Eğitim

Aurélia – Gérard de Nerval Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Aurélia – Gérard de Nerval Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Aurélia kimin eseri? Aurélia kitabının yazarı kimdir? Aurélia konusu ve anafikri nedir? Aurélia kitabı ne konu alıyor? Aurélia PDF indirme linki var mı? Aurélia kitabının yazarı Gérard de Nerval kimdir? İşte Aurélia kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Gérard de Nerval

Çevirmen: Erdoğan Alkan

Orijinal Adı: La rêve et la vie

Yayın Evi: Cumhuriyet

İSBN:

Sayfa Sayısı: 95


Aurélia Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti


Aurélia Alıntıları – Sözleri

  • “Eski bir deyişe göre, insan çift yaratılır, benzerini görürse ölüm yakın demektir.”
  • “Uyku, hayatımızın üçte birini doldurur. Günlerimizin acısını yada hazlarımızın cezasını hafifletir fakat uyku bana hiçbir süre refah vermemiştir. Birkaç dakikalık uyuşukluktan sonrasında yeni bir yaşam adım atar, süre ve mekanın sınırlarını aşar ve asla şüphesiz bizi ölümden sonrasında bekleyen hayata benzer. Bu iki varoluş içinde bir bağ olmadığını ve ruhun bu bağları bu andan itibaren birleştiremeyeceğini kim bilebilir?”
  • “Ruhum yok edilemez bir molekül, azıcık havanın şişirdiği fakat doğada yerini gören bir kürecik mi yoksa enginlikte kaybolan boşluğun kendisi, hiçliğin imgesi midir?”
  • “Her insanda bir izleyici ve bir erkek oyuncu, bir konuşan bir de yanıt veren vardır.”
  • “Yaşamış olduğumuz dünya kaderlerimizin örülüp söküldüğü bir tiyatro hâlâ; hepimiz bu tiyatroyu canlandıran ve şimdiden sönmeye yüz tutmuş merkezi ışıktan yayılan ışınlarız…”
  • “Evrende hiçbir şey kayıtsız, hiçbir şey aciz değildir; bir atom her şeyi parçalayabilir, bir atom her şeyi kurtarabilir!”
  • “Kitaplarım, tüm zamanların biliminden garip bir yığın, tarih, seyahat, dinler, Kabala, astroloji, Giovanni Pico della Mirandola, bilge Mersius ve Nikolaus von Kues’un gölgelerini neşelendirecek iki yüz cilt halinde bir Babil Kulesi, hepsi bana kalmıştı! Bir bilgeyi delirtmeye yeterdi ya da bir deliyi bilge edecek kadar şey vardı.”
  • “…Almanya’da iyi malum bir geleneği hatırlayarak ürperdim; bu geleneğe gore her insanoğlunun bir çifti vardır ve onu gördüğünde ölüm yakın anlama gelir.”
  • “Rüya ikinci bir hayattır. Bizi görünmez dünyadan ayıran bu fildişi yada boynuz kapılardan içim ürpermeden geçememişimdir. Uykunun ilk anları ölüme benzer, bulanık bir uyuşukluk aklımızı ele geçirir ve ben’in tam olarak hangi anda başka bir şekilde varoluş görevine devam ettiğini anlamayız. Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı konut tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran nefes siluetler çıkagelir. Sonra tablo biçim alır ve yeni bir berraklık bu görüntüleri aydınlatıp hareketlendirir; ruhlar dünyası kapısını bizlere açar.”
  • “Tanrı onunla beraber, diye haykırdım içimden… fakat artık benimle beraber değil! Ne yazık! Onu kendimden uzaklaştırmış, onu tehdit etmiş, onu lanetlemiştim! Benden gittikçe uzaklaşan ve beni boşuna uyaran gizemli kardeş oydu! Beni yargılayan ve mahkum eden, cennetinde sonsuza dek bana verdiği ve bundan sonrasında layık olmadığım şeyi taşıyan bu gözde eş, bu şanlı kral oydu!”


Aurélia İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Bir Düş Mültecisi: Gérard de Nerval: “Kaba Oyalanmalar”
Bazen bir çift göz benzer biçimde peşine takılırız bir çift sözün. Zihnimize kazınan bir çift bakış benzer biçimde zihnimizde yankılanır o bir çift söz. Nerval’in peşine o bir çift sözün keşfi yüzünden takılmıştım ben de. Üstelik bambaşka bir sokakta. Orhan Pamuk’un en sevdiğim romanı Masumiyet Müzesi’nde: “Fransız ozan Gerard de Nerval’in bir kitabını okudum. En sonunda aşk acısından kendini asan ozan, yaşamının aşkını sonuna kadar kaybettiğini anladıktan sonrasında, Aurélia adlı kitabının bir sayfasında, bundan sonraki yaşamın kendisine yalnızca “kaba oyalanmalar” bıraktığını söyler.” söylediği yerde. Hakiki bir kayıptan arta kalan “kaba oyalanmalar”dan başka nedir ki aslına bakarsanız?
Pamuk, Nerval’e olan ilgisini kahramanı Kemal’e bahşederken bir gönül sızısı boşluğundan arta kalan hissi de betimlemiş oluyordu: “Güzelliğinden ya da kendimi fazlaca yakın hissettiğim hareketlerinden ve teninden sızan bir ışık, bana dünyanın gitmem ihtiyaç duyulan merkezinin onun yanı bulunduğunu hatırlatıyordu. Geri kalan bölgeler, kişiler, meşgaleler kaba oyalanmalardan başka bir şey değildi.” Pamuk’un Nerval’e tek göndermesi bu değildir. Nerval’in büyük aşkı olan tiyatrocu Jenny Colon, Masumiyet Müzesinin başkarakteri Füsun’un çalmış olduğu Nişantaşı Şanzelize Butik’te ithal bir çanta markası olacaktır.
Düşün Şiddetinde Bir Yazgı
Annesi iki yaşlarındayken ölen bu yüzden yüzünü dahi bilmeyen, ömrü süresince tüm hanımefendilerin yüzünde annesini arayan ve bu yitik anne imgesini çağrıştıran bayanlara âşık olan Nerval’in ideal imgesine karşılık düşecek bir yüz çıkar bigün karşısına. Tombul, anaç görünen ve asla femme fatale olmayan bir tiyatro oyuncusudur bu: Jenny Colon. Nerval bu anaç hanımdan tıpkı Dante benzer biçimde tanrısal bir güzellik, tanrısal bir aşk, bir Beatrice çıkarır. Aurélia kitabının mülhimi olur.“Her yerde ölüyor, ağlıyor ve acı çekiyor ölümsüz annenin yüzü” der Aurélia’da; fakat bir bölümünde sevilmiş olduğu şeyin bir karı değil bir imge bulunduğunu da kendine itiraf ederek. O’nsuz her şeyi boş görecek denli uzaklara, varılmayana âşık bir ruh, her neyse ki ikinci yaşamı olarak görmüş olduğu düşlerinde avunabiliyordu. Düşler onun hem varışı, hem kaçışıydı. Aurélia’da bunu itiraf etmişti: “Yaratığı yaradana yeğledim, aşkımı ilahlaştırdım ve son iç çekişimi İsa’ya adayan pagan ayinlerine uygun bir şekilde taptım.”
Bir yapıtına “La Boheme Galante(Çapkın Aylaklık) adını veren, Théophile Gautier’le beraber “İki Centilmenin Aşk İtirafları” diye kitap yazar fakat hiçbir süre hovarda bir salon beyefendisi olması imkansız. Devrin tüm entelektüellerini fotoğraflayan Nadar’ın portesi de aşikâr edecektir ki o kaybetmiş olduğu aşkının nişanı yüzünde hüzünlü bir adamdır.
Kaybolmuş Rüyalar & Kayıp Aşklar Cenneti
“Ben senin gökyüzüne ait değilim. Beni bekleyenler bu yıldızda. Onlar senin ifşaatından önce vardılar. Onlara katılmama izin ver, çünkü sevdiğim kadın onlara ait ve biz oraya geri dönmeliyiz.” diyen Nerval 1800’lerin Paris’inde bir Orpheus ve Eurydike hikâyesi yaşar. Nerval üstüne Türkçede en iyi biyografik kitaplardan birini yazan Erdoğan Alkan, Düş Gezgini kitabında garip bir karşılaştırma yapar. Burada ve şimdiye ilişkin olmak istemeyen, ruhu başka zamanlara ilişkin Rimbaud’un şiirlerinde geleceğe yöneldiği, değiştiremediği yaşamaya eklemlenemediği, Baudelaire’in fizikötesine, alegoriler içinde kaybolduğundan da bahis açarak Nerval’in geçmişe kaçtığını söyler. Mısır, Yunan, Sümer, Roma uygarlıklarına, efsanelere, mitolojilere, masallara saklanır. Ölüler Irmağını aşan Orphe, Filistin Tanrısı Belus, Fenikelilerin Tanrısı Dagon’un oğlu olup; burada ve şimdide asla teskin olamayan ruhunu başka âlemlere kaçırır.
Kalemin Şahitliği
Ruhsal problemler, esrar bağımlılığı, negatif fizyolojik şartların etkisiyle 1841 yılı itibarıyla birkaç kez akıl hastanesinde yatar. Şizofreni nöbetlerinin birinde yatırılmış olduğu hastanedeki doktorlarından Dr. Blanche, Nerval’e düşlerini ve kâbuslarını yazmasını önerir. Bu süreçten sürrealist, o döneme değin benzeri yazılmamış bir metin ortaya çıkar: Aurélia. Kitapta bu süreci bu şekilde geçirir: “Kâğıt verdiler bana ve uzun zaman, öykülerin, dizelerin, bilinen tüm dillerde yapılmış tanımlamaların eşliğinde, dünyanın inceleme anılarıyla ve çabamın daha duyarlı kıldığı ya da süresini uzattığı düş izlenimleriyle karışık, bir tür tarihi yazmaya koyuldum.”
Düşün Ardına Düşmek
Düş ile gerçeği birleştirip Sürrealizm’i doğurtan, şairliği, oyun yazarlığı yanında gezgin da olan(Nerval’in dünya üstündeki tüm düşlerin ve masalların peşine düşercesine yazdığı seyahatnamesi de vardır: Doğu’da Seyahat. Hatta kitabın bir bölümünde “Ramazan Geceleri” yazısıyla dikkat çeken İstanbul gezisi vardır) gerçek bir “düş gezgini” olan bu ruh “Yazık! Her şey ölecek demek ben ölürsem!” der. Balzac, Alexandre Dumas, Victor Hugo’larla aynı Paris’te dolaşan, Proust, Baudelaire, Rimbaud, Mallarmé, Apollinaire ve Ahmet Hamdi Tanpınar, Atilla İlhan, Cahit Sıtkı Tarancı’ya mülhem olan, Umberto Eco’nun yaza yaza bitiremediği bu ruh; ilişkin olduğu yere, zamana ve ruha erişmek düşüyle bir ihtimal kendini bir sokak lambasına asar. Cebinde Aurélia kitabının son sayfası olduğu rivayet edilir. (Benzer bir rivayet de Yahya Kemal’in öldüğünde başucundaki kitabın Aurélia bulunduğunu söyler.) O’nu görmeye gelen şairler, asılmış bedeni karşısında saygı duruşuna geçmiş olduğu söylenir. Polis kayıtlarına geçer benzer biçimde yazılmış ölüm haberi bile bir şiirle olur: Ahmet Oktay’ın “Morg Kaydı” şiiri ile.
Gerçekliğin kıyısına vurmuş bir ölüm ile rüyalarına sarılmıştı bir ihtimal de. Onu her ne kadar boynundan tutan bir sokak lambası olsa da, Dünya gene de çekiyordu kendine. Hazindir ki bu çekim ile uzaklaştı dünya gerçekliğinden. Uzaklaştı ve kaybetmiş olduğu tüm rüyaların ve dünyanın tüm masallarının ardında, düşünün mültecisi oldu. (Zeynep Merdan)

Gerard De Nerval’in kısa fakat birçok göndermeler bulunan yoğun kitabı, muhteşem tasvirlerle uyku ile uyanıklık içinde düşsel bir dünya sunuyor. Kitapta, yazarın otobiyografik öğeleriyle fazlaca samimi bir ortamın içinde yerine gore kadim dinlerin dili, yerine Dante’nin dili kullanılmakta. Okurken, aklımın bir yanında Herakleitos’un düş görenler de bu dünyanın emekçileri sözü tekrarladı. Keyifle okudum. (Barış Ağca)

Gerard de Nerval 20 yaşlarında Faust çevirisi yapmış oldu Gothe dahil pek fazlaca yazarın övgüsünü kazanmıştır. Asıl adı Gerard Labrunie, 1848 senesinde depresif nöbet sonrasında akıl hastanesine kapatıldı ve bu vakadan sonrasında adını Nerval olarak değiştiridi. 47 yaşlarında 1855’de intihar etti . Aurelia’nın son sayfası intiharının arkasından cebinde bulunmuş oldu.
Görmüş olduğu halüsinasyonları ve rüyaları bu kitabında bir araya getiriyor. (CEM AKDAG)


Aurélia PDF indirme linki var mı?


Gérard de Nerval – Aurélia kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Aurélia PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Gérard de Nerval Kimdir?

Paris’te doğan Nerval iki yaşlarındayken, anası Silezya’da vefat eder. Babası, Napolyon’un ordusunda askeri doktordur. Amcası, Antoine Boucher’in yanında; Valois bölgesinin kırsal kesimi olan Mortefontaine’de yaşar. Babasının 1814 senesinde savaştan dönmesi üstüne yenidenParis’e gönderilir. Birfazlaca kere, Valois tarlalarına geri dönen Nerval, Valois şarkıları ve efsanelerini bu zamanda yaratır.

Çevirmenlik hevesi, Goethe’in Faust (1828) eseriyle adım atar ve bu O’nu meşhur eder. Goethe’nin de takdirlerini alan Nerval, 1840’lı yıllarda daHeinrich Heine’nin şiirlerini Fransızca olarak sunar.

Üniversite’ye gittiği 1820’li yıllarda Theophile Gautier ve Alexandre Dumas ile dost olur. Nerval’in şiirleri Romantik Deizm ihtiva eder; bu zamanda fanatikleri içinde Victor Hugo da bulunmaktadır.

Devrin Mason dünyasının mühim şahıslarından olan Nerval, uyuşturucu madde bağımlısı olmuş; 1841 yılı itibariyle birkaç kez akıl hastanesinde yatmıştır. Görevi vesilesi ile birçok ülke gezen Nerval, hiçbir şehirde yerleşik bir yaşam sürememiştir. O’nun Paris’de 1820’li yıllarda, Lüksemburg ve Hollanda’da da 1830’lu ve 1840’lı yıllarda yaşamış olduğu aşkları şiirlerine de yansımıştır.

1855 senesinde, 47 yaşlarındayken Paris’te bir parkta ilk aşka düştüğü bayanı ailesi ile piknik yaparken görür. Çocuklarıyla mutlu olan babanın yaşamını kıskanarak yeniden bir bunalım içine girer. (Başka bir görüşe gore de; ilk aşkını, kocası ile birlikte balkonda çocuklarıyla yiyecek yerken gördüğüdür.) Öldüğü gün, “Sıcak bir kış günü” tasviriyle dünya evveliyatına geçer.

Gérard Labrunie ‘nin yazılarında kullandığı ismidir. Romantizmin en kuvvetli temsilcisi olan Fransız; ozan, yazar ve gezgindir. Birfazlaca kere Türkiye’ye de uğramış, İstanbul’un en fazlaca mezarlıklarını beğenmiştir. Dünyaedebiyat tarihinin en mühim şairlerinden ve yazarlarından biridir.


Gérard de Nerval Kitapları – Eserleri

  • İstanbul Yolunda
  • Ufak Aylaklık Şatoları
  • Doğu’da Seyahat
  • Aurélia
  • Ateşin Kızları
  • Sylvie – Dizeler
  • Muhteşem İstanbul
  • Düş Gezgini


Gérard de Nerval Alıntıları – Sözleri

  • “Eski bir deyişe göre, insan çift yaratılır, benzerini görürse ölüm yakın demektir.” (Aurélia)
  • “Ruhum yok edilemez bir molekül, azıcık havanın şişirdiği fakat doğada yerini gören bir kürecik mi yoksa enginlikte kaybolan boşluğun kendisi, hiçliğin imgesi midir?” (Aurélia)
  • Jean-Jacques ne doğru söylerdi: ‘insa­nları bozan, kentlerin zehirli havasıdır’. (Sylvie – Dizeler)
  • ”..ve dedi: dünyaları gezdim, her şey ölüyor
    yitirdim uçuşumu, o süt rengi yollarda
    yaşam kadar doğurgan, uzak damarlarında
    dünyanın, her şey altın kumlarla dökülüyor
    ve her yerde dalgalar süresince kıraç toprak
    kabaran okyanuslar, fırtına, kasırgalar
    başıboş küreleri döndürüyor bir nefes
    o büyük sonsuzlukta ne ses, ne de bir ruh var
    Tanrının gözünü ararken küreyi gördüm
    Geniş, kara ve dipsiz, orda oturan gece
    Yoğunlaşıyor ve ışık saçıyor evrene;
    Ve bir gökkuşağı var o kuyuyu kuşatan,
    Eski kaosun eşiği, hiçlik, karanlık
    Ve bir helezon gördüm dünyalarımı yutan
    Değişmeyen bir yazgı, dar bir yol, dilsiz, sağır
    Buz benzer biçimde soğuk bir koşul!.. Benden ilkin yol alan
    Ölü dünyalarda, kar altında ağır ağır
    Bir şey var, soğuyan ve evreni de solduran,
    Nedir bu yaptıkların, ey ilk güç, hele bir gör,
    Sönmüş güneşlerinde her şey soluyor şu an…
    Bir dünya can verirken diğeri diriliyor,
    Emin inisin ölümsüz bir nefes sunduğundan?..
    Oy babam, oy! Yüreğimde duyduğum sen misin?
    Ölümü diriltir ya da yenebilir misin?
    Ezilebilir misin son bir çaba içinde?
    Gecelerin meleği sürgün ediyor beni,
    Şu yalnız ve şu yaşlı gözlerimden geçeni
    Okuyabilir misin? Her şey ölecek benle!” (Ufak Aylaklık Şatoları)
  • Derin sonsuzluk bir süre
    Gülerdi bakışınızda…
    Sönen ateşi tekrardan
    Gökyüzünde yaksanız ya! (Ufak Aylaklık Şatoları)
  • Ben bir hayalin peşindeyim, başka şeyin değil. (Ateşin Kızları)
  • Doğal olarak yetiştirilmiş hanımefendiler da, görkemli kuşlar da olduğu benzer biçimde, kendilerini adi baştan çıkmalardan korumuş olan bir gurur vardır. (Doğu’da Seyahat)
  • Seyahatin en eglencelı yanı, durduğumuz her limanda, yeni bir milletle tanışmak (Doğu’da Seyahat)
  • Jean-Jacques ne doğru söylerdi: ‘insa­nları bozan, kentlerin zehirli havasıdır’. (Ateşin Kızları)
  • “Yaşamış olduğumuz dünya kaderlerimizin örülüp söküldüğü bir tiyatro hâlâ; hepimiz bu tiyatroyu canlandıran ve şimdiden sönmeye yüz tutmuş merkezi ışıktan yayılan ışınlarız…” (Aurélia)
  • Yol arkadaşı olan bir Türk, bir Arap, bir İranlı ve bir Rum hep birlikte bir ikindi kahvaltısı yapmak isterler. Herbiri onar para verir. Fakat ne satın alınacağı kararlaştırılmamıştır. Türk üzüm, Arap ineb, İranlı ingür, Rum da stafiliyon diye tutturur. Her birisi kendi arzusunu kabul ettirmek ister. Bu yüzden çekişmeye başlarlar. Tam bu sırada oradan geçmekte olan ve dört dili de bilen bir derviş, yakında bulunan gezici bir üzüm satıcısını çağırır. Böylece, hepsinin almak istediği şeyin de üzüm olduğu ortaya çıkar. (Doğu’da Seyahat)
  • “Her insanda bir izleyici ve bir erkek oyuncu, bir konuşan bir de yanıt veren vardır.” (Aurélia)
  • …Ağaçlara isim oyulur ya, öyleki/ Bir şey var fazlaca evvelinde kalbimi oyan! (Sylvie – Dizeler)
  • Ben bir hayalin peşindeyim, başka şeyin değil. (Sylvie – Dizeler)
  • “Rüya ikinci bir hayattır. Bizi görünmez dünyadan ayıran bu fildişi yada boynuz kapılardan içim ürpermeden geçememişimdir. Uykunun ilk anları ölüme benzer, bulanık bir uyuşukluk aklımızı ele geçirir ve ben’in tam olarak hangi anda başka bir şekilde varoluş görevine devam ettiğini anlamayız. Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı konut tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran nefes siluetler çıkagelir. Sonra tablo biçim alır ve yeni bir berraklık bu görüntüleri aydınlatıp hareketlendirir; ruhlar dünyası kapısını bizlere açar.” (Aurélia)
  • “Tüm dinlerde inançlar birbirine daha çok yaklaştıkça, inananlar birbirlerinden daha çok nefret ediyorlar; çıkın bakalım işin içinden.” (Doğu’da Seyahat)
  • “Kitaplarım, tüm zamanların biliminden garip bir yığın, tarih, seyahat, dinler, Kabala, astroloji, Giovanni Pico della Mirandola, bilge Mersius ve Nikolaus von Kues’un gölgelerini neşelendirecek iki yüz cilt halinde bir Babil Kulesi, hepsi bana kalmıştı! Bir bilgeyi delirtmeye yeterdi ya da bir deliyi bilge edecek kadar şey vardı.” (Aurélia)
  • Muhteşem yüzyıl dizisinde tarihe yalan sokulması ve kötüleme-karalama projesi (Yabancı yazardan)
    Tarihi hadiselere önyargılı bakan birçok batılı yazarın, Osmanlı kadınlarının saray yaşamını kendi yaşam felsefelerine gore değerlendirip,”kafes edebiyatı” çerçevesinde senaryolaştırmasına karşılık, senelerce Istanbul’da yaşayan “Muhteşem Istanbul” kitabının yazarı Gerard de Nerval Osmanlı saray hanımefendileri hakkında şu şekilde yazmaktadır:
    “Saray hanımlarına ulaşınca, bunların hakkaten birer alim olduklarını söyleyebiliriz ve bu sözümüzde mübalağa yoktur. Bu sebeple saraya giren her hanım, tarih, edebiyat, müzik, fotoğraf ve coğrafya mevzularında fazlaca ciddi bir eğitime doğal olarak tutulur. Bu hanımefendilerin birçoğu, sanatkar yada şairdirler.”
    Asıl kitap deposu;
    Gerard de Nerval, Muhteşem Istanbul, Boğaziçi Yay., Istanbul 1974, sayfa 82. (Muhteşem İstanbul)
  • “Evrende hiçbir şey kayıtsız, hiçbir şey aciz değildir; bir atom her şeyi parçalayabilir, bir atom her şeyi kurtarabilir!” (Aurélia)
  • Hayır, siz başarıya dalkavukluk ediyorsunuz; yerlerde sürünseydim, başımı çiğneyip geçerdiniz. (Doğu’da Seyahat)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş