Eğitim

Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru – Aziz Mahmud Hüdayi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru – Aziz Mahmud Hüdayi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru kimin eseri? Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru kitabının yazarı kimdir? Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru konusu ve anafikri nedir? Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru kitabı ne konu alıyor? Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru PDF indirme linki var mı? Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru kitabının yazarı Aziz Mahmud Hüdayi kimdir? İşte Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Aziz Mahmud Hüdayi

Çevirmen: Mustafa Kara

Çevirmen: Mustafa Özdemir

Orijinal Adı: Hulâsatü’l- Ahbar

Yayın Evi: İnsan Yayınları

İSBN: 9789755741710

Sayfa Sayısı: 181


Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hz. Peygamberin yaşamını merkeze alarak varlığın meydana gelişinden peygamberler geçmişine, sonrasında da İslam zamanı ile ilgili asr-ı mutluluk devrini içine alan haberlerin biz aslı ve özeti olan Hulasatü’lahbar, Aziz Mahmud Hüdayi’ye ilişik mühim bir eserdir. Tasavvufi perspektiften yola çıkarak yazıya döktüğü bu kitapta yazar, Hz. Muhammed’in yaşamını ve buna bağlı olarak insanoğlunun varlıkla ilişkisini anlamlandırmaya çalışır. Geleneksel formlar kullanılarak kaleme alınan eserde, Sufinin tarihe ve varlığa bakış açısını göstermesi açısından ek olarak önemlidir.


Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru Alıntıları – Sözleri

  • Resûlullâh  (a.s.) şöyleki buyurmuştur:
    “Lâ ilâhe illallah” kelimesi hariç her amel tartılabilir. Mîzânın bir kefesine bunu inanarak söyleyen konsa, diğerine yedi kat gökler konsa, elbet bu kelime ağır basar.”
  • Allah Teâlâ, kalpler ve lisanlar dayanabilsin diye Kur’ân hakikatlerinin nurlarını harf zarfıyla örmüştür. Nitekim ateş kelimesi kâğıda yazılır, dille söylenir. Fakat gerçek ateşe ne kâğıt dayanır, ne de dil. Şu halde ey Müslümanlar! Kur’ân’a, ebatlarına yaraşır bir saygı gösterin. Bu sebeple o, hikmeti bir zikir ve hidayete götürmüş olan doğru yoldur.
  • Hikayeye bakılırsa, insanın birisi Şeyh Ebû Saîd’e, “Filan şahıs havada uçuyor.” diyince Şeyh, “Kuşlar da havada uçuyor.” der. Adam, “Filan şahıs denizin üstünde yürüyor.” diyince de, Şeyh: “Balık ve kurbağa da bunu yapar.” der. Adam bu sefer de “Filan, aniden doğuyu ve batıyı katediyor.” söylediğinde ise Şeyh, ” İblîs de bu şekilde yapıyor.” diyince adam, ” Peki sizce kemal kimdir ?” der. Şeyh de şu karşılığı verir: ” Bâtını Hak ile, zâhiri halk ile olandır.”
  • “İlim bütünüyle dünya içindir. Ondan âhiret’e kalan bir tek ameldir.
    Amel de tamamen boşadır. Ancak ihlâs ile meydana getirilen hariçtir.”
  • Nebî Aleyhisselam, Cebrâil’e: ” Gökyüzünü birçok kere inip çıkarken asla sıkıldığın ve daraldığın oldu mi? ” buyurdu. Cebrâil: “Üç yer hariç olmadı. Birincisi; Nemrûd, İbrahim (a.s)’i ateşe attığında ben Sidre’de makamımda idim. Bana “Habibime yetiş !” diye nida geldi. Ben de ateşe düşmeden yetiştim. İkincisi, Yûsuf’u kardeşleri kuyuya attıklarında “Kulun Yûsuf’a yetiş!” diye nida geldi. Bende makamımda idim. Kuyunun altına varmadan yetiştim. Üçüncüsü, kafirler, Uhud Gününe nin ufak azı dişlerinden birini kırınca güzel yüzünden kan çıktı. Şöyleki hitap geldi: “Ey Cebrâil ! Habibim Muhammed’e yetiş, kanı yere damlamasın.” Ben de makamımda idim, indim ve kanını kanadıma aldım.
  • Sehl şöyleki demiştir : Zikir yaptığını iddia eden şahıs, zâkir değildir. Gerçek manâda zâkir, Allah’ın kendisini gördüğünü ve kendisinden daha çok kalbine yakın bulunduğunu bilen ve bu duyguyu nefsinde ve her şeyde hisseden kişidir.
  • Zikirde cehr (sesli zikir), mübtedi için tavsiye edilir. Bu sebeple cehrin te’siri, daha büyük, kalpten çıkarışı daha çabuktur.
  • Allah kelâmının yüceliği ve güzelliği, lafız örtüsüyle ve harf zarfıyla örtülmeseydi asla kimse onu dinleyemezdi. Nitekim âriflerden birisi şöyleki demiştir. “Levh-i Mahfûz’da, Kelâmullâh’ın her bir harfi Kaf Dağı’ndan daha büyüktür. Melekler toplanıp bir harfi oynatmaya çalışsalar, başaramazlar. Ancak Allah’ın verdiği hususi bir kuvvetle Levh Meleği bu işi yapabilir. Yoksa kendi gücüyle o da bu işi yapması imkansız.
  • İmam Ebû Yûsuf’a bir mevzu hakkında sor soruldu. O da “Bilmiyorum” dedi. Soruyu soran adam ise; “Senin mekânın câhillerin mekânı olmalı” dedi. Ebû Yûsuf’da şu cevabı verdi: ” Mekân, bir şeyi bilip ötekini bilmeyenindir. Her şeyi bileninise mekânı yoktur. İşte o her şeyi bilen Allah’tır. Yerde ve gökte zerre kadar bir şey  O’nun ilminden kaybolmaz.”
  • “İlim bütünüyle dünyadır. Ondan âhirete yarayanı ameldir. Amel de tamamen boşadır. Ancak ihlâs ile meydana getirilen hariçtir.”


Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Allah Teâlâ, kalpler ve lisanlar dayanabilsin diye Kur’ân hakikatlerinin nurlarını harf zarfıyla örmüştür. Nitekim ateş kelimesi kâğıda yazılır, dille söylenir. Fakat gerçek ateşe ne kâğıt dayanır, ne de dil. Şu halde ey Müslümanlar! Kur’ân’a, ebatlarına yaraşır bir saygı gösterin. Bu sebeple o, hikmeti bir zikir ve hidayete götürmüş olan doğru yoldur. (murat vural)


Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru PDF indirme linki var mı?


Aziz Mahmud Hüdayi – Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Aziz Mahmud Hüdayi Kimdir?

Osmanlı devri İstanbul velîlerinin büyüklerindendir.

Asıl adı Mahmûd’dur. “Hüdâyî” adı ve “Azîz” sıfatı kendisine sonradan verilmiştir. Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri’nin neslinden olup, “seyyid”dir. Bunu ilâhîlerinin birinde:

Ceddim ü pîrim sultan

Sen’sin yâ Rasûlâllâh

diyerek kendisi de ifâde eder.

Koçhisar’da doğan, çocukluğu Sivrihisar’da geçmiştir.

O, bir asra yakın yaşam sürmüş ve sekiz pâdişah devrini idrâk etmiş bir gönül sultânıdır. Asrında, gerek eserleri, gerekse söyleşi, irşad, vaaz ve tembihleri ile ümmet için bir feyiz deposu olmuştur.

İlim, tasavvuf ve edebiyat sahalarında parlak bir hüviyete haiz bulunan Hüdâyî Hazretleri, mâneviyat rehberleri içinde müstesnâ bir mevkii hâizdir. O, müessese yıllarında Şeyh Edebali Hazretleri’nin yapmış olduğu kıymetli irşad, hizmet ve faâliyeti, aynı aşk, vecd ve heyecanla yürütebilen nâdir bir mânevî şahsiyettir. Allah rızâsı istikâmetinde ihlâs, samîmiyet ve çaba suretiyle hareket eden Hüdâyî Hazretleri, haiz olduğu zâhirî ve bâtınî liyâkat sebebiyle de hem pâdişahların hem de tüm tebaanın sevilmiş olduğu bir Hak dostu olarak tebârüz etmiştir.

Osmanlı’nın yükselişten yavaş yavaş duraklamaya doğru seyir takip eden bir devrinde yaşayan Hüdâyî Hazretleri, bir taraftan sultanların âdil, gayretli ve mâneviyat bakımından kuvvetli ve zinde olmaları için büyük himmetler sarf etmiş, bir taraftan da bazı kargaşadan bunalan devlet ricâlinin ve halkın gönül yaralarını âdeta hâzık bir doktor şeklinde sarmasını bilmiştir. Bundan dolayı derhal hepimiz, onun söyleşi, irşad ve hizmet sofrasına koşarak ferahlamış; dergâhı, gönüllerin refah ve saâdete kavuştuğu bir mekân olmuştur.

Gerçekten onun devri, saâdetle felâketin birbirini takip etmiş olduğu çileli bir zamana rastlamaktadır. Zira siyâsî bakımdan gittikçe artan ve ictimâî bünyeyi de son aşama sarsan çalkantılar, bu devirde görülmeye adım atmıştır. Askerdeki disiplin ve nizâmın sarsılıp bozulmasının, 2. Genç Osman’ı fecî bir sûrette katletme derecesine ulaşmış olduğu ve 4. Murad’ın tahtının önünde sadrâzamı Hâfız Ahmed Paşa’nın yeniçeriler tarafınca parçalanıp kanlarının tahta bile bulaşmış olduğu düşünülürse, o günlerin siyâsî ahvâli daha iyi anlaşılır.

İşte bu şekilde kargaşa ve bunalımlı bir devirde İslâm tasavvufunun tesellî edici nefhasıyla Hakk’ın ve hakîkatin sesine çağıran Hüdâyî Hazretleri, dergâhına diğerlerine nazaran oldukca değişik bir kimlik kazandırmıştır. Öyleki ki, devlet idâresinde azl ve nefyedilen kimselerin ve cemiyette zuhûr eden anarşinin önünden kaçanların sığındıkları yegâne yer, onun dergâh-ı şerîfi olmuştur. Nitekim Halil Paşa, Dilâver Paşa ve Ali Paşa şeklinde zevât, başları her dara düştükçe bu dergâha sığınmışlardır. Bu yönüyle Hüdâyî Hazretleri’nin dergâh-ı şerîfi, kimsenin zarar ve ziyânının erişemeyeceği, günümüz tâbiriyle bir nevî dokunulmazlığı olan emîn bir mekân hüviyetine bürünmüştür. Denilebilir ki, o zamanlar Osmanlı mülkünde bu mekândan başka hiçbir dergâh, bu kadar saygı ve ihtirâma nâil değildi.

Burada Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin bu şekilde bir makâmı hâiz oluşu ve haiz bulunmuş olduğu müstesnâ liyâkati elde edişinin iyi mi gerçekleşme etmiş olduğu üstünde hâssaten ve dikkatle durmak gerekir. Zira onu bu kemâle ulaştıran metod, mâneviyat yolunda yürüyenlere müstesnâ bir numûne-i imtisâldir.


Aziz Mahmud Hüdayi Kitapları – Eserleri

  • Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru
  • Divan
  • Sohbetler (Nasayıh Ve Mevaiz)
  • Divan-ı İlahiyat
  • Üftade’den Aşk Dersleri
  • Faziletler Kitabı
  • Mevlidi Şerif ve Miraciyye
  • Sevgi Tohumu


Aziz Mahmud Hüdayi Alıntıları – Sözleri

  • Günler gelip geçmekdedir
    Kuşlar şeklinde uçmakdadır (Divan)
  • ” Din gam ve tasasından başka gam,üzüntü ve tasa ; göz ağrısı ve acısından başka da ağrı,sızı ve acı yoktur ! ” (Sohbetler (Nasayıh Ve Mevaiz))
  • Tevhîd agziye-i galîzeyi hazm eder. Sûre-i Tekâsür dahi hâzım-ı ta’âmdır. Her ne kadar karın şişerse ahlâk ve mücâhededen tekellüm, keşf ü kerâmâttan tekellümden hayırdır. (Üftade’den Aşk Dersleri)
  • Derdlilerin dermânıdır
    Hakk’ın bizlere ihsânıdır
    Tesbîhlerin sultânıdır
    Lâ ilâhe illa’llah (Divan-ı İlahiyat)
  • Söz uzun,maksud- ı cümle cüz-i küll,
    Mukteda-ı âlem şah-ı rusül !
    – Aziz Mahmud Hüdayi -: (Sohbetler (Nasayıh Ve Mevaiz))
  • Hadîste vârid olmuştur ki:
    “Melaike ‘arzı tavaf ederler. Ne zamân ictimâ’ ile zikrullah eyleyenleri bulsalar, o meclis-i zikrin etrafını ihâta eylerler, göğe dek. Ondan sonrasında Allah Sübhânehû ve Ta’âlâ dahi buyurdu ki:
    “Onlar benim cennetimi gördüler mi?”
    Melâike:
    “Yok görmediler.” diyeler.
    Allah Sübhanehu ve Ta’âlâ buyura ki:
    “Ya görseler nice olurlardı?”
    Ondan sonrasında buyura ki:
    “Ya nârı gördüler mi?”
    “Yok görmediler.” diyeler.
    “Ya görseler nice olurlardı?”
    Ondan sonrasında buyura ki:
    “Ben onları cemi’an mağfiret eyledim.”
    Melekler diyeler ki:
    “İçlerinde kendilerinden değil âdem var idi. Onların hakkında ne buyurursunuz, zikir için gelmemişti?” Orada Allah Sübhanehu ve Ta’âlâ buyura ki:
    “Hümü’l-kavmü la-yeşkâ bihim celîsühüm. / Onlar -zikir ehli-o şekilde bir kavimdir ki, içlerinde bulunanlar fena olmaz.” (Üftade’den Aşk Dersleri)
  • Sehl şöyleki demiştir : Zikir yaptığını iddia eden şahıs, zâkir değildir. Gerçek manâda zâkir, Allah’ın kendisini gördüğünü ve kendisinden daha çok kalbine yakın bulunduğunu bilen ve bu duyguyu nefsinde ve her şeyde hisseden kişidir. (Alemin Yaratılışı ve Hz.Muhammed’in Zuhuru)
  • “Eğer bölgeler demir, gök bakır olsa rızkım nereden geldiğini mülâhaza eylemem.” (Üftade’den Aşk Dersleri)
  • Derdlilerin dermânıdır
    Hakk’ın bizlere ihsânıdır
    Tesbîhlerin sultânıdır
    Lâ ilâhe illa’llah (Divan-ı İlahiyat)
  • Zikrullâhtan maksûd ve tasliyyeden maksûd ve tilâvet-i Kur’ân’dan maksûd tasfiye-i kalbtir. Tasfiye-i kalbten murâd tecelli-i cemâldir. Ve tecellî-i cemâlden maksûd sâbit-i hakîkînin zuhûrudur. Sâbit-i hakîkîden maksûd izmihlâldir (yokluktur). Zîrâ tecellî-i zât ile cemî’-i mümkinât muzmahil olur. Kıyâmet dahi şöyledir. (Üftade’den Aşk Dersleri)
  • Yalancı dünyâya aldanma yâ Hû
    Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez (Divan)
  • “Kahra sabr eyle lutfa şükr eyle. Ümmîddir ki sabırla şükrün mabeyninde bir makâma erişesin. Bu iki makâm seni vezir eyleye.” (Üftade’den Aşk Dersleri)
  • Tevhid, lisân ile güzeldir ammâ ahsen ü evlâ olan odur ki, tevhîdi ef’âlinde ve sıfâtında ve zâtında isti’mâl edesin. (Üftade’den Aşk Dersleri)
  • Ekserî evliyâullah iztıcâ’ eylemezler (yan gelip yatmazlar). Zîrâ ehl-i huzûrlardır. Hâl-i huzûrda izticâ’ terk-i edebdir. (Üftade’den Aşk Dersleri)
  • Benim diyen kati ahmak kişidir
    Ki zîrâ ben demek şeytân işidir (Divan-ı İlahiyat)
  • Ey katreyi ummân eden
    Ey nutfeyi insân eden
    Ey derdlere dermân eden
    Senden meded Senden meded (Divan)
  • ” Her data sahibinin üstünde daha bir bilen vardır. ” (Sohbetler (Nasayıh Ve Mevaiz))
  • Âdem’in {aleyhisselam} bedeni, cismanî var oluşun aslıdır, temelidir. Ruhanî var oluşun aslı, temeli ise Peygamber Efendimiz’in (sav) kutsal ruhudur. (Mevlidi Şerif ve Miraciyye)
  • Kulun günâhından rahmetin çokdur
    Doğrulup gelene kapın açıkdır
    Kereminden mahrûm kalmışı yokdur
    Efendim meded hey sultânım meded.. (Divan-ı İlahiyat)
  • Kudûmun rahmet-i zevk u safâdır ya Rasûlallah
    Zuhûrun derd-i uşşâka devâdır yâ Rasûlallah
    Nebî idin dahi Adem dururken mâ-i tıyn içre
    İmâm-ı enbiyâ olsan revâdır yâ Rasûlallah (Divan)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş