Eğitim

Felsefe Sözlüğü – Orhan Hançerlioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Felsefe Sözlüğü – Orhan Hançerlioğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Felsefe Sözlüğü kimin eseri? Felsefe Sözlüğü kitabının yazarı kimdir? Felsefe Sözlüğü konusu ve anafikri nedir? Felsefe Sözlüğü kitabı ne konu alıyor? Felsefe Sözlüğü PDF indirme linki var mı? Felsefe Sözlüğü kitabının yazarı Orhan Hançerlioğlu kimdir? İşte Felsefe Sözlüğü kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Orhan Hançerlioğlu

Yayın Evi: Remzi Kitabevi

İSBN: 9789751400895

Sayfa Sayısı: 474


Felsefe Sözlüğü Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türk edebiyatının büyük ustası Yakup Kadri Karaosmanoğlu,1 Mayıs 1952 tarihindeki Varlık dergisinde, genç Hançerlioğlu!na şöyleki seslenmişti* Aziz meslektaşım. Vefalı dostum Yaşar Nabi”nin bana göndermekte olduğu yayınlar yardımıyla, edebiyat aleminin genç kıymetlerin itanımak fırsatını buluyorumb. Hemen söylemek isterimki bunlar içinde ilgimi en oldukça siz çekmektesiniz*.Kültür Bakanı Sayın Cihat Baban,9 Mart 1971 tarihindeki Cumhuriyet gazetesinde şöyleki dedi: *Orhan Hançerlioğlu”nun gelişme temposunu izleyenler, yakınlarda onun, tüm dünyanın üstünde duracağı orijinal yapıtlarlaTürk düşüncesini yüceleştirdiğini göreceklerdir*.Değerli yazar Oktay Akbal, 20 Şubat 1977 tarihindeki Cumhuriyet gazatesinde şöyleki yazdı: *Orhan Hançerlioğlu üstünde geleceğin araştırmacıları sanırım oldukça kafa yoracaklar. Bu birbiri üzerine konan devasa yapıtlar, Hançerlioğlu adını uzun uzun yaşatacak, kuşaklar boyu belleklere yerleştirecek.*Türk Dil Kurumu Başkanı Profesör Dr. Seha L.Meray, 25 Mayıs 1973 tarihindeki Cumhuriyet gazetesinde şöyleki dedi: *Sayın Hançerlioğlu”nun büyük dil ustalığıyla yazıya döktüğü hep el altında tutulması ihtiyaç duyulan Felsefe Sözlüğü…*.Ordinaryüs Profesör Dr. Sayın Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, 22 Mart 1977 tarihindeki Cumhuriyet gazetesinde şöyleki yazdı: *Hançerlioğlu, bu Felsefe Ansiklopedisi”nde en derin, en çapraşık felsefe mevzularını o denli açık, o denli anlaşılır şekilde dile getirmiş ki, bu tarz şeyleri okumak hakikaten büyük bir zevk oluyor*.Değerli ozan Melih Cevdet Anday, l Eylül 1978 tarihindeki Cumhuriyet gazetesinde şöyleki dedi:*Bu şekilde büyük, mühim, ciddi bir ansiklopedik yapıtı tek başına başaran sayın Orhan Hançerlioğlu”nu kutlamak isterim. Bu yoğun emek verme ürünü, kalıcı yapıt…*


Felsefe Sözlüğü Alıntıları – Sözleri

  • Aristoteles’ e bakılırsa tinsel duygularımız tensel isteklerimizin gerektiği seviyede karşılanmamasından doğarlar.
  • Sokrates’te bakılırsa acıdan kaçmak ve hazza yönelmek sadece bilgiyle gerçekleşebilir. Yaramıza bıçak vurdururuz, bu sebeple data ilerdeki büyük acıdan korunmak için şimdiki ufak acıya katlanmamızı gerektirir. İnsan, acıdan cahilce kaçar ve hazzı cahilce isterse, yarasına bıçak vurdurmaz ve ölür.
  • Fransız tarihçisi François Mignet’ye bakılırsa vakaları insanoğlu değil, insanları vakalar yönetir.
  • Amerikan anlambilimcisi S. Chase’e bakılırsa sömürme düşüncesi, sömürme sözcüğünden dünyaya gelmiştir. Sömürme sözcüğü dilden atılırsa dünyada sömürme olmayacaktır, daha açık bir değişle sömürme ya da sömürülme diye bir toplumsal vaka söz konusu olmayacaktır.
  • Hayvanlar, doğada bulduklarıyla yaşarlar
    İnsanlarsa; yaşayabilmek için üretirler.
  • “Platon’a bakılırsa gerçeği bulma yolunda düşünsel bir etkinlik, Aristoteles’e bakılırsa ilk sebeplerin bilimi, Aziz aLAugustinus’a bakılırsa tanrıyı bilmek, Aquinas’a bakılırsa tanrının tanınması, Giordano Bruno’ya bakılırsa doğayı bilmek, Francis Bacon’a bakılırsa bilimsel veriler üstüne düşünmek, Thomas Hobbes’a bakılırsa gerçeği düşünmek, Leibniz’e bakılırsa gerçekte doğru olanı anlatmak, John Locke’a bakılırsa düşünceleri gerçek aleme açmak, David Hume’a bakılırsa insan zihninin mahiyetini incelemek, İmmanuel Kant’a bakılırsa bilginin iyi mi mümkün olabileceğini öğrenmek, Johann Gottlieb Fichte’ye bakılırsa varlığın hiçbir şey olmadığını ve benin bilgisine ulaşmak, Hegel’e bakılırsa düşüncenin kendi karşıtlarıyla çelişerek ilerlemesinin bilimi, Auguste Comte’a bakılırsa tüm bilimleri birleştiren bilim, Karl Jaspers’e bakılırsa ölmesini öğrenmektir.”
  • Antikçağ:
    Evrenin hangi özdekten yapıldığını araştıran Milet’li fizikçilerden sonrasında oluş’u açıklayan Herakleitos’la felsefesel emek verme evrenselleşiyor. Âmâ Herakleitos’un tabiat biliminin yardımından yoksun bu saf sezisi o denli geniş kapsamlı ki ona derhal “karanlık” adını takıyorlar. Sokrates “Herakleitos’ta anladıklarım pek güzel, o şekilde sanıyorum ki anlamadıklarım da… Bu derinliğe inebilmek için Delos’lu bir dalgıç gerek” diyor. Evreni bir yana bırakıp insana dönme zorunludur. Sokrates’e bakılırsa felsefe, neleri bilmediğini bilmek’tir. Doğa biliminin yardımından ve denetinden yoksun felsefe, ister istemez bir düşünsel emek verme olacaktır. Platon onu gerçeği bulma yolunda düşünsel emek verme olarak tanımlıyor. Aristoteles’e bakılırsa o, ilkeler ya da ilk nedenler bilimi, Epikuros’a bakılırsa bir yaşam bilimi’dir, mutlu bir yaşam sağlamak için tasarlanmış eylemsel bir sistem’dir. Bu çağda felsefe, genel karakteriyle bir törebilim niteliğindedir.
    Ortaçağ:
    Augustinus’a bakılırsa Tanrı’yı bilmek’tir, gerçek felsefeyle gerçek din özdeştir’ler. Tertullianus’a bakılırsa felsefe yapmak dogma’yı açıklamak ve onun doğruluğunu tanıtlamak’tır. Scottus Eriugena’ya bakılırsa felsefe inan’ın bilimi’dir, felsefenin konusu dinin mevzusunun aynıdır. Anselmus’a bakılırsa de inanılanı anlamaya çalışmak’tır. Abaelardus’a bakılırsa inanılanın inanılmaya kıymet olup olmadığını araştırmak’tır. Skolâstiklere bakılırsa felsefe akılla dogma arasındaki uygunluğun tanıtlanması’dır. Aquino’lu Thomas’ya bakılırsa felsefenin konusu Tanrı’dır, felsefe Tanrı’nın tanıtlanmasıdır. Sadece Duns Scotus’dür ki ilk kez felsefeyi dinden ayırma eğilimi göstermiştir. Bu çağda felsefe, genel karakteriyle bir tanrıbilim niteliğindedir.
    Yeniçağ:
    Bir fazlaca eskidiği halde felsefe tarihlerinin çoğunda hâlâ yeniçağ adıyla dilegetirilen felsefe evresinde büyük düşünür Giordano Bruno’ya bakılırsa felsefenin görevi doğayı bilmek’tir. Bu anlayış, görüldüğü şeklinde, düşünsel felsefede oldukça büyük bir adımdır. Campanella’ya bakılırsa felsefenin konusu eleştiri’dir. Francis Bacon’a bakılırsa felsefe gözlem ve gözleme dayanan bilimsel veriler üstünde düşünmek’tir. Hobbes’a bakılırsa felsefe yapmak doğru düşünmek’tir, felsefe sonuçların nedenleriyle ve sebeplerin sonuçlarıyla olan karşılaştırmalı bilgisi’dir. Descartes’a bakılırsa felsefe bir bilim’dir ve onu kati bir bilim yapmak için geometrik yönetemi metafiziğe uygulamak gerekir. Spinoza da bu düşüncede onu izlemiştir, ona bakılırsa de felsefe genelleştirilmiş bir matematik’tir. Leibniz’e bakılırsa felsefe gerçekte doğru olanı anlatmak’tır, göklerden yere inmelidir ve konusu beş duyuyla kavranan şeyler olmalıdır. Locke’a bakılırsa felsefe, filozofların gözlerini gerçek âleme açmak için tüm düşüncelerimizin duyumlarımızla gerçek âlemden geldiğini tanıtlamak’tır, data düşüncelerimiz arasındaki bağlılığın ya da uyuşmazlığın algılanması’dır. Condillac’a bakılırsa felsefe duyumların bilgisi’dir. Hume’a bakılırsa felsefe insan zihninin mahiyetini incelemek’tir. Diderot’ya bakılırsa felsefe bilim’dir ve sadece tabiat bilimleri, fizyoloji ve tıp üzerine kurulabilir. Kant’a bakılırsa felsefe bilginin iyi mi mümkün olabileceğini öğretmek’tir. Bu da bilginin kendi kedisini eleştiri’siyle gerçekleşir. Fichte’ye bakılırsa felsefe yapmak varlığın hiçbir şey olmadığını ve görevin her şey bulunduğunu bilmek’tir, bu bakımdan da ben’in bilgisi’dir. Schelling’e bakılırsa felsefe tabiat ve ruh çift görünüşünde saltıkın bilmi’dir, bu saltık da ben’le ben olmayan karşıtlığının özdeşliği’dir. Hegel’e bakılırsa felsefe düşüncenin kendi karşıtlıklarıyla çelişerek ilerlemesinin bilmi’dir, bu bilimse mantık’tır. Herbart’a bakılırsa felsefe yapmak bilimlerin temelinde bulunan kavramları aydınlatmak’tır. Schopenhauer’e bakılırsa felsefe deneysel bir doğa ötesi’tir, varlığın temelinin irâde olduğu deneye dayanarak anlaşılır. Spencer’e bakılırsa bilim sadece bir kısım tekleştirilmiş bilgidir, felsefe’yse tümüyle tekleştirilmiş data’dir. Auguste Comte’a bakılırsa felsefe tüm bilimleri birleştiren bir bilim, bir bilimler bilimi’dir. Bu evrede, görüldüğü şeklinde, doğa ötesi ve idealist bir açından da olsa, felsefe gittikçe bilimselleşmektedir.
    XX. Yüzyıl:
    Yüzyılımızda, eytişimsel özdekçiliğin haricinde, yeni olguculuk, yeni Kantçılık, olgucu mantıkçılık, uygulayıcılık, tanrılı ve tanrısız varoluşçuluk, uyumsuzluk vb. şeklinde çeşitli akımlar idealist, usaaykırıcı ve bilinemezci bir doğrultuda gelişmişlerdir. Camus’ye bakılırsa “evren uyumsuzdur ve bilinemez”, William James’e bakılırsa “insanoğlunun evrendeki durumu kedinin kitaplıktaki durumu gibidir, görür ve duyar âmâ hiçbir şey anlamaz”, Heidegger’e bakılırsa “dünya sadece içinde insan varoldukça vardır, içinde insan yoksa dünya da yoktur”, Jaspers’e bakılırsa “felsefe yapmak, ölmesini öğrenmektir”. Fransız düşünürü Roger Garaudy, tüm bu akımları mızmız felsefeler adıyla niteler. Bu mızmız felsefeler, yüzyılımızda, büyük bir çoğunlukla, antikçağda olduğu şeklinde, kurulu düzenin savunuculuğunu üstlenmişler ve onu ayakta tutabilmek için kullanılmışlardır.
  • En iyi olan Tanrı’yla evrendeki kötülüğün uzlaştırılması problemi…
    Alman düşünürü Leibniz, bu sorunda Tanrı’yı korumak için çaba sarfetmek için Théodicée’yi yazmıştır.
    İ.S. II. yüzyılda yaşamış Lactantius adlı bir kilise babası, yüzyıllar süresince devam eden bu çelişmeyi şöyleki açıklar: Tanrı, kötülükleri, dünyamızdan ya atmak istiyor da atmıyor ya atabiliyor da atmak istemiyor, ya ne atabiliyor ne de atmak istiyor. Bu mevzuda başka bir durum olmaz. Atmak istiyor da atamıyorsa, bu güçsüzlüktür ki, Tanrılığa yakışmaz. Atabiliyor da atmak istemiyorsa bu kötülüktür ki, Tanrılığa yakışmaz. Ne atabiliyor, ne de atmak istiyorsa bu hem güçsüzlük, hem kötülüktür ki, Tanrılığa asla yakışmaz. Atabiliyor ve atmak istiyorsa -ki Tanrılığa yakışan budur- acaba niçin atmıyor?.. Bu sual, ortaçağın dincilerini kıvrandırmıştır. Hristiyan düşünürlerinin çoğuna bakılırsa dünya, bir kötülükler alanıdır, insan bu alana düşürülmekle cezalandırılmıştır ve onu sadece Tanrı’nın iyilikseverliği kurtarabilir. Bu mevzuda en iyimser düşünür olan Leibniz, iyimserlik felsefesinde şu sonuca varmaktadır: Bu dünya iyi bir dünya değildir âmâ mümkün olanlar içinde en yetkinidir. Tanrı’nın iyiliği, birçok noksan dünyalar arasından minimum noksan olanını seçmekle belirmiştir. Tanrı’nın sonsuz iyiliği olmasaydı daha oldukça noksan olanını da seçebilirdi.
  • İdealizmin vardığı netice şudur: Evrende tek varlık (Ruh, Tanrı) vardır, o da var bulunmayandır.
  • “Ludwig Wittgenstein’a bakılırsa insanoğlunun bu dünyadaki durumu, bir sineğin şişe içindeki durumuna benzer. Şişeye sıkışmış olan sinek, dışarı çıkmak ister fakat bunu iyi mi başarabileceğini bilmez. İşte felsefenin amacı, sineğe şişeden iyi mi çıkacağını göstermektir.”
  • Descartes, “Düşünüyorum, öyleyse varım”
  • İnsanlar ilkin yaşarlar, sonrasında yaşadıklarının düşüncelerini edinirler.
  • …Cremonini’nin şu öğüdüne uyuyorlar: “İçinden dilediğin şeklinde, dışarıdan hepimiz şeklinde davran…”
  • Luther’e bakılırsa toplumsal eşitsizlik Tanrı düzenidir ve olduğu şeklinde korunması gerekir…


Felsefe Sözlüğü İncelemesi – Kişisel Yorumlar

her ne kadar alfabetik bir düzende yazılmış olsa da her maddesinde yazarın kuvvetli anlatımıyla zenginleşen ve ‘doğru bildikleriniz’ mevzusunda sizi şaşkınlığı uğratacak derin ve detaylı bir emek verme.. alfabetik eserlerden pek hoşnut olmayan okurlar içinse şöyleki bir önerim olacak: belirli bir mevzuyu seçin.. o mevzuya ilişkin maddeyi okuyup, maddede gönderme meydana getirilen öteki mevzu başlıklarıyla sentezleyin.. inanırım, büyük bir keyif alacaksınız.. yalnız belirli bir zamanda değil, hayatınız süresince başvurabileceğiniz, alanında yazılmış en iddialı kaynak.. (siyami tatlıcıbaşı)

yazarı oldukça beğensem de bir felsefe sözlüğü olarak pek iyi değildir . daha oldukça “Orhan Hançerlioğluna bakılırsa felsefe sözlüğü” başlığında olması ihtiyaç duyulan kitaptır . bilimsel olmayan her fikir ve kişiyi bu kitapta yarmiştir yazar . bu yüzden lügat olmak görevini yerine getirememiştir . (berkay çelik)

Dünyaya bakış çokluğu.: Felsefe evveliyatına merakınız var ise almayı ihmal etmeyin. İnsanın dünyayı yorumlayıp, bakış açınızı zenginleştirecek. Gelmiş geçmiş felsefecilerin büyük bölümünü Bulabileceğiniz bir kitap. Bu şekilde bir eseri yazması epey süre almış olmalı. Roman tadında okuyabilirsiniz. Ben Orhan Hançerlioğlu’nu yalnız lügat yazarı olarak biliyordum. Ve yalnız ” Ali” isminde tek kitabı bulunduğunu sanıyordum. Kitaplarını buldukça cahilliğime gördüm. Lügat yazarlığı yanında verimli bir yazar. Romanlarının hepsi ayrı güzel. Zevkle okunacak türden. Ayrıca senoryalaştırıp filimi, dizisi çekilse izleyeni oldukça olur. Felsefe sözlüğü dünyaya bakış açısının çokluğudur. Yazar bakış açısının zenginliğini eserlerine yansımıştır. Bilhassa “ALİ”. Herkes kendini her yerde aynı olacağını sanır. Oysa kişiyi oluşturan, kimliğini şekillendiren koşullardır. Okuduktan sonrasında kendiniz hakkında değişik düşüneceksiniz. (Abdulkadır Akpınar)


Felsefe Sözlüğü PDF indirme linki var mı?


Orhan Hançerlioğlu – Felsefe Sözlüğü kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Felsefe Sözlüğü PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Orhan Hançerlioğlu Kimdir?

1939 senesinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni tamamlamış oldu. Keşan ve Karaisalı’da kaymakamlık yapmış oldu. İstanbul Belediye Müfettişi, Emniyet Şube Müdürü, İstanbul Belediyesi Kent Tiyatrosu Müdürlüğü yapmış oldu. 1954’ten sonrasında İETT Hukuk İşleri Müdürü olarak çalıştı. 1978’de emekli oldu.

Sanat hayatına şiirle girdi. Bir şiir kitabı çıkardı (Kıvılcım, 1936). Bazı dergilerde şiir yayımlamaya devam etti. Bir süre hikâye ile uğraştı. Bir hikâyesi Şadırvan dergisi yarışmasında birincilik kazanmıştı. 1951’den 1957’ye kadar her yıl bir roman çıkardı. İlk romanı “Karanlık Dünya” ile dördüncü romanı “Ekilmemiş Topraklar”’da Anadolu sorunlarını ele aldı. Diğer romanlarını ise büyük kent yaşamlarından seçtiği sahnelerle ördü. Romanlarını birer büyük hikâye ölçüsüyle daraltması, her birinde yeni bir şekil denemesine girişmesi, dikkati çeken özelliklerindendir.

1956 senesinde “Ali” adlı romanıyla Türk Dil Kurumu Ödülü’nü kazanmıştır. Orhan Hançerlioğlu 1956-58 yılları arasındaTRT uzun dalga radyo yayınında akşam saatlerinde yer edinen “Binbir gece masalları” adlı yayında masalları seslendirdi.


Orhan Hançerlioğlu Kitapları – Eserleri

  • Ali – Kutu Kutu İçinde
  • Bordamıza Vuran Deniz – Yedinci Gün
  • Ruhbilim Sözlüğü
  • Büyük Balıklar – Oyun
  • Ekonomi Sözlüğü
  • Ticaret Sözlüğü
  • Karanlık Dünya
  • Türk Dili Sözlüğü
  • Yedinci Gün
  • Toplumbilim Sözlüğü
  • İslam İnançları Sözlüğü
  • Felsefe Sözlüğü
  • Fikir Tarihi
  • Dünya İnançları Sözlüğü
  • Mutluluk Düşüncesi / Başlangıcından Bugüne
  • Felsefe Ansiklopedisi
  • Başlangıcından Bugüne Özgürlük Düşüncesi
  • Karanlık Dünya
  • İnanç Sözlüğü


Orhan Hançerlioğlu Alıntıları – Sözleri

  • Mânâsı olmayan bir şey ise yaşamıyor anlamına gelir. Taşların, toprakların, ağaçların ve böceklerin bile bir mânâ ifade etmiş olduğu bu dünya üstünde kendimden kuşku etmem de ne yaparım? (Karanlık Dünya)
  • Ahmet birkaç kez bu insanın yaşamaktan ne zevk aldığını düşünmüştü. İçinde bulunmuş olduğu dünyanın bilincinde olmayan bu sağlam makinede ne güneşin doğuşundan, ne kuşların ötüşünden, ne mevsimlerin geçişinden hiçbir iz yoktu. Bu adam acaba ne için yaşıyordu?… (Karanlık Dünya)
  • Yaşamayı sevinç ile karşılamaya başladığı günden beri yüzünün asık bulunuşu kesinlikle esaslı bir sebebe dayanırdı. (Karanlık Dünya)
  • Yaşamamız gerek Gönül.. Yaşamak bizim de hakkımız olmalı. (Yedinci Gün)
  • İyilik ve fenalık. İşte tüm sorun bu iki ruhu mümkün olmasıyla birlikte zarar vermeyecek surette bağdaştırabilmektedir. Ne yazık ki dünya kurulalı beri be din, ne felsefe, ne kanun bu işi bir türlü beceremedi… (Karanlık Dünya)
  • Dünyadaki tüm sevgilerin toplamı kadar seviyorum seni. . (Yedinci Gün)
  • Bulunduğum yere alıştım, fakat itiraf etmeliyim ki memnun değilim. Tabi ki mümkün olmayan hayaller, tatmini imkânsız hayaller içindeyim. (Karanlık Dünya)
  • Başkalarına karşı maske taşımaya o denli alışmışızdır ki, sonunda kendimiz bile gerçek yüzümüzü unuturuz. (Fikir Tarihi)
  • Ne var ki artık, yoksulluk ve acı çeken insan yığınlarına öğütler yetmiyor.Onları baskı altında tutacak, başkaldırmalarını önleyecek bir güç gerekmektedir.Bu güç ‘devlet’tir. (Fikir Tarihi)
  • Sonraki acıyı bilmeyen bilgisiz yakın mutluluğu seçer, yarasına bıçak vurdurmaz. Sonraki mutluluğu bilen bilgili yakın acıyı seçer, yarasına bıçak vurdurur. Her ikisi de seçimlerinde zorunluğun peşinden gitmektedirler. Ancak bilgidir ki gerçek zorunluğu sahtesinden ayırabilir. Bilgisizin zorunluğu mutsuzluğa, bilgilinin zorunluğu mutluluğa ulaştırır.
    İşte bu bilgidir ki kişiyi özgür kılar, mecburi vakalara egemen yapar.
    SOKRATES (Başlangıcından Bugüne Özgürlük Düşüncesi)
  • Yapabilseydim eğer… Ne kadar arzu ederdim, düşünmemeyi. (Ali – Kutu Kutu İçinde)
  • Yaşamak?… Ama iyi mi yaşamak?… “Ben bu yaşamayı sevmiyorum,” diye mırıldandı. (Yedinci Gün)
  • “Gelmek senin elinde miydi de gitmek elinde olsun?… Marifet ölmekte değil, yaşamakta..” (Yedinci Gün)
  • “Acımasız ve ceberrüt” olarak bildiğimiz “Ceberrut” aslına bakarsak tanrıya ulaşmanın bir aşaması. Tanrınında büyüklüğünü dile getiren bu sözcük aslına bakarsak “güç” anlamına gelen İbranice “geburah” sözcüğünden türemiştir. Ayrıca bu terim tanrının niteliklerini de dile getirir. Buna rağmen tanrının kendiliğine lâhût denir. İslam gizemciliğine bakılırsa en üste lâhût alemi, ortada ceberrut âlemi, altta da melakût alemi vardır. Tanrıya bu alemleri geçerek ulaşılır. (İnanç Sözlüğü)
  • Davranışlarını akla bakılırsa düzenleyenler delilerden daha deli olduklarından insanlıklarını unutur “tanrılığa özenirler.” (Mutluluk Düşüncesi / Başlangıcından Bugüne)
  • Kazık, çakılmıştı bir kez.
    Çıkarmak kolay olmayacaktı elbet. (Fikir Tarihi)
  • İdealizmin vardığı netice şudur: Evrende tek varlık (Ruh, Tanrı) vardır, o da var bulunmayandır. (Felsefe Sözlüğü)
  • Düşünmelisiniz… Başüstüne… Ama neyi düşünmeli, iyi mi düşünmeli? Maziyi düşünsem, faydasız. İstikbalimi düşünsem, karanlık. O denli karanlık ki onu göremiyorum. (Karanlık Dünya)
  • Geçmiş tüm ürpertileriyle karşısına dikilmişti. (Yedinci Gün)
  • Descartes, “Düşünüyorum, öyleyse varım” (Felsefe Sözlüğü)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş