Eğitim

Demokrasi Nefreti – Jacques Ranciere Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Demokrasi Nefreti – Jacques Ranciere Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Demokrasi Nefreti kimin eseri? Demokrasi Nefreti kitabının yazarı kimdir? Demokrasi Nefreti konusu ve anafikri nedir? Demokrasi Nefreti kitabı ne konu alıyor? Demokrasi Nefreti PDF indirme linki var mı? Demokrasi Nefreti kitabının yazarı Jacques Ranciere kimdir? İşte Demokrasi Nefreti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Jacques Ranciere

Çevirmen: Utku Özmakas

Tasarımcı: Utku Lomlu

Tasarımcı: Suat Aysu

Orijinal Adı: La Haine de la Démocratie

Yayın Evi: İletişim Yayıncılık

İSBN: 9789750515705

Sayfa Sayısı: 112


Demokrasi Nefreti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Rancière’in yazıları, solun yönünü şaşırmış olduğu günümüzde, direnmeye iyi mi devam edebileceğimizi gösteren nadir anlamlı kavramlaştırmalardan biri.”

Slavoj Žižek

Düne kadar Avrupa’da resmî söylem totaliter dehşete karşı demokrasinin erdemlerini övüyordu. Devrimciler ise bugün ve buradaki demokrasiyi biçimsel bulup, gelecek bir gerçek demokrasiyi savunuyorlardı. Şimdi tüm bunlar geçmişte kaldı. Artık bazı hükümetler demokrasiyi silahların gücüyle ihraç ederken, Batı’da yeni düzenin aydınları kamusal ve hususi yaşamın her parçasında demokratik bireyciliğin ve eşitlikçiliğin zararı dokunan tezahürlerini teşhir etmek için aralarında yarışıyor. Bu ikisinin ortak değerleri yok edip yeni bir totalitarizm ürettiğini, insanlığı intihara sürüklediğini iddia ediyorlar.

Bu ideolojik dönüşümü idrak etmek için onu zenginliğin küresel yönetimi içinde ele almak kafi değil. Eski zamanlardan beri, kendilerini halkı yönetmeye naturel olarak yetkili görenler “halkın yönetimi” fikri karşısında dehşete kapılmıştır. Jacques Rancière, demokrasi, politika, cumhuriyet ve temsil arasındaki karmaşık ilişkiyi incelerken, günümüzde yükselen demokrasi nefretinin kaynaklarını gösteriyor.

Demokrasi fikrinin, başkalarını yönetmeyi kendilerinin naturel hakkı olarak görenlerin huzurunu bozan, düzenlerini karıştıran enerjisini hatırlatıyor. “Benim oyumla çobanın oyu bir olur mu?” sorusunu sorduran demokrasi korku ve nefretinin kaynaklarını gösteriyor.


Demokrasi Nefreti Alıntıları – Sözleri

  • Buna inanmak için inanç gerekir.
  • Demokrasi, tam da, insan topluluğunu yapılandıran tüm ilişkilerin tersine dönmesidir: Yöneticiler yönetilenleri çağrıştırır, yönetilenler de yönetenleri; hanımefendiler erkeklerle eşittir; babalar evlatlarına eşit olarak davranmayı öğrenir; yabancı ve göçmen, yurttaşla eşit olur; öğretmenler öğrencilerden hem korkar hem onları över, öğrencilerde öğretmenlerle alay eder; gençler kendilerini yaşlılarla eşit görür ve yaşlılarda gençleri öykünmek eder; hayvanlar bile özgürdür, kendi özgürlüklerinin ve onurlarının bilincinde olan atlar ve eşekler*** sokakta onlara yol vermeyenleri itebilir.
  • Yahudilik ve demokrasi, köktencilik bir karşıtlık içindedir.
  • demokratik toplumun bencil bireyinin farkına varmak zorundayız.
  • Ne var ki, geri kalmışlar var olmaya devam ettikçe, onların geriliğini açıklamak için ilerlemelere gerekseme olacaktır.
  • Kendisinin kurnaz ve gerçekçi olduğuna inananlar, daima eşitliğin yalnızca ahmakların ve sevecen ruhların tatlı bir rüyası bulunduğunu söyleyedursunlar, eşitlik devamlı olarak ve her yerde tanıtlanan bir gerçekliktir.
  • Hiç kimse, tezahürleri, yasalar tarafınca kurulmuş kamusal düzeni bozmadığı sürece, (…) ne kadar temel olursa olsun, görüşleri sebebiyle suçlanamaz.
  • Eğer bilim meşruiyetini dayatamıyorsa bunun sebebi cehalettir. Eğer ilerleme gerçekleşmiyorsa, bu geride kalanlar yüzündendir.
  • Eğer, yönetmeye yetkin olan kişiler sıralamasında dışarıda tutulacak bir kategori var ise, o da iktidarı elde etmek için uğraşanlardır.
  • demokratik yozlaşmaya karşı çıkan iyi yönetimin, kelime oyunu yaparak demokrasi adına tutunmasına artık gerek kalmamıştır.
  • Demokrasi tek bir yapıya haiz değildir, zira hepsine haizdir. Bir seviye (rejim) panayırıdır, asli meselesi hazlar ve hakları tüketmek olan insanların seveceği bir palyaço giysiidir dönemidir. Ama yalnızca canının istediğini meydana getiren bireylerin hükümranlığı da değildir. Demokrasi, tam da, insan topluluğunu yapılandıran tüm ilişkilerinin tersine dönmesidir: Yöneticiler yönetilenleri çağrıştırır, yönetilenler de yöneticileri; hanımefendiler erkeklerle eşittir; babalar evlatlarına eşiti olarak davranmayı öğrenir; yabancı ve göçmen, yurttaşla eşit olur; öğretmenler öğrencilerinden hem korkar hem onları över, öğrenciler de öğretmenle alay eder; gençler kendilerini yaşlılarla eşit görür ve yaşlılar da gençleri öykünmek eder; hayvanlar bile özgürdür, kendi özgürlüklerinin ve onurlarının bilincinde olan atlar ve eşekler sokakta onlara yol vermeyenleri itebilir.
  • Devletlerin yönetimi politik olmaları koşuluyla meşrudur.
  • Geçmişte demokrasinin buluş edilmiş olduğu minik yuNan kasabalarıyla hiçbir benzerliği olmayan teknoloji çağlarında çağdaş devletlerde, büyüyen şehirlerde, küresel piyasalanın içinde yaşadığımız devamlı bizlere hatırlatılmıyor mu? Bundan çıkarmaya çağrı edildiğmiz netice, demokrasinin başka bir ÇAĞA ilişkin bir politik/siyasal şekil olduğu üstünde ciddi oynamalar yapmadan -özellikle halkın iktidarı ütopyasından caymdan, bizlere uygun olmadığıdır.
    •Jacques Rancıére / Demokrasi Nefreti, s,45 –
    İletişim Yayınları


Demokrasi Nefreti İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Hangi demokrasi?: Demokrasi, tüm vatandaşların, organizasyon yada devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka haiz olduğu bir tür yönetim biçimi olması yönüyle bugün derhal hemende çoğumuz için gerekliliği tartışılmayacak bir olgu. Hatta öyleki lüzumlu ki yeri vardığında ultra demokratik ülkeler demokratik görmedikleri ülkelere silahların vasıtasıyla demokrasi ihraç ediyorlar! Peki demokrasi hakikaten de devlet politikasında hepimize eşit söz hakkı ve sınırsız bir özgürlük tanıyabiliyor mu? Jacques Ranciere bu kitabında demokrasi adı altında bizlere bireyciliğin ve totaliterizmin iyi mi ustaca dayatılabildiğini ve buna karşılık günümüzde yükselen demokrasi nefretinin kaynaklarını gösteriyor. Marx ve Platon’un eleştirilerinden de faydalanan yazarın dili doğrusu bana oldukça ağır geldi. Yine de demokrasiye değişik bir açıdan bakmak için istifade edilebilecek bir yapıt. (Selahaddin KORALAY)


Demokrasi Nefreti PDF indirme linki var mı?


Jacques Ranciere – Demokrasi Nefreti kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Demokrasi Nefreti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jacques Ranciere Kimdir?

Jacques Rancière (d. 1940) Fransız düşünür Paris-VIII (St. Denis) Üniversitesi’nden felsefe profesörü iken emekli olmuştur. 1960’larda Marksist düşünür Louis Althusser ile birlikte yazdığı Kapital’i Okumak ile ünlenmiştir.

Rancière, Mayıs 1968 talebe ayaklanmaları üstüne hocası Althusser’le olan uyuşmazlığının arkasından, ideoloji ve proletarya benzer biçimde siyasal söyleme yerleşmiş kavramları güncelleme üstüne emek harcamalar yürütmüştür. Mesela, “Filozof ve Yoksulları” çalışmasında filozofların entelektüel hayatlarında yoksulların rolünü, Platon ve Marx eleştirilerinden yola çıkarak çözümleme etmiştir. “Siyasalın Kıyısında” kitabında, siyasetin eşitlik ve bütünlük anlayışını eleştirirken bu kitabın içinde yer edinen “Siyaset Üstüne On Tez” çalışmasında, demokrasi ve politika arasındaki ilişkiyi tekrardan tanımlamaya emek harcayarak seviye anlamındaki politika ile varsayılan eşitliğin dışındaki siyasal arasındaki farkları ortaya koymuştur. “Cahil hoca” çalışmasında da Joseph Jacotot’un hikâyesi üstünden eşitlik terimini ve eğiticinin rolünü sorgulamıştır.

Ranciere çalışmalarında seviye arayışı için göz ardı edilen eşitsizlikleri göz önüne koymayı amaçlamaktadır.

2006’da Rancière’in güzel duyu teorisi görsel sanatlarda bir referans noktası haline geldiği belirtilmiştir. Rancière, Freize Sanat Fuarı benzer biçimde sanat dünyası etkinliklerinde dersler vermiştir. Eski Fransız başkan talibi Ségolène Royal, Rancière’in favori filozofu bulunduğunu söylemiştir.

2003 senesinde Rancière, öteki bazı Fransız aydınları ile beraber imzaladığı, 2003 Çeçen referandumunun gayrımeşruluğunu protesto eden bir mektubu Putin’e göndermiştir.


Jacques Ranciere Kitapları – Eserleri

  • Cahil Hoca
  • Kurmacanın Kıyıları
  • Özgürleşen Seyirci
  • Filozof ve Yoksulları
  • Bela Tarr, Ertesi Zaman
  • Nasıl Bir Zamanda Yaşıyoruz?
  • Demokrasi Nefreti
  • Siyasalın Kıyısında
  • Tarihin Adları
  • Kapital’i Okumak
  • Estetiğin Huzursuzluğu
  • Suskun Söz
  • Uzlaşı Çağına Notlar
  • Estetik Bilinçdışı
  • Uyuşmazlık
  • Dissensus
  • Sinematografik Masal
  • Görüntülerin Yazgısı
  • Aisthesis
  • Kelimelerin Mekanı


Jacques Ranciere Alıntıları – Sözleri

  • “…sanki bir şeye beslenen tek tutku o şeyin yokluğunda bulunurmuş benzer biçimde…” (Uyuşmazlık)
  • Ilk olarak siyaset, iktidarın uygulanması yada iktidar mücadelesi değildir. (Özgürleşen Seyirci)
  • Mağdurun uğratılmış olduğu telafisi olmayan haksızlığın sınırsızlığı, savunmacının hakkının sınırsızlığını haklı çıkarır. (Uzlaşı Çağına Notlar)
  • Her tarafta sınırlar. Bundan dolayı melankoli, donuk ve dertli bir şarkı benzer biçimde. Bir doktor başka bir hekime karşı tüm varoluşa ve insanların hareketlerine yansır. (Estetik Bilinçdışı)
  • Buna inanmak için inanç gerekir. (Demokrasi Nefreti)
  • Esas olan hikâyenin belirli (tek anlamlı) olmasıdır; imgeselin ve gerçeğin, tersine çevrilebilir romantikliğin ayırt edilmezliğine karşı bir itiraf vakasına neden olan Aristo’cu data ve fiil düzenini koymuş olmasıdır. (Estetik Bilinçdışı)
  • Bugün, eşitliğin tarihinin özerk bir tarih olduğu ve bu tarihin, tekniklerin, ekonominin, vs. geçirdiği nesnel dönüşümlerin analizine dayanan stratejilerin gelişimi değil, gittikçe daha azca yoğunluğa ve süreye haiz kendine özgü zamansal dinamikler yaratan anların kümelenmesi -birkaç gün, yedi gün, kimi zaman birkaç yıl- olduğu tekrardan keşfediliyor. Her seferinde yeni bir başlangıçtır bu ve her seferinde bunun nereye kadar gideceği kim bilir. Bundan ders çıkarma iddiası da pek uzağa götürmez. Önceki deneyimlerden ders çıkar ma düşüncesi daima, isteneni yapmanın bu sefer doğru biçiminin bulunacağını varsayar. Ne yazık ki eşitliğe dayalı bir ânın davranışını belirleyen şey, istenenin ne olduğu değildir. Tersine: “İrade” bir neticedir, eşitlikçi ânın serpilip gelişme sinin almış olduğu modalitedir. Eşitliğe dayalı anların monadik cehresini tekrardan keşfetmek, hem de bu dinamillaklığını da tekrardan keşfetmektir. (Nasıl Bir Zamanda Yaşıyoruz?)
  • Diğeri hangi göstergelere bakılırsa burada var ya da burada yok kabul edilmektedir?
    Bir ekran üstündeki görülür formlardan birinde ötekinin var
    bulunduğunu, bir başkasında ise olmadığını anlatmaya olanak
    veren nedir? Mesela Au hasard Balthazar’ın [Rasgele Balthazar) bir planında var olup da Questions pour un champion’un“
    bir epizodunda olmadığını söylemeye olanak veren nedir?
    “Görsel”i küçümseyenlerin en sık verdikleri yanıt şu: Tele-
    vizyon görüntüsünün -bizzat doğası gereği- ötekisi yoktur,
    zira kendi ışığını kendinde taşır; oysa sinematografik görüntü
    ışığını bir dış kaynaktan alır. Vie et mort de l’image [Görüntü­nün Yaşamı ve Ölümü] başlıklı bir kitapta Regis Debray bunu
    özetlemektedir: “Burada görüntünün kendi bütünleşik ışığı
    vardır. Kendi kendini açığa çıkarır. Kendi kaynağını kendinde bulur, kendinin sebebi olarak karşımızdadır. Spinozacı Tanrı
    ya da töz tanımı.” (Görüntülerin Yazgısı)
  • Genel olarak sanatın varlığı, sözcüklerin düzenlenmesi, renklerin yayılması, hacimlerin modellenmesi ya da bedenlerin evrilmesini içeren pratiklere görülürlük ve imlem veren,
    mesela resmin ne olduğuna, fotoğraf yaparken yapılanın ne olduğuna, fotoğraf yapılmış bir duvar ya da bir tuvalin üstünde
    görülenin ne olduğuna kabul eden bir kimlik belirleme rejimine -ayrıştırma rejimi- bağlıdır. Ama bu şekilde bir karar daima
    bir pratiğin o ergonomik olmayan bir şeyle eşdeğerliği rejiminin
    yerleştirilmesidir. (Görüntülerin Yazgısı)
  • Proleterlerin vatanı yoktur. Ama burjuvazi kendi başına sadece evrensel derslik olarak var olabilir; nitekim ulusal alışkanlık ve çıkarları çevreleyen her türlü ”Çin seddini” ortadan kaldırmıştır. Proleterler için ”yasalar, terbiye ve din” , ”burjuva çıkarlarının arkasına saklandığı birer burjuva önyargısı’dır. Ama burjuvazi dinsel esrimenin ya da ahlaksal coşkunun verdiği ürpertileri ”bencil hesabın buzlu sularında” çoktan boğmuştur. Proleterde salt edilginlik olan statü yokluğu, burjuvanın tarafında, sürekli devinimiyle tüm durağan(durgun) belirlenimleri ortadan kaldıran ve kiri pası temizleyen tinin gücüdür. Burjuvazi devrimcidir; tüm sınıfların, tüm sabitlenmiş ve kemikleşmiş belirlenimlerin çözünme hareketi olduğundan. O aslına bakarsan derslik-olmayan bir sınıftır, üretme ile yok etmenin ağlatısal özdeşliğidir. Proleterya ise, burjuva devriminin ikizi ya da öteki yüzünden ibaret olarak, yaşam ile ölümün özdeşliğini onaylamaktan başka bir şey yapmaz. (Filozof ve Yoksulları)
  • Her izleyici aslına bakarsan kendi hikâyesinin oyuncusudur; her oyuncu, her fiil insanı da aynı hikayenin seyircisidir. (Özgürleşen Seyirci)
  • Kimilerine hala paradoks benzer biçimde gelen bir kaç apaçık husustan hareket edelim.Bir hatıra, bir bilincin anılarının toplamı değildir. Zira öyleki olsaydı, tam da kolektif hatıra [hafıza] fikri anlamdan yoksun olurdu. Bir hatıra, işaretlerin, izlerin, anıtların belli bir bütünüdür, belli bir tertibidir. Kusursuz gömüt, Büyük Piramit, Keops’un hatırasını korumaz. O bu hatıranın kendisidir. Kuşkusuz
    her şeyin iki hatıra rejimine ayrılmış olduğu söylenecektir: bir yanda, geçmişteki bu hükümran güçlerin hatırası (ki, bunların bazıları yalnızca mezarlarının dekoru ya da malzemesi itibariyle bir gerçekliğe sahiptirler) ; öteki yanda ise aksine en alelade varoluşların ve en basit olayların tanıklığını kaydetmeye ara vermeyen uygar dünyanın hatırası. Enformasyonun bolca olduğu yerde, hatıranın yeterinden fazla olduğu varsayılır. Oysaki günümüz, bu şekilde olmadığını gösteriyor. Enformasyon hatıra değildir. Enformasyon hatıra için biriktirmez, yalnızca
    kendi çıkan için çalışır. Ve onun çıkarı yalnızca şimdinin soyut hakikati kendini onaylasın diye her şeyin çabucak unutulmasındadır ve enerjisini bu hakikate tek kafi şey olarak sunmaktadır. (Sinematografik Masal)
  • “İnsan denen hayvanlar, göstergeler ormanı üstünde yazışma kuran birbirine uzak, mesafeli hayvanlardır.” (Özgürleşen Seyirci)
  • Tartışmalı amaçlar ardında koşan kişilerle karşılaştığında kendi kararlılığına yönelen ve sözleriyle tüm bir beğeni sistemine karşı isteklerini ve bir bilinçdışından ötekine duygularını ortaya koyan belli bir şiir anlayışı vardı. (Estetik Bilinçdışı)
  • Sinemanın öykücülerinin görüntü-işlemleri varlıkların
    mevcudiyete gelişinin fenomenolojik ikonlarına dönüşebilir, zira tarih çağının “görüntüleri”, sanatın güzel duyu rejiminin görüntüleri kendi metamorfik özelliklerini işleme verirler. Zira onlar temsili anlatının işlevsel sekansları ve fenomenolojik dininin ikonları arasındaki hesaplanabilirliği elde eden daha
    temel bir poetikaya aittirler. Bu poetika, Friedrich Schlegel’in “ilerlemeci evrensel şiir sanatı” fikriyle özetlediği poetikadır: Yani, eski şiirlerin öğelerini yeni şiirler halinde bir araya getirilebilir fragmanlara dönüştüren metamorfozların
    şiir sanatı, fakat hem de sanatın sözleri ve görüntüleri ve ortak deneyimin sözleri ve görüntüleri arasındaki dönüştürülebilirliği de temin eden şiir sanatı. (Sinematografik Masal)
  • “Sinemayı hikâyeler anlatma sanatı olarak ele almak yalan ile gerçeğin aynı şey bulunduğunu söylemek benzer biçimde ucuz bir şeydir” (Sinematografik Masal)
  • Olanaklı olana tutunuyorlar fakat olanaklı olan da fazla olanak sunmuyor. (Uzlaşı Çağına Notlar)
  • Gosteri gerçeği saklayan görüntülerin teşhiri değildir. Gosteri, toplumsal etkinlik ile toplumsal zenginliğin birbirinden ayrı gerçeklikler olarak var olmasıdır. (Özgürleşen Seyirci)
  • Özetlemek gerekirse, eğer hekim Freud pozitivist meslekdaşlarımn “sıradan” olgular olarak gördükleri ve ilgilenmedikleri şeyleri kendi düşüncelerini kanıtlayan
    “örnekler”e dönüştürüyorsa bunun sebebi onların
    aslına bakarsan bilinçaltına özgü tanıklıklarıdır. (Estetik Bilinçdışı)
  • – ” (…) Müzik dilsizdir!
    Fakat tam da bu yüzden, her şeyi ifade etme iddiasındadır…” (Suskun Söz)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş