Eğitim

Geçmişin Yankısı: Kısım 2 – Diana Gabaldon Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Geçmişin Yankısı: Kısım 2 – Diana Gabaldon Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Geçmişin Yankısı: Kısım 2 kimin eseri? Geçmişin Yankısı: Kısım 2 kitabının yazarı kimdir? Geçmişin Yankısı: Kısım 2 konusu ve anafikri nedir? Geçmişin Yankısı: Kısım 2 kitabı ne konu alıyor? Geçmişin Yankısı: Kısım 2 PDF indirme linki var mı? Geçmişin Yankısı: Kısım 2 kitabının yazarı Diana Gabaldon kimdir? İşte Geçmişin Yankısı: Kısım 2 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Diana Gabaldon

Çevirmen: Kübra Tekneci

Orijinal Adı: An Echo in the Bone

Yayın Evi: Epsilon Yayınları

İSBN: 9786051730141

Sayfa Sayısı: 656


Geçmişin Yankısı: Kısım 2 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Diana Gabaldon milyonları büyüleyen YABANCI serisine Geçmişin Yankısı ile devam ediyor. 18. yüzyılda yaşayan İskoç savaşçısı Jamie Fraser ile 20. yüzyıl İngiltere’sinden gelen eşi Claire Randall’ın muhteşem hikâyesine bir kez daha fanatik olacaksınız. GEÇMİŞİN YANKISI KISIM II Bir zamanların II. James yanlısı Jamie Fraser, Amerikan ayaklanması hakkında üç şeyden emindir: İlki kazanan tarafın Amerikalılar olacağı, ikincisi kazanan taraf adına savaşmanın hayatta kalmayı güvence etmeyeceği ve üçüncüsü ise namlunun öteki tarafında İngiliz ordusu için savaşan, evlilik dışı doğan oğluyla yüzleşmektense ölmeyi tercih edeceği. Claire ise Amerika’nın kazanacağını bilse de bedelinin ne kadar ağır olacağından habersizdir… Bu sırada, on sekizinci yüzyıla kıyasla daha güvenli olan yirminci yüzyılda, Brianna ile eşi Roger MacKenzie, iki yüzyıl öncesinden kalan mektuplar vasıtasıyla Jamie ve Claire’in acıklı hikâyesini adım adım takip ederken, asla beklemedikleri büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaklardır.


Geçmişin Yankısı: Kısım 2 Alıntıları – Sözleri

  • “Beni dört yüz doksan dokuz kez kırbaçladılar.Saydım.”Kalabalık kahkaha patlatınca Bay Morgen gülümsedi.”Beş yüz kez kırbaçlaması gerekiyordu fakat bir tanesini unuttu.Ben de söylemedim.”
  • “Kadınların niçin savaşmadığını merak ediyorum.”
    “Sizler savaşmaya uygun değilsiniz Sassenach.” Sert ve pürüzlü elini yanağımın üzerine koydu. “Hem bu doğru olmazdı; siz hanımefendiler gittiğinizde beraberinizde oldukca fazla şey götürüyorsunuz.”
    “Ne demek istiyorsun?”
    Uygun kelimeyi ya da düşünceyi aradığını belirtircesine hafifçe omuzlarını silkti, sanki ceketi oldukca darmış benzer biçimde bilincinde olmadan yapmış olduğu bir hareketti.
    “Bir adam öldüğünde, bir tek bir şahıs ölmüş olur,” dedi. Erkekler birbirlerinden pek değişik değillerdir. Hem onları doyurması ve koruması için her ailenin bir adama ihtiyacı vardır. Ve doğru muntazam her adam bunu yapabilir. Kadınlara erişince…” Parmaklarımın ucundaki dudaklarını kıpırdatıp hafifçe gülümsedi. “Bir hanım öldüğünde bununla beraber tüm canlılığı götürür. Bir hanım…. sonsuz olasılıklarla doludur.”
  • Minik çocuk William’ın kılıcına bakarak, “Birini öldürdün mü?” diye ilgiyle sordu.
    William gülümseyerek, “Hayır, hemen hemen değil,” diye yanıt verdi.
    “Dedem iki düzine adam öldürmüş!”
    Ebeveynleri aynı anda, “Jemmy!” diye bağırırken minik çocuk omzunu silkti.
    “Ama öldürmüş!”
    “Dedenin yürekli ve acımasız bir adam olduğundan inanırım,” diyen William, minik evladı usulca ikna etti. “Kral’ın devamlı bu tür adamlara ihtiyacı vardır.”
    Çocuk sakin bir halde, “Dedem Kral’ın kıçını öpebileceğini söylüyor.” dedi.
    “JEMMY!”
    Bay MacKenzie oğlunun ağzını eliyle kapattı.
    “Biliyorsun ki senin deden böyle bir durum söylemedi,” diye uyardı Bayan MacKenzie. Minik çocuk kabul ederek başını salladığında babası elini ağzından çekti.
    “O halde büyükannem öldürdü.”
    “İşte bu daha ihtimaller içinde,” diye mırıldandı Bay MacKenzie.
  • “Sana söylediğim öteki sözü hatırlıyor musun?” diye sormuş oldum ona. “Edinburgh’tan Lallybroch’a döndüğümüzde, ben Jamie’yi… yine bulduktan sonrasında. Ev, gitmen gerektiğinde seni içeri kabul etmek zorunda oldukları yerdir.”
    Ian tek kaşını kaldırarak bakışlarını benden Jamie’ye çevirip kafasını salladı.
    “Ona niçin bu kadar düşkün olduğuna şaşmamalı dayı. İnsana nadir görülen bir refah veriyor.”
    “Eh,” dedi Jamie, gözlerini işinden ayırmadan, “beni hala içeri almaya devam ettiğine bakılırsa, sanırım evim de o olmalı.”
  • Kiliseleri ya da Claire’i düşünüyor olmak ona başka bir kiliseyi hatırlatmıştı – evlendikleri kiliseyi, bunu hatırladığında kendi kendine gülümsedi. Pek rahat bir bekleyiş değildi. İçeri girdiğinde kalbinin göğsünde gümbür gümbür attığını hala hissedebiliyor, terinin çok kötü kokusunu -azgın bir keçi benzer biçimde koktuğunu Claire’in fark etmemesini ummuştu- ve doğru muntazam nefes alamayışını hatırlıyordu. Buz benzer biçimde soğuk, minik parmaklarını ve destek almak için onu yakalayan elini elinin içinde hissedişi…
    Tapınak. Birbirleri için hep öyleki olmuşlardı ve hala öyleydiler. Kanın benim kanım. Minik kesik iyileşmişti, soğukkanlı bir halde söylediği bu cümleye gülümseyerek başparmağını ovdu.
  • “Ian,” dedim mümkün olduğunda sakin bir sesle, “sanırım bayılacağım.”
    Göğsümdeki beni boğan baskı artmıştı. Güçlükle öksürünce bir an rahatladığımı hissettim. Ulu Tanrım, kalp krizi mi geçirecektim? Sol kolumda ağrı var mıydı? Hayır. Çenemde ağrı var mıydı? Evet, dişlerimi birbirine kenetlediğim için bu oldukca normaldi… Gözlerimin açık bulunduğunu düşündüm fakat hiçbir şey göremiyordum. Belirsiz bir halde, ölüyor olduğumu düşünmeye başlamıştım sadece bu fikri derhal aklımdan attım. Hayır. Hiç de ölmüyordum. Ölemezdim. Yine de acayip bir halde bana doğru dönerek yaklaşan gri bir sis görüyordum.
    “Ian,” dedim ya da söylediğimi sandım. Oldukca sakin hissediyordum. “Ian, ne olur ne olmaz, Jamie’ye onu sevdiğimi söyle.” Neyse ki çevre kararmamıştı fakat sis bana ulaşmıştı, refah dolu gri bir buluta nazikçe sarıldığımı hissettim. Üzerimde hissettiğim tüm baskı, boğulma hissi ve acı dinmişti. Mutlu ve düşüncesiz bir halde gri sisin içinde süzülüyor olabilirdim.
    “Jamie’ye söyle,” deyip duruyordum bulanık haldeki Ian’a. “Jamie’ye onu sevdiğimi söyle.”
    “Gözlerini aç da kendin söyle Sassenach,” dedi yakınlardan gelen tok ve telaşlı ses.
  • “Sanırım senin benzer biçimde hissediyorum,” dedi Jamie, Claire’i uyandıramayacak kadar hafifçe. “Taşların içinden vardığında hissettiğin benzer biçimde. Dünya hala orada fakat senin bir zamanlar haiz olduğun dünyadan değişik bir haldeymiş benzer biçimde.”
    Jamie, çarşafların içinden elini çıkarıp yoklamaya başlayınca Claire’in elini tuttu. İçini çekti, derin ve uykulu bir halde, sonrasında Jamie’yi kendisine doğru çekti.
    “Benim dünyam sensin,” diye mırıldandı Claire ve sonrasında nefes alışı değişti, kendisiyle beraber Jamie’yi güvenli bir yere götürdü.
  • “Karanlık bir odada bir düzine adamın içinde seni bulabilirim.”
  • Jamie, çarşafların içinden elini çıkarıp yoklamaya başlayınca Claire’in elini tuttu. İçini çekti , derin ve uykulu bir halde, sonrasında Jamie’yi kendisine doğru çekti.
    “Benim dünyam sensin,” diye mırıldandı Claire ve sonrasında nefes alışı değişti kendisiyle beraber Jamie’yi güvenli bir yere götürdü…
  • “Bir adam öldüğünde,bir tek bir şahıs ölmüş olur,”dedi. “Erkekler birbirlerinden pek değişik değillerdir.Hem onları doyurması ve koruması için her ailenin bir adama ihtiyacı vardır ve doğru muntazam her adam bunu yapabilir.Kadınlara erişince…” Parmaklarımın ucundaki dudaklarını kıpırdatıp hafifçe gülümsedi.”Bir hanım öldüğünde bununla beraber tüm canlılığı götürür.Bir hanım…sonsuz olasılıklarla doludur.”
  • Seninle aynı isme haiz birinin adını söylemenin ne kadar garip bulunduğunu biliyor musun?
  • Bir adam istediği kadar gülümsedin,gene de fena olabilir.
  • Düşünmemeye çalış.Elindekileri kabul et ve haiz olmadıklarını düşünme.
  • “Bir hanım öldüğünde bununla beraber tüm canlılığı götürür. Bir hanım… sonsuz olasılıklarla doludur.”
  • Bir adam öldüğünde, bir tek bir şahıs ölmüş olur. Erkekler birbirlerinden pek değişik değillerdir. Kadınlara erişince… Bir hanım öldüğünde bununla beraber tüm canlılığı götürür. Bir hanım… Sonsuz olasılıklarla doludur.


Geçmişin Yankısı: Kısım 2 İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Bu seri yardımıyla güvenilir olduğum bir şey var; olur da bigün kendimi 18. yüzyılda bulursam asla bir gemiye binmeyeceğim.
Yıl 1776. Savaş ve kan Claire ile Jamie’nin peşini bırakmıyor. Kızları Brianna ve damatları Roger torunlarıyla beraber geleceğe, kendi zamanlarına gittikten sonrasında Amerikan Bağımsızlık savaşının ortasında yalnızlar. Jamie, İngilizlere bu sefer Amerika’da karşı duracak. Sadece bunu kılıç ile değil, kelimeler ile meydana getirecek. Bu yüzden de İskoçya’da bıraktığı basımevi makinesini alması gerek. Ayrıca Ian’ın başına gelen talihsiz yeni bir vakadan sonrasında onu ailesinin yanına götürmelerinin de zamanı gelmiştir. Ama İskoçya’ya olan seyahat {hiç de} kolay olmuyor ve kendilerini savaşın tam içinde buluyorlar. Üstelik Jamie Amerikan cephesindeyken, oğlu William ise İngiliz cephesinde.
“Sanırım senin benzer biçimde hissediyorum,” dedi Jamie, Claire’ı uyandıramayacak kadar hafifçe. “Taşların içinden vardığında hissettiğin benzer biçimde. Dünya hâlâ orada fakat senin bir zamanlar haiz olduğun dünyadan değişik bir haldeymiş benzer biçimde.”
Geçmişin Yankısı serinin öteki kitaplarından değişik olarak pek oldukca bakış açısına yer veriyor. Önceki kitaplarda Claire haricinde Jamie, Brianna ve Roger’ın bakış açısına alışkındık. Olay örgüsü gereğince de esasen onların perspektif olmasa kitaplar tıkanırdı. Bu kitapta da pek oldukca kez Bree ve Roger’ın kısımlarını sabırsızlıkla bekledim. Diğer taraftan John ve William’ın kısımları… Dürüst olmam gerekirse gıcıklana gıcıklana okudum. Ama bir süre sonrasında şunu fark ettim, William’ı sevmeye başladım. Komik olan William’ı sevmiyor filan değildim. Sadece onu tanımıyormuşum. Birkaç kere gördüğüm bir çocukken, ailenin parçası oluverdi.
Bundan önceki üç kitapta Jamie ve Claire yeni bir dünyada yaşam, yuva kurmuştu. Eğer o kitaplar olmasa Amerika’da kalmak için savaşım etmek istemeleri oldukca anlam ifade etmeyen gelebilirdi. Kurgu öyleki güzel örülü ki geldiğimiz noktada o savaşım ruhunu, ne için savaştıklarını tam içimde hissettim. Geçmişin Yankısı, Kehribardaki Yusufçuk ve Yolcu’nun havasına daha oldukca haiz. Mühim bir fark olarak bir tek o süre olduklarından daha olgun daha akıllılar. Beni en etkileyen de kişiliklerindeki bu gelişme sürecinin her aşamasına tanık olduk. Ayrıca kendi vakalara bakış açımın da onlarla beraber geliştiğini düşünüyorum. Kitap incelemelerinde karakter gelişimi diyerek bahsedip durulan durum asla bu kadar sahi olmamıştı. Jamie ve Claire, aile üyeleri, çevreleri, yaşadıkları adeta gerçek. Diana Gabaldon çıkıp bunu iddia ederse, inanırım.
“Galce konuşmak niçin fena baba?” diye mırıldandı, bitkin düşmüştü. “Fena bir şey demek istememiştim.”
“Bu fena bir şey değil.” Jem’in ipeksi saçlarını okşarken Roger fısıldadı. “Canını sıkma. Annen ve ben hallederiz. Söz veriyorum. Ayrıca yarın okula gitmek zorunda değilsin.”
Jem rahatlamıştı, bir çuval dolusu tahıl benzer biçimde hareketsiz kaldı. Sonra başını kaldırıp hafifçe güldü.
“Sence annem Bay Menzies’i döver mi?”
Evlatları da alıp kendi zamanlarına, 20. yüzyıla giden Bree ve Roger’a gelirsek… Lallybroch’a yerleşiyorlar fakat bir taraftan geleceğe uyum sağlamaya çalışırken ne onlar geçmişi bırakabiliyor ne de geçmiş onları bırakıyor. Bilhassa evlatların, Jemmy ve Mandy’nin olduğu kısımlar inanılmaz merak uyandırıyordu. Jem her Jamie’den bahsettiğinde tüylerim diken diken oldu. Düşündükçe heyecandan çıldırıyorum.
“Küçükken uzun bir süre süresince, oldukca büyük bir insanın gayri meşru çocuğuymuşum benzer biçimde yaptım. Sanırım tüm öksüzler bu şekilde yapıyordur. Birinin gelip seni dünyada hak ettiğin yere geri koyacağını düşünmek yaşamı daha çekilir kılıyor sanırım. Sonra büyüdüm ve bunun doğru olmadığını anladım. Kimse beni kurtarmak için gelmeyecekti. Ama sonra-” Dönerek Jamie’ye devasa bir gülümsemeyle baktı. “Daha da büyüdüm ve anladım ki sonuçta bu doğruymuş. Ben hakkaten de oldukca büyük bir insanın oğluymuşum.”
Ve doğal en oldukca anlatmak istediğim, bahsedilmesi ihtiyaç duyulan Fergus…
Bu kitapta Fergus’un hikayesi de gün yüzüne çıkıyor. Fakat ne olursa olursa olsun tek mühim olan gerçek Fergus, benim için Jamie ve Claire’ın oğlu. Jamie’nin söylediği benzer biçimde, isminin ve kalbinin oğlu.
Germain için de ayrı bir sevgi gösterisi yapabilir miyim?
GERMAIN. SEN. NASIL. BİR. VELETSİN? Boynuz kulağı geçer. Fergus’un kendi benzer biçimde bir oğlu olduğundan oldukca mutluyum!
Bahsedecek o denli oldukca şey var ki kitaba asla hakkıyla yorum yapamıyorum ve bu beni oldukca üzüyor. Her kitaba afili afili yorumlar ve övgüler dizmek isterim. Parmaklarım klavyeye değdiğindeyse zihnimde bir tek yine yine aynı kelimeler beliriyor: Oldukca güzel, oldukca güzel, mükemmel. (Nur D.)


Geçmişin Yankısı: Kısım 2 PDF indirme linki var mı?


Diana Gabaldon – Geçmişin Yankısı: Kısım 2 kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Geçmişin Yankısı: Kısım 2 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Diana Gabaldon Kimdir?

Zooloji bölümünden mezundur. Yüksek lisansını deniz bilimi, doktorasını ekoloji üstüne yapmıştır. Eğitiminden değişik olarak edebiyat alanına yönelmiştir. İlk kitabı Yabancı ile New York Times gaztesinin oldukca satanlar listesine girmiştir.  Yabancı Starz yapım tarafınca dizi haline getirilmiştir.


Diana Gabaldon Kitapları – Eserleri

  • Yabancı
  • Kehribardaki Yusufçuk
  • Yolcu
  • Sonbahar Davulları: Kısım 1
  • Sonbahar Davulları: Kısım 2
  • Ateşin Çağrısı: Kısım 1
  • Ateşin Çağrısı: Kısım 2
  • Kar ve Kül – Kısım 1
  • Kar ve Kül – Kısım 2
  • Geçmişin Yankısı: Kısım 1
  • Geçmişin Yankısı: Kısım 2
  • Kalbimin Kanıyla Yazdım Kısım 1
  • Kalbimin Kanıyla Yazdım – Kısım 2
  • The Scottish Prisoner
  • Lord John and the Hand of Devils
  • Lord John and the Brotherhood of the Blade:
  • Lord John and the Private Matter


Diana Gabaldon Alıntıları – Sözleri

  • Bir adam istediği kadar gülümsedin,gene de fena olabilir. (Geçmişin Yankısı: Kısım 2)
  • İnsanın fizyolojik gücünün tükendiği anda bile bedeli ne olursa olsun savaşı bitene kadar dayandığı ve kendini kuvvetli hissettiği anlamış olur vardı. Bu güce hanımefendiler doğum yaparken erkekler de cenk alanında ulaşıyorlardı. (Yabancı)
  • “Dünyanın sonu gelse de sevgi ve müzik var olmaya devam edecek.” (Kalbimin Kanıyla Yazdım – Kısım 2)
  • “Savaşta kaybetmek utanılacak şey değildir, mo caraidh,” dedi yavaşça. “Büyük savaşçıların erdemi bunun üstesinden gelmeyi başarmalarında saklıdır.” (Kehribardaki Yusufçuk)
  • “Aramızda yeterince hayalet var Sassenach. Eğer geçmişin kötülükleri bizi yıldıramıyorsa gelecek korkusu da zayıflatmamalı. Bazı şeyleri arkamızda bırakıp devam etmeliyiz. Değil mi?” (Kar ve Kül – Kısım 2)
  • “Daha ilkin asla böyle bir durum görmemiştim Sassenach. Bana mikroplardan bahsetmiştin fakat onları asla bu şekilde hayal etmemiştim! Dişleri bulunduğunu sanıyordum fakat yokmuş. Bu kadar güzel kuyruklarının olacağını ve bu şekilde kalabalık bir halde yüzeceklerini tahmin edemezdim!”
    “Bazı mikroorganizmalar böyledir,” dedim merceğe bakmak için mikroskoba yaklaşırken. “Bu minik şeyler mikrop değil, sperm.”
    “Ne?”
    Boş gözlerle bana baktı.
    “Sperm,” dedim sabırla. “Erkek üreme hücreleri. Bebeklerin iyi mi bulunduğunu biliyorsun, değil mi?”
    Nefesi kesiliyor sandım. Ağzını açtı, yüzü kıpkırmızı oldu.
    “Tohum mu şu demek oluyor ki?” dedi hırıltılı bir sesle. “Döl mü?”
    “Yani… evet.” Kaynayan çayı temiz bir gözlem tüpüne döküp kendine gelmesi için Jamie’ye verdim. Çayı istemede ve sanki her an mercekten bir şeyin fırlayıp ayaklarımızın altında dolanmaya başlayacağından korkuyormuş benzer biçimde gözlerini mikroskoptan bir saniye ayırmadı.
    “Sperm,” dedi kendi kendine. “Sperm.” Başını sert bir halde sallayıp bana doğru döndü. Aklına korkulu bir düşünce gelmişti.
    “Kimin onlar?” diye sordu. Sesinde karanlık bir kuşku vardı.
    “Eee… senin doğal olarak.” Biraz utanmıştım, boğazımı temizledim. “Başka kimin olacak ki?”
    Eli refleks olarak bacaklarının arasına gitti. Kendini korumaya çalışıyor gibiydi.
    “Nasıl aldın onları?”
    “Sence iyi mi almışımdır?” dedim soğuk bir sesle. “Bu sabahleyin onlarla uyandım.”
    Elini bıraktı. Kendini minik düşmüş hissetmişti, yanakları kızardı. Çay tüpünü alıp sıcaklığına aldırmadan tem yudumda içip tamamladı.
    “Anladım,” diyip öksürdü. (Ateşin Çağrısı: Kısım 2)
  • Düşünmemeye çalış.Elindekileri kabul et ve haiz olmadıklarını düşünme. (Geçmişin Yankısı: Kısım 2)
  • ‘Hodie mihi cras tibi – sic transit gloria mundi.
    Benim günüm bugün- seninki yarın. Ve böylece dünya şanı da gelip geçecek.’ (Kar ve Kül – Kısım 1)
  • “O gün şu demek oluyor ki ayrılmamız ihtiyaç duyulan gün vardığında.” Dedi usulca, dönerek bana baktı, “eğer son sözlerim ‘seni seviyorum’ eğer olmazsa, bil ki bunun sebebi zamanımın kalmamış olmasıdır.” (Ateşin Çağrısı: Kısım 2)
  • “Tavsiye mi istiyorsun? Tavsiye verilmek için fazla yaşlı, tavsiyeye uymak içinse fazla gençsin.” (Kalbimin Kanıyla Yazdım – Kısım 2)
  • Şanslıydık. Yağmur dönmüş, bulutlar çekilince ortaya çıkan gümüş renkli ay, aksak fakat ışıklı bir halde Black Dağı’nın yamaçlarından yükseliyordu; gizli saklı bir aile düğünü için uygun bir ışıklandırmaydı bu. (Ateşin Çağrısı: Kısım 1)
  • “Hiçbir şey yok olmaz,Sassenach,bir tek değişmiş olur.”
    “Bu termodinamiğin ilk yasasıdır ,”dedim burnumu silerken.
    “Hayır,”dedi.”Bu inançtır.” (Sonbahar Davulları: Kısım 1)
  • “Ah, Claire, beni seni sevmeye mecbur bırakarak kalbimi öyle kırıyorsun ki.” (Kehribardaki Yusufçuk)
  • Zaman, insanların Tanrı hakkında söylediklerinin bir çoğuna uyar.
    Ilk olarak, öncesiz ve sonsuz bir varlıktır. Gücü her şeye yeter, ne de olsa hiçbir şey zamana dayanamaz, değil mi? Ne dağlar, ne ordular…
    Elbette, süre bunun haricinde her şeyi iyileştirir de. Herhangi bir şeye yeterince süre verdiğinizde hallolur: tüm acılar yok olur, tüm zorluklar silinir, tüm kayıplar telafi edilir.
    Küller küllere, toprak toprağa karışır. Unutma: topraksın, topraktan yaratıldın ve gene toprağa döneceksin.
    Eğer Zaman birazcık olsun Tanrı’ya benzeyen bir şeyse, o halde Hafıza’nın da Şeytan olması icap ettiğini düşünüyorum. (Kar ve Kül – Kısım 1)
  • “Eğer kendini bir çelişkinin ortasında bulursan, hakikatin kenarında durduğundan güvenilir olabilirsin.” (Geçmişin Yankısı: Kısım 1)
  • Kiliseleri ya da Claire’i düşünüyor olmak ona başka bir kiliseyi hatırlatmıştı – evlendikleri kiliseyi, bunu hatırladığında kendi kendine gülümsedi. Pek rahat bir bekleyiş değildi. İçeri girdiğinde kalbinin göğsünde gümbür gümbür attığını hala hissedebiliyor, terinin çok kötü kokusunu -azgın bir keçi benzer biçimde koktuğunu Claire’in fark etmemesini ummuştu- ve doğru muntazam nefes alamayışını hatırlıyordu. Buz benzer biçimde soğuk, minik parmaklarını ve destek almak için onu yakalayan elini elinin içinde hissedişi…
    Tapınak. Birbirleri için hep öyleki olmuşlardı ve hala öyleydiler. Kanın benim kanım. Minik kesik iyileşmişti, soğukkanlı bir halde söylediği bu cümleye gülümseyerek başparmağını ovdu. (Geçmişin Yankısı: Kısım 2)
  • “Eskisi kadar yürekli değilim artık anlıyor musun?” dedi oldukca yumuşak bir sesle. “Sensiz yaşayabilecek kadar yürekli değilim.” (Kar ve Kül – Kısım 2)
  • “O gün, yani ayrılmamız gereken gün geldiğinde,” dedi usulca, dönerek bana baktı, “eğer son sözlerim ‘seni seviyorum’ olmazsa, bil ki bunun nedeni zamanımın kalmamış olmasıdır.” (Ateşin Çağrısı: Kısım 2)
  • “Tüm insanoğlu aynı yazar tarafınca yazılmıştır,” dedi Jamie yavaşça, “ve tek cilttir. Biri öldüğü vakit, kitaptan bir bölüm yırtılıp atılmaz, daha güzel bir dile çevrilir ve tüm bölümler bu şekilde çevrilmelidir.” (Geçmişin Yankısı: Kısım 1)
  • Sana acıma gösterebilirim,hem de cennetten düşen bir çiy damlasının saflığında ve nazikliğinde… (Yabancı)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş