Eğitim

Eve Dönmeyenler – Necati Gültepe Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Eve Dönmeyenler – Necati Gültepe Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Eve Dönmeyenler kimin eseri? Eve Dönmeyenler kitabının yazarı kimdir? Eve Dönmeyenler konusu ve anafikri nedir? Eve Dönmeyenler kitabı ne konu alıyor? Eve Dönmeyenler PDF indirme linki var mı? Eve Dönmeyenler kitabının yazarı Necati Gültepe kimdir? İşte Eve Dönmeyenler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Necati Gültepe

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9789754378443

Sayfa Sayısı: 552


Eve Dönmeyenler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Turhan Sultan; şaman bir babaanne tarafınca Kıpçak bozkırında yetiştirilmiş, sonrasında Osmanlı sarayına cariye olarak girmiştir.

Yirmi dört yaşlarında sarayın ve devletin tek hakimi olmuştur.

Bu yıllarda İmparatorluk hızla çökmekte, hatta dağılmaktadır.

Düşmanları oldukca güçlüdür, Turhan Sultan ve onun temsil etmiş olduğu Devleti yok etmekte kararlıdırlar.

Bir grup akil Adam duruma el koyar; Bacıyan-ı Rum denen Savaşçı hanımefendiler ve son zamanların en gelişmiş cenk okulu Hasoda’dan yetişen “ölüm erleri” Turhan Sultan’ın yanında yer alırlar.

Tarafları hem hanım hem de erkeklerden oluşan kanlı ve kuralsız bir cenk adım atar. 

“Can Allahın, mal devletin, gönül sevgilinindir” diyerek inançları ve aşkları için yola çıkarlar…

Artık eve dönmeyeceklerdir.


Eve Dönmeyenler Alıntıları – Sözleri

  • Hayat, ölümle Aşk arasındaki ince çizgiden ibarettir..
  • Can Allah’ın, mal devletin, gönül sevgilinindir..
  • -Sen rüya görüyor musun Devletyar?
    -Görürüm sultanım, ben uyanıkken bile rüya görürüm..
  • “Can Allahın,
    Mal devletin,
    Gönül sevgilinindir.”
  • ”Tanrım, sen görklü gönüllerde
    Göklerde ve her yerdesin.
    Alkışlı ‘kutlu’ olsun.
    Yolculuk günü geldi.
    Senin adın gelsin,
    Sana adanmış Tarhan Kız’a
    Dua etme günü geldi.
    O’na kut ver,
    Senin hanlığın olsun.
    Uzun yolculuğunda
    Senin dileğin olsun.
    Yazıklarımızdan bizi bağışla
    Bize yaman ‘fenalık’ edenleri
    Bize affetme gücü ver
    Şeytanın sınamasından bizi koru
    Olsun… Olsun… Olsun”


Eve Dönmeyenler İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kitabı kitap fuarında gezinirken bir satıcının ilgilendiğim alanı söylediğimde ısrarla tavsiye etmesi sonucu satın aldım. Dürüst olmak gerekirse oldukca istekli bir halde almamıştım fakat okuduktan sonrasında o satıcıyla keşke karşılşsam dedim 🙂
Kitapta Osmanlı İmparatopluğu zamanında bilhassa bayanların devletteve cephede ne kadar etken bulunduğunu muhteşem bir halde konu alıyor. Benim şeklinde zamanı roman sevenler kesinlikle okumalı. (M.)

Şu sıralar zamanı romanlar oldukca revaçta o türü severim okuduklarım içinde açık ara en iyisi bence. Beyazıt Akman ın Dünyanın İlk Günü kitabından daha iyi. (Semih Ökten)

Okuduğum en iyi zamanı roman desem abartmış olmam herhalde. Okurken sizi bulunduğunuz ortamdan koparıp içine çekmeyi başarıyor. Romanda geçen birçok şeyin zamanı dayanağının olmasın da kitabı daha ilgi çekici kılıyor. (N.)


Eve Dönmeyenler PDF indirme linki var mı?


Necati Gültepe – Eve Dönmeyenler kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Eve Dönmeyenler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Necati Gültepe Kimdir?

1951 senesinde Erzincan’da dünyaya geldi. İlk ve orta eğitimini Erzincan’da tamamladı. 1975 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Kısmı’nden mezun oldu. 1971’de İstanbul İl Halk Kütüphanesi’nde devlet memurluğuna başladı. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde uzman oldu. İstanbul Vakıflar Bölge Kültür ve Arşiv Müdürlüğü yapmış oldu. 1990 senesinde Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı’na atandı. Bu kurumda Genel Müdür Yardımcılığı yapmış oldu. Muhtelif süreli yayınlarda neşredilen bir oldukca araştırması var.


Necati Gültepe Kitapları – Eserleri

  • Türk Mitolojisi
  • Türk Kadın Tarihine Giriş
  • Eve Dönmeyenler
  • Kızılelma’nın İzinde
  • Munzurdaki Zorbaz
  • Oğuzname
  • Osmanlı Türk müydü?
  • Mührün Gücü
  • Ebussuud Efendi
  • Kızılelma’nın İzinde
  • Savaşan Kent


Necati Gültepe Alıntıları – Sözleri

  • “Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman şeklinde en kuvvetli Osmanlı padişahları bile iktidarlarının sınırı olan oluşunu çeşitli hadiselerde görmüşlerdir. Bu kısıtlamaların başlangıcında şer’i hukuk kaideleri gelmektedir.” (Mührün Gücü)
  • Mamafih bu devirde Sümerlerdekinin aksine bayanların yalnız ev işlerinde değil, tarla işlerinde de çalışmış oldukları anlaşılıyor: Diğer taraftan bayanların tecim işlerinde kocalarına yada biraderlerine yardım ettiklerini de görüyoruz: Erkekler tarafınca bayanlara gönderilmiş mektuplar içinde bir tane de izdivaç teklifi mektubu bulunması enteresandır.* Görülüyor ki, bu devirde hanımefendiler iş hayatına atılmış bulunuyorlardı. Bu durumun onlara hukuk sahasında da bazı hak ve selâhiyetler temin edeceğine kuşku yoktu. Nitekim bu devrin bayanı, kendi adına borçlanıyor yada kendi adına ödünç veriyor, bunlar hakkında bizzat senet tanzim ve imza ediyor, tanık olabiliyor ve dolayısıyla her çeşit hukuk işlerinde dâva açabiliyor yada şahsen dâva edilebiliyordu. (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • M.Ö. 6. yüzyıl sonlarında Caere (Türkçe okunuşu, Tsere) ile Kartaca içinde imzalanıp, Etrüsk ve Puni dilinde olması yüzünden iyi anlaşılan sözleşme, adamın düşük statüsünü resmeder. Bu sözleşmede, kuvvetli bir devletin hükümdarı, kendini, itaat edip tamamı ile bağlı olduğu tanrıçanın (Kadın ilahenin) kölesi ilân eder.
    Kadının gerçek yaşamdaki muhteşem yüksek statüsü, onun, diğeri dünya ile bağlantısını desteklemektedir. Hatta cinsiyet simgeciliğinde, hanım, evin (geniş anlamda evrenin) sahibesidir, adam ise, neslin devamı için kendinden bekleneni yerine getirmekten mesuldür.
    M.Ö. 5. yüzyıl mezarlarındaki bu tür hukuki ayrımlar, bayanların lâhit (daha saygılı, ev fikri de aynıdır), adamların ise taş banka defnedilmesi ile vurgulanır.
    Etrüsklerin ana hanım tanrıçası olarak yorumlanan savaşçı hanım, Grek-Latin mitolojisinde tanımlanan ve dünyayı tiranca yöneten aşk tanrıçasının, Turan Kraliçesi bulunduğunu hatırlamakta yarar var. (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • “Bizim dinimiz İslam, bidatimiz Türk’tür, özümüz Türkistan’dan Yesi’den Ehlibeyt efendilerimizin himmetiyle gelen kelamla mayalanmıştır. Burası Anadolu toprağıdır; gönlü mayalıların yurdudur. Bilmeyen iyi mi idrak etsin gönül mayasını? Bu kelam, derbederi insan eder; dağı, taşı, toprağı vatan eder. Bunlarsız aşka ve sevgiye iyi mi ulaşılır? Sevgi ise öncesiz bir iyanettir, Ehlibeyt himmetidir. Bunlar olmasaydı ne imani tanıyabilirdin, ne de Kur’an’ı. Aşk olsun bu diyardaki mayaya, aşk olsun bu toprağı mayalayanlara. Aşk olsun ve de slm olsun mayalananlara. Aşk olsun ve de slm olsun bu sevda için can pazarına çıkarlara ve can verenlere ve vereceklere.” (Munzurdaki Zorbaz)
  • Toplumda mukaddes olarak vasıflandırılan güçlerle ilişkiyi sağlayacak bir seviye oluşturduğu için bununla birlikte mitoloji ilk ideolojidir sosyo-kültürel açıdan insanoğlunun “iyi” ve “kötü” olarak sınıflandırılan unsurlar çerçevesinde ilk politika bilimidir de. (Türk Mitolojisi)
  • Ben konuşan,konuşmayı seven bir insan değilim,mizacım bu şekilde. (Munzurdaki Zorbaz)
  • İbn Rüşd, hanım hakkında, kendi fıkıh (şeriat bilgisi) ve felsefe görüşü neticesi olarak açıklamada bulunuyor:
    “Fıkıh, bayanı faziletkâr kılar. Kadının kendi biyolojik yapısı ve buna bağlı olarak psikolojisi hariç öteki her hususta erkekle eşittir aynı haklara haizdir.Temelde yaratılış ilkesi olarak hanım, adam şeklinde, özgür fikir ve irade sahibidir, biri diğerine asla hükmedemez. Her biri, fikirlerinde iradelerinde ve fiillerinde serbesttir. Bir hanım, adam şeklinde, ilim eğitim eder, her mevzuda âlim olur, müftü olur, veli olur, vali olur, tamamıyla çağdaş ve toplumsal tüm haklara haizdir. Sevk-idare ve yönetimde erkekten hiçbir farkı yoktur. Malında dilediği şeklinde tutum eder Tanık olur, vekil olur, kefil olur, ortak olur, dava açar, tecim eder, her şeye haiz olur. Umumi hayata atılabilir. Nikah genel olarak bir sözleşmedir. Her iki tarafı da eşit anlamda bağlar. Aile içinde ve cemiyet içinde ne adamın ne de kadının öteki cinse karşı hiçbir üstünlüğü yoktur, aralarında tek geçerli olan eşitlik hukukudur.” (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • ‘Bu yol alevden gömlektir, giyilmez. Demirden leblebidir, çiğnenmez. İnce köprüdür geçilmez; kılıçtan keskindir, dayanılmaz; demir yaydır, çekilmez. Gelme, gelme, dönme, dönme. Gelenin malı, dönenin canı.’ (Munzurdaki Zorbaz)
  • Devletli olmak, toplumun kendisini devletle tanımlamasına niçin olur. (Kızılelma’nın İzinde)
  • ”Tanrım, sen görklü gönüllerde
    Göklerde ve her yerdesin.
    Alkışlı ‘kutlu’ olsun.
    Yolculuk günü geldi.
    Senin adın gelsin,
    Sana adanmış Tarhan Kız’a
    Dua etme günü geldi.
    O’na kut ver,
    Senin hanlığın olsun.
    Uzun yolculuğunda
    Senin dileğin olsun.
    Yazıklarımızdan bizi bağışla
    Bize yaman ‘fenalık’ edenleri
    Bize affetme gücü ver
    Şeytanın sınamasından bizi koru
    Olsun… Olsun… Olsun” (Eve Dönmeyenler)
  • Türk, Anadolu birliğinin adıdır. (Munzurdaki Zorbaz)
  • Türkler için en iyi ölüm şekli, muharebede ölmektir. Hastalıktan ölmenin utanç verici bulunduğunu kabul ettiklerinden, muharebede ölmenin onurunu hiçbir süre kaçırmamışlardır. (Kızılelma’nın İzinde)
  • Eril felsefe ve bilim, bayanları terbiye görevini omuzlamak için pek isteksizlik göstermedi. Atasözleri, vecizeler, tıbbi yazılar, teolojik eserler, ders ve terbiye kitapları Antikçağ’dan beri bu amaca cephane sunmaktaydı. Bilim, etik ve siyasal fikir, bayanların ya iffetli kalmaları ya da kendilerini yalnız üremeye adamaları gerektiği noktasında buluşmaktaydı. (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • – Son buzul çağı sona erip, buzullar ansızın çözülmeye başlayınca (20.000 yıl ilkin başlamıştı) adeta tüm dünyayı su basmıştı. Takriben M.Ö 12.500 yılına kadar dünya su ile kaplı kalmıştı. Jeolojik bulgular, suların bu tarihten itibaren yavaş yavaş çekilmeye başladığını ifade ediyor. Yine bu tarihten itibaren genel anlamda suların çekilmesi mevzii olarak tepelerden ya da yüksekliklerden çukurlara doğru büyük su baskınlarını da bununla beraber getiriyordu.
    Hazar denizi, bugünkü doğu ve şimal sahillerindeki alçak arazileri basmış, güneyden Aral Gölü ile birleşmiş ve böylece Karadeniz’in 1.5-2 misli büyüklüğünde, fakat oldukça sığ bir tatlı su gölüne dönüşmüştü. Bir taraftan kuzeyinde ki buzul gölleri ve onları boşaltan Volga ve Tobal nehirleri ile, öteki taraftan doğusunda Afganistan, Tacikistan ve Kırgızistan dağlarındaki kar ve buzullardan (Tanrı Dağı buzulları) beslenen Amu Derya ve Siri Derya nehirleri, Hazar-Aral tatlı su göllerini devamlı olarak beslemekteydiler.
    Hazar-Aral tatlı su gölünün bugünkünden oldukca daha geniş bir araziye yayılması ve bununla birlikte oldukca sığ oluşu sebebiyle, çevresinde ılıman bir iklim kuşağı oluşturmuştu.
    Ayrıca Karadeniz ile Hazar ve Aral denizlerinin şimal sahillerinden geçen yerkürenin “Altın kuşağı”nın şimal sınırını oluşturan 45 derecelik şimal enlemden başlayarak, 37 derecelik şimal enleme kadar inen bölgede, Akdeniz bölgesinin verimli ılıman iklimine benzer bir iklim yargı sürmekteydi.
    Aşağı yukarı Türkiye’nin nerede ise beş katı bir alanı kapsayan Turan Zemin, oldukca sayıda tatlı su gölü ve iç denizler yardımıyla olağanüstü mutedil bir iklime sahipti. Turan ovasının coğrafi koşulları insan ve her çeşit canlı türlerinin bir nevi cenneti idi.
    Yerkürenin verimli altın kuşağı içinde kim bilir her türlü ziraatın yapılabileceği, her tür meyvenin yetişebileceği bir iklim. Turunçgillerden hurmaya, her tür tahıldan kenevire ve tropikal bitkilere kadar her şey fakat her şey mevcuttu. Burada insanoğlunun aklına ister istemez su sorular geliyor: Türk destanlarına belli belirsiz yansıyan “O mutlu çağlar” “Altın devir” Turan yerin bu devri miydi acaba? Ya da tüm dünya literatüründe sözü edilen muhayyel imparatorluk, Mu imparatorluğu burada mı kurulmuştu?
    Bu dönemde, doğrusu M.Ö 11.500 ile M.Ö 6.500 içinde turan zemindeki su rejiminin değişikliğe uğraması , giderek suların çekilip azalması görüldüğü şeklinde, 5.000 yıl şeklinde uzun süre dilimine yayılmış olan bu süre aralığında da hakkaten Turan zeminde efsanelerde yer edinen mutlu altın uygarlık kurulmuş olmalı. “Mini ice age” doğrusu “Mini buz çağı” M.Ö 6.500’den itibaren başlayacaktır.
    Günümüzden aşağı yukarı 8.000 yıl ilkin Turan zeminde efsanelerde ki mutlu asırlar sonlanmıştır . Artık yıkım rüzgarları esmeye adım atmıştır. Yağışlar düşmüş, minik nehirler kurumuş, ana nehirlerin suları azalmıştır. Sığ olan Aral Gölü de hızla küçülmeye, büzülmeye başlamış, bunun sonucu olarak, göldeki çözünmüş tuz konsantrasyonu artarak çoraklaşmaya, bir acı göl haline dönüşmeye adım atmıştır.
    Orta Asya’nın kurduğu tezi bilim adamları ve tarihçiler içinde uzun süre münakaşa konusu olmuştur. Ama son meydana getirilen jeolojik araştırmalar Orta Asya’daki yaşam deposu olan tatlı su iç denizlerinin varlığı ve sonradan kuruyarak çoraklaştığı, çölleştiği doğrultusundadır.
    Burada esas bilinmeyen fakat var olduğu kuvvetle tahmin edilen, hatta maddi tanıklarına rastlanan büyük Turan milletlerinin ve eski dünya insanlarının yaşamış olduğu uzun mutlu altın asırlardır. Eski son zamanların sonlarında ve orta çağda yaşamış Orta Asya ve Uzak Doğu seyyahlarının eserleri bu asırların kalıntılarına dikkatimizi çekmektedir. (Kızılelma’nın İzinde)
  • Türk zamanı denilince, tek bir topluluğun belirli bir coğrafyada değil, Türk adını taşıyan yada hususi adlarla anılan Türk zümrelerinin çeşitli bölgelerde ortaya koyduğu tarihlerin bütünü anlaşılmalıdır. (Türk Mitolojisi)
  • Yaşayan Amazon neslini tesbit için Dr. Kimball’ın elindeki informasyon ve belgeler şunlardır:
    1. Amazon mezarlarından elde edilmiş Mitokondrial DNA örnekleri
    2. Etnografik araç-gereç (çizme, elbise, süs eşyaları, her türlü tabanca vs.) fotoğraf ve fiziki tesbitleri
    3. Diodorus, Herodotos şeklinde Amazonları özetleyen tarihçilerin tarifleri, bunların çoğu zaman sarı saçlı hanımefendiler olduklarına dair ifadeleri.
    Dr. Kimball, bu uzun ve meşakkatli yolculuklar sonunda, Moğolistan’ın kuzeyinde, Baykal gölünün derhal güneyinde Orhon nehri kenarında bir obada konaklar. Obada yaşayanların kullandıkları eşya ve araç-gereç Dr. Kimball’ın tesbit etmiş olduğu etnografik malzemeye uymaktadır. Fakat bir endişesi daha vardır, obada asla sarı saçlı insan bulunmamaktadır. Hayal kırıklığı ile etrafına bakarken birden dikkat kesilir, uzaktan bozkırın ufuk çizgisinde at üstünde bir kız evladı obaya doğru dörtnala gelmektedir. Kızın, sarı saçlı saçları rüzgârda uçuşmaktadır. Bir mucize şeklinde diye düşünür Dr. Kimball.
    Bozkırda at koşturan dokuz yaşındaki bu minik kızın adı Meryemgül’dür. Annesi kızının tersine esmerdir. Oba halkı Türkçe’den başka bir dil bilmemektedir. Yine obadakilerin ifadeleri ne nazaran “Taa ezelden beri” ataları da Türkçe konuşmaktadırlar.
    Dr. Kimball zaman geçirmeden Meryemgül’ün ve annesinin ağzından swap (Gen tahlili için örnek) alır ve daha ilkin, Amazon mezarlarından elde edilmiş Mitokondrial DNA örneklerini gönderilmiş olduğu laboratuarlara gönderir. Kısa zamanda yanıt web kanalı ile gelir, netice şok edicidir: 2500 senelik savaşçı hanım ve Meryemgül’ün mitokondrial DNA’s1 % 99,9 oranında örtüşmektedir, benzerdir. (Türk Kadın Tarihine Giriş)
  • Can Allah’ın, mal devletin, gönül sevgilinindir.. (Eve Dönmeyenler)
  • Hint ve Mısır kaynaklarında “Türk”
    adı “Turska”, “Turuşka”, “Tursk” şekillerinde ifade edilirdi, (Kızılelma’nın İzinde)
  • Tarih ve mitoloji ile bağlarını bir halde koparmış milletler şuurlarını kaybetmişlerdir, artık onlar toplumsal kalabalıklardır. (Türk Mitolojisi)
  • …tek padişah olursa devlet düzelir, iki olursa devlet yıkılır. (Türk Mitolojisi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş