Eğitim

Ateşin Kızları – Gérard de Nerval Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ateşin Kızları – Gérard de Nerval Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ateşin Kızları kimin eseri? Ateşin Kızları kitabının yazarı kimdir? Ateşin Kızları konusu ve anafikri nedir? Ateşin Kızları kitabı ne konu alıyor? Ateşin Kızları PDF indirme linki var mı? Ateşin Kızları kitabının yazarı Gérard de Nerval kimdir? İşte Ateşin Kızları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Gérard de Nerval

Çevirmen: Erdoğan Alkan

Orijinal Adı: Les filles du feu

Yayın Evi: İthaki Yayınları

İSBN: 9789752730786

Sayfa Sayısı: 167


Ateşin Kızları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ateşin Kızları, Nerval’in dünya yazınının bu asi ve dâhi çocuğunu, tüm yaşamı süresince yazdığı en iyi iki öyküyü içermekte; Sylvie ile Rüya ve Yaşam’ı…

Sylvie, Marcel Proust’un tutkun olduğu öyküydü.

Rüya ve Yaşam’sa Yahya Kemal öldüğünde, başucunda, açık bir halde bulunmuştu. Tüm öykülerin kirlendiği bir çağda, 21. yüzyılda; hemen hemen kirlenmemiş zamanlara ilişkin, çığır açıcı iki başyapıt, imkansızı hayal edebilenlere…


Ateşin Kızları Alıntıları – Sözleri

  • Jean-Jacques ne doğru söylerdi: ‘insa­nları bozan, kentlerin zehirli havasıdır’.
  • Ben bir hayalin peşindeyim, başka şeyin değil.
  • …Ağaçlara isim oyulur ya, öyleki/ Bir şey var fazlaca evvel kalbimi oyan!
  • Her şeyde yalnızlık ve hüzün var!
  • “O şarkı çoktan kayıplara karıştı.”
  • Zaten çocukluk aşkında mukaddes bir şey­ler vardır hep…


Ateşin Kızları İncelemesi – Kişisel Yorumlar

DİPÇE :
Fransız çağıl şiirini kimi eleştirmenler Baudelaire’le, kimi eleştirmenler ve edebiyat tarihçileriyse Gérard de Nerval’le başlatırlar. Baudelaire ise Nerval’den “üstün bir görüş “, “çağımızın Pisagoru ” şeklinde söz etmiştir.
Proust  da  Sylvie’yi,  duygusal düz yazının zirvesinde görür ve bu öy­küyü fazlaca sever.
Nerval’in yaşamına baktığımızda Sylvie’nin  kurgusal bir öykü olmadığını, yazarın ilk gençlik  çağlarından kopan bir yürek huzmesi bulunduğunu derhal fark ederiz.
Bu eserde bir aşkın bir güzelliğin parçalara ayrılarak başka yüzlerde ve kalp ağrılarında yaşadığını fakat gene tüm yolların o  tek yöne aktığını ve tek bir şeyin arandığını görürüz.
Bu durum bana Gilberte’nin ektiği aşk tohumlarının Albertine’ de filizlendiği kısmı ve Proust’un arayışını çağrıştırdı.
Nerval de bir Slyvie bir Andrienne’nin silüetlerini belirginleştirir, her defasında yüreğini kanatır. Asl’olanı fark ettiğinde ise artık fazlaca geçtir.
Hikayenin bitiminden sonrasında Dizeler isminde olan şiir kısmı yer almıştır.
Yumuşak dokunuşlu bir yaratı olduğundan kolaylıkla ve hususi bir tatla okunan bu eseri yoğun okumalarınız arasına alabilirsiniz.
Keyifli okumalar dilerim. Esen kalınca. (Gncokuyor)

Eski yazarların şiir kitapların aşığım. Gerçekten fazlaca aşığım. Zira fazlaca hisli yazılmış eserler oluyor bunlar. Nasıl hisli? Günümüz şiir yazarlarında ya da genel olarak yazınsal yazılarında kimi zaman denk geliyorum toplumsal medyada ve bir cinsellik ve çıplaklıkla yazılmış eserler var bir de eski döneme yönelik eserlerde dikkatimizi çeken o saf, tamamen duygu ve hislerin kelimelere döküldüğü eserler. Yahut ben fazlaca eskiye aşığım bilemiyorum.
Kitapta da yazarın ilk aşkına olan sevgisini ve hislerini anlattığını görüyoruz aslına bakarsak. İhanet ettiğini hissettiği anlamış olur bile var ki buraya da değinmek isterim. Şimdikiler ihaneti bir tek biriyle yatmak olarak düşünüyor fakat ben olabilir ki eski kafalıyım. Bunda bir fenalık görmüyorum. Benim bir sevdiğim var ise, ona olan saygımdan bir başkasına bakamam ki. Baktığımda, bir başkasıyla bakıştığımda bile ihanet etmiş şeklinde hissederim. Karşımdakine sen de bu şekilde olacaksın demem. Diyemem doğal olarak. Ama ben bu şekilde yaparım. Zira karşımdakinin görüntüsü başka biri araya girmiş olduğu için gözümün önünden giderse diye korkarım. Bilmiyorum biz eski kafalılar birazcık böyleyiz sevdiğimizde fakat bir fenalık görmüyorum. Gerard da birazcık böyleymiş.
Bence her hanım kendini seven adamın yaşamının merkezinde olmasını, bir tek kendine adanmasını ve yalnızca ona ilişkin olmasını ister. Ben erkeğimi paylaşırım diyen hanım görmedim ben. Bilen var ise? Fena anlamda söylemiyorum sonuçta bu bir adanmışlık. Hele ki bayanlar, yakın kız arkadaşları bile dışarı çıkıp kendilerini çağırmayınca bile imreniyor. Kıskanmayan hanım mı olurmuş? Saçmalık. :))))
Hepimize iyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)

Sylvie…
Taşradan Paris’e taşınan kahramanımız dayısından kalan mirasla rahat yaşamaktadır. Arkadaşlarıyla tiyatroya gelir her akşam aynı saatlerde, amacı oyunu seyretmek değildir, o aktrisi, Adrienne’yi görmeyi arzular. O gece, bu hanıma duyduğu hayranlığın çocukluğunda kalbine yerleşen bir suret, bir gövde ile bağlantısını keşfeder, ne zamandır aklına getirmediği nahiyesine gitmeye karar verir, derhal! Yol süresince anıları depreşir, ilk aşkı Sylvie’yi yad eder… O ne tatlı, organik bir güzelliği haizdir! Ne yapıyordur şimdi? Onu iyi mi bu kadar dikkatsizlik ettiğine aklı ermez. Taşraya yerleşmeyi, onunla evlenmeyi bile düşünür.
Kasabaya vardığında … anlamış olur ki değişmiştir. Sevdiği hanım da, yollar da, eşyalar da, insanoğlu da, üretim bile değişmiştir. O köylü kız şimdi operadan, Rousseau’dan dem vurur. Evlenmiştir, iki evladı olmuş.
Adrienne ulaşınca, yerleştiği manastırda solup yitmiştir.
İki hanım, bir kalp. Hepsinden öte bir hayal, ideal.
Gelecekte geçmişi bulamamıştır.
O, bir drama aşıktır. (tolgahan çaptuğman)


Ateşin Kızları PDF indirme linki var mı?


Gérard de Nerval – Ateşin Kızları kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Ateşin Kızları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Gérard de Nerval Kimdir?

Paris’te doğan Nerval iki yaşlarındayken, anası Silezya’da vefat eder. Babası, Napolyon’un ordusunda askeri doktordur. Amcası, Antoine Boucher’in yanında; Valois bölgesinin kırsal kesimi olan Mortefontaine’de yaşar. Babasının 1814 senesinde savaştan dönmesi üstüne yineParis’e gönderilir. Birfazlaca kez, Valois tarlalarına geri dönen Nerval, Valois şarkıları ve efsanelerini bu zamanda yaratır.

Çevirmenlik hevesi, Goethe’in Faust (1828) eseriyle adım atar ve bu O’nu meşhur eder. Goethe’nin de takdirlerini alan Nerval, 1840’lı yıllarda daHeinrich Heine’nin şiirlerini Fransızca olarak sunar.

Üniversite’ye gittiği 1820’li yıllarda Theophile Gautier ve Alexandre Dumas ile dost olur. Nerval’in şiirleri Romantik Deizm ihtiva eder; bu zamanda fanatikleri içinde Victor Hugo da bulunmaktadır.

Devrin Mason dünyasının mühim şahıslarından olan Nerval, uyuşturucu madde bağımlısı olmuş; 1841 yılı itibariyle birkaç kez akıl hastanesinde yatmıştır. Görevi vesilesi ile birçok ülke gezen Nerval, hiçbir şehirde yerleşik bir yaşam sürememiştir. O’nun Paris’de 1820’li yıllarda, Lüksemburg ve Hollanda’da da 1830’lu ve 1840’lı yıllarda yaşamış olduğu aşkları şiirlerine de yansımıştır.

1855 senesinde, 47 yaşlarındayken Paris’te bir parkta ilk aşka düştüğü hanımı ailesi ile piknik yaparken görür. Çocuklarıyla mutlu olan babanın yaşamını kıskanarak yine bir bunalım içine girer. (Başka bir görüşe gore de; ilk aşkını, kocası ile birlikte balkonda çocuklarıyla yiyecek yerken gördüğüdür.) Öldüğü gün, “Sıcak bir kış günü” tasviriyle dünya geçmişine geçer.

Gérard Labrunie ‘nin yazılarında kullandığı ismidir. Romantizmin en kuvvetli temsilcisi olan Fransız; ozan, yazar ve gezgindir. Birfazlaca kez Türkiye’ye de uğramış, İstanbul’un en fazlaca mezarlıklarını beğenmiştir. Dünyaedebiyat tarihinin en mühim şairlerinden ve yazarlarından biridir.


Gérard de Nerval Kitapları – Eserleri

  • İstanbul Yolunda
  • Ufak Aylaklık Şatoları
  • Doğu’da Seyahat
  • Aurélia
  • Ateşin Kızları
  • Sylvie – Dizeler
  • Muhteşem İstanbul
  • Düş Gezgini


Gérard de Nerval Alıntıları – Sözleri

  • “Eski bir deyişe göre, insan çift yaratılır, benzerini görürse ölüm yakın demektir.” (Aurélia)
  • “Ruhum yok edilemez bir molekül, azıcık havanın şişirdiği fakat doğada yerini kabul eden bir kürecik mi yoksa enginlikte kaybolan boşluğun kendisi, hiçliğin imgesi midir?” (Aurélia)
  • Jean-Jacques ne doğru söylerdi: ‘insa­nları bozan, kentlerin zehirli havasıdır’. (Sylvie – Dizeler)
  • ”..ve dedi: dünyaları gezdim, her şey ölüyor
    yitirdim uçuşumu, o süt rengi yollarda
    yaşam kadar doğurgan, uzak damarlarında
    dünyanın, her şey altın kumlarla dökülüyor
    ve her yerde dalgalar süresince kıraç toprak
    kabaran okyanuslar, fırtına, kasırgalar
    başıboş küreleri döndürüyor bir nefes
    o büyük sonsuzlukta ne ses, ne de bir ruh var
    Tanrının gözünü ararken küreyi gördüm
    Geniş, kara ve dipsiz, orda oturan gece
    Yoğunlaşıyor ve ışık saçıyor evrene;
    Ve bir gökkuşağı var o kuyuyu kuşatan,
    Eski kaosun eşiği, hiçlik, karanlık
    Ve bir helezon gördüm dünyalarımı yutan
    Değişmeyen bir yazgı, dar bir yol, dilsiz, sağır
    Buz şeklinde soğuk bir koşul!.. Benden ilkin yol alan
    Ölü dünyalarda, kar altında ağır ağır
    Bir şey var, soğuyan ve evreni de solduran,
    Nedir bu yaptıkların, ey ilk güç, hele bir gör,
    Sönmüş güneşlerinde her şey soluyor şu an…
    Bir dünya can verirken diğeri diriliyor,
    Emin inisin ölümsüz bir nefes sunduğundan?..
    Oy babam, oy! Yüreğimde duyduğum sen misin?
    Ölümü diriltir ya da yenebilir misin?
    Ezilebilir misin son bir çaba içinde?
    Gecelerin meleği sürgün ediyor beni,
    Şu yalnız ve şu yaşlı gözlerimden geçeni
    Okuyabilir misin? Her şey ölecek benle!” (Ufak Aylaklık Şatoları)
  • Derin sonsuzluk bir süre
    Gülerdi bakışınızda…
    Sönen ateşi tekrardan
    Gökyüzünde yaksanız ya! (Ufak Aylaklık Şatoları)
  • Ben bir hayalin peşindeyim, başka şeyin değil. (Ateşin Kızları)
  • Doğal olarak yetiştirilmiş bayanlar da, görkemli kuşlar da olduğu şeklinde, kendilerini adi baştan çıkmalardan sakınan bir gurur vardır. (Doğu’da Seyahat)
  • Seyahatin en eglencelı yanı, durduğumuz her limanda, yeni bir milletle tanışmak (Doğu’da Seyahat)
  • Jean-Jacques ne doğru söylerdi: ‘insa­nları bozan, kentlerin zehirli havasıdır’. (Ateşin Kızları)
  • “Yaşamış olduğumuz dünya kaderlerimizin örülüp söküldüğü bir tiyatro hâlâ; hepimiz bu tiyatroyu canlandıran ve şimdiden sönmeye yüz tutmuş merkezi ışıktan yayılan ışınlarız…” (Aurélia)
  • Yol arkadaşı olan bir Türk, bir Arap, bir İranlı ve bir Rum hep birlikte bir ikindi kahvaltısı yapmak isterler. Herbiri onar para verir. Fakat ne satın alınacağı kararlaştırılmamıştır. Türk üzüm, Arap ineb, İranlı ingür, Rum da stafiliyon diye tutturur. Her birisi kendi arzusunu kabul ettirmek ister. Bu yüzden çekişmeye başlarlar. Tam bu sırada oradan geçmekte olan ve dört dili de bilen bir derviş, yakında bulunan gezici bir üzüm satıcısını çağırır. Böylece, hepsinin almak istediği şeyin de üzüm olduğu ortaya çıkar. (Doğu’da Seyahat)
  • “Her insanda bir izleyici ve bir erkek oyuncu, bir konuşan bir de yanıt veren vardır.” (Aurélia)
  • …Ağaçlara isim oyulur ya, öyleki/ Bir şey var fazlaca evvel kalbimi oyan! (Sylvie – Dizeler)
  • Ben bir hayalin peşindeyim, başka şeyin değil. (Sylvie – Dizeler)
  • “Rüya ikinci bir hayattır. Bizi görünmez dünyadan ayıran bu fildişi yada boynuz kapılardan içim ürpermeden geçememişimdir. Uykunun ilk anları ölüme benzer, bulanık bir uyuşukluk aklımızı ele geçirir ve ben’in tam olarak hangi anda başka bir halde varoluş görevine devam ettiğini anlamayız. Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı konut tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran nefes siluetler çıkagelir. Sonra tablo biçim alır ve yeni bir berraklık bu görüntüleri aydınlatıp hareketlendirir; ruhlar dünyası kapısını bizlere açar.” (Aurélia)
  • “Tüm dinlerde inançlar birbirine daha çok yaklaştıkça, inananlar birbirlerinden daha çok nefret ediyorlar; çıkın bakalım işin içinden.” (Doğu’da Seyahat)
  • “Kitaplarım, tüm zamanların biliminden garip bir yığın, tarih, seyahat, dinler, Kabala, astroloji, Giovanni Pico della Mirandola, bilge Mersius ve Nikolaus von Kues’un gölgelerini neşelendirecek iki yüz cilt halinde bir Babil Kulesi, hepsi bana kalmıştı! Bir bilgeyi delirtmeye yeterdi ya da bir deliyi bilge edecek kadar şey vardı.” (Aurélia)
  • Muhteşem yüzyıl dizisinde tarihe yalan sokulması ve kötüleme-karalama projesi (Yabancı yazardan)
    Tarihi hadiselere önyargılı bakan birçok batılı yazarın, Osmanlı kadınlarının saray yaşamını kendi yaşam felsefelerine gore değerlendirip,”kafes edebiyatı” çerçevesinde senaryolaştırmasına karşılık, senelerce Istanbul’da yaşayan “Muhteşem Istanbul” kitabının yazarı Gerard de Nerval Osmanlı saray hanımefendileri hakkında şöyleki yazmaktadır:
    “Saray hanımlarına ulaşınca, bunların hakkaten birer alim olduklarını söyleyebiliriz ve bu sözümüzde mübalağa yoktur. Zira saraya giren her hanım, tarih, edebiyat, müzik, fotoğraf ve coğrafya mevzularında fazlaca ciddi bir eğitime doğal olarak tutulur. Bu bayanların birçoğu, sanatkar yada şairdirler.”
    Asıl kitap deposu;
    Gerard de Nerval, Muhteşem Istanbul, Boğaziçi Yay., Istanbul 1974, sayfa 82. (Muhteşem İstanbul)
  • “Evrende hiçbir şey kayıtsız, hiçbir şey aciz değildir; bir atom her şeyi parçalayabilir, bir atom her şeyi kurtarabilir!” (Aurélia)
  • Hayır, siz başarıya dalkavukluk ediyorsunuz; yerlerde sürünseydim, başımı çiğneyip geçerdiniz. (Doğu’da Seyahat)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş