
  • “BİZİM HİKAYEMİZ ‘KORKMA’ DİYE BAŞLAR “İSTİKLAL” DİYE BİTER.
    İSTİKLÂL MARŞI
    Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
    Sönmeden yurdumun üstünde tüten son olarak ocak.
    O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
    O benimdir, o benim milletimindir sadece.
    Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
    Kahraman ırkıma bir gül… ne bu sertlik bu celâl?
    Sana olmaz dökülen kanlarımız sonrasında helâl,
    Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.
    Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
    Hangi deli bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
    Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
    Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
    Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
    Benim inanç dolu göğsüm benzer biçimde serhaddim var.
    Ulusun, korkma! Nasıl bu şekilde bir îmânı boğar,
    “Medeniyet!” söylediğin tek dişi kalmış canavar?
    Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
    Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
    Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
    Kim bilir, bir ihtimal yarın… bir ihtimal yarından da yakın.
    Bastığın bölgeleri “toprak!” diyerek geçme, tanı!
    Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
    Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
    Verme, dünyâları alsan da, bu aden vatanı.
    Kim bu aden vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
    Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!
    Cânı, cânânı, tüm varımı alsın da Hudâ,
    Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
    Ruhumun senden, İlâhî, şudur sadece emeli:
    Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
    Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli
    Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
    O vakit vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;
    Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
    Fışkırır rûh-i mücerred benzer biçimde yerden na’şım;
    O vakit yükselerek Arş’a kıymet, bir ihtimal başım.
    Dalgalan sen de şafaklar benzer biçimde ey şanlı hilâl;
    Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
    Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
    Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın özgürlük;
    Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl! (Mehmet Akif Ve İstiklal Marşı)
  • Cömertlik ve yardım etmede akarsu benzer biçimde ol… (Mevlana ve Yunus Emre)
  • Akif’in ölümüne ilgisiz kalan, resmi bir merasim düzenlemeyen hatta gizli saklı tutulmasını isteyen resmi çevrelerin bu tavrını Peyami Safa da yazdığı bir makalede şöyleki değerlendirecektir: ”Zararı yok, kimi zaman tüm memleketi birkaç insanın vefası temsil eder.” (Bir Hisli Yürek / Mehmet Akif Ersoy)
  • Molla Kasım, Yunus’un mirasını şer’i şerif üzre ve hakkaniyetle, varisler içinde bölme eden bir hakkaniyet timsalidir ve bilerek yada bilmeyerek, gaybın direktifiyle hareket etmektedir. (Kasım) kelimesi de (bölme eden) demek olduğuna bakılırsa, bu vazifeye son aşama uygun düşmektedir; bir nevi kassamlık yapılmaktadır. Bu zatın “Molla Ali”, “Molla Mehmet” olmayıp da “Molla Kasım” olması, bu mânadadır. Onun adaleti yardımıyla melekler de, insanoğlu da, balıklar da payını almıştır.
    -Arif Nihat Asya (Yunus Emre Menkıbeleri)
  • Dunya aci su gibidir, içenin yalnız susuzlugu artar (Kelile ve Dimne)
  • Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil
    Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil (Bizim Yunus)
  • ” Akıllılar,ilkin feryat ederler ; cahillerse sonunda başlarını vururlar. ” (Bir Testi Su)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş