Eğitim

Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri – Abdülbaki Gölpınarlı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri – Abdülbaki Gölpınarlı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri kimin eseri? Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri kitabının yazarı kimdir? Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri konusu ve anafikri nedir? Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri kitabı ne konu alıyor? Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri PDF indirme linki var mı? Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri kitabının yazarı Abdülbaki Gölpınarlı kimdir? İşte Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Abdülbaki Gölpınarlı

Yayın Evi: Kaynak Yayınları

İSBN: 9789753434188

Sayfa Sayısı: 112


Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Büyük Devrimci Atatürk’ün önderliğindeki Türkiye’de, 1927-1931 yıllarında, ilkokulların 3. 4. ve 5. sınıflarında okutulan Din Dersleri kitaplarını, tek bir kitapta biriktirerek sunuyoruz. Kitapların başlığında; “Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri” yazıyor. Bu başlık şu şekilde de okunabilir: Kemalist Cumhuriyet’in çocuklarına öğrettiği din dersleri… Mesela 3. derslik kitabının başlangıcında yer edinen, Din Dersleri Programı’nda, şu yönerge yer almıştır: “Yalnız zamanı hakikatler söylenecek, mucizelerden ve harikulade menkıbelerden bahsolunmayacaktır.”

5. derslik kitabının “Din İşleri Dünya İşlerinden Ayrıdır” başlıklı kısmı ise, Cumhuriyet Devrimi’nin laiklik anlayışını, oldukca güzel anlatmaktadır. İslamiyette ruhban sınıfının bulunmadığı devamlı vurgulanmaktadır.

Din Dersleri, dini imanla beraber, ulusal imanı ve Cumhuriyet Devrimi’ne bağlılığı işlemektedir.

Vatan ve millet sevgisi, bilimin yol göstericiliği, akılcılık, bağnazlığın ve hurafenin reddi, kardeşlik, eşitlik, hoşgörü, elbirliği, kamuculuk, dayanışma, temizlik benzer biçimde Cumhuriyet değerleri aşılanmaktadır.

Kaynak Yayınları olarak, bu kitabı yayımlarken, bununla birlikte bir kampanya da başlatıyoruz:

Din dersleri kitapları değiştirilmeli ve ilkokullarda Atatürk sürecinin din dersi olan elinizdeki kitap okutulmalıdır.


Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri Alıntıları – Sözleri

  • Bağnazlar, bilir bilmez her şeye karışırlardı. Halkın yemesine içmesine, giyinmesine kuşanmasına söz söylerler, ilerleme yolunda millete engel olurlardı.
  • Vatan, eski kafalı kör bağnazların zannettikleri benzer biçimde, yakarış ile korunmaz.
  • Din dersinin mecburi olması kuşkusuz laikliğe aykırıdır.
  • Çocuklar, biliyorsunuz ki ki, Hazreti Muhammet Mekkeliydi, anadili de Arapçaydı. Fakat kurduğu din, İslam dini yalnız Araplara değil, tüm insanlara aittir. İslam dininde olanlar, Müslümanlar da yalnız Araplardan ibaret değildir. Biz, Türk olduğumuz, anadilimiz Türkçe olmasına rağmen Müslümanız.
    Müslümanlık, tüm insanlara ilişkin bir din olduğundan, bu dine mahsus tek bir dil olması imkansız. Her millet, Allah’a kendi dili ile hitap eder, istediklerini kendi diliyle ister, kendi diliyle şükreder.Bir Türkün, anlamını bilmediği, anlamadığı Arapça ile Allah’a hitap etmesi, adeta papağanın konuşmasına benzer. Bu şekilde bir hitap, bu şekilde bir yakarış, normal olarak ruhtan doğmaz. Allah’a karşı samimi olmak, tüm duygularımızı, isteklerimizi, duyduğumuz, istediğimiz benzer biçimde söylemek için kesinlikle Türkçe söylememiz, kendi anadilimizle hitap etmemiz lazımdır.
    Halbuki evvelce tüm dualar, hatta cuma ve bayram günleri bir söylev demek olan hutbeler bile Arapça okunması mümkün, halk da, ne söylediğini ve ne de dinlediğini bilirdi. Manasını anlamadığı şeyleri dinlemeye çalışırken uyuklardı.Artık bu şekilde akla uymayan saçma şeyler olmaz. Hepimiz Allah’ımıza kendi dilimizle hitap ediyor, duygularımızı kendi dilimizle söylüyoruz. İşte bu da, bu iyilik de Cumhuriyet yardımıyla olmuştur.
  • Bundan sonrasında Türk, kendisine bu saadeti veren büyük Gazi’nin nurlandırdığı Cumhuriyet ve uygarlık yolunda yürüdükçe, düşmanlar ona dokunamayacak ve bağımsızlığını daima muhafaza edecektir.
    Türk evladı da, uygarlık ve Cumhuriyet yavrusudur. Gazi’nin ona emanet etmiş olduğu Cumhuriyet’i yaşatacak ve yaşayacaktır.
  • Muradım olsun diye iplikler bağlanmış,üfürükçülerin elleri öpülmüştür.Ölüye kandil,mum,elektrik yapmaktansa parasıyla vatanın evlatlarına okul açılsa elektrikler konuşma salonlarında yakılsa olmaz mıydı ? Hiç hekim bakmazsa,ilaç alınmazsa,iplik bağlamakla hastalık geçer mi ?
  • Anladınız ya çocuklar, şunun bunun imanına, inancına, giyinmesine, kuşanmasına karışan, fena sözler söyleyen adamlar, kendilerine Müslüman adını veren yalancılardır.
    Bu şekilde adamların sözlerine bakılmaz. Şu sebeple yalancıdan adama hayır gelmez.
  • Bizim bir de ulusal imanımız vardır. Biz Türküz. Türkler medenidir. Milletimiz, daima ileri gidecek, düşmanlarımızı alt edecektir. Türk adı anılınca göğsüm iftiharla kabarır, başım yükselir. Milletime, vatanıma faydası dokunanları severim. Kutsal yurduma fenalık edenleri asla sevmem.
    İşte bu ulusal inanç, bizi yaşatacak, ilerletecek imandır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti hükümetine doğal olarak olanların hepsini bu inanç birleştiriyor.
    Biz bu ulusal imanı, büyük Cumhurreisimiz Gazi Mustafa Kemal Hazretleri’nin ve onun yurtsever arkadaşlarının gayretiyle, Cumhuriyet yardımıyla kazandık. Şimdi tamamımız sevinç içindeyiz. Kalbimiz güçlü. Bize bu imanı veren Cumhuriyet’e dört el ile sarılacağız, onu yaşatacağız, biz Cumhuriyet evlatlarının en büyük ulusal vazifesi budur.
    Yaşasın Cumhuriyet ve Gazi Cumhurreisimiz!..
  • Halbuki Cumhuriyetten evvelki zamanlarda kendilerine “şeyh” adını veren bazı adamlar, millete bu hakikati söylemezler, Allah’la kul içinde adeta birer komisyoncu geçinirlerdi. Saf halk da isteklerini Allah’tan istemezlerdi de bu şeyhlerden, evliya mezarlarından isterler, “Şu işim olursa filan türbeye şu kadar mum, bu kadar zeytinyağı götüreyim” diye adeta rüşvet vaat ederlerdi. Zaten türbe sahiplerinin istedikleri de buydu.
  •     Anladınız ya çocuklar, şunun bunun imanına, inancına, giyinmesine, kuşanmasına karışan, fena sözler söyleyen adamlar, kendilerine Müslüman adını veren yalancılardır. Bu şekilde adamların sözlerine bakılmaz. Şu sebeple yalancıdan adama hayır gelmez.
  • Cumhuriyet zamanı süresince din derslerinin serüvenini burada özetliyoruz:
     
        1927 yılından başlayarak din dersine katılma, talebe velilerinin onayına bağlanmıştır. Ders saatleri 1926-1927 yıllarında, ilkokulların 2. ve 3. sınıflarında haftada ikişer saat, 4. ve 5. sınıflarda ise bir saat idi.
        1929 senesinde, ilköğretim 3., 4. ve 5. sınıflarda ve ortaokulların ilk iki sınıfında birer saat din dersi veriliyordu. Öğretmen okullarının 6. ve 7. sınıflarında ise, haftada iki saat din dersi vardı.
     
        1931-32 yıllarında ortaokul düzeyindeki okullarda din dersi kaldırıldı. İlkokullarda ise, din dersinin verilmesi yalnız tavsiye ediliyordu.
        Din dersi, 1935’te ilkokullardan da kaldırıldı; din eğitimi aileye bırakıldı.
    (..)
      1948-49 yıllarından başlayarak, ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına isteğe bağlı olarak din dersi konuldu.
     
        Demokrat Parti iktidarının kurulmasıyla, 1950 yılı Ekim ayında getirilen bir değişiklikle, o zamana kadar ebeveynin talep dilekçesiyle verilen din dersi, tüm öğrencilere verilir hale getirildi. Ancak çocuklarına din dersi istemeyen anne ve babalar, dilekçe vereceklerdi.
    (..)
        1956-57 döneminde ortaokulların ve dengi okulların 1. ve 2. sınıflarına, 1967-68 senesinde ise lise ve dengi okulların 1. ve 2. sınıflarına seçmeli olarak din dersi konuldu.
     
        12 Eylül rejimi, din derslerini ilköğretim, ortaokul ve liselerde mecburi kıldı.
  •     Peygamber aç kalırdı da karnına taş bağlardı derler. Tüm bunlar yalandır, çocuklar! Bundan evvelki derslerden birinde Peygamber’in “Fukaralık, azca kaldı ki imansızlık oluyordu” söylediğini söylemiştik. Bu şekilde diyen ve “İyi mal, temiz mal, iyi ve temiz adama ne güzel yaraşır” diye zenginliği metheden bir zat iyi mi olur da bu şekilde fukara kalır?.. Zaten kendisi, peygamberliğinden evvel ticaretle uğraşmıştı. Peygamberlikten sonrasında da tüm Arabistan, kendi emrine tabiydi.
  •     Bir Türkün, anlamını bilmediği, anlamadığı Arapça ile Allah’a hitap etmesi, adeta papağanın konuşmasına benzer. Bu şekilde bir hitap, bu şekilde bir yakarış, normal olarak ruhtan doğmaz. Allah’a karşı samimi olmak, tüm duygularımızı, isteklerimizi, duyduğumuz, istediğimiz benzer biçimde söylemek için kesinlikle Türkçe söylememiz, kendi anadilimizle hitap etmemiz lazımdır.
  • Din dersi, 1935’te ilkokullardan da kaldırıldı;
    din eğitimi aileye bırakıldı.
    Bu süreç, 1928 senesinde, “Devletin dininin
    İslam olduğu” ibaresinin Anayasa’dan
    çıkarılmasıyla bağlantılıydı. Laiklik, 1937
    senesinde Anayasa hükmü oldu.


Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kitabı yedi gün ilkin pdf olarak bulup okunacaklar listesine atmıştım. Bugün boş boş bilgisayara bakarken okuma sonucu aldım. Kitabın ilk başlangıcında başlatılmış olan kampanya bir oldukca kesimi rahatsız etmiş ve bunun hakkında konuşulmuş bir süre. Açıkçası kitabın yalnız anlatımı hakikaten ufaklıklara anlatıldığını fark ediliyor. Sade, kısa ve öz şekilde anlatımı vardı. Kitapta bahsedilen İslam düşmanlığını görmedim. Dini güzelliğinde İslam’ın kutsallığından çokça bahsediliyor. Sanırım bir kitapla ilgili eleştiri sadakadan kaynaklı olmuş. Aslında burada bahsedileni anlatılan oldukca rahat olmalı. Sadaka her insanın bütçesine bakılırsa bir miktarını vermesidir. Tam oranını maalesef ki bilemiyorum. O zamanlar paranın daha doğrusu kişisel bütçenin oldukca azca olduğu bir dönem. Bireysel olarak değil de toplu olarak yapılabilen sadakaların daha çok işe yaradığını, insanlara faydası bulunduğunu belirtmiş. Bir de o zamanlar padişahlara sıkıntılarını dertlerini vezir benzer biçimde aracılarla ilettikleri hatta iletip iletmedikleri bile belli olmadığı için bundan dert yanmış ve Allah’ı örnek verip bunun gerek olmadığından bahsetmiş. Kitabı okurken bir taraftan da aslına bakarsak yaşanmış olan sıkıntıları dile getirdiğini fark ettim. Bunu da açık açık yapmışlar. (Devrim)

Salakça bir ideoloji ile yazılmış, evlatların beyinlerini yıkama amaçlı kitap. Mesela, “sadaka vermeyin” diyor. Üç beş kuruş sadaka versen ne olacak, vermesen ne olacak? Sadaka vereceğin parayı Türk Tayyare Cemiyetine yada dengi cemiyetlere bağışla diyor. :))) Kurban kesmene gerek yok. Fakir fukaraya bir iki kilo et versen ne vermesen ne? Sen kurban parasını devletin söylediği bölgelere bağışla diyor. Yine de daha beterini beklerdim. Sonraki senelerde yazılanlara bakmak lazım. Ya da büyükler için yazılanlara. (ibrahim Hatipzãde)

Kitapta ufaklıklara laikliği propangadaya varacak şekilde islamın bazı hükümlerinin ve özünün değiştirilerek aktarıldığını seziyorsunuz ve görüyorsunuz.İçerisinde İslam fıkhı açısından ters düşecek birçok şey var.
Kişisel yorumlanmış yakarma esaslarının anlatılmış bulunduğunu görüyoruz..Bazı yakarma esaslarının mesela kurban kesmeyin parasını bağışlayın, sadaka vermeyin parayı kurumlara verin tavsiyeleri geçiyor.Bu oldukca yanlış bir söz.islamda her ibadetin belli kuralları vardır.Kurban kesmek vaciptir ve bunu kendimiz için değil Allah hakkı için yaparız.bu ibadeti yerine getirmez de yalnız parasını bir yere verirsek bu yakarma gerçekleşmiş sayılmaz, üzerimizde kurban borcu kalır.
Ben namaz kılmayım da farz olan bir şeyi yapmayım fakat nafile olan sünnet olan şeyleri yapayım şu demek oluyor ki yalnız iyilik edeyim, kurumlara sadaka para bağışlayım ve ahlaklı olayım desem namaz borcu üstümden silinecek mi? işte bu da buna benziyor. Ayrıca Kur’an dili Arapça olduğundan bunu hangi dile çevirirseniz çevirin kendi dilindeki anlamını asla yakalayamazsınız şundan dolayı çevirenin kendi düşünceleri o kitabın çevrilmesinde etkilidir.Ayrıca kur’anda birçok müteşabih ayet de vardır…. Bu ezanı Türkçe okuyalıma benzemez. Müslümanların ortak dili Arapçadır tıpkı şuan Yahudilerin, İbranice, Hıristiyanların Latince,İbranice ve Armanice ,dünya dili İngilizce;Tıp ve biyoloji dili Latince olduğu benzer biçimde.
Peygamberin yaşamının tamamen beşeri bir hale düşürerek basit bir insanmış da sanki yalnız elçi olarak gelmiş benzer biçimde yazıldığını görüyoruz.Laiklik ve Çağdaşlık durumuna bakılırsa kendince İslamın anlatılmaya çalışmış olduğu bir kitap olmuş.Halifelere cumhurreisinin dendiğini de(ne?) görüyoruz…
Gerçekten Laikliğe geçişte tam kafa yıkamalık bir kitap… (asla.)


Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri PDF indirme linki var mı?


Abdülbaki Gölpınarlı – Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Abdülbaki Gölpınarlı Kimdir?

1900 senesinde İstanbul’da dünyaya geldi. Asıl adı Mustafa İzzet Baki’dir. Ailesi Azerbaycan’dan göçtü. Menbaü’l-İrfan İdadisinin rüştiye kısmında ve Gelenbevî İdadisinde okudu. Öğretmenlik ve Vezneciler’de kitapçılık yapmış oldu. Bir arkadaşının davetine uyarak Çorum’un Alaca ilçesine öğretmen olarak gitti (1918). 1923’te İstanbul’a döndü. İstanbul Erkek Muallim Mektebini (1927) ve İ.Ü. Edebiyat Fakültesini (1930) tamamlamış oldu. Konya, Kayseri, Balıkesir, Kastamonu, Haydarpaşa liselerinde edebiyat öğretmenliği yapmış oldu. A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesine Farsça okutmanı olarak belirleme edildi. Burada doktorasını verdi. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde metinler şerhi okuttu. Doçentliğe terfi etti. İ.Ü. Edebiyat Fakültesine geçerek İslâm-Türk tasavvuf zamanı okutmaya başladı. Bu sıra 142. maddeden tutuklandı. Beraat ettikten sonrasında üniversiteye döndü. 1949’da emekliye ayrıldı. 25 Ağustos 1982’de İstanbul’da öldü.

Abdülbaki Gölpınarlı çalışmalarını Tasavvuf, Mevlevîlik, Şiîlik ve Divan Edebiyatı üstüne yoğunlaştırmış, bu sahalarda dikkate kıymet eserler vermiştir. Ayrıca devrin gazete ve edebiyat dergileri yanında Türk Ansiklopedisi, İslâm Ansiklopedisi ile Şarkıyat, Türkiyat ve İktisat Fakültesi mecmualarında oldukca sayıda makalesi çıkmıştır. 60’a yakın yapıt bıraktı.


Abdülbaki Gölpınarlı Kitapları – Eserleri

  • Yunus Emre – Hayatı ve Tüm Şiirleri
  • Pir Sultan Abdal
  • Nehcü’l Belaga
  • Yunus Emre
  • Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri
  • Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatlar
  • Nedim Divanı
  • Hayyam ve Rubaileri
  • 100 Soruda Tasavvuf
  • Melamilik ve Melamiler
  • Şeyh Galip
  • Mesnevi Tercemesi ve Şerhi Cilt: 1-2
  • Mevlana Celaleddin-i Rumi
  • Tasavvuf
  • Nasreddin Hoca
  • Mevlana’dan Sonra Mevlevilik
  • Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik
  • Baki
  • Mevlana Celaleddin
  • Divan Edebiyatı Beyanındadır
  • Mevlevi Adab ve Erkanı
  • On İki İmam
  • Yeni Gülzar-ı Haseneyn – Kerbela Vak’ası
  • Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri
  • Sosyal Açıdan İslâm Tarihi
  • Müminlerin Emiri Hz. Ali
  • Yunus Emre
  • Yunus Emre Ve Tasavvuf
  • Kaygusuz Abdal, Hatayi, Kul Himmet
  • Mevlana Celaleddin Mektuplar
  • Alevi Bektaşi Nefesleri
  • Mesnevi Tercemesi ve Şerhi Cilt: 5-6
  • Mesnevi Tercemesi ve Şerhi Cilt: 3-4
  • Şeyh Bedreddin ve Manakıbı
  • Mevlana Adı Aşk
  • Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatlar
  • Nesimi Usuli Ruhi
  • Hz. Muhammed ve Hadisleri
  • Hafız
  • 100 Soruda Türkiye’de Mezhepler Ve Tarikatler
  • Mevlana
  • Fuzuli
  • Şeyh Galib Divanı’ndan Seçmeler
  • Türk Tasavvuf Şiiri Antolojisi
  • Yurt Bilgisi
  • Hafız Hayatı Sanatı Eserleri
  • Nail-i Kadim
  • Ramazan Geldi Hoş Geldi
  • Mesnevi Şerhi – Cilt 1
  • Kur’an-ı Kerim ve Meali
  • Yunus Emre Hayatı ve Tüm Şiirleri
  • Yunus ile Âşık Paşa ve Yunus’un Bâtıniliği
  • Fuzûlî Dîvânı
  • Mevlana
  • Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin ve Menakıbı
  • Kaygusuz Vizeli Alaeddin
  • Yeni Gülzar-ı Haseneyn
  • Mesnevi Şerhi – Cilt 6
  • Mesnevi Şerhi – Cilt 5
  • Mesnevi Şerhi – Cilt 4
  • Mesnevi Şerhi – Cilt 2
  • Mesnevi Şerhi Cilt 3
  • Divan Şiiri XV-XVI. Yüzyıllar


Abdülbaki Gölpınarlı Alıntıları – Sözleri

  • İnanmayanlara de ki: Gücünüzün yettiğini yapın, şüphe yok ki ikimiz de yapmadayız.
    Ve bekleyin, şüphe yok ki ikimiz de beklemedeyiz. (Kur’an-ı Kerim ve Meali)
  • Hiç buğday ekersin de arpa biter mi? Attan sıpa doğduğunu gördün mü asla? (Mesnevi Tercemesi ve Şerhi Cilt: 1-2)
  • 1.Gittin ammâ ki kodun özlem ile cânı bile
    İstemem sensiz olan söyleşi-i yârânı bile
    2. Devr-i meclis bana girdâb-i belâdır sensiz
    Mey-i zehrâb-i sitem sâgar-i gerdânı bile
    3. Bâğa sensiz bakamam çeşmime âteş görünür
    Gül-i handânı değil, serv-i hirâmâm bile
    4. Sineden derd ile bir âhedeyim kim dönsün
    Aksine çerh-i felek mihr-i dırahşanı bile
    5. Hâr-i firkatle Neşâti-i hazînin vâhayf
    Dâmen-i ülfeti çakoldu girîbânı bile (Divan Şiiri XV-XVI. Yüzyıllar)
  • Gel gel beru ki savm ü salatın kazası var
    Sensiz geçen vakit ı yaşamın kazası yok
    (Gel gel beri ki orucun da namazın da kazası var fakat sensiz geçen dönemin kazası yok) (Nesimi Usuli Ruhi)
  • Hoca, bir köye misafir olmuş. Köy ağası, Hoca’ya sormuş;
    — Padişah mı büyük, ziraatçi mi?
    Hoca yanıt verir.
    — Elbette ziraatçi büyük. Ziraatçi buğday vermese padişah acından ölür. (Nasreddin Hoca)
  • ?
    Allah’ın ihsânı ve acıması olmasaydı pek azınız müstesna, Şeytan’a uyup gitmiştiniz. (Kur’an-ı Kerim ve Meali)
  • Sen seher yelisin gider gelmezsin
    Gelirsen de bana bâki kalmazsın
    Seni uçuranlar murad almasın
    Seni kim havalandırdı gölünden sunam (Pir Sultan Abdal)
  • ,
    Bunalıp sana geldim halimi bil
    Mededin var ise gözüm yaşın sil.
    … (Yunus Emre Ve Tasavvuf)
  • Onun Sana Şeker Gibi Olmasını İstiyorsan Ona Aşıkların Gözüyle Bak,
    Güzele Sen Kendi Gözünle Bakma İstenilene Onu İsteyenin Gözüyle Bak..(mesnevi) (Mevlana Celaleddin-i Rumi)
  • Ya Râb âleme yayılan bu acı nedir; dünya halkının hepsi yas ve mateme girdi
    Yerden bir kıyamet kopuyor,göğe bir sur sesi yükseliyor
    Âlemleri gam vadisine salan bu karanlık sabahleyin,hangi tan vakti doğmaktadır
    Sanki güneş batıdan dünyaya geldi,dünyadaki tüm zerreler birbirine girdi
    #Aşura (Yeni Gülzar-ı Haseneyn – Kerbela Vak’ası)
  • Hz. Rasul-i Ekrem (S.M), “Her peygamberin bir vasisi ve varisi vardır; Ali, benim vasim ve var isimdir” buyurmuşlardır.
    (Künuzü’l Hakaık; 2 , s.148). (Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik)
  • Hz Peygamber (S.M), Ali’yi (A.M), ilminin, hükmrtinin kapısı olarak bildirmişler, “Ali bendendir, ben O’ndanım” buyurmuşlar, O’nu, “Hayırlı, iyi kişilerin imamı, kafirlerin öldürücüsü” olarak övmüşler, O’nun Kur’an’la birlikte bulunduğunu beyan etmişler…. (Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik)
  • “Bir günah işlediğinde derhal tövbe et. İnsan suya düşmüş olduğu için değil, sudan çıkamadığı için boğulur.”
    -Hz. Mevlânâ (k.s) (Mevlana Adı Aşk)
  • Ortodoks Müslümanlık insanları inanışlarına bakılırsa sınıflandırırken tasavvuf, büyük bir müsamahayla dinlerin üzerine çıkıyor, herkesi bir görüyor, ârifin, yâni gerçeği bilip anlayan kişinin su benzer biçimde, bulunmuş olduğu kabın renk ve şeklini alacağını söylüyor, hattâ bu şekilde de kalmıyor, hayrı, şerri nisbî ve izafî kabul edip herkesten zuhur eden işin, istidada bakılırsa doğru ve yerinde bulunduğunu telkin ediyordu. (Mevlana Celaleddin)
  • Görmezler mi ki onlar her yıl bir, veya iki kere musibetlere uğratılırlar da gene ne tövbe ederler, ne öğrenek alırlar. (Kur’an-ı Kerim ve Meali)
  • Bir yağ parçasıyla gören, bir et parçasıyla konuşan, bir kemikle işiten ve bir delikten solunum eden şu insana şaşırın doğrusu! (Onun yaratılışı hakkında düşünün.) (Nehcü’l Belaga)
  • Muradım olsun diye iplikler bağlanmış,üfürükçülerin elleri öpülmüştür.Ölüye kandil,mum,elektrik yapmaktansa parasıyla vatanın evlatlarına okul açılsa elektrikler konuşma salonlarında yakılsa olmaz mıydı ? Hiç hekim bakmazsa,ilaç alınmazsa,iplik bağlamakla hastalık geçer mi ? (Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri)
  • Ben özümden bîhaber mecnûn iken verdi hıraş
    Akl edip şâgird-i nâ kabil Felâtun’u bana
    Ben, kendinden haberi bile olmayan bir deliyken akıl, tuttu da Eflatun’u, bana kanikiyetsiz bir talebe yapmış oldu… (Nail-i Kadim)
  • Din dersinin mecburi olması kuşkusuz laikliğe aykırıdır. (Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri)
  • Birinci karısı ihtiyarlayınca genç bir hanımla evliliğe ilk adımını atmıştır. Lâkin gene kabak, Hoca’nın başına patlar…
    Her gün, Hoca’ya, hangimizi daha oldukca seviyorsun diye merak ederler. Hoca’yı, yanıt ver­meye zorunlu etmek için bigün, suali şu şekilde yine ederler; İkimiz bir­den suya düşsek hangimizi daha evvel kurtarırsın? O vakit Hoca, ihti­yar karısına dönerek, tatlılıkla, sen birazcık yüzme biliyorsun, değil mi der. (Nasreddin Hoca)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş