Eğitim

Gelişim Psikolojisi – Bekir Onur Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gelişim Psikolojisi – Bekir Onur Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gelişim Psikolojisi kimin eseri? Gelişim Psikolojisi kitabının yazarı kimdir? Gelişim Psikolojisi konusu ve anafikri nedir? Gelişim Psikolojisi kitabı ne konu alıyor? Gelişim Psikolojisi PDF indirme linki var mı? Gelişim Psikolojisi kitabının yazarı Bekir Onur kimdir? İşte Gelişim Psikolojisi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Bekir Onur

Yayın Evi: İmge Kitabevi Yayınları

İSBN: 9789755331140

Sayfa Sayısı: 415


Gelişim Psikolojisi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Gelişim psikolojisi, psikolojinin en mühim ve en geniş alanlarından biridir. Önceleri yalnızca çocuk psikolojisi ve ergen psikolojisi dallarıyla malum gelişim psikolojisi, bugün tüm insan gelişimini ele alan geniş kapsamlı bir alanı içermektedir. Uygar gelişim psikolojisi, insanı doğum öncesinden başlayıp ölümüne kadar incelemeyi hedeflemektedir. Gelişimin yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinin, ölümü de içine alacak şekilde gelişim psikolojisinin kapsamına girmesi yeni bir olgudur.

Prof. Dr. Bekir Onur’un bu yapıtı, devletimizde yetişkinlik, yaşlılık ve ölümü inceleyen ilk gelişim psikolojisi kitabıdır. İnsan gelişiminin bütünlüğü ve sürekliliği dikkate alınarak, kitapta çocukluk ve gençlik dönemlerinin gelişimine de yer verilmiştir.

Gelişim Psikolojisi, insanoğlunun iyi mi geliştiğini merak eden her insanın kolaylıkla okuyabileceği varlıklı içerikli bir kitaptır.


Gelişim Psikolojisi Alıntıları – Sözleri

  • Bir kişinin pek fazlaca değişik “başkası” ile anlamlı ilişkileri olabilir. Anlamlı bir başkası kişinin gündelik yaşamındaki güncel bir şahıs olabilir. Dostlar, sevgililer, eşler arasındaki, ana baba ve onların değişik yaşlardaki evlatları arasındaki, amirler ve astlar, öğretmenler ve öğrenciler arasındaki kişilerarası ilişkileri incelememiz gerekmektedir. Anlamlı başkası geçmişten biri ya da dinden, mitostan, düş ürünlerinden ya da hususi düşlemden alınmış simgesel ya da imgesel bir şahıs olabilir. Bir grup, kurum ya da toplumsal hareket benzer biçimde bir kollektif varlık da başkası olabilir: Bir tüm olarak tabiat ya da okyanus, dağlar, yabanıl yaşam, genel olarak vadiler ya da hususi olarak Moby Dick (meşhur balina) benzer biçimde bir tabiat parçası; bir çiftlik, bir şehir, bir ülke, “kişinin kendi odası” ya da bir kitap ya da tablo benzer biçimde bir nesne ya da yer.
  • Genç bir insan için kendi kendisiyle fazlaca ilgilenmek neredeyse bir hata, en azından bir tehlikedir.
  • William James 1887’de şu şekilde yazıyordu: “Çoğumuzda karakter otuz yaşın gelmesiyle beraber alçı benzer biçimde katılaşır ve tekrar asla yumuşamaz.” Bedenimiz yıllarla bükülse ve düşüncelerimiz zaman içinde değişse de, temelde değişmez kalan bir kişilik, bir iç kişilik vardır.
  • Diyalektik bakış açısından psikolojinin görevi, değişen dünyada değişen bireyi anlamaya çalışmaktır. İnsan yaşamı karşıtlıklar ve çatışmalarla belirlenir. Her değişiklik karşıtlar arasındaki devamlı bir çatışmanın ürünüdür. Gelişim, mevcud karşıtlıkların çözümü ve sonunda yeni karşıtlıkların ortaya çıkışı ile ilerler.
  • Bireysel yaşam döngüsü ile tarihsel vakit çizgisi etkileşiminin garip bir örneği de “kuşaklar arası çatışma” olgusudur. Bu çatışmanın gençler ile anababalarının kuşağı arasındaki kıymet, tutum ve yaşam biçimi farklılığından oluştuğu kabul edilirse, iki değişik yorum getirilebilir: Gelişimsel ve tarihsel. Gelişimsel olarak kuşaklar arasındaki bu farklılık gençlerin ve anababalarının yaşam döngüsündeki değişik evrelerden meydana gelmektedir. Erikson’a bakılırsa genç insan “Ben kimim? Toplumla iyi mi bir ilişki kurabilirim?” benzer biçimde kimlik sorunlarıyla uğraşırken, kendi kıymet ve tutumlarını oluşturabilmek için toplumun değerlerini irdelediği ve anababa değerlerini kısmen reddettiği bir evreden geçer. Anababalar ise, dünyada sürekliliklerini elde eden işaretler bırakabilme isteğiyle, ekonomik ve duygusal bir kararlılık sağlayarak, toplumun değerlerini aktarmaya çabaladıkları bir gelişim evresindedirler. İki ayrı evrendeki insanların çatışması bir tür insanlık durumudur ve bundan dolayı insanlık zamanı kadar eskidir.
  • Sullivan’ın kişilik tanımı da böyledir:” Kişilik, insan yaşamını niteleyen devamlı kişiler arası durumların oldukça kalıcı bir örüntüsüdür.
  • Cinsel yakınlık kapasitesi ergenlikte başlıyor olsa da, kişi kimlik karışıklığı sorununu yeterince çözmeden tam bir yakınlık ilişkisi oluşturmayı başaramaz. Dolayısıyla, kişinin bir başkasının hususi (tek) oluşunu ve insanlığını değerlendirerek onunla kaynaşabilmesi için ilkin kendisinin tam olduğu mevzusunda belirli bir görüş sahibi olması gereklidir. Daha önceki duygusal yakınlıklar çoğu zaman kişinin kendini duygusal ilişki arayıcılığıyla tanıma çabalarından başka bir şey değildir.
  • Maurice Duverger’in, kitle yazışma bombardımanı altındaki günümüz insanları için, “bir sürü şey biliyorlar, fakat kültürden yoksunlar” demesi boşuna değildir.
  • “Geçmişi bilmek, şimdiyi anlamamıza, şimdiyi idrak etmek da geleceği kestirmemize destek verir.”
  • Ölüm kaçınılmazlık kazandıkça ruhsal değişimlere yol açmaktadır.
  • Karl Popper’in söylediği benzer biçimde, kuramlar dünyayı bilimsel olarak avlayabilmek için ağ olarak kullanılır, tüm çaba ağı daha ince örebilmek olmalıdır.
  • Dış tutarlılık kişilik tutarlılığını da pekiştirir.
  • “Tümüyle doğru kuram yoktur, her biri anlayışımıza bir şeyler katar. Freudçu kuram, kişinin cinsel kimliğinin ve davranışının köklerinin önceki yaşantılarda bulunduğunu açıklayan psikoseksüel gelişim teriminin vurgulanmasında tarihsel bakımdan önemlidir… Toplumsal öğrenme kuramı, cinse bağlı davranışların oluşumunda toplumun önemini vurgulaması bakımından önemlidir… Bilişsel gelişim kuramı da, cinse bağlı rolün öğrenilmesinin çocukluğun akılcı öğrenme sürecinin bir kısmı bulunduğunu vurgulamaktadır, çocuklar cinsiyet rolleri kazanmaya etkin bir şekilde çaba göstermektedirler.”
  • Genç yetişkinler içinde uyuşturucu kullanımının, egemen kültürden değişik bir yaşam biçimi sürdürme umutlarından kaynaklandığı söylenebilir. Böylece uyuşturucu kullanımı, kültürel normların baskısından kurtulmuş bir bireysel kimlik duygusu edinme çabası ile yabancılaşma sürecinin bir yönünü yansıtmaktadır.
  • Bir adam, yeni bir yapı yaratarak ya da eskisini tekrardan değerlendirerek yaşamını dönem dönem tekrardan kurmalıdır.


Gelişim Psikolojisi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

İnsan yaşamı süresince hep gelişiyor. Lakin problem iyi mi gelişmekde.Ya insan ruhsal olarak kendini kendine ve etrafındakı bir fazlaca insana kapatır, ya da kendini o şekilde bir halde açar ki, kendini keşf etmeyi unutur. Onun için insan insan bulunduğunu algı etmelidir. (Aysel Allahverdiyeva)

Gelişim Psikolojisi: Bu kitabı okumamak benzer biçimde bir şansım yoktu.
Bu sebeple gururla ifade etmeliyim ki Bekir Onur’un öğrencilerinden birisi oldum. Gelişim psikolojisini bu kadar berrak ve anlaşılır sunan daha iyi bir türkçe yaratı bence yok. (Bülent SENYÜCEL)

Kitap, doğumdan ölüme kadar insanların içinde bulunmuş olduğu yada bulunabileceği ruhsal durumları, yaşam evrelerine bağlı ortaya çıkan duygu ve düşünceler vb. leri konu alıyor. Yer yer yurtdışında meydana getirilen araştırmalarla bu tarz şeyleri çözümleme ediyor. Bence bu kitabı pdr talebesi/öğretmeni yada psikolog değilseniz okumanızı önermem. (Bunu kitabı kötülemek için söylemiyorum. Yazar, Türkiye’de psikolojinin duayen isimlerinden biri.) (bulut khediğ)


Gelişim Psikolojisi PDF indirme linki var mı?


Bekir Onur – Gelişim Psikolojisi kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Gelişim Psikolojisi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bekir Onur Kimdir?

1944 Adana doğumludur. 1962 senesinde Adana Erkek Lisesi’ni, 1967’de Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Felsefe Kısmı’nü bitirmiş ve 1969’da Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin bilimsel niteliği olan ekibine iştirak etmiştir. 1976’da tabip, 1983’de doçent, 1988’de profesör olmuştur. Ankara Üniversitesi’nde Oyuncak Müzesi’ni (1990), Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni (ÇOKAUM, 1994) ve Müze Eğitimi Anabilim Dalı’nı (1997) kurmuştur. Bekir Onur, Kültür Bakanlığı Çocuk Kitapları Yayın Danışma Kurulu üyeliği (1992-1997), Türk Eğitim Derneği (TED) bilim kurulu üyeliği (1993-1996), Ankara Üniversitesi Araştırma Fonu Uzmanlık Grubu üyeliği (1991-1995), Ankara Üniversitesi Vakıf Okulu Bilim Kurulu üyeliği yapmıştır. Milliyet Sanat Dergisi Deneme Ödülü’nü (1975) ve Dünya Gazetesi Senenin Telif Eseri Ödülü’nü (2005) kazanmıştır. Temel ilgi alanları gelişim psikolojisi, çocuk kültürü, çocukluğun zamanı, müze eğitimi olan Prof. Dr. Bekir Onur bu alanlarda fazlaca sayıda kitap ve yazı yayımlamış, birçok kitabı yayıma hazırlamıştır. Başlıca telif eserleri: Kadın, Gençlik ve Cinsellik (1986), Gelişim Psikolojisi: Yetişkinlik-Yaşlılık-Ölüm (1986),Oyuncaklı Dünya (1992), Anılardaki Aşklar (2005), Türkiye’de Çocukluğun Tarihi (2005), Çocuk, Tarih ve Toplum (2007), Türk Modernleşmesinde Çocuk (2009), Uygar Müze, Eğitim ve Gelişim- Müze Psikolojisine Giriş (2012), Müze ve Oyun Kültürü (2013), Yazma Serüveni(m) (2014)…


Bekir Onur Kitapları – Eserleri

  • Gelişim Psikolojisi
  • Değişen Çağ Değişen Çocukluk
  • Türk Modernleşmesinde Çocuk
  • Anılardaki Aşklar
  • Türkiye’de Çocukluğun Tarihi
  • Çocuk, Tarih ve Toplum
  • Müze ve Oyun Kültürü
  • Yeni Müzebilim
  • Uygar Müze Eğitim ve Gelişim
  • Çocuk Çevre Doğa
  • Oyuncaklı Dünya
  • Çocukluğun Coğrafyaları
  • Oyunlar ve Oyuncaklar
  • Okul Aile Toplum Birliği
  • Türkiye’de Çocuk Oyunları: Araştırmalar
  • Anılardaki Aşklar


Bekir Onur Alıntıları – Sözleri

  • Bireysel yaşam döngüsü ile tarihsel vakit çizgisi etkileşiminin garip bir örneği de “kuşaklar arası çatışma” olgusudur. Bu çatışmanın gençler ile anababalarının kuşağı arasındaki kıymet, tutum ve yaşam biçimi farklılığından oluştuğu kabul edilirse, iki değişik yorum getirilebilir: Gelişimsel ve tarihsel. Gelişimsel olarak kuşaklar arasındaki bu farklılık gençlerin ve anababalarının yaşam döngüsündeki değişik evrelerden meydana gelmektedir. Erikson’a bakılırsa genç insan “Ben kimim? Toplumla iyi mi bir ilişki kurabilirim?” benzer biçimde kimlik sorunlarıyla uğraşırken, kendi kıymet ve tutumlarını oluşturabilmek için toplumun değerlerini irdelediği ve anababa değerlerini kısmen reddettiği bir evreden geçer. Anababalar ise, dünyada sürekliliklerini elde eden işaretler bırakabilme isteğiyle, ekonomik ve duygusal bir kararlılık sağlayarak, toplumun değerlerini aktarmaya çabaladıkları bir gelişim evresindedirler. İki ayrı evrendeki insanların çatışması bir tür insanlık durumudur ve bundan dolayı insanlık zamanı kadar eskidir. (Gelişim Psikolojisi)
  • Ölüm kaçınılmazlık kazandıkça ruhsal değişimlere yol açmaktadır. (Gelişim Psikolojisi)
  • Dış tutarlılık kişilik tutarlılığını da pekiştirir. (Gelişim Psikolojisi)
  • Genç yetişkinler içinde uyuşturucu kullanımının, egemen kültürden değişik bir yaşam biçimi sürdürme umutlarından kaynaklandığı söylenebilir. Böylece uyuşturucu kullanımı, kültürel normların baskısından kurtulmuş bir bireysel kimlik duygusu edinme çabası ile yabancılaşma sürecinin bir yönünü yansıtmaktadır. (Gelişim Psikolojisi)
  • Maurice Duverger’in, kitle yazışma bombardımanı altındaki günümüz insanları için, “bir sürü şey biliyorlar, fakat kültürden yoksunlar” demesi boşuna değildir. (Gelişim Psikolojisi)
  • “20. yüzyılda oyuncaklar değişen teknolojiyi olduğu gibi yansıttı; bu yansıma oyuncakların yalnızca tasarımında değil, yapımlarında kullanılan malzemede ve geliştirilmelerinde başvurulan yöntemlerde de oldu.” Ancak Kay bugünkü oyuncak tasarımlarının çoğunun kökeninin geçmişte bulunduğunu belirtmekten de geri kalmıyor. Mesela, ağlayan bebeğin patenti ilk kez 1916’da alınmış, kayıtlara geçen ilk konuşan bebek 1824 tarihini taşıyor, 1880’de bir sūtanne bebek yapılmış, 1866’da beslenebilen bir bebeğin patenti alınmış, vb. Böylece bugün yeni sanılan birçok oyuncağın kökeninin geçmişe dayandığı anlaşılıyor.” (Oyuncaklı Dünya)
  • Türkiye’de çocukluğun tarihinin yeterince merak edilmediğini ve araştırılmadığını söyleyerek söze başlamayı artık gereksiz buluyorum; bu sebeple Türkiye’de çocukluğun sosyolojisi, etnolojisi, halkbilimi de yapılmıyor (mesela “çocuk yoksulluğu” neredeyse asla araştırılmamıştır bugüne dek). Dolayısıyla çocukluğun toplumsal bilimlerde tamamen dikkatsizlik edildiğini söylemek daha doğru olacaktır. Çocuk nüfusunun bunca yüksek olduğu bir ülkede bu ihmalin nedenlerini ne olursa olsun soruşturmamız gerekmektedir. Bu ihmalin arkasmda iyi mi  bir zihniyet bulunmuş olduğu sorusuna benim ilk yanıtım, Türkiye’de çocukluğun yalnız bilimsel  çalışmalarda değil gündelik yaşamda da göz ardı edilmiş olduğu biçimindedir. Söz gelimi, “çocukları sevmek” benzer biçimde, “eğitime önem vermek” de Türk toplumunda yaygın söylemlerdir, fakat daha yakından bakıldığında bu iddiaların çoğu zaman potansiyel olarak kalmış olduğu, davranışa pek dönüşmedigi görülebilir. O şekilde olmasaydı çocuklar bu kadar şiddete uğrar, eğitimleri bu kadar dikkatsizlik edilir miydi? (Çocuk, Tarih ve Toplum)
  • Genç bir insan için kendi kendisiyle fazlaca ilgilenmek neredeyse bir hata, en azından bir tehlikedir. (Gelişim Psikolojisi)
  • “Tümüyle doğru kuram yoktur, her biri anlayışımıza bir şeyler katar. Freudçu kuram, kişinin cinsel kimliğinin ve davranışının köklerinin önceki yaşantılarda bulunduğunu açıklayan psikoseksüel gelişim teriminin vurgulanmasında tarihsel bakımdan önemlidir… Toplumsal öğrenme kuramı, cinse bağlı davranışların oluşumunda toplumun önemini vurgulaması bakımından önemlidir… Bilişsel gelişim kuramı da, cinse bağlı rolün öğrenilmesinin çocukluğun akılcı öğrenme sürecinin bir kısmı bulunduğunu vurgulamaktadır, çocuklar cinsiyet rolleri kazanmaya etkin bir şekilde çaba göstermektedirler.” (Gelişim Psikolojisi)
  • Karl Popper’in söylediği benzer biçimde, kuramlar dünyayı bilimsel olarak avlayabilmek için ağ olarak kullanılır, tüm çaba ağı daha ince örebilmek olmalıdır. (Gelişim Psikolojisi)
  • William James 1887’de şu şekilde yazıyordu: “Çoğumuzda karakter otuz yaşın gelmesiyle beraber alçı benzer biçimde katılaşır ve tekrar asla yumuşamaz.” Bedenimiz yıllarla bükülse ve düşüncelerimiz zaman içinde değişse de, temelde değişmez kalan bir kişilik, bir iç kişilik vardır. (Gelişim Psikolojisi)
  • Batının gelişmiş ülkeleriyle karşılaştırıldığında azca gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin evlatlarının oyuncakla daha azca oynadığı düşünülebilir. Ama bu gözlem tam anlamıyla doğru mudur? Dasen’e (1984) bakılırsa kırsal kesimde yaşayan Afrikalı çocuğun eline fazlaca azca oyuncak geçmiş olduğu doğrudur, fakat bu evlatların kendi oyuncaklarını kendilerinin yapmış olduğu da doğrudur. Louise Swiniarski (1991) şu şekilde yazmaktadır: “Gelişmekte olan ulusların evlatları, tipik olarak, ‘kullanılıp atılan şeyleri düşsel ve yaratıcı oyun nesnelerine dönüştürürler. Gelişmekte olan ulusların evlatlarının bir çok oyuncakları hem kendi
    zevki için hem de satmak için yapar. Turistlere satmak için çuval bezinden el yapımı bebekler Haiti’de ve Bangladeş’in pazar tezgâhlarında bulunabilir. Zengin aileler haricinde, Üçüncü Dünya evlatlarının fazlaca azının ‘mağazadan alınmış’ oyuncağı vardır.
    Dasen’e (1984) bakılırsa bu olgu, sanayileşmiş ülkelerdeki çocuklarla karşılaştırıldığında, azca gelişmiş ülke çocuğunun haiz olmaktan fazlaca varolma ve yaratma özelliği taşıdığını göstermektedir. Böylece, oyuncağın toplumun kıymet sistemini yansıttığı gerçeğiyle bir kez daha karşılaşmış oluyoruz: Oyuncak gelişmiş toplumda bireyselliği, haiz olmayı, tüketiciliği yansıtıyor; geleneksel toplumda ise varoluşun, üretmenin, yaratmanın önceliğini gösteriyor. (Oyuncaklı Dünya)
  • Cinsel yakınlık kapasitesi ergenlikte başlıyor olsa da, kişi kimlik karışıklığı sorununu yeterince çözmeden tam bir yakınlık ilişkisi oluşturmayı başaramaz. Dolayısıyla, kişinin bir başkasının hususi (tek) oluşunu ve insanlığını değerlendirerek onunla kaynaşabilmesi için ilkin kendisinin tam olduğu mevzusunda belirli bir görüş sahibi olması gereklidir. Daha önceki duygusal yakınlıklar çoğu zaman kişinin kendini duygusal ilişki arayıcılığıyla tanıma çabalarından başka bir şey değildir. (Gelişim Psikolojisi)
  • Bir kişinin pek fazlaca değişik “başkası” ile anlamlı ilişkileri olabilir. Anlamlı bir başkası kişinin gündelik yaşamındaki güncel bir şahıs olabilir. Dostlar, sevgililer, eşler arasındaki, ana baba ve onların değişik yaşlardaki evlatları arasındaki, amirler ve astlar, öğretmenler ve öğrenciler arasındaki kişilerarası ilişkileri incelememiz gerekmektedir. Anlamlı başkası geçmişten biri ya da dinden, mitostan, düş ürünlerinden ya da hususi düşlemden alınmış simgesel ya da imgesel bir şahıs olabilir. Bir grup, kurum ya da toplumsal hareket benzer biçimde bir kollektif varlık da başkası olabilir: Bir tüm olarak tabiat ya da okyanus, dağlar, yabanıl yaşam, genel olarak vadiler ya da hususi olarak Moby Dick (meşhur balina) benzer biçimde bir tabiat parçası; bir çiftlik, bir şehir, bir ülke, “kişinin kendi odası” ya da bir kitap ya da tablo benzer biçimde bir nesne ya da yer. (Gelişim Psikolojisi)
  • Oyuncak, en geniş anlamda, çağının tanığı… Oyuncak, gerek kolay halk sanatı ürünü, gerek gelişmiş endüstri ürünü olarak yapıldığı devrin ekonomik-toplumsal- kültürel özelliklerini yansıtmaktadır. Bir çağda, bir dönemde, bir toplumda, bir yörede oyuncağın olması kadar olmaması da anlamlıdır. Tıpkı bir ülkede oyuncak mūzesinin olup olmamasının belirli bir anlam taşıması benzer biçimde. (Oyuncaklı Dünya)
  • Diyalektik bakış açısından psikolojinin görevi, değişen dünyada değişen bireyi anlamaya çalışmaktır. İnsan yaşamı karşıtlıklar ve çatışmalarla belirlenir. Her değişiklik karşıtlar arasındaki devamlı bir çatışmanın ürünüdür. Gelişim, mevcud karşıtlıkların çözümü ve sonunda yeni karşıtlıkların ortaya çıkışı ile ilerler. (Gelişim Psikolojisi)
  • Bir adam, yeni bir yapı yaratarak ya da eskisini tekrardan değerlendirerek yaşamını dönem dönem tekrardan kurmalıdır. (Gelişim Psikolojisi)
  • Geçmişte müze eğitim işlevini okula ve halka yönelik etkinliklerle gerçekleştirirken, bugün bizzat kendisi okul rolünü oynamaktadır. (Müze ve Oyun Kültürü)
  • Bu ülkede “eğitim reformu” denilen köklü dönüşümlerin bile felsefi bir temelden, kuramsal bir çerçeveden yoksun şekilde yapılabileceği sanılabiliyor. (Çocuk, Tarih ve Toplum)
  • “Geçmişi bilmek, şimdiyi anlamamıza, şimdiyi idrak etmek da geleceği kestirmemize destek verir.” (Gelişim Psikolojisi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş