Eğitim

Mektup – Simon Garfield Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mektup – Simon Garfield Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Mektup kimin eseri? Mektup kitabının yazarı kimdir? Mektup konusu ve anafikri nedir? Mektup kitabı ne konu alıyor? Mektup PDF indirme linki var mı? Mektup kitabının yazarı Simon Garfield kimdir? İşte Mektup kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Simon Garfield

Çevirmen: Zeynep Yeşiltuna

Orijinal Adı: To The Letter

Yayın Evi: Domingo Yayınevi

İSBN: 9786054729302

Sayfa Sayısı: 448


Mektup Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Lütfen güvercinlerimi ihmal etmeyin.” 

MS 3. yüzyılda yatılı okulda okuyan bir gencin, babasına gönderilmiş olduğu mektubun son satırı.

Dünya bir zamanlar mektup iletişimiyle dönüyordu. Akşam yemeğe ne süre geliyoruz, görkemli günümüz iyi mi geçti, aşkımızdan iyi mi havalara uçtuk, iyi mi kahrolduk, her şey o mektuplardaydı. MEKTUP, posta kanalıyla yaptığımız uzun ve benzersiz yolculuğun hikâyesi. 

Yolculuk süresince hem Cicero, Jane Austen, Virginia Woolf, Jack Kerouac, Anaïs Nin, Napolyon Bonaparte, David Foster Wallace benzer biçimde bilindik simaların hem de MS 3. yüzyılda yaşamış yatılı talebe benzer biçimde yazdıklarının bu kitabın parçası olabileceğini hayal bile etmemiş basit insanların kaleminden çıkmış görkemli mektupların zarfını açıyor. Bir zamanlar çoksatanlar listelerine giren mektup yazımı üzerine rehber kitapların (Lewis Carroll bile bu furyaya katılmıştı) izini sürüyor, Oscar Wilde’ın mektup yollamak için seçtiği garip yöntemi, görünmez mürekkebin kullanım gizemini, sahipsiz mektupları hayata döndürmek için kurulmuş “Ölü Mektup Ofisi”nin trajik öyküsünü paylaşıyor, hangi durumlarda düğün hediyesi olarak balık gönderilebileceğini öğretiyor, öldüğümüzde e-postalarımıza ne işe yaradığını sorguluyor. Ve rahat bir mektubun yaşamın gidişatını iyi mi değiştirebileceğini gözler önüne seren, cenk dönemindeki bir yazışmanın büyüleyici hikâyesini gün yüzüne çıkartıyor.

(Tanıtım Bülteninden)


Mektup Alıntıları – Sözleri

  • “…..Acaba bana iyi mi büyüyeceğimi öğretebilir miydiniz? Yoksa büyümek de herhangi bir melodi ya da büyü benzer biçimde kişiden kişiye aktarılamayan bir malumat mı?”
  • Ona yardım edebilecek tek şahıs bendim ve bu sefer hakkaten desteğe ihtiyacı bulunduğunu göremeyen de gene bir tek bendim. Suçlunun kim olduğu ortada.
  • “Mektup, bana hep ölümsüzlüğü hatırlatır zira zihin, kağıt üstündeyken biricik dostu bedenden ayrılır.”
  • Bir insanoğlunun el yazısı o an içinde bulunmuş olduğu ruhsal koşulların fazlaca güzel bir aynasıdır. Bir el yazısından öğrenebileceklerinizi asla bir daktilo yada e-postadan öğrenemezsiniz.
  • “Fotoğraf olmadan da varlığıma inanamaz mısınız? Şu anda elimde bir portrem yok fakat çalıkuşu benzer biçimde ufacık biriyim. Kestane kozalağını çağrıştıran gür saçlarım var. Gözlerimse tıpkı bir
    misafirin kadehinde bıraktığı bir yudum şeri gibidir.”
  • “…Sana tüm kalbimle yalvarıyorum, ne olur çabucak bir mektup yaz, nasılsın, ne yapıyorsun, haber eyle. Zira senden haber almadığım sürece şu zavallı yüreğim huzura eremeyecek.”
  • “Eğer kağıdım dere yataklarındaki kurbağaların ya da engerek yılanının derisi, mürekkebim akrep kanı, kalemim çığırtkan baykuşların kanadından yolunmuş olsa, sana bu satırları yazmak için daha uygun başka alet bulamazdım. Bu sebeple sen bu saydıklarımın hepsinden daha zehirli, daha öldürücü ve uğursuzsun. Vicdanının derinliklerini bir sorgula da bak bakalım ne yeminler etmişsin, ne sözler vermişsin, ne büyük taahhütlerde
    bulunmuşsun. Bana sadık kalacağına ne antlar içmişsin! Gün gelecek verdiğin tüm sözler tek tek karşına çıkacak.”
  • KADIN: Şimdiye dek ve daima sevilmiş olana: Tüm benliği ve kalbiyle, sağlıkta, iyi günde, hayırlı ve şerefli olan her yönüyle büyüsün bu sevgi. Elveda, elveda. Tanrı’nın krallığı yargı sürdüğü müddetçe hoşça kal.
    ERKEK: Doğal ihtişamıyla daima çevresine ışık saçan en kıymetli mücevherine, altınların en safına: O biricik mücevherini hep layık olduğu
    mutluluklarla kuşatsın… Uğurlar olsun, bana hep uğur getiren sana.
  • …kendi kendime merakla şöyleki düşündüm: Bir dünyayı ve o dünya içinde rol almış bir bireyi böylesine direkt, böylesine saf ve çekici bir halde başka ne geri getirebilirdi? Yalnızca mektuplar.
  • “Bizimki benzer biçimde mektup yazmaya düşkün olmayan bir çağda, mektubun insanların hayatlarında ne denli büyük bir rol oynadığını unutuyoruz.”
    -Anatole Broyard


Mektup İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Ebadı, kağıt kalitesi ve puntosuyla verdiği ders kitabı izlenimi yüzünden 2014’ten beri kitaplığımda okunmayı bekleyen; okuduğunda da benim benzer biçimde geçmiş yüzyılları ve mektup seven biri için müthiş bir gömü bulunduğunu düşündüren kitap; “Mektup.”
Kitap MÖ’ki yüzyıllarda yazılıp günümüze ulaşan mektuplardan günümüz e-postalarına kadar geçen zamanda mektubun çeşitliliği, kullanılan malzemenin yüzyıllar içinde kazanılmış olduğu pratikliği ve posta sisteminin gelişimi üstüne kurulu. Anlatılar örnek mektuplarla desteklenmiş. Kitapta nelere tanık olmadım ki? Vezüv Yanardağı’nın patlamasına, bir sihirbazın meslek sırlarına, çocuklarına düşkün dul bir annenin kasaba dedikodularına, koca bir imparatorun (VIII.Henry) aşkına ve bu aşkın çevresinde dönen entrikalara, Napolyon’un aşka yenilişine, Virginia Woolf ve Sylvia Plath’in intiharına, 2. Dünya Savaşı’na katılan Chris ile Londra’daki Bessie’nin aşkla sonuçlanan mektup arkadaşlığına….Mektupları okurken üzüldüm, sevindim, kızdım, şaşkınlık ettim, heyecanlandım, aşık oldum ve aşık olundum.
Uzun lafın kısası kitap mektup sevenlerin okuması ihtiyaç duyulan bir tecrübe etme-araştırma kitabı olmuş.
Bu kitapla bir kez daha anladım ki gelişen teknoloji pratikte hayatımızı kolaylaştırırken maneviyat ve anılarımıza fazlaca zarar veriyor. Artık ne fotoğraflarımız albümlerde ne de mektuplarımız sandıkta. (Gmzbl)

Fazlaca güzel bir süre yolculuğunun sonuna geldim. Elimde olmadan, benim için niçin bu kadar kıymetli bulunduğunu ve bu ilgimin tam olarak ne süre başladığını bilmesem de en fazlaca ehemmiyet verdiğim konulardan biridir mektup. Bence fazlaca hususi bir armağandır. Seni düşünüyorum, benim için özelsin anlama gelir. Bugüne kadar bir fazlaca değişik mevzuda, bir fazlaca değişik kişiye mektuplar yazdım. En yakınlarımdan başlayıp asla gitmediğim bir köyün çocuklarına kadar. Mektubun beni büyüleyen bir havası var. Konusu ne olursa ve alıcısı kim olursa olsun her seferinde yoğun duygular yaşıyorum zihnim o kağıdın üzerindeyken. Aynı şekilde bir mektup bulduğumda bir kitabımın içinde ya da gelen bir hediyenin yanına iliştirilmiş; dünyalar benim oluyor. Ne yazdığının çok da fazla bir önemi yok aslen. Beni düşünerek, benim için emek verilmiş olması yeter. Sırf bu şekilde düşündüğüm için kendimi ‘değişik’ hissettiğim fazlaca oldu. Zira, benden başka asla kimse bu şekilde düşünmüyormuş gibiydi..
Meğer çağ yanlış imiş; aslen tarih süresince ne tutkulu mektup aşıkları varmış. Sırf mektup fikrine fanatik olan da var, mektuplar yardımıyla bir aşkı alevlendiren de var, ihanetleri ortaya çıkaran da. Evlenme teklifleri de edilmiş mektup ile, ayrılıklar da haber verilmiş. Savaş haberleri de var o sayfalarda, savaşın bitişini haber veren müjdeler de! Slyva Plath da var, Virgina Woolf da Emily Dickinson da. Intihar mektupları da var, duyuru-ı aşk da. Nasıl desem, yaşam var. Emek var. Özveri var. Çocuklarına bırakabilecekleri öğütleri yazanlar da var, asla tanımadığı insanlara teselli verenler de…
Yanlış anlaşılmasın, bu kitap bir mektup seçkisi değil. Bazı mektuplardan alıntılar var fakat genel olarak mektubun gelişimini konu alıyor. Ama bunaltan olmayan bir dil ile. Fazlaca değişik mevzulara değiniyor. Ölü Mektup Ofisinden bahsediyor sözgelimi. Postanın yükselişini ve düşüşünü kendiniz görüyorsunuz. Hemen kağıt kaleme sarılıp bir mektup yazmak, bir pul yapıştırıp postaya vermek ve heyecanla gelecek cevabı beklemek istiyorsunuz. Tabii ne süre geleceğini bilmiyorsunuz; işte işin püf noktası, güzel ve heyecanlı kılan kısmı. (Meltek)

Matbanın buluş olması insanlık alemi için bir devrim olsa da; garibim hattata bakılırsa bir tek mertliğin bozulmasıydı.
O hain, tek dişi kalmış uygarlık makinesinin elinden almış olduğu bir tek ekmek parası değil, tüm yaşam biçimiydi.
Makine hızını alamadı, bir tek hattatın değil seneler geçtikçe bir çok insanoğlunun işini elinden aldı ve “ top benim, kimi istersem onu oynatırım” dedi. Artık oyunda olmayacakları kendilerine iletilenlerden fazlaca azı, kısaca kaleye bile geçmesine izin verilmeyenler; “belki arada top dışarı çıkar da ben de topa dokunurum” acizliğiyle çömelip, oyun çizgisinin içinde değil fakat derhal yamacında, kendilerine yer edindiler.
Sonra bigün “yazılım” diye bir yabancı geldi kasabaya. O, tüm kuralları yeniden değiştirdi. Ama ilk iş, oyun sahasının ölçülerini eskisine oranla fazlaca daha ufak bir hale getirdi. Ve derhal arkasından “az fonksiyonlu” makine ve insan kıyımı başladı.
Sistemin içinde olmadığı halde artıklarından beslenen, derhal oyun çizgisinin yanı başlangıcında çömelen, “Bize bir şey olmaz, en fazla teğet geçer” diyen top yakalayıcılar da bu kıyımdan kaçamadılar. Bu sebeple, artık dışarı kaçma ihtimali olan fizyolojik bir top da yoktu ortada…
Fazlaca süre geçmeden bugünlerini bile mumla arayacakları bir haber aldılar. Mesih fazlaca kısa sürede aralarına katılacaktı. Ve o yakın gün vardığında asla birine gereksinim kalmayacaktı.
Kaçış yok!!! Alametleri göründü Mesih “Yapay Zeka” geliyor…
Fazlaca mu distopik geldi? Fazlaca mu iç bunaltıcı metaforlar bunlar ?
Ben de en fena distopyanın Spielberg seçimi bir şey olmasını arzularım. Ancak bizi en “Kubrick”inin beklediğini düşünüyorum.
Ancak tüm kalbimle, benim benzer biçimde düşünmeyenlerin haklı çıkmasını arzuluyorum.
Fütüristler yukarıda yazılanların olma ihtimalini yok saymasalar da gelecekte insan ırkının ortadan kalkması benzer biçimde bir şeyin bir tek pesimistlerin ( fakat siz hatırım için en azından bana “ marjinal realist” deyin. Fazlaca daha afilli !!!) zırvalaması bulunduğunu belirtiyorlar.
Tüm kalbimle haklı çıkmalarını arzuluyorum.
Ama acizane olarak bir şey rica edebilir miyim?
Çalıştığınız iş kolunda uzun bir tecrübeye sahipseniz, şöyleki bir kafanızı kaldırıp çevrenize bakın. Artık ne kadar ferah ve ergonomik ofislerde çalışıyoruz değil mi ? Yalnız; o ferahlığı bir tek, koca koca makinelerin yerini alan o mini mini fazlaca fonksiyonlu makineler/cihazlar, vermiyor. Azalan insan sayısı da ofislerimizin ferahlığına ferahlık katıyor.
Bir de bakmışsınız; “Raif Efendi” nin çalmış olduğu bölüm, tek bir yazılım tüm ofisteki çalışanların toplamının bir ayda yapmış olduğu işi saniyeler içinde ve bir tek “kul”a nasip olan hata yapma lüksünden yoksun bir halde yapabildiğinden, kapatılıyor.
Ofiste “şimdilik” kalanlar; Raif Efendi’nin bölümünü bir taraftan İzmir marşı ile uğurlarken bir taraftan da “ ne yapalım oyunun kuralına uyacaklardı. “Evet” yada “Hayır” demediler fakat kafalarını emme basma tulumba benzer biçimde de oynatmayacaklardı. Yeni kurallara ayak uyduracaklardı…”
Ayak uydurmak…
Uyduracak bir ayakları kalmayacağını, kısaca bir Elon Musk olmadıklarını, fark ettiklerinde bu sözlerini unutmazlar ümit ederim.
Sanayi devrimi sonrası ortaya çıkan teknolojik ve bilimsel gelişmelerin neredeyse hepsi ya, En sevdikleri grup ABBA en sevdikleri şarkı da “Money,Money,Money” olan büyük firmalar vasıtasıyla ya da askeri araştırmalar sonrası ortaya çıkmış olduğu kaf dağının ardındaki bir sır değil.
Henry Ford benzer biçimde kapitalizmin babalarından biri bile; olabilecek en düşük maliyetle, olabilecek en kaliteli ürüne ulaşmak için işyerinde çalışan “insanlara” olabilecek en yüksek maaşın verilmesini zamanında savunurken; Yapay Zeka ise: “İnsan mı? O da ne ?” diyecek.
Amannnnn !!! Ya da; kitap yukarıdakileri zırvalamama sebep olsa da, bakmayın siz benim “hunili”, yobaz ve teknoloji düşmanı düşüncelerime.
Kitap {hiç de} iç karatıcı değil. Bilhassa popüler tarih meraklıları fazlaca zevk alarak okuyacaklardır. Ancak kitabın içinde ne olduğunun, kitabın isminin tam olarak karşılığını verdiğini söyleyemeyeceğim. Bilhassa mektubun ortaya ilk çıkışının üstünde daha çok durulmasını bekliyordum.
İsteyene, aşağıya bir şey bıraktım, çıkarken alırsınız…
https://www.youtube.com/watch?v=CSvFpBOe8eY (Meşrebi Kalender)


Mektup PDF indirme linki var mı?


Simon Garfield – Mektup kitabı için internette en fazlaca meydana getirilen aramalardan birisi de Mektup PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Simon Garfield Kimdir?


Simon Garfield Kitapları – Eserleri

  • Mektup
  • Tam Benim Tipim
  • Harita Üstünde
  • Saatler


Simon Garfield Alıntıları – Sözleri

  • “Fotoğraf olmadan da varlığıma inanamaz mısınız? Şu anda elimde bir portrem yok fakat çalıkuşu benzer biçimde ufacık biriyim. Kestane kozalağını çağrıştıran gür saçlarım var. Gözlerimse tıpkı bir
    misafirin kadehinde bıraktığı bir yudum şeri gibidir.” (Mektup)
  • Zaman eskiden pasifti, şimdi ise agrasif. (Saatler)
  • Zaman hizli geciyor cunku biz onu bu hale getirdik… (Saatler)
  • “Meşgul bir yaşamın anlamsızlığından kaçının. “Sokrates (Saatler)
  • Zaman eskiden pasifti, şimdi ise agresif. (Saatler)
  • Ortaya çıkan haritalar nesneleri görmeyi iyi mi öğrendiğimizi etkiliyor. Otomobilimizin ön konsolundaki ya da yürürken telefonumuzdaki haritalara bakarken, çoğu zaman başımızı kaldırıp etrafımızı pek incelemiyoruz. Oraya iyi mi gittiğimizi bile anlamadan bir ülkenin bir ucundan diğerine yüzlerce kilometre yol almak, hatta koca bir kıtayı baştan başa kat etmek bile olanaklı artık. Uydu navigasyonu için kazanç fakat coğrafya, tarih, navigasyon, haritalar, insan iletişimi ve etrafımızdaki dünyayla bağlantıda olma hissi açısından yitik. (Harita Üstünde)
  • “…Sana tüm kalbimle yalvarıyorum, ne olur çabucak bir mektup yaz, nasılsın, ne yapıyorsun, haber eyle. Zira senden haber almadığım sürece şu zavallı yüreğim huzura eremeyecek.” (Mektup)
  • Bazen sırf adlar bile uzak durmayı istemeye yetiyor (Tam Benim Tipim)
  • Nostalji , zaman içinde ilgili ilk hastalıktı, kurbanlari geçmiş günlere hasret duyuyordu. (Saatler)
  • ”Oysa ben, daha ilkin kimsenin gidemediği kadar ileriye gitmeyi değil, insanoğlunun gidebileceği kadar gitmeyi göze almıştım.” (Harita Üstünde)
  • Haritalar gözü gören ya da haritayı anlamasını sağlayacak kadar hayal gücüne haiz hepimiz için bitmek tükenmek bilmez bir merak deposudur. (Harita Üstünde)
  • ”Otobüs biletine kadar her yeri iyi tasarlanmış bir dünyada yaşamak istemem” (Tam Benim Tipim)
  • “Politik çıkarımlardan olabildiğince uzak durulmuştur,” diye yazıyordu Bayer, “şundan dolayı bu dünyayı, insanlarını ve yaşam kaynaklarını küresel olarak almak için iktidar, strateji, güç ve baskı tesirini reddetmek gerekir.” (Harita Üstünde)
  • Hayatımız süresince yeterince para kazanmak, yeterince sevmek, mühim bulunduğunu düşündüğümüz şeyleri almak, mühim bulunduğunu düşündüğümüz şeyleri yapmak, bazı yanlışları düzeltmek, evreni daha çok anlamaya çalışmak, teknolojiyi geliştirmek ve yaşamı kolaylaştırmak için savaşım ediyoruz. Kendimizi birer sanatçı olarak düşünürsek bir güzelliği ve gerçeği yaratmaya çalışıyoruz ve tüm bu tarz şeyleri elimizdeki dar süre aralığında halletmeye çalışıyoruz. Ama her yüz yılda bir tamamımız yok oluyoruz ve başka bir grup aynı şeyleri halletmeye çalışıyor. Zaman sessiz bir şekilde ilerlemeye devam ediyor. (Saatler)
  • İnsanlığın daha başındayız. Eğer kendimizi yok etmezsek buradaki zamanımızın amacı, bizlerden sonrasında gelenlere süre kazandırmaktır. Onlara mesajlar, kanıtlar ve elimizden geldiğince ilerlemeler bırakıyoruz. Bizler “meraklı atomlar”ız ve tek başına bu bile bizlere dönmekte olan kainattaki en ufak madde zerresi olma misyonunu veriyor. Her şeyin anlamsızlığı içinde bir tek gülebilir ve eğlenebiliriz. Kendi kısa çizgimiz -mezar taşlarımızda tarihler arasındaki kısa çizgi- bu kozmik önemsizlik karşısında elimizde olan tek şey. (Saatler)
  • “Eğer kağıdım dere yataklarındaki kurbağaların ya da engerek yılanının derisi, mürekkebim akrep kanı, kalemim çığırtkan baykuşların kanadından yolunmuş olsa, sana bu satırları yazmak için daha uygun başka alet bulamazdım. Bu sebeple sen bu saydıklarımın hepsinden daha zehirli, daha öldürücü ve uğursuzsun. Vicdanının derinliklerini bir sorgula da bak bakalım ne yeminler etmişsin, ne sözler vermişsin, ne büyük taahhütlerde
    bulunmuşsun. Bana sadık kalacağına ne antlar içmişsin! Gün gelecek verdiğin tüm sözler tek tek karşına çıkacak.” (Mektup)
  • Kıyaslanamaz… Zemini deniz, çatısı sema, duvarları akan sularıdır; bu eşi olmayan kent karşısında nutkunuz tutulur zira buna benzer bir diyar bulmak olanaksızdır. (Harita Üstünde)
  • “Mektup, bana hep ölümsüzlüğü hatırlatır zira zihin, kağıt üstündeyken biricik dostu bedenden ayrılır.” (Mektup)
  • “…..Acaba bana iyi mi büyüyeceğimi öğretebilir miydiniz? Yoksa büyümek de herhangi bir melodi ya da büyü benzer biçimde kişiden kişiye aktarılamayan bir malumat mı?” (Mektup)
  • Unutmayın, çalışmak işi kusursuzlaştırır. (Tam Benim Tipim)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş