Eğitim

Görünmez Kalp – Russell D. Roberts Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Görünmez Kalp – Russell D. Roberts Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Görünmez Kalp kimin eseri? Görünmez Kalp kitabının yazarı kimdir? Görünmez Kalp konusu ve anafikri nedir? Görünmez Kalp kitabı ne konu alıyor? Görünmez Kalp PDF indirme linki var mı? Görünmez Kalp kitabının yazarı Russell D. Roberts kimdir? İşte Görünmez Kalp kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Russell D. Roberts

Çevirmen: Mustafa Acar

Yayın Evi: BB101 Yayınları

İSBN: 9786059802024

Sayfa Sayısı: 300


Görünmez Kalp Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Adamın biri ölmüş,” dedi Sam, “ve kendisini dünyanın en güzel alabalık nehrinin kenarında bulmuş. Sema masmaviymiş ve insanın elinde en kalitelisinden bir de olta duruyormuş. Önünde bir dere uzanıyormuş, muhteşem bir alabalık ırmağı, kimi yerde süratli, kimi yerde yavaş akan bir su hacmi. Adam tüm ömrü süresince ‘ah balık tutacak birazcık vaktim olsa,’ der dururmuş meğer. Cennet’te bulunduğunu düşünmüş. Nehre bir bakmış, dönen bir yer var, bir balık böcek için sıçramış. Tam olması ihtiyaç duyulan yere oltayı atmış, anında su dalgalanmış, devasa bir balık suyun yüzüne çıkmış. Sıçradıkça çevresinde sular dalgalanıyormuş. Balığın kuvveti ve rengarenk görüntüsü adamı korkuyla karışık bir hayranlığa sürüklemiş. Biraz mücadeleden sonrasında balığı korkuyla karışık bir hayranlığa sürüklemiş. Biraz mücadeleden sonrasında balığı yakalamış ve yere uzatmış. Herhalde 5-6 kilogram. varmış! Renkleri de ne kadar canlıymış. Balığı orada bırakıp tekrardan dereye dönmüş. Yine balığın biri, bir böcek için havaya sıçramış. Adam gene tam isabetli bir olta atmış. Yine fazlaca güzel başka bir balık yakalamış. Bu bir mucizeden başka bir şey değilmiş. Adam Allah’a şükretmek için dizleri üstüne çökmüş. Lakin gün ilerleyip de adam her girişiminin sonunda balık üzerine balık destelemeye başlayınca, bilincinin kıyıcığından bir fikir kendini hissettirmeye başlamış. Bir kere da bilerek fena bir olta sallamaya karar vermiş. Aynı şekilde korkutmak için başlamış bağırmaya ve üzerine su atmaya. Hiçbir şey fark etmemiş, her olta atışı güvence bir balık getiriyormuş. O anda anlamış ki, orası Cennet falan değil.”


Görünmez Kalp Alıntıları – Sözleri

  • Televizyon seyretmek tam bir vakit israfıdır. Gizli bağımlılıktır. Bizden insani olan her şeyi söküp alıyor. Bizi gerçeklikten kaçmak için kanaldan kanala atlayan zombilere dönüştürüyor.
  • “Adamın biri ölmüş,” dedi Sam, “ve kendisini dünyanın en güzel alabalık nehrinin kenarında bulmuş. Sema masmaviymiş ve insanın elinde en kalitelisinden bir de olta duruyormuş. Önünde bir dere uzanıyormuş, muhteşem bir alabalık ırmağı, kimi yerde süratli, kimi yerde yavaş akan bir su hacmi. Adam tüm ömrü süresince ‘ah balık tutacak birazcık vaktim olsa,’ der dururmuş meğer. Cennet’te bulunduğunu düşünmüş. Nehre bir bakmış, dönen bir yer var, bir balık böcek için sıçramış. Tam olması ihtiyaç duyulan yere oltayı atmış, anında su dalgalanmış, devasa bir balık suyun yüzüne çıkmış. Sıçradıkça çevresinde sular dalgalanıyormuş. Balığın kuvveti ve rengarenk görüntüsü adamı korkuyla karışık bir hayranlığa sürüklemiş. Biraz mücadeleden sonrasında balığı yakalamış ve yere uzatmış. Herhalde 5-6 kilogram. varmış! Renkleri de ne kadar canlıymış. Balığı orada bırakıp tekrardan dereye dönmüş. Yine balığın biri, bir böcek için havaya sıçramış. Adam gene tam isabetli bir olta atmış. Yine fazlaca güzel başka bir balık yakalamış. Bu bir mucizeden başka bir şey değilmiş. Adam Allah’a şükretmek için dizleri üstüne çökmüş. Lâkin gün ilerleyip de adam her girişiminin sonunda balık üzerine balık destelemeye başlayınca, bilincinin kıyıcığından bir fikir kendini hissettirmeye başlamış. Bir kere da bilerek fena bir olta sallamaya karar vermiş. Aynı şekilde gene bir balık sıçramış ve insanın oltasına yakalanmış. Adam balığı korkutmak için başlamış bağırmaya ve üzerine su atmaya. Hiçbir şey fark etmemiş, her olta atışı güvence bir balık getiriyormuş. O anda anlamış ki, orası Cennet falan değil.”
  • İyi yaşam, gerçek olandır. İyi günler ve fena günlerle doludur, başarı ve başarısızlıkla.
    Vadilerden yükselirken zirvelerden görülen görünüm büyüleyicidir. Her olta atışta balık yakalamak aden değildir.
  • Ancak ölü bir balık akıntıyla birlikte yüzer.
    Hayattaki her kıymetli şeyin bir bedeli vardır.
  • Tehlike ve haz aynı dalda büyürler.
  • Kaldı ki yaşam, tercih yapmak ve mesuliyet almaktan ibarettir. Yapılan hatalardan ders almak ve büyümektir yaşamak.
  • “Tehlike ve haz aynı dalda büyürler.”
  • Başarısızlığa uğrama ihtimaliniz asla yoksa eğer, “başarma”nın büyüsü olur mu? Eğer size ömrünüzün kalan bölümünde her yıl bir milyar dolar versem, asla sual sormadan. Tek koşul şu, her yıl bu parayı son kuruşuna kadar harcayacaksınız, gene alır mıydınız? Almış olsanız acaba mutlu olur muydunuz?


Görünmez Kalp İncelemesi – Kişisel Yorumlar

SPOİLER İÇERİR!!!
Kitap Sam Gordon adlı bir iktisatçının Edward Lisesi’nde yapmış olduğu 1 senelik öğretmenlik diliminde geçiyor. Sam Gordon’ın düşünceleri herkesten değişik. Ama bu düşüncelerin altında yatan sebep okudukça mantıklı gelmeye başlıyor insana.
Laura Silver İngiliz edebiyatı öğretmeni. O da Edward Lisesi’nde çalışıyor. Düşünceleri biz benzer biçimde. Aslında bir çoğumuz benzer biçimde düşünüyor.
Kitapta ki vakalar genel olarak bu iki karakter üstüne yoğunlaşmış. Yorumlamaya başlamadan ilkin bu sebepten dolayı kişiliklerle ilgili data vermemim doğru olacağını düşündüm.
Kitabı okurken iktisatla ilgili bir fazlaca düşüncem değişti. Sam’in düşünceleri, anlattığı vakalar, verdiği örnekler bunda fazlaca etkili oldu.
Kitabın ilk bölümünde Sam’in söylediği ‘Düşünmek, bu dersin amacıdır.’ sözü açıklıyor aslına bakarsak kitapta fikir üstüne bir vaka döngüsü gelişeceğini. Yine kitabın ilk bölümünde bir dikkatini çekiyor insanoğlunun. Petrol rezervleri bitecek mi? Aslında rezervler sınırı olan düzgüsel şartlar altında bitmesi gerekir fakat insanoğlu gelişmeyi sever durum bu olunca bitmeyeceğini anladım. Bu probleminin yanıtını açıklamak için bir örnek daha veriyor ‘Antep fıstığı odası’ bu örnek ile herşey pekişiyor. Kitapta da birkaç kere geçen para oyunu var bir de. Sam bunu niçin yaptığını açıklayana kadar tam anlamıyla hiçbir olasılık gelmedi aklıma. Neden bu şekilde bir oyunu oynama gereği durdu, oyunun amacı neydi? Hiçbirinin cevabı oluşmadı. Birkaç bölüm sonrasında gene Laura ile tartıştığı bir sırada söylüyor: ‘Bazı öğrenciler o oyunun amacının, para hırsının iyi bir şey olduğunu sanıyorlar. Oysa amaç hiç de bu değil. Amaç özmenfaatin gücünü göstermek. …’. Özmenfaat… Nedir özmenfaat? Kelime anlamı kişisel çıkar. Sanırım o oyunun amacının bu bulunduğunu 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi .
Kitabın 3.bölümünde Sam ile Laura’nın dilenci üstüne tartışmaları var. Sam 1 dolar vermenin doğruluğunu savunurken, Laura bir paket meyve suyu vermenin doğruluğunu korumak için çaba sarfediyor. Acaba hangisi doğru düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Laura’ya nazaran o 1 dolar ile ne yaptığını bilmesi imkansız insan. Uyuşturucu alabilir. Alkol alabilir. Ben Laura’ya katılmıyorum. Eğer bir dilencinin eline 1 dolar verirseniz eğer açsa yiyecek alır, susamışsa su alır fakat her şartta uyuşturucuya ya da alkole yatırmaz parayı. Tabi daima geçerli değildir bu. Ama genel olarak konuşacak olursak insan neye ihtiyacı var ise onu alır. Sam ile aynı fikirdeyiz bu mevzuda. Eğer alkol alıyorsa o an ona ihtiyacı vardır.
Daha sonraki bölümlerde yardım fonları ile ilgili bir münakaşa geçiyor ikisinin içinde. Bu mevzuda bence ikisinin de haklı olduğu noktalar var. Mesela Sam’in insanların yardımlarını kendi istekleriyle, merhametleriyle yapmak istemelerini icap ettiğini söylerken ya da direk yiyecek kuponu vermek yerine insanları eğitimlerini tamamlayıp onların kendilerini geliştirip kendini geçindirmelerini sağlamayı söylerken, Laura’nın insanların yeme ve barınma gereksinimlerini vergilerle karşılamanın doğru bulunduğunu söylerken haklı. Bunlar kişinin kendi görüşüyle alaklı kati doğru diyemem bundan dolayı bu yüzden bence ikisi de haklı.
Okurken alakasız gelmişti bana kitapla SağlıkNet şirketinin anlatıldığı bölümler. Okudukça aralarında ki bağlantıyı merak etmeye başladım. Sam’in evinin önünede Erica Baldwin benzer biçimde bir dosya bırakılınca Sam’in okuldan atılmasının sebebinin bu bulunduğunu düşündüm fakat değilmiş. Bağlantılarının bir takım olması bana birazcık garip geldi. Krauss genel olarak insanların zihnindeki fena patron tiplemesi idi. Erica Baldwin fena amaçlara haiz bir firmanın kapatmaya çalışan bir tiplemeydi. İkisi de bence gerçek hayatta rastladığımız karakterler.
Krauss şirketi Meksika’ya taşırken her ne kadar kasabadaki halka karşı bir fenalık yapmış benzer biçimde gözükse de Meksika’daki halka iş olanakları sunmuş oldu.
Kitapta okuduğum kadarıyla kar şirketlerin nihai amacı. İşçilere maaşı kar edebilecek ve işçileri motive edebilecek düzeyde vermek gerek keza emek verme saatleri de o şekilde ayarlanmalı.
Bir de Sam’in dersinde anlattığı hayal makinesi var. 7 saniye için, 10 dakika için dönemin önemi yok kısa bir süre için hayallerini gerçekleştirip ölüyorsun. İnsanlar bunu bile bile niçin yapar? Gerçek hayatta bu hayalleri onlara olanaksız geldiği için ve o hayallerini yaşamayı hakikaten istedikleri için. Ben o makineye girer miydim? Sanmıyorum. Hayallerimi kendi çabalarımla yaşamak, ona ulaşmak için çabalarken döktüğüm emek bence bunlar daha kıymetli. O hayalin kıymetini arttırıyor.
Sam’in kovulması aslına bakarsak bu dünyada hakikaten varolan bir sebep. İnsanlar kendi düşüncelerine, yapılarına uymayan insanları sevmezler ve istemezler yanlarında. Sam bunu hak etti mi? Okurlara nazaran hayır fakat senatöre nazaran evet.
Kitapta üstünde durulabilecek bir fazlaca mevzu, münakaşa, söz var. Mesela; fırıncılarla ilgili kısım, Sam’in Laura’nın adam kardeşi ile münakaşa yaşamış olduğu kısım ve bir fazlaca yer.
Altını çizdiğim her bölümde bir fazlaca şey geçti aklımdan not almış olsaydım sayfalar dolusu şey yazabilirdim. Sanırım kitabın bana kattıklarından düşüncelerimi iyi mi etkilediğinden bahsetmeliyim.
Kitabı okumaya başladığımda ekonomi aklımda para ile ilgili bir bölümdü. İktisatın amacı paraydı o vakit bence. Okudukça aslına bakarsak para değil genel olarak gereksinimler bulunduğunu anladım. İktisatçı olmak aslına bakarsak derinlemesine, her ayrıntısına kadar düşünüp tartmakmış vakaları. Sadece tek bir yola değil bir fazlaca yolun var olabileceğini idrak etmek gerekiyormuş. Sam’in söylediği ‘ Düşünmek, bu dersin amacıdır.’ ve kitapta hemen sonra gözlemlediğim kadarıyla bu hakikaten doğru. Ben okuduğum kitaplarda hayatla ilgili öğütler, gerçekler özetlemek gerekirse bir bağlantı ararım kulağıma küpe olacak, zihnimde duracak. İktisatla ilgili okuduğum bu söz sanırım. Fazlaca uzun bir süre duracak. İktisat ile ilgili okuduğum ilk kitaptı ve düşüncelerimi gerçek anlamıyla değiştirdi. İktisat; insanların gereksinimlerini, sorunlarını yalnız bir süreliğine değil, sorunları ortadan kaldırıncaya kadar değiştirmeyi amaçlar. (Rana)

(Spoiler ihtiva eder.)
Görünmez Kalp; Bir iktisadiyat romanı. Romanın baş karakterleri Sam Gordon ve Laura Silver. Kitap hayatları ve düşünceleri değişik iki kişinin aynı lisede öğretmenlik yapmasıyla başlıyor. Sam lise son derslik öğrencilerine ekonomi dersi vermektedir, Laura ise İngiliz Edebiyatı dersi öğretmenidir. Sam öğretmenliğinin 4. yılındayken, Laura o yıl yeni öğretmen olmuş ve bunun telaşını yaşamaktadır. Roman iksatla yaşama; Sam’in ilk derste öğrencilerini sınadığı “petrol rezervlerinin tükenmesi” aldatmacası ile giriş yapmaktadır. Ham petrolün rezervlerini rakamsal olarak verip, öğrencilerini sınamaktadır, sadece tüm öğrenciler aldanırken, Amy adındaki kız Sam’ın oyununa gelmez ve sınıfta iktisada ilk tepkimeyi verir. Laura ise tecrübesizliği sebebiyle heyecanını yenmeye çalışırken, öğrencileriyle kurduğu sıcak kontakt ve edebiyat kitapları üstüne verdiği örneklendirmelerle rahatlamaya adım atar. Sam iktisadın yaşam biçimi bulunduğunu söyleyerek, makul derecede mutluluğa sadece ekonomi yardımıyla ulaşılabildiğini anlatarak kitapta ilk ekonomi terimine giriş yapar, Laura ise öğrencilerine Wordsworth’den örnek vererek edebiyat haricinde toplumsal yaşamdaki emeğe ve paranın insan hayatında oynadığı rollere değinir. Sam ve Laura’nın yolları bigün Sam’in öğrencilerine oynadığı “para verme” oyunu ile dolaylı yoldan kesişir. Tüm okulda Sam para dağıtan öğretmen olarak ünlenir ve söylentiler Laura’nın kulağına da gelir. Sam ve Laura bigün birbirinden habersiz olarak evlerine gitmek için metro istasyonu girişinde karşılaşırlar. Metro girişindeki dilenciye bozuk para verip vermemek mevzusunda ekonomi konuşmaya başlarlar. İlk konuşmalarından zıt iki görüşe haiz oldukları anlaşılır. Sam tercihlerin insanlara bırakılmasını, faydayı kendi istedikleri benzer biçimde yönlendirmelerini savunurken, Laura ise işe yarayan faydaların, mecburi olabileceğini savunur. Birkaç karşılaşmayla birlikte Laura ve Sam sürekli tutumsal mevzularda münakaşaya başlarlar.
Kitapta ek olarak kesitli örnekler ve bağlamalar verilmiştir; Örnek olarak
sağlıknet adlı ilaç firmasının yapmış olduğu yasak araştırmalar ve oyunlar, işçi kesimini etkileyen yönetim kararları, yolunda gitmeyen işleri, şirketleri takip eden KDS benzer biçimde kuruluşlar vs..
Kitabı, muhasebeyi sevmeyen bir muhasebeci olarak fazlaca sevdim :). İktisadın yaşamın bir parçası bulunduğunu düşünürsek, iktisadı ve aynı yaşamın içinde yer edinen aşkı beraber güzelce harmanlayarak anlatmış yazar. İktisadı bu biçim bi anlatımla okuyabileceğim ve bilhassa sevebileceğim asla aklıma gelmezdi. Sürükleyici, düşündüren ve öğreten bir kitap. (Gülcan)

Görünmez Kalp: – Kitabın ana karakteri olan Sam Gordon, bir lisede ekonomi öğretmeni olarak vazife yapıyor. Yardımcı karakter Laura da aynı lisede İngilizce öğretmeni. Kitap, özgür piyasacı Sam ile devlete dayalı ekonomiyi korumak için çaba sarfeden Laura’nın tartışmalarını ve ilişkilerini mevzu alıyor.-
Serbest piyasacı ekonomistler, bir devlet fikrine karşı değillerdir. İnsanların can ve mal güvenliğini korumuş olan, özgür piyasanın aktörlerinin rekabet kurallarına uyup uymadığını denetleyebilecek güçte, etkin bir kamu gücüne karşı değillerdir.
Ancak devlet, piyasaya, iyi niyetle bile olsa müdahalede bulunduğunda, bu kadar karmaşık bir sistemin tüm olası neticelerini hesaplayamayacağı için zarar verir. Mesela, niteliksiz iş enerjisini korumak için uygulanan asgari ücret politikaları, iş arzının artmasına ve bununla beraber işsizliğe sebep olmaktadır. Kuru temizlemecilerin, hanım gömleklerini temizlemek için adam gömleklerinden daha çok para alıyor olmasının önüne bir devlet müdahalesi ile geçmek ister ve ikisinin fiyatının eşit olması icap ettiğini dayatırsanız, büyük bir ihtimalle hanım gömleklerinin temizlik fiyatı düşmeyecektir, adam gömleklerinin fiyatı artacaktır. Bu, piyasaya meydana getirilen müdahalelerin olağan sonucudur, yardım edilmek istenen kesim, çoğu zaman meydana getirilen regülasyonun kurbanı olur.
Serbest piyasacılar, devletin yalnız asli görevlerini yerine getirmesi gerektiğine, ve bu görevleri yerine getirmek için asgari düzeyde vergi toplaması gerektiğine inanırlar.
Devlet büyürse, ihtiyaç duyulan vergi miktarı artar. Birey aşırı vergi ödemelerine maruz kalırsa, emek verme azmini yitirir, böylece üretim daralır, ya da vergi kaçırma riskini almaya adım atar. Daralan üretim, daha azca vergi anlama gelir. Yukarıdaki örnekte olduğu benzer biçimde, devlet, yürürlüğe soktuğu regülasyonla, istediği sonucun tersini elde eder ve bu sırada da çalışan piyasaya zarar vermiş olur.
Serbest piyasacılar toplumun ciddi bir kesimi tarafınca vicdansızlıkla, insani değerlerini yitirmiş olmakla, güçlünün yanında yer almakla yada egoist olmakla suçlanır. Yazar, bu suçlamaları Sam Gordon’a yöneltmiş ve cevapları onun üstünden vermiş. Bu suçlamalardan bir tanesi kapitalistlerin kar uğruna Dünya kaynaklarını tüketmeleridir, bununla devamlı karşılaşırız. Yazar bu problemi açıklamaya şu soruyla başlıyor:
“Dünya’da 531.000.000.000 varil petrol var, yılda 16.500.000 varil petrol kullanıyoruz. Petrolümüz ne zaman biter?”
Bu probleminin yanıtını ise başka bir örnekle veriyor:
Bir oda dolusu antep fıstığımız bulunduğunu düşünelim. Oda ağzına kadar dolu ve her içeri girdiğimizde istediğimiz kadar yiyebiliriz, üstelik parasız! Yapmamız ihtiyaç duyulan tek şey var, o da yediğimiz antep fıstıklarının kabuklarını odada bırakmalıyız. Bu durum, uzun süre bir problem yaratmayacaktır. Ancak bir süre sonrasında elimize antep fıstığı kadar boş kabuk da gelmeye adım atar, ondan da uzun bir süre sonrasında, antep fıstığı bulmak için bayağı uğraşmamız gerekir. İşte o vakit karar veririz, gidip bir kilo antep fıstığı almak daha kolaydır.
Dünya’daki petrol asla bitmeyecek, şundan dolayı bir noktada petrol çıkarmak o denli zahmetli ve pahalı bir iş haline gelecek ki, başka enerji kaynaklarına yöneleceğiz, bugün aslına bakarsak tam olarak bunu yapıyoruz, Dünya elektrikli otomobillere yöneliyor.
Gösterdiği petrol varili verilerinin de 1970’lerdeki veriler bulunduğunun altını çiziyor. Bugün, petrolsüz kalmaya 1970’lerden daha uzağız, şundan dolayı piyasa, yeni petrol kuyuları açmanın yanında, petrolü daha verimli iyi mi kullanacağını da çözüyor. Öz çıkar olmasa, şahıs, kendi karını ve çıkarını düşünmese, çıkardığı petrol devlete gitse ve o iyi mi bir iş yaparsa yapsın rekabetsiz bir ortamda aynı maaşı alacak olsa, petrolü daha verimli kullanmanın yollarını arar mıydı? Üzerine düşünülmesi ihtiyaç duyulan bir sual. Yazar altını çiziyor: “Öz menfaatin gücünü küçümsemeyin.”
Biz insanoğlu özgür yaratıklarız, en azından özgür olmalıyız. Başımızda bir baba figürü durmadan ne yapacağımıza karışmamalı ki büyüyebilelim, gelişebilelim, daha iyi olabilelim. Hayat kendini tanımak ve doğru olanı yapmanın bir yolunu bulmak üzerinedir. Bunu sizin yerinize bir yasa vasıtasıyla başka birinin yapması, ne kadar güzel olabilir? Yazar, tam da bu görüşü ekonomi görüşü ile birleştiriyor. Sizin yerinize kabul eden, sizin için iyinin nasıl sonuçlanacağını size söyleyen kontrolcü bir mekanizma aşağılayıcı olmasının yanında anlamsızdır.
Kitabın bir bölümünde Sam, alkolik bir dilenciye bir dolar veriyor, sadece Laura dilencinin bu parayla içki alacağını, ona bir meyve suyu vermenin daha güzel bir hareket olacağını söylüyor. Durum hakikaten o şekilde midir? Dilencinin meyve suyundan alacağı vitamini önemsediğini zannetmiyorum. Önemsiyorsa bile verilen parayla kendine bir meyve suyu alabilir. Yok alkol almak istiyorsa, verilen meyve suyunu satıp alkol almak isteyecektir, yada en azından meyve suyunu günlük yemeğine sayıp, kalan parasıyla yiyecek almak yerine alkol alacaktır. Bu durumda, dilenciye meyve suyu verenin elleri temiz mi olur? Sizin yerinize düşünen bu el, anlam ifade etmeyen bir iş yapmış olmadı mı? Üzerine üstlük bir sürü de extra iş çıkardı.
Güvenlik standartları gereği yeni çıkan otomobillere hava yastığı konulması mecburi hale geldi. – Gerçekten de bu kitap, mecburi kelimesine cenk açıyor. – Ucunda ölüm olabilecek ekstrem bir örnek kullanarak, yazar kim bilir bir gözdağı veriyor: “Evet, bu örnekte bile haklıyım!”
Hava yastıkları, güvenlik kemerleri yaşam kurtarmış olur. Ama yaşamın yegane amacı bunlar değil ki. Hayatın amacı olabildiğince varlıklı yaşamaktır, ve buradaki zenginlik illa para değildir. Eğer bir şahıs, satın alacağı otomobile 1000 dolar daha azca para verip hava yastıksız versiyonu satın alarak, o parayla bir dil kursuna gitmeyi ya da bir yer gezmeyi istiyorsa, buna hakkı olmalıdır. Eğer yaşamın amacı yalnız güvenlikse, metropollerde yaşamaz, uçaklara binmezdik, fakat bu tarz şeyleri yapıyoruz. Zira kafamızda bir risk alıyoruz, “Bu uçak düşebilir ama, İstanbul’a kadar yürümek istemiyorum.” Tüm yaşam böyledir, maliyet – yarar skalasında yerine koyduğumuz kimi şeylere karar vererek yaşamımıza devam ederiz. Kimsenin Dünya’nın en güvenilir otomobiline binmek isteyeceğine sanmıyorum, o maliyeti anlam ifade etmeyen bulurlardı.
Bazı insanların bu maliyet yarar ilişkisini zekice yönetemeyecekleri söylenebilir, hepimiz yeterince akıllı değildir denebilir, sadece birisi bizlere yaklaşıp “Senin iyiliğin ve güvenliğin için kayak yapmanı yasaklıyorum.” dese ne hissederdik? Ya da bir başkası güvenli olmayan bir mahalledeki evimize gelip, “Burası güvenli değil, sen 500₺ daha ver de şuraya taşın.” dese bunu beğenir miydik? Maliyet yarar skalası kişinin kendi özelidir. Eğer şahıs daha azca güvenli mahallede yaşayıp 500 ₺ ile değişik bir şey yapmak istiyorsa, bunu yapabilmelidir. Öte taraftan, yetenekli ve başarıya ulaşmış biri, sistemin kuralları gereği başkalarına da yarar getirir. Fazlaca varlıklı bir iş adamı iş verecektir, bir icat eden yapmış olduğu buluş ile varlıklı olurken insanların hayatlarını kolaylaştıracaktır. Kapitalizmde vasıfsız bir kişi, hayal dahi edemeyeceği lükse ve şatafata fazlaca ucuz ulaşmaktadır. Bu düzenin büyüsü budur.
Serbest piyasa, mesuliyet mevkiine belirli bir şahıs ya da partiyi koymayarak yozlaşmanın önüne geçer. Sistem içindeki hepimiz yozlaşmış olmadığı sürece, sistemin yozlaşması da mümkün değildir, bu olasılık de astronomiktir. Zira sistemi denetim eden bir güç yoktur. Ancak gücün tepede toplandığı sistemlerde rüşvet ve torpil skandallarını bol miktarda görmek mümkündür.
Kapitalist Abd’de asgari ücret kazananların oranı %5 civarlarında, sendikalıların oranı ise %10. Patronları insanlara fazla maaş vermeye zorlayan bir devlet de yok, o halde niçin ücretler devamlı artarken, emek verme saatleri git gide kısalıyor? İş bölgeleri niçin telefonla emek verme, gündüz çocuk bakım evleri, iş yerinde yiyecek servisi ve spor salonları benzer biçimde yenilikler getirmeye çalışıyor? Bir zorunluluk yok ya? Zira piyasada rekabet vardır. Nitelikli iş enerjisini çekmek istiyorsan rakibinden daha iyi şartlar sunmalısın. Kapitalizmin mottosu “Hadi herkesi sömürelim!” değil, “Daha ucuza daha iyisi.”dir. Uzun vadede başarıya ulaşmış olmak isteyen işletmeler, müşterisini ve çalışanını önemser, en iyi ürünü en ucuza satmaya çalışır, bu da eninde sonunda, herkesi zenginleştirir.
“Kar, bir şeyi keşfetmenin ödülüdür, bu ödülü rekabet takip eder ve fiyatlar düşer, kar azalır.”
“İşçi cenneti Sovyetler Birliği’nde bir deyiş vardı: “Biz çalışıyormuş gibi yapıyoruz, onlar da bize ücret ödermiş gibi yapıyor.”
Kapitalizm, içindeki rekabet faktörü sebebiyle süreli işsizlikler yaratır, sosyalistler de asla kimsenin işi olmayan kalmayacağı bir seviye vadederek bunu propagandalarına yansıtırlar. Ancak, gelişim, kimi vakit değişiklik anlama gelir. Seneler ilkin ana para ve toprak sahipleri, ziraat arazilerinde insan çalıştırmak yerine makineleşmeye gidilmesinin fazlaca daha ucuz ve fazlaca daha verimli bulunduğunu keşfettiler. Eğer o dönem birileri çıkıp, “Bu insanlar sizin kar hırsınız nedeniyle işsiz kalacaklar.” diyip, bu gelişmeyi durdursaydı, bugün organik besine yetişme mevzusunda ne kadar sefil bir durumda olurduk düşünmemiz gerek. Bugün yaşayan torunu büyükbabasının işi olmayan kalmasına üzülecektir, fakat bu devasa nüfusun bir parçası olarak aç kalmadığına seviniyor da olmalı. Kapitalizm, bilincinde olunmasa da gelecek nesillerin yaşam standartlarını yükseltmekle meşguldür.
İş dünyasındaki karmaşıklıklara, sorunlara ya da vicdansızlıklara, devlet zoru seçeneği haricinde, daha zekice çareler bulunmalıdır. Avustralya’ya Avrupa’dan ilk yerleşenler, çoğunlukla hapishane mahkumlarıydı, ve onları oraya taşıyan gemiler, gemiye aldıkları adam başına para alıyorlardı. Ancak şartların fenalığı yüzünden, onlarcası yolda telef oluyordu. Bu soruna iyi mi çözüm getirildi? Acaba başlarına bir devlet memuru mu atandı? Rüşvet ihtimali, adam kayırma ihtimali daima gücün olduğu yerdedir. O şekilde olmadığını varsayalım, devlet memuru çoğunlukla bu işin uzmanı olmaz, o denizci değildir, olsa bile, denizciliğin hangi alanında uzmandır, kim bilir? Gemiye ne kadar su ve meyve alınacağını, bir fırtınadan dolayı gecikme olursa ek deponun kaç ton olması icap ettiğini bilir mi? Ya da bu kadar adamı zorla beslemek zorunda olan kaptan, el altından yolcuları zehirlese, bunu anlayacak ve rapor edecek tıp bilgisi var mıdır? Her şeye burnunu sokan bu memura kaptan sinirlenip, “Fırtınada hayatını kaybetti.” yalanını uydurup onu denize atsa, kim neyi kanıtlayabilir? Olasılıklar sonsuzdur ve aynen bu örnekte olduğu benzer biçimde devlet bugün de tüm bu sonsuz olasılıklara işyar ve kanun yetiştirmeye iş koşturmacasındadır. Halbuki İngiliz hükümeti fazlaca daha rahat bir umar bulmuştu. Kaptanlara gemiye aldıkları adam başına değil, Avustralya’ya sağ salim varan adam başına ödeme yaptılar. Bu sert ve gaddar kaptanların, mahkumların sağlıkları için iyi mi detaylı hesaplamalar yaptığını siz düşünün. Öz menfaatin enerjisini küçümsemeyin.
“Girilen her yol, keşfedilmeden bırakılmış başka bir yol anlama gelir. Bu pişmanlığa yol açabilir, fakat tercih iyidir. Bedava ekmeğin olmadığı bir dünyada yaşadığıma minnettarım. Sonuçların ve katlanılması ihtiyaç duyulan maliyetlerin olmadığı bir dünya, anlamlı bir tercihin olmadığı bir dünyadır. Sorumluluğun olmadığı bir yaşam, erişkin bir insanoğlunun yaşamı değildir. Bu, benden daha iyi bildiğinizi düşündüğünüz anlarda bile, benim tercihlerime saygı duymanız anlama gelir. Ben insanlığın temel bir ilkesinin, başkaları tarafınca bizlere çocuk benzer biçimde değil, erişkin bir insan benzer biçimde işlem edilmesi olduğuna inanıyorum.” (Ediz)


Görünmez Kalp PDF indirme linki var mı?


Russell D. Roberts – Görünmez Kalp kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Görünmez Kalp PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Russell D. Roberts Kimdir?

George Mason Üniversitesi’nde iktisat profesörüdür. New York Times ve Wall Street Journal’da yazmaktadır. Roberts bilhassa ekonomist olmayanlara ekonomi öğretmek üzerine iş koşturmacasındadır.

1994 senesinde gösterilen ilk kitabı olan Tercih: Bir Serbest Ticaret ve Korumacılık Öyküsü, Business Week ve Financial Times tarafınca iş dünyasıyla ilgili senenin en iyi kitaplarından biri olarak değerlendirilmiştir.

Roberts, iktisadî içerikli fakat hikâye türünde bir yapıt olan Görünmez Kalp: Bir İktisadiyat Romanı adlı eserini 2001 senesinde yayınlamıştır. Roberts’ın bu kitabı ekonomi eğitimi almamış kişiler için, bir ekonomi kitabı niteliğindedir. 2008 senesinde Roberts’ın öteki romanı Her Şeyin Bedeli yayınlanmıştır. Yazar bu romanında kendiliğinden doğan seviye, fiyat sistemi ve kriz durumunda piyasa ekonomisi benzer biçimde belli başlı mevzulara değinmiştir.

Bunların yanısıra, Roberts, ödüllü bir podcast programı olan EconTalk’un da sunucusudur.


Russell D. Roberts Kitapları – Eserleri

  • Görünmez Kalp
  • Tercih
  • Her Şeyin Bedeli
  • The Invisible Heart
  • How Adam Smith Can Change Your Life


Russell D. Roberts Alıntıları – Sözleri

  • I just want you to understand that there is more than one way to repair the world. (The Invisible Heart)
  • “Adamın biri ölmüş,” dedi Sam, “ve kendisini dünyanın en güzel alabalık nehrinin kenarında bulmuş. Sema masmaviymiş ve insanın elinde en kalitelisinden bir de olta duruyormuş. Önünde bir dere uzanıyormuş, muhteşem bir alabalık ırmağı, kimi yerde süratli, kimi yerde yavaş akan bir su hacmi. Adam tüm ömrü süresince ‘ah balık tutacak birazcık vaktim olsa,’ der dururmuş meğer. Cennet’te bulunduğunu düşünmüş. Nehre bir bakmış, dönen bir yer var, bir balık böcek için sıçramış. Tam olması ihtiyaç duyulan yere oltayı atmış, anında su dalgalanmış, devasa bir balık suyun yüzüne çıkmış. Sıçradıkça çevresinde sular dalgalanıyormuş. Balığın kuvveti ve rengarenk görüntüsü adamı korkuyla karışık bir hayranlığa sürüklemiş. Biraz mücadeleden sonrasında balığı yakalamış ve yere uzatmış. Herhalde 5-6 kilogram. varmış! Renkleri de ne kadar canlıymış. Balığı orada bırakıp tekrardan dereye dönmüş. Yine balığın biri, bir böcek için havaya sıçramış. Adam gene tam isabetli bir olta atmış. Yine fazlaca güzel başka bir balık yakalamış. Bu bir mucizeden başka bir şey değilmiş. Adam Allah’a şükretmek için dizleri üstüne çökmüş. Lâkin gün ilerleyip de adam her girişiminin sonunda balık üzerine balık destelemeye başlayınca, bilincinin kıyıcığından bir fikir kendini hissettirmeye başlamış. Bir kere da bilerek fena bir olta sallamaya karar vermiş. Aynı şekilde gene bir balık sıçramış ve insanın oltasına yakalanmış. Adam balığı korkutmak için başlamış bağırmaya ve üzerine su atmaya. Hiçbir şey fark etmemiş, her olta atışı güvence bir balık getiriyormuş. O anda anlamış ki, orası Cennet falan değil.” (Görünmez Kalp)
  • Modern iş kısmı bir kişinin fazlaca azca şey bilip de hâlâ bir dâhi benzer biçimde görünmesine olanak veriyor. (Her Şeyin Bedeli)
  • Trafik yalnız tek yöne doğru akıyor.Amerika’ya. Emekçilerin cennetine girmek suretiyle, asla kimse güneye doğru yüzmüyor. Şaşırtıcı değil mi? Devamlı olarak Amerika’nın fakirlerine ne kadar fena davrandığını işitir dururuz. Oysa Meksika ve Küba’nın fukara insanları, buranın fakiri olmak için ölümü göze alıyorlar. (Her Şeyin Bedeli)
  • Başarısızlığa uğrama ihtimaliniz asla yoksa eğer, “başarma”nın büyüsü olur mu? Eğer size ömrünüzün kalan bölümünde her yıl bir milyar dolar versem, asla sual sormadan. Tek koşul şu, her yıl bu parayı son kuruşuna kadar harcayacaksınız, gene alır mıydınız? Almış olsanız acaba mutlu olur muydunuz? (Görünmez Kalp)
  • We look at the world in different ways. (The Invisible Heart)
  • İtibarın kime gideceği umrunda eğer olmazsa, başarabileceğin şeylerin sınırı yoktur. (Her Şeyin Bedeli)
  • İnsanın hayallerinin sınırı yoktur. (Tercih)
  • Başkalarının kabiliyetlerinden kaldıraç olarak yararlanmak ve kendi kendinize etkin bir halde üretemediğinizi satın almak daha iyidir. (Her Şeyin Bedeli)
  • Televizyon seyretmek tam bir vakit israfıdır. Gizli bağımlılıktır. Bizden insani olan her şeyi söküp alıyor. Bizi gerçeklikten kaçmak için kanaldan kanala atlayan zombilere dönüştürüyor. (Görünmez Kalp)
  • Ancak ölü bir balık akıntıyla birlikte yüzer.
    Hayattaki her kıymetli şeyin bir bedeli vardır. (Görünmez Kalp)
  • The tragedy isn’t that they earn 30¢ an hour. The tragedy is that 30¢ an hour is their best alternative. (The Invisible Heart)
  • “I doubt it. And either way, I don’t believe in the law.”
    “What law?”
    “Antidiscrimination law. Life is about discrimination.” (The Invisible Heart)
  • Sacramento yada San Fransisco ya da Sau-salito’ya taşınmayı planlayabilirsiniz, bilirsiniz ki orada satılık evler olacak. Orada bir konut kralı falan yoktur. İnsanlar her gün şehirlere göç etmekte yada şehirlerden göçmekte iken, asla kimse her piyasada yeterince ev olsun diye bir plan yapıyor değildir. Ama arz ile talep birbiriyle uyumsuz hale ulaşınca fiyat buna ayak uydurur, ya aşağı gider ya yukarı, bu ise insanlara kendi planlarını yapma imkanı verir. (Her Şeyin Bedeli)
  • Kaldı ki yaşam, tercih yapmak ve mesuliyet almaktan ibarettir. Yapılan hatalardan ders almak ve büyümektir yaşamak. (Görünmez Kalp)
  • “Tehlike ve haz aynı dalda büyürler.” (Görünmez Kalp)
  • A divorce is the product of a thousand misused moments. (The Invisible Heart)
  • Fakat sanırım bugün varlıklı ile yoksul arasındaki yar, bugünün yoksulları ile dünün yoksulları arasındaki yar kadar büyük değil. (Her Şeyin Bedeli)
  • Life’s not a race. It’s a journey to savor and enjoy. (How Adam Smith Can Change Your Life)
  • Yes, we are all animals with a deep potential for violence inside us. (How Adam Smith Can Change Your Life)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş