Eğitim

Kapitalizmin Kısa Tarihi – Fernand Braudel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kapitalizmin Kısa Tarihi – Fernand Braudel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kapitalizmin Kısa Tarihi kimin eseri? Kapitalizmin Kısa Tarihi kitabının yazarı kimdir? Kapitalizmin Kısa Tarihi konusu ve anafikri nedir? Kapitalizmin Kısa Tarihi kitabı ne konu alıyor? Kapitalizmin Kısa Tarihi PDF indirme linki var mı? Kapitalizmin Kısa Tarihi kitabının yazarı Fernand Braudel kimdir? İşte Kapitalizmin Kısa Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Fernand Braudel

Çevirmen: İsmail Yerguz

Yayın Evi: Say Yayınları

İSBN: 9786050202946

Sayfa Sayısı: 110


Kapitalizmin Kısa Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yirmiden fazla dile çevrilmiş olan bu yapıt dünya ekonomisinin XV. ve XVIII. yüzyıllar arasındaki evveliyatına ilişkin 30 yıl devam eden bir araştırmanın bulgularını ve neticelerini içeriyor. XX. yüzyılın en büyük tarihçilerinden kabul edilen Fernand Braudel insanoğlunun nüfusundan, ne yiyip ne içtiğinden, ne giydiğinden, ne tür teknolojiler kullandığından, neyi iyi mi alıp sattığından ve ne tür mekânlarda yaşadığından söz ederek size kapitalizmin tarihinin bir özetini sunuyor.

(Tanıtım Bülteninden)


Kapitalizmin Kısa Tarihi Alıntıları – Sözleri

  • “Fazlaca uzun bir tarih düşüncesi içinde bir akşam ziyaretçisidir kapitalizm!”
  • Derin bir tarih. Keşfetmiyoruz bu zamanı, yalnız aydınlatıyoruz. “Ona asaletini kazandırıyoruz” demiştir Lucien Febvre.
  • Gerçek şu ki paralar ve metropoller hem fazlaca eski bir gündelik yaşam hem de fazlaca yakın bir modernite içinde yer alırlar. Değiş tokuşu hızlandıran araçlar şeklinde görüldüğünde para fazlaca eski bir buluştur. Değiş tokuş eğer olmazsa toplumda olmaz.
  • Gerçekten de endüstri öncesi ekonomide bana bakılırsa en mühim unsur sınırı olan ve minik hareketlenmelerle hemen hemen başlangıç aşamasında fakat katı özellikleri, durgunlukları ve ağırlık noktalarıyla canlı ve kuvvetli bir iktisat ile çağıl bir büyümenin beraber görülmesidir. Bir yanda köylerinde neredeyse özellik içinde ve kendi gereksinimlerini kendileri karşılayarak yaşayan köylüler; diğer yanda yayılan, yavaş yavaş üreten, içinde yaşadığımız dünyayı belirlemeye başlamış olan bir pazar ekonomisi ve gelişmekte olan bir kapitalizm.
  • “Kapitalizm kabaca (kesinlikle ve yalnız kabaca) çoğu zaman pek fedakarca amaçlara yönelik olmayan bu devamlı katılım oyununda yer alma biçimidir.”
  • “Deniz altında avlandıktan sonrasında bizde uyanan derin ve direkt izlenim, fazlaca eski sularda, adeta yaşı olmayan bir tarih içinde yaşadığımız, bununla birlikte iki üç yüzyıl ya da bin yıl öncesinde yaşadığımız ve kimi vakit hala bugün ve kendi gözlerimizle görme olanağına haiz olduğumuzdur.”
  • Her koşulda Doğu Avrupa’ya ikinci köleliği “ sokan” Batı Avrupa’dır…
  • Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçinsinler.
  • Görmek, göstermek bizim gayemizin yarısını oluşturur. Mümkünse kendi gözlerimizle görmemiz gerekir.
  • “Kısacası, iyi ya da fena belli bir iktisat dünyanın değişik pazarlarını birbirine bağlar. Bu iktisat arkasından yalnız bazı istisnai malları fakat bununla birlikte kıymetli madenleri, dünyayı dolaşan ayncalıklı seyyahları götürür.”


Kapitalizmin Kısa Tarihi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Tarihi olayların kronolojik olarak aktarımının ve malumatfuruşluğun marifet sayıldığı, tarihin siyasal ve askeri tarihe indirgendiği bir ufuktan problematik odaklı, bütüncül tarih yapabilme ufkuna geçişte Fernand Braudel ve birkaç selefinin katkıları takdire şayandır. Şüphesiz Braudel, XX. yüzyılın yetiştirdiği en geniş perspektifli tarihçilerden biridir. O, zamanı olguları incelerken uzunca bir zamanı seyir içinde bir yerlerde konumlanan olguları incelediğinin farkındadır. Kapitalizm zamanı üstüne vermiş olduğu konferanslarının yazıya geçirilmiş hali olan Kapitalizmin Kısa Tarihi isminde eserde, azca ilkin bahsi geçen farkındalık kendisini belirgin şekilde ifşa ediyor. Bu kitabı, Annales ekolünün ergonomik bir uygulamasını görmek isteyenlere kesinlikle tavsiye ediyorum. Fakat kapitalizm literatürü hakkında fazla bilgisi olmayanlar kitabından çok da fazla faydalanamayabilirler. Kitabın adı rahat bir giriş kitabı izlenimi uyandırsa da kesinlikle öyleki değil. “Kapitalizm neymiş ne değilmiş bir öğrenelim bakalım” havasında okursanız beklediğinizi bulamayabilirsiniz. (Fahreddin Arı)

KAPİTALİZM KISA TARİHİ: Kapitalizm nedir? Veya dünyanın var olmasından bu yüzyıla kadar süregelen paracı sistemin, iyi mi ortaya çıktığını biliyor musunuz? Fransız tarihçi Fernand Braudel:Maddi yaşam yaygınlaştıkça her şeyin ileriye doğru hareket ettiğini söylüyor. Bugünümüze baktığımızda da seneler ilkin söylenen bu sözün, bir telefonun üst modeli çıktığında onu almak için çaba harcayışımızdan görüyoruz. Hollanda ve İngiltere’nin 1500’lü yıllarda paracı işletmeyi ilk tatbik eden ülkeler bulunduğunu kabul eden bir tarihten bahsediyorum. Fakat dikkatinizi çekmek isterim ki: Tarihin tekerrür etmesinden midir kim bilir o yüzyılda bile toplumların kapistalist düzenlerini değiştiren bir şey var; salgınlar. Tıpkı bizim düzenimizi değiştirdiği şeklinde… Geçmişle kıyasladığımızda insanoğlunun alın terini ve gerçek insanı köle olarak kullanan bu sistem, şimdilerde paracı düzene hakim işletmeleri insan odaklı olmaya itmiş durumda. Peki bunlar nedir? Senelerce mesai saatlerinden, hafta sonu çalışmalarından yakınma eden ve bunu işletmelere bir türlü kabul ettiremeyen çalışanların, büyük bir dilimi kalıcı olarak evden çalışmaya geçiyor. Bunun sebebi de bence şu: Kuşak değişiklik yapmak. Bundan dolayı hakimiyeti yavaş yavaş ele almaya başlamış olan z kuşağı artık ağır emek verme şartlarına boyun eğmiyor. Kitapta geçen öteki bir mevzu da: O yüzyıllardan bu yana hanımefendilerin her mevzuda büyük etkilerinin olmuş olması. Ve ne acıdır ki onların gücünün yalnızca çocuk doğurmak, soy devamlılığı olarak görülmesi…
Evet yüzyıllardır değişmeyen ender şeylerden biri de bu.
Kitap genel olarak bu düzeni ve zamanı konu alıyor.
Okunması zor bir kitap bulunduğunu söylemeliyim; okuyacaklara şimdiden kolaylıklar dilerim. (Hatunsavci)

20.yy.lın en iyi tarihçilerinden fernand braudelden etkisi altına alan tarih politika iktisat topluluğunu kapsayan bir yapıt. 15yy venedikinden 18.yy londarasına 1929 New york una kadar uzanan bir araştırma ve kapitalizm. (Egit Esenkuş)


Kapitalizmin Kısa Tarihi PDF indirme linki var mı?


Fernand Braudel – Kapitalizmin Kısa Tarihi kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Kapitalizmin Kısa Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fernand Braudel Kimdir?

Meşhur Fransız tarihçi Braudel 1902’de Meuse’de dünyaya geldi. Sorbonne’un tarih bölümünden 1923’te mezun olduktan sonrasında Cezayir, Paris ve Brezilya’da dersler verdi. İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlara tutsak düştü ve 1945’e kadar Lübeck’te bir kampta tutuldu; II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası başlıklı doktora tezini bu tutsak kampında yazdı. Marc Bloch ve Lucien Febvre’ nin kurduğu Annales dergisinin gösterim kuruluna seçildiğinde, özgür bırakılalı hemen hemen bir yıl olmuştu. 1947’de tarihçiler içinde büyük sarsıntılar yaratan teziyle doktorasını alan Braudel Collège de France’da hocalık yapmış oldu ve 1962’de de Maison Sciences de l’Homme’un yöneticisi oldu. Diğer büyük eseri olan üç ciltlik Maddi Uygarlık, Ekonomi ve Kapitalizm’i 1979’da piyasaya çıkan yazar, 1985’te aramızdan ayrıldı.

Braudel’in gerek Annales’te gerekse başka dergilerde pek fazlaca makalesi yayımlanmıştır. Yazarın öteki başlıca eserleri şunlardır: Histoire Economique et Sociale de la France (1976-82), Tarih Üstüne Yazılar (1992), L’Identité de la France (1986-7)


Fernand Braudel Kitapları – Eserleri

  • Kapitalizmin Kısa Tarihi
  • Uygarlıkların Grameri
  • Akdeniz
  • Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 1. Cilt
  • Bellek ve Akdeniz :Tarihöncesi ve Antikçağ
  • Tarih Üstüne Yazılar
  • Akdeniz Mekan ve Tarih
  • Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 2. Cilt
  • Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları
  • Medeniyet ve Kapitalizm
  • Maddi Uygarlık: Dünyanın Zamanı
  • Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları
  • Akdeniz, İnsanlar ve Miras
  • Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 3
  • A History of Civilizations


Fernand Braudel Alıntıları – Sözleri

  • Tüm dünyada, büyük tacirlerden oluşan bir grubun bayağı satıcılar kitlesinden açık şekilde ayrılıp göze çarptığı ve bu grubun bir taraftan fazlaca minik olduğu, öteki taraftan da başka faaliyetleri içinde daima için uzun mesafeli ticaretle bağlantılı olduğu tesadüf değildir.
    Bu adamlar işleri kendi lehlerine çevirmenin bin bir yolunu biliyorlardı: Kredi manipülasyonu ve kârlı para oyunları, iyi ve fena paraların yerine bakılırsa kullanılması: “iyi” gümüş yada altın paraların Sermaye yığmak için büyük iş­lemlerde, “kötü” bakır paraların ise en düşük maaşlarda ve günlük ücretlerde, başka bir deyişle Emek karşılığı olarak kullanılması. Üstün bir data, zekâ ve kültüre sahiptiler. (Medeniyet ve Kapitalizm)
  • Japonya, bizim alışılmış ölçülerimize bakılırsa, fazla dindar değildir, öte dünyayla fazla meşgul olmaz, bu mevzularda Hind’in zıddındadır. Onu esas yönlendiren, belli bir cemiyet, eğitim, onur ve öyleki söylenmesinde hiçbir sakınca olmadığı suretiyle bir uygarlık (kendi uygarlığı) kaide bütünüdür. (Uygarlıkların Grameri)
  • Kırılgan uygarlıkların tepesinde asılı duran dağlı insanlarla beraber, bir öteki kalıcı tehlikede bu göçebe halklardır. Akdeniz civarındaki her muzaffer uygarlık, dağlıyı yada göçebeyi kullanmanın ve zaptetmenin, her ikisiyle de dolambaçlı yollardan ilişki kurmanın, hatta her ikisini de belli uzaklıkta tutmanın bir biçimi olarak tanımlanacaktır mecburi olarak. (Bellek ve Akdeniz :Tarihöncesi ve Antikçağ)
  • Akdeniz rengârenk bir mozaiktir. İşte bu yüzden, üstünden bu kadar yüzyıl geçtikten sonrasında birçok anıtın, eskinin gelgitlerini işaret eden bu sınır taşlarının kutsallığına yapılmış olan saygısızlıklara hoşgörüyle bakabiliriz: Ayasofya’nın dört bir yanında yüksek minareler nöbet meblağ; Palermo’daki San Giovanni Degli Eremiti manastırı, eski bir caminin kırmızı ya da kırmızımsı kubbeleri arasına yerleşmiştir; Kurtuba’da, dünyanın en güzel camisinin kemerlerden ve sütunlardan oluşan ormanının ortasında, Şarlken’in buyruğuyla yapılmış sempatik, minik, gotik Santa Cruz Kilisesi yer alır. (Akdeniz Mekan ve Tarih)
  • “Tek bir Tanrı, tek bir inanç, tek bir cemaat; Müslümanlar için gerçek birlik işte budur. İman, meşhur bir hadise bakılırsa, Tanrı’ya, meleklere, Kitaplar’a, Gönderilenler’e, Ahiret Günü’ne, iyi ya da fena evvelde belirlenmiş olan şeylere inanmaktır. O şekilde görülüyor ki, bu şekilde bir inançta, tek Tanrı’ya inanan her insanın birleşmesi gerekirdi.” (Akdeniz, İnsanlar ve Miras)
  • Herşeyden ilkin, 1590’ların ötesinde Sicilya’daki fena hasatlar ve açlıklar. Hiç şüphe yoktur ki 1591’de adada kıtlık kol gezmektedir. Duyulmamış fiyatlar söz mevzusudur, buğday Palermo’da 70 tari 1O’a satılmaktadır: Heryerde si trovanno le persone morte nelle strade per la fame. Bunun sebebi, o dönemin insanlarına bakılırsa hem fazla kullanım, hem de fena hasattır. Buğdayın salme’si sonunda 40 eküye çıkmıştır ki, bu şekilde bir fiyat bulunduğunu kimse hatırlamamaktadır. Altın fiyatına, dönemin diliyle a peso di sangre buğday satılacak zenginler bulunmuştur. Cari fiyatın altından buğday satışı icra eden Palermo ve Messina korkulu bir halde borçlanmışlardır, Messina’nın borcu 100.000 dükayı geçmektedir (Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 1. Cilt)
  • “İtalya, yazgısının anlamını burada bulur: Denizin orta ekseni odur ve kim ne derse desin, İtalya daima bir yüzüyle Batı’ya, bir yüzüyle de Doğu’ya dönüktür. Zenginliğini uzun vakit buradan sağlamamış mıdır? Tüm Akdeniz’e egemen olma olanağı organik olarak ona verilmiştir; o da doğallıkla bunu düşlemiştir.” (Akdeniz Mekan ve Tarih)
  • Sultana karşı oldukça serbesttirler(Sultan kendine eşit kişiler içinde birinciden başka bir şey değildir). (Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 2. Cilt)
  • Hususi evlerdeki banyo odaları uzun vakit dayanacaklardır.Ama banyo yavaş yavaş bir temizlik adeti olmaktan çıkarak tedavi edici bir şey olarak görülecektir. (Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları)
  • Artan üretim potansiyeli, belirli büyük ülkelerin hepsinin değil doğal insanlarının şimdi kıtlık ve zahmet merhalesinin ötesine geçtikleri ve gündelik geçimlerini güvence altına almada ciddi güçlük içinde olmadıkları gerçeği, dev ve çoğunlukla fazlaca uluslu şirketlerin mantar şeklinde büyümesi tüm bu dönüşümler her şeye gücü yeten piyasanın, müşterinin ve piyasa ekonomisinin eski düzenini tersine çevirdi. Piyasa kanunları, fazlaca etkili reklamlarıyla talebi etkileyebilen ve tutarları diledikleri şeklinde belirleyebilen dev firmalar için artık geçerli değildir. (Medeniyet ve Kapitalizm)
  • Açıkçası, onun dışındaki asla kimse, tarihin komşu cemiyet­sal bilimlerle çatışma ve uyumlarının arasındaki yolumuzu saptamaya yeterli olamazdı. Mesleğimiz ve etkinliği konusun­daki özgüven duygusunu bizlere ondan daha iyi kimse veremezdi. Makalelerinden birinin başlığı «Yaşasın Tarih» idi; güzel bir başlık ve bir program. Tarih onun için asla kısır bir allamelik, bir cins sanat için sanat, kendi kendine kafi bir allamelik olmamıştır. Tarih ona daima, yalnız biz tarihçilerin kullanmasını bildiğimiz ve o olmasaydı ne geçmiş yada şimdik vakit toplumlarının, ne de bireylerin yaşamın edasına ve sıcaklığına haiz olabilecekleri şu kıymetli, ince ve karmaşık koordinattan -zaman- hareketle, insanoğlunun yada toplumsalın bir açıklaması olarak gözükmüştür. Lucien Febvre’in bütünler, insanoğlunun her cepheden görülen toplam zamanı karşısında tamamen kırılgan kalmayı sürdürür­ken, tarihin yeni yeni olanaklarını berrak bir halde kav­ramışken, bununla birlikte bir hümanistin incelmiş kültürüyle, her kişinin zihinsel macerasında hususi ve yegane olan şeyi his­setme ve ifade etme kabiliyetini de korumuş olması, Fransız ta­rihçiliği için asla kuşkusuz bir lütuf olmuştur. (Tarih Üstüne Yazılar)
  • “Osmanlı sultanlarının göçebe Türkmen kabilelerini Balkanlar’a aktarıp orada yerleştirilmeleri mevzusundaki gayretlerine rağmen, Rumeli’deki Türk toplulukları imparatorluklarının toprak kaybetmesi esnasında hiçbir direnç göstermedi.” (Akdeniz, İnsanlar ve Miras)
  • Gerçekten de endüstri öncesi ekonomide bana bakılırsa en mühim unsur sınırı olan ve minik hareketlenmelerle hemen hemen başlangıç aşamasında fakat katı özellikleri, durgunlukları ve ağırlık noktalarıyla canlı ve kuvvetli bir iktisat ile çağıl bir büyümenin beraber görülmesidir. Bir yanda köylerinde neredeyse özellik içinde ve kendi gereksinimlerini kendileri karşılayarak yaşayan köylüler; diğer yanda yayılan, yavaş yavaş üreten, içinde yaşadığımız dünyayı belirlemeye başlamış olan bir pazar ekonomisi ve gelişmekte olan bir kapitalizm. (Kapitalizmin Kısa Tarihi)
  • Büyük felaketler daima gerçek devrimlere yol açmazlar, fakat onları haber verirler ve daima da dünyanın düşünülmesine yada daha doğrusu tekrardan düşünülmesine bir imkân sunarlar. (Tarih Üstüne Yazılar)
  • Eğer İÖ 5. yüzyılda yaşamış olan tarihin babası Herodotos bugün bir gezgin
    kafilesine katılıp geri gelseydi şaşkınlıktan şaşkınlığa düşerdi. Lucien Febvre şu şekilde yazar: “Onun Doğu Akdeniz gezisine şimdi çıktığını düşünüyorum. Şaşıp kalacağı ne kadar fazlaca şey olurdu! Bu koyu yeşil yapraklı bodur ağaçların altın renkli meyvelerini, portakalları, limonları, mandalinaları ömründe
    gördüğünü hatırlamıyordu.Elbette, bu sebeple bu tarz şeyleri Araplar Uzakdoğu’dan getirdiler. (Akdeniz)
  • Doğu ile Batı, Germaine Tillion’un terimiyle
    “birbirlerini tamamlayan düşmanlardır.” (Akdeniz Mekan ve Tarih)
  • Dünyanın geri kalanı, tıpkı Avrupa şeklinde, yüzyıllardır üretim yapma gereklilikleri, mübadele zorunlukları, paranın acelecilikleri tarafınca işlenmiştir. Bu bileşimlerin ortasında, belli bir kapitalizmi haber veren yada gerçekleştiren bazı işaretleri aramak saçma mıdır? Deleuze ve Guatteri şeklinde “kapitalizmin hiçbir toplum biçiminin, belli bir tarzda olmak üzere, yakasım bırakmadığı”nı istekle söyleyeceğim, en azından kavradığım biçimi ile kapitalizmin. Ama kıvırtmadan kabul edelim ki, inşa Avrupa’da başarıya ulaşmış, Japonya’da taslağı ortaya çıkmış, adeta tüm öteki yerlerde başarısız olmuştur (istisnalar kuralı teyid ederler), fakat buralarda tamamlanamadığını söylemek daha iyi olacaktır.
    Bunun iki büyük açıklaması vardır, bunlardan biri ekonomik ve mekânsal, diğeri de siyasal ve toplumsaldır. Bu açıklamaların sadece taslağı çizilebilir. Ama Avrupalı ve Avrupalı olmayan tarihçiler tarafınca iyi planlanmamış ve kafi seviyede toplanmamış veriler çerçevesinde yürütülecek, böylesine bir araştırma ne kadar yetersiz ve sonuçta negatif olursa olsun, bu araştırma aşikâr başarısızlıkları, kapitalizm hakkında hem bütünsel problem olarak, hem de Avrupa’nın hususi problemi olarak tanıklıklar getirmektedir. (Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları)
  • Bir XVIII. yüzyıl nüfus bilimcisi ” uyuz , kellik ve pislikten meydana gelen tüm deri hastalıkları , eskiden çamaşır kullanılmadığından fazlaca sık ortaya çıkardı” diye belirtmektedir. (Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları)
  • Bir tüccar daima alıcılar,mal sağlayıcıları,borçlular ve alacaklılarla ilişki halindedir.Bu ajanların ikamet yerlerini bir haritaya aktarırsınız bütünü bizzat tüccarın hayatına hükmeden bir mekan resmi olacaktır. (Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları)
  • Sosyal bilimlerin hepsinin tek ve aynı manzarayla ilgilendiğini varsayalım : İnsanın geçmiş , şimdiki ve gelecek eylemlerinin manzarası. Bu manzaranın bir de üstelik tutarlı bulunduğunu – doğal olarak ki bunu kanıtlamak gerekecektir – varsayalım. Bu görünüm karşısında , ne kadar toplumsal bilim var ise o denli gözlem noktası olacak ve bunlar kendilerine özgü bakış açıları , değişik perspektif krokileri , değişik renk ve kronikleriyle mevzuya yaklaşacaklardır. Her birinin kesip almış olduğu görünüm parçası ne yazık ki birbiriyle bitiştirilir cinsten olmayıp tek bir bütünsel fotoğraf içeren bir yapboz parçaları şeklinde olan ve sadece bu evvelde oluşturulmuş görüntünün işlevinde kıymeti olan unsurlar şeklinde birbirlerini çağrı etmemektedirler. İnsan her seferinde , bir gözlem noktasından diğerine değişik gözükmektedir ve böylece tanınan her kesim , gözlemci davranışlarında ölçülü olsa bile – çoğunlukla öyledir – manzaranın bütününe teşmil edilmektedir. Bu arada gözlemcinin kendi açıklamaları onu fazlaca uzaklara götürmektedir. İktisatçı ekonomik yapıları ayırmakta ve onları çevreleyen , taşıyan , zorlayan ekonomik olmayan yapıları tahmin etmektedir. Bundan daha zararsız ve görünüşte daha meşru bir şey olması imkansız. Ama ayrıca o da yap-bozu kendine bakılırsa tekrardan yapmıştır. Her şeyi yalnızca kendi kıstasları ile denetlediğini ve hatta açıkladığını iddia eden nüfusbilim de değişik davranmamaktadır. Onun da kendine özgü yararlı testleri vardır ; bunlar ona insanı bütünselliği içinde canlandırması için yada en azından bütünsel veyahut esas insan olarak kavradığı insanı sunması için kafi olmaktadır. Sosyolog , tarihçi , coğrafyacı , psikolog, etnograf bir çok vakit daha da saftırlar : Her toplumsal bilim , öyleki olmayı kendine yasaklıyor olsa bile emperyalisttir ; neticelerini insanoğlunun bütünsel bir kavranışı olarak sunma eğilimindedir. (Tarih Üstüne Yazılar)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş