Eğitim

Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 – Henri Lefebvre Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 – Henri Lefebvre Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 kimin eseri? Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 kitabının yazarı kimdir? Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 konusu ve anafikri nedir? Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 kitabı ne konu alıyor? Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 PDF indirme linki var mı? Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 kitabının yazarı Henri Lefebvre kimdir? İşte Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Henri Lefebvre

Çevirmen: Işık Ergüden

Orijinal Adı: Critique de la vie Quotidienne 1

Yayın Evi: Sel Yayıncılık

İSBN: 9789755705712

Sayfa Sayısı: 272


Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Aşina olunan kim bilir,” diyor Hegel. 20. yüzyılın mühim düşünürlerinden Henri Lefebvre, ‘politik dramın’ gündelik temelinin unutulmuş olduğu, felsefecilerin hakikati başka yerde aramış olduğu, edebiyatçıların mucize ve serüven ardında koştuğu bir dönemde aşina olunana bakıyor: “Asıl değişiklik nerede olup biter? Gündelik yaşamın esrarsız derinliklerinde!”

İktidar ilişkilerinin, meta fetişizminin ve yabancılaşmanın her gün tekrardan üretildiği, buna karşın değişimin ve devrimlerin gerçek temeli olmaya devam eden gündelik yaşamın eleştirisine odaklanıyor.

Marksist eleştirinin temelinde yer edinen yabancılaşma teorisinden yola çıkan ve onu çağdaş dünyadaki tüm yönleriyle ortaya koyan Lefebvre: Beşeri bilimler, felsefe, siyaset ve ideoloji; bireysel ile toplumsal; şuur ile fiil arasındaki bütünlüğü gündelik yaşamın yalınlığı içinde tekrardan kuruyor. Düş, sanat, oyun, terbiye, hayal gücü, siyaset, bilim…

Bunları çıkardığınızda geriye kalan gündelik yaşamın ‘sıska tortusu’dur fakat bu ‘yüksek’ faaliyetlerin yeşerdiği toprak da odur: “Tek yapmamız ihtiyaç duyulan şey, gözlerimizi açmak, gündelik yaşamın en mütevazı olgularının engin insani içeriğini basitçe keşfetmektir.”

(Tanıtım Bülteninden)


Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 Alıntıları – Sözleri

  • Marksizmin dünyayı değişiklik yapmak istediği artık bilinmektedir. Yine de bu dünya kelimesini iyi idrak etmek gerekir yalnızca üretimi yaygınlaştırmak yeni ekim alanları açmak, tarımı sanayileştirmek, dev fabrikalar inşa etmek, devleti değişiklik yapmak değildir amaçlanan. Bunlar araçtır. Amaç nedir? Yaşamın en ince ayrıntısına kadar gündelik hayata kadar dönüştürülmesidir dünya insanoğlunun geleceğidir. Bu sebeple insan kendi dünyasının yaratıcısıdır. Araçlardan daha uzak daha güç olan hedef yaşamı değiştirmektir. Amaç; gündelik yaşamı berrak bir bilinçle tekrardan yaratmaktır. Dinin, ideolojilerin hedefinin, özünün tam tersi.
  • Aşina, aşinalık, insanları örter ve onlara tanıdığımız bir maske vererek onları bilmemizi güçleştirir. Eksik bir maskedir bu.
  • Doğadan bunca uzak bir yaşamda artık anlamı olmayan antik bilgelikten yoksun kalmış çağdaş insan, tabiat üstündeki güç üstünde temellenen yeni bir bilgelik bulamadı. Kendini anlamasını, tutkularını yönlendirmesini, yaşamını yönetmesini sağlayacak daha incelikli teknikleri kimse onun için oluşturmadı. Bedenimizde ve ruhumuzda olup bitenden fazlaca atomlarda ya da yıldızlarda olanları biliyoruz. Dolayısıyla gündelik yaşam hala Marksist teorisyenlerin “hakim olunamayan kesim” diye adlandırdıkları şeyin parçasıdır.
  • Gayri insani olmayan bir büyüklüğü ve vasatlığa bulanmamış bir mutluluk biçimini günün birinde görecek miyiz??
  • “İnsanlar kendi yaşamlarını bilmezler: bu yaşamı ideolojik temalar, etik değerler vesilesiyle görürler.”
  • Çocuk herşeyi yepyeni görür, daima sarhoştur… Bu yüzden deha iradi olarak kavuşulan çocukluktan başka birşey değildir; kendini ifade edebilmek için artık eril organlara ve analitik zekaya haiz çocukluk.
  • İnsan olabileceği şeyi çelişki ve parçalanma içinde doğaya ve kendine karşı savaşım içinde olur.
  • Fethedilmemiş iğrenç rahatlık göz ardı edilen ve küçümsenen tüm yoksunluklar, tüm çatışmalar, yetkin doğrulanmış çocukluk seni tanıyorum. Çocukluğumun iğrenç huzuru! Kurtulmak için, bu külü söndürmek için ne kadar sorun çekmek gerekiyor. “Gerçek mümin çatışmasız değildir. İnanç kaygıdan doğar.” bu şekilde mi diyecekler. Hangi kaygı? Evet batak bir rahatlık içinde cerh eden kaygı. Derin yoksunluklar mistik kesinliklerden ayrılmaz olduğundan huzurla karışmış kaygı.
  • “İnsan kendi dünyasının yaratıcısıdır.”
  • “İşin gülünç yanı, her beşeri kum tanesinin kendini yalnızca ayrı değil, son aşama örneksiz de sanmasıdır. Oysa, bir kum tanesine en fazla benzeyen şey bir öteki kum tanesidir. Burjuva bireyciliği, kendi olma, kendi kalma tarzında, kelimelerinde, jestlerinde, gündelik alışkanlıklarında (yiyecek ve dinlenme saatleri, eğlenme ve oyalanma, moda, düşünce, görüş) garip bir halde birbirine benzeyen bireylerin tatsız ve komik tekrarını ihtiva eder… İnsan gerekliğinden yoksun kişi, hakikatten de yoksundur.”
  • Din tüm insani(kısaca “gayriinsani) yabancılaşmayı elinde toplamıştır. Onun gücü gündelik yaşama nüfuz etmesinden gelir. Hem insanoğlunun haricinde bir törensellik, resmi bir gösterişlilik, millet dışı bir devlet, soyut bir kuram yarattı. Hem de aşırı incelik ve kesinlikle işleyen ruhsal ve etik bir teknik.
  • İnsanlar kendi yaşamlarını bilmezler: bu yaşamı ideolojik temalar, etik değerler vesilesiyle görürler.
  • Modern tarihçi kralların, generallerin, kilise prenslerinin şatafatlı kostümlerle ve ağızlarından yalnızca zamanı sözler çıkarak gösteriş sattıkları o yüksek alanları terk etti. Gündelik dünyadaki prestijsiz olgular daha mühim oldular. Prestijli olgulardan gündelik olgulara geçiş görünüşten gerçeğe geçiştir. Prestijli görünüşten gündelik gerçekliğe geçiş bizi bireylerin ve grupların tarihleri süresince kendileri hakkında edindikleri yanıltıcı perspektiften uzaklaştırır ve geçmiş maskaralıkların kitabi bir tekrarı yerine esaslı bir bilimi sezmemizi sağlar.
  • İdea çelişkinin ve sonucunun motorudur. Hem kendine karşıt olandır hem de çelişkinin içinde kendisiyle birliğini bulmaya ve düşünümsel olarak tanımaya çalışan şeydir.


Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Gündelik Hayatın Eleştirisi 1: Bu kitap, netice itibarıyla, gündelik yaşamı; emek harcama, boş zaman, teknik, siyaset, ana para, kültürün oluşturduğunu çoğunlukla kitabın satır aralarında göstermekten çekinmeyen Lefebvre’yi en fazlaca rahatsız eden mevzu, bu kavramların iç içe girdikleri noktada, kesiştiği yerlerdeki tepkiselliğin yabancılaşmasıdır. Yazar, kitleselleşmenin ön görmüş olduğu uyum paketi, ne yazık ki insanoğlunun kendisine, kontrastına, yaşamına yönelik yabancılaşmayı layık gördüğünü anlatmaktadır. Günümüzde de bu düşüncenin aynı şekilde sirayet ediyor olması yazarın teorisini egemen kılmaktadır.
Üretmediğimiz hiçbir şeyin efendisi olamayacağımızı, üretim biçimimiz ile insan doğası arasındaki kargaşa ve bunalımlı vuku buluşları, akabinde stres kaynaklı kaygıların doğacağını sert bir halde yansıtan yazar, tüm vaka örgüsünü yabancılaşmak üstüne inşa ederken, istisnai durumları da göz ardı etmemiştir. Bu istisnai durumlar, bireysel olarak kolektif olandan değişik davranışlar sergileyenlerin karnesidir. Kitap bu aşamada emek ve ana para arasındaki gizlenmiş mevzuları ortaya koyma noktasında başarı göstermiş bir yol izlediğini söylemek yerinde olacaktır.
Fakat kim bilir her sayfada çoğunlukla tekrara düşmüş olduğu yabancılaşma teriminin okuyucu da bıkkınlık yaratacağı görüşündeyim. Kitapta çokça alıntının olması ve Marksist görüşün mutlak gerçek olarak yansıtılması hususunda dayanakların oluşturulması da bu eleştirel kitabı da eleştirmemiz icap ettiğini gözler önünü sermektedir.
Sanayileşmenin, kültür emperyalizmine yol açtığını ima eden, insanoğlunun kendi doğasından koparılmasına dem vuran, gerçeklik algısının yıpratılmasına ve yeni bir gerçeklik inşa edilmesini işaret eden yazar, anlamların içinin boşaltılmış, insana dair değerin alta alınmış, yüzeyselliğin imparatorluğu kurulmuş bulunduğunu bir ihtimal her cümlesinde inatla ve ısrarla betimlemektedir. Bu noktada toplumun fazlaca iyi fotoğrafının çekilmiş olması, güncelliğini koruması kitabın kuvvetli yanlarından biri olarak görmemizi sağlamaktadır.
Edebiyatın, sanatın, felsefenin yaptırıcı gücünün yanlış yönlere çekildiğini ima eden yazar, gündelik yaşamdan koparılmasıyla, donuk, tutkusuz, işlevsiz, soyut kalacağını ifade etmektedir. Sanatın, edebiyatın ve felsefinin toplumsal birliğin, bütünlüğün korunması adına, insanoğlunun değerinin korunmasına, kısaca hümanizmaya hitap etmesini bir umutla arzulayan Lefebvre, bu disiplinlerin doğa ötesi, teoloji, sembolizm, gerçeküstücülük şeklinde görüşlerin ekseninde vakit kaybetmemesi icap ettiğini, kaybedilen her dakikanın gündelik yaşamı göz ardı ettiğini ikrarla anlatmaktadır. Fakat insanı ve doğayı tanımlama hususunda din unsurunu keskin bir halde ayırmanın doğru olmadığı düşüncesindeyim.
Burjuvazi, minik burjuvazi, kraliyet ailesi, proletarya güruhlarının her birinin de yabancılaşabileceğini, bilincin kımıldamadan uyuduğu takdirde içinden daha da çıkılmaz bir hal alabileceğini, pratikten, haiz olmaktan, somuttan uzaklaşan her kim ise, doğayı, dünyayı, insanı, dini, bilimi anlamlandırma çabasından yoksun kalacağını vurgulayan yazarın ifadelerinin varlıklı bulunduğunu kanaatindeyim. Bu noktada toplumun tamamının okuyup değerlendirmesi ihtiyaç duyulan bir kitap bulunduğunu, bilince katkı sağlayacağını düşünmekteyim.
Lefebvre bakılırsa Marksist görüşün gündelik yaşamın eleştirini yapabilmesi için, kültürün, ikiliklerin, yabancılaşmanın da eklenmesi gerekmektedir. Marksizm’i geliştiren ve güncel kılan Lefebvre, bildiğimizi zannedip, üstüne asla kafa yormadığımız mevzuları, tüm gizliliği hatta mistifikasyonları da göz önünde bulundurarak yeni bir söylem, edinim getirmektedir. Yazar bu aşamada anlatımını kuvvetli kılacak örneklerle pozitif yönde bir görüntü sergilemektedir.
İktisadi fetişizm ve metalaşmaktan sıkça bahseden yazar, kapitalizmin cana yakın, ümit vaat edici, şirin yüzünün ardında iki yüzlülük bulunduğunu belirtiyor. Hatta Hitlerin faşizminin en uç noktası olarak da kapitalizmi hedef göstermektedir. Yazar bazı sayfalarda fazlaca fazla değişik kavramlardan bahsederek kitabın anlaşılması mevzusunda okuyucu zora sokmuştur. Kavramların anlamlarını değişik kaynaklardan okuyup anlamaya vakit ayıran okuyucu, ne olursa olsun kitabından kopmalar yaşayacaktır.
Lefebvre, açık yüreklilikle gündelik olanın yüzüne çalınan kara lekenin hesabını, yazarlardan, düşünürlerden, politikacılardan, işçi sınıfından, burjuvaziden, entelektüellerden özetlemek gerekirse herkesten teker teker sormaktadır. Bilincin ve eylemin bağdaş olmasının en nihai çözüm olacağını öne devam eden yazar, dışarıdaki yaşamın içinde her türlü duygunun, olayın, olgunun ihtimaller içinde bulunduğunu, dogmatik, sanrı, ezberlenmiş basma kalıp düşüncelerden kaçınılması icap ettiğini her bölümde yinelemektedir. Bu kitap ezberin yıkılması adına mühim bir mihenk taşı niteliğindedir.
Son olarak, geçmişten bugüne dek ki tüm toplumlarda rant elde etmiş burjuvazilerin, aristokratların, kralların, şeflerin insan yaşamı üstünde karar alıcı, karar verici olmasını aptalca gören, eşitlikçi yaklaşımı arzulayan Lefebvre, gündelik yaşamın ehemmiyetini kavramamız açısından bizlere fazlaca kıymetli bir yapıt bırakmıştır. Toplumu ve insanı anlama çabasında Gündelik Hayatın Eleştirisi kitabını incelemenin yarar sağlayacağı görüşündeyim.
CENGİZ İNCEER (25 sayfalık bilimsel niteliği olan kitap incelememin netice kısmı) (cengiz inceer)

Henri Lefebvre, sosyologların ve filozofların, kendisinden başka bir şeyin göstergesi olarak ele aldıkları “Gündelik Hayat”ı eleştirel teorisinin merkezine koyuyor. Modern toplumların gündelik yaşamını, bir araştırma ögesi hâline getirildiğinde, özgürleşme olanaklarının başka bir bakış açısıyla değerlendirilebileceğini gösteriyor. Tüketim ideolojisinin yarattığı yanılsamaları, iktidar tarafınca uygulanan baskının sadece gündelik yaşam içinden bakılarak anlaşılabileceğini; şu sebeple değişik biçimlerde isimlendirmeye çalıştığımız ekonomik terimlerle kendi çıkarlarını gözeten bireyci düşünceyle ele alınan toplumun karmaşıklaştığını söylüyor. Varlığını sürdüren fakat cemiyet içinde pek fazla göze görünmeyen muhalefetleri, direnişleri ve isyan olanaklarını açığa çıkarabileceğini kendine özgü üslubuyla konu alıyor. Marksizm’in üstüne eklediği düşünceleriyle bir taraftan savunucusu olduğu Marksizm’e bir eleştiri getiriyor bir taraftan da bu düşüncenin iyi mi geliştirilebileceğine dair yol gösteriyor. (Tayfur Evsen)


Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 PDF indirme linki var mı?


Henri Lefebvre – Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Gündelik Hayatın Eleştirisi 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Henri Lefebvre Kimdir?

Henri Lefebvre ( d. 16 Haziran 1901 – ö. 29 Haziran 1991) Fransız sosyolog, entelektüel ve felsefecidir. Daha fazlaca Neo-Marksist olarak bilinir.

Biyografi

Lefebvre, Hagetmau, Landes, Fransa’da hayata merhaba dedi. Paris Üniversitesi (Sorbonne)’nde felsefe okudu ve 1920 senesinde mezun oldu.

1924 senesinde birlikte çalmış olduğu Paul Nizan, Norbert Guterman, Georges Friedmann, Georges Politzer ve Pierre Morhange ile “Philosophies” adlı felsefe grubunda bir “felsefi devrim” arayışındaydı. Bu çaba, Fransız Komünist Partisi (FKP)’ne doğru kaymadan ilkin, Gerçeküstücüler ve öteki gruplarla temasa geçmelerini sağlamış oldu. Lefebvre 1928’de FKP’ye katıldı.

1930 – 1940 yılları aralığında Lefebvre, felsefe profesörü olarak çalıştı ve 1940’da Fransız Direnişine katıldı. 1944 – 1949 yıllarında Radiodiffusion Française’de yönetici oldu ve Toulouse’da Fransızca radyo yayıncılığı yapmış oldu.

Gündelik yaşam eleştirileri ilk olarak 1947 senesinde basıldığında, COBRA ve Durumcular içinde entelektüel bir tesir oluşturdu.

1958’de Lefebvre FKP’den ayrıldı. Daha sonraki yıllarda Arguments ve New Left dergisinde gösterim kuruluna katıldı.

1965 senesinde Nanterre’deki üniversiteye geçmeden ilkin, 1961 senesinde başladığı Strasbourg Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri verdi.

Fransızca, İngilizce ve Almanca yazdı.

Lefebvre 1991 senesinde öldü.


Henri Lefebvre Kitapları – Eserleri

  • Kentsel Devrim
  • Modern Dünyada Gündelik Hayat
  • Mekânın Üretimi
  • Kent Hakkı
  • Gündelik Hayatın Eleştirisi 1
  • Sosyalist Dünya Görüşü Marksizm
  • Ritimanaliz
  • Diyalektik Materyalizm
  • Marx’ın Sosyolojisi
  • Gündelik Hayatın Eleştirisi 2
  • Gündelik Hayatın Eleştirisi 3
  • Tarih ve Tarihçi
  • Vladimir İlyiç Lenin
  • Yaşamla Söyleşi
  • Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik
  • Marx’ın Sosyolojisi


Henri Lefebvre Alıntıları – Sözleri

  • “(…)İnkalar’da yada Aztekler’de, Yunanistan’da yada Roma’da, en küçük bilgileri; davranışları, sözleri, aletleri, alışılmış nesneleri, giysileri, vs. belirleyen bir üslup vardı. Kullanılagelen, alışılmış (gündelik) nesneler, hemen hemen içlerindeki şiiri yitirmemişlerdi. Düzyazıda yansıyan yaşam ile şiirsel yaşam birbirinden ayrılmamıştı. Bizim gündelik yaşamımız ise, üsluba karşı duyulan nostalji, üslupsuzluk ve inatla bir üslup aranması şeklinde özellikleriyle öne çıkar. Üslubu yoktur; eski üslupları kullanmaya yada bu üslupların kalıntıları, yıkıntıları ve anıları içine yerleşmeye yönelik çabalara karşın kendine bir üslup yaratmakta başarısız kalır. O aşama ki, üslup ve kültür, birer karşıtlık olarak tanımlanacak denli birbirinden ayırt edilebilir. Gündelik hayata ayrılan toplam, gündelik olanın tecim ve para ekonomisinin genelleşmesinden, XIX. yüzyılda kapitalizmin kurulmasının arkasından edinmiş olduğu özgüllüğü açmayarak, kavramları muğlaklaştırır ve birbirine karıştırır. Böylece, dünyayı anlatmayı üstüne alan düzyazı her şeyi, metinleri, yazılanları, yazıların yanında nesneleri salgın eder; ta ki şiir bu yayılmanın önünde geri çekilene kadar(…)” (Modern Dünyada Gündelik Hayat)
  • Burjuva ekonomistlerin nesneler (emtia, para, ana para) içinde ilişkiler gördükleri yerde, Marx insanoğlu içinde ilişkiler ortaya çıkarmıştır. (Vladimir İlyiç Lenin)
  • Yaratıcı kapasitenin(hayal gücünün) ilk olarak varolanla hem kavramsal hem de gerçek, ideolojik ve ergonomik bir kopuş gerektirdiği bellidir. Bu kopuş nevroza, şizoide, paranoyaya kadar gidebilir. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 3)
  • Kral Davud Ahit Sandığı önünde dans etmişti;Doğu’daki dinlerde (Budizm? Şintoizm?) mukaddes danslar vardır ;insan bedeni, ilahiyatçıların tasvir etmiş olduğu suretiyle, evrenin doğumunu ve ölümünü aktarır… (Ritimanaliz)
  • İkincisi, ahlâklar davranış ve düşüncelere, aslı-astarı olmayan değerler yakıştırdılar, onları allayıp pulladılar. Meselâ ferdi faaliyetin sınırı olan oluşu karşısında ya da bir acı karşısında gösterilen sabır, bir erdem kılığına sokuldu: stoacıların ya da hıristiyanların tevekkülü şeklinde… Pek rahat bir durum ya da başka türlüsü mümkün olmayan bir boyun-bükme (edilginlik) o vakit gerek ahlâkçı için, gerekse o ahlâkı benimseyen kimse için büyük bir ehemmiyet, bir kıymet aldı. Bu durum ile ahlâkî büyüklüğü duymak için isteyerek acı çekmek ya da nefsin gemleyip sınırlandırmak durumu içinde, sık sık ve çarçabuk geçiliveren bir adımlık bir ara vardır. O vakit insan kendi zincirlerini doğru atılmış olur ve bunu yaparken özgürlüğe, kavuştuğunu sanır. İmkânlarının sınırına vardığı ve varlığının çemberli ve sınırı olan bulunduğunu acı bir halde duyduğu vakit, ahlâkın sonsuzluğuyla karşı karşıya geldiğini sanır. “Ahlâken büyüklük” deyimi aldatıcıdır, şu sebeple ahlâk hiçbir vakit, belirli bir andaki averaj toplumsal uygulama’yı -ferdin içinde vicdan biçiminde, ferdin haricinde nasihat ve müeyyide biçiminde- onaylamaktan başka bir iş yapmaz. (Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik)
  • “(…)Felsefeci, felsefeci kimliği dolayımıyla tamamlanmış bir aklın vücut bulmuş hali olmayı istediği andan itibaren, bir hayal dünyasında yaşamaya adım atar. İnsanın olanaklarını felsefi araçlarla gerçekleştirmek istediğinde, bu araçlara haiz olmadığını görür. Felsefe, felsefi olmayanı dışlayarak, kendisini tanımlanmış ve tamamlanmış bütünlük olarak duyuru ettiğinde, sadece kendi çelişkisini gerçekleştirir ve kendi kendisini ortadan kaldırır(…)” (Modern Dünyada Gündelik Hayat)
  • Maraziliğin şiddetlenmesi, yaratıcının gündelik yaşamın üzerine çıkmasını elde eden tek şeydir. Fakat kuvvetli bir sanayi halini almış kültür üretimi bu maraziliği olumsuzlar ya da inkar eder. Bu yüzden yeni bir sanat tipi türer; Güvenlik içinde mutluluk sanatı. Oysa ki yapıt, hakim olunan ya da olunamayan kaygıdan meydana gelir. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 3)
  • gündelik yaşam inşasının, egzotik ya da kendinden geçirici ritimlerin devasa başarısıyla beraber, toplumsal hayatta müziğin büyüyen rolüyle beraber ölümün kendinden geçiriciliğine varana dek tüm kuralların ihlali içinde ‘uyuşturucu etkisiyle bilinci yitirme’ ve gündelik yaşamın dışına cıkma arayışıyla beraber gelişmesi tesadüfmüdür?… (Ritimanaliz)
  • Formel mantık asla içeriksiz olması imkansız, yalnızca içinde ne olduğunun bir parçasını kopartır, onu incelte incelte iyice “soyut” hale getirir fakat ondan asla tamamen kurtulamaz. (Diyalektik Materyalizm)
  • Üretim yalnız işgücü ve üretim araçlarının değil, toplumsal tahakküm ilişkilerinin de tekrardan üretimini ihtiva eder ve kapsar. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 3)
  • Demek ki, toplumsal ilişkilere somut anlaşılabilirlik [kavranabilirlik]
    kazandıran şey devrimci praksis’tir. Devrimci praksis, tasarımlar
    ile gerçeklik; kurumlar (üstyapılar) ile üretici güçler (temel)
    ve formlar ile içerik içinde çakışmanın ortaya çıkmasını
    sağlar. Burada, temel bir kavramla; aşma (depassement) kavramıyla
    tekrardan karşılaşıyoruz. Aşma, toplumsal-olanın akliliğini
    ve insan zihinlerinde canlı bir fikir olarak anlaşılabilirliği yaratmaktadır. (Marx’ın Sosyolojisi)
  • Oturduğu evden çıkıp yakındaki ya da uzaktaki gara, tıklım tıklım dolu metroya, büroya ya da fabrikaya koşturan, akşam olduğunda aynı yolu gerisin geri teperek evine gelen ve tekrardan başlamış olacak ertesi güne hazırlanmaya çalışan kimsenin gündelik yaşamını idrak etmek için insanoğlunun gözlerini açması yeter. (Kent Hakkı)
  • Paradigmanın esrarengiz gücü şudur : Karanlık olanı saydam olana dönüştürmek, karanlığın “nesnesini” şekilsizleştirmeden -yalnızca formülasyonu sayesinde- aydınlığa taşımak. Kısacası, çözmek. Bilgi, direnişleri, gölgeleri ve “varlıklarını” ortadan kaldırarak, hayranlık verici bir bilinçdışıyla iktidarın hizmetine girer. (Mekânın Üretimi)
  • Marksçılık gerçeklerin dışından bir ekip değerler koymayı reddederek, dolayısıyla ahlâkî değerlerin temellerini gerçeklerin içinde arayarak, ahlâkî yabancılaşmadan ve ideolojik yanılsamalardan sıyrılımış yeni bir törebilim(ethique) oluşturmak icap ettiğini söyler. (Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik)
  • Marksçılık duygulu ve gözü yaşlı Blbir hümanizma getirmez. Marks proletaryayla, bu derslik baskı altında ezildiği için, onun ezilişine acımak için ilgi duymamıştır. Marks, proletaryanın baskıdan iyi mi ve niçin kurtulabileceğini, insanları bekleyen imkânlara varacak yolu proletaryanın iyi mi ve niçin açabileceğini göstermiştir. Marksçılık proleteryayla, zayıf olduğundan değil, bir kuvvet olduğundan; bilgisiz olduğundan değil, bilgiyi kendine mal edeceği ve zenginleştireceği için; burjuvazi tarafınca gayrî-beşerîlîğe itilmiş olduğu için değil, insanoğlunun geleceğini proleterya kendinde taşımış olduğu ve o övüngen burjuvaziyi gayrî-beşerî bularak reddettiği için ilgilenir. (Sosyalist Dünya Görüşü: Diyalektik Maddecilik)
  • İyi bir tarihçi, efsanelerin canavarına benzer: insanlık onurunun kokusunu almış olduğu yerin avlanacağı bölge bulunduğunu bilir. (Tarih ve Tarihçi)
  • Şehirciliği hem maske hem de vasıta olarak ifşa etmek gerekir: O, devletin ve politik eylemin maskesi, bir strateji ve sosyo-mantık içinde gizlenmiş çıkarların aracıdır. Şehircilik, mekanı bir sanat eseri olarak veya öne sürdüğü teknik nedenlere bakılırsa biçimlendirmeye çalışmaz. Gerçekte bir politik mekanı biçimlendirmeye çalışır. (Kentsel Devrim)
  • Logos yalnızca bir kontakt aracı değildir. Onu teşvik eden ve onun düzenlemiş olduğu duygular ve heyecanlar için bir filtredir. Bu sıfatla bir tür varlıktır, bir varlık biçimidir. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 2)
  • Birkaç günde eski Rejim toplumsal, etik ve ruhsal tüm sonuçlarıyla değilse de objektif te­melleri ve kurumlarıyla yok oldu: Serfliğin artık­ları, asillerin toprak mülkiyeti, yarı derebeyi kast­lar rejimi, erkekle kadının eşitsizliği, ulusal azın­lıkların ezikliği, Kilisenin resmi olan imtiyazlı du­rumu, vb. Ortaçağ geçmişinin devasa bir arıtılması ile bununla birlikte bankaların, demiryollarının, ağır sanayinin millileştirilmesi sağlanıyor ve üretim ile dağıtım üstünde işçi kontrolü kuruluyordu. Böy­lece iki devrim oluşmaktaydı: Fransada 1789-1793’­de meydana getirilen, feodaliteye karşı yönelmiş ihtilale uyan demokratik burjuva devrimi, üstelik bu devrim son raddesine kadar güdülmekteydi ve üretim toplumsal ilişikilerinin toplumcu dönüşümünün başlan­gıcı, objektif ön verisi, şartları ile, toplumcu dev­rim. (Vladimir İlyiç Lenin)
  • Fethedilmemiş iğrenç rahatlık göz ardı edilen ve küçümsenen tüm yoksunluklar, tüm çatışmalar, yetkin doğrulanmış çocukluk seni tanıyorum. Çocukluğumun iğrenç huzuru! Kurtulmak için, bu külü söndürmek için ne kadar sorun çekmek gerekiyor. “Gerçek mümin çatışmasız değildir. İnanç kaygıdan doğar.” bu şekilde mi diyecekler. Hangi kaygı? Evet batak bir rahatlık içinde cerh eden kaygı. Derin yoksunluklar mistik kesinliklerden ayrılmaz olduğundan huzurla karışmış kaygı. (Gündelik Hayatın Eleştirisi 1)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş