Eğitim

Kelime Baz 1 – Sevan Nişanyan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kelime Baz 1 – Sevan Nişanyan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kelime Baz 1 kimin eseri? Kelime Baz 1 kitabının yazarı kimdir? Kelime Baz 1 konusu ve anafikri nedir? Kelime Baz 1 kitabı ne konu alıyor? Kelime Baz 1 PDF indirme linki var mı? Kelime Baz 1 kitabının yazarı Sevan Nişanyan kimdir? İşte Kelime Baz 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Sevan Nişanyan

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752896383

Sayfa Sayısı: 404


Kelime Baz 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Kullandığımız her kelimede, adeta arkeolojik katmanlar benzer biçimde, dünya tarihinin izleri var…”

“Hz. Muhammed Suriye’deyken hangi dili konuşurdu? Aramice biliyor muydu, yoksa tercüman mı kullanıyordu?”

“Komşunun kızına platonik duygular beslemem caiz midir?”

“Kayı boyunun adı da Eski Türkçe ‘dönme’ demek…”

“Ötüken Akademisi’nde Bilge Han öğrencileri azarlar…”

“Bizde en azından Alirızabey ilçesi yok hemen hemen…”

“Vatanmillet jokerdir: bastım mı eli alırsın. Doksan senedir bu bu şekilde…”

“‘Yabancı kelimeler girdi dilimiz fakirleşti’ diyenlerin ağzından çıkanı kulağı duymuyor…”

“Kenan Evren’in padişahlığında her gün radyo ve televizyonda ‘muhbir vatandaşlar’ teşvik edilirdi…”

“Kafayı korursa takke, başka yerini korursa takiye…”

“Kaç bin senelik uygarlık var arada, nihayet, Cumhuriyet çığırtkanları avazları çıkmış olduğu kadar bağırıp bastırmaya çalışsalar da…”

Türk basınının en “yaramaz” köşeyazarı Seven Nişanyan’dan, dilden başlayıp tarihe, güncel siyasete, dine, dil milliyetçiliğinin eleştirisine uzanan, havai fişek gösterisi benzer biçimde bir seçki.

(Tanıtım Bülteninden)


Kelime Baz 1 Alıntıları – Sözleri

  • İslamiyet’ten sonrasında Horasan ve Maveraünnehir’de Farsça-Arapça kırması konuşan fakat Arap kökenli kabul edilen Müslüman ahaliye çevre halkları ‘Taçik’ demişler. Erken Türkçede ve Moğolcada bol miktarda geçen, oldukça aşağılayıcı bir tabir. Modern Tacik halkının adı oradan geliyor. Ermenice taçik de oradan gelir, bizim Batı lehçesinde dacig olur, “Türk” anlama gelir, iyi bir manada değil.
    Anlamı iyi mi evrilmiş derseniz, al sana doktora tezi konusu derim.
  • Yeri, göğü, zamanı ve insanı yaratan tanrının, vakit içinde bir tarihte şu kadar yüz sayfalık Arapça bir kitap yazması fikri de bana “tanrı” fikrini feci surette küçülten bir fikir benzer biçimde geliyor.
  • Üniversitede oldukca kıymet verdiğim bir hocam kulağıma küpe etmişti, “ tarihte cehaletin rolünü asla küçümseme,” diye.
  • Sözlükçülük ince iş. Türkçenin Oxford English Dictionary benzer biçimde eksiksiz bir sözlüğü olsaydı ne büyük uygarlık oldurdu ah!
  • Doğu kültüründe akıl, Batı’daki benzer biçimde bir özgür vurgunculuk alanı olarak görülmemiş, bir tür fren ya da disiplin unsuru olarak algılanmış. “Akıllı ol Orhan Pamuk” deyiminde de aynı anafikir geçerli. Pamuk’un kendisini denetim etmesi, özgür fikir ve davranışlardan kaçınması öneriliyor.
  • TDK’nın internet sayfası Kayı için “sağlam, kuvvetli, sert” diyormuş, doğal, bir Türk boyunun adı başka ne olabilir?
  • İran’ın eski Zerdüşt dininde kız kardeşle evlenmek yalnız mübah değil, dinen farz ve vacip sayılıyormuş. Büyük İskender fethinden sonrasında Fars-Yunan kültür sentezi Ortadoğu’ya egemen olduğunda bilhassa aristokrat sınıfı içinde kız kardeşle evlenme adeti yaygınmış.
    Bizde yakın akraba evliliklerinin bazı bölgelerde daha yaygın olması acaba bununla ilgili olabilir mi?
  • Balçık atmak istersen gericilik, övmek istersen muhafazakarlık. Yoksa nesne üç aşağı beş yukarı aynı şey.
  • Derin bir yaratıcılığın eseri olan -sel/-sal eki yanılmıyorsam ilk olarak 1932 yada 33’te Fransızca universel sıfatına karşılık Çankaya’da buluş edilen evrensel sözcüğünde kullanılmış. … Ondan sonrasında Öztürkçecilere gün dünyaya gelen, tecimsel, kamusal, ulusal, arsıulusal, tinsel, cinsel, siyasal, yazınsal, dirimsel, özdeksel, artık Allah ne verdiyse dayamışlar.
  • Vatanımıza ne cüretle “hindi” derler diye hop oturup hop kalkanların esas dert etmesi ihtiyaç duyulan mevzu o değil. Vatanın adı İtalyanca, onu neydeceğiz?


Kelime Baz 1 İncelemesi – Kişisel Yorumlar

DİKKAT! RAHATSIZ EDİCİ İÇERİK!
“Doğru”larını eleştiremeyen, sorgulayamayan, tanrılaştıran; önyargıları, kompleksleri, tabuları olan bireylerin okumamasını şiddetle tavsiye ediyorum:
Sevan Nişanyan’ın Taraf gazetesindeki Kelimebaz köşesinde 29 Ekim 2008-14 Aralık 2009 tarihleri içinde piyasaya çıkan yazılarının bir araya getirilmiş olduğu bu kitap; Türkiye siyasetini, yakın zamanı, dini, milliyetçiliği ve sorgulamaya cesaret edilemeyen birçok terimi irdeliyor.
Türkçe’den Yunanca, Latince, Arapça, Farsça, Kürtçe, Ermenice, Aramice, İbranice’ye kadar uzanan geniş bir kelime dağarcığından ve çok önemli bir data birikiminden beslenen yazılarda, üsttenci bir üslup değil, söyleşi havası hakim olduğundan okurken kendinizi entelektüel, samimi, keyifli bir sohbetin içinde buluyorsunuz.
İnce bir zekanın ürünü bulunduğunu hissettiren, “izahı olmayan”ları mevzu alan gülmece örnekleriyle dolu bu kelimeler dünyası yolculuğunun en belirgin özelliklerinden biri de güldürürken düşündürmesi. Sorgulanamayan, eleştirilemeyen “gerçek”lerle uyutulan ve büyütülen neslimiz için zor olsa da, önyargısız okunduğu takdirde fikir ufkumuzda yeni kapılar açılmasını elde eden bir emek harcama.
Kelimebaz’ı “keyifli” ve “ufuk açıcı” olarak tanımlamak, emeğin hakkını vermek için kafi olmasa da, yerinde olacaktır.
Şundan dolayı yazarının da belirttiği benzer biçimde; “Kelimelerin öyküsü insan öyküleri gibidir, birazcık hoşça zaman geçirirsin, şansın var ise birazcık da ufkun açılır. O denli.”(s. 452, Basur) (Selma)

Yazarın Taraf Gazetesi’ndeki köşe yazılarından oluşan eseri. Sevan Emmi’nin okuduğum sanırım dördüncü kitabı. Etimolojiye bilhassa meraklı olmayan birisi için bir ihtimal her sayfası keyiflidir fakat ben bu mevzuya uzaktan uzağa bir coşku duyuyorum o denli. Benim gibiler için ise keçiboynuzu tadında. Beş on tane yazıdan biri ikisi ne olursa olsun okunmalı diyebileceğim şekilde.
Yanlış Cumhuriyet benzer biçimde üstünde bilimsel nitelikli olarak çalışılmış, kapsamlı, doyurucu ve odaklı bir şey beklememek icap ettiğini aslen yazar da bir yerde ifade ediyor; köşe yazısında daha ziyade kısa, vurucu, duygu uyandırıcı olmak gerek diye hatırlatıyor. Orada da bunu etkili bir şekilde yapmış belli zamanlarda.
Ben okuduğuma memnunum, asla zaman kaybı olarak görmüyorum. Ama eşime dostuma -kelimelerin kökeni, Arapça ve Farsça’nın incelikleri diye ölmeyen kitleye- hangi yazıların okunmasını tavsiye ettiğimi kitabın üstüne işaretledim. Kitabımı ödünç verip verimli bir okuma sağlayabileceğimi düşünüyorum bu kimseler için. Daha sonrasında fırsat bulunca buraya da hangi yazıları işaretlediğimin bir listesini buraya eklemek isterim.
Bir dilin yaşayan bir organizma bulunduğunu, tutucu yaşlı işgören kafalılara asla kulak asmadan kültürden, zamandan, komşu kültürlerden etkileşim içine girdiğini ve devamlı değiştiğini güzel anlatmış. Bu değişime direnme çabasının boşunalığını yüzümüze vurmuş. Dilin zenginliği denen şeyin ince ince anlam ayrımlarını verebilmesinde bulunduğunu öğretmiş.
Ayrıca eğer yeni kavramları buluş etmiyorsak, dünyanın yeni nesnelerini oluşturmuyorsak bu tarz şeyleri kelime uydurarak yakalamanın imkansızlığını ve gülünçlüğünü de ifade etmiş.
Bir de dil devrimi diye tarihte yer edinen, Arapça, Farsça ve Batı kökenli kelimelerin dilden ayıklanıp Orta Asya kökenli kelimler üstünden uydurulan kelimelerle yeni bir dil oluşturma çabasının dili iyi mi sakat bıraktığını güzel güzel anlatmış. (Zafer)

Kelime kökenleri hakkında data verirken bile iyi mi Türk ve Atatürk düşmanlığı yapılır, iyi mi pkk sempatizanlığı yapılır görmek istiyorsanız buyrun okuyun! Daha fazla tahammül edemedim. Gençliğe Hitabe dahil birçok değerimiz ile “aklınca” dalga geçmiş beyefendi. Hadi be ordan! Şu kadar dil biliyormuş vs diye övülmeye layık bir insan değil yazar bana bakılırsa. Aklımda bir tek ve bir tek Türk, Atatürk düşmanı ve eşinin başından bir kavanoz dışkı boşaltan bir “…..” olarak duracak. Zaten kendisiyle ilgilenenlere bakıp neye hizmet ettiğini kolayca anlayabileceğiniz biri.
Kelime bahane!…
Bu kelimebazlık değil cambazlık, hilebazlık, düzenbazlık olsa gerek. (S.)


Kelime Baz 1 PDF indirme linki var mı?


Sevan Nişanyan – Kelime Baz 1 kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Kelime Baz 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sevan Nişanyan Kimdir?

İlköğrenimini Hususi Pangaltı Ermeni İlkokulu’nda görmüş oldu; 1968’de, Milliyet gazetesi tarafınca düzenlenen İlkokullararası Bilgi ve Kültür Yarışması’nda üçüncü oldu.[1] Orta öğrenimini Işık Lisesi ve Robert Lisesinde tamamladı. 1974’te ABD’ye giderek Yale Üniversitesi ve Columbia Üniversitesinde tarih, felsefe ve Cenup Amerika Siyasi Sistemleri üstüne eğitim görmüş oldu.

1984-1985 yıllarında Commodore 64 adlı kişisel bilgisayarı (PC) Türkiye’ye getiren firmanın kurucusu ve yöneticisi oldu. Bilgisayar programcılığı ile ilgilendi, çeşitli konuşma ve konferanslara katıldı. Türkiye’nin ilk popüler bilgisayar dergisi olan Commodore’u kurup orada Baytan Bitirmez müstear ismiyle yazılar yazdı.

Sevan Nişanyan, çeşitli Britanya ve Uzakdoğu yayınevleri için gezi kitapları kaleme aldı. 1998 senesinde “Ufak Oteller Kitabı” adlı kitabı ilk kez yayımladı. Türk turizmine kitle turizmi haricinde yeni bir yön kazandırma çabası olarak görülebilecek “Ufak Oteller Kitabı”‘nı her yıl yenileyerek bir referans kitabı haline geldi.

1995 senesinde eşi Müjde Nişanyan ile beraber İzmir’in Selçuk kazasının Şirince köyüne yerleşen Nişanyan, bu köyde geleneksel mimari dokuyu korumak ve canlandırmak için yapmış olduğu çalışmalarla tanındı. Eski köy evlerini geleneksel tarzda onararak oluşturduğu Nişanyan Evleri adlı otel 1999’da işletmeye girdi. Şirince’de yıkılmakta olan evleri resmi izin olmadan restore etmiş olduğu nedeni öne sürülerek 2001 senesinde 2863 sayılı yasa kapsamında 10 ay hapis cezası aldı.

Bu dönemde Türkçenin etimolojisi üstüne ilk kapsamlı bilimsel emek harcama olan “Sözlerin Soyağacı: Uygar Türkçenin Etimolojik Sözlüğü” adlı çalışmasını tamamladı; aynı sözlüğün popüler bir özeti olan “Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabı” adlı kitabı yayımlandı.

2004’te İnsan Hakları Derneği tarafınca verilen Ayşenur Zarakolu Özgür Fikir Ödülü’ne layık görüldü.[5] Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgeleri hakkında resmî görüşün verilerini sorgulayan “Ankara’nın Doğusundaki Türkiye” adlı seyahat rehberi 2006’da yayımlandı.

Nişanyan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin müessese dönemine ilişkin eleştirel görüşlere yer veren “Yanlış Cumhuriyet: Atatürk ve Kemalizm Üstüne 51 Soru” adlı kitabı 2008’de basıldı. “Sözlerin Soyağacı”‘nın geniş seviyede gözden geçirilmiş ve genişletilmiş yeni versiyonu da aynı tarihte piyasaya sunuldu.

Agos gazetesindeki köşe yazarlığının yanı sıra, 29 Ekim 2008 ve 14 Aralık 2009 tarihleri içinde Taraf gazetesinde “Kelimebaz” adıyla dile ilişkin köşe yazıları yazdı. Bu yazıları iki ayrı kitapta toplanarak “Kelimabaz – 1” ve “Kelimebaz – 2” isimleriyle yayımlandı.

2009’dan itibaren Anadolu yer adlarına ilişkin geniş kapsamlı bir emek harcama başlattı. Çalışmanın ilk ürünleri 2010’da piyasaya çıkan “Adını Unutan Ülke: Türkiye’de Adı Değiştirilen Yerler Sözlüğü” adlı kitapta ve Index Anatolicus internet sayfasında yayımlandı.

Likya hakkında kitap yazma emek vermesi esnasında aklına düşen kaya mezarı inşa etme fikrini, yirmi yıl sonrasında, 2012 senesinde Şirince’de gerçekleştirmiş oldu.

Agos yazılarını da kapsayan otobiyografisi Aslanlı Yol, 2012 senesinde yayımlandı.

Şirince’de inşa etmiş olduğu taş binalar mühürlendikten sonrasında mührü sökerek inşaata devam eden Nişanyan iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Daha ilkin onanan hapis cezaları da buna eklenince infaz süresi 11 yıl 5 aya çıktı. Söke Cezaevi’nde cezası infaz edilmeye başlandı. 2017’de hemen sonra aktarılmış olduğu Foça Açık Cezaevi’nden firar ederek yurtdışına firar etti. Sığındığı Yunanistan’dan sığınma talebinde bulunmuş oldu.


Sevan Nişanyan Kitapları – Eserleri

  • Aslanlı Yol
  • Yanlış Cumhuriyet
  • Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabı
  • Kelime Baz 1
  • Halim İle Selim
  • Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?
  • Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi
  • Sözlerin Soyağacı
  • Kelime Baz 2
  • Swami Dayananda Saraswati’nin Kuran Eleştirisi
  • Nişanyan Lügat Uygar Türkçenin Etimolojisi
  • 100 Güzel Kelime
  • Ağır Kitap
  • Ankara’nın Doğusundaki Türkiye
  • Türkiye Yer Adları Sözlüğü
  • Yanlış Cumhuriyet
  • Hayali Coğrafyalar
  • Cezaevi Yazıları
  • Karadeniz Black Sea
  • Din Savaşları
  • Adını Unutan Ülke
  • İyimser Zamanlar
  • Türkiye Kişi Adları Sözlüğü
  • Sürgün Yazıları


Sevan Nişanyan Alıntıları – Sözleri


  • (*1*) (Yanlış Cumhuriyet)
  • Vefa mah.
    1665 Vefa
    • Fatih devri âlimlerinden “Şeyh Muslihüddin Ebülvefa”nın inşa ettirdiği camii ve hayrat sebebiyle. (Türkiye Yer Adları Sözlüğü)
  • “Bu yobazlık müslümanların kendilerine olan güvensizliklerinden geliyor. Aykırı bir fikre tahammül edemiyorlar. Şundan dolayı hakiki olarak ne dini biliyorlar, ne de uyguluyorlar.” (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Bazı şeyler kutsaldır, aman dikkat kırılır, adlarını anacaksan salavatla
    anmalısın tezine katılmıyorum. Kutsal bulunduğunu söyleyen SENSİN. Sana
    saygı duyarız bundan dolayı insana saygı duyarız. İnsanların kendilerince haklı yada
    kuvvetli gerekçelerle dine bağlanmış olabileceğini anlarız, bu işe akıl, zekâ,
    duygu ve sevgi yatırdıklarını biliriz. Bazılarını severiz de. Ama onların
    putlarına, öteki putlara gösterdiğimizden daha çok niçin saygı göstermemiz
    icap ettiğini anlamakta güçlük çekeriz. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Balçık atmak istersen gericilik, övmek istersen muhafazakarlık. Yoksa nesne üç aşağı beş yukarı aynı şey. (Kelime Baz 1)
  • Derin bir yaratıcılığın eseri olan -sel/-sal eki yanılmıyorsam ilk olarak 1932 yada 33’te Fransızca universel sıfatına karşılık Çankaya’da buluş edilen evrensel sözcüğünde kullanılmış. … Ondan sonrasında Öztürkçecilere gün dünyaya gelen, tecimsel, kamusal, ulusal, arsıulusal, tinsel, cinsel, siyasal, yazınsal, dirimsel, özdeksel, artık Allah ne verdiyse dayamışlar. (Kelime Baz 1)
  • İslamiyet’ten sonrasında Horasan ve Maveraünnehir’de Farsça-Arapça kırması konuşan fakat Arap kökenli kabul edilen Müslüman ahaliye çevre halkları ‘Taçik’ demişler. Erken Türkçede ve Moğolcada bol miktarda geçen, oldukça aşağılayıcı bir tabir. Modern Tacik halkının adı oradan geliyor. Ermenice taçik de oradan gelir, bizim Batı lehçesinde dacig olur, “Türk” anlama gelir, iyi bir manada değil.
    Anlamı iyi mi evrilmiş derseniz, al sana doktora tezi konusu derim. (Kelime Baz 1)
  • Bir gün rakı sofrasında dilimi tutamayıp Atatürk’ün Çanakkale Harbi’nde düşük rütbeli bir subay bulunduğunu, Türkiye’de aslolan Batılılaşma hamlesinin Cumhuriyet değil Tanzimat döneminde yapıldığı benzer biçimde zındıkça görüşleri savunduğum için mi tehlikeli bir vatan haini olduğuma kanaat getirdi? Bilemiyorum. (Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi)
  • Ali [Nesin] ile aramızda biriken gerginlik açılış vesilesiyle kriz noktasına geldi. (…) Sert diyaloglar oldu.
    Tam o günlerde canım aslına bakarsan başka bir şeyden dolayı sıkkın. Çektim Etiyopya’ya gittim, Allah’ın kaybetmiş olduğu bir dağ başlangıcında bin senelik bir manastır buldum, birkaç gün orada kalıp kendi kendimle hesaplaştım.
    Ali’yle üç dört ay küs kaldık. Ama geride tam 32 senelik arkadaşlık var. Hem yetmiş milyon içinde o denli kaliteli bir deliyi tekrar nereden bulacaksın? Barıştık doğal. (Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi)
  • Haşa, varlığın anlamı üstüne kafa yoranları sarakaya almak aklıma gelmez; onlara muhabbetim vardır. Belki tam tersine, yeterince kafa yormayıp hazır şablonlara kaldıkları için onlara çıkışıyorum.
    Hayatı, ölümü varlığı yokluğu anlamlandırma amacıyla yola çıkıp, insanlığın çocukluk çağından kalma bazı hurafeleri yanıt zannedenlerdir bir ihtimal hedefim.
    Kıral çıplak demek ‘herşey anlam ifade etmeyen demek değil ki? ‘ Anlamsız şeylerle zaman yitirme, aklını başına al’ çağrısıda alabilir pekala. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Soluk gül rengi olarak kullandığımız “pembe” kelimesi, dilimize Farçadan geçmiştir. Pambe “pamuk” anlama gelir. (Nişanyan Lügat Uygar Türkçenin Etimolojisi)
  • “1924 muhalefeti, İttihatçı-Milliyetçi kadroların dışından bir karşıcılık değil, o hareketin içinde, rejimin Tek Adam diktatörlüğüne dönüşmesi ekseninde oluşan bir düşünce ayrılığının ürünüdür.” (Yanlış Cumhuriyet)
  • Ahiboz mah.
    Gorbeus/Gorbaios?
    [ AnD ]; 1928 Axıboz
    • Mithridates Savaşları bağlamında Cicero, Appianus ve Dio Cassius’un anmış olduğu Gorbeus, 334 yılına ilişkin Itinerarium Burdigalense’de “Ankara – Aksaray” yolunda üçüncü menzil olarak gösterilir. Türkçede anlamı olmayan “Ahiboz/Ahıboz” adı muhtemelen *Xırboz > *Axırboz yöntemiyle antik addan türemiştir. (Türkiye Yer Adları Sözlüğü)
  • Hocam çekil kenara… Bu denklem hakkında yıkım sonucu var! (Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi)
  • Vatanımıza ne cüretle “hindi” derler diye hop oturup hop kalkanların esas dert etmesi ihtiyaç duyulan mevzu o değil. Vatanın adı İtalyanca, onu neydeceğiz? (Kelime Baz 1)
  • İman vicdanın zıddıdır. Vicdanın yükünü topyekün terketme denemesidir. Kime? Belki kitap isminde olan hazırlop öğretiler dizisine, ecdadın töresine, alip hazretlerinin çiğneyip tükürdüğü lokmaya, ”hoca efendi demiş ki” nin kolaylığına, ümmetin icmaına, kalabalığın irfanına… Yeryüzünde kötülüğün ve etik çürümenin ana deposu budur. (Halim İle Selim)
  • Bu ülkenin bir de kürt meselesi varmış efenim. Cumhuriyet Kürtlerin varlığını bile inkar izini sürmekteymiş. Eh, ‘dindarlık’ ortak
    paydası, ‘ümmet’ bilincinin sağlamış olduğu kardeşlik imkanı da devletin ‘vicdanları laikleştirme’ faaliyetleri ile epey örselendiğinden, aynı dine mensup olmanın birleştirici işlevi yara aldığından, ciddi maraza çıkmış, pek kötü olmuş, milliyetçilik karşı milliyetçiliği doğurmuş. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • İnsanoğlu sonuçta toplumsal bir varlık; kendini grup aidiyetleriyle tanımlar. Etik davranışlarımızın tümü, aidiyetlerimizin ince ayarıyla ilgilidir. Siyasi tercihlerimizden saç modelimize, giysiden dil alışkanlıklarımıza, ev seçimimizden partner seçimimize kadar her an, her eylemimizde, beş dakika durup dinlenmeden, karmaşık bir aidiyetler ağı içinde kendimize pozisyon tanımlarız. “Modern olmak isterim fakat nineyi üzmeyelim.” “Bıyığım falancalara benzedi kenarını kırpayım.” “O kelimeyi keşke kullanmasaydım, kıro diyecekler.” Dini inancın da bunlardan değişik olması için bir niçin göremiyorum. İnsanlar dine inanır yada inanmazken ya da şu seviyede ve şu şerhlerle inanırken, aslen “Ben kimlerdenim?” sorusuna yanıt verirler. Çeşitli kimlik ve ilinti talepleri içinde son aşama duyarlı ayarlı bir pozisyon tuttururlar. (Halim İle Selim)
  • Din konusu daha da hassastır. İnsanın ve toplumun omurgasını oluşturan bu
    mevzuda da eleştiri hakkınız olabilir fakat insanların inançları ile alay
    edememeyi sıkıdüzen ile açıklamak absürd bir mantıktır. (Hocam, Allaha Peygambere Laf Etmek Caiz Midir?)
  • Harikulade: Dilimizde oldukca değişik anlamda kullanılan (Oldukca güzel) harikulade, aslen “rutin bozan” demek. hārik(yırtan bozan), āde(alışkanlık) kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuştur. (Nişanyan Lügat Uygar Türkçenin Etimolojisi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş