Eğitim

Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm – Rene Guenon Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm – Rene Guenon Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm kimin eseri? Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm kitabının yazarı kimdir? Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm konusu ve anafikri nedir? Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm kitabı ne konu alıyor? Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm PDF indirme linki var mı? Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm kitabının yazarı Rene Guenon kimdir? İşte Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Rene Guenon

Çevirmen: İsmail Taşpınar

Orijinal Adı: L’esoterisme De Dante

Yayın Evi: İnsan Yayınları

İSBN: 9755747347

Sayfa Sayısı: 88


Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sembollerin temsil ettikleri kültürel kodların ifadelendirilmesi ve bunun vakit-mekan-insan üçgeninde çözümlendirilmesiyle ilgili, Guenon’un dikkat çeken eserlerinden biri olarak öne çıkan bu emek verme, sizi simgesel anlamlar üstünde bir vakit yolculuğuna çıkarıyor; Mirac’tan Ortaçağ’a, Ortaçağ’dan günümüze gelen bir zihni seyahat olacak bu. Bu kitapta dikkat çeken iki mühim mevzu var: Dini sembolizmin Ortaçağ’daki yaygınlığı ile Dante’nin eserlerinde görülen İslam ve Hıristiyanlığın ortak etkileşimi… Dante’nin mühim üçlemesinde İbn Arabi’den alınan esin ve tasvirlerndeki Mirac yolculuğundan taşınan izler dikkat çekici. Bunun yanı sıra Ortaçağ’daki kilise odaklı yapılanma, Tapınak Şövalyeleri ve onların günümüze kadar uzayan serüvenlerinden mühim kesitler ve son bölümde ise Haçlı Seferleri’nin düzenlenmesi ve -birşekilde- bugünkü Avrupa Birliği’nin temellerini yapmaya varan etkisiyle Aziz Bernard’ın garip yaşam öyküsü anlatılırken, O’nun Dante üstündeki tesirleri de ortaya konuluyor.


Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm Alıntıları – Sözleri

  • Jüpiter gezegeninin İbranice karşılığı Tsedek’tir ve ‘âdil’ anlamına gelir.
  • Egosantrik bir fikir ile mutlu olan Dante, kendi bakış açısını alemin yaşamının tam ortasına yerleştiriyordu
  • Böylece şunu da söyleyebiliriz: zahirî ilimler, yüksek ilimler için birer ifade modeli sunmaktadırlar.
  • Aynı şekilde, bazı ritüellerde rastlanılan bazı özellikler, daha önceki bir döneme ilişik bağımsız örgütlenmelerin kalıntılarını taşımaktalar.
  • Şundan dolayı, onlar her ne kadar bazı şeyler biliyor olsalar da, birçok şeyi bilmiyorlardı.
  • Dante, kapısının üstünde ümitsizlik metnini okumuş olduğu çukura düşmekten kurtulur. Bunu da, kafasını ayaklarının yerine, ayaklarını da kafasının yerine koyarak yapar. Yani, dogmanın dediklerinin zıddını yaparak bunu başarır.
  • Eliphas Lévi’ye nazaran “Gül’ün Romanı ile Ilahi Komedya, aynı eserin iki karşıt (birbirini tamamlayan denilse daha yerinde olurdu)formudur: ruhun bağımsızlığına giriş, modern her türlü kurumun tenkidi ve Gül-haç Cemiyeti’nin büyük sırlarının allegorik formülü şeklinde.”
  • Hz. Muhammed’in ‘gece yolculuğunu’ azca oldukca şiirsel bir efsaneleşmiş şeklinde gören çağdaş batı eleştirmenleri, bu efsanenin tam olarak İslamî ve Arap kökenli değil de Pers kökenli bulunduğunu düşünmektedirler.
  • Görünen anlam yalnız bir örtüden ibarettir.
  • Bir yanda ölüm ve Cehennem’e iniş,
    öteki yanda diriliş ve Göklere yükseliş…


Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm İncelemesi – Kişisel Yorumlar

KİLİSE baskısı pozitif yönde sonuçlar da verdi: Ortaçağ diyince direk skolastik fikir fikirsel kıtlık devri deniliyor bence o şekilde değil…
Kilise eğer o baskıyı yapmasaydı şuan dünya bu kadar gelişmiş teknolojiye herhalde 1 yüzyıl sonrasında ulaşırdı…
Baskı, eğer var ise güzel.neticeler için bir niçin olabilir…
Birden özgürleşme, bir kereden her şeye açılma kendini bulma… (Serist)


Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm PDF indirme linki var mı?


Rene Guenon – Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Rene Guenon Kimdir?

15 Kasım 1886’da Fransa’nın Blois kentinde geleneksel Katolik bir ailed mimar bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Guenon, formel eğitimini matematik ve felsefe alanında görmüş oldu. 1906’da yirmi yaşlarındayken ondan sonra Papus (Dr. Gerard Encausse) tarafınca yönetilen okült hareketin öncüsü olan Ecole Hermetique’in kurslarına katıldı. Daha sonrasında Papus’un bazı inançlarını (ruhçuluk, reenkarnasyon) reddetti. 1910 senesinde, İslamiyet’i benimseyip Abdülhadi adını alan meşhur Fransız ressam Gustav Ageli ile tanıştı ve onun vasıtasıyla 1912 senesinde Müslüman olup Mısır’da Şazeliye şeyhlerinden Abdurrahman Eliş el Kebir’e intisap ederek Abdülvahid Yahya adını aldı.Üniversite eğitimini 1916 senesinde Leibniz ve Sonsuz Küçüklerin Hesaplanması adlı teziyle tamamladı.


Rene Guenon Kitapları – Eserleri

  • Modern Dünyanın Bunalımı
  • Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm
  • Doğu Bilgeliği
  • Doğu ve Batı
  • Varlığın Mertebeleri
  • Maddi İktidar Manevi Otorite
  • Doğu Düşüncesi
  • Geleneksel Formlar ve Kozmik Devirler
  • Alemin Hükümdarı
  • Kadim Bilimler ve Bazı Modern Yanılgılar
  • İslam Maneviyatı ve Taoculuğa Toplubakış
  • İnsan ve Halleri
  • Yatay ve Dikey Boyutların Sembolizmi
  • Niceliğin Egemenliği ve Dönemin Alametleri
  • Niceliğin Egemenliği ve Dönemin Alametleri
  • Hristiyan Mistik Düşüncesi
  • Agarta Dünya Kralı
  • Savaş Metafiziği ve Sembolik Silahlar
  • Modern Dünyanın Bunalımı
  • İnisiyasyona Toplu Bakışlar I
  • Büyük Üçlü
  • İnisiyasyona Toplu Bakışlar II
  • Ruhçu Yanılgı
  • Manevi İlimlere Giriş
  • İnisiyasyona Toplu Bakışlar I-II


Rene Guenon Alıntıları – Sözleri

  • Ölüm, insanî doğuşun direkt nedenidir. (Yatay ve Dikey Boyutların Sembolizmi)
  • Rönesans’m ”hümanizm”i de, tam anlamıyla rasyonalizmin direkt doğruya habercisinden başka bir şey değildi, şundan dolayı her kim ”hümanizm”den söz ediyorsa, her şeyi tam anlamıyla insanî ögelere indirgedigini iddia ediyordur; dolayısıyle (açıkça anlatılmış bir kuram gereğince değilse bile, en azından pratikte) kişi üstü alana ilişik her şeyi dışlıyordur. Daha sonrasında, ferdin dikkatlerini tamamen zahirî ve hissedilebilen şeylere doğru çevirmek gerekiyordu; bunu da bireyi yalnız insanî alan içinde değil, fakat oldukca daha dar bir sınırlandırmayla, yalnız maddî alanın içine hapsetmek için yapmak gerekiyordu.
    Işte, tüm çağdaş bilimin hareket noktası burasıdır; bu yönde etkinlik göstermeye yönelmiş olan çağdaş bilim, bu sınırlandırmayı gittikçe daha belirgin kılmak zorundaydı. Bilimsel ya da eğer deyim yerindeyse felsefî-bilimsel, teorilerin oluşumu da tedrici olarak doğan oldu; ve (daha ilkin yapmış olduğumuz açıklamaları burada da özetlemek gerekirse hatırlatmak zorundayız) mekanikçilik direkt doğruya materyalizme çıkan yolu hazırlamış oldu; böylece âdeta çaresiz kalmış bir tarzda, zihinsel ufkun maddî alana indirgenmesini elde etmiş oldu; artık bundan bu şekilde biricik ”hakikat” olarak yalnız maddî alan değerlendiriliyordu; ve nitekim, tam anlamıyla ”maddî” olarak değerlendirilmeyen her şeyden bizzat soyutlanmış oluyordu. Doğal olarak, fizikçiler tarafınca bizzat ”madde” (matiére) teriminin ortaya atılmış olması da burada mühim bir rol oynamalıydı.
    .
    Işte o andan itibaren tam olarak ”niceliğin egemenliği” içine girilmiş oluyordu: Descartes’tan beri devamlı olarak mekanikçi olan ve XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren de bilhassa maddeci olmuş olan, din dışı (profane) bilim, art arda gelen teorileri içinde gittikçe yalnız niceliksel bir bilim haline gelmek zorundaydı; bununla beraber maddecilik de, genel zihniyetin içine iyice nüfüz etmiş olduğu için, her tür kuramsal iddiadan bağımsız olarak, bu tutumu açıkça yerleştiriyordu, fakat böylece daha oldukca yayılmış oluyordu ve sonuçta, ”ergonomik maddecilik” diye adlandırdığımız bir nevî ”içgüdü” (instinct) durumuna geçiyordu; ve gene bu tutum niceliksel bilimin endüstriyel uygulamalarıyla daha da güçlenip pekişiyordu; bu uygulamalar netice olarak insanı yalnız ”maddî” ideallere ve gerçekleştirimlere bağlıyordu. Insan her şeyi ”mekanikleştiriyordu” ve sonunda bizzat kendi de böylece ”mekanikleşiyordu”; tekbiçimliliğin ve ”kitle”ni’n belirsizliği kısaca tam anlarmyla çokluğu içinde kaybolmuş düzmece sayısal ”birimler” içine yavaş yavaş düşüyordu. Işte niceliğin kalite üstüne sağlamış olduğu tasarım edilebilecek en büyük zafer, kati olarak, bu noktadır.! (Niceliğin Egemenliği ve Dönemin Alametleri)
  • Varlığın olanaklarının tahakkuku, daima içsel bir etkinlik ile oluşur. (Yatay ve Dikey Boyutların Sembolizmi)
  • Hz. Muhammed’in ‘gece yolculuğunu’ azca oldukca şiirsel bir efsaneleşmiş şeklinde gören çağdaş batı eleştirmenleri, bu efsanenin tam olarak İslamî ve Arap kökenli değil de Pers kökenli bulunduğunu düşünmektedirler. (Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm)
  • Gerçekten de o semboldeki “insan başı” erdemi “aslan gövdesi” ise gücü simgeliyor şeklinde düşünülebilir. Sfenks’in başı, yönetici manevî otoriteyi, gövdesi ise eylemde bulunan maddî iktidarı göstermektedir. (Maddi İktidar Manevi Otorite)
  • Eliphas Lévi’ye nazaran “Gül’ün Romanı ile Ilahi Komedya, aynı eserin iki karşıt (birbirini tamamlayan denilse daha yerinde olurdu)formudur: ruhun bağımsızlığına giriş, modern her türlü kurumun tenkidi ve Gül-haç Cemiyeti’nin büyük sırlarının allegorik formülü şeklinde.” (Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm)
  • Jüpiter gezegeninin İbranice karşılığı Tsedek’tir ve ‘âdil’ anlamına gelir. (Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm)
  • Birey, mümkün olabilecek tüm yayılımıyla tasarım edildiğinde bile bütünsel bir varlık değildir. fakat yalnız bir varlığın hususi bir tezahür hâlidir. (Yatay ve Dikey Boyutların Sembolizmi)
  • Oryantalist çevrelerde hakim olan kanaatlerin aksine, Vedanta ne bir felsefe ne bir din ve ne de bu ikisiyle uzaktan yakından ilgili herhangi bir şeydir. Vedanta öğretisini bu çerçeveler içinde değerlendirmeye çalışmak batılıların düşmüş olduğu en vahim hatalardan biridir ve daha ilk adımda hiçbir şey anlamamaya mahkum ol­maktır. Batı düşüncesininkinden tamamen değişik cihetlere (mode) haiz olan ve aynı kalıplar içinde anlaşılması olanaksız Doğu düşüncesinin hakiki tabiatına ne aşama ya­bancı olunduğu böylece ortaya konmuş olmaktadır. Daha önceki bir eserimizde dinin (religion), eğer kelimeyi asli manasında kullanmak istiyorsak, tümüyle Batı’ya mah­sus bir vakıa bulunduğunu belirtmiştik. Aynı kelimeyi Doğu öğretileri için de kullanacak olursak, manasını, azca oldukca belirli bir tanımını yapmayı olanaksız kılacak kadar geniş­letmemiz gerekecektir. Keza felsefede münhasıran Batı’ya ilişik bir bakış açısını temsil etmektedir ve üstelik dini bakış açısından oldukca daha dışsal, dolayısıyla da burada söz­ konusu edilenden o nisbette daha uzak bir bakış açısıdır bu. Felsefe, birazcık ilkin de söylemiş olduğumuz şeklinde, aslı itibarıyla “ladini”dir’; hatta bir yanılsamadan ibaret ol­madığında bile böyledir. o denli ki, çağdaş çağdaki türden bir felsefenin bir mede­niyet içinde mevcut olmamasında hayıflanacak hiçbir şey bulunmamaktadır. Kısa sü­re ilkin gösterilen bir kitapta, bir oryantalist “felsefe heryerde felsefedir,” diyordu. Böylece her türlü yanlış özdeşleştirme, bizzat yazarın bile kimi satırlarında oldukca haklı olarak karşı çıktıkları da dahil olmak suretiyle, zemin bulmaktadır. Heryerde felsefe gör­meyi kesinlikle reddetmekteyiz. Düşüncenin son aşama hususi bir tarzını, yazarın ifa­desiyle “evrensel fikir” tahtına oturtmayı da kabul edemeyiz. Doğu öğretilerini mevzu alan bir öteki tarihçi, batılı etiketlerin yetersizlik ve uygunsuzluğunu ilke olarak kabul etmekle birlikte, bu tarz şeyleri aşma imkanı bulamadığını açıklıyor ve seleflerinin ha­talarını aynen yine etmekte hiçbir beis görmüyordu. Bu durum bizi iyice şaşırtmak­tadır şundan dolayı kendi payımıza, yalnız oldukca yanlış olmakla kalmayıp anlamsız bir karma­şıklık ve sevimsizlik de taşıyan bu felsefi terminolojiye müracaat etme zorunlµluğunu şimdiye kadar asla hissetmiş değiliz. Ancak oryantalistlerin hatalarını tartışarak vakit kaybetmeye niyetimiz yok, Batı seçimi eğitimin düşüncelerini daha en başından hap­setmiş olduğu “klasik” çerçeveleri aşmanın kimileri için ne kadar zor bulunduğunu bu ör­nekler vasıtasıyla göstermekle yetineceğiz (İnsan ve Halleri)
  • Beşeriyetin atasını ifade eden Âdem adı ile toprak arasındaki yakınlığın “toprak” anlamına gelen humus sözcüğünün (insan anlamına gelen) homo ve humanus sözcükleriyle acayip bir yakınlık ihtiva ettiği Latin dilinde de başka bir halde bulunduğunu ekleyelim.
    Öte taraftan, Âdem isminin kırmızı ırk tradisyonu ile daha hususi olarak ilişkilendirilmesinde bu isim toprak ve Batı ile de ilişkisellik ihtiva eder. (Geleneksel Formlar ve Kozmik Devirler)
  • … biçim ferdin sıfatıdır. (Varlığın Mertebeleri)
  • Görünen anlam yalnız bir örtüden ibarettir. (Dante ve Ortaçağ’da Dini Sembolizm)
  • Zaten, bu “değer” sözcüğünün günümüzde görmüş olduğu rağbetin kısmen ona kökenden
    mündem iç olmayıp, sonradan oluşturulm uş olan yeterince kaba maddi
    anlam ından kaynaklanması mümkündür: “değerli”den ya da “değerlendirme”den söz edildiğinde, derhal “sayılabilir” olan bir şey akla gelir ve
    bu şeyin m odern dünyaya özgü olan “nicelikçi” zihniyete uygun olması ehemmiyet taşır. (Kadim Bilimler ve Bazı Modern Yanılgılar)
  • Yol erbabı yürür iz bırakmaz,
    Söz erbabı konuşur sürçmez.
    Hesap ustası çetele tutmaz,
    Kapamada usta olanlar sürgü kullanmaz
    Ama kimse açamaz kapattıklarını.
    İlmede mahir olanlar düğüme gereksinim duymaz
    Ama kimse çözemez bağladıklarını.
    (Tao Te Ching, XXVIII) (Doğu Bilgeliği)
  • O, muhteşem sessizliğe telaşsızlığa ulaşmıştır. Hayat ve ölüm onun için birdir. (İslam Maneviyatı ve Taoculuğa Toplubakış)
  • “Kalpte mukim olan Atma bir pirinç tanesinden daha küçüktür, bir arpa tanesinden daha minik, bir hardal tanesinden daha minik, bir darı tanesinden daha minik, darı tanesinin içindeki tohumdan daha küçüktür; ve kalpte mukim olan Atma bununla beraber (kesif zuhur sahası olan) dünyadan daha büyüktür, (latif zuhur sahası olan) atmosferden daha büyük, (şekil dışı zuhur sahası olan) gökten daha büyük, tüm bu âlemlerin toplamından daha büyüktür (kısaca kayıtlanmamış olduğundan her türlü zuhurun ötesindedir.)” (İnsan ve Halleri)
  • Şimdi de Avrupa yada Amerika’da tahsil görenlerden sözetmek istiyoruz; bu şekilde dışarıda tahsil görenlere, bugün, nerede ise derhal tüm Doğu vatanlarında rastlanır. aldıkları,eğitim sonucu, an’ane ruhunu yitirdiği ve kendi öz medeniyetleri hakkında hiçbir şey bilmediği için, en aşırı bir -asrîlik- modernizm» göstermekle iyi bir şey yaptıklarını sanırlar. (Doğu ve Batı)
  • Dikkat edilecek olursa eski paralar tamamen geleneksel sembollerle kaplıdır. Hatta bu semboller bir çok vakit bilhassa oldukca derin bir anlam taşıyan semboller arasından seçilmiştir. İşte böylece Keltler’de paraların üstünde bulunan semboller sadece Drüidler’e özgü olan öğretisel bilgilere mal edilmiş olduğu takdirde o sembollerin bir açıklaması yapılabilmektedir. Nitekim bu durum, Drüidler’in bu alandaki etkilerini de açıkça göstermektedir. Kuşkusu bu ilgi içinde Keltler için doğru olan, kadim dünyanın diğeri toplumları için de doğrudur… Paranın mevcut olduğu yerlerde, ondan sonra paranın kazanmış olduğu dindışı özellik o zamanlar yoktu. Yani bizzat para dindışı bir şey değildi. (Niceliğin Egemenliği ve Dönemin Alametleri)
  • Her ne düşünüyorsak oyuz. Her ne olursak düşüncelerimizle oluruz. Düşüncelerimizle dünyayı kurarız. Kim ki saf düşünceyle konuşmaz yada hareket etmez arabayı çeken öküzün ayak izlerini takip etmesi şeklinde tekerlerin, takip eder onu ıstırap (Doğu Bilgeliği)
  • Her belirleme bir sınırlamadır. Her sınırlama bir olumsuzlamadır; sınır koymak sınırın dışta bıraktığı her şeyi inkar etmek anlama gelir. (Varlığın Mertebeleri)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş