Eğitim

Yüz Üzerine – David Le Breton Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yüz Üzerine – David Le Breton Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Yüz Üzerine kimin eseri? Yüz Üzerine kitabının yazarı kimdir? Yüz Üzerine konusu ve anafikri nedir? Yüz Üzerine kitabı ne konu alıyor? Yüz Üzerine PDF indirme linki var mı? Yüz Üzerine kitabının yazarı David Le Breton kimdir? İşte Yüz Üzerine kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: David Le Breton

Çevirmen: Orçun Türkay

Yayın Evi: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi

İSBN: 9786054787999

Sayfa Sayısı: 347


Yüz Üzerine Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yüzler temelde aynı şeklinde görünseler de sonsuz bir çeşitlilik gösterirler. Yüz denilen sınırı olan sahnede sergilenen duygu ve anlam çeşitliliği inanılmaz derecede zengindir. Yüz, kim bilir insanoğlunun en insanca bölgesidir; hatta kutsallık duygusunun doğduğu yerdir. İnsan varoluşu anlamına yüzde kavuşur. İnsanın yüzü bir yönüyle kişisel ve biriciktir; her kişi, en alçakgönüllüsü bile, yüzünü, kendisine hususi olarak işaret eden adı şeklinde farklılığının en yüce işareti olarak görür. Fakat öteki bir yönüyle de toplumsal ve kültüreldir yüz. Bu nedenle olsa gerek, yüz, ortak yönelimler ile her oyuncunun sergilediği kişisel tavır içinde bir uzlaşma sunar dünyaya. Mimikleri ve duyguları, görüntüsünün sahnelenişiyle (saç biçimi, makyaj vb.) yüzümüz, bir şeyler çıkardığımız toplumsal bir simge alanına bağlıdır.

David Le Breton, bu çalışmasında, yüzle ilişkilendirilen anlamları, değerleri, simgeleri, imajları geniş bir kültürel çerçeve içinde ortaya koymaya çalışıyor; yüzün maskelediği kadar açığa vurduğunu da bilerek.


Yüz Üzerine Alıntıları – Sözleri

  • “Yüzleri dışarıya dönmeye görsün, insanoğlu kendilerini görmez olurlar. En büyük eksikliğimiz budur işte. Kendimizi göremediğimizden, kafamızda canlandırırız. Herkes başkalarının karşısında kendini düşlediği için, yüzünün ardında yalnız kalır.”
    René Daumal
  • “İnsan yüzü, hakikaten de bir Doğu dini tanrısı şeklinde, ayrı düzeylerde yan yana gelmiş, hepsi aniden görülemeyen bir çehreler kümesi gibidir.”
    Marcel Proust
    Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
  • İnsan yüzünde, sapmalar ve kaçamaklardan ileri gelen sonsuz bir karmaşıklık vardır.
  • “Yüzün tekilliğini sergilemek başkalarının gözünde yaşamın doluluğuna tanıklık etmektir. Onun açıklığını görünmez kılmak, duyguları gizlemeye, göze çarpabilecek tüm farklılıkları, belirginlikleri yok etmeye uğraşmaksa insan figürüne can veren anlamın ortadan kaldırılmasıyla ölüme öykünmek anlama gelir. Ötekini yüzünden yoksun bırakmak da apaçık bir simgesel yöntemle ölümü öncelemektir.
    Yüz insanoğlunun varlık göstergesiyse, insanı yadsımanın yolu da yüzün yadsınmasından geçer. Aynı şekilde, yüz kutsallığın merkeziyse, insanı minik düşürmek isteyen bir anlayış onun yüzüne saygısızlık etmeye, kimliğini aşağılamaya ya da yadsımaya çalışır.”
  • “En azca yüzümüzü bizim kıldığımız seviyede o da bizlere haizdir. Bizi oyuna getirmiş olduğu, bir halde alay etmiş olduğu anlamda haizdir. Bizi kendi içine kapayıp, onunla ilgili bir çift değerliliğe mahkum eder. Kimi süre katlanması güç bir ağırlıktır, zira ötekinin karşısındaki varlığın en oldukça ifade içeren göstergesi, yaşlılığın, gelip geçiciliğin, hatta çirkinliğin (daha doğrusu çirkinlik duygusunun, zira çirkinlik asla kendi içinde bir olgu değil, bir yargıdır) yaşlanma ya da ölüm karşısında dehşete kapılan toplumlarımızdaki kıymet sisteminden dolayı Batılı insanoğlunun çok da fazla göze çarpmasını istemediği apaçık izi üzerine kazınmış damgadır o. Kimliğimizi belirlediği seviyede, bizi sınırlar.”
  • Bir şahıs yeryüzünün resmini halletmeye kalkışır. Seneler süresince bir mekânı, illerin, krallıkların, dağların, koyların, teknelerin, adaların, balıkların, odaların, aletlerin, yıldızların, atların, insanların resimleriyle doldurur. Ölmeden azca bir süre ilkin bakar ki sabırla meydana gelen bu labirent kendi yüzünün çizgilerini taşıyor.
    Jorge Luis Borges/Yaratan
  • “Susan Sontag’ın da gözlemlediği şeklinde, her fotoğraf memento mori’dir (ölümü anımsa). Bilhassa yüz fotoğrafı. Aynı zamanda ironik halde fotoğrafın modelinin unutuştan kurtulmasını elde eden şeydir o. Görüntü portrede ya da fotoğrafta varlığını sürdürür; bunlar, resmini arkasında bırakan kişinin ölümünden oldukça sonrasında bile anıları ve duyguları canlandırmaya devam eder. Ama insan yaşlandıkça o görüntüyü daha oldukça arar. Sonra geriye görüntüden başka bir şey kalmaz.”
  • “Yüz, toplumsal bağın düzenini tehlikeye atacak tüm itkilerin, dürtülerin evcilleşmesini elde eden bir tedbir değil midir?”
  • “Yüz, daima insanoğlunun kendisi için en yakın Diğeri’nin yeridir. Descartes’ın cogito’da dile getirmiş olduğu halde öznenin kendine karşı saydamlığı duygusunun ilk kez yalanlandığı ve kendi içinde gizlenen, hem yakın, hem de ulaşılmaz bir dünya sezgisine takıldığı, gizli saklı anlamların yeri. “Kendime benzemiyorum” diye düşünür aynanın karşısında dürüstçe birazcık süre geçiren şahıs. Yüzü onu sorgular; duyduğu hastalık güzel duyu (kendini çirkin vb. bulmak) değildir; daha derinlere, herhangi başka bir yüz yerine bu yüze haiz olmanın yabancılık duygusuna dayanır.”
  • “karşı karşıya konuşma, ayrıcalıklı bir halde ‘karşı karşıya’ konuşmadır. Kişiler arasındaki alışverişlerde, yüz, kontakt bedeninin billurlaştığı, en belirgin göstergelerinin açığa vurulmuş olduğu başkent, yer ve zamandır. Söz sussa bile, yüz oradadır ve kişilerin birlikteliğine bağlı anlamlara tanıklık eder.”


Yüz Üzerine İncelemesi – Kişisel Yorumlar

İçindekiler kısmındaki başlıkları görünce antropolojik, felsefi, ruhsal, sosyolojik ve dini açıdan bütüncül ve derinlikli bir araştırma olacağını düşünüp kitaba o şekilde başlamıştım. Asla beklentilerimi karşılamadı. Konular oldukça rahat ve yüzeysel ele alınmış. Son 150 sayfadan itibaren daha da fena olmaya başlayınca dayanamadım artık. Bu şekilde kitapları okumak moralimi bozuyor, mutsuzum. (sevra pınar)

“David Le Breton, sonsuz çeşitlilik içindeki biricik insanoğlunun en mukaddes bölgesini; yüzünü inceliyor. Kitap, insanoğlunun kendisiyle düşman, aynalar ve dijital ekranla dost olduğu bu çağda okunmaya kıymet.”
Yüzünde göz izi var, sana kim baktı yârim? (Büşra Acar)

Herkes başkalarının karşısında kendini düşlediği için, yüzünün ardında yalnız kalır. – Rene Daumal
Yüz Üzerine Antropolojik Bir Deneme, toplamda dokuz bölümden oluşuyor. Ve her bir bölüm sizi bir filozoftan yada meşhur bir düşünürden ya da bir romandan alıntılayarak karşılıyor. Adı üstünde “tecrübe etme” olduğundan, yazar yazılması oldukça güç olan bir türü oldukça araştırmaya dayalı samimi ve detaylı bir halde anlatmış. Yararlandığı kaynakları bile oldukça başarı göstermiş bir halde alıntılayarak süslemiş. Bedenimizde minik fakat kuvvetli bir yeri olan Yüz’ü anlatmak için gerek beyaz perdeden gerek edebiyattan hikayelerle yazısını güçlendirmiş. Yüz’ü ruhsal, toplumsal, toplumsal, kültürel, bireysel, simgesel ve tarihsel olarakta açıklamaya çalışmış.
Konu Yüz olunca girmedik alan bırakmamış desem abartmış olmam sanırım. Nitekim bunaltıcı kısmı yalnız bu olsa gerek. Bitecekmiş şeklinde gelmemesi. Fakat bunun sebebi de, ağaç şeklinde bir mevzu olması, okudukça dallanıp budaklanıyor.
Umarım sıkılmadan bitirebilirsiniz. Ve eğer birazcık ilginiz var ise, bitirdikten sonrasında sizi ivedilikle aklınıza çelme takan mevzuları araştırmaya koyduran o hazzı tatmanızı dilerim. (Ayşe Zağlı)


Yüz Üzerine PDF indirme linki var mı?


David Le Breton – Yüz Üzerine kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Yüz Üzerine PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı David Le Breton Kimdir?

Strasbourg İnsan Bilimleri Üniversitesi’nde profesördür. Araştırmalarını gövde ve riskli tavırlar antropolojisi üstünde yoğunlaştırmış, ayrıca sessizlik ya da yürüyüş şeklinde daha kişisel temalara da el atmıştır.

Breton’un mühim yapıtları içinde Yürümeye Övgü (Sel Yayıncılık), Acının Antropolojisi (Sel Yayıncılık), Anthropologie du Corps et Modernité (Bedenin Antropolojisi ve Modernite, 1990), Du Silence (Sessizlik Üzerine, 1997), La Sociologie du Corps (Bedenin Sosyolojisi, 2002), La Saveur du Monde (Dünyanın Tadı, 2006) sayılabilir.


David Le Breton Kitapları – Eserleri

  • Yürümeye Övgü
  • Acının Antropolojisi
  • Ten ve İz
  • Yüz Üzerine
  • Bedene Veda
  • Sessizlik Üzerine


David Le Breton Alıntıları – Sözleri

  • Bir şahıs yeryüzünün resmini halletmeye kalkışır. Seneler süresince bir mekânı, illerin, krallıkların, dağların, koyların, teknelerin, adaların, balıkların, odaların, aletlerin, yıldızların, atların, insanların resimleriyle doldurur. Ölmeden azca bir süre ilkin bakar ki sabırla meydana gelen bu labirent kendi yüzünün çizgilerini taşıyor.
    Jorge Luis Borges/Yaratan (Yüz Üzerine)
  • Acı, bilincin ortaya çıkışının bir sonucudur. (Acının Antropolojisi)
  • Acı hak eden insana verilmiş bir ceza değildir, günahın ya da kusurun bir sonucu değildir, çarmıhtaki İsa’nın çilesine ortak olmak için bir fırsattır.Acının kabullenilmesi insanı Tanrıya yaklaş­tıran ihtimaller içinde bir yakarma biçimidir, ruhu arındırır. Bilhassa Antik dönemde ve Ortaçağda uzun bir süre hususi bir lutuf, bir yardım şeklinde düşünülmüştür. Alçakgönüllülü olmayı öğretir ve ruhu sağlamlaştırır: “Bu muhteşem açınlamalar kibirden başımı dön­dürmesin diye etime bir kıymık soktu, dengemi yitirme­mem için melek yüzlü bir şeytan gönderdi bana.”. (II Cor, XII, 7.) (Acının Antropolojisi)
  • Ölmeyi bilmek yaşamayı bilmek kadar önemlidir. (Acının Antropolojisi)
  • Uygar bilimsel söylemde gövde, kişiyi taşıyan kayıtsız bir madde olarak düşünülür. Özneden ontolojik olarak ayırt edilen gövde, iyileştirmek için üstünde etkide bulunulan bir kullanım nesnesine dönüşür; artık insanoğlunun kimliğinin kökü değil, kişisel kimliğin içinde eridiği bir hammaddedir. (Bedene Veda)
  • İlk adımlar bir düş şeklinde hafiftir, insan, arzusunun ipinin üs­tünde yürür, kafası imajlarla doludur, her şeye hazırdır, birkaç saat sonrasında kendisini bekleyecek olan bitkinlikten habersizdir. (Yürümeye Övgü)
  • Bedenin doğası diye bir şey yoktur, yere ve zamana bakılırsa değişen bedensel koşullar söz mevzusudur. (Acının Antropolojisi)
  • Yanında sevdiği olmadan yaşamayı kesinlikle asla düşünmüyor. Birkaç gün ilkin sevişmişler. Derisindeki işaretler kan bağları şeklinde, ilişkiyi ölümsüzleştirme isteği. Öbürünün uzaklaşmaması için geleceğe duyulan simgesel bir itimat. Ve birkaç yıl sonrasında yeni kız arkadaşıyla kavgalar çıkmasına neden olan ve tehlikeli hale gelen bu işareti iyi mi yok edebileceğini düşünmeye başlıyor. (Ten ve İz)
  • İnsanın kendisinin ardında koşması engebeli yollara götürür onu. İnsanın kendini doğurmak adına, tercih etmiş olduğu için değil, bir iç gereklilik dolayısıyla, kimi süre kaybolma tehlikesini göze alması gerekir, zira acı ya da yaşamdaki bir boşluk insanı kemirir ve yaşamdan ayırır. Burada incelenen tavır ve davranışlar bağlamında kişiye özgü bir anlam üretmek, yaşamla barışık olabilmek için ölümle ya da acıyla oynamak söz mevzusudur. Ama bu yaşam içinde yanmaktan da korkmamak gerekir. İnsan kimi süre en kötüsüne ulaşarak kendisinin sonunda rahatlamış bir versiyonunu elde edebilir. (Ten ve İz)
  • “karşı karşıya konuşma, ayrıcalıklı bir halde ‘karşı karşıya’ konuşmadır. Kişiler arasındaki alışverişlerde, yüz, kontakt bedeninin billurlaştığı, en belirgin göstergelerinin açığa vurulmuş olduğu başkent, yer ve zamandır. Söz sussa bile, yüz oradadır ve kişilerin birlikteliğine bağlı anlamlara tanıklık eder.” (Yüz Üzerine)
  • Bedene zarar verme durumu oldukça minik yaşlarda başlayabilir. Bu alanda meydana getirilen emekler ilk çocukluk döneminde “kendine hücum” davranışlarının “normalliğini” göstermektedir. çocuğun kendini ısırması, tırmalaması, çimdiklemesi, yara kabuklarını koparması, kan çıkıncaya kadar kaşınması, başını bir bölgelere vurması, kendini yere atması. Shentoub ve Soulairac yaptıkları incelemelere bakılırsa bu durum 9 aylıktan 2 yaşına kadar olan, daha sık olarak da 12 ve 18 ay arası çocuklarda görülür. (Ten ve İz)
  • “Söz ve sessizlik karşıt değildir, her ikisi de etken ve anlamlıdır ve söylem sadece ikisinin karşılıklı ilişkisiyle mümkün olabilir.” (Sessizlik Üzerine)
  • Tecavüz, bilhassa ensest ya da cinsel rahatsızlık vakalarında bedende devamlı yara açma, bedene kesikler atma pamuk ipliğine bağlı bir gündelik yaşamdan kurtulmanın ve artık ölümle hesaplaşma olmayan bir yaşama kavuşmanın simgesel bir biçimidir. Bu bağlamda amaçlardan biri arınmadır, kiri pası kanla yıkamak ve yitirilmiş sınırları tekrardan bulmak. Simgesel olarak sakatlanan genç, bedeninin yalnız ve yalnız kendisine ilişkin bulunduğunu söyler. (Ten ve İz)
  • Kent bizlere dünyanın yuvarlak bulunduğunu unutturur. (Yürümeye Övgü)
  • ‘’(…) Kullanımı azaldıkça taşıması da daha zahmetli olan bir yüktür gövde. Fiziksel ve duyusal etkinliklerin kısıtlanması ferdin varoluşunu da etkisinde bırakır. Onun dünya görüşünü çürütür, gerçeklik düzlemindeki inisiyatif sahasını daraltır, benliğin sebat duygusunu azaltır, şeylerle ilgili direkt bilgisini zayıflatır ve devamlı bir hastalık deposu olur.’’ (Bedene Veda)
  • “Yüzün tekilliğini sergilemek başkalarının gözünde yaşamın doluluğuna tanıklık etmektir. Onun açıklığını görünmez kılmak, duyguları gizlemeye, göze çarpabilecek tüm farklılıkları, belirginlikleri yok etmeye uğraşmaksa insan figürüne can veren anlamın ortadan kaldırılmasıyla ölüme öykünmek anlama gelir. Ötekini yüzünden yoksun bırakmak da apaçık bir simgesel yöntemle ölümü öncelemektir.
    Yüz insanoğlunun varlık göstergesiyse, insanı yadsımanın yolu da yüzün yadsınmasından geçer. Aynı şekilde, yüz kutsallığın merkeziyse, insanı minik düşürmek isteyen bir anlayış onun yüzüne saygısızlık etmeye, kimliğini aşağılamaya ya da yadsımaya çalışır.” (Yüz Üzerine)
  • “Yüz, daima insanoğlunun kendisi için en yakın Diğeri’nin yeridir. Descartes’ın cogito’da dile getirmiş olduğu halde öznenin kendine karşı saydamlığı duygusunun ilk kez yalanlandığı ve kendi içinde gizlenen, hem yakın, hem de ulaşılmaz bir dünya sezgisine takıldığı, gizli saklı anlamların yeri. “Kendime benzemiyorum” diye düşünür aynanın karşısında dürüstçe birazcık süre geçiren şahıs. Yüzü onu sorgular; duyduğu hastalık güzel duyu (kendini çirkin vb. bulmak) değildir; daha derinlere, herhangi başka bir yüz yerine bu yüze haiz olmanın yabancılık duygusuna dayanır.” (Yüz Üzerine)
  • “Tezimi yazdıktan sonrasında bir sayfa çevrildi hayatım da sanki. …” (Ten ve İz)
  • Uzman sözü, laik toplumun İncil’idir. (Bedene Veda)
  • Kifayetsizlik geleceğin harikalarının en iyi kozudur. (Bedene Veda)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş