Kitap Künyesi

Yazar: Joshua Foer

Çevirmen: Füsun Doruker

Orijinal Adı: Moonwalking With Einstein

Yayın Evi: Altın Kitaplar

İSBN: 9789752114234

Sayfa Sayısı: 320

Einstein ile Ay Yürüyüşü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kronik derecede unutkan bir gazetecinin ABD Bellek Şampiyonu oluşunun öyküsü…

Ortalama olarak insanoğlu yılda kırk günü unuttuklarını telafi etmek için harcıyorlar. Joshua Foer de bu insanlardan biriydi. Ama bir yıl devam eden eğitimden sonrasında kendini ABD Bellek Şampiyonası’nın final yarışmasında buldu. Hepimizin çoğunlukla unutmuş olduğu bir gerçeği, her mevzuda aslına bakarsak anılarımızın toplamı olduğumuz fikrini keşfetmesi daha da önemliydi.

National Geographic, Esquire, The New York Times, The Washington Post ve Slate’in araştırmacı-gazetecilerinden Joshua Foer, Einstein ile Ay Yürüyüşü’nde yepyeni bir araştırmayı, belleğin şaşırtıcı toplumsal tarihini, adına anımsama dediğimiz olgunun emek verme biçimini algılayışımızı değiştirecek “hileleri” irdeliyor. Üst düzey “zihin sporcularının” verdiği eğitimle, bir zamanlar Cicero’nun uzun konuşmalarını ve ortaçağ düşünürlerinin binlerce sayfalık elyazmalarını ezberlemiş olduğu antik çağlardan kalma teknikleri öğrenip, unutkan bir insanoğlunun bile belleğini dâhilik düzeyinde geliştirebileceğini hem akıcı hem de gülmece içeren bir üslupla bizlere aktarırken, mesela yalnızca birkaç dakika süresince baktığımız karıştırılmış bir iskambil destesini ezberlemenin aslına bakarsak tamamımız için çocuk oyuncağı bulunduğunu gösteriyor.

“Joshua Foer, oldukça azca insanoğlunun görüp duyduklarının tümünü hatırlayabildiğini, oysa beynimizde fazlasıyla büyük bir boşluk bulunduğunu kanıtlıyor. Einstein ile Ay Yürüyüşü, bir adı anımsamanıza ya da anahtarlarınızı nereye koyduğunuzu bulmanıza destek olacak rehber bir kitap değil. İnsanlığın yüzyıllardan beri süregelen hafıza tutkusunu araştıran görkemli bir yapıt.”

-Stefan Fatsis-

(Tanıtım Bülteninden)

Einstein ile Ay Yürüyüşü Alıntıları – Sözleri

• Basit bir insanoğlunun unuttuklarını anımsamak için yılda ortalama kırk gün harcadığını okumuştum.
• Eğer okumanın hedefi bilgiyi muhafaza etmekse, herhalde yaptığım en verimsiz faaliyettir. Altı saat süresince bir kitabı okuduktan sonrasında niçin söz ettiğini şöyleki bu şekilde anımsayabiliyordum. Tüm bilgiler, anekdotlar, hatta altı çizilecek kadar garip olanlar bile üzerimde geçici bir tesir bırakıyor ve kimsenin bilmediği bir yere gidiyordu. Odamdaki raflarda duran kitapların bazılarını okuyup okumadığımdan bile güvenli değildim.
• “Her geçen gün daha fazlasını unutuyor ve daha azını anımsıyorum.”
• Deneyim anılarımızın toplamı, bilgelik ise deneyimlerimizin toplamı olduğuna nazaran, daha iyi bir belleğe haiz olmak yalnızca dünya değil kendim hakkında da daha çok bilgiye haiz olmak demekti. Elbette unutmanın bir kısmı sıhhatli ve gereklidir. Eğer yaptığım bunca saçma şeyi unutmasaydım, herhalde dayanılmaz derecede sinirli biri olurdum. Belleğimin yetersizliğinden dolayı oldukça kıymetli fikirlerin üstünde durulmadan kaybolmasına ve kurulamayan bağlantılara ne demeli?
• Eve dönünce Google’da birazcık dolaştım. Dünyanın en kuvvetli adamını bulmak kolaydı: Adı Mariusz Pudzianowski’ydi. Biala Rawska, Polonya’da yaşıyordu ve 465 kilo ağırlık (neredeyse erişkin yedi kişiyi) kaldırabiliyordu. Buna karşılık dünyanın en akıllı insanını bulmak kolay değildi. “En yüksek IQ”, “zeka şampiyonu”, “dünyanın en akıllısı” şeklinde girişler yaptım. New York kentinde yaşayan IQ derecesi 228 olan bir adam ve aynı anda ell iki satranç müsabakasını gözleri bağlı olarak oynamış bir Macar çıktı karşıma. Hintli bir bayan iki yüz haneli bir sayının yirmi üçüncü kökünü aklından elli saniyede hesaplayabiliyordu. Bir başkası ise dört boyutlu bir Rubik küpünü (her her neyse) çözebiliyordu. Ayrıca Stephen Hawking tipinde oldukça sayıda aday vardı. Anlaşılan beyinleri ölçmek kasları ölçmekten daha zormuş. Google’da araştırma yaparken karşıma bir ihtimal dünyanın en akıllısı değilse bile, acayip bir dahi olabilecek bir aday çıktı. Ben Pridmore 1.528 karışık rakamın sırasını bir saatte ezberlemiş olduğu şeklinde daha insancıl yapıdaki bazılarımızı etkilemek için kendisine verilen herhangi bir şiiri de aynı sürede ezberleyebiliyordu. Dünya hafıza şampiyonuydu.
• “İnsanların hafıza performansında gözlemlenen düşüşün sebebi olimpiyat antrenmanlarının tam tersini yapıyor olmamız. Beynimiz için yaptıklarımız, bir sporcunun olimpiyatlara hazırlanırken günde on şişe bira, elli sigara içmesi, işyerine otomobille gitmesi, ayda bir kez sıkıntılı ve zarar verici şekilde egzersiz yapması ve zamanının geri kalanını tv izleyerek geçirmesine benziyor. Ondan sonrasında da bu kişinin olimpiyatlarda niçin başarı göstermiş olmadığını merak ediyoruz. İşte belleğimize bu şekilde davranıyoruz.”
• Kitapların sayısı çoğaldıkça okumanın ‘yoğun’ olmaktan ‘yaygın’ olmaya dönmüştür. Eskiden oldukça azca kitap vardı ve bunlar yeniden yeniden okunarak dar sınırlarda derin izler bırakırdı. Bugün kitapları ‘yaygınca’ okuyoruz, istisnalar haricinde bir kitabı en fazla 1 kere okuyoruz. Okumanın niteliği yerine niceliğine ehemmiyet veriyoruz. Kaçımız okuduğumuzu anımsamak için ciddi bir çaba harcıyoruz? Bir kitabı okuduğunuzda bir yıl sonrasında aklınızda neler duracak?
• “Hukukun sıfır sonuçlu bir oyun ve bu yüzden yaşamda yararsız bir uygulama bulunduğunu düşünüyorum”
  “”İyi bir avukat olmanın anlamı yalnızca adaletsizliği azami düzeye yükseltmektir.”
• Deneyim anılarımızın toplamı, bilgelik ise deneyimlerimizin toplamı olduğuna nazaran , daha iyi bir belleğe haiz olmak yalnızca dünya değil kendim hakkında da daha çok bilgiye haiz olmak demekti.
• Yaşamlarımız olayların anılarıyla yapılandırılmıştır. X vakası, şu büyük Paris tatilinden ilkin olmuştu. Araba kullanmasını öğrendikten bir yaz sonrasında Y yapıyordum. İlk işime başladığımın hafta sonunda Z olmuştu. Olayları başka vakalarla ilişkili olarak vakit dilimlerine yerleştirip anımsarız. Gerçeklerin anılarını bir kontakt ağında bütünleştirip anımsadığımız şeklinde, yaşam deneyimlerimizi kronolojik anıların ağına yerleştirip anımsarız. Ağ ne kadar yoğun olursa, vakit deneyimi de o denli yoğun olur.

Einstein ile Ay Yürüyüşü İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kitabı 1.5 yıl ilkin alıp öylece bırakmışım. Kitap, aslına bakarsak hepimizin hep olmayı istediğimiz bir şey üstüne: her şeyi kolayca ezberlemek ve neredeyse asla unutmamak. Bir hikâye şeklinde süregelen kitap, ileriki sayfalarda hikâyeci anlatımı bilimsel araştırmalarla da destekliyor. Kitabı okuduğunuzda aniden aydınlanarak her şeyi anında ezberleyemiyorsunuz sadece yazarın şampiyonaya hazırlanış sürecini okudukça “Ben de bunu yapabilirim” diyorsunuz. Kitaptaki hafıza sarayı tekniğini 1-2 kere denedim ve hakkaten de işe yarar neticeleri olduğu inancındayım lâkin dünyadaki her şey için de bu tekniği kullanmak birazcık gereksiz geliyor açıkçası. Bir solukta okudum denemez fakat içinde ne olduğu oldukça varlıklı ve dikkatle okunduğunda oldukça yararlı bir kitap bulunduğunu söyleyebilirim. (Alp Oral)

Kişisel gelişim türünde bir kitap bulunduğunu düşünerek almıştım. Josua Foer hafıza şampiyonasına hazırlanırken yaşamış olduğu deneyimleri aktarıyor bizlere. Kitapta garip bilgiler var. Sıkılmadan okudum. Kitabı okumak benim için de değişik bir edinim oldu. (Fulya)

Einstein ile Ay Yürüyüşü PDF indirme linki var mı?

Joshua Foer – Einstein ile Ay Yürüyüşü kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Einstein ile Ay Yürüyüşü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Joshua Foer Kimdir?

Joshua Foer Kitapları – Eserleri

• Einstein ile Ay Yürüyüşü
• Einstein ile Ay Yürüyüşü

Joshua Foer Alıntıları – Sözleri

• Deneyim anılarımızın toplamı, bilgelik ise deneyimlerimizin toplamı olduğuna nazaran, daha iyi bir belleğe haiz olmak yalnızca dünya değil kendim hakkında da daha çok bilgiye haiz olmak demekti. Elbette unutmanın bir kısmı sıhhatli ve gereklidir. Eğer yaptığım bunca saçma şeyi unutmasaydım, herhalde dayanılmaz derecede sinirli biri olurdum. Belleğimin yetersizliğinden dolayı oldukça kıymetli fikirlerin üstünde durulmadan kaybolmasına ve kurulamayan bağlantılara ne demeli? (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• “Her geçen gün daha fazlasını unutuyor ve daha azını anımsıyorum.” (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• Yaşamlarımız olayların anılarıyla yapılandırılmıştır. X vakası, şu büyük Paris tatilinden ilkin olmuştu. Araba kullanmasını öğrendikten bir yaz sonrasında Y yapıyordum. İlk işime başladığımın hafta sonunda Z olmuştu. Olayları başka vakalarla ilişkili olarak vakit dilimlerine yerleştirip anımsarız. Gerçeklerin anılarını bir kontakt ağında bütünleştirip anımsadığımız şeklinde, yaşam deneyimlerimizi kronolojik anıların ağına yerleştirip anımsarız. Ağ ne kadar yoğun olursa, vakit deneyimi de o denli yoğun olur. (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• Basit bir insanoğlunun unuttuklarını anımsamak için yılda ortalama kırk gün harcadığını okumuştum. (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• Deneyim anılarımızın toplamı, bilgelik ise deneyimlerimizin toplamı olduğuna nazaran , daha iyi bir belleğe haiz olmak yalnızca dünya değil kendim hakkında da daha çok bilgiye haiz olmak demekti. (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• Eğer okumanın hedefi bilgiyi muhafaza etmekse, herhalde yaptığım en verimsiz faaliyettir. Altı saat süresince bir kitabı okuduktan sonrasında niçin söz ettiğini şöyleki bu şekilde anımsayabiliyordum. Tüm bilgiler, anekdotlar, hatta altı çizilecek kadar garip olanlar bile üzerimde geçici bir tesir bırakıyor ve kimsenin bilmediği bir yere gidiyordu. Odamdaki raflarda duran kitapların bazılarını okuyup okumadığımdan bile güvenli değildim. (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• Anımsanmayan bir edinim yaşanmış sayılır mı? (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• Yaşamımıza ne kadar fazla anı katarsak, vakit daha yavaş uçup gider. (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• Eve dönünce Google’da birazcık dolaştım. Dünyanın en kuvvetli adamını bulmak kolaydı: Adı Mariusz Pudzianowski’ydi. Biala Rawska, Polonya’da yaşıyordu ve 465 kilo ağırlık (neredeyse erişkin yedi kişiyi) kaldırabiliyordu. Buna karşılık dünyanın en akıllı insanını bulmak kolay değildi. “En yüksek IQ”, “zeka şampiyonu”, “dünyanın en akıllısı” şeklinde girişler yaptım. New York kentinde yaşayan IQ derecesi 228 olan bir adam ve aynı anda ell iki satranç müsabakasını gözleri bağlı olarak oynamış bir Macar çıktı karşıma. Hintli bir bayan iki yüz haneli bir sayının yirmi üçüncü kökünü aklından elli saniyede hesaplayabiliyordu. Bir başkası ise dört boyutlu bir Rubik küpünü (her her neyse) çözebiliyordu. Ayrıca Stephen Hawking tipinde oldukça sayıda aday vardı. Anlaşılan beyinleri ölçmek kasları ölçmekten daha zormuş. Google’da araştırma yaparken karşıma bir ihtimal dünyanın en akıllısı değilse bile, acayip bir dahi olabilecek bir aday çıktı. Ben Pridmore 1.528 karışık rakamın sırasını bir saatte ezberlemiş olduğu şeklinde daha insancıl yapıdaki bazılarımızı etkilemek için kendisine verilen herhangi bir şiiri de aynı sürede ezberleyebiliyordu. Dünya hafıza şampiyonuydu. (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• Kitapların sayısı çoğaldıkça okumanın ‘yoğun’ olmaktan ‘yaygın’ olmaya dönmüştür. Eskiden oldukça azca kitap vardı ve bunlar yeniden yeniden okunarak dar sınırlarda derin izler bırakırdı. Bugün kitapları ‘yaygınca’ okuyoruz, istisnalar haricinde bir kitabı en fazla 1 kere okuyoruz. Okumanın niteliği yerine niceliğine ehemmiyet veriyoruz. Kaçımız okuduğumuzu anımsamak için ciddi bir çaba harcıyoruz? Bir kitabı okuduğunuzda bir yıl sonrasında aklınızda neler duracak? (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• “Hukukun sıfır sonuçlu bir oyun ve bu yüzden yaşamda yararsız bir uygulama bulunduğunu düşünüyorum”
  “”İyi bir avukat olmanın anlamı yalnızca adaletsizliği azami düzeye yükseltmektir.” (Einstein ile Ay Yürüyüşü)
• “İnsanların hafıza performansında gözlemlenen düşüşün sebebi olimpiyat antrenmanlarının tam tersini yapıyor olmamız. Beynimiz için yaptıklarımız, bir sporcunun olimpiyatlara hazırlanırken günde on şişe bira, elli sigara içmesi, işyerine otomobille gitmesi, ayda bir kez sıkıntılı ve zarar verici şekilde egzersiz yapması ve zamanının geri kalanını tv izleyerek geçirmesine benziyor. Ondan sonrasında da bu kişinin olimpiyatlarda niçin başarı göstermiş olmadığını merak ediyoruz. İşte belleğimize bu şekilde davranıyoruz.” (Einstein ile Ay Yürüyüşü)