Eğitim

İslam’da Şehir ve Mimari – Turgut Cansever Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İslam’da Şehir ve Mimari – Turgut Cansever Kitap özeti, konusu ve incelemesi

İslam’da Şehir ve Mimari kimin eseri? İslam’da Şehir ve Mimari kitabının yazarı kimdir? İslam’da Şehir ve Mimari konusu ve anafikri nedir? İslam’da Şehir ve Mimari kitabı ne konu alıyor? İslam’da Şehir ve Mimari PDF indirme linki var mı? İslam’da Şehir ve Mimari kitabının yazarı Turgut Cansever kimdir? İşte İslam’da Şehir ve Mimari kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Turgut Cansever

Yayın Evi: Timaş Yayınları

İSBN: 9789752634168

Sayfa Sayısı: 240


İslam’da Şehir ve Mimari Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Şehir ve mimari üstüne derinlikli düşünceleriyle tanınan Turgut Cansever’in İslam mimarisi ve şehirciliği mevzusundaki görüşleri, ilk kere derli toplu bir halde bu kitapla okuyucunun karşısına çıkıyor.

Osmanlı şehrini, İslam mimarisinin temel meselelerini, mimarlık mirasının korunma yollarını, İslam şehrinin belirleyici özelliklerini ve İslam mimarisi ve şehrinin gelecekte hangi esaslardan hareketle kurulabileceğini felsefi ve tasavvufi bir temelde, uygar ve geleneksel ustalardan yararlanarak tartışan Cansever, yalnızca kent planlanarak tartışılan Cansever, yalnızca kent planlamacıları ve mimarların değil, genel okuyucunun da ilgiyle takip etmiş olduğu bir düşünür.


İslam’da Şehir ve Mimari Alıntıları – Sözleri

  • Ne isterseniz yapınız, her yaptığınız şey kesinlikle inancınızın tam bir inikâsı (yansıması) olacaktır.
  • Maalesef insanoğlu sefalet mahallelerinde, havası kirlenmiş, yeşillikten ve tabiattan yoksun, tüm kültür değerleri yok edilmiş, kirletilmiş kent alanlarında biçimsiz böcekler benzer biçimde yaşamaya mahkûm edilmiştir.
  • Şehir; insanoğlunun, yaşamını düzenlemek suretiyle meydana getirmiş olduğu en mühim, en büyük fizikî ürün ve insan yaşamını yönelten, çerçeveleyen yapıdır.
  • “Ne isterseniz yapınız, her yaptığınız şey mutlaka inancınızın tam bir inikâsı (yansıması) olacaktır”
  • “Şekilden yola çıkılmadan önce, insandan, programdan yola çıkmamız gerekir”
  • Mimarlık varlığın tüm alanlarını kapsayan bir disiplindir
  • Daha azca acıklı fakat daha kurnaz bir biçimsizliğin yargı sürdüğü gelişmiş denilen ülkelerde Batı kültürünün uçurumdan evvelki son zigzaglarını yaşayan, servetlerinin ve hızla gelişen teknolojinin kendilerini kurtaracağını uman toplumlarda da
    durum pek parlak değildir.
  • Bosnalılar, inançlarının yansıması olan inşa ettikleri dünyayı, inançlarının tam ifadesi olan biçimler âlemini korumak için ölüyorlar. 300 bin şahıs bunun için öldü. Biz ise bu dünyayı kendi ellerimizle yıktık.
  • Rönesans’ta, insanoğlunun dünyayı idrak etmek için durduğu yerden karşısına bakması esas iken, hareketli kültürlerde, insanoğlunun bir nesneyi algılamak için o nesnenin çevresinde dolaşması, ona her cepheden; üstten, alttan bakması, varlığı hareket eden insanoğlunun gözü ile algılaması, şehirlerin yapılanmasını düzenleyen iki değişik varlık telakkisi, şehre iki değişik kalite kazandırmaktadır.
  • takvanın mutlak doğruya yönelişi, ihlâsın tüm yanılgılardan kaçınmanın yollarını bizlere öğretişi, tevazuun, verânın, yakînin neler bulunduğunu idrak etmek önemlidir.


İslam’da Şehir ve Mimari İncelemesi – Kişisel Yorumlar

İslam’da Şehir ve Mimari -Turgut Cansever: Ülkemizi son yıllarda beton yığınına çevirenlere diyor ki yazar: Eğer Türkiye şehirleşmesini bugünkü hale getiren yanlışlardan vazgeçmezsek ne olacak?  İşte yazar, bu hale getiren zihniyeti, bu zihniyete Tanzimat’tan beri kapı aralayan “sözde aydınları” şiddetle kınamaktadır.
Turgut Cansever’e nazaran, ilerleme adı altında meydana getirilen çağıl mimariler, Türk-İslam mimarisini yok etmekle kalmıyor; bir avuç siyasetçi-teknokrat-plancı kadronun kişisel ihtiraslarının at koşturduğu bir meydan niteliğine bürünüyor. Cansever, bu olumsuzluklara serzenişte bulunmakta, ve mimari anlayışımızın değişmesi icap ettiğini belirtmektedir.
Cansever, mimari eserin, bir tek rasyonel teknolojilerden ibaret kalamayacağını, mimari eserin kozmolojik, ontolojik ve güzel duyu boyutlarının dikkatsizlik edilmemesi icap ettiğini savunmaktadır. Mimari eserlerin, yaradılışın getirmiş olduğu çevreye karşı şuur ve sorumluluğa katkı yapması icap ettiğini, aksi halde meydana getirilen mimari eserin bir tek yüzeysel kalacağını, tanrısal sanatın muhtevasına erişmeyeceğini belirtmektedir.
Bir okur olarak, Turgut Cansever’in her sayfasının altına imzamı atarım. Ülkemizdeki restorasyonların bile facia derecesinde gözlerimizi kanattığı bir gerçektir. İçinde yaşadığımız devirde, meydana getirilen mimari emek harcamalar, rant uğruna, güzellik duygusu yok edilmekte, İslam şehirleri harab edilmektedir. Bu durumu şiddetle kınadığımı ifade etmek isterim.
Halkımız, geleneksel Türk-İslam mimarisi üstüne yaşamış olduğu çevreleri unutmuş, talan ve yağmaya bilerek veyahut bilmeyerek destek vermiştir. Geleneksel kent ve mimari yaşantımız mevzusunda bilgili ve bilgili olmadığımızı üzülerek söylemek zorundayım.
Turgut Cansever’in bu kitabı görkemli. İslam’da mimari mevzusuna merak eden her kişi muhakkak okumalıdır. 10/10 veriyorum. Vesselam. (Cemil Meriç)

Günümüzde mimari ihtiyaç duyulan önemi görmüyor ve ruhsuz, şahsiyetsiz şehirlerde yaşamaya mahkum ediliyoruz. İslam’da kent ve mimariyi daha iyi kavramak ve doğru konumlandırmak için kesinlikle okunması ihtiyaç duyulan bir yapıt. Geleceğin şehirlerini bekleyen dram karşısında Turgut Cansever’in tespitlerinin ve çözüm önerilerinin yetkililer tarafınca dikkatle incelenmesi gerekiyor. Bu yapıt mimarlar, kent planlamacıları, kent hakkında karar merciinde bulunan tüm yetkililer, bürokratlar tarafınca okunup uygulama edilse güzel bir gelecek bizi bekleyebilir..
Tanzimat ve sonraki dönemlerde Batı karşısında girdiğimiz aşağılık kompleksi sonucu zamanı, mimari, organik güzelliklerimizi yitirdik. Halbuki Türk-İslam-Osmanlı kültürü mimaride en çok önemli şekilde kendini gösteriyordu. Bu güzelliklerin yitirilmesiyle insan da ruhi sıkıntılarla, büyük bunalımlarla karşı karşıya kaldı. İslam kültüründe insan, çevresini güzelleştirmek sorumluluğundadır. Turgut Cansever’in de söylediği benzer biçimde kimse gelecek nesilleri, gayri etik, çirkin bir ortamda yaşamaya mahkûm edemez. Bunun için hepimiz fedakârlık yapmalıdır.
“Yıktıklarımızdan daha güzel şeyler yapmadık; hiç olmazsa, kalanları korumaya çalışalım.” (Merve Safa)

Merhaba
Bu kitabı ortalama 2 gun de bitirdim. Bir mimarın elinden çıkması bazı kavramları anlayamayacağım mevzusunda beni endişelenirse de rahat anlaşılır bir kitaptı. Ilk olarak mimarinin ruh dünyamızı ne kadar etkilediği ve ruh dünyamızdan ne kadar etkilendiğine dair müthiş bir örnek. Bilhassa psikoloji ve mimarlık okuyan her insanın okuması taraftariyim.
Islamdaki hakkaniyet, aile, refah kavramlarının mimarisine iyi mi işlediğini ve bizim son 50 100 senedir bu çizgiden ne kadar uzaklastigimizi gözler önüne seren bir yapıt. Bilhassa verdiği somut net tavsiyeler de bu anlamda islevselligini koruyor fakat malesef tatbik eden yok. Yazarımız Turgut Cansever Galatasaray Lisesi mezunu bilge mimar lakabıyla tanınan bir mimar. Ama yapmış olduğu eserler oldukça azca. Bunun yararını öteki alanlarda okumalarının artması şeklinde gördüğünden de kendisi bahsetmiştir.
Sonuç olarak okuyun dostlarım. Mimarinin su an koyduğumuz yerden daha mühim bulunduğunu anlayabilmek, kavrayabilmek adına bu kitabı okuyun (çöl çiçeği)


İslam’da Şehir ve Mimari PDF indirme linki var mı?


Turgut Cansever – İslam’da Şehir ve Mimari kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de İslam’da Şehir ve Mimari PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Turgut Cansever Kimdir?

Türk mimar, kent plancısı, düşünür. Dünyada üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü almış tek mimardır. “Bilge Mimar” da olarak anılır. Kent, bayındır, koruma alanlarında pek fazlaca vazife almış,Beyazıt Meydanı’nı tasarlamıştır. Türkiye’deki ilk sanat zamanı doktora tezinin sahibidir.

 

Hayatı

1920 senesinde Antalya’da hayata merhaba dedi. Doktor Hasan Ferit Bey ile eşi Saime Hanım’ın beş çocuğundan en büyüğüdür.

Babası Doktor Hasan Ferit Bey, Kasımpaşa Turabi Tekkesi şeyhi ve Bab-ı Ali’nin üst düzey bürokratlarından birisi olan Şeyh Ali Efendi’nin oğlu idi. Siyasetçi olmak yerine tıp okumayı seçen, harp yıllarında Sina Cehpesinde Sahra Başhekimliği icra eden, Türk Ocakları’nın kurucuları içinde yer edinen Hasan Ferid Bey; devlet ideolojisine muhalif kalmış, Ankara’da üst düzey vazife tekliflerini reddederek Antalya’da, Adana’da sıtma mücadelesinde vazife almayı tercih etmiş, Tavşanlı’da Bursa’da sürgün yaşamı yaşamış bir düşünce adamı ve doktordur.

Annesi Saime Hanım ise Filibe kökenli bir öğretmendir. Halide Edip Adıvar’ın talebesi olarak yetişmiş, 19 yaşına vardığında gönüllü olarak Kudüs’te öğretmen olmayı kabul etmiş bir hanımdır. 

Tahsil Hayatı

Turgut Canserver, ilkokulu Ankara ve Bursa’da okudu. İlkokul yıllarından sonrasında ailesi İstanbul’a taşınmıştı. Lise öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde tamamladı. Okul ve derslik arkadaşlarından bazıları Turan Güneş, Turhan Feyzioğlu, İlhan Usmanbaş, Avni Arbaş, Cihat Burak’tır.

Ressam olmak düşüncesiyle girmiş olduğu İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Halil Dikmen’le, Mazhar Şevket İpşiroğlu’yla, Sedad Hakkı Eldem’le tanıştı. Mimarlık öğrenimi görmeye karar verdi. Sedad Hakkı Bey’in yardımcısı oldu. Mimarlık öğreniminden sonrasında sanat zamanı doktorası halletmeye yöneldi. 1946 senesinde derslere başladı ve İslam Sanatı zamanı hocası Ernst Diez onu fazlaca etkiledi. 1949’da yazdığı “Osmanlı ve Selçuklu Mimarisinde Sütun Başlıkları” adlı doktora tezi, Türkiye’de meydana getirilen sanat zamanı doktora tezlerinin ilkidir[3]. Tezi için 14 Anadolu şehrini ve 111 yapıyı ziyaret etti[4]. Eser, 2010 senesinde “Sonsuz Mekânın Peşinde: Selçuk ve Osmanlı Sanatında Sütun Başlıkları” adıyla yayımlandı.

Fransa’ya giderek bir süre Avrupa’yı dolaştı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden “Modern Mimarinin Sorunları” adlı 1960 tarihindeki tezi ile doçent ünvanını aldı.

Meslek yaşamı

1949 senesinde Sadullah Paşa Yalısı’nın restorasyonu gerçekleştirmiş oldu. Bu, meslek yaşamının ilk mühim deneyimi oldu. 1951’de ortağı Abdurrahman Hancı ile beraber ilk mimarlık bürosunu kurdu. Birlikte tasarladıkları Anadolu Kulübü Oteli, mühim eserlerindendir. Karatepe Açık Hava Müzesi, Diyarbakır Koleji, ODTÜ Kampüsü yarışma projesi, Türk Tarih Kurumu binası 1950’li yıllarda tasarlanmış çalışmalardandır.

1952 senesinde Nilüfer Hanım ile evliliğe ilk adımını attı çiftin Hasan, Emine ve Feyza (1961) isminde evlatları oldu ve mimarlık mesleğini seçtiler.

Cansever 1958’de Beyazit Meydanı tasarımına başladı. Bu emek harcama, onu şehir, bayındır, koruma alanında savaşım vermeye yönlendirdi. Bu alanlarda kısa süreli pek fazlaca vazife aldı. Aldığı görevlerin bazıları şunlardır: 1959-1960’ta kuruluşunda bulunmuş olduğu Marmara Bölgesi Planlama Teşkilatı Başkanlığı ve 1961’de İstanbul Belediyesi Planlama Müdürlüğü; 1974-1975’te Dünya Bankası İstanbul Metropol Planlama Projesi’ne başkanlık; 1974-1976 içinde Avrupa Konseyi Türk Delegasyonu Üyeliği; 1975-1980 içinde İstanbul Belediyesi’nde, 1979’da Ankara Belediyesi metropol planlama, yeni yerleşmeler, şehir merkezleri ve koruma danışmanlığı.

1960’lı seneler, Cansever’in Bodrum’la tanıştığı dönemdir. Kendisine 1980’de almış olduğu iki Ağa Han Mimarlık Ödülü’nden birisini getirecek olan Ertegün Evi restorasyonu Bodrum’la tanışmasının sonucudur.

Türk Tarih Kurumu binası (1951-1967, Ankara, Ertur Yener ile beraber gerçekleştirdiği) ve Ahmet Ertegün evi yenilemesi (1971-1973, Bodrum) ona 1980 senesinde iki Ağa Han ödülü getirdi. Üçüncü ödülü ise 1992 senesinde aldı. Bodrum’un 9km. kuzeyindeki Mandalya Koyu’nda toplam 3 otel ve 500 evden oluşan; Emine Öğün, Mehmet Öğün ve Feyza Cansever ile gerçekleştirdiği Demir Evleri Projesi kendisine üçüncü Ağa Han Ödülü’nü getirdi. Üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü kazanmış dünyadaki tek mimar oldu.

1983’te Mekke Üniversitesi’nde eğitim programı hazırlık danışmanı olarak çalıştı. Aynı yıl, Ağa Han Mimarlık Ödülü Master Jürisi’nde vazife aldı.

Cansever, doksanlı yıllarda yayım etkinliklerini sürdürdü. Pek fazlaca yazı yayımladı, yazı derlemelerini kitap haline getirdi. Anıtsal bir yapıt olan Mimar Sinan kitabını 2005 senesinde yayımladı.

2007 senesinde İstanbul’da, hakkında “Turgut Cansever: Mimar ve Düşünce Adamı” başlıklı sergi açıldı. Küratörlüğünü Uğur Tanyeli ile Atilla Yücel’in yapmış olduğu sergi, Türkiye’de arşiv belgesi durumunda malzemeye dayanarak yapılmış ilk retrospektif mimar sergisidir.

2000 senesinde kalbine pil takılan ve 2008 temmuzundan itibaren yatağa bağlı tedavi gören Turgut Cansever, 22 Şubat 2009 günü İstanbul Kadıköy Çiftehavuzlar’daki evinde vefat etti. [6] [7] Turgut Cansever’in cenazesi 23 Şubat 2009 günü Fatih Camii’nde ikindi namazından sonrasında kılınan cenaze namazının peşinden Edirnekapı Mezarlığı’da toprağa verildi.


Turgut Cansever Kitapları – Eserleri

  • Kubbeyi Yere Koymamak
  • İslam’da Şehir ve Mimari
  • Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever’le Konuşmalar
  • Osmanlı Şehri
  • İstanbul’u Anlamak
  • Mimar Sinan
  • Ev ve Şehir


Turgut Cansever Alıntıları – Sözleri

  • Ankara’da eski Ankara evlerinden oluşan bir mahalle inşa etmeyi ve onları yok eden yanlışın ürünlerine engel olmayı vaad ediyorsanız o süre Ankara’da bir Bosna anıtı halletmeye hakkınız vardır. (Not: Bu alıntının öncesi de okunmalı) (Osmanlı Şehri)
  • ” Aslında bugün Türkiye’nin uyanması, Osmanlı-İslam kültür muhtevasını anlaşılır dille hem kendi insanlarına, hem dünyaya iletmesi lazım. Türkiye’de politik gücü olmak bence amaç olması imkansız; dünyayı değiştirmektir amaç. İnsanlara İslam’ın mesajını iletmektir.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • Niyet herşeyin başıdır… (Mimar Sinan)
  • Betonarme, bu iradenin gelecek nesillere dayatılması anlama gelir. Kentin devamlı değişebilir olması, yeni nesillere yaşadıkları kente kendi iradeleriyle katkıda bulunmalarının imkânlarını sağlamak gerekir. (Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever’le Konuşmalar)
  • “Bir insanoğlunun yapmış olduğu her şey muhakkak onun inançlarının bir yansımasıdır.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • Ne isterseniz yapınız, her yaptığınız şey kesinlikle inancınızın tam bir inikâsı (yansıması) olacaktır. (İslam’da Şehir ve Mimari)
  • ” Doğayı tabiat olarak korumak insanoğlunun ilk vazifesi ise, doğayı güzelleştirerek insanoğlunun doğayla bir araya gelmesini sağlamak da kaçınılmaz ikinci vazifedir.Sanıyorum ki bu olmadan ekonomi da yapılamaz, siyaset da.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • Osmanlılar monümantalliğin ölçü büyüklügüyle elde edilemeyeceğini biliyorlardı. Daha ilkin anlattım. O süre monümantalliğin kaynağının ne işe yaradığını inceleyenler, monümantallik, şu demek oluyor ki abide benzer biçimde terimi yerine bir başka temel konsepte sevk ediyordu Osmanlı mimarlarını: Huşu hissi. Bu histe büyük bir saygı, bir bakıma, karşı karşıya kalman şeyin büyüklüğü karşısında bir nevi korku ve ürperme tavrı var.
    Çözümleme birçok kere 10-15 santimetre. büyüklüğünde bir çini parçasında gerçekleşiyor. 15 santimlik bir kırık 16. çağ çinisi karşısında bir abide karşısında olduğunuz süre duyacağınız hisleri duyuyorsunuz. İşte tasavvufi huşu, haşyet duygusunun yapıya taşınması birinci derecede
    öncelik taşıyordu. Tabiî bunun bununla beraber de kaçınılmaz bir halde vakar ifadesi bu yapıların asli psişik özelliklerini, şekil ifadelerini teşkil ediyordu. (Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever’le Konuşmalar)
  • Tüm 19.çağ bir ölçek değişmesi zamanıdır. İnsan ölçeği yerine büyük kışlalar, zenginlerin hatta orta halli İstanbulluların bile tevazu ve sadelikten uzak heybetli konaklar ve yalılar inşa ettirdiği; gerçekliğin, tevazuun ve yüceliğinin yerini gösterişçiliğe bıraktığı bir dönemdir. (İstanbul’u Anlamak)
  • “İslâm kültürü büyük çelişkilere büyük çözümler getirmiştir.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • “Her sanat eseri gibi, mimari eserler de tarihin belli bir döneminde, belirli mahalli şartlar içinde oluşan, varlığın yapısına yöneik bir inancın ürünüdür. ‘O zaman’ ve ‘o yerde’ mevcut doğru ve yanlışlar, bunların oluşumu hakkındaki inanç ve değerlendirmeler, sanat eserinin ve mimarinin temel özelliklerini belirler.” (İstanbul’u Anlamak)
  • Devâsâ apartman blokları yapıp insanları buralara istiflemek de, 20. asrın başında Almanya’da yapıldığı gibi, yan yana dizilmiş standart evler yapmak da bir çeşit totaliterliktir. Dev apartman blokları yahut yan yana dizilmiş bir örnek evlerden oluşan mahalleler, şehirler oluşturmak, elbette aynı zamanda aileyi standartlaştırma iradesini yansıtıyordu. Bu türden düzenlemelerin, ailelerin ve isteklerinin standart olmadığının bilinerek yapılması gerekir. O halde evleri standartlaştırma yerine, evlerin parçalarını standartlaştırmak daha insanî bir çözümdür ve yalnızca Osmanlı dünyasında uygulanmıştır. (Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever’le Konuşmalar)
  • Rönesans’ta, insanın dünyayı anlamak için durduğu yerden karşısına bakması esas iken, hareketli kültürlerde, insanın bir nesneyi algılamak için o nesnenin etrafında dolaşması, ona her cepheden; üstten, alttan bakması, varlığı hareket eden insanın gözü ile algılaması, şehirlerin yapılanmasını düzenleyen iki farklı varlık telakkisi, şehre iki farklı nitelik kazandırmaktadır. (İslam’da Şehir ve Mimari)
  • Kur’an-ı Kerim’in bize ulaştırdığı hikmetlerden yola çıkarak hayatımızı zenginleştiren ecdadımızın duyarlılığıyla şekillenen Türk-Osmanlı şehirlerinin nasıl olduğunu anlatmak da herhalde yedi sene ister.. (Osmanlı Şehri)
  • “Mimari, etkileri asırlarca devam eden ve nesillerin varlıklarını içinde sürdürdükleri bir kültür ve sanat alanıdır… Güzel bir dünya inşa etmek sorumluluğu ile mimari, diğer sanat alanlarından çok daha yoğun ve ciddi bir şekilde varlığın bütün zaruretleriyle karşı karşıya gelinerek geliştirilebilir.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • “…’topografyaya dayalı olarak mahalle ve sokaklarda oluşuyor’…Bu oluşum esnasında topografyanın en seçkin noktasına kamusal alan yerleştiriliyor; cami, mektep, medrese, imaret, hamam vs. Bunlar topografyanın en seçkin yerlerine yerleştiriliyor ve değişmeyecek yapılar olarak meydana getiriliyor.Bu önemli bir şey. Çünkü değişmeyecek binalar, devam edecek bir erdemin, ilahi irşadın içerisinde öğrenildiği ve icaplarının yerine getirildiği yapılar olarak var oluyor.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • “İslâm’da insana verilen “her şeyi kendi yerine koyma” (hakkaniyet) sorumluluğu tevhîd bağlamında anlaşılmalı ve yerine getirilmelidir.” (Mimar Sinan)
  • Osmanlı-İslam şehirleri tabiatı içine almakla birlikte tabiata, her ağaca, her çalı parçasına, her çiçeğe yüce bir kıymet kazandıracak şekilde, insanoğlunun düzenlemiş olduğu bir dünyanın ürünü idi; insanoğlunun dünyayı iyi mi güzelleştirdiğinin örneği idi.  (Osmanlı Şehri)
  • İbadeti her şeyi halledecek tek güç addediyor Müslümanlar. İslâm’ın gündemindeki ilkelerin en önemlisi tevhid ilkesi. İnsanın söylediğiyle yaptığının tamamen aynı olması lazım geldiği şeklindeki ilke. İnanç ile meydana getirilen arasındaki münasebet bütünlüğünü çağıl İslâm âlemi hiçbir şekilde tesis edemiyor. (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • Tüm ülkede, şehir ve kasabalarımızda, köylerimizde bugün hiçbir çağda olmadığı kadar seviyesiz, çirkin, bayağı bir çevre oluşturacak niteliksiz bir yapı faaliyeti hakimdir.
    Bu yapı faaliyetinin çirkinleştirici seviyesizliklerini yenilik, başarı ve tutumsal gelişme sayan değerlendirme yanılgıları toplumun her düzeyine hakim bulunmaktadır. (Osmanlı Şehri)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş