Eğitim

İbret Taşı – İsmail Kadare Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İbret Taşı – İsmail Kadare Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İbret Taşı kimin eseri? İbret Taşı kitabının yazarı kimdir? İbret Taşı konusu ve anafikri nedir? İbret Taşı kitabı ne konu alıyor? İbret Taşı PDF indirme linki var mı? İbret Taşı kitabının yazarı İsmail Kadare kimdir? İşte İbret Taşı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: İsmail Kadare

Çevirmen: Yaşar Avunç

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları

İSBN: 9786054764341

Sayfa Sayısı: 200


İbret Taşı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Baş kaldıran paşaların, başarısız sadrazamların kesilen başlarının yerleştirildiği İbret Taşı, Osmanlı İmparatorluğunun başkentinde urkutucu bir simge olarak yer almıştı. On dokuzuncu yüzyılın başlarında Yanya Valisi olarak hizmet eden, sadece kendi nufuzunu artırarak padişaha baş kaldıran Tepedelenli Ali Paşa, Arnavut halkına bir devlet vermeye niyetliyken, Saray paşanın kafasını İbret Taşında görmek istiyordu. Halkların kimliklerinin silinmesi amacıyla kurulan yönetimsel rejim yaşamı ıssızlaştırdıkça zalimlik tiyatrosu tek gosteri halini alacaktı. Puslu Balkan topraklarında dolaşan dedikodular ve ruyalar, insanların kaderlerini belirlemekte, mülkiyetin paylaşımının özgürlükten oldukca daha mühim bulunduğunu fısıldamaktaydı. Arnavutluktaki Osmanlı geçmişinin izlerini suren İsmail Kadare, İbret Taşını yazdığı yetmişli yıllardaki komunist duzenle de alegorik bağlar kurarak, Kafkayı aratmayan fantastik bir kâbus burokrasisi yaratıyor. Duraklama dönemindeki Osmanlı İmparatorluğunun batıya yöneldiği modernleşme surecinde hakkaten yaşanmış olan vakalar uzerine oturttuğu romanında devletlerin idarecilerine, memurlarına ve halklarına dair hep geçerli zorbaca yaklaşımlarının minyaturunu işliyor. Osmanlının derin izler bıraktığı Arnavutlukun yaşayan en buyuk yazarından mühim bir dönem romanı.


İbret Taşı Alıntıları – Sözleri

  • İnsan doğası gereği kötücüldür.
  • Ölü dilin en küçük bir öğesinin kati olarak yok edilmesinin amacı da, her türlü tekrardan diriliş olanağını ortadan kaldırmaktı.
  • Halklar, hayal kurup kapılarının eşiğinde durarak bekleyenler şeklinde hiçbir vakit boşuna beklemezler. Bir halk bir şey istiyorsa, bu onun beklediğini içinde yoğurmakta olduğu anlamına gelir.
  • Beyni küflenmiş insanoğlu sadece etlerine indirilen darbeleri bilirler. Onlar için belleğe indirilmiş darbeler havacıvadır.
  • “İnsanlar kötücül ve iflah olmazdır”


İbret Taşı İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Ulus devlet mantığı ile Osmanlı Devleti’nin Tepedelenli Ali Paşa’nın vali olduğu Arnavutluk (Şkiperya, kartalların vatanı) ile ilişkilerinin eleştirel tarzda ele alındığı bir yaratı olup kurgusu ve muhtevası ile vasatın üzerindedir. Yazar; Tepedelenli Ali Paşa’nın isyanı üstünden Osmanlı Devleti’ni eleştirmekte ve devletin yönetim anlayışına dair kendi verilerini ve delillerini sunmaktadır. Yazar bilhassa mahalli dillere müdahale mevzusunda tamamen millet devlet bağlamında devlete yöneltilen eleştirileri Osmanlı’ya yöneltse de, bu George Orwel’vari yaklaşım, çağdaş millet devletlere ilişik olduğundan sırıtmakta ve suni kaçmaktadır. Düşünsel akışların da olduğu yaratı çevirmen tarafınca başarı göstermiş bir halde çeviri edilmiştir. Bununla beraber abdest yerine “aptes” (s. 126), küçümseme yerine “küçükseme”nin (s. 127) kullanılması kanaatimce doğru olmamıştır. (İzzet Eroğlu)

Bir Arnavut Milliyetçisinin Bakış açısından Osmanlı Romanı: Kitap Ağacı 600 Günde Devr-i Alem Kulübünün üçüncü kitabı, Arnavut yazar İsmail Kadare’nin kitabı “İbret Taşı”ydı. İsmail Kadare’ nin daha ilkin Kuşatma isminde kitabını okumuştum ve oldukça beğenmiştim. O kitabında da Osmanlı kuşatması altındaki bir Arnavut şehrinin öyküsünü anlatıyordu. Arnavutların bakış açısından Osmanlı’yı görme fırsatım olmuştu. İsmail Kadare çok açık ki bir Arnavut milliyetçisi ve Arnavutluk’ ta ortalama 400 yıla yakın devam eden Osmanlı hakimiyetine karşı tepkili ve negatif bir duruşu var. Bu duruşu anlaşılır bir şey. Hatta kim bilir idrak etmek isteyebileceğim bir şey.
Ancak “İbret Taşı” ne yazık ki, “Kuşatma” kitabı kadar etkisinde bırakan bir roman olmadı benim için. Belki de buna kitabın seçimi mevzusunda ta en başından itibaren yanılgı içinde olmam niçin oldu. Şundan dolayı ben, aynı “Kuşatma” kitabı şeklinde zamanı bir roman bekliyordum. Ama “İbret Taşı” öykü ilerledikçe, yarı fantastik yarı zamanı bir romana dönüştü. Anlatılan Osmanlı Devletinin benim azca oldukca bildiğim ve o kadar da hayranı olmadığım Osmanlı Devleti değil. Mühür ve Fermanlar Sarayı, Fısıltı Sarayı, Tabir Sarayı şeklinde garip kurumlardan oluşan ve bir milyon memuru olan bir devlet anlatılıyordu. İsmail Kadere ile alakalı bir yazıda, eserlerinde “yetmişli yıllardaki komünist düzenle de alegorik bağlar kuran, Kafka’yı aratmayan fantastik bir kâbus bürokrasisi yarattığı” ifade ediliyordu.
Belki, bu eseri de bu bağlamda değerlendirmek lazımdı. Ancak kitabın vaka örgüsü, Osmanlının egemenlik kurduğu dönemin bir gerçekliği olan kelle alma politikası ve onun bayağı bir sonucu olan öğrenek taşı ile bu taşta sergilenen Tepedenli Ali Paşa ile Hurşit Paşanın gerçek hikayeleri insanda ne yazık ki fantastik bir karabasan bürokrasisi beklentisi yaratmıyordu.
Yazarın eserini, gerçek temellerinden uzaklaştırıp fantastik bir kulvara sokma isteğinden midir inanırım değilim fakat romanda Osmanlı’ya, İstanbul’a ve İslam yaşam seçimi alışkanlıklarına dair de bir oldukca hatalar mevcuttu. Mesela kelleleri taşıyan haberciler İstanbul’a 7. Kapıdan giriş yapıyorlar ve bu kapının protokol kapısı bulunduğunu, öteki numaralı kapıların değişik amaçlı girişlere hizmet etmiş olduğu dile getiriliyor. Oysa İstanbul Tarihi surlarındaki kapılar numaralarla anılmazlar ve hepimizin bilmiş olduğu isimlerle, Azap Kapısı, Yenikapı, Topkapı, Edirnekapı şeklinde isimlere haizdir. Yine İstanbul’da 1800’li yılların başlangıcında altı kattan oluşan bir devlet dairesi de yoktur. Osmanlının bilhassa Osmanlı topraklarında ulusal kimlikleri yok etmeye dair, kitapta bahsedilen siyaset ve yöntemlere de haiz bulunduğunu düşünmüyorum. Şundan dolayı Osmanlı ulusal değil dini politikalar üstünde oluşmuş bir yapıydı. Osmanlı ulusları değil dinleri ve dini cemaatleri tanırdı. Toplumların diline dair de hususi bir politikası bulunduğunu düşünmüyorum. Eğer olsa idi en başta devletin doğu topraklarındaki ermeni, kürt, arap toplumlarının dilleri ile uğraşırdı. Oysa Osmanlı başka toplumların dillerini yok eden değil daha oldukca onların dilinden etkilenen bir yapısı vardı. İslami yaşam tarzına dair tespit ettiğim hata ise Hurşid Paşanın naaşının tabutla gömülmesi oldu. Olsa Müslümanlar tabutla değil, kefenle gömülürler ve tabut yalnız naaşı taşımak için kullanılır.
İsmail Kadare, Arnavutların aslen Batı Avrupa kültürüne ilişik bir millet, kültürel ve zihinsel olarak esasen Hıristiyan bir cemiyet bulunduğunu düşünen bir yazar. Bu nedenle, Arnavutluk’un, Osmanlı Hakimiyetinde olduğu döneme dair ciddi eleştirileri var. Gerek “Kuşatma” gerekse de “İbret Taşı”nda bu bakış açısını idrak etmek oldukça mümkün. “Kuşatma” bu anlamı ile bana daha makul eleştiriler taşıyan bir kitap şeklinde gelse de, “İbret Taşı” açıkcası birazcık şeytanlaştırma çabasının bir ürünü şeklinde geldi bana. Şundan dolayı kitapta anlatılan Osmanlı fazlası ile yetenekli ve organize bir devlet. Oysa Osmanlı Devleti ne yazık ki, bilhassa yazı kültürü üstünde yükselen bir devlet değil. Bu kitapta bir kez daha şunu anlama şansım oldu; milliyetçilik insanların gözlerini köreltiyor ve dünyayı meleklere ve şeytanlara indirgiyor. Her millet kendini melek, diğerlerini şeytan görüyor ve bu hali ile dünya onlar için anlaması ve yorumlaması kolay hale geliyor. Ama ne mutlu ki yaşam bu kadar rahat değil ve oldukça renkli sayılabilecek düzeyde karmaşık.
Kitabı kapak tasarımı ve tercüme açısından da beğenmediğimi söyleyebilirim. Kitapta geçen “terör” şeklinde kavramlar 20.yüzyılın kavramları ve zamanı bir romanda yer alması bana acayip geldi. Zannedersem bu aşamada bir çevirmen hatası mevcut. Profil Yayınlarından çıkan “Kuşatma” romanı kapak tasarımı ve tercüme olarak oldukca iyiydi. Açıkcası Devr-i Alem Kulübünün seçkisi olmasa bu şekilde bir kapağa haiz bir kitabı satın almazdım. (Sinan Tütüncüler)

Kendimi bildim bileli zamanı, zamanı romanları, zamanı film ve dizileri oldukca sevmişimdir. Hep bir şeyler öğreniyor insan bu izleri sürünce, ister istemez. Eser Arnavutluk’un 1800lerdeki siyasal tarihinden esinlenerek ve gerçeklerden bir an olsun kopmayarak yaşanmış olan vakaları konu alıyor. Eserde 4 kahraman var. Tepedenli Ali Paşa, Hurşit Ahmet Paşa, Tunç Hata ve bekçi abdullah.
Osmanlıya bağlı bir eyalet olan Arnavutluk’un bağımsızlık devlet olabilme mücadeleleri, osmanlının bürokrasisi üstünden çarpıcı bir halde anlatılmış. Ulusal kimlerin iyi mi yok edilmiş olduğu üstüne bir sav yazılsa bu eserde anlatılanlar kadar başarı göstermiş olacağına inanmıyorum. Bir milleti dejenere etmenin yolları nedir, inanırım bunu merak eden kafatasçı sömürgeci devletler oldukca merak etmemiştir bu mevzuyu.
İsmail Kadarenin Taş Kentin Düşüşü adlı kitabından sonrasında okuduğum ikinci eseri de kendi vatanı ve devletini mevzu alıyor. Kendi toprağından bu kadar sağlam beslenen bir yazar da bana bakılırsa Mehmed Uzundur. Olayların sonunda her ne kadar Hurşit Ahmet Paşanın ölümü kurgusal olsa da gene de insanı etkiliyor.
Osmanlı devletinin 19yy başlarındaki çırpınışlarının öteki batı milletlerine çektirmiş olduğu eziyet ve kahredici çabaları, bugün daha oldukca anlaşılır durumda bana bakılırsa. Tarihi yaratı sevenlerin ne olursa olsun okuması ihtiyaç duyulan bir kitap diye düşünüyorum. (Nedim Kardaş)


İbret Taşı PDF indirme linki var mı?


İsmail Kadare – İbret Taşı kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de İbret Taşı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmail Kadare Kimdir?

İsmail Kadare (d. 28 Ocak 1936, Ergiri), 1992’de Uluslararası Cino del Duca Ödülü’nü ve 2005’te Man Booker Uluslararası Ödülü’nü kazanan Arnavut yazardır.

İsmail Kadare Arnavutluk’un güneyindeki Ergiri kentinde dünyaya geldi. Babası bir mahkeme mübaşiriydi, annesinin babası zengin ve eğitimli bir aileden geliyordu. Kadare çocukluğunu ve doğduğu, büyümüş olduğu Gjirokastër (Türkçesi: Ergiri) kentini, Taş Kentin Günlüğü isminde romanında anlatır.

Arnavutluk’ta 2. Dünya Savaşı sonrası komünist rejim kurulduğunda Kadare 8 yaşındaydı ve bu rejimin içinde yetişti. Romanlarında komünist cemiyet mevzuları sık sık geçer. Öğrencilik yıllarındaki yazı denemelerinden sonrasında, Tiran’da edebiyat fakültesinde ve kısa bir süre için Moskova’da Maxim-Gorki Edebiyat Enstitüsünde okudu.

1960’lı yıllarda Kadare şiir alanında ün kazanmıştır. Esas ününü ise 1964 yılına gösterilen ve başrolünü (Marcello Mastroianni)’nin oynadığı bir filme de uyarlanan Ölü Ordunun Generali isminde romanıyla kazanmıştır. Bunu yurtdışında da büyük ilgi gören pek oldukca öteki romanı izledi.

Arnavutluk’taki komünist yönetim romanlarına sıkıdüzen uyguladıysa da, ünü dolayısıyla belirli seviyede bir dokunulmazlığa sahipti. 1990 senesinde Ramiz Alia yönetimine karşı protesto olarak daha önceleri de pek oldukca kez gittiği Fransa’ya sığınma etti. 1999’da Arnavutluk’a geri döndü fakat Paris’te de bir dairesi bulunmaktadır.

1992’de Cino Del Duca ödülünü kazanan Kadare’ye, 1996’da Fransa’daki “Academy of Moral and Political Sciences”a yaşam boyu üyelik hakkı verildi. 2005’te Man Booker Uluslararası Ödülü’nü, 2009’da Asturias Prensliği Ödülü’nü, 2015’te Kudüs Ödülü’nü kazanmıştır. Adı birkaç kez Nobel Edebiyat Ödülü adayları içinde geçen Kadare’nin kitapları 45’tan fazla dile çevrildi.[

Türkçe yayımlanmış eserleri

Ölü Ordunun Generali (1963)

Taş Kentin Günlüğü

Düğün (1968)

Şenlik Kurulu

Canavar

Piramit (1992)

Kosova’ya Üç Ağıt (1998)

Kaza (2010)

Rüyalar Sarayı (1981)

Kuşatma (1970)

İbret Taşı (1978)

Taş Kentin Düşüşü

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/İsmail_Kadare


İsmail Kadare Kitapları – Eserleri

  • Ölü Ordunun Generali
  • Taş Kentin Düşüşü
  • İbret Taşı
  • Rüyalar Sarayı
  • Kuşatma
  • Kaza
  • Kosova’ya Üç Ağıt
  • Canavar
  • Piramit
  • Broken April


İsmail Kadare Alıntıları – Sözleri

  • Bir bölgeleri kazıp onların topraklarına rahatça girebiliyorsun fakat yüreklerine asla giremiyorsun. (Ölü Ordunun Generali)
  • Korkuyla yalan, çıkar ortağıdır. (Taş Kentin Düşüşü)
  • Gölge, efendisini ilk terk eden şeydi, ad ise son olarak; ad, insanoğlunun haiz olduğu şeylerin kim bilir en sadık olanıydı. (Piramit)
  • …’Ah, yaşam 1rüyadır,’… (Rüyalar Sarayı)
  • …İçinde bilhassa yazgı, dalgınlık ve bitkinlik barındırıyordu… (Rüyalar Sarayı)
  • “Her düşüncemiz birer tahta ile kaplanmış!” diye düşündü General. “Üstelik üstündeki yazıların zor bela okunduğu bir tahta! Rüzgar estiğinde tahta gıcırdıyor ve tuhaftır ki rüzgar hep esiyor.” (Ölü Ordunun Generali)
  • ..degismekle kalmadik muhtemelen asla eskisi şeklinde olmayacagiz..olum cogumuzu acimasizlastirdi ve acıma ile bagislama duygularimizi bizlerden aldi.. (Kuşatma)
  • “Şehirler kuşatılır, suları kesilir, yiyecekleri kısıtlanır, top ateşine tutulur, kapıları parçalanır, duvarları yıkılır, yanıp kül olur; hatta sonradan üstünde sabanlar gezmesin, ot bitmesin diye toprağına tuz ekilir.
    Şehirler bu şekilde yok olur, umutsuza fakat mertçe.” (Taş Kentin Düşüşü)
  • De Profundis
    =Derinliklerden dışarı (Ölü Ordunun Generali)
  • …Yanlış yorumlanan 1rüya her şeyi altüst edebilir, anladın mı??? (Rüyalar Sarayı)
  • Oscar Wilde: “Alt sınıf insanların suç işlemeye ihtiyacı vardır çünkü bize sanatın verdiği güçlü duyguları onlara suç işleme duygusu verir.” der. (Ölü Ordunun Generali)
  • “İnsanlar kötücül ve iflah olmazdır” (İbret Taşı)
  • …Dünya o kadar gri ve sıkıcıydı ki onu kaybetme düşüncesiyle kendine eziyet etmeye değmezdi… (Rüyalar Sarayı)
  • “İnsanın en büyük düşmanının kendisi olduğunu nasıl öğrenmedin?” (Taş Kentin Düşüşü)
  • “Şehirler kuşatılır, suları kesilir, yiyecekleri kısıtlanır, top ateşine tutulur, kapıları parçalanır, duvarları yıkılır, yanıp kül olur; hatta sonradan üstünde sabanlar gezmesin, ot bitmesin diye toprağına tuz ekilir.
    Şehirler bu şekilde yok olur, umutsuz fakat mertçe.” (Taş Kentin Düşüşü)
  • Halklar, hayal kurup kapılarının eşiğinde durarak bekleyenler şeklinde hiçbir vakit boşuna beklemezler. Bir halk bir şey istiyorsa, bu onun beklediğini içinde yoğurmakta olduğu anlamına gelir. (İbret Taşı)
  • “Hiçbir şey görünmüş olduğu kadar rahat değildir.” (Rüyalar Sarayı)
  • …”Ve bu kadar vakit geçmesine karşın aydınlığa kavuşan 1şey olmadı, hatta iyice arapsaçına döndü.”… (Rüyalar Sarayı)
  • Korkuyla yalan, çıkar ortağıdır… (Taş Kentin Düşüşü)
  • “Körlük ölüme daha yakın gibi görünüyor.” (Taş Kentin Düşüşü)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş