Eğitim

Kızıl Yıldız – Alexander Bogdanov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kızıl Yıldız – Alexander Bogdanov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kızıl Yıldız kimin eseri? Kızıl Yıldız kitabının yazarı kimdir? Kızıl Yıldız konusu ve anafikri nedir? Kızıl Yıldız kitabı ne konu alıyor? Kızıl Yıldız PDF indirme linki var mı? Kızıl Yıldız kitabının yazarı Alexander Bogdanov kimdir? İşte Kızıl Yıldız kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Alexander Bogdanov

Çevirmen: Ayşe Hacıhasanoğlu

Orijinal Adı: The Red Star: A Utopia

Yayın Evi: Yordam Yayınları

İSBN: 9789944122658

Sayfa Sayısı: 192


Kızıl Yıldız Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Lenin’in Bolşevik Partisi’ndeki emek verme arkadaşlarından Rus bilim adamı, felsefeci ve yazar Aleksandr Bogdanov (1873-1928) bununla birlikte bir bilim kurgu yazarıdır. Bogdanov, büyük ilgiyle karşılanan Kızıl Yıldız (1908) romanında, geleceğin sosyalizminin bilimsel tahminlere dayalı detaylı, canlı bir tasvirini sunar. “Kızıl Gezegen” olarak malum Mars’ta insanlık ileri bir sosyalizm düzenine kavuşmuştur. Dahası, gezegenin insanları, haiz oldukları bilimsel-teknolojik donanım yardımıyla komşu gezegen Dünya’ya ulaşmayı başarmışlardır. Sırada, anı idealler için savaşım eden devrimci partilerin temsilcilerini, inşa edilmiş olan ileri toplumsal sistemi gözlemek suretiyle kendi gezegenlerine misafir etmek vardır. Bu heyecanlı yolculuğa uygun görülen bir parti militanının bakış açısından Mars’a meydana getirilen yolculuğa ve oradaki hayata tanıklık ederiz… Romanda yer edinen atom enerjisinin öğrenilip kullanılması, üretimin otomatikleştirilmesi, tv, insanoğlunun uzaya çıkışı şeklinde -bilim kurgu yazarı Y. Parnov’un sözleriyle- “muhteşem derinlikteki bilimsel önsezilerin altın pırıltıları” en ilgisiz okurlarda bile ilgi uyandırmayı başarmıştır.


Kızıl Yıldız Alıntıları – Sözleri

  • Kuvvetli duygulara karşı aşırı talep başlı başına bir hastalık olmasa da aşırı bitkinlik, ruhsal bir savaşım ya da
    herhangi bir hastalık yüzünden sinir sistemi birazcık sarsılır sarsılmaz derhal rayından çıkıverecektir.
  • “Sizin aşkınız katliam şeklinde.”
  • Yalnız anlamadığım bir şey vardı: Dikkatimi bir mevzu üstünde toplamam giderek zorlaşıyordu. Düşüncelerim sık sık bir o yana, bir diğer yana gidiyordu; zihnimde sık sık asla beklenmedik ve uzak, pırıl pırıl anılar aniden ortaya çıkıveriyor ve çevremdekileri unutturuyor, kıymetli dakikalarımı elimden alıyordu. Bunu fark ediyordum, birden aklım başıma geliyor ve yeni bir enerjiyle işe girişiyordum; sadece kısa bir süre sonrasında geçmişin ya da hayal gücümün kısa süreli imgeleri tekrardan beynimi ele geçiriyor ve onları tekrardan büyük bir çaba harcayarak bastırmam gerekiyordu.
  • Yeni yaşamı benimseyemedim, fakat eskisini de artık istemiyorum: Ne düşüncelerimle, ne de duygularımla artık ona ilişkin değilim.
  • Her insanoğlunun adı, onunla beraber yaşayan ve onu tanıyan insanoğlu hayatta olduğu sürece unutulmadan kalır. Ama insanlık
    için lüzumlu olan şey, kendisi artık ortada yokken ölü bir kişilik simgesi değildir. Bilimimiz ve sanatımız, ortak çalışmayla elde edilmiş olan şeyleri herhangi bir kişiye mal etmeden korur. Geçmişin isimlerinden oluşan bir safranın insanlığın belleğine bir yararı yoktur.
  • Gizlenme gerekliliğini bırakın bir yana,
    insanları korkutmamak için bu yüzü saklamak zorunda olduğumu anlıyorsunuzdur. Ama artık benim bu çirkinliğime alışmanız gerekecek, benimle beraber oldukca vakit geçireceksiniz.
  • Geçmişin isimlerinden oluşan bir safranın insanlığın belleğine bir yararı yoktur.
  • Uzun süre başımda bir boşluk, yüreğimde soğukluk duygusuyla sokaklarda bitkin argın dolaştım.
  • Ama savaşım etmek için de daha iyi bir geleceği tanımak lüzumlu.
  • Gelecek vakalar bugüne şimdiden gölgelerini düşürüyor…


Kızıl Yıldız İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Devrim Öncesi Edebiyatında Ütopya: Kızıl Yıldız (1908) Örneği: Dikkat: Tatkaçıran/oyunbozan ihtiva eder.
Devrim Öncesi Edebiyatında Ütopya: Kızıl Yıldız (1908) Örneği
Ulaş Başar Gezgin
Ekim Devrimi öncesinde bilim-kurgu romanlarına da ütopya yazınına da bir ilgi oluşmuştu; sadece ütopyanın bilim, teknoloji ve felsefenin yarı-gerçekçi sacayağına oturtulup bir gelecek umuduna çevrilmesi çabası en o kadar da, toplumcu bir bilim insanı olan Aleksandr Bogdanov’un (1873-1928) 1908 tarihindeki ‘Kızıl Yıldız’ adlı romanında görülüyor. Günümüzde bilim-kurgu anlatıları, çoğunlukla, varolan olguların aşırılığa doğru uzatılmasıyla, mesela insanların daha uzun yaşamaları, daha süratli seyahat edebilmeleri, yiyecek yiyecek yerine hap içilmesi vb. ile öne çıkarken, ‘Kızıl Yıldız’ şeklinde azca sayıdaki siyasal bilim-kurgu anlatılarında siyasal düzenin bir tüm olarak değişimine şahit oluyoruz. Kimilerinde kötüye giden ve okuru/izleyiciyi “tehlikenin farkında mısınız?” diye uyaran ve hatta korkutan ya da varolan dünyanın aslen ne kadar iyi olduğuna okuru/izleyiciyi ikna etmeye çalışan distopyaların (karabasan ülke anlatıları) yanında okura/seyirciye gelecek güzel günler olabileceğini (“güzel günler göreceğiz çocuklar” misali) muştulayan, fakat onları boş umutlarla oyalamayan ütopyalar da (düş ülke anlatıları) bulunuyor.[ Bkz. önceki bölüm. ] Bu distopyalar-ütopyalar bağlamında, ‘Kızıl Yıldız’ örneğine bakalım.
Anlatıda Ortam-Kişilik-Olay Formülü
Başkahramanımız gizli saklı bir bilim topluluğuna çağrı edilip Mars’a seyahat yapar. Uzay mekiği, sanki bugün yazılmış kadar gerçekçi bir üslupla kaleme alınır. Hatta Dünya’nın uzaydan iyi mi göründüğüne ilişkin betimlemeler, insansoyu uzaya çıkmadan ilkin kitapta yer almış olduğu için ehemmiyet taşıyor.
‘Kızıl Yıldız’ kurgusal açıdan başarı göstermiş bir yapıt. Bu türde sık görülen yanlışlara düşmüyor:
“Ütopik yapıtlar, ortamı anlatmaya ağırlık veriyor; ancak, bu ağırlık, olay sayısının az olmasıyla birlikte geldiğinde, belgesel ve ansiklopedi tadında bir sıkıcılık ortaya çıkabiliyor; kişiliklerin yüzeysel olarak ele alınmasında ise, ‘uzay operası’ olarak adlandırılan, uzaya ilişkin Brezilya dizilerine dönme riski bulunuyor. Bu uzay operası riski, yapıtlarda daha az görülse de, ekranda, bol efektli ve bol ikili ilişkili sabun köpükleri olarak karşımıza çıkıyor.” (Gezgin, 2013)
‘Kızıl Yıldız’daki Marslı kişilikler derinlikli bir halde veriliyor. Metin, Menni’nin, Netti’nin, Sterni’nin, Letta’nın, Enno’nun ve Nella’nın kişilik özelliklerini birbirlerinden rahatça ayırt edebilmemizi sağlıyor. Sabun köpüğü türünden ikili ilişkiler ise, romanda nadiren yer ediniyor. Ortam anlatımından oldukca toplumsal yaşantının betimlenmesi öne çıkıyor. Gerçi, bunun tersini ileri devam eden araştırmacılar da var (mesela, Adams, 1989, s.4). Onlar, ütopyaların bol miktarda ortam anlatımıyla okuru sıktıklarını; ilgi uyandırmak içinse, kurguya aşk, katliam, bunalım vb. şeklinde melodramatik öğeler kattıklarını öne sürüyorlar. ‘Kızıl Yıldız’da bu üçlü kullanılsa da, ortam, belgesel doğrudanlığında verilmiyor; onun yerine, toplumsal ilişkilere yediriliyor. Başkahramanın söylediği şeklinde:
“Mars’taki kendine özgü bitki ve hayvan türlerini ya da Mars’ın temiz ve berrak, nispeten seyreltik ama oksijen bakımından zengin atmosferini ya da zayıflamış bir Güneş’in ve küçük ay’ların, iki büyük ve parlak akşam ve sabah yıldızının, yani Venüs ve Dünya’nın yer aldığı yeşile çalan bir renkteki derin ve karanlık gökyüzünü anlatmaya burada zaman ve yer ayıramıyorum. O zaman garipsediğim ve yabancıladığım, şimdi ise rengârenk anılar içinde hoşuma giden ve değer verdiğim bu şeylerin anlatacaklarımla sıkı bir ilişkisi yok. İnsanlar ve insanların ilişkileri benim için her şeyden daha önemli; ve bütün bu fantastik ortamda en masalsı, en gizemli olanlar asıl bunlar.” (s.59)
Mars da Sorunsuz Bir Yer Değil!
Marslı çocuklar, yaparak öğrenme yaklaşımıyla eğitim görüyor. Yaş grupları birbirlerinden ayrılmıyorlar; birbirlerinden öğrenme ilkesi sözkonusu (s.72-82). Mars’taki üretim planlamasına şahit oluyor (s.64-72), sanat müzesini geziyoruz (s.82-87). Marslıların uyaklı şiirleri dolayısıyla, şiir anlayışının münakaşaya açıldığını görüyoruz (s.88-89). Mars’a sosyalizm gelmiştir fakat ‘insanlığın’ trajedisi bitmemiştir. Derslik savaşları bitmiş olsa da; Marslıların doğayla savaşımı çetin bir halde sürmektedir. Marslıların geldikleri ileri düzey, onları bununla birlikte organik kaynakları tüketme noktasına getirmiş ve onları çeşitli ikilemlere sürüklemiştir (s.89-93). Dolayısıyla, aslen kitaptaki ütopya tam anlamıyla bir ütopya değildir. Marslılar mutludur fakat başka türden bir mutluluktur onlarınki. Hatta Enno, kahramanımıza, Dünya yolculuğundan birkaç gün ilkin, yaşamına son verme noktasına bile geldiğini söyler (s.92-93). Yeni toplumda akıl hastaları vardır (s.95). Mars’ta sertlik de son bulmamıştır; sadece insanoğlu, sınıflar ve devletler arası savaşlar son bulmuştur. Dolayısıyla, yazarın, ütopyada bile, organik kaynaklar sorununu ve bireysel sorunları göz ardı etmeyecek kadar gerçekçi bir cemiyet betimlemesi yaptığını söyleyebiliriz. Onunki, ne bir ajitatif propaganda anlatısı ne de pembe panjurlu bir ev vaadi…
‘Kızıl Yıldız’da ölüm döşeğinde olanlar, güzel manzaralı, bolca sanatlı odalara alınıyorlar ve ötenazi hakları var (s.97). Ötenazi biçimindeki özkıyım, yaşlılarda yaygın; gençlerde ise özkıyım azca görülüyor, fakat gene de var (s.98). Enno’nun yaşamına son verme girişimini azca ilkin anmıştık (s.127). Yazarın bir kez daha bireysel sorunların tümünün toplumsal sorunların çözümüyle kendiliğinden ortadan kalkacağı biçimindeki kolaycılığa ve iyimserliğe düşmediği görülüyor. Kuşkusuz, bu, bireysel sorunların çoğunu çözecek fakat hepsini değil.
Başkahramanımız Lenni, Mars’ta ruhsal olarak rahatsızlanıyor ve uzun bir iyileşme sürecine giriyor (s.106-114). Bu süreçten bir aşkla çıkıyor. Sevdiğinin uzay yolculuğu için lüzumlu kaynaklarla dolu Venüs’e giden ekibe katılmasıyla gelen ayrılıkla beraber, Lenni, Mars’ta bir proleter şeklinde yaşamaya karar veriyor ve bir kıyafet fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlıyor (s.119-124).
‘Kızıl Yıldız’, Ütopya mı Distopya mı?
İlerleyen sayfalarda kitap, ütopyadan yavaş yavaş uzaklaşmaya başlıyor. Başkahramanımız Lenni, Marslıların 30 yıl sonrasında kaynaklarının tükeneceği gerçeğiyle karşı karşıya olarak iyimser ifadeyle “Dünya’ya mı Venüs’e mi göçelim?”, kötümser ifadeyle ise “Dünya’yı mı Venüs’ü mü ele geçirelim?” sorusu üstünden hummalı bir münakaşa yürüttüğünü öğreniyor (s.139-160). Dünyalıların tümünün Marslıların Dünya’ya yerleşebilmesi için yok edilmesi söz konusu ya da onlara toplumcu ilkeler ışığında Marslı şeklinde hayata devam etmenin öğretilmesi… Yani “ya yok ol ya da bana benze” taktiği… Sosyalizmin Dünya’nın kendi sınıfsal dinamikleriyle değil Marslıların zorlamasıyla getirilmesi şeklinde uçuk bir çözüm ileri sürülüyor. Neyse ki sonuçta etik nedenlerle (bu tarz şeyleri Netti temsil ediyor) ve teknik nedenlerle (bu tarz şeyleri ise Menni temsil ediyor) Venüs’te karar kılınıyor (s.160), sonraki bir gelişmeyle herşeyin tersine dönme olasılığı belirene kadar (s.166).
Başkahramanımız Lenni, son bölümde kendini Dünya’da bir akıl hastanesinde bulur. İyileşmesi aylar hatta seneler sürecektir. Bu arada devrim olmuştur; köylülerin desteğini alamayan bir işçi devrimidir bu ve bundan dolayı zikzaklı ilerlemektedir (s.176-177).
Para, mecburi emek verme ve tüketim kısıtlamalarına bu ütopyada yer yok (Wegner, 2002, s.104); sadece bu üçlü oldukca üstünkörü geçiliyor. Ütopyanın bir dünyayı ele geçirme planına evrilme olasılığı, onu Dünya’nın geleceği olmaktan da çıkarıyor (Wegner, 2002, s.108). Tam da bu bağlamda şu sual sorulabilir: Bogdanov’un bu romanı yazmaktaki amacı neydi? Rus devrimcilerine ve işçi sınıfına iyi mi bir sosyalizm kurulabileceğine dair bir model sunmak mı? O şekilde ya, Mars düzeni, üretim araçlarının ortak mülkiyeti şeklinde birçok toplumcu öğeyi taşıyor. Ama bununla birlikte, yukarıda belirttiğimiz şeklinde, bu düzenin de başka gezegenleri ele geçirmeyi düşünecek kadar büyük bir kaynak kıtlığı ya da daha güncel bir ifadeyle sürdürülemezlik barındırdığını görüyoruz. Marslıların mutlu olmasını bekliyoruz fakat öyleki değiller. Dahası, Lenni’nin sadece gizlice ulaşabildiği münakaşa kayıtları örneğinde olduğu şeklinde, ‘devlet sırrı’ şeklinde durumlar da gözlemleniyor (Ferns, 1999, s.163). Sosyalizm düşmanı mıydı öyleyse Bogdanov? Değildi, sosyalizmin ötesinde insan uygarlığının yarattığı çeşit çeşit soruna (bunlara bugün “endüstri-sonrası toplumu sorunları” diyoruz) dikkat çekiyordu; bu anlamda toplumcu ütopya yazınını ileri bir noktaya taşıdığını söyleyebiliriz (Graham, 1984, s.241-242).
Öte taraftan, Bogdanov’un ‘Kızıl Yıldız’ı yazıya döktüğü yıllarda çokça Mars kitabı ve bilim-kurgusu yayınlandığını da gözden kaçırmamak gerekiyor (Adams, 1989, s.5). Yazar, Wells şeklinde yazarları izliyor olmalı; sadece Bogdanov’a kadar olan bilim-kurgularda siyasal bir şuur göremiyoruz ve ağırlık, ilgi çekmeye yönelik. Bu yönüyle, Bogdanov’un kendisinden sonrasında gelen çeşitli bilim-kurgu yazarlarını etkilediği düşünülüyor.
‘Kızıl Yıldız’ın Sosyal Psikolojisi
Mars ütopyasında aşama yok denecek kadar azca. Ancak başka gezegenlere gözlerini diktiklerinde bu eşitlik ortadan kalkıyor. Diğer bir deyişle, bizcil (iç-grup) bir eşitlik anlayışı var; kapsayıcı kimlik inşası sözkonusu değil. Ayrıca, ‘Kızıl Yıldız’da adı konulmadık bir toplumsal ruhsal yorum var: Dünyaya yönelik bir Marslı işgalinde tüm insanların kendi aralarındaki farkları unutup tek bir güç olarak direneceği gerçeği (Wegner, 2002, s.109). Bu ‘ortak düşmana karşı tek vücut olma olgusu’nu ‘Kızıl Yıldız’dan oldukca sonrasında gün yüzü gören ‘Maymunlar Cehennemi’, ‘Kovboylar ve Uzaylılar’ ve ‘Çocukluğun Sonu’ şeklinde filmlerde de görüyoruz (bkz. Gezgin, 2016b).
‘Kızıl Yıldız’daki bir öteki toplumsal psikoloji izleği ise, şaşırtıcı bir halde kültürlerarası ilişkiler ve uyum(suzluk) olarak karşımıza çıkıyor. ‘Şaşırtıcı bir biçimde’ diyoruz bundan dolayı Marslı sosyalistler Dünyalı sosyalistin Mars sosyalizmine kolaylıkla ayak uydurabileceğini düşünüyorlardı ve öyleki olmadı. Lenni, Marslılara Dünya’yı anlatmak yerine Mars’ta işçi olmayı yeğliyor. Ancak, bu, onun hem yalnızlaşmasına yol açıyor hem de işçilere gönül vermekle beraber asla bir işçi ol(a)mamış bir minik burjuva olduğu gerçeğiyle yüzleşmesine. Mars’ta yaşarken, Dünya, onun geçmişi oluyor, bu durum, Dünya’yla iletişiminin olmamasıyla da pekişiyor; Mars ise, geleceği… Ama tam da bu geçmiş-gelecek terazisi onu bunalıma sürüklüyor. Dolayısıyla, ‘Kızıl Yıldız’, gurbet, sıla, göçmenlik, kimlik, ilinti vb. şeklinde kavramlar üstünden yorumlanmaya açık. Zaten sonuçta ortaya çıkan da, Mars sosyalizminin Dünya’nın geleceği olmadığı ve Dünya’nın sosyalizminin daha değişik olacağı oluyor. Dahası, kitabın 1924 baskısına eklenen ve Dünya’da mahsur kalmış bir Marslı’nın ağzından yazılmış olan şiir de kültürel farklar ve bizlik algısı açısından bol miktarda araç-gereç sağlıyor.
Sonuç
‘Kızıl Yıldız’ın Ekim Devrimi öncesinde de sonrasında da oldukca sayıda baskı yapması, onu incelenmeye kıymet kılıyor. Yapıtı yapısal olarak çözümlediğimizde başarı göstermiş bir anlatıyla karşılaşıyoruz. Ütopya yapıtlarında sıkça rastlanan hatalar, ‘Kızıl Yıldız’da görülmüyor. Kitap, sanayi sonrası toplumların sorunlarını öngörmesi ve bireysel sorunları toplumsal sorunlara indirgememesi dolayısıyla türünün sonraki örneklerinden ayrılıyor. Diğer bir deyişle ‘Kızıl Yıldız’ tek bir nedenle değil oldukca sayıda nedenle türünün öncüsü niteliğini taşıyor. Ütopyayla distopyanın bir süre sonrasında içiçe geçmiş olduğu metinde, ütopik sosyalistlere özgü ‘hayaller alemi’nde yaşayıp güncel gerçeklerden kaçmak söz konusu değil; bundan dolayı Bogdanov’un ütopyası distopik öğeler taşıyor. Son olarak, ‘Kızıl Yıldız’ın grup oluşumu ve gruplararası ilişkiler ekseninde toplumsal ruhsal açıdan yorumlanmaya açık bir metin bulunduğunu da belirtelim.[ Bu yazıda ‘Kızıl Yıldız’ın devamı ya da kurgusal olarak öncülü niteliğindeki ‘Mühendis Menni’ye değinilmedi; bunun temel nedeni, bu yapıtın ütopik/distopik olmaktan çok kurmaca-tarihsel bir nitelik taşımasıdır.]
Kaynakça
Adams, M.B. (1989). “Red Star”: Another Look at Alexandr Bogdanov. Slavic Review, 48, 1, 1-15.
Bogdanov, A. (2015). Kızıl Yıldız (3. basım). Rus.çev. Ayşe Hacıhasanoğlu. İstanbul: Yordam Kitap.
Ferns, C.S. (1999). Narrating Utopia: Ideology, Gender, Form in Utopian Literature. Liverpool: Liverpool University Press.
Kaynak: Gezgin, U. B. (2017). Anlatıbilim Açısından Roman, Öykü ve Masal İncelemeleri (2000-2017) [Novel, Story and Fairy Tale Analyses through Narratology].
ANLATIBİLİM AÇISINDAN ROMAN, ÖYKÜ VE MASAL İNCELEMELERİ (2000-2017)
Prof.Dr. Ulaş Başar Gezgin
Yazında Ezilenler ve Ezilenlerin Yazını
1. Marksist Açıdan Türk Romanı.
2. Sovyet Türkologlarının Gözüyle Türk Yazını.
3. Yaşar Kemal’i Yaşar Kemal Yapan 6 Özellik.
4. ‘Boynu Bükük Öldüler’: İlk Yılmaz Cenup Romanı.
5. Seneler Sonra Yeniden Genç Gorki ve Arabesk.
6. İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?
7. Bulgaristan Hatırası Bir Marksist Türkolog: İbrahim Tatarlı
Sabahattin Ali Yazını
8. Anlatıbilim Açısından Kürk Mantolu Madonna.
9. Merhum Marko Paşa’nın Size Oldukça Selamı Var.
10. ‘Değirmen’de Sabahattin Ali Öykücülüğü.
11. ‘Kağnı’da Sabahattin Ali Öykücülüğü.
12. ‘Yeni Dünya’da Sabahattin Ali Öykücülüğü.
13. ‘Sırça Köşk’te Sabahattin Ali Öykücülüğü.
14. ‘Ses’te ve ‘Esirler’de Sabahattin Ali Öykücülüğü.
Gülmece ve Hiciv Anlatıları
15. Muzaffer İzgü Öykücülüğü: Azrail’den Bir Namussuz’a.
16. Gülmece yazarı olarak Hasan Hüseyin: ‘Made in Turkey’.
17. ‘Bay Düdük’ (1958).
18. Bir Heccav Olarak Umut Yaşar Oğuzcan.
Çokkültürlü Yazın Çokkültürlü Toplum
19. Türk Yazınında ‘Etnik Öteki’ İmgesinin Açımlanmasına Giriş Olarak Hüseyin Rahmi Yazını ve “Yankesiciler” Adlı Öykü.
20. Çokkültürlü Toplum Çokkültürlü Öykü: Sait Faik Öykücülüğünde Ermeni İmgesi.
21. Saroyan Öykücülüğü ve Yetmiş Bin Süryani.
Masallar ve Efsaneler
22. Eskimeyen Bir Yazın Evreni: 30 Yıl Sonra Yeniden Behrengi.
23. Ferçler ve Zebler: ‘Binbir Gece Masalları’ Üzerine Bir İçerik Çözümlemesi Denemesi
24. ‘Masalın Aslı’.
25. ‘Vietnam Efsaneleri/ Vietnam Söylenceleri’.
26. Tibet Masalları.
Vietnam ve Tayland Yazını
27. ‘Direnme Savaşı’: Direnenlerin Tarafından Vietnam-Amerikan Savaşı.
28. ‘Şafakta Kazandık Zaferi’.
29. Bir Vietnam-Amerikan Savaşı Romanı: Gök Cephesi
30. Siyam Romancılığı Bağlamında Romanda Gerçeklik Sorunu.
31. Siyamlı Romancı Siburapha’nın Yaşamı.
32. Siyamlı Ozan Sunthorn Phu’nun ‘Phra Abhai Mani’ Adlı Yapıtındaki Anlatının Özeti ve Değiniler.
Türkiye Yazını, Türkçe Yazın
33. Öykücü Yönüyle Ahmet Cemal’i Anarak.
34. Torik Akını: Az, Öz, Akıcı, Okunası
35. İstanbul Öyküleri.
36. Onyıllar Sonra ‘Vatandaş’ı Yeniden Okumak
37. Ölü Çiçekler Müzesi’nde Gezinti.
38. ‘Uzaklara Mektuplar’.
39. Ali Rıza Arıcan Öykücülüğü
40. Puslu Kentin Mavisi: Modern Çin’den Öyküler.
Taylan Kara Yazını
41. Poe’nun Kuzgunu: Derinden ve Uzun…
42. ‘Böyle de Buyurabilirdi Zerdüşt’: Hiççi Bir Başarı Öyküsü.
43.‘Vasatlığa Giriş Dersleri’: Yine de İnsana Dair.
44. Vasat Edebiyatı 101: Mizahla Polemik Arasında.
Ütopya Anlatıları
45. Uzaklaşan Ütopya ve Distopyalaşan Dünya.
46. Devrim Öncesi Edebiyatında Ütopya: Kızıl Yıldız (1908) Örneği.
İranlı Öykücüler
47. İranlı Öykücüler: Hem Yakın Hem Yakın (1-4).
48. Uygar İran Yazınının Öncüsü Sâdık Hidâyet (1-4).
Avrupa Yazını
49. Fransız Yazınında Bir ‘Muhalif Yazar Miti’ni Sorgulamak: Marguerite Duras.
50. (Ölüm Yıldönümünde) Jose Saramago’yu Anarak…
51. Bilişsel Bilimlere İlişkin Bir Roman: ‘Düşünce Balonları’
Diğer Yazılar
52. Darüşşafaka ve İmkansız Hayatlar.
53. Endonezya’dan Bir Öykü: ‘Kral, Cadı ve Papaz’.
54. Azerbaycan’dan Bir Öykücü: Anar.
55. ‘En-Dor’a Giden Yol’.
56. İki Çocuk Öyküsü: ‘Başka Karıncalar Diyarı’ ve ‘Yerle Gök Arasında’
57. Defterde Kalan Borges (1899-1986) Dipçeleri.
58. Latin Amerika’nın Çatık Kaşları: Bir Cehennem Ağacı Olarak Muz Ağacı.
59. Başka Dünyalar Açısından Nobel Yazın Ödülü’ne İlişkin Değiniler.
Gezgin Yazını
60. Ulaş Başar Gezgin’le Yeni Romanı Üstüne (Söyleşi).
61. Babasız Bir Roman Kişiliği Yaratmak (Söyleşi). (Ulaş Başar Gezgin)

Sovyetler’in ilk dönemindeki sanayileşme atılımı ve ideolojik seferberliğin buram buram koktuğu, sosyalizm heyecanıyla yanıp tutuşan bir roman. Bana Nazım Hikmet ve Mayakovski’n fütürist şiirlerini anımsattı. Yazar toplumcu ütopya yaratmak istemiş ve bunu devrin “uzayı fetih” ruhuna uygun olarak tasarlamış. Bence başarı göstermiş, okunası bir yaratı. Tabii fazlaca duygusal bulunduğunu söylememe gerek kalmış mıdır bilmiyorum. (Ali Dağdelen)

Bir toplumcu insanın marslılar tarafınca alınıp oradaki yaşantısını konu alıyor. Sonunda marslı birini öldürüp ülkesine gönderiliyor burda da deliler hastanesine kapatılıyor. Pek sevemedim pek istekli okumadım bundan dolayı. (Meltem)


Kızıl Yıldız PDF indirme linki var mı?


Alexander Bogdanov – Kızıl Yıldız kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Kızıl Yıldız PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Alexander Bogdanov Kimdir?

Bogdanov, 22 Ağustos 1873’te şu anki Belarus’ta hayata merhaba dedi. Öğretmen bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi ve üniversite öğretimine kadar çiftlikte yaşadı. Tıp eğitimi için girmiş olduğu Moskova Üniversitesi’nden mezun olamadan, Narodnaya Volya grubuna üye olmak suçundan tutuklandı. Tula şehrine sürgün edilen Bogdanov, Kharkiv Üniversitesi’nde eğitimine devam etti. Burada devrimci faaliyetlerine devam eden Bogdanov, “Ekonomi biliminin temelleri” adlı bir broşür yayınladı (1897). 1899 senesinde üniversiteden mezun olarak tabip oldu. Aynı yıl ikinci eseri olan “Doğadaki kolay elementlerin olası zamanı”ni yayınladı. Bunun üstüne Çar polisi tarafınca tekrardan tutuklanan Bogdanov, 6 aylık bir hapislik döneminden sonrasında Vologda’ya sürgün edildi.

Sürgün döneminde toplumsal hakkaniyet, iktisat-politik ve felsefe üstüne araştırmalar yapmış oldu. 1903 senesinde Bogdanov takma adını alarak Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevik fraksiyonuna katıldı.

Bolşevikler içinde ortalama 6 yıl süresince en önde gelen adlardan birisi olan Bogdanov, 1904-1906 yılları aralığında 3 ciltlik felsefi eseri “Ampriyo-Monizm”i yayınladı. Bogdanov bu eserinde Marksizm ile Ernst Mach, Wilhelm Ostwald, Richard Avenarius şeklinde filozofların görüşlerini birleştirmeye çabaladı. Bu emek verme meşhur marksist Buharin başta olmak suretiyle birçok kişiyi etkiledi.

1905 Rus Devrimi’nin yenilgiye uğramasından sonrasında, Bogdanov, Duma’daki Sosyal Demokrat vekillerin geri çağrılmasını, partinin tamamen yer altına çekilmesini savundu ve bu mevzuda karşıt fikirlerde olan Lenin’le karşı karşıya geldi. Uzun süre devam eden bu karşıtlık 1908 senesinde tamamen uzlaşmaz bir hale geldi. Bu ayrışmada bolşeviklerin çoğunluğu Lenin’in yanında yer alırken, Lenin bu dönem yazıya döktüğü “Materyalizm ve Ampiryokritisizm” kitabıyla Bogdanov’u felsefi idealizmle yapmakla suçladı.

Lenin’le girmiş olduğu mücadelede yenilgiye uğrayan Bogdanov, 1909 Haziran’ında Paris’te düzenlenen bir konferansla Bolşevik fraksiyondan atıldı. Bunun üstüne İtalya’nın Capri adasındaki Anatoli Lunaçarski ve Maksim Gorki’nin yanına giden Bogdanov çalışmalarına burada devam etti. Boykotçular (otzovists) olarak anılan bu muhalif grup burada bir parti okulu kurdular. 1910 senesinde Bologna’ya taşıdıkları bu parti okulunda 1911’e kadar eğitim verdiler. Oldukça geçmeden Lenin ve yandaşları da Paris’te bu gruba karşı bir parti okulu oluşturdu. Ancak bu çalışmaların bir netice vermemesi üstüne Bogdanov siyasetten uzaklaştı ve 1914’te çıkan bir afla Rusya’ya geri döndü.

Bogdanov Birinci Dünya Savaşı’na kadar yoğun bilimsel emekler yapmış oldu. 1912’de yayınladığı Tektoloji kitabı, kendi alanında öncü bir kitap olarak anılmaktadır. Birinci Dünya Savaşı süresince doktorluk icra eden Bogdanov, Ekim Devrimi’nde hiçbir rol almadı. Bolşeviklerin iktidarı almasıyla birlikte, kendisine sunulan partiye tekrardan katılma tekliflerini geri çeviren Bogdanov, 1922’ye kadar, bilimsel çalışmalara daldı. Evvelde araştırmaya başladığı mevzularda ciddi ilerlemeler kaydeden Bogdanov, sibernetik teorisinin öncülü oldu. 1918 senesinde iktisat profesörü olarak, yeni kurulan Sosyalist Sosyal Bilimler Akademisi’nin yöneticiliğine getirildi.

1920’de Sovyetler Birliği’nde kurulan proleter sanat hareketi Proletkult’un kuruculuğunu ve baş teorisyenliği Bogdanov yapmış oldu. Verdiği konuşma ve yazdığı makalelerde, eski burjuva kültürünün yok edilmesi icap ettiğini söyleyen Bogdanov, onun yerini saf proleter kültürün alması icap ettiğini savundu. Proletkult hareketi, öteki kültürel hareketler şeklinde ilk etapta Bolşevik Hükümet tarafınca desteklendi. Ancak 1 Aralık 1920 tarihindeki Pravda’da çıkan bir yazı, bu hareketi minik burjuva duyuru ederek, bu hareketin sosyalizme düşman unsurlar tarafınca çıkarıldığını duyurdu. 1922’ye gelindiğinde Proletkult tarihe karışmıştı.

1923 yazında Bogdanov, hükümet muhalifi İşçi Gerçeği grubunu desteklediği nedeni öne sürülerek gizli saklı polis tarafınca tutuklandı ve 5 hafta süresince sorgulandı. Serbest bırakılmasının peşinden tekrardan bilimsel çalışmalarına ağırlık veren Bogdanov, 1924 senesinde kan transfüzyonu deneylerine başladı. Bogdanov, bu deneylerle asla yaşlanmayan ebediyen genç insanı yaratma derdindeydi. Bu emekler kapsamında aralarında Lenin’in kardeşi Maria Ulianova’nın da bulunmuş olduğu birçok şahıs Bogdanov’un deneylerine katıldı. 11 kan transfüzyonu deneyi gerçekleştiren Bogdanov, bu deneyler sonunda, deneklerdeki görme bozukluklarının, saç dökülmelerinin durdurulabildiği fark etti. Çalışmalarının netice vermesi üstüne 1926 senesinde Hematoloji ve Kan Transfüzyonu Enstitüsü’nü kurdu.

Bogdanov, 1928 senesinde kendi üstünde yapmış olduğu bir kan transfüzyonu deneyi esnasında, öğrencisinden kaptığı sıtma ve tüberküloz bakterileri sebebiyle yaşamını yitirdi. Kimi aydınlar, Bogdanov’un bu şekilde intihar etmiş olduğu iddiasında bulunmuş oldu. Bu iddiaya kanıt olarak da, Bogdanov’un son deneyinden ilkin yazdığı gerilimli politik mektuplar yayınlandı.


Alexander Bogdanov Kitapları – Eserleri

  • Kızıl Yıldız
  • Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni
  • Proleter Şiir


Alexander Bogdanov Alıntıları – Sözleri

  • Proletarya kendi şiirine haiz olmalıdır. (Proleter Şiir)
  • “Yükümlülük. Bu sözcük inançların söz konusu olduğu bir yerde çoğu zaman uygun düşmez. Ben bir sosyalistim, benim için işçi örgütleri işçi sınıfının tek gerçek temsilcileridir.” (Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni)
  • Gelecek vakalar bugüne şimdiden gölgelerini düşürüyor… (Kızıl Yıldız)
  • “Bir işçinin yaşamının temeli ve aslı nedir? Emeğidir, çalışmasıdır. Peki, çalışmasında tek başına, kendi kendine var olabilir mi? Olamaz. Eğer siz onu milyonlarca insanoğlunun yüce iş birliğinden ve kuşaklar silsilesinden koparacak olursanız aniden bir hiçe dönüşürdü. Emek harcama konusu da, emek verme gücü de kaybolurdu.” (Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni)
  • Kuvvetli duygulara karşı aşırı talep başlı başına bir hastalık olmasa da aşırı bitkinlik, ruhsal bir savaşım ya da
    herhangi bir hastalık yüzünden sinir sistemi birazcık sarsılır sarsılmaz derhal rayından çıkıverecektir. (Kızıl Yıldız)
  • “Sizin aşkınız katliam şeklinde.” (Kızıl Yıldız)
  • Yeni yaşamı benimseyemedim, fakat eskisini de artık istemiyorum: Ne düşüncelerimle, ne de duygularımla artık ona ilişkin değilim. (Kızıl Yıldız)
  • Uzun süre başımda bir boşluk, yüreğimde soğukluk duygusuyla sokaklarda bitkin argın dolaştım. (Kızıl Yıldız)
  • Gizlenme gerekliliğini bırakın bir yana,
    insanları korkutmamak için bu yüzü saklamak zorunda olduğumu anlıyorsunuzdur. Ama artık benim bu çirkinliğime alışmanız gerekecek, benimle beraber oldukca vakit geçireceksiniz. (Kızıl Yıldız)
  • Zayıf insanoğlu şeklinde değil, güçlüler şeklinde, geçmişe geri dönmeye çalışırken yollarını şaşıran insanoğlu şeklinde değil, sonuna kadar aynı yolda yürüyen insanoğlu şeklinde kendinize sadık kalınca. (Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni)
  • Taviz vermek, işlenmemiş bir suçu itiraf etmek ve hakkaten kabahat işlemek anlamına gelir. (Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni)
  • Yalnız anlamadığım bir şey vardı: Dikkatimi bir mevzu üstünde toplamam giderek zorlaşıyordu. Düşüncelerim sık sık bir o yana, bir diğer yana gidiyordu; zihnimde sık sık asla beklenmedik ve uzak, pırıl pırıl anılar aniden ortaya çıkıveriyor ve çevremdekileri unutturuyor, kıymetli dakikalarımı elimden alıyordu. Bunu fark ediyordum, birden aklım başıma geliyor ve yeni bir enerjiyle işe girişiyordum; sadece kısa bir süre sonrasında geçmişin ya da hayal gücümün kısa süreli imgeleri tekrardan beynimi ele geçiriyor ve onları tekrardan büyük bir çaba harcayarak bastırmam gerekiyordu. (Kızıl Yıldız)
  • Ama savaşım etmek için de daha iyi bir geleceği tanımak lüzumlu. (Kızıl Yıldız)
  • Her insanoğlunun adı, onunla beraber yaşayan ve onu tanıyan insanoğlu hayatta olduğu sürece unutulmadan kalır. Ama insanlık
    için lüzumlu olan şey, kendisi artık ortada yokken ölü bir kişilik simgesi değildir. Bilimimiz ve sanatımız, ortak çalışmayla elde edilmiş olan şeyleri herhangi bir kişiye mal etmeden korur. Geçmişin isimlerinden oluşan bir safranın insanlığın belleğine bir yararı yoktur. (Kızıl Yıldız)
  • Düşünceler doğar, yaşamak için savaşır ve ölürler. Genellikle biri ötekini öldürür, özgürlüğün otoriteyi, bilimsel düşüncenin dinsel düşünceyi, yeni bir kuramın eskisini öldürmesi şeklinde. (Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni)
  • “Yaşamdan daha kuvvetli düşüncen,
    Ölümden daha kuvvetli aşkın!” (Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni)
  • Eğer sen dün biriyken bugün başka biriysen, dün ve bugün içinde ölmüşsün ve yaşamı da aynı şekilde gelip geçici olan yeni biri doğan anlamına gelir. Her şey ölecek: sen, insanlık, Dünya. Her şey sonsuzluğa gömülecek. Geriye yalnız gerçek duracak, bundan dolayı gerçek sonsuzdur, değişmediği için sonsuzdur (Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni)
  • Toplum garip bir canlıdır; ara sıra enerjisini düşüncesizce harcanması gerekir. Savaştan daha saçma bir şey olabilir mi? Ama savaşlar kim bilir kaç kez halkların canlanmasına temel oluşturdu! (Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni)
  • “Toplumun tüm sınıfları ömrünü tamamladığı vakit ölüler ölüleri doğuruyor. Aynı şey fikir dünyasında da oluyor: Hâlâ yeni dinsel tarikatlar ortaya çıkıyor.” (Kızıl Yıldızı 2 – Mühendis Menni)
  • Geçmişin isimlerinden oluşan bir safranın insanlığın belleğine bir yararı yoktur. (Kızıl Yıldız)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş