Eğitim

Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları – Şevket Pamuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları – Şevket Pamuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları kimin eseri? Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları kitabının yazarı kimdir? Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları konusu ve anafikri nedir? Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları kitabı ne konu alıyor? Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları PDF indirme linki var mı? Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları kitabının yazarı Şevket Pamuk kimdir? İşte Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Şevket Pamuk

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Yayınları

İSBN: 9944882026

Sayfa Sayısı: 224


Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Osmanlı-Türkiye ekonomi zamanı alanının en önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Şevket Pamuk’un 1992-2006 yılları aralığında yazıya döktüğü yazılardan, tematik bir bütünlük içinde derlenmiş bu kitap, bazı mühim soruların cevaplarını arıyor: Osmanlı devletinin ekonomi politikalarına zannedildiği şeklinde katı bir müdahalecilik mi egemendi? Yoksa pragmatizm, esneklik ve müzakereye yatkınlık daha ağır basan eğilimler miydi? Osmanlı zamanı hakkında sık sık dile getirilen “gerileme paradigması” ne seviyede geçerliydi? Geleneksel Osmanlı tarihçiliğinin duraklama ve gerileme dönemleri olarak adlandırdığı yüzyıllarda ekonomide neler oluyordu? Batı’daki Fiyat Devrimi, Osmanlı ekonomisindeki kötüye gidişten ne seviyede sorumluydu?

Şevket Pamuk, bu soruların cevaplarını ararken, Sanayi Devrimi öncesindeki dönemde, bilhassa de 16.-18. yüzyıllarda, Osmanlı ekonomisinin genel gidişatını, gelirleri, ücretleri ve yaşam standartlarını Avrupa ile karşılaştırmalı bir çerçevede ele alıyor.

Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları’nı tekrardan düşünmek için değişik bir kavramsal çerçeve ve belgelere eleştirel bir bakış öneren bu kitapta yer edinen yazılardan biri de (“Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Avrupa’da Ücretler, 1489-1914”, Süleyman Özmucur ile beraber) ABD İktisat Tarihi Derneği tarafınca 2001-2002 yılı “En İyi Makale Ödülü”ne layık görüldü.


Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları Alıntıları – Sözleri

  • Son döneme kadar Osmanlı tarihçiliği 16. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı devletinin bir gerileme sürecine girdiğini kabul etmişti. Ancak son otuz yılda Osmanlı tarihçilerinin bir kısmı 16. yüzyıl dan sonraki süreci “kesintisiz bir gerileme” bakış açısıyla yorumla mak yerine, bu yüzyıllarda Avrasya kıtasında ortaya çıkan değişimler karşısında toplumun ve devletin kendini tekrardan örgütleyebilme kabiliyetini öne çıkarıyorlar. Sadece 19. yüzyılda değil, Tanzimat öncesi dönemde de merkezi bürokrasinin hem içeride hem de dışarda ortaya çıkan tehdit ve tehlikelere karşı esneklik, pragmatizm ve müza kere geleneği ile çözüm aramış olduğu, kendisine karşı ayaklanan kesimleri oluşturduğu koalisyonların içine çekebildiği vurgulanıyor. Mesela Karen Barkey 17. yüzyılda Celali isyanları ile doruğuna ulaşan siyasal bunalım esnasında, Osmanlıların esnek davranarak ve görüşme becerilerini kullanarak merkeze karşı ayaklanan pek oldukça şahıs ve kesimi yanlarına çekmeyi başardıklarına işaret ediyor.
    Burada ESNEKLİK VE PRAGMATİZM derken, uygulanan politikalarda ve kurumsal değişikliklerde daima sıkı kurallara, tane ve geleneklere, dine, geçmişteki davranış kalıplarına ve düşmanlıklara bağlı kal madan hareket edebilme özelliklerini kastediyoruz. Osmanlılar en erken dönemlerinden başlayarak bu özellikleri sergilediler, sergilemek zorunda kaldılar. 14. ve 15. yüzyıllarda ilkin Kuzeybatı Anadolu’da ve daha sonraları Balkanlar’da Müslüman ve Hıristiyanların, Türkçe ve Rumca konuşanların içiçe yaşamış olduğu bir coğrafyada Osmanlıların başarı göstermiş olabilmelerinin ardında, değişen koşullara uyum sağlayabil meleri, oldukça çeşitli kaynaklardan kabiliyet “devşirebilmeleri”, oldukça yönlü çağrılar yapabilmeleri yatar. Böylece Osmanlılar yalnız gaza yo lunda Hıristiyanlara karşı savaşmak isteyenleri değil, servet, güç yada iktidar ardında savaşım vermeye hazır Hıristiyan ve Müslümanları da kendi yanlarına çekebilmişlerdir. Osmanlılar yakıcı silahları komşularına kıyasla oldukça daha erken ve etkin halde benimsemişlerdir. Osmanlılar ek olarak fetih ve yayılma sürecinde, başkalarından öğrenme ve başkalarının kurumlarını ödünç alma mevzusunda rahat davranabilmişler, kendi egemenliklerini tam olarak kuramadıkları yerlerde, mahalli seçkinlerle pazarlık ederek onların desteğini alabilmişlerdir. Bir başka deyişle, son yıllardaki kimi çalışmaların da vurguladığı şeklinde, müessese döneminde Osmanlılar dini kuralları izlemekten oldukça, esnek ve pragmatik davranış biçimleri sergilemişlerdir.


Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Şevket pamuk- osmanlı ekonomisi ve kurumları: Şevket pamuk disiplinler arası değerlendirmelerini okuyucunun kafasında sual işareti bırakmadan açık bir halde ifade kabiliyetine haiz hususi bir bilim insanı. Bu kitabı da osmanlı tarihçiliğindekş basma kalıp tezleri sorguladığı kendine öz tezlerini ifade etmiş olduğu makalelerinde oluşuyor. Okuduktan sonrasında zihninizde osmanlı ekonomisine dair yepyeni bir perspektif oluşacağına kefil olabilirim. (Betül)

Osmanlı-Türkiye ekonomi zamanı alanının en önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Şevket Pamuk’un 1992-2006 yılları aralığında yazıya döktüğü yazılardan, tematik bir bütünlük içinde derlenmiş bu kitap, bazı mühim soruların cevaplarını arıyor: Osmanlı devletinin ekonomi politikalarına zannedildiği şeklinde katı bir müdahalecilik mi egemendi? Yoksa pragmatizm, esneklik ve müzakereye yatkınlık daha ağır basan eğilimler miydi? Osmanlı zamanı hakkında sık sık dile getirilen “gerileme paradigması” ne seviyede geçerliydi? Geleneksel Osmanlı tarihçiliğinin duraklama ve gerileme dönemleri olarak adlandırdığı yüzyıllarda ekonomide neler oluyordu? Batı’daki Fiyat Devrimi, Osmanlı ekonomisindeki kötüye gidişten ne seviyede sorumluydu?
Şevket Pamuk, bu soruların cevaplarını ararken, Sanayi Devrimi öncesindeki dönemde, bilhassa de 16.-18. yüzyıllarda, Osmanlı ekonomisinin genel gidişatını, gelirleri, ücretleri ve yaşam standartlarını Avrupa ile karşılaştırmalı bir çerçevede ele alıyor.
Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları’nı tekrardan düşünmek için değişik bir kavramsal çerçeve ve belgelere eleştirel bir bakış öneren bu kitapta yer edinen yazılardan biri de (“Osmanlı İmparatorluğu’nda ve Avrupa’da Ücretler, 1489-1914”, Süleyman Özmucur ile beraber) ABD İktisat Tarihi Derneği tarafınca 2001-2002 yılı “En İyi Makale Ödülü”ne layık görüldü.
(Tanıtım Bülteninden) (birazcık kitap konuşalım)

Uzun zamandır Osmanlı dönemindeki iktisat üstüne okumayı düşünüyordum. Şevket Pamuk’un eseri yoğunca bir bilimsel niteliği olan çalışmanın sonucu ve haliyle bilimsel niteliği olan dil de ön planda. Ama Osmanlı süreci ekonomisi üstüne uzman bir okuma yapmak isteyenler için biçilmiş kaftan… (Hüsamettin Çalışkan)


Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları PDF indirme linki var mı?


Şevket Pamuk – Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Şevket Pamuk Kimdir?

Şevket Pamuk (1950) İktisat tarihçisi ve Orhan Pamuk’un büyük kardeşidir.

İstanbul’da hayata merhaba dedi. Robert Kolej’i ve Yale Üniversitesi’ni tamamladı. İktisat branşındaki doktorasını Berkeley Üniversitesi’nden aldı. Türkiye’de ve yurtdışında pek oldukça üniversitede öğretim üyeliği yapmış oldu. Osmanlı-Türkiye ekonomi zamanı üstüne çeşitli dillerde pek oldukça makalesi ve kitabı vardır. Osmanlı ekonomisi üstüne yazdığı ilk kitap olan Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Gelişme, 1820-1913 (1984) İngiltere’de de yayımlandı. Daha sonrasında tamamladığı Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi (1999) başlıklı kitabı Türkiye’de, ABD’de ve İngiltere’de ödüller kazanmıştır. Bu kitap Arapça’ya da çevrilerek Lübnan’da yayımlandı (2004). Prof. Dr. Süleyman Özmucur ile beraber hazırladıkları “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ücretler, 1489-1914” başlıklı emek verme ABD İktisat Tarihçileri Derneği’nin 2002 yılı En İyi Makale Ödülü’nü kazanmıştır. Pamuk 1999 yılından bu yana Dünya İktisat Tarihi Derneği’nin Yönetim Kurulu üyesidir. 2003-2005 süreci için Avrupa İktisat Tarihçileri Derneği’nin başkanlığına seçilmiştir. Şevket Pamuk Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü ve Ekonomi Kısmı öğretim üyesidir.

2008 yılından itibaren London School of Economics’de “Professorial Research Fellow in Contemporary Turkish Studies” ünvanıyla bilimsel niteliği olan yaşamını sürdürmektedir.


Şevket Pamuk Kitapları – Eserleri

  • Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi
  • Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914)
  • Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları
  • Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi
  • Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme
  • Osmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşme,İktisat Politikaları ve Gelişme
  • 100 Soruda Osmanlı-Türkiye İktisadî Tarihi 1500-1914
  • Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi
  • 20.Yüzyılda Ortadoğu Ekonomiler Tarihi
  • Artık Herkes Milyoner


Şevket Pamuk Alıntıları – Sözleri

  • Serbest tecim antlaşmalarının imzalanmasından sonrasında Osmanlı Devleti, dış tecim politikası açısından bağımsızlığını yitirmiş durumdaydı. (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)
  • 16. yüzyıl süresince batısı ve doğusu ile Akdeniz havzası uzun dönemli bir İktisadî genişleme süreci yaşadı. Bu uzun yüzyıl süresince nüfus ve üretim artma eğilimi gösterirken, meta üretimi de yaygınlaştı. Bugün tarihçiler 16. yüzyılda Akdeniz havzasındaki toplumsal gelişimleri ve siyasal vakaları işte bu İktisadî temel üstünde, bu uzun dönemli İktisadî eğilim temeli üzerin­de yorumluyorlar. Öte taraftan 17. yüzyılın başlarından 18. yüzyılın ortala­rına kadar geçen sürede Avrupa toplumları açısından bir başka uzun dö­rutubet oluşturuyor. Bu dönemde Avrupa’ya ve bilhassa de Orta ve Cenup Av­rupa toplumlarına bir İktisadî durgunluk egemen olmuştur. Akdeniz hav­zası göreli önemini yitirmekte, dünya ekonomisinin ağırlığı Akdeniz havza­sından Atlantik Okyanusu’na kaymaktadır. Ve nihayet Avrupa’da kapitaliz­me geçiş süreci yaşanmaktadır. 17. yüzyılın toplumsal ve siyasal gelişmele­rini de işte bu uzun dönemli tutumsal eğilimlerle beraber değerlendirmek gerekecektir. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • Son yüzyıl içinde tarih yazıcılığına egemen olan anlayışın yanı sıra tarihçilerin ilgilendikleri mevzularda değişmiş, ağırlık siyasal ya da dinsel olaylardan toplumsal ve tutumsal gelişmelere kaymıştır. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • Osmanlı yönetiminin ilk yillarında senelik ödemeler (Mısır’dan meydana getirilen) 500.000 altin olarak belirlenmişti. Hüsrev Paşa’nın Mısır’a vali atanmasından sonrasında, bu miktar kendi talebi üstüne yılda 700.000 altına ya da 28 milyon paraya çıkarıldı. 1535-36 yılinda paşa Istanbul’a bir milyon altını aşan bir miktar gönderdi. Ancak bu ödeme Istanbul’a ulaşınca, padişah (Kanuni) miktarın oldukça fazla bulunduğunu ve yoksullardan zorla alınmış bulunduğunu söyleyerek kabul etmedi. Hüsrev Paşa ödemelere verdiği önemi göstererek padişahı etkilemek istemişti ve yanitında bu miktarı Mısır’ın sınır bölgelerindeki hususi gayretleri yardımıyla topladiğını belirtti. Ancak padişah, toplanan paraların yalnız İstanbul, Mekke ve Medine’deki Müslümanlara su getirmek için kullanılabileceğini, o tarihten sonrasında da irsaliye-i hazinenin yılda 500.000 altından fazla olmaması icap ettiğini buyurdu. (Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi)
  • Geçmişin vakalarını yorumlayabilmek için tarih daima bir genel kuram gerektirir. Arşivlere girmeden ilkin geliştirilmiş
    bir kuram olmadan, belgelerdeki olgu yığınını yorumlamak mümkün değildir Evvel geliştirilmiş bir kuram yardımıyla belgelere egemen olan bakış açısına karşı eleştirel bir tavır takınabilmek de mümkün olacaktır. 20. yüzyılın önde gelen tarihçilerinden Fernand Braudel bu gerekliliği “Eğer kuram yoksa tarih de yoktur” diyerek özetliyor. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • Yakın geçmişteki acı deneyimlerinden ders çıkarmaya çalışan Batı Avrupa Ülkeleri 1952 senesinde Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurdular. 1958 senesinde imzalanan Roma Antlaşması ile altı Batı Avrupa ülkesi arasındaki tutumsal ve siyasal ortaklaşa iş Ortak Pazar adı altında bir gümrük birliğine dönüşecek ve ilerleyen yıllarda Avrupa ekonomilerinin bir araya gelmesi yönünde pek oldukça kurumsal düzenleme gerçekleşecekti. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • Bu dönemde(1949) pek oldukça yabancı uzman Türkiye’ye gelmiş olarak daha liberal ve açık bir ekonomiden yana görüş bildirmeye başladılar. Bunlar içinde en etkili rapor sanayici Max Thornburg başkanlığında bir grup Amerikalı uzman tarafınca Dünya Bankası için hazırlandı. Rapor, Karabük Demir- Çelik işletmesi dahil olmak suretiyle, devletçilik sürecinin endüstri kuruluşlarından vazgeçilmesini, hususi sektöre daha çok ehemmiyet verilmesini, yabancı sermayenin özendirilmesini ve daha liberal bir kambiyo ve tecim rejimiyle beraber tarımsal gelişmeye daha çok ağırlık verilmesini öneriyordu. Raporda ek olarak Türkiye’nin ABD yardımlarından ve hususi ana para yatırımlarından yararlanabilmesi için bu değişikliklerin lüzumlu olduğu vurgulanmaktaydı. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • 1930’lu yıllarda Dünya Bunalımı ve dağılan dünya ekonomisi koşulları karşısında, hem azgelişmiş ülkeler hem de sanayileşmiş ülkelerde devlet müdahaleciliği güçlenmeye başlamıştı. ABD’de bile 1933 yılından itibaren Başkan Roosevelt’in “ New Deal” politikaları devreye girmişti. Bu dönemde durgunluğa karşı maliye ve para politikalarının mühim bir vasıta olarak kullanıldığını görüyoruz. 1936 senesinde İngiliz İktisatçı Keynes’in kitabı yayımlanacak ve bu uygulamalara kurumsal bir gerekçe kazandırılacaktı. İkinci dünya savaşı sonrasında bu tür politikalar Keynes’cilik olarak anılmaya başlanılacaktı. Ancak 1930’ların başlarında bu uygulamaya kitapla, kuramla değil, el yordamıyla ulaşılıyordu. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • Geçmişe bugünün bakış açısıyla yaklaşıyoruz ve
    yorumluyoruz. Ama tarihle ilgilenmemizin sebebi yalnızca geçmişi idrak etmek değil. Tarih bununla beraber ileriye dönük bir bilim. Geçmişe ilişkin olarak yaptığımız açıklamalar, getirdiğimiz yorumlar bugüne de ışık tutuyor. Geçmiş toplumları anladığımız seviyede bugünün toplumlarını da idrak etmek ve değiştirebilmek mümkün olacak. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • Ayrıca, yerli tüccarlar iç gümrükleri ödemeye devam ederken, yabancı tüccarlar bu uygulamanın haricinde bırakılacaktı. Böylece yabancı tüccarlar mühim bir imtiyaz elde etmiş oluyorlardı. (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)
  • 1977 yılının ortalarına gelindiğinde, büyük miktarlarda kısa vadeli borç birikmiş, kamu kesimi dış borçları ödeyemez duruma gelmişti. Devrin başbakanı Süleyman Demirel bile “ 70 cente muhtaç” duruma geldiğimizi söylenmekteydi. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • tutumsal tarih, toplumları bir tüm olarak inceleyen tarih anlayışı içinde toplumların maddi temellerini ve bu temellerin gelişmesini hem insanoğlunun doğayla ilişkisi açısından, hem de insanoğlunun insanla ilişkisi açısından incele yeni bir alan oluşturur. Bir başka deyişle İktisadî tarih, ekonomileri hem teknik hem de toplumsal boyutlarıyla ele alır. Toplumların tutumsal yaşantısını incelerken ve vakalar içinde nedensellik ilişkileri kurarken tutumsal tarih, esas olarak ekonomilerin iç dinamiklerini, üretim, bölüşüm ve birikim şeklinde temel sorunlarını incelemek için geliştirilen siyasal ekonomi kuramından ve bu kuramın çözümleme araçlarından yararlanır. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • 1820 ‘lere ulaştığında İngiltere endüstri devrimini tamamlamış ve Napolyan savaşları sonucunda Fransayi yenerek dünya pazarında rakipsiz duruma gelmişti
    Avrupa ülkelerinin korumacı önlemlerle İngiliz mamullerinin kendi pazarına girmesini engelliyorlardi
    1820 den 1840 ‘lara kadarki dönemde İngiltere Latin Amerika başta olmak suretiyle Çin ‘e kadar mahalli iktidarla anlaşarak gerektiğinde tabanca gücü kullanmakdan cekinmeyerek pek oldukça özgür tecim imzalamıştır
    1) Mısır’da dış ticareti devlet tekeline almış dış ticaretteki devlet tekelleri İngiltere’nin mısırdaki çıkarına darbe vururken elde etmiş olduğu geliri sanayileşme ve askeri harcamaya yöneltmişti
    2) Mehmet Ali’nin askeri gücü Osmanlı saltanatını tehdit eder duruma gelmiş
    İngiltere’nin
    Beklediği fırsat Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın isyaniyla ortaya çıktı
    İngiltere’ye sunulan tutumsal ödünler karşılığında İngiltere’nin Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün müdafaasını sağlamaktı
    Balta limanı antlaşması bu koşullar altında imzalanmıştır.
    1855 ve 1871 Osmanlı’nın hızla borçlandığı istikrazlarinin ödemelerine karşılık gösterilmiştir.
    1838 Balta limanı antlaşması
    1839 Tanzimat Fermanı
    1858 Arazi kanunnamesi
    1856 Ottoman Bank (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)
  • …yalnızca gözlemlerden, arşiv belgelerindeki olgulardan yola çıkarak tarih yazmak mümkün değildir. Olayları niçin-netice ilişkileri içinde tekrardan oluşturmak sadece bir kuram yardımıyla, bir kuramın sağlamış olduğu bakış açısıyla mümkün olabilir. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki onyıllar, gelişen ekonomilerin pek çoğunluğu gibi, Türkiye için de süratli bir gelişme süreci oldu. 1950’lerin ortalarında ve bilhassa de 1970’lerin ikinci yarısındaki krizlere rağmen, Türkiye ekonomisi tarihin en yüksek gelişme hızlarına 1950-1980 döneminde ulaştı. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • Osmanlı ordusunun vurucu enerjisini ok yay ve kikic kuşanan zırh kullanan sipahiler oluşturuyordu. 16.yuzyilin ortalarına kadar bu geleneksel ordu Avrupalılarla giriştiği savaşlarda basarili olmuştu. Ancak 16.yuzyilin ikinci yarısinda Osmanlı yöneticileri Avusturyalıların yakıcı silahlarla donanmış piyade ordusu karşısında etkili olamadıklarını fark ettiler. Avrupada değişen harp teknolojisi Osmanlıların tımar düzenine dayanan sipahi ordusunu bir kenara iterek ağırlığı devamlı maaşlı daha tertipli eğitim gören merkez ordusuna kaydırmaya zorluyordu. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • 1875’e kadarki dönemde, Osmanlı maliyesinin durumu herhangi bir düzelme göstermemiştir. Sağlanan fonların büyük bir kısmı cari harcamalar için kullanıldı. Avrupa’dan sonrasında Haliçte çürümeye terk edilecek büyük bir donanma satın alındı. Diğer tüketim harcamalarının yanı sıra, Boğaziçi’nde saraylar yapılmış oldu. Yatırımlara derhal asla kaynak ayrılmadı. (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)
  • Doğum oranlarının düşmesi yada düşük kalması ve insanların daha uzun yaşaması sebebiyle, nüfusun değişen yaş yapısının ilerleyen yıllarda başka sonucu daha olacaktır. Toplam nüfus içinde çocuk ve gençlerin oranı azalırken, yaşlıların oranında giderek artacaktır. Bu ekonomik yapıda mühim değişikliklere yok açacaktır. Çalışan nüfus oranını düşürmekle kalmayacak sıhhat harcamalarının artmasına da yol açacaktır. Benzeri değişimler siyasete de yansıması, mesela ülke içindeki tartışmalarda emeklilik ve sıhhat şeklinde konuların bugünkünden daha oldukça gündeme gelmesi beklenmelidir. Nüfus içindeki payları giderek artan yaşlıların da bu mevzularda bugüne kıyasla daha çok ağırlık sahibi olmaları organik olacaktır( Behar, 2006) (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • Tanzimat’ın mühim bir unsuru, Osmanlı yönetiminin tüm tebaasının can ve mal güvenliğinin güvence altına alındığını, tüm Osmanlı tebaasını yasalar önünde eşit birer yurttaş olarak kabul ettiğini duyuru etmesi ve bu yönde adımların atılmaya başlanmasıydı. Böylece iyelik hakları güçlenmeye başladı ve mesela önceki dönemlerde büyük çoğunluğuyla devlet görevlilerinin karşı karşıya kalmış olduğu müsadere uygulamaları kaldırıldı. Reform süreci başta taşra yönetimi, hukuk, yargı, eğitim ve öteki alanlarda yüzyıl süresince sürdü (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • 1888 senesinde kurulan Ziraat Bankası bilhassa pazara daha çok yönelen bölgelerde orta ve büyük ölçekli işletmelere kredi sağlamaya başladı. Pazar’a yöneliş süreci ziraat mekteplerinin kurulması, yetişen teknisyenler tarafınca yeni tekniklerin, yeni ürünlerin ve tohumların tanıtılmasıyla desteklendi. Ancak 1881 senesinde Düyun-i Umumiye’nin kurulmasından sonrasında, mali olanakları bir fazlaca kısıtlanan Osmanlı’nın bu tür girişimlere ayırabileceği kaynak miktarı oldukça kısıtlı kaldı. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş