Eğitim

Açık Toplum ve Düşmanları – Karl R. Popper Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Açık Toplum ve Düşmanları – Karl R. Popper Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Açık Toplum ve Düşmanları kimin eseri? Açık Toplum ve Düşmanları kitabının yazarı kimdir? Açık Toplum ve Düşmanları konusu ve anafikri nedir? Açık Toplum ve Düşmanları kitabı ne konu alıyor? Açık Toplum ve Düşmanları PDF indirme linki var mı? Açık Toplum ve Düşmanları kitabının yazarı Karl R. Popper kimdir? İşte Açık Toplum ve Düşmanları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Karl R. Popper

Çevirmen: Mete Tunçay

Çevirmen: Harun Rızatepe

Orijinal Adı: The Open Society and Its Enemies

Yayın Evi: Liberte Yayınları

İSBN: 9789756201824

Sayfa Sayısı: 664


Açık Toplum ve Düşmanları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1. Cilt Platon’un Büyüsü

2. Cilt Hegel, Marx ve Sonrası

Birinci Dünya Savaşı esnasında siyasal sürgünde yazılan ve ilk kez 1945 senesinde basılan Açık Toplum ve Düşmanları, 20. Yüzyıl’ın en etkili kitaplarından biridir. Bertrand Russel’ın “demokrasinin güçlü ve derin bir savunusu “diyerek selamladığı bu esere, Platon, Hegel ve Marx’ın felsefelerinin merkezden planlanmış siyasal sistemlerinden mündemiç olan tehlikeleri açığa çıkaran efsanevi bir saldırıdır. Popper’ın oldukça kolay kavranabilir üslübu, bilgeliği, büyük filozofların fikirlerinin berrak açıklamaları ve günümüzde dünya genelinde totaliter sistemlerin tekrardan dirilmeleri, Açık Toplum ve Düşmanları’nın hala devam eden popülaritesini açıklatan üç sebeptir.


Açık Toplum ve Düşmanları Alıntıları – Sözleri

  • Bir insanı sevmek demek, onu mutlu kılmak istemek anlamına gelir.
  • Bir kitap hiçbir süre bitirilemez.
  • İyi olmak demek fenalık yapmamaktır. Bir de fenalık yapmayı istememektir.
  • Özgürlüğün hiçbir çeşidi devlet tarafınca itimat altına alınmadıkça olanaklı olması imkansız.
  • kendi seyircilerine, aldatıcıdır diye, akılcı kanıtlara kulak vermeyi yasaklayabilirler ve onlara kanıta karşı yumruklarını veya tabancalarını kullanmayı öğretebilirler.
  • kuramlarının iyi mi bazı dogmalar haline getirilmiş bulunduğunu görseydi, bundan hoşlanmazdı.
  • Midelerini hayvanlar benzer biçimde doldururlar
  • Hiç kimse kendi davasında yargıç olmamalı.
  • Halk desteğe oldukça muhtaç, mutsuz, ağır bir bunalım, bir sürüklenme duygusu altında çabalıyor.
  • İnsan siyasal entrikalarla ya da savaşla meşgul olmuyorsa, felsefe boş zaman geçirmenin en asil, ince ve mutlu yoludur. Boş zaman geçirmenin en iyi yoludur, zira, Aristoteles’in kendisinin söylediği benzer biçimde “asla kimse… onun uğruna harp hazırlamaz.”


Açık Toplum ve Düşmanları İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Daha Adil Bir Dünya Mümkün Mü?: Açık Toplum ve Düşmanları yapıtını incelemeye başlamadan ilkin Popper’in açık cemiyet ve kapalı cemiyet kavramlarıyla ne kastettiğine değinmek yerinde olacaktır. Açık cemiyet en kolay anlamıyla özgür toplumdur. Açık toplumda kişi cemiyet tarafınca kısıtlanmaya ve dolayısıyla kendini gerçekleştirememeye maruz kalmaz ve toplumun her bir bireyinin kişi olmak bakımından kıymeti bilinir ve korunur. Bunun karşısında bir de kapalı cemiyet vardır. Kapalı toplumda ise kişi cemiyet tarafınca kısıtlanır, toplumda totaliter rejim hakimdir. Popper karşısında olduğu kapalı toplumlara kendi döneminden şu örnekleri verir: faşistler, Naziler ve komünist diktatörlükler.
Popper yapıtta açık cemiyet düşmanları olarak iki büyük otoriteyi eleştirir: Platon ve Hegel-Marx. Ancak eleştiriler söz konusu düşünürlerle sınırı olan kalmaz; Aristoteles, Wittgenstein benzer biçimde düşünürler de eleştirilerden nasibini alır. Popper’in bu büyük otoriteleri karşısına alıp eleştirmesinin zannımca birkaç sebebi vardır: a) mevcut nüfuzu en yüksek ideolojilerin eleştirilmesi daha büyük bir çoğunluğun fikir yapısını sorgulamasına ve değiştirmesine olanak sağlar, b) tarihsel süreçte gittikçe güçlenen ve kutsallaşan, bu yüzden de eleştirilemeyen ideolojiler eleştirilerek mukaddes yıkılabilir.
Popper’in eleştirilerine geçmeden ilkin bir paragraf parantezi daha açayım ve Popper’in yaşamına değineyim. Şundan dolayı söz konusu yapıtın esas meselesi, Popper’in yaşantısıyla oldukça paralel bir seyir göstermekte. Popper her ne kadar bu yapıtında Marksizmi eleştirse de esasında kendi de ilk dönemlerinde Marksisttir. Bir gün fiil alanında düşünce yoldaşlarından beş şahıs polis tarafınca oluşturulan silahlı saldırıda ölür. Popper o gün farkına varır ki, bu ideolojiye mensup üst mertebedeki insanoğlu mücadelede ölenleri pek önemsemez. Bir başka deyişle, insanoğlunun yaşamının onlar nezdinde bir kıymeti yoktur. Hatta şu şekilde derler: can vererek mücadelemize güç kattılar. Popper o günden sonrasında daha iyi bir dünyanın imkanı üstüne düşünmeye adım atar ve olanak olarak iki yol görür: bilim ve politika. Bu görüsünden sonrasında da bilhassa bilimin neliği ve siyasetin iyi mi olması gerektiği üstüne durur çalışmalarında. Popper’in fikirlerinin değişiklik göstermesi küçümsenemeyecek denli çoktur. Mesela döneminde en büyük okul diyebileceğimiz Viyana çevresi okulunu kurar. Burada Carnap ile mantıkçı pozitivizmi kurar sadece bir süre sonrasında mantıkçı pozitivizmden uzaklaşır ve okulun fikirlerini eleştirir.
Popper’in yanlışlanabilirlik kuramına nazaran bir önermenin bilimsel kabul edilebilmesi için öncelikle onun yanlışlanabilir olması gerekmektedir. Buradaki yanlışlanabilir olma gerekliliği kuramın yanlış olması gerektiği anlamına gelmez, yanlışlanan kuram aslına bakarsan yanlışlanmış ve geçerliliğini yitirmiştir. Ancak bir kuramın bilimsel olabilmesi için, kuramın tecrübe alanında ispatlanması ve aksinin de geçerli olabileceğinin, kısaca bigün yanlışlanabileceğinin bilinmesi gerekir. Bu kurama nazaran haliyle Marksizm bilimsel bir kuram değildir (oysa marksizmin bilimsel olmak iddiası da vardı). Popper yanlışlanabilir olmayan teoriler üstüne Adler’den vs. de örnekler verir ve nihayet bilimsel bir örnek olarak da Einstein’ın kuramını verir. Einstein, izafiyet kuramına (dönemin ve mekanın izafiliği kuramına) her ne kadar güvense de, eğer bigün kuramı yanlışlanırsa o süre kuramını artık kabul etmeyeceğini söylemiştir. Popper’in hayranlık duyduğu bilimsel düstur Einstein’da vücut bulmuştur. Peki, marksizm niçin bilimsel bir kuram olmaktan uzaktır? Şundan dolayı marksizm, toplumdaki her vakası bir derslik çatışmasına indirger, derslik çatışmasıyla açıklar ve bu durum münakaşaya kapalıdır. Her olayın derslik çatışmasıyla açıklanması, yanlışlanabilir hiçbir alan bırakmamak anlamına gelir. O halde Marksizm yanlışlanamazdır ve bilimsel bir kuram değildir. İşçilerin toplumda şalter görevi görmüş olduğu Marksist kuramda amaç toplumsal değişimlerin kaçınılmaz yasalarını bulmak ve böylece zamanı (gelecek zamanı) öngörebilmektir. Öngörüler vasıtasıyla köktencilik bir değişiklik imkanının oluşmasını isterler sadece Popper’e nazaran toplumsal yaşamda köktencilik değişimler mümkün değildir. Bu nedenle devrim fikrinden vazgeçilmeli ve parçalı (bölük pörçük) cemiyet mühendisliği fikrine geçilmelidir. Parçalı cemiyet mühendisliğinin temel kıymeti kötülüklerle parçalı olarak savaşım etmek ve onları gitgide daha oldukça düzeltmektir. Yani, iyi ve barışçıl bir yaşam olanağına küçük küçük yaklaşmaktır. Bu aşamalarda en mühim unsur ise denetimdir: gücün halk tarafınca denetlenmesi, yeri ulaştığında dıştan da müdahale edilebilmesi. Marksist öğreti ise topyekun bir yıkım ve yerine sil baştan bir cemiyet oluşturmak fikrindedir. Esasında değişime oldukça tutkun görünürler sadece içine düştükleri tarihsici hezeyan onları çarpmaktadır.
Tarihsici öğretinin ilk izleri Hesiodos’un eserlerinde görülür. Tarihsicilik, en kolay anlamda, bugünün geçmiş tarafınca değişime olanak vermeden belirlenmiş olduğu görüşüdür. Görüleceği suretiyle alınyazısı anlayışıyla da birleşince oldukça mistik bir havaya bürünmektedir. Popper’in esas dertlerinden biri de tarihsiciliktir ve tam da bu yüzden Platon ve Hegel-Marks’ı eleştirmiştir. Tarihsicilik öğretisinin ve totaliter rejimin Platon’daki izlerine birkaç örnek vereyim. Mesela Platon’da derslik ayrımları esastır ve bu da adil olandır. Bir alegori yapar: yönetici çobandır, askerler çoban köpeği ve halk da koyun. Herkesin kendi rütbesini bilmesi ve ona uygun hareket etmesi adildir. Yalan söylemek yalnızca felsefeci-krala serbesttir zira felsefeci-kral ara sıra toplumun çıkarları için yalan söylemek zorunda kalabilir. Platon’un ideal devletinde kişi siliktir, hatta neredeyse yoktur. Esas olan toplumdur ve kişi de sadece cemiyet için vardır. Platon’un tarih öğretisi kötümserdir: her geçen gün her şey gerilemekte ve kötüleşmektedir. Bu nedenle değişiklik fena olandır, değişmeyen iyidir. Hegel ise Platon’un aksine tarihte bir ilerlemecilik bulunduğunu söyleyecek kadar iyimserdir. Ancak onun iyimserliğinin sınırı Prusya kadardır. Prusya tarihsel tinin son aşamasıdır. Artık her şey bitmiştir, iyi olan her şey Prusya’da vücut bulmuştur.
Popper’in eleştirileri kabataslak bu şekilde sunulabilir sadece merak edenlerin yapıtın tümünü okumalarını tavsiye ederim. Şundan dolayı ayrıntıda daha birçok eleştiri mevcut.
Popper’e nazaran en büyük felsefeci Platon’dur. Platon’u her ne kadar eleştirse de ona hakkını vermekten geri durmaz. Ayrıca o oldukça eleştirdiği Marks’a da birçok mevzuda hak vermektedir. Aslında bu düşünürleri eleştirmesinin sebeplerinden biri de onları eleştirilmeye kıymet görmesidir.
Popper’in fikirleri bilim felsefesinde, politika felsefesinde, terbiye felsefesinde, dil felsefesinde, mantıkta, matematikte ve sosyolojide mühim bir yer tutmuştur. Onun daha iyi bir yaşam imkanını bulmak için yola çıkmış olduğu düşünsel serüveni kendinden sonrasında yeni serüvenlerin doğmasına vesile olmuştur. (Özkan Eken)

Karl Popper’ın iki cilt süresince, Hegel’e, Marks’a, Platon’a, Toynbee’a kadar derhal herkesi kapsayacak şekilde yerle bir etmiş olduğu felsefe kitabı.
Okuması oldukça zevkli. Totaliterliğe karşı alınan tutum ile akılcı ve bilimci kültürün savunulması hariç nerede ise her mühim argüman ve düşünce eleştirilmiş. Ancak kitap tam bir liberalizmin bakış açısına nazaran yazıldığından haliyle kendi yanlışlarını anlatmamakta. İdeolojinin yanlış şuur bulunduğunu görebilmek bu kadar zor olmamalıydı. Popper bunu eleştirel bir bilinçle işleseydi kitap efsaneler arasına girebilirdi sadece karşıtları yerle bir edeceğim derken neoliberal mantığı kendiliğinden meşrulaştırıyor olması huzursuz etti beni.
Hegel’i şarlatana benzetip ona ayıracak zamana yazık olur dercesine olan yaklaşımı bence oldukça yanlış. Tabi Hegel’in felsefesi ve diyalektiğini eleştirenler içindeyim sadece yaklaşımda sorun var. Ona nazaran doğru bu. Sonuçta liberal mantığı temsilen yazıyor Ancak Hegel kendisinin bahsetmiş olduğu benzer biçimde Prusya krallığının şarlatanı olmaktan oldukça daha fazlası. Sanırım Popper birazcık da dikkat çekmeye çalışmış sadece felsefe severler için düşündürücü yanları bayağı fazla bir kitabından bahsediyoruz.
Doğru ”şey” yanlış metodla yazılmış benzer biçimde. (Uğur De Molinari)


Açık Toplum ve Düşmanları PDF indirme linki var mı?


Karl R. Popper – Açık Toplum ve Düşmanları kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Açık Toplum ve Düşmanları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Karl R. Popper Kimdir?

1902 Viyana doğumlu Avusturyalı bilim ve cemiyet felsefecisi. Üniversite öğrenimi esnasında matematik, fizik ve felsefe okudu. İlk kitabı mantıkçı pozitivistlerin merkezi olan Viyana Çevresi yayınları içinde çıkmakla beraber Çevreyle ilişkisi daima münakaşa ve eleştiri düzeyinde sürdü. Bu yüzden kimilerince ‘resmî muhalif’ deklare edildi. 1937 senesinde okutman olarak gittiği Yeni Zelanda’da kendisine aslolan ününü kazandıran ‘Açık Toplum ve Düşmanları’ kitabını (Türkçeye çevirisi: C. 1, Mete Tunçay, Ankara, 1967, C. 2 Harun Rızatepe, Ankara, 1968; Türk Siyasi İlimler Derneği Yayınları) yayınladığı yıl olan 1945’e kadar kaldı. Aynı yıl Londra Üniversitesi London School of Economics’de okutmanlığa başladı. 1969’da emekli oluncaya kadar burada mantık ve bilimsel yöntem profesörlüğü yapmış oldu.


Karl R. Popper Kitapları – Eserleri

  • Daha İyi Bir Dünya Arayışı
  • Açık Toplum ve Düşmanları
  • Bilimsel Araştırmanın Mantığı
  • Tarihselciliğin Sefaleti
  • Hayat Problem Çözmektir
  • Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik
  • Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 1
  • Bitmeyen Arayış
  • Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2
  • Conjectures and Refutations: The Growth of Scientific Knowledge
  • The Logic of Scientific Discovery


Karl R. Popper Alıntıları – Sözleri

  • Marx’ın Kapital’i yazmaktaki amacı, toplumsal gelişmenin kaçınılmaz yasalarını bulmaktı. Toplum teknolojisine yararlı olacak iktisat yasaları bulmak değildi. Kapital, ne âdil fiyatlar, servetin eşit dağıtımı, güvenlik, üretimin akla yakın bir halde plânlanması ve her şeyin üstünde,
    özgürlük benzer biçimde toplumcu amaçların gerçekleşmesini sağlayacak ekonomik koşullar
    mevzusunda bir incelemeydi, ne de bu amaçları çözümlemek ve açıklamak yolunda
    bir girişimdi.
    Ama her ne kadar Marx toplumcu amaçların ahlâk açısından haklı çıkarılması
    çabasına olmasıyla birlikte Ütopyacı teknolojiye de şiddetle karşı çıkmış olsa da, yazılarında örtük olarak, bir ahlâk kuramı da vardır. O, bunu başlıca cemiyet kurallarını
    ahlâk açısından değerlendirmekle dile getiriyordu. Ne de olsa Marx’ın kapitalizme
    yönelttiği suçlama ahlâksal bir suçlamaydı. Seviye, içindeki tam bir biçimsel adâlet
    ve hakkaniyet ile beraber ortaya çıkan, zâlim adâletsizlikten dolayı suçlanmaktadır.
    Seviye suçlanmaktadır, zira sömürücüyü sömürüleni köleleştirmeye zorlayarak
    her ikisini de özgürlüklerinden yoksun kılmaktadır. Marx ne servete karşı çıkmış,
    ne de fakirliği övmüştür. O, kapitalizmden servet birikimine yol açmış olduğu için değil,
    oligarşik niteliğinden dolayı nefret ediyordu; bu düzende servet demek diğer insanların hayatlarını etkileme iktidarı anlamında siyasal iktidar demek olduğundan
    ondan nefret ediyordu. Emek gücü bir meta hâline getirilmektedir; bu da insanların kendilerini pazarlarda satmaları gerektiği anlamına gelir. Marx, düzenden köleliği çağrıştırdığı için nefret ediyordu. (Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2)
  • Neyi atıp neyi alıkoymalı? İşte problem bu. (Bitmeyen Arayış)
  • İyi olmak demek fenalık yapmamaktır. Bir de fenalık yapmayı istememektir. (Açık Toplum ve Düşmanları)
  • Soru: “Birkaç komünist gencin Viyana’da polis tarafından öldürülmesi üzerine, komünistlerden biraz uzaklaşmaya karar verdiniz. Oysa o olayda komünistler ateş açan taraf değil, kurbandı. Ama komünizmden vazgeçmeye o olay üzerine karar verdiniz. Bu biraz garip değil mi?”
    Popper: Bir tür mesuliyet duyuyordum, insanoğlunun kendini feda etmesinin, kendini tehlikeye atmasının düzgüsel bulunduğunu düşünüyordum; fakat biz başkalarını, kendilerini tehlikeye atmaları, vurulmaları için cesaretlendiriyorduk, oysa bunu hayata geçirmeye hakkımız yoktu. Parti liderlerinin başkalarına, kendilerini feda etmelerini ya da hayatlarını tehlikeye atmalarını söyleme hakları yoktu. (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)
  • Eğer eleştirici bir tutuma haiz değilsek, daima bulmayı istediğimiz şeyleri bulacağız: Cici teorilerimizi teyid edecek hususları arayıp, bulacak; onlar için tehlikeli olabilecek herşeyi ise gözden ırak tutacak ve görmeyeceğiz. (Tarihselciliğin Sefaleti)
  • Şöyleki diyordu Bach, öğrencilerine aralıksız çalma mevzusunda yönerge verirken: “Tanrının ihtişamı ve zihnin izin verilen seviyede zevk-ü sefası için uyumlu seslerden örülü bir harmoni olmalı; ve her müzik benzer biçimde bitimi ve nihai amacı Tanrının şan ve şerefiyle zihnin tazelenmesi haricinde başka bir şey olmamalı. Buna dikkat edilmediği sürece, gerçekte müzik yoktur, cehennemsel uluma ve takırtı vardır.” (Bitmeyen Arayış)
  • Özgürlüğün hiçbir çeşidi devlet tarafınca itimat altına alınmadıkça olanaklı olması imkansız. (Açık Toplum ve Düşmanları)
  • “Yaşamın anlamı, hayatımız boyunca arayıp bulacağımız gizli bir şey değil, hayatımıza kendi elimizle katabileceğimiz bir şeydir.” (Daha İyi Bir Dünya Arayışı)
  • Yaşamın anlamı, yaşamımız süresince arayıp bulacağımız gizli saklı bir şey değil, yaşamımıza kendi elimizle katabileceğimiz bir şeydir. (Daha İyi Bir Dünya Arayışı)
  • Evrensel ve kişisel olmayan bir doğruluk ölçütüne başvurulması
    anlamında, akılcılık son aşama önemlidir… Yalnız kolayca egemen
    olduğu çağlarda değil, bununla birlikte, hatta daha oldukça, düşünce birliğine
    varamadıkları süre adam öldürecek kadar kudretli olamayanların
    boş rüyası olarak hor görülüp reddedildiği daha bahtsız devrelerde de.
    BERTRAND RUSSELL (Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2)
  • “Belki ben haksızım, sen de haklısındır, ne olursa olsun tartışmamızdan sonrasında ikimiz de bazı şeyleri eskiye nazaran daha net olarak görebilmeyi umabiliriz, ve ne olursa olsun, kimin haklı olduğundan oldukça doğruluğa daha da yaklaşmanın mühim bulunduğunu unutmadığımız sürece, ikimiz de birbirimizden öğrenebiliriz.” s.129 (Hayat Problem Çözmektir)
  • Hiç kimse kendi davasında yargıç olmamalı. (Açık Toplum ve Düşmanları)
  • Popper bilimi, bataklıkta kazıklar üstüne dikilmiş bir yapıya benzetir. Bu kazıklar hiçbir süre “var olan” organik ve sağlam bir tabana dayanmaz. Zaman süre kazıkların sağlam bir temele dayandığı düşünülebilir; fakat bu bir yanılgı olacaktır. Şundan dolayı kazıklar yalnızca geçici bir süre için kendilerine sağlam bir dayanak bulmuştur. Bir süre sonrasında sağlam sanılan temel gene zayıflayabilir. Bu nedenle de kazıkların hep daha derine çakılması olmazsa olmaz olmalıdır. İşte Popper’in bilim insanı, bıkmadan usanmadan, uçsuz bucaksız derinliklere uzanmaya çalışan; ulaşmış olduğu bilgiyi yalnızca geçici bir süre için güvenilir informasyon olarak kabul eden, böyle de yetinmeyip hep daha fazlasını arayan insandır. Bu da sadece bilginin “mutlak” olmadığı görüşüyle bağdaşmaktadır. Mutlak olmayan informasyon, doğru olmayan bilgidir, yanlışlanabilir bilgidir; evrenin herhangi bir yerinde “siyah tek bir kuğunun” var olabileceği kuşkusunun taşınmasıdır. (The Logic of Scientific Discovery)
  • Kapitalistlerin insanların sefaleti karşısındaki sorumsuzluklarından yakınan bu insanların kendilerinin bu türlü dogmatik iddialarla insan sefaletini iyi mi azaltabileceğimizi ve toplumsal davranışlarımızın bazı beklenmedik neticelerini iyi mi denetim altına alabileceğimizi öğrenmemizi mümkün kılabilecek bu türlü deneyimlere karşı çıkacak kadar sorumsuz olduklarını görmek şaşkınlık vericidir. Ne var ki, Marxçılığı savunanlar kendi çıkarları uğruna ilerlemeye karşı çıktıklarının bilincinde değildirler; onlar Marxçılık benzer biçimde hareketlerin ana tehlikesinin bir süre sonrasında türlü türlü çıkarları temsil etmeye başlamaları bulunduğunu ve maddi çıkarlar yanında düşünsel çıkarlar da olabileceğini göremiyorlar. (Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2)
  • Her buluş ‘usdışı bir an’ içermektedir, her buluş ‘yaratıcı bir sezgidir’. (Bilimsel Araştırmanın Mantığı)
  • Demokratik devlet teorisindeki mühim noktalardan biri de siyaset sorunudur, zira bizim bürokrasilerimiz anti-demokratiktir. Bürokrasilerde, davranış ve ihmâllerinin hesabını vermek zorunda olmayan oldukça sayıda “küçük diktatör” bulunur. (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)
  • Demokrasi en fena yönetim biçimidir, eğer tüm öteki yönetim biçimlerini saymazsak.
    Winston Churchill (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)
  • … ben, düşünen tüm insanları ilgilendiren en azından bir felsefi probleminin var olduğuna inanıyorum. Bu da evrenbilim (Kosmologie) sorunudur: Dünyayı -ve ikimiz de bu dünyaya ilişik olduğumuzdan, bu bağlamda kendimizi ve bilgimizi- anlayabilme problemi. Tüm bilimlerin bu anlamda evrenbilim olduğuna inanıyorum; ve felsefe de, aynı tabiat bilimleri benzer biçimde, evrenbilime getirmiş olduğu katkı sebebiyle benim için ehemmiyet taşımaktadır. Felsefe ve tabiat bilimleri araştırmalarını bu amaçla sürdürmediğinde, benim için hiçbir çekicilikleri kalmayacaktır. (The Logic of Scientific Discovery)
  • kendi seyircilerine, aldatıcıdır diye, akılcı kanıtlara kulak vermeyi yasaklayabilirler ve onlara kanıta karşı yumruklarını veya tabancalarını kullanmayı öğretebilirler. (Açık Toplum ve Düşmanları)
  • Devletçilik ne kadar artarsa,
    özgürlük de o denli azalır. (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş