Eğitim

Jön Türklerin Siyasi Fikirleri – Şerif Mardin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Jön Türklerin Siyasi Fikirleri – Şerif Mardin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Jön Türklerin Siyasi Fikirleri kimin eseri? Jön Türklerin Siyasi Fikirleri kitabının yazarı kimdir? Jön Türklerin Siyasi Fikirleri konusu ve anafikri nedir? Jön Türklerin Siyasi Fikirleri kitabı ne konu alıyor? Jön Türklerin Siyasi Fikirleri PDF indirme linki var mı? Jön Türklerin Siyasi Fikirleri kitabının yazarı Şerif Mardin kimdir? İşte Jön Türklerin Siyasi Fikirleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Şerif Mardin

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789754700237

Sayfa Sayısı: 340


Jön Türklerin Siyasi Fikirleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Siyasî fikir tarihimiz mevzusunda klasikleşen bu eserinde Mardin, Jön Türkler’in günümüzün siyasî akımlarında görebildiğimiz fikirlerinin ortaya çıkışını ve şekillenmesini inceliyor. Beşir Fuat, Mizancı Murat, Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet ve Prens Sabahattin benzer biçimde düşünce ve politika adamlarının düşüncelerine eğiliyor.


Jön Türklerin Siyasi Fikirleri Alıntıları – Sözleri

  • “Biz düşünmüyoruz… gerçekten düşünmüyoruz, düşündüğümüzü sanıyoruz, düşündüğümüzü düşünüyoruz…”
  • Dünyada hâlâ “tahtlı edepsizler” ve “cellatlar” mevcuttu fakat “Sarbonlar, Hugolar, Tolstoylar” terazinin diğeri kefesinin ağır basmasını sağlıyorlardı.
  • İngiliz para, kaplan kan, Abdülhamit namus görünce çıldırıyor.
  • Türklerin ataları esas itibariyle “pek azca bir şey”le sağlanan “çoban yaşamı” yaşamışlardı.
    Bundan dolayı da “müstakar siyasal varlıklar” kuramamışlardı.
    Bu benzer biçimde bir toplumsal yapının bir öteki sonucu “iyelik” fikrinin oluşmamış olmasıydı.
  • ”Bizim bugünkü edebiyatımızın, yalnız edebiyatımızın değil, tüm düşünce hayatımızın en büyük kusuru fikir eksikliği, düşünme eksikliğidir. Biz düşünmüyoruz… hakkaten düşünmüyoruz, düşündüğümüzü sanıyoruz, düşündüğümüzü düşünüyoruz, ”cogito cogitare” işte o denli. Yoksa bir nesneyi bir mevzuyu alıp da onu incelemiyoruz, onun üstünde düşünmüyoruz. Bunun içindir ki, nereden, niçin açılırsa açılsın, biz derhal bir ekip parlak, ”güzel” sözler anlatmaya kalkıyoruz, bununla yetiniyoruz. Karşımızdakine şöyleki oturaklı, acıklı bir sözle susturmayı düşünüyoruz. İşte bu düşünmek değildir düşünmemenin ta kendisidir….”
  • Bir felsefi vurgunculuk geleneği bulunmayan ülkeler için “büyük düşünürler” üstüne bina edilen bir ifade,açıklayıcı enerjisini yitirir, 1950’lerde, bunu, bugünkü kadar açık gördüğümü söyleyemem.
  • Osmanlı İmparatorluğu’nda ezilen ahali içinde yalnız Hristiyan ahaliye ehemmiyet vermek büyük devletlerin temel hatasıydı. Öte taraftan Padişah da Arap vatandaşları darıltmamak için onlara hususi ayrıcalıklar veriyordu. Bu siyaset da doğru değildi.
  • “Doğu’nun hastalığı merkeziyetçiliğin sonucuydu. Her şey ‘resmi’ bir kılığa büründü: bilim, edebiyat, sanat; hatta özgürlük aşkı ve entelektüel serbestlik bile bir resmi damgaya doğal olarak tutuldu . . . Doğu’nun zaafiyeti ilk kez olarak entelektüel kuvvetin kaba kuvvetle birleşmesinden hayata merhaba dedi. “
  • “…{mevzu} nereden, niçin açılırsa açılsın, biz derhal bir ekip parlak, “güzel” sözler anlatmaya kalkıyoruz, bununla yetiniyoruz. Karşımızdakini şöyleki oturaklı, acıklı bir sözle susturmayı
    düşünüyoruz. İşte bu düşünmek değildir düşünmemenin
    ta kendisidir … “
  • Osmanlıcılığa samimi olarak inanan birisi için Türkler, İmparatorluğun kurucuları olmaları dolayısıyla hususi bir önemi haizdirler. Osmanlı’nın Türkçülüğünü bu şekilde makul bir çerçeve içinde değerlendirmek gerekir.


Jön Türklerin Siyasi Fikirleri İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Kitapta Jön Türklerin hiçbirinin derin bir kuram, emsalsiz bir siyasal formül yada zihinleri sürekli olarak uğraştırmış bir ideoloji ortaya koyamamalarına dikkat çekmiştir. Mizancı Murat Bey’in yaşamı ve siyasal fikirleri hakkında detaylı bilgiler sunulmuştur. Mizancı Murat ’ın öteki aydınlara nazaran daha tutucu ve Padişah’ın politikalarıyla uzlaşmaya daha sıcak bakan yanlarına vurgu yapılmıştır. Diğer bölümde Osmanlı Gazetesi’nin müessese aşamaları, gazetenin siyasal fikirleri ortaya konulmuştur. İshak Sükuti, Tunalı Hilmi, Abdullah Cevdet, Nuri Ahmet, Reşit, Halil Muvaffak, Akil ve Refik beyler gazeteyi çıkarmak için bir ilkeye karar vermişlerdir. Diğer bölümde ise Ahmet rıza ve çevresinde oluşan siyasal atmosfer ve kurduğu Meşveret dergisi , hem de Osmanlılığa duyduğu inanç işlenmiştir . Ahmet Rıza Bey’in pozitivist ve Saint-Simon ekolüne bağlı olduğu söylenmektedir. Abdullah Cevdet in kültürel sorunlara ağırlık verişi ile beraber topluluk içinde öne çıkışı işlenmiştir. Prens Sabahattin ile beraber onun fikirlerine ve fikirlerinin cemiyet açısından önemine odaklanılmıştır. (HOMO FABER…)

Cumhuriyet tarihimizde oluşan fikirlerin, aniden yada kolay vakalar ve araştırmalar sonucu ortaya çıkmadığı aşikar. Osmanlı Devleti’nin 1876-1908 içinde ki süreçte yaşamış olduğu içte ve dışta siyasal vakalar, cemiyet içindeki “vatanperverleri” bir ekip akımlar benimsemelerine sebep oluyor. Hepsinin tek bir amacı var; Devlet-i Aliyye’yi parçalanmaktan kurtarmak ve çağdaş avrupayı yakalamak. Murat Beyler, Ahmet Rızalar, Prens Sabahattinler ve daha niceleri bunun için savaşım etmişler. Kitapta da oluşan ortamı siyasal ortamı, dönemin mecmua, gazete ve makalelerinden oluşan geniş bir araştırma sonucu okuyucuya sunulmuş. Laiklik, Cumhuriyet benzer biçimde fikirlerin ilk olarak padişahın otoritesinin dahi sorgulanamadığı bir zamanda ortaya atılması en oldukça şaşırdığım noktalardan birkaçı. Jön Türklerin etkilendiği Avrupa aydınları, Avrupa’daki siyasal ortamlar ve mevcut devlet yapıları ile ortaya konmuş. Şerif Mardin; kendisi ülkemizin en mühim sosyologlarından birisi, buda o zamanki cemiyet yapısını incelemekte ve anlamakta okuyucuya destek olmaktadır. Kısacası 32 senelik Abdulhamit’in padişahlığı süresince Osmanlı siyasal düşünce ortamını merak ediyorsanız okumanız ihtiyaç duyulan kitaplardan birisi diyebilirim . (Sefa)

Bir dönem ortaya attığı, “Mahalle Baskısı” kavramıyla Türkiye’nin gündemine oturan Şerif Mardin’in 1964 senesinde yayınlanmış içinde ne olduğu boş bir kitap.
Yazıldığı dönem itibariyle düşündüğümüzde bir ihtimal saygın olabilir sadece günümüzde hiçbir tesiri olmayacak bir kitap. Üstelik kitaptaki ifadeler de oldukça garip.
Osmanlı Devleti içinde ilk kez mevcut düzenin değişmesi gerektiği yönünde bir düşünce ortaya koyan hareketi içinde ne olduğu boş olarak nitelendirmek ağır olmuş. Netice itibariyle Jön Türkler, dönemin aydın bir kesimini oluşturuyordu. O devrin koşullarına nazaran iyi yetişmiş insanlardan oluştuklarını söylemek mümkündür. Üstelik dünyadaki gelişimleri takip ediyorlardı.
Velev ki Jön Türkleri zır bilgisiz olarak kabul etsek bile ortaya attıkları fikirlerin Osmanlı Devletinde bir ilk olması, bir tek düşünce olarak ortaya atmayıp fikirlerini ete kemiğe büründürmüş olmaları Türk aydınlanma zamanı açısından Jön Türkleri mühim bir noktaya koyar. (Mustafa BAKIRHAN)


Jön Türklerin Siyasi Fikirleri PDF indirme linki var mı?


Şerif Mardin – Jön Türklerin Siyasi Fikirleri kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Jön Türklerin Siyasi Fikirleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Şerif Mardin Kimdir?

1927 senesinde İstanbul’da hayata merhaba dedi. Galatasaray Lisesi’nde başladığı orta öğrenimini ABD’de tamamladı. Kökleri Hz. Muhammed (S.A.V)’in torunu Hz. Hüseyin’e kadar gittiği iddia edilen Mardinizade ailesine mensuptur ve baba tarafınca Betül Mardin ve Arif Mardin’in kuzenidir.

Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Kısmı mezuniyetinin arkasından lisansüstü eğitimini Johns Hopkins Üniversitesi’nde yapmış oldu. Doktorasını Stanford Üniversitesi’nde Hoover Institute’de “The young Ottoman movement: a study in the evolution of Turkish political thought in the nineteenth century” başlıklı tezle savundu. Aynı tezin genişletilmiş halini 1962 senesinde Princeton University Press’ten “The Genesis of The Young Ottoman Thought” adıyla bastırdı. Bu mevzu üstündeki çalışmalarını 1964 senesinde çıkan öteki eseri “Jön Türklerin Siyasi Fikirleri: 1895-1908” (Türkiye İş Bankası Yayınları) ile taçlandırdı. Bu iki emek harcama sonraki emek harcama alanını belirleme etti ve Türk Modernleşmesi problematiğini genişletecek detaylı yazı emekleri ile devam etti. 1954-1966 yılları aralığında devrin mühim dergisi olan Forum’da yazarlık yapmış oldu.

Ankara Üniversitesi’nde 13 yıl hocalık yaptıktan sonrasında Boğaziçi Üniversitesi’nde İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nin kurucu Dekanlığını ve Sosyoloji Kısmı Başkanlığı yapmış oldu (1973). Daha sonrasında ortalama 13 yıl Washington’daki American University’de İslam Araştırmaları Merkezi Başkanlığını yürüttü. Sonra Türkiye’ye Sabancı Üniversitesi’ne Tanzimat Süreci Türk Düşüncesi ile alakalı çalışmalarını geliştirecek bir programın başına döndü. 2011 senesinde Emeritus statüsü verilmiş, hâlen aynı fakültede iş koşturmacasındadır. İnsan, tarih, sosyoloji, popüler kültür mevzularında her Pazar gösterilen Gerçek Orada Bir Yerde adlı söyleşi programında, Oğuz Haksever’in yönetiminde Gündüz Vassaf ve Murat Belge ile beraber yer aldı.


Şerif Mardin Kitapları – Eserleri

  • Din ve İdeoloji
  • Türk Modernleşmesi
  • İdeoloji
  • Türkiye’de Toplum ve Siyaset
  • Jön Türklerin Siyasi Fikirleri
  • Türkiye’de Din Ve Siyaset
  • Bediüzzaman Said Nursi Olayı
  • Türkiye, İslam ve Sekülarizm
  • Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu
  • Siyasal ve Sosyal Bilimler
  • Avrupa’da Etik, Din ve Laiklik


Şerif Mardin Alıntıları – Sözleri

  • İslâmiyet, esas itibariyle mevcut olan bir şehirsel yapının üstüne kurulmuş bir yapıdır, fakat bu şehirsel yapı gelişmemiş olduğundan dinin birleştirici görevi burada her zamankinden güçlü olmuştur. (Din ve İdeoloji)
  • Bize ârız olan bu kepazelik nedir, bizi bu iktidarsızlığa sevk eden nedir, bu uyuşukluk nedir, bu kadınsı hal nedir? Bizler vergilerimizi öder ve sonrasında da aptal aptal bakmaktan başka birşey yapmazken, yaratılış bakımından bizlerden daha akıllı olmayan Frenklerin, devlet harcamaları mevzusunda hükümetlerini hesaba çekmeyi lüzumlu görmeleri nedendir? (Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu)
  • “Biz düşünmüyoruz… gerçekten düşünmüyoruz, düşündüğümüzü sanıyoruz, düşündüğümüzü düşünüyoruz…” (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
  • Komünizm Rusya’nın teşkilatlandırdığı bir hareket haline ulaştıktan sonra, komünizmin bir tüm olarak “insanlığa” eskiden beri “insanlık” mefhumuna karşı duyulan husumetin yeni bir biçim almasını mümkün kıldı.
    Bu andan itibaren “insanlık” tan bahsedenlere “solcu” ve “vatan haini” demek imkanı belirdi.
    Türkiye’de bir aydınının kabul edilebilmesi için yukarıda saydığımız iki ana fikirden, laiklikten yada “insanlığa yönelmişlik” ten asla olmasa bir tanesini kati bir halde reddetmesi gerekir. (Siyasal ve Sosyal Bilimler)
  • Türklerin ataları esas itibariyle “pek azca bir şey”le sağlanan “çoban yaşamı” yaşamışlardı.
    Bundan dolayı da “müstakar siyasal varlıklar” kuramamışlardı.
    Bu benzer biçimde bir toplumsal yapının bir öteki sonucu “iyelik” fikrinin oluşmamış olmasıydı. (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
  • Freud’un şahsiyet evrimi teorisi, bilinmiş olduğu benzer biçimde üç şahsiyet katının teşekkülünü öngörür. Bunlardan birincisi “id”, şekillenmemiş arzular katı, şahsiyetin alt katında yatar, teme­lini teşkil eder. Şahsiyetin ikinci katı kişinin bir şahıs olduğu­nun farkına varmasıdır. Buna ego katı diyoruz. Nihayet, ki­şinin çevresinden almış olduğu telkinlerle cemiyet normlarını kabul eder hale gelmesi, “vicdan”ın belirmesi, süper-ego’nun te­şekkülü olarak tanımlanır. (Din ve İdeoloji)
  • Türkiye’deki en mühim problem, karşılıklı etkileşimin reddi üstüne kuruludur, şundan dolayı çoğulculuk cephe halinde yaşanabilir, fakat mühim olan burada birleştirici bir ilke olabilecek midir, sorusuna geliyorum. Karşılıklı etkileşim başlayabilecek midir, kastvari bölünmenin üstesinden gelinebilecek midir? (Avrupa’da Etik, Din ve Laiklik)
  • Ey hakkaniyet isteyenler! Eğer sümüklü böcekler benzer biçimde başınızı sallamaya devam ederseniz, müstebitler sesinizi yükseltmenize asla izin vermeyeceklerdir.
    Siz kölelersiniz… (Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu)
  • Osmanlı İmparatorluğu’nda ezilen ahali içinde yalnız Hristiyan ahaliye ehemmiyet vermek büyük devletlerin temel hatasıydı. Öte taraftan Padişah da Arap vatandaşları darıltmamak için onlara hususi ayrıcalıklar veriyordu. Bu siyaset da doğru değildi. (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
  • 1890’ların genç reformcular kuşağı tabiatın ve toplumun genel yasaları karşısında insanı ikinci konuma koyan bir cemiyet ilişkiler anlayışını benimsedi. (Bediüzzaman Said Nursi Olayı)
  • Sadece bizlere benzeyen ve hem de bizlerden değişik olan ve benzerliğin yakını ve ötekiliğin uzağında bizimle var olabilen biri, gerçek ötekiliğin var bulunduğunu temellendirebilir. (Türkiye, İslam ve Sekülarizm)
  • ..birisi mevcut düzeni beğenmemeye başlarsa o süre o kısır döngünün içinden çıkmak imkanı belirmiş olur. (İdeoloji)
  • Bilindiği benzer biçimde, İmam Gazzali’nin meşhur “Filozofların Tutarsızlığı” (Tehâfutu’l-Felâsife) isminde eseriyle İslam dünyasında felsefi düşünceyi yıktığı ve bu yüzden hem İslam düşüncesinin hem de buna bağlı olarak İslam dünyasının gerilediği görüşü yaygındır. Gerçekte ise İmam Gazzali, İslam dünyasında Ortaçağ düşüncesinin şu demek oluyor ki Aristoteles felsefesinin ve buna bağlı olarak bilimin tüm disiplinlerini değil, bir tek Metafizik disiplinini reddetmeye çalışmış ve bunda da başarıya ulaşmış olmuştur. Buna karşılık Gazzali, bu düĢüncenin diğeri disiplinlerini Müslümanlıkla ve bilhassa de Sünni fikir ile bağdaştırmakla kalmamış, “mantık bilmeyenin ilmine saygınlık yoktur,” diyerek Aristoteles mantığını, tüm bilimlerin ve hem de dini bilimlerin de temeli haline getirmiştir. Böylece Aristoteles düşüncesinin -ki bu, Ortaçağ’da dünyanın her tarafında egemen olan bilim ve felsefe demekti. Metafizik haricinde kalan disiplinleri hem de dini düşüncenin tartışılmaz dayanakları haline gelmişti. (Avrupa’da Etik, Din ve Laiklik)
  • Erich Fromm’ a nazaran çağdaş diktatörlüklerin çıkmasında en önemli amillerden biri , eskiden beri otorite mefhumu üstünde kurulmuş bir cemiyetten sıyrılan çağdaş insanoğlunun sorumluluk yükünün artığı ve bu külfeti üzerine almayı reddettiğidir. (Siyasal ve Sosyal Bilimler)
  • Tüm insanoğlu insanlıkta ve insan olmakta eşittirler, asla kimse başkaları üstünde üstünlüğe yada değere haiz değildir ve hepimiz kendi yaşamını ve yaşam koşullarını düzenleme hakkına haizdir. (Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu)
  • Cahil insanoğlu devletin ve yurtseverliğin ne işe yaradığını da bilmezler. (Türkiye, İslam ve Sekülarizm)
  • Gerçekten de Kemalist devrim, birçok tarzda gerçekleştirilebilirdi. Yani bu devrim, eşrafın karşısına etkin bir halde çıkan bir devrimsel örgütlenimle; ve/ya da alt sınıflara gerçek hizmetler götürerek; ve/ya da çevresel kitleler üstünde odaklaşan bir ideolojiyle gerçekleştirilebilirdi. Oysa gerçekte, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, devletin güçlendirilmesini ilk amaç olarak benimsediler ve eşrafa bağımlı kalmayı gerektirse bile bundan vazgeçmediler. (Türkiye’de Toplum ve Siyaset)
  • Dinin toplumsal hayatta oynadığı rol, dini kurumların Cumhuriyet periyodunun modernleşme perspektifiyle yaşamış olduğu gerilimli ilişki, cemiyet bilimleri açısından çeşitli tartışmalara yol açmıştır.
    Şerif Mardin bu kitapta,
    19.yüzyıldaki siyasal tartışmalardan AKP ‘ye uzanan gerilim hatlarının siyasal düşüncede ve politika sahnesinde iyi mi bir rol oynadığını inceliyor. (Türkiye, İslam ve Sekülarizm)
  • – … Kemalizm’de derin, bugünün cemiyet artışmalarına yönelmiş bir felsefe ve toplumsal kuramı arayanların bunu bulamamış olmalarıdır. Sözü edilen cemiyet itişlerinin bir dinî ve ideolojik çerçeveye girdiklerinde daha azca baskıcı olacaklarını asla sanmam fakat bu durumda günümüzün anlam ifade etmeyen şiddetinin azalmış olacağı oldukça muhtemeldir. Dinî arayışların günümüzde politika düzeyinde bile görünmelerine ulaşınca bu gelişimleri yukarıda sayılan toplumsal fonksiyon boşlukları açısından olağan saymak gerekir. Şundan dolayı “Tabiat, boşluktan nefret eder!” (Türkiye’de Din Ve Siyaset)
  • Bir şahıs kendi çıkarlarını korumak için çaba sarfetmek için fikirlerini hep “kendi tarafına yontarak” ortaya atabilir. Bu ilkel anlamda “ideolojik” bir düşüncedir. Diğer taraftan, bir kimse belirli bir grubun yada kültürün içinden dünya vakalarına bakmış olduğu için bu grubun yada kültürün duvarlarını aşamıyorsa -varsayımlarının ötesine geçemiyorsa- bu “dizgesel” bir ideolojidir. (İdeoloji)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş