Eğitim

Osmanlı Şehri – Turgut Cansever Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Osmanlı Şehri – Turgut Cansever Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Osmanlı Şehri kimin eseri? Osmanlı Şehri kitabının yazarı kimdir? Osmanlı Şehri konusu ve anafikri nedir? Osmanlı Şehri kitabı ne konu alıyor? Osmanlı Şehri PDF indirme linki var mı? Osmanlı Şehri kitabının yazarı Turgut Cansever kimdir? İşte Osmanlı Şehri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Turgut Cansever

Yayın Evi: Timaş Yayınları

İSBN: 9786051141633

Sayfa Sayısı: 150


Osmanlı Şehri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bilge Mimar Turgut Cansever’in Kıymetli Mirasından Osmanlı Şehri.

Geçen yıl aramızdan ayrılan Bilge Mimar Turgut Cansever’in daha ilkin yayınlanmamış yazıları “Osmanlı Şehri”nde bir araya getirildi. Ülkemizin fikir dünyasının en mühim aktörlerinden Turgut Cansever yaşamış olduğu sürece insanoğlunun dünya üstündeki vazifesine dikkat çekti, hep kâinatın hüsnü muhafazasının ve insanoğlunun dünyayı güzelleştirme görevinin üstünde durdu. Dünya üstünde Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü üç kez alan tek şahıs olan Cansever, “Osmanlı Şehri”ndeki yazıları ile de insanoğlunun bu en temel vazifesine ve bu vazifeyi yerine getirmede bizlere yol gösterici olacak Osmanlı tecrübesine dikkat çekiyor.

Turgut Cansever’e bakılırsa, “İnsanın, yaşamını düzenlemek suretiyle meydana getirmiş olduğu en mühim, en büyük fizikî ürün ve insan yaşamını çerçeveleyen yapı” olan şehrin imajı “İslam kültürlerinde aden tasavvurunun bir yansımasıdır” ve kent dünyayı güzelleştirmek için vücuda getirilmiştir. İnanç sahibi her insanoğlunun ulaşmayı umut etmiş olduğu aden terimi İslam toplumlarının hayatlarına dair çerçeveleri belirler. Bu nedenle Bilge Mimar’ın başta mimarlık olmak suretiyle tümü sanatla ilgili olan yazıları “Osmanlı Şehri”, öteki bir deyişle “Osmanlı Cenneti” başlığı altında derlendi.

Ferahlatıcı bir esintinin, leziz bir şeftalinin, yeni açmış bir çiçeğin Cansever için kolaylıkla varlık tasavvuru meselesine girilecek bir kapı oluşturuşu, bu fırsatları kaçırmamaktaki kabiliyeti, gerçek bir entelektüel tavrıyla haiz olduğu geniş birikim ve yaşam tecrübesini hiçbir karmaşık duymaksızın kıyaslamalı olarak geniş bir kültür coğrafyası ve vakit dilimi içinden özenle seçişi; kendine özgü ve ara sıra aykırı bir üslupla, metaforlar, darbımeseller, aforizmalar ve hadislerden yararlanması onun söylemini emsalsiz ve varlıklı kılmıştır.

Turgut Cansever düşüncesi tüm kâinatın Allah tarafınca insanoğluna emanet edilmiş olduğu, onun hüsnü muhafazasında ve güzel hale getirilmesinde toplumların, dolayısıyla bireylerin ortak sorumluluğu bulunmuş olduğu şeklinde özetlenebilecek kolay bir temel kabule dayanır. Yani onun için ‘korumak’ ve ‘güzelleştirmek’ anahtar kavramlardır. Cansever, “Osmanlı Şehri”nde yer edinen makalelerinde insana, dünyaya ve varlığa dair bütüncül telakkinin mimariye ve yaşamın her alanına iyi mi uygulanabileceğini konu alıyor. Osmanlı evinden ve şehrinden yola çıkarak immateryal, sonsuzluğu, sınırsız mekânı temsil eden bir mimarî anlayışı ortaya koyuyor. “Osmanlı Şehri” Bilge Mimar’dan kalan kıymetli mirastan bir kesit.


Osmanlı Şehri Alıntıları – Sözleri

  • 1992 Ağa Han Ödül Merasimi’nde Semerkant’ta Ödül Jürisinde bulunan bir Hoca’nın eşi, Dünya Bankası’nın Himalayalar’da yaşayan ve Ponzalar adında olan bir etnik grubun yaşam şartlarını iyileştirmek için hazırladığı projeden bahsetti. Ponzaların vasati ömrü 150 seneymiş. Hanımefendi diyor ki: “Kim kime kalkınma projesi hazırlıyor! Ponzalar kadar uzun ve sağlıklı yaşayan mesut olan bir toplum yok. 60 senede ölen Dünya Bankası uzmanları gidip onlardan nasıl yaşamak gerektiğini öğreneceklerine, kalkınma adına dersler çıkaracaklarına bunun tersi yapılıyor.”
  • Yanlış olarak Rum mimarîsi diye adlandırılan Bodrum mimarîsi tüm Şimali Afrika, Suriye, İran, Doğu Anadolu ve Suudi Arabistan’da örnekleri olan İslam mimarîsinin özelliklerini yansıtır.
  • Osmanlı-İslam şehirleri tabiatı içine almakla birlikte tabiata, her ağaca, her çalı parçasına, her çiçeğe yüce bir kıymet kazandıracak şekilde, insanoğlunun düzenlemiş olduğu bir dünyanın ürünü idi; insanoğlunun dünyayı iyi mi güzelleştirdiğinin örneği idi. 
  • Ankara’da eski Ankara evlerinden oluşan bir mahalle inşa etmeyi ve onları yok eden yanlışın ürünlerine engel olmayı vaad ediyorsanız o vakit Ankara’da bir Bosna anıtı hayata geçirmeye hakkınız vardır. (Not: Bu alıntının öncesi de okunmalı)
  • Kur’an-ı Kerim’in bizlere ulaştırdığı hikmetlerden yola çıkarak hayatımızı zenginleştiren ecdadımızın duyarlılığıyla şekillenen Türk-Osmanlı şehirlerinin iyi mi bulunduğunu anlatmak da herhalde yedi yıl ister..
  • Çevre koruma çabalarımızın ve mimarlık hayatımızın bugünkü yönetimsel yapısı tam bir yetersizliğin tezahürüdür.
    Tüm koruma çabaları ile mimarlık faaliyetimiz tam bir başarısızlık ve tutarlı bir data ve fikir temelinden yoksunlukla maluldür.
  • Kültür gelecek sorumluluğu ile oluşur.
    İyi bir geleceğe bilgiyle ulaşılır.
    Bir ordu, savaşı iyi mi her askerin fedakarlığı ve komutanların dirençli sevk ve idaresi ile kazanırsa, iyi bir gelecek de güzel bir dünyada sadece tüm insanların bilgili feragatleri ve dirençli, bilgili bir çevreyi geliştirme yönetimi ile vücuda getirilebilir.
  • Tüm ülkede, şehir ve kasabalarımızda, köylerimizde bugün hiçbir çağda olmadığı kadar seviyesiz, çirkin, bayağı bir çevre oluşturacak niteliksiz bir yapı faaliyeti hakimdir.
    Bu yapı faaliyetinin çirkinleştirici seviyesizliklerini yenilik, başarı ve tutumsal gelişme sayan değerlendirme yanılgıları toplumun her düzeyine hakim bulunmaktadır.


Osmanlı Şehri İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Eser Turgut Cansever’e aittir. Eserde zamanı yapılarımıza ihtiyaç duyulan değerin verilmesi, özenle onarılıp gelecek nesillere kalması mevzusunda tavsiyeler sunulmuştur. Osmanlı mimarisi, Osmanlı evi hakkında bilgiler verilmiştir. (Mihrice)

Kitap kapağı: Yazar alanında efsaneleşmiş, kitap gerek konusu gerekse muhtevası yönüyle görkemli.. Ancak kitabı her elime alışımda kapağındaki özensizlik dikkatimi çekiyor ve okuma isteğim gidiyor.. Takılıp kaldım buna.. Sanırım bu yüzden kitabı bitirmeden benzer mevzuda iki değişik kitabı okuyup bitirdim.. Üstelik kitabı yayına hazırlayanların sunuş bölümünde kapak seçimi ile ilgili yaptıkları açıklamalar hepten fiyasko diye düşünüyorum.. Kitabın başlığı ve muhtevası Osmanlı şehri, mimarisi, sanatı… Allah aşkına kapaktaki “örencik kır evlerinin” bu başlık ve muhtevayla alakası ne olaki, burada gerek mimari, gerek sanat, gerek peyzaj, gerek görsellik olarak çekicilik var mı? hakikaten merak ediyorum, ben de mi tuhaflık var, ben mi anlama ve idrak etme problemi yaşıyorum ? (Kadir Öztürk)

Oldukça haklı isyanlar ve oldukça lüzumlu çözümleri barındırıyor. Ancak felsefe, din ve sanatın bir arada ele alınması, gereksiz sözcük ve virgül kullanımı sebebiyle oldukça da yorucu bir kitaptı. Üstelik derleme olma sebebiyle eksiklikleri mevcut. Tekrardan derlemesi ve basımı oluşturulursa daha kıymetli bir yaratı vücuda getirilebilir. (Hilal Kevser Asa)


Osmanlı Şehri PDF indirme linki var mı?


Turgut Cansever – Osmanlı Şehri kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Osmanlı Şehri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Turgut Cansever Kimdir?

Türk mimar, kent plancısı, düşünür. Dünyada üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü almış tek mimardır. “Bilge Mimar” da olarak anılır. Kent, bayındır, koruma alanlarında pek oldukça vazife almış,Beyazıt Meydanı’nı tasarlamıştır. Türkiye’deki ilk sanat zamanı doktora tezinin sahibidir.

 

Hayatı

1920 senesinde Antalya’da hayata merhaba dedi. Doktor Hasan Ferit Bey ile eşi Saime Hanım’ın beş çocuğundan en büyüğüdür.

Babası Doktor Hasan Ferit Bey, Kasımpaşa Turabi Tekkesi şeyhi ve Bab-ı Ali’nin üst düzey bürokratlarından birisi olan Şeyh Ali Efendi’nin oğlu idi. Siyasetçi olmak yerine tıp okumayı seçen, cenk yıllarında Sina Cehpesinde Sahra Başhekimliği meydana getiren, Türk Ocakları’nın kurucuları içinde yer edinen Hasan Ferid Bey; devlet ideolojisine muhalif kalmış, Ankara’da üst düzey vazife tekliflerini reddederek Antalya’da, Adana’da sıtma mücadelesinde vazife almayı tercih etmiş, Tavşanlı’da Bursa’da sürgün yaşamı yaşamış bir düşünce adamı ve doktordur.

Annesi Saime Hanım ise Filibe kökenli bir öğretmendir. Halide Edip Adıvar’ın talebesi olarak yetişmiş, 19 yaşına ulaştığında gönüllü olarak Kudüs’te öğretmen olmayı kabul etmiş bir hanımdır. 

Tahsil Hayatı

Turgut Canserver, ilkokulu Ankara ve Bursa’da okudu. İlkokul yıllarından sonrasında ailesi İstanbul’a taşınmıştı. Lise öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde tamamladı. Okul ve derslik arkadaşlarından bazıları Turan Güneş, Turhan Feyzioğlu, İlhan Usmanbaş, Avni Arbaş, Cihat Burak’tır.

Ressam olmak düşüncesiyle girmiş olduğu İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Halil Dikmen’le, Mazhar Şevket İpşiroğlu’yla, Sedad Hakkı Eldem’le tanıştı. Mimarlık öğrenimi görmeye karar verdi. Sedad Hakkı Bey’in yardımcısı oldu. Mimarlık öğreniminden sonrasında sanat zamanı doktorası hayata geçirmeye yöneldi. 1946 senesinde derslere başladı ve İslam Sanatı zamanı hocası Ernst Diez onu oldukça etkiledi. 1949’da yazdığı “Osmanlı ve Selçuklu Mimarisinde Sütun Başlıkları” adlı doktora tezi, Türkiye’de meydana getirilen sanat zamanı doktora tezlerinin ilkidir[3]. Tezi için 14 Anadolu şehrini ve 111 yapıyı ziyaret etti[4]. Eser, 2010 senesinde “Sonsuz Mekânın Peşinde: Selçuk ve Osmanlı Sanatında Sütun Başlıkları” adıyla yayımlandı.

Fransa’ya giderek bir süre Avrupa’yı dolaştı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden “Modern Mimarinin Sorunları” adlı 1960 tarihindeki tezi ile doçent ünvanını aldı.

Meslek yaşamı

1949 senesinde Sadullah Paşa Yalısı’nın restorasyonu gerçekleştirmiş oldu. Bu, meslek yaşamının ilk mühim deneyimi oldu. 1951’de ortağı Abdurrahman Hancı ile beraber ilk mimarlık bürosunu kurdu. Birlikte tasarladıkları Anadolu Kulübü Oteli, mühim eserlerindendir. Karatepe Açık Hava Müzesi, Diyarbakır Koleji, ODTÜ Kampüsü yarışma projesi, Türk Tarih Kurumu binası 1950’li yıllarda tasarlanmış çalışmalardandır.

1952 senesinde Nilüfer Hanım ile evliliğe ilk adımını attı çiftin Hasan, Emine ve Feyza (1961) isminde evlatları oldu ve mimarlık mesleğini seçtiler.

Cansever 1958’de Beyazit Meydanı tasarımına başladı. Bu emek harcama, onu şehir, bayındır, koruma alanında savaşım vermeye yönlendirdi. Bu alanlarda kısa süreli pek oldukça vazife aldı. Aldığı görevlerin bazıları şunlardır: 1959-1960’ta kuruluşunda bulunmuş olduğu Marmara Bölgesi Planlama Teşkilatı Başkanlığı ve 1961’de İstanbul Belediyesi Planlama Müdürlüğü; 1974-1975’te Dünya Bankası İstanbul Metropol Planlama Projesi’ne başkanlık; 1974-1976 içinde Avrupa Konseyi Türk Delegasyonu Üyeliği; 1975-1980 içinde İstanbul Belediyesi’nde, 1979’da Ankara Belediyesi metropol planlama, yeni yerleşmeler, şehir merkezleri ve koruma danışmanlığı.

1960’lı seneler, Cansever’in Bodrum’la tanıştığı dönemdir. Kendisine 1980’de almış olduğu iki Ağa Han Mimarlık Ödülü’nden birisini getirecek olan Ertegün Evi restorasyonu Bodrum’la tanışmasının sonucudur.

Türk Tarih Kurumu binası (1951-1967, Ankara, Ertur Yener ile beraber gerçekleştirdiği) ve Ahmet Ertegün evi yenilemesi (1971-1973, Bodrum) ona 1980 senesinde iki Ağa Han ödülü getirdi. Üçüncü ödülü ise 1992 senesinde aldı. Bodrum’un 9km. kuzeyindeki Mandalya Koyu’nda toplam 3 otel ve 500 evden oluşan; Emine Öğün, Mehmet Öğün ve Feyza Cansever ile gerçekleştirdiği Demir Evleri Projesi kendisine üçüncü Ağa Han Ödülü’nü getirdi. Üç kez Ağa Han Mimarlık Ödülü kazanmış dünyadaki tek mimar oldu.

1983’te Mekke Üniversitesi’nde eğitim programı hazırlık danışmanı olarak çalıştı. Aynı yıl, Ağa Han Mimarlık Ödülü Master Jürisi’nde vazife aldı.

Cansever, doksanlı yıllarda yayım etkinliklerini sürdürdü. Pek oldukça yazı yayımladı, yazı derlemelerini kitap haline getirdi. Anıtsal bir yapıt olan Mimar Sinan kitabını 2005 senesinde yayımladı.

2007 senesinde İstanbul’da, hakkında “Turgut Cansever: Mimar ve Düşünce Adamı” başlıklı sergi açıldı. Küratörlüğünü Uğur Tanyeli ile Atilla Yücel’in yapmış olduğu sergi, Türkiye’de arşiv belgesi durumunda malzemeye dayanarak yapılmış ilk retrospektif mimar sergisidir.

2000 senesinde kalbine pil takılan ve 2008 temmuzundan itibaren yatağa bağlı tedavi gören Turgut Cansever, 22 Şubat 2009 günü İstanbul Kadıköy Çiftehavuzlar’daki evinde vefat etti. [6] [7] Turgut Cansever’in cenazesi 23 Şubat 2009 günü Fatih Camii’nde ikindi namazından sonrasında kılınan cenaze namazının arkasından Edirnekapı Mezarlığı’da toprağa verildi.


Turgut Cansever Kitapları – Eserleri

  • Kubbeyi Yere Koymamak
  • İslam’da Kent ve Mimari
  • Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever’le Konuşmalar
  • Osmanlı Şehri
  • İstanbul’u Anlamak
  • Mimar Sinan
  • Ev ve Kent


Turgut Cansever Alıntıları – Sözleri

  • Ankara’da eski Ankara evlerinden oluşan bir mahalle inşa etmeyi ve onları yok eden yanlışın ürünlerine engel olmayı vaad ediyorsanız o vakit Ankara’da bir Bosna anıtı hayata geçirmeye hakkınız vardır. (Not: Bu alıntının öncesi de okunmalı) (Osmanlı Şehri)
  • ” Aslında bugün Türkiye’nin uyanması, Osmanlı-İslam kültür muhtevasını anlaşılır dille hem kendi insanlarına, hem dünyaya iletmesi lazım. Türkiye’de politik gücü olmak bence amaç olması imkansız; dünyayı değiştirmektir amaç. İnsanlara İslam’ın mesajını iletmektir.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • Niyet herşeyin başıdır… (Mimar Sinan)
  • Betonarme, bu iradenin gelecek nesillere dayatılması anlama gelir. Kentin devamlı değişebilir olması, yeni nesillere yaşadıkları kente kendi iradeleriyle katkıda bulunmalarının imkânlarını sağlamak gerekir. (Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever’le Konuşmalar)
  • “Bir insanoğlunun yapmış olduğu her şey muhakkak onun inançlarının bir yansımasıdır.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • Ne isterseniz yapınız, her yaptığınız şey kesinlikle inancınızın tam bir inikâsı (yansıması) olacaktır. (İslam’da Kent ve Mimari)
  • ” Doğayı tabiat olarak korumak insanoğlunun ilk vazifesi ise, doğayı güzelleştirerek insanoğlunun doğayla bir araya gelmesini sağlamak da kaçınılmaz ikinci vazifedir.Sanıyorum ki bu olmadan ekonomi da yapılamaz, siyaset da.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • Osmanlılar monümantalliğin ölçü büyüklügüyle elde edilemeyeceğini biliyorlardı. Daha ilkin anlattım. O vakit monümantalliğin kaynağının ne işe yaradığını inceleyenler, monümantallik, şu demek oluyor ki abide benzer biçimde terimi yerine bir başka temel konsepte sevk ediyordu Osmanlı mimarlarını: Huşu hissi. Bu histe büyük bir saygı, bir bakıma, karşı karşıya kalman şeyin büyüklüğü karşısında bir nevi korku ve ürperme tavrı var.
    Çözümleme birçok kez 10-15 santimetre. büyüklüğünde bir çini parçasında gerçekleşiyor. 15 santimlik bir kırık 16. çağ çinisi karşısında bir abide karşısında olduğunuz vakit duyacağınız hisleri duyuyorsunuz. İşte tasavvufi huşu, haşyet duygusunun yapıya taşınması birinci derecede
    öncelik taşıyordu. Tabiî bunun bununla beraber de kaçınılmaz bir halde vakar ifadesi bu yapıların asli psişik özelliklerini, şekil ifadelerini teşkil ediyordu. (Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever’le Konuşmalar)
  • Tüm 19.çağ bir ölçek değişmesi zamanıdır. İnsan ölçeği yerine büyük kışlalar, zenginlerin hatta orta halli İstanbulluların bile tevazu ve sadelikten uzak heybetli konaklar ve yalılar inşa ettirdiği; gerçekliğin, tevazuun ve yüceliğinin yerini gösterişçiliğe bıraktığı bir dönemdir. (İstanbul’u Anlamak)
  • “İslâm kültürü büyük çelişkilere büyük çözümler getirmiştir.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • “Her sanat eseri gibi, mimari eserler de tarihin belli bir döneminde, belirli mahalli şartlar içinde oluşan, varlığın yapısına yöneik bir inancın ürünüdür. ‘O zaman’ ve ‘o yerde’ mevcut doğru ve yanlışlar, bunların oluşumu hakkındaki inanç ve değerlendirmeler, sanat eserinin ve mimarinin temel özelliklerini belirler.” (İstanbul’u Anlamak)
  • Devâsâ apartman blokları yapıp insanları buralara istiflemek de, 20. asrın başında Almanya’da yapıldığı gibi, yan yana dizilmiş standart evler yapmak da bir çeşit totaliterliktir. Dev apartman blokları yahut yan yana dizilmiş bir örnek evlerden oluşan mahalleler, şehirler oluşturmak, elbette aynı zamanda aileyi standartlaştırma iradesini yansıtıyordu. Bu türden düzenlemelerin, ailelerin ve isteklerinin standart olmadığının bilinerek yapılması gerekir. O halde evleri standartlaştırma yerine, evlerin parçalarını standartlaştırmak daha insanî bir çözümdür ve yalnızca Osmanlı dünyasında uygulanmıştır. (Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever’le Konuşmalar)
  • Rönesans’ta, insanın dünyayı anlamak için durduğu yerden karşısına bakması esas iken, hareketli kültürlerde, insanın bir nesneyi algılamak için o nesnenin etrafında dolaşması, ona her cepheden; üstten, alttan bakması, varlığı hareket eden insanın gözü ile algılaması, şehirlerin yapılanmasını düzenleyen iki farklı varlık telakkisi, şehre iki farklı nitelik kazandırmaktadır. (İslam’da Şehir ve Mimari)
  • Kur’an-ı Kerim’in bize ulaştırdığı hikmetlerden yola çıkarak hayatımızı zenginleştiren ecdadımızın duyarlılığıyla şekillenen Türk-Osmanlı şehirlerinin nasıl olduğunu anlatmak da herhalde yedi sene ister.. (Osmanlı Şehri)
  • “Mimari, etkileri asırlarca devam eden ve nesillerin varlıklarını içinde sürdürdükleri bir kültür ve sanat alanıdır… Güzel bir dünya inşa etmek sorumluluğu ile mimari, diğer sanat alanlarından çok daha yoğun ve ciddi bir şekilde varlığın bütün zaruretleriyle karşı karşıya gelinerek geliştirilebilir.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • “…’topografyaya dayalı olarak mahalle ve sokaklarda oluşuyor’…Bu oluşum esnasında topografyanın en seçkin noktasına kamusal alan yerleştiriliyor; cami, mektep, medrese, imaret, hamam vs. Bunlar topografyanın en seçkin yerlerine yerleştiriliyor ve değişmeyecek yapılar olarak meydana getiriliyor.Bu önemli bir şey. Çünkü değişmeyecek binalar, devam edecek bir erdemin, ilahi irşadın içerisinde öğrenildiği ve icaplarının yerine getirildiği yapılar olarak var oluyor.” (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • “İslâm’da insana verilen “her şeyi kendi yerine koyma” (hakkaniyet) sorumluluğu tevhîd bağlamında anlaşılmalı ve yerine getirilmelidir.” (Mimar Sinan)
  • Osmanlı-İslam şehirleri tabiatı içine almakla birlikte tabiata, her ağaca, her çalı parçasına, her çiçeğe yüce bir kıymet kazandıracak şekilde, insanoğlunun düzenlemiş olduğu bir dünyanın ürünü idi; insanoğlunun dünyayı iyi mi güzelleştirdiğinin örneği idi.  (Osmanlı Şehri)
  • İbadeti her şeyi halledecek tek güç addediyor Müslümanlar. İslâm’ın gündemindeki ilkelerin en önemlisi tevhid ilkesi. İnsanın söylediğiyle yaptığının tamamen aynı olması lazım geldiği şeklindeki ilke. İnanç ile meydana getirilen arasındaki münasebet bütünlüğünü çağdaş İslâm âlemi hiçbir şekilde tesis edemiyor. (Kubbeyi Yere Koymamak)
  • Tüm ülkede, şehir ve kasabalarımızda, köylerimizde bugün hiçbir çağda olmadığı kadar seviyesiz, çirkin, bayağı bir çevre oluşturacak niteliksiz bir yapı faaliyeti hakimdir.
    Bu yapı faaliyetinin çirkinleştirici seviyesizliklerini yenilik, başarı ve tutumsal gelişme sayan değerlendirme yanılgıları toplumun her düzeyine hakim bulunmaktadır. (Osmanlı Şehri)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş