Eğitim

Homo Faber – Max Frisch Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Homo Faber – Max Frisch Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Homo Faber kimin eseri? Homo Faber kitabının yazarı kimdir? Homo Faber konusu ve anafikri nedir? Homo Faber kitabı ne konu alıyor? Homo Faber PDF indirme linki var mı? Homo Faber kitabının yazarı Max Frisch kimdir? İşte Homo Faber kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Max Frisch

Çevirmen: Sezer Duru

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750702495

Sayfa Sayısı: 224


Homo Faber Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Max Frisch’in ünlü yapıtı Homo Faber, romanın kahramanı Walter Faber’in kişiliğinde ayakları ‘hep’ yere basan, salt akla inanan, dünya görüşünü yalnızca teknoloji ve matematiğin verileri üstüne kuran modern insanın trajedisini sergiler. Yaşamın ‘öte yanını’ yadsımayı yaşam ilkesi olarak benimseyen Faber, sonunda bir dizi rastlantının kurbanı olur; bu rastlantılar Walter Faber’i insanlığın yaradılışından bu yana günahların en korkuncu sayılmış bir günahın kucağına itecektir. (…) Sanatçı kişiliği, Thornton Wilder ve Bertolt Brecht’in belirgin izlerini yansıtan Frisch’in bu kitabı, XX. yüzyılın roman yazınının başyapıtlarından biridir.”

AHMET CEMAL

“Sizin toplumunuzda insan geberebilir,” dedim, “siz farkına bile varmazsınız geberdiğinizin, dostluk diye bir şey bilmezsiniz, toplumumuzda geberir insan!” diye bağırdım, “Neden sanki birbirimizle konuşuyoruz?” diye bağırdım, “Neden (kendi sesimi kendim de duydum), haberiniz bile olmadan biri ölebilirse neden bu topluluk bir arada?”


Homo Faber Alıntıları – Sözleri

  • Satrancı oldukça severim zira saatlerce bir şey konuşmadan zaman geçer karşısındaki konuşsa bile insan bunu dinlemek zorunda değil…
  • Birbirimizi görmeden de aynı yerde bulunmuş olabilirdik.Neden alın yazısı? Bambaşka da olabilirdi her şey.
  • Kadın, dış görünüşü ne kadar alımlı olursa olsun yaratılışın proleteridir bugünün dünyasında…
  • … adam (diyor Hanna) bayanı sır olarak görmek ister ki, kendi anlaşılmazlığı böylece hoşuna gidip onu heyecanlandırsın. Erkek yalnız kendini anlamış olur (Hanna’ya gore), bunun için de bir adam tarafınca anlaşılmak isteyen kadının yaşamı sadece başarısızlıkla sonuçlanır. Hanna’ya gore adam kendini dünyanın efendisi olarak görür, ka dını da ayna olarak. Efendi ezilenlerin dilini öğrenmek zorunda değildir, kadınsa zorunludur buna fakat efendisinin dilini öğrenmek ona yararlı olmaz, tam tersine, kendini daima haksız çıkaran bir dildir öğrendiği.
  • …aslına bakarsak unuttum şu demek oluyor ki istemediğim süre asla hatırlamam.
  • Dur! dedi: Sen orada durunca Venüs daha güzel görünüyor…
  • Olağanı olmayanın denenmiş bir gerçek olarak gösterilmesinde mistiğe gerek yok matematikle de açıklarım ben bunu.
  • Onu bekledim, darılmadan
  • Bir öğretmen şeklinde konuşuyor, gülümsediğinde korkuyordum.
  • sevilmeye kıymet demek isterim


Homo Faber İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Olasılıkların Ötesinde: İlk durak ve son durak. Yollarda biçimlenen bir öykü var elimizde;  dışa akan gerçek bir yolculuğun  kaderin elinde şekillendirdiği iç yolculuğa dönüşüm hikayesi.
Bu eserin incelemesinde anahtar sözcüğümüz yazgı oluyor, birkaç değişik kombinasyondan geçse
de her dönemeçte anahtar kelime ışıldıyor : “Kader”
Eserde bir diyalektik anlatısı ile karşı karşıyayız:
olasılık-gerçeklik, teknik- tabiat, hanım-adam (Sanat Perisi- Homo Faber), Amerika-Avrupa körlük-görmek, hastalık-yaşam-ölüm, geçmiş- gelecek şeklinde  ve
KADER- TESADÜF
Yazar anlatıcıya hem sözcülüğünü yaptırıyor hem onu yargılıyor: Ben- anlatıcımızın adı : Walter Faber.
Onun bir lakabı var: Homo Faber. Araçlar meydana getiren varlık, teknik düşünen teknik bakan olasılık hesaplayan duyguları hesaba katmayan şahıs anlamında. Bu tanımlama oldukça mühim zira ana karakter tamamen bu mizaçta her şeyi matematiksel düşünen yaşayan duygu mahrumu biridir. Karakterimizin karşıtı ise; anaç duygusal ayakları toprağa basan dik duruşlu Hanna ve Hanna’nın hamurundan yoğrulmuş Elisabeth’tir.
Faber’in yaşam  yolculuğuna  birlikte rol alan şeyler var: Fotoğraf makinesi, tıraş makinesi ve Hermes Baby adını verdiği daktilosu.
Bunlara değinmek isterim .
Fotoğraf makinesi  tabiat ile bağını kuran tek şey; onunla güzellikleri çeker, fakat bu güzellikleri yaşamaktan ve ruhunda  hissetmekten oldukça onu makinesinde depolar.
Her gün kullandığı tıraş makinesi,  tıraş olma durumu,  bir leitmotiftir. Kendi doğasına devamlı karşı gelir sakallarına tahammülü yoktur burada da fotoğraf makinesinde olduğu şeklinde,  doğalın teknoloji ve çağıl insan tarafınca hapsedilişi anlatılmaktadır.
Hermes Baby ise o fark etmese de alın yazısının, yazgısının şahididir,diyebilirim.
Bu tanıtmalardan sonrasında kronolojik yazılmasa da kronolojik olarak vaka örgüsünden anlatmak gerekir.
Faber, UNESCO’da geri kalmış ülkelere teknik destek elde eden bir mühendistir;  hava şartlarından dolayı üç saat gecikmeli kalkan tayyare yolculuğunda,  Alman Herbert’le tanışır.Onun  kendisi ile yazışma kurma biçimine  tahammül edemez .Faber, insanların yorucu bulunduğunu düşünür  ve  uyku  numarasıyla yazışma kurmaktan kendini korur.
Yolculuğun ilerleyen saatlerinde uçağın  birinci motorunun arızalanması üstüne Faber, istatiksel hesaplarla öteki motorların çalışmasından dolayı vaktinde ulaşacağını düşünür ne var ki hesaplamaları tutmaz, Mexico’da bir çöle acil iniş yapmak zorunda bırakılırlar. Dört gün  çölde Herbert ile satranç oynayarak zamana ve koşullara sabreder. Bu arada Herbert’in,  üniversiteden arkadaşı olan Joachim Hencke’nin kardeşi bulunduğunu,  Joachim’in tek aşkı Hanna ile evlendiğini, bir kızlarının bulunduğunu fakat sonradan boşandıklarını öğrenir. Faber böylece unutmuş olduğu aşkının anılarında zihinsel bir yolculuğa çıkar.
Sanat zamanı okuyan gençlik aşkı Hanna yarı Yahudi bir hanımdır ve onun  “Sanat Perisi”dir. Hanna hamiledir fakat evlenmek istemez.Burada yazar, Nürnberg Yasalarına  telmihte  bulunur.
Çölde kaldıkları sürede  Hanna ile ilgili bilgiler edinmeye çalışır Faber bu karmaşa sonucu ilk kez plansız bir halde hareket eder ve  Joachim’i görmek için Herbert’le Guatemala’ya gider.Fakat onları tatsız bir vaka beklemektedir.
Daha sonrasında Faber New York’a geri döner. Havaalanında kendisine çölde iken ayrıldığını bildiren mektup yazdığı, zira konuşarak zaman kaybetmeyi sevmez, sevdiği Ivy karşılar. Ivy’nin kelime anlamı “sarmaşık”tır. Mektubu okumamış şeklinde davranan Ivy  evli genç bir mankendir. Faber, Hanna dışındaki  bayanları Ivy karakterinde bütünleyerek onlara  negatif perspektif yükler. Faber, Ivy’den kurtulmak isterken planları kontrolden çıkar ve kendisini bir vapur yolculuğunda bulur. 50 yaşındadır ve yaşamının iplerini hep elinde tuttuğunu sanmaktadır.
Gemide genç bir kız Faber’in dikkatini çeker ve kıza karşı anlam veremediği duygular besler.Bu kız, Hanna şeklinde  sanata ilgi duyan biridir ve Hanna gene Faber’in aklına üşüşür. Faber adı Elisabeth olan bu kız ile  yakınlaşır. Yolculuklarının son günü  gemide balo düzenlenir ve bir fazlaca içen Faber sarhoşluğun da etkisiyle Sabeth’e evlenme teklifi eder. Elisabeth müzeleri gezme fikrinden vazgeçmez İtalya’ya gider Bir süre sonrasında Faber de kendini Elisabeth ile müze dolaşırken bulur ki bu onun yapmayacağı bir şey bir plansızlık ve zevksizliktir. İyice yakınlaşan Elisabeth ve Faber kendilerini Yunanistan’a gider. Hanna da burdadır aslına bakarsak yazgı ayrı düşmüş bu can parçalarını birleştirmiş ne yazık ki yanlış ilintilemiştir.
Bu kısımdan sonrasında esere mitolojik okuma yapmamız gerekir.
Tıpkı anası ile bilmeden evlenmesi şeklinde kaderinden kaçan Odipus’un  kaderin çıkmazına düşmesi, Faber’in  de en büyük çıkmazıdır. Gerçeklerin hissedilmesi sonucu, mantık insanının körlüğü ve Faber’in devamlı kör değilim düşüncesinin iki gözünü kör etme isteğine dönüşmesi de manidardır. Anne -oğul mitini  baba- kız mitine dönüştüren yazar yolculuğu Tanrılar kenti Yunanistan’a kadar bilgili sürüklemesi ; çağıl insanoğlunun eski dünya karşısında diz çöküşünü sergilemek içindir.
Yaşanan bu ensest ilişki intikam tanrıçaları Erinylerin gazabını uyandırır. Elisabeth’in bir yılan tarafınca ısırılması ; yılan saçlı , kanlı gözlü , bedenleri kanatlı köpekler şeklinde olan  ve görevleri tabiat yasalarına karşı gelen, kan bağları olan insanları öldüren ya da onlara fenalık meydana getiren insanlardan öç alan intikam tanrıçası Erinyleri çağrıştırır. Tıpkı incir ağacının altında uyumanın uğursuzluğu şeklinde.
Yazar ana karakterini yolculuklarda sürükleyerek ona ağlatısal bir son ve mekan hazırlar.
Tesadüflere ve kadere asla inanmayan Faber,  yaşamış olduğu faciayla beraber yaşamı süresince inanılmış olduğu her şeyin boşuna bir inanç bulunduğunu görür, tüm olasılıklar ve istatistikler ölüm karşısında susar, tepetaklak olur ve yazgı,  gerçeğini en sert tokatla kabullendirir.
Kendisi de mimar olan yazar matematiksel uğraşı içinde , sindirilmesi zor bir mevzu etrafından dinamiklerin yer değiştirmesine değişik bir ayna tutmuştur. Sarsıcı ve rahatsız edici.  (Gncokuyor)

Kader – Rastlantı – Olasılık ve İhtimaller…: 1911 senesinde İsviçre’nin Zürih şehrinde doğan, modern İsviçre Edebiyatı’nın temsilcilerinden olan ve cenk sonrası edebiyatının Alman dilindeki en mühim yazarları içinde sayılan Max Frisch’in 1957 senesinde piyasaya çıkan en mühim eserlerinden önde gelen Homo Faber’de zamane insanının durumu sorgulanmış ve romanda temel olarak iki dünya görüşü, iki ana karakterde temsil edilmiştir. Biri romanın anlatıcısı olan mühendis Walter Faber ya da Hanna’nın onu adlandırdığı şeklinde “Homo Faber”, (Latince bir sözcük olan Homo Faber, en rahat haliyle “teknik insan” anlamına gelmekte) diğeriyse sanat tarihçisi ve Walter Faber’in eski sevdiği Hanna Landsberg ya da Walter’ın onu adlandırdığı şeklinde “Sanat Perisi”.
Romanın ana kahramanı olan Walter Faber, ellili yaşlarında ve Unesco için çalışan bekar bir mühendistir. Geri kalmış ülkelere teknik yardım götürmenin erdemine inanan ve işine son aşama bağlı disiplinli bir teknik adamdır. Herşeyin mantık dahilinde bir açıklaması olduğuna inanan, istatistik, olasılık ve verilerin güvenilirliğini korumak için çaba sarfeden, rastlantıya, kadere ya da yazgıya inanmayan Faber’in, New York’tan Caracas’a yapacağı iş seyahatinin daha başlangıcında çıkan teknik aksaklıklar, Faber şeklinde teknik bir adam için hazmedilemez bir durum olsa da, Faber’in dışsal bir seyahat olarak başladığı bu gezi aslına bakarsak Faber’i zihinsel ve ruhsal olarak değiştirip, içsel bir yolculuğa dönüşecektir.
Yolculuğun başlarında yanında oturan yol arkadaşı Herbert ile (ki sonrasında bir “tesadüf” sonucu onun eski ve yakın arkadaşı olan Joachim’in adam kardeşi bulunduğunu öğrenir) olan isteksiz sohbetleri sebebiyle kendi iç yaşamına yönelir. İçsel monologları vesilesiyle aklın ve tekniğin üstünlüğüne inanan, makineye insandan daha oldukça güvenen, insanoğlunun aklı ve mantığıyla her şeyi planlayıp kurgulayabileceğine dolayısıyla da yaşamda rastlantıların ve yazgının yeri olmadığına inanan Faber, tam anlamıyla aydınlanma düşüncesinin ürünü olan çağıl ve teknik insanın 20. yüzyıldaki karşılığıdır. Gördüğünün doğruluğuna sorgusuz inanan, görmediği bir şeyin varlığına asla güvenmeyen bir teknik adamdır ve bu özelliğiyle de övünmektedir.
Ancak seyahat süresince bitmeyen teknik aksaklıklar, Caracas olarak belirlediği rotasını onlarca kere değiştirmesine, değişik yönlere değişik şekillerde yapmış olduğu yolculukların ve yepyeni karşılaşmaların ise Faber’i asla ummadığı bir değişiklik sürecine sokmasına sebep olacaktır. Bu yolculuklar esnasında gene bir “tesadüf” sonucu gençlik aşkı Hannah ile yakın arkadaşı Joachim’in evlendiğini öğrenen Faber, okuyucuyu flashbacklerle gençlik yıllarına da götürecektir.
Yolculuğunu tamamlayıp New York’a dönen Faber, bir başka iş seyahati yapacağı Paris’e gemiyle gitmeye karar verir ve gemide kendisine gençlik aşkı Hanna’yı hatırlatan yirmili yaşlarındaki Sabeth (Elisabeth) ile tanışır ve kıza yakınlık duymaya adım atar. Sabeth, Faber’in aksine istatistiklere inanmayan, sezgileri ve duygusal heyecanıyla hareket eden biridir. Ancak kızın kendine özgü hareketlerinde, düşünüş ve konuşma biçiminde ve sezgisel algılayışında Faber’e tanıdık gelen bir şeyler vardır. Sabeth’le olduğu sürece eski sevdiği Hanna’yı anımsar Faber. Hanna’nın basit bir hanımdan oldukça ötede, sezgiselliği, bireysel bağımsızlığını öne çıkaran tutumu, minik şeylerden duyduğu büyük heyecanı, istatistiklere olan inançsızlığı, yazgıya ve kadere olan inancı Faber’in kafasında döner durur.
Tüm bu düşünceler eşliğinde geçen 5 günlük vapur yolculuğundan sonrasında Paris’te de buluşan çift birbirlerine sevgi duymaya başlar ve beraber İtalya’yı dolaşmaya karar verirler. İtalya yolculuğu esnasında gene “tesadüf” sonucu Sabeth’in, Hannah’ın kızı bulunduğunu öğrenen Faber, sonrasında rotayı Sabeth’in anası Hannah’ın yaşamış olduğu Yunanistan’a çevirir.
Bir iş seyahati sebebiyle başladığı seyahat, Faber’i, Amerika’dan oldukça uzak bir coğrafyada, minik bir köy olarak nitelendirdiği Atina’da, tamamen “tesadüf” sonucu eski sevdiği Hanna’yla karşı karşıya getirmiş ve gerçeklerle yüzleşmesine olanak elde etmiştir. Tüm bu olanlardan şaşkın olan Faber, yaşamının koca bir yanılgıdan ibaret olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalır ve Faber’in dünya algısında büyük bir kırılma olur. Kesinliğini ve netliğini yitirip gider her şey. Gördüğünü sandığı kesinliklerin yalnızca bir yanılsamadan ibaret olduğu gerçeğiyle acılı ve sancılı bir yüzleşmedir bu aslına bakarsak.
Bu anlamda, aklın ve tekniğin girdabına tutulmuş, çağıl insanoğlunun kendi özüne yabancılaşmasının ağlatısal bir öyküsü olan Homo Faber, bir bakıma insanoğlunun bir makinenin oldukça daha ötesinde bir şey olduğu ve aksi yöndeki bir algının ölümcül bir yanılgıdan ibaret olduğu gerçeğine de bir övgü niteliğindedir.
Teknik ile tabiat, bilim ile sanat, akıl ile duygu, yazgı ile rastlantının karşılaştırıldığı yaratı, okuyucuyu “Hayattaki her şeyi konrol altına almak mümkün müdür?”, “Gelecekle ilgili tüm olacak vakaları istatistik, teknik ve matematik yardımıyla hesaplayıp bu “olasılıklar bütünü” yanında kendimizi güvende hissedebilir miyiz?”, “Tüm bu hesaplamaların yanında, yazgı denen bir güç tarafınca, yaşamımız beklemediğimiz bir hale gelme riskinden kendini koruyabilir mi?” sorularıyla başbaşa bırakıyor. Kitapla kalınca… (Nihal Yurtseven)

#1001kitap~~~: “Homo Faber=Teknik İnsan” olasılıkları alt üst edip, 1yandan da siyasal göndermeleriyle ve hanımefendilere dair yazdıklarıyla etkisinde bırakan 1kitap tam anlamıyla, her insanın hayatında 1dönem olasılık vakalarına girmiş olduğu zaman olmuştur bilerek ya da bilmeyerek benim çoktur, (oyuzdendir ki yazdıkları beni hep ikna etti sanki, yalnız 1yere kadar…) bilhassa ilk atanma dönemimde tüm durumların olasılığını hesaplayıp, bu mevzuyu hakkaten yaşayarak öğrendiğim doğrudur :-))) hesaplamadığım olasılığın gelmiş olması (tercih dışı:-))) ) insanı düşündürüyor hakkaten, hesaba katmadıklarımızla… Neyazikki yaşam istatistiklere bakmıyor robot değiliz ki dünyada 1sonraki olacakları öngörüsün…
Hanna, İvy ve Sabeth Walter Faber in hayatına girip, onu etkileyen hanımefendiler ki öykü olasılıkları alt üst ederek 1sekilde kesişiyor hayatlar 1yerde, seneler sonrasında Hanna yi gördüğünde ve yalnız kaldıklarında hissettiği duygu Kolera Günlerinde Aşkı getirdi aklıma Florentino nun Fermina ya kavuşup 1likte olduğundaki duygu ki Marquezin en sevdiğim kitabıdır, şu demek oluyor ki yaşam bir tek matematiksel mantıkla ilerlemiyor hesaba katmadığımız kaderle de aşama kaydediyor…
“Homo Faber” ölmeden ilkin okunması ihtiyaç duyulan  #1001kitap tan 1idir, ben oldukça sevmiş olarak okudum, kesinlikle tavsiyemdir, extra akıcı diliyle… (Ayşe…)


Homo Faber PDF indirme linki var mı?


Max Frisch – Homo Faber kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Homo Faber PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Max Frisch Kimdir?

15 Mayıs 1911’de Zürih’te doğan Max Frisch, on altı yaşlarında yazmaya başladı. Alman dili üstüne eğitim görürken, yirmi iki yaşlarında babasının ölmesiyle gazetecilik hayatına atıldı. Böylece Doğu Avrupa’ya ilk araştırma gezilerini yapmış oldu. Yirmi beş yaşlarındayken, Zürih Yüksek Teknik Okulu’na girdi ve 1941’de mimarlık diplomasını aldı. İkinci Dünya Savaşı esnasında İsviçre ordusunda vazife meydana getiren Frisch’in 1934’ten itibaren pek oldukça romanı ve tiyatro oyunu gösterildi. Yazar 1958’de Almanya’nın en mühim edebiyat ödülü olan Georg Büchner ödülünü, 1976’da da Alman kitapçıların verdiği Barış Ödülü’nü aldı. Yapıtlarının tümünde çağının genel toplumsal bunalımlarını ve geleneklere dayalı düzene karşı uyanan kuşkuyu dile getiren Frisch, bugün modern İsviçre edebiyatını dünya edebiyatında temsil eden en büyük adlardan biridir. 1991’de yaşamını yitirmiş olan Max Frisch’in başlıca yapıtları şunlardır: Homo Faber, Stiller, Locarno’u Eczacının Düşü, Biyografi, Mavi Sakal, Adım Gantenbein Olsun.


Max Frisch Kitapları – Eserleri

  • Sessizliğin Yanıtı
  • Homo Faber
  • Mavi Sakal
  • Stiller
  • Kont Öderland
  • Montauk
  • Andorra
  • Sorular-Sorular-Sorular
  • İnsan Nedir ki
  • Günlükler 1946-1949
  • Don Juan ya da Geometri Aşkı
  • Bidermann Und Die Brandstifter
  • Locarnolu Eczacının Düşü
  • Biyografi
  • Günlükler 1966-1971
  • Günce
  • Adım Gantenbein Olsun
  • Tirbüşon
  • 2 Oyun Kont Öderland – Santa Cruz
  • Sorular Sorular Sorular
  • Cezaevi Günleri


Max Frisch Alıntıları – Sözleri

  • Eğittiğimiz insan zihninin, temelde türün kendi kendini yok etmesi üstüne tesis edildiğine akıl erdirebilir misiniz!?… (Sorular-Sorular-Sorular)
  • “Sevgili ölüm, hemen hemen yaşamadım.” (Sessizliğin Yanıtı)
  • ve her şey yerle bir oluveriyor. (İnsan Nedir ki)
  • Dur! dedi: Sen orada durunca Venüs daha güzel görünüyor… (Homo Faber)
  • Niye mutlu bir düş? (Locarnolu Eczacının Düşü)
  • Birileri parayı getiriyor, ötekiler alıp götürüyor. Her gün bu şekilde. Mesela birileri paraya gereksinimleri olduğundan çalışıyor, diğerleriyse onların yerine para çalmış olduğu için kazanıyor. (Kont Öderland)
  • Sevişmeyle geçen gecelere yazık. (Locarnolu Eczacının Düşü)
  • “Dünyadaki tabanca birikimini kalemimizle yok edemeyiz, fakat iki tarafça da cenk yöntemi olarak kullanılan boş söz yığnlarını allak bullak edebiliriz. (Günce)
  • Benim arkadaşa ihtiyacım yok. Kendi kendime düşünürüm. (Mavi Sakal)
  • Neden sizin gözünüzde gerçek sahibi degilim? Siz hakikatten güçlümüsünüz? (Andorra)
  • Herkes, er ya da geç kendi yaşamı sandığı bir öykü yaratır. (Adım Gantenbein Olsun)
  • Kıskançlık: Başkasıyla kıyaslanmaktan korku. (Günlükler 1946-1949)
  • Duvardaki çatlak şeklinde bir şey bu. Çatlağı görmemek için duvarı kâğıtla kaplayabilir insan. Oysa çatlak kalır. (Kont Öderland)
  • Ulaşıl­maz bir uçurumda çürüyen bir yatak (İnsan Nedir ki)
  • …aslına bakarsak unuttum şu demek oluyor ki istemediğim süre asla hatırlamam. (Homo Faber)
  • sevilmeye kıymet demek isterim (Homo Faber)
  • “Yalan söylemek, yalancılığın aksine gücümüzü tüketir: yalan bir edimdir, şeytani bir edim. Yalan söylemek başka bir bilinci bilgili olarak gizlemektir, irade gerektirir ve tehlikeli bir girişimdir daima; oysa yalancılık sözcük olarak aynı şeyi ifade etse de merttir, ahlaklıdır, huzurludur. Bu nedenle yalancının söylediğini çürütmek mümkün olmaz asla, tıpkı bir tapınağa saygısızlık edildiğinde olduğu şeklinde öfkelenir insan bir tek; onun tapınağı, ona en iyi gelen şeyin , gerçeğin , kendi gerçeğinin değil , aslolan gerçeğin sonsuz, değiştirilemez, dokunulmaz, mukaddes ve mutlak olduğuna duyduğu itimat ve umuttur. (Günlükler 1966-1971)
  • Senin bana özgürlük tanıman gerekmez, gereksinim duyarsam kendi özgürlüğümü kendim alırım. (Stiller)
  • “Beni duyuyormusun? Ben diyorumki: sen korkak değilsin. Eğer öteki Andorralılar şeklinde olmak istersen, işte o süre korkaksın…” (Andorra)
  • İnsanın öz-özlüyündə bütöv olmaması dəhşətli bir şeydi! Və onun bütövləşmək arzusu nə qədər güclüdürsə, onu başqa cinsə nökərçiliyə vermiş taleyin lənəti də o qədər güclü olur. (Don Juan ya da Geometri Aşkı)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş