Eğitim

Bilimin Büyüsü – Celal Şengör Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bilimin Büyüsü – Celal Şengör Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bilimin Büyüsü kimin eseri? Bilimin Büyüsü kitabının yazarı kimdir? Bilimin Büyüsü konusu ve anafikri nedir? Bilimin Büyüsü kitabı ne konu alıyor? Bilimin Büyüsü PDF indirme linki var mı? Bilimin Büyüsü kitabının yazarı Celal Şengör kimdir? İşte Bilimin Büyüsü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Celal Şengör

Yayın Evi: İnkılap Kitabevi

İSBN: 9789751039422

Sayfa Sayısı: 160


Bilimin Büyüsü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bilim haricinde data deposu bulunduğunu iddia edenler yanılmaktadır, ki bunun tarihte sayısız örneği mevcuttur. Ne mitolojiler ve dinler ne büyü ne de falcılık data deposudur. Tarih süresince bilim adı altında “yalancı bilimler” (psödobilim) diyebileceğimiz; kehanet, astroloji, sihirbazlık, “gizli” (okült) bilimler benzer biçimde mevzular insanlara bilim diye sunulmuştur. Ama bunların hiçbiri bilim değildir; arkalarında ya safdil inanış ya da düpedüz sahtekârlık vardır.

İnsan, düşünmeye başladığı andan itibaren merak ederek öğrenmek, çevresinde olan biteni idrak etmek istemiştir. Bu biyolojik evrimin insana verdiği bir dürtüdür. İnsan, fizyolojik olarak zayıf bir varlıktır. Ne kendini koruyabilecek naturel silahları (boynuz, tırnak, zehir vb.) ne de hız, uçmak benzer biçimde düşmanlarından kaçışını kolaylaştıracak becerileri vardır. Tek silahı aklıdır.

“Sorgulamanın cezalandırıldığı bir toplumda gelişme nasıl oldu?” diye düşünebilirsiniz. Bunun cevabı basittir: Her toplumda asi kafalar, her türlü ceza ve zorlamaya karşı duyduğunu, gördüğünü sorgulayan parlak zeka bireyler türer. İşte yenilik ve gelişme bu ender kişilerin sorgulamaları ve yeni düşünceler üretmeleri yardımıyla olmuştur.

(Tanıtım Bülteninden)


Bilimin Büyüsü Alıntıları – Sözleri

  • Tales, hem depremleri hem de fırtınaları bir seferde açıklayabilmek için Sümerlerden öğrendiği “tarkullu” kuramını öne sürdü. Bu kurama bakılırsa, dünyamız büyük bir okyanusun ortasında yüzen bir disk şeklindeydi. Bu dev okyanusta meydana gelen dalgaları biz iç denizlerimizde fırtına olarak algılıyor, bu büyük dalgaların dünyamızı sallaması ise zelzele olarak hissediliyordu. Bunu arkadaşı Anaksimandros’a söyledi fakat şunu da ekledi: “Anaksimandros bu benim aklıma gelen bir çözüm. Buna inanmak zorunda değilsin. Senin aklına daha iyi bir kuram geliyorsa söyle onu tartışalım.”
  • Doğa bilimlerinden nasibini almamış toplumlar; yoksul, sağlıksız ve aç yaşarlar.
  • Fatih bu görkemli atlası özenle incelemiş ve kütüphanesine kaldırtmıştır.
    Ancak Fatih’ten sonrasında ne yazık ki kütüphanesine itina gösterilmemiş, kütüphane dağılmış, parçaları da korunamamıştır. “Ptolemaios Atlası” da bu ihmalden payını almış, hatta minimum bir yıl Topkapı Sarayı bodrumunda su içinde kalmıştır.
  • ”Minerallerle başlamış, marifetli, tedrici bir halde, bitkilere ve hayvanlara doğru gelişmiştir. Minerallerin son aşaması bitkilerin otlar ve tohumsuz bitkiler benzer biçimde ilk aşamasına bağlıdır. Bitkilerin palmiye ağaçları ve üzümler benzer biçimde son aşaması, hayvanların sümüklüböcekler ve kabuklular benzer biçimde yalnızca dokunma duyusu olan ilk aşamasına bağlıdır. Buradaki ‘bağlıdır’ sözü, her grubun son aşamasının, bir sonraki grubun ilk aşamasına dönüşmeye tamamen hazır bulunduğunu işaret eder.”
  • Gottfried Wilhelm von Leibniz… şunları yazmıştır:
    “Bazıları hazzı tahminlerde o denli ileri giderler ki, bir zamanlar, okyanusun her şeyi örttüğü dönemlerde, şimdi karada yaşayan hayvanların su hayvanları olmuş olduğuna, sonrasında suyun çekilmesiyle amfibi [çift yaşamlı] olduklarına ve zaman içinde bunların evlatlarının ilk yurtlarına yabancılaşmış olduğuna inanırlar. Ama bu mukaddes yazarlara ters düşer ki onlardan ayrılmak günahtır.”
  • ”Hayvanlar âlemi sonrasında genişler, türleri artar ve tedrici bir yaradılış süreci içinde nihayet düşünme ve tefekkür kabiliyeti olan insana gelir. İnsanın bulunmuş olduğu yüksek aşamaya maymunlar âleminden ulaşılır. Maymunlarda zekâ ve idrak etme vardır, fakat gerçek fikir ve tefekkür gelişmemiştir. Bu noktada, maymunlar âleminden sonrasında insanoğlunun ilk aşamasına geliriz. Fiziki gözlemlerimiz bu noktaya kadar gelir.”
  • Ne yazık ki Avrupa Steno’nun müthiş keşfini kapıp ileriye koşmuş, Osmanlı ise Evliya’nın bu oldukca garip gözlemlerini ve pek oldukca doğru çıkarımını hiçbir yerde kullanmamış, bir bilim geleneği başlatamamıştır.
  • Evliya 17. yüzyılda Avrupa’da şiddetle tartışılan bir mevzuda, fosillerin geçmişte yaşamış canlıların kalıntıları olup olmadığında, asla tereddütsüz, bunların canlı kalıntıları bulunduğunu savunanların yanındadır! Üstelik bunlara dayanarak buraların eski coğrafyası hakkında tahmin bile yürütmüştür.
  • …her türün değişmez bir birim olduğu kanısındaydı. Kutsal Kitap’a dayanarak Âdem’in cennette her canlıya bir isim vermiş bulunduğunu, dolayısıyla canlıların ilk yaratıldıklarından beri değişmediklerini savunuyordu.
  • Anaksimandros tüm dünya bir zamanlar sularla kaplı idiyse, ilk canlılar içinde insanoğlunun olamayacağını düşünmüştür. Ona bakılırsa ilk canlılar balık gibiydi. Daha sonrasında kabuklu canlılar türedi ve bunlar ortaya çıkmaya başlamış olan karalara göç etti. Bunlardan da insan türedi.


Bilimin Büyüsü İncelemesi – Kişisel Yorumlar

~99° | Bilimin Büyüsü: Merhaba.
Fatih Altaylı’nın, yazar/i9216’ün Habertürk gazetesinde bilimin büyüsünü anlatmak için yayımladığı haftalık köşe yazılarını derlediği bir kitap bu.
İnsanın tek silahı aklıdır ve aklını kullanarak bir bilim yolculuğuna çıkmıştır. Aklımızı kullanarak çıktığımız bu bilim yolculuğunda eleştirel akılcılığın önemini, felsefe tabanlı bilimsel yöntemin gerekliliğini, bilimin önüne engel çıkartan çeşitli sistemlerin bilim dışı tutulmasının şartlılığını benimsemeliyiz ve Atatürk’ün bilimsel yöntem tabanlı, 6 adımdan oluşan ve yaşamı süresince her adımda kullandığı kendi yöntemini ikimiz de hayatımızın bir parçası hâline getirmeliyiz. Bu kitap bir noktada gene kitap/kitap–117398’de olduğu benzer biçimde Atatürk’e değiniyor. Bundan dolayı akıl ve bilim konularının Türk toplumu söz konusu olduğunda Atatürk’ten bağımsız anlatılması mümkün değildir.
Sadece Atatürk’ten bahsetmiyor. Genel olarak bilimin tarihini görüyoruz. Pek oldukca bilim insanının hayatları ve emekleri üstünden, ”çelişkilere deva aramanın lezzeti” olan bilim ve onun, bilim aşkıyla yaşayan biri için ne kadar esrarengiz bulunduğunu güzel bir üslupla konu alıyor. Burada Tales, Anaksimandros, Platon, Aristoteles, İbn Haldun, Niels Stensen, Carl von Linné, Stephen William Hawking, Kevin Burke benzer biçimde bilim adamlarına değiniliyor.
Stephen William Hawking ve Kevin Burke’ün vefatlarının peşinden birer köşe yazısı yazmış. Ayrıca kendi babasının vefatının peşinden da ”Babamın Ardından: Bir Bilim Adamı Babası Nasıl Olunur?” başlığıyla duygusal bir köşe yazısı yazmış.
Ayrıca aşağıda bağlantısını bıraktığım konuşmasında Kanuni Sultan Süleyman’a niçin ”salak” söylediğini ve bu minik deneyinin Türkiye’deki neticelerinden iyi mi bir ders çıkarmamız icap ettiğini konu alıyor. Eskiden beri Ali Mehmet Celâl Şengör’ün çıkmış olduğu programları takipçisiyim. Yaptığı açıklamalarla devamlı Türkiye’de gündeme oturmayı başaran ve her insanın, bilhassa de kültür seviyesi düşük gazetecilerin, acımasızca eleştirmekten geri kalmadığı bir bilim insanı o.

Bu şekilde bir taraftan bilimin büyüsünü özetleyen, bir taraftan otobiyografik unsurlar içeren, bir taraftan bilgisiz insanlara doya doya söz sokan ve aslına bakarsak Türk toplumunun, yakasına yapışmış cehaletten kurtulması için uğraşan mühim köşe yazıları bunlar.
Dâhi Diktatör de oldukça hoştu. Onu da okuyabilirsin.
gonderi/147716509
Keyifli okumalar! (Kaan Ata Önder)

Celal Şengör’ün Habertürk gazetesinde 2018 de yazdığı bilim metinlerinin birleşmiş halidir. Keşke bazı başlıkları daha uzun tutsaymış söylediğim kitaptı bir ihtimal o başlıklar ayrı ayrı kitap konusu dahi olabilirdi. Okuması oldukca büyük keyif veriyor insanda merak uyandırıyor, araştırmaya sevk ediyor Celal Şengör benzer biçimde bilim adamları keşke devletimizde daha oldukca olsa. Ayrıca bu bilgilerin yazılıp yayınlanmasında büyük alın teri döken gerçek gazeteci Fatih Altaylı’yı da kutlama etmek lazım bu sayede birçok insanoğlunun bilim merakının uyanmasına sebep oldu, pek oldukca kişinin zırva bilgilerden ve saçma inançlardan arınmasını sağlamış oldu ve onları okumaya teşvik etti. Okul eğitiminin yerlerde süründüğü, üniveriste eğitiminin neredeyse dört senelik bir zaman kaybı haline geldiği ve gazeteciliğin derhal tamamen tefessüh etmiş olduğu devletimizde kendisine şükran borçlu olduğumuz kanaatindeyim. (Mustafa Ayaz)

Kitabın adı Bilimin Büyüsü fakat Celal Şengör’ün Büyüsü de olabilirdi. Şengör ne yazsa okunması mümkün sanıyorum. Her mevzuda bu kadar oldukca data sahibi olmak ve kendini hala “bilgisiz” olarak nitelendirmek insana garip geliyor. Kitap, Şengör’ün 11 Aralık 2017 ila 23 Nisan 2018 tarihleri içinde Habertürk gazetesinde yazdığı yazılardan oluşuyor ve yazıların büyük kısmı birbirini takip ediyor. Bazı başlıkların sonunda “Dünya seyahatlerimizde bilimi idrak etmek için nerelere gidelim?” bölümünde, dünyada görülmesi ihtiyaç duyulan konusu bilim olan müzelerden bahsedilmiş. Kitabın ilk başlıkları dikkat çekici. Şu şekilde ki: “İnsanın tek silahı: Akıl”, “Doğruyu aramanın yolu: Eleştiri” ve “Çelişkilere deva aramanın lezzeti: Bilim”. Bilim tarihinde kısa bir seyahat yapmak isterseniz bu kitap doğru bir adres olabilir. (Ferdi Bişkin)


Bilimin Büyüsü PDF indirme linki var mı?


Celal Şengör – Bilimin Büyüsü kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Bilimin Büyüsü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Celal Şengör Kimdir?

24 Mart 1955’te İstanbul’da hayata merhaba dedi. 1973 senesinde Robert Kolej’i tamamlamış oldu. 1978’de State University of New York at Albany’den yerbilimci olarak mezun oldu ve aynı üniversiteden 1979’da yüksek lisansını tamamlamış oldu. 1981’de İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi, Genel Jeoloji kürsüsünde asistan olarak vazife hayata geçirmeye başladı. 1982’de de State University of New York at Albany’den doktora aldı. 1984 senesinde Londra Jeoloji Cemiyeti’nin Başkanlık Ödülü’nü, 1986’da TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü aldı. Aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalında doçent oldu. 1988’de Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesi’nden onur bilim doktoru (Docteur ès sciences honoris causa) pâyesi aldı. Academia Europaea’ya 1990 senesinde kabul edildi ve cemiyetin ilk Türk üyesi oldu. Aynı yıl Avusturya Jeoloji Servisi muhabir üyesi, 1991 senesinde ise Avusturya Jeoloji Derneği onur üyesi oldu. Yine 1991 senesinde Kültür Bakanlığı’nın Bilgi Çağı Ödülünü kazanmıştır. 1992 senesinde İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalı’nda profesörlüğe yükseltildi. 1993 senesinde Türkiye Bilimler Akademisi en genç kurucu üyesi oldu ve Akademi konseyine seçildi. Aynı yıl TÜBİTAK Bilim Kurulu üyesi oldu. 1994 senesinde Rusya Doğa Bilimleri Akademisi üyeliğine, Fransız ve Amerikan yerbilim dernekleri onur üyeliğine seçildi. Ayrıca kendisine Fransız Fizik Cemiyeti ve École Normale Supérieure Vakfı tarafınca Rammal Madalyası verildi. Şengör 1997 senesinde, Fransız Bilimler Akademisi tarafınca yerbilimleri branşında büyük ödül (Lutaud Ödülü) ile taltif edildi. 1998 Mayıs ayı içinde Şengör, Collège de France’da konuk profesör olarak bir kürsü işgal etti. Burada “XIX. Yüzyılda Tektoniğin Gelişmesine Fransız Jeologlarının Katkısı” temalı bir ders verdi ve 28 Mayıs 1998’de Collège de France’ın madalyasını aldı. 1999’da Londra Jeoloji Cemiyeti kendisine Bigsby Madalyasını tevcih etti. 2000 yılının Nisan ayında Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Bilimler Akademisi yabancı üyeliğine seçilen ilk Türk oldu. Rus Bilimler Akademisi’ne Fuad Köprülü’den sonrasında seçilen ikinci Türktür. Ayrıca 2013 senesinde Leopoldina Doğa Araştırıcıları Akademisi üyeliğine seçilmiştir.

Şengör, jeolojide bilhassa yapısal yerbilim ve tektonik dallarındaki emekleri ile ün yapmıştır. Şerit kıtaların dağ kuşaklarının yapısına tesirini ortaya koymuş ve Kimmer Kıtası adını verdiği bir şerit kıta ortaya çıkarmıştır. Orta Asya’nın jeolojik yapısını ortaya çıkarmış, Kıta-kıta çarpışmasının ön ülkeleri iyi mi etkilediği meselesini çözmüştür. Yücel Yılmaz ile beraber, Levha tektoniği içinde Türkiye’nin yerini değerlendiren ve atıf klasiği haline gelen bir yazı yazmıştır. Jeoloji ve tektonik mevzularında 6 kitap, 175 bilimsel yazı, 137 bildiri özeti, pek oldukca popüler bilim makalesi, tarih ve felsefe ile ilgili de iki kitap ve 300’e yakın tecrübe etme yazısı yayınlamıştır. 86 ülkenin Bilimler Akademisine üye olan Şengör’ün yayınlanmış 1826 makalesi vardır ve bu makalelere 12658 atıf yapılmıştır. Bunların 1997-1998 yılları aralığında Cumhuriyet Bilim Teknik dergisindeki “Zümrütten Akisler” köşesinde çıkmış olanları Yapı Kredi Yayınları tarafınca 1999’da “Zümrütnâme” başlığı altında kitaplaştırılmıştır.

Fransa, İngiltere, Avustarya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde konuk öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunan Şengör, Collège de France haricinde İngiltere’de Oxford (Royal Society Araştırıcı bursuyla), ABD’de California Institute of Technology (Moore Distinguished Scholar olarak) ve Avusturya’da Salzburg Lodron-Paris Üniversitesi’nde konuk profesörlük yapmıştır. Şengör ek olarak pek oldukca internasyonal dergide editör, destek editör ve gösterim kurulu üyeliği yapmıştır ve yapmaktadır.

Hususi yaşamı

Jeolojiye olan merakının iyi mi başladığı, “Bir Bilim Adamının Serüveni” adlı kitapta, Şengör’ün “Ben jeolojiyi minik yaştan kısaca Jules Verne’in Arzın Merkezine Seyahatkitabını okuduğum günden itibaren sevmeye başladım. Hemen arkasından Denizler Altında Yirmi Bin Fersah ‘ı okudum. Onu da okuduktan sonrasında kendi kendime, ‘Adam olmak demek, Jules Verne’in tarif ettiği gibi olmak demektir’ diye düşündüm. Bana jeolojiyi Jules Verne sevdirdi…” şeklindeki ifadeleriyle anlatılmıştır.[6] Bir röportajında kendisine ilişik kütüphanesinde 30000’in üstünde kitabı bulunduğunu söylemiştir.

Şengör 1986 senesinde Oya Maltepe ile evliliğe ilk adımını atmıştır. Tek evladı olan oğlu H. C. Asım Şengör 1989 senesinde dünyaya gelmiştir. “Şengör Gayrimenkul Yatırım Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi” adlı bir şirketi de vardır.

Çalmış olduğu üniversiteler

State University of New York At Albany, A.B.D – “Yüksek Lisans, Doktora”

Collège de France, Fransa – “Misafir Profesör”

Oxford Üniversitesi, İngiltere – “Misafir Profesör”

Caltech, A.B.D – “Misafir Profesör”

Salzburg Lodron-Paris, Avusturya – “Misafir Profesör”

İstanbul Teknik Üniversitesi – “Öğretim Üyesi”

Kitapları

Kendi yazdıkları:

“Zümrütname” (Yapı Kredi Yayınları, 1999)

“Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması” (TÜBİTAK Yayınları, 2001)

“Yaşamın Evrimi” (İstanbul Teknik Üniversitesi Yayınları, 2004)

“99 Sayfada İstanbul Depremi” (İş Bankası Kültür Yayınları, 2006)

“Zümrüt Ayna: Bilimsel Fikir Üstüne Denemeler” (Yapı Kredi Yayınları, 2003)

”Bilgiyle Sohbet – Popüler Bilim Yazıları” ( İş Bankası Kültür Yayınları, 2014)

Hakkında yazılanlar:

“Bir Bilim Adamının Serüveni – Celal Şengör Kitabı” (Söyleşi: Sefa Kaplan) (İş Bankası Kültür Yayınları, 2010)

Katkıda bulundukları:

“Pîrî Reis 1513 Dünya Haritası” (Boyut Yayıncılık, 2013)

Ödülleri

Yurtdışında birçok üniversitede bulunmuş olan Prof. Şengör, birçok internasyonal ödülün de sahibidir. Ayrıca, TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü kazanan en genç bilim adamıdır.

Ödüllerinin bazıları:

Londra Jeoloji Cemiyeti, Başkanlık Ödülü [1984]

TÜBİTAK, Bilim Ödülü [1986]

Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesi, Onur Bilim Doktoru (Docteur ès sciences honoris causa) [1988]

Kültür Bakanlığı, Bilgi Çağı Ödülü [1991]

Fransız Fizik Cemiyeti ve École Normale Supérieure Vakfı, Rammal Madalyası [1994]

Collège de France Madalyası [1998]

Londra Jeoloji Cemiyeti, Bigsby Madalyası [1999]

Guztav-Steinman Madalyası [2010]


Celal Şengör Kitapları – Eserleri

  • Dahi Diktatör
  • Aptalı Tanımak
  • Bir Toplum Nasıl İntihar Eder?
  • Bilgiyle Sohbet
  • Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması
  • Bilimin Büyüsü
  • Zümrüt Ayna
  • Cehennemdeki Üniversiteliler
  • Newton Neden Türk Değildi?
  • Zümrütname
  • Yaşamın Evrimi
  • Jeolojinin Eduard Suess’e Kadarki Kısa Tarihi
  • Tectonic Evolution of the Tethyan Region
  • Globale Geologie und ihr Einfluss auf das Denken von Eduard Suess: Der Katastrophismus-Uniformitarianismus-Streit
  • Une Autre Histoire De La Tectonique
  • The Large Wavelength Deformations of the Lithosphere
  • The Face of the Earth: The Legacy of Eduard Suess
  • The Permian Extinction and the Tethys: An Exercise in Global Geology
  • Cimmeride Orogenic System And The Tectonics of Eurasia
  • Is the Present the Key to the Past or the Past the Key to the Present?: James Hutton and Adam Smith Versus Abraham Gottlob Werner and Karl Marx in …
  • Revising the Revisions


Celal Şengör Alıntıları – Sözleri

  • Evrim, yalnız yaşamın vakit içinde değişimi değil, doğadaki tüm süreçlerin devamlı açınımı ve dönüşümü olarak düşünülmediği takdirde anlaşılması imkansız. (Yaşamın Evrimi)
  • İnsanoğlu düşünmeye başladığı en eski zamanlardan beri ölüm olgusuyla başa çıkabilmek için gövde-ruh ikiliğini buluş etmiştir. Ölüm sonucu bedeni yok olsa da ruhunun ebediyen yaşayacağını var sayarak kendini avutmuştur. (Bilgiyle Sohbet)
  • buluş çıkarma’’ benzer biçimde bir deyimi üretecek kadar salaklaşmış bir toplumun üyesidir. (Aptalı Tanımak)
  • Bizi kurtaracak ne duygusal solculuk, ne de gariban sağcılıktır! Unutmayalım: En hakiki mürşit ilimdir, fendir, ondan ayrılmak gaflettir, dalalettir. (Cehennemdeki Üniversiteliler)
  • Anaksimandros tüm dünya bir zamanlar sularla kaplı idiyse, ilk canlılar içinde insanoğlunun olamayacağını düşünmüştür. Ona bakılırsa ilk canlılar balık gibiydi. Daha sonrasında kabuklu canlılar türedi ve bunlar ortaya çıkmaya başlamış olan karalara göç etti. Bunlardan da insan türedi. (Bilimin Büyüsü)
  • Evet, din de sosyolojik bir olgudur, bunun öğrenilmesi, bilinmesi gerekir. Ama devletin yapacağı şey en fazla dinler tarihini okutmak, din felsefesini, sosyolojisini öğretmek olabilir. Bu kadar. (Dahi Diktatör)
  • “Bu hurafelerin üstüne bir cemiyet bina edemeyiz. Sen
    buna inanmak istiyorsan inanabilirsin, fakat bunu dayatmana müsaade
    etmeyeceğim. Sizin dayatmanızdır ki, toplumu felakete götürdü, çürüttü, yok
    etti. Ben bu çökmüş toplumun çocuğuyum, yeni nesillerin bu felakete doğmasına
    müsaade etmeyeceğim.” (Dahi Diktatör)
  • Marx ve Engels, Darwin’in evrim kuramını ‘insanlık hakkında acı bir hicviye’ olarak nitelemiştir. (Yaşamın Evrimi)
  • “Ancak düşündüğü şekilde hare­ket eden insan hürdür. Hiçbir riyakar, hiçbir yalancı hür olması imkansız. …Doğrudan doğruya hakikati ve hayrı kendi ruhuna amaç bilmiyen, bir ihtimal kurnaz bir adam olabilir. Fakat hiçbir vakit akıllı sayılamaz ve hür olması imkansız.” (Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması)
  • “Cehaletten, sadece tutsaklık çıkar.” (Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması)
  • Yaşam kolay şekillerle başlamış, giderek daha karmaşık, giderek daha gelişmiş türlere doğru evrimleşmişti. (Yaşamın Evrimi)
  • — Lan, ananı da al git..
    — (Şikâyetçi bir yurttaş hakkında) …bak bakalım ne istiyor bu sahtekâr…
    — (Muhalefet partisi hakkında) Kadrolaşmanın en kaşarlanmışını…
    — (Muhalefet partisi başkanına) Sevsinler seni…
    Yerim olsa daha da uzatacağım bu listeyi. Çocuğunuzun terbiyesinin bozulmaması için duymamasını isteyeceğiniz bu sözlerin sahibi ülkemizin Başbakanlık Makamı’nda bulunan zattır. (Aptalı Tanımak)
  • Vatanımızda de hele son son yirmi-otuz yılda “kampüsleşmek,” kısaca okulları şehirden kırsala kaçırmak pek moda oldu. Öğrenciyi şehrin, kısaca uygarlığın dışına, kırsal ortamın içine atan bu saçma sapan eğilimin nedenlerini acaba birileri sorguladı mı? Şehrin içindeki kütüphanelerden, kültür yuvalarından, hatta lokanta ve sinemalardan evladı niçin koparıp aldık? (Bir Toplum Nasıl İntihar Eder?)
  • Marx ve Engels’in savundukları şekliyle diyalektik, bilimsel (ve mantıki) bir fikir seçimi değildir.Bir kere, doğada hiçbir şey lüzumlu olarak içinde kendi çelişkisinin tohumlarını taşımaz. Bazı süreçlerin ortadan kalkması, kendi iç mekanizmalarının bir ürünü değil, çevredeki tesadüfi değişimlerin sonucu olarak gelişir. (Yaşamın Evrimi)
  • tabiat bilimiyle çelişen, insanoğlunun çocukluk çağlarındaki cehaletin ürünü olan envai çeşit inançlara bakılırsa yaşamı düzenlemeye kalkmak, eninde sonunda tabiat ile çarpışmaya mahkum bir projedir. (Newton Neden Türk Değildi?)
  • Bizi, insan uygarlığından nasibini alamamış bilgisiz kişiler yönetiyor. Her yeni hükümetle birazcık daha dünyanın alay konusu ve şamar oğlanı oluyoruz; Atatürk’ün bizlere bahşettiği dünyayı fanatik bırakan Türk imajının yerine yeniden Osmanlı’ nın hasta adam imajı geliyor. (Bir Toplum Nasıl İntihar Eder?)
  • Cahille münakaşa, dışarıdan bakanlar aranızdaki farkı anlayamayabilirler!” (Aptalı Tanımak)
  • Her kitabın bir maksadı vardır. Kur’an’ın maksadı insanların kafasını anlamadığı seslerle doldurmak değildir. Bir ileti vermektir. Atatürk bunun bilincinde, yapmış olduğu ilk işlerden biri de Kur’an’ı çeviri ettirmek oluyor.
    Şunu söylemek istiyor aslına bakarsak: İnanıyor musun? Evvela neye inandığını bil, bunu bilmen lazım. (Dahi Diktatör)
  • Yanlışlanabilir teoriler ortaya atan ve bu teoriler yanlışlandığı vakit da yanıldıklarını kabul edip doğrunun ardında koşan toplumlar bilimsel toplumlardır. (Zümrüt Ayna)
  • İhvan al Safa ve Hillan al Vafa üyelerinin Kur’an’ın yanılmaz bir kılavuz olmadığını düşündükleri kesindir. Kur’an’ın içine karıştığını düşündükleri yanılgı ve çelişkileri akıl yönetiminde felsefenin temizleyebileceğine inanıyorlardı. (Yaşamın Evrimi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş