Eğitim

Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) – Şevket Pamuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) – Şevket Pamuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) kimin eseri? Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) kitabının yazarı kimdir? Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) konusu ve anafikri nedir? Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) kitabı ne konu alıyor? Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) PDF indirme linki var mı? Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) kitabının yazarı Şevket Pamuk kimdir? İşte Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Şevket Pamuk

Yayın Evi: İletişim Yayıncılık

İSBN: 9789750503554

Sayfa Sayısı: 242


Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Osmanlı İmparatorluğu’nun iktisadî zamanı çoğu zaman malî tarih şeklinde ele alınmıştır. Bu yaklaşımda devlet ve devletin hazinesinin işleyişi, gelir ve giderlerin muhasebesi aslolan meseleler olarak incelenir. İktisat, elinde idarî, siyasî, hukukî donanımları olan yöneticiler tarafınca kullanılabilen ve sırrına erilemeyen bir vasıta olarak görülür.

Osmanlı-Türkiye İktisadî Tarihi 1500-1914’te ise Şevket Pamuk, bu tablonun aslî unsurları olaninsanları taraf oldukları iktisadî ilişkiler içine yerleştirerek imparatorluğun iktisadî tarihini öne çıkarıyor. Basit insanların varoluş koşullarını, direnişlerini, devletle başetme pratiklerini izliyor. Osmanlı toplumsal düzenini, toprak rejimini, belirli bir toplumsal kültürün iktisadî yapıları iyi mi algılayıp, kendi gündelik yaşamı içinde iyi mi konumlandırdığını inceliyor. Kendi içindeki kırılmalara karşın uzun dönemli bir iktisadî sürekliliğin altını çiziyor. Yönetici sınıfların iktisadî düzeni algılayışları kadar, esnafın, tüccarların ve köylülerin kendi hayatlarına direkt tesir eden kararlar karşısında iyi mi davrandıklarını ve toplumsal huzursuzluk dönemlerinde bu algılayış farklarının neticelerini tartışıyor. Geniş bir coğrafyaya yayılan imparatorluğun dört yüz senelik bir vakit dilimi içindeki hareketli toplumsal yaşamını akıcı bir üslupla konu alıyor.

Öğrenciler ve akademisyenler kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun geçmişine meraklı okurlar için de olmazsa olmaz bir müracaat deposu.


Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) Alıntıları – Sözleri

  • 16. yüzyılda Osmanlı uleması içinde para vakıflarının faaliyetlerinin meşru olup olmadığı üstüne canlı bir münakaşa başladı. Vakıfların mal varlıklarının yalnız gayrimenkul ve benzeri değerlerden oluşması icap ettiğini ve para vakıflarının faaliyetlerinin İslâm’ın faize getirmiş olduğu yasaklamalarla çeliştiğini düşünenler, para vakıflarına karşı çıkıyorlardı. Ancak, ulemanın çoğunluğu pragmatik tutumlarını ısrarla sürdürdüler ve sonunda İslâm toplumu için yararlı olan bir şeyin İslâm için de yararlı olacağı görüşü galip geldi. Bu hararetli tartışmalar esnasında devrin Şeyhülislamı Ebusuud Efendi de faizle borç para vermedikleri takdirde pek oldukça vakıfın çökeceğini, bununda İslâm toplumuna zarar vereceğini söyleyerek, para vakıflarının faaliyetlerini tamamen ergonomik açıdan savunmuştu.
  • Maliye, devletin gelir ve giderleriyle bunlar arasındaki dengeleri yansıtan ve devlete ilişik bir alandır. Maliyenin kuvvetli olması, devlet gelirlerinin giderleri karşılaması anlamına gelmektedir. Mali bunalım denilince de devlet gelirlerinin giderlerinin arkasında kalması, bütçenin açık vermesi kastediliyor.
  • Ekonomi ise üretim, tüketim, değişiklik, bölüşüm ve birikim şeklinde temel faaliyetlerin yer almış olduğu ve esas olarak topluma ilişik bir alandır. Osmanlı örneğinde olduğu şeklinde, devlet de bu alana girebilir ve ekonomiye müdahale edebilir. Ancak devletin tüm çabalarına rağmen, iktisat kendi yasalarına gore işlemektedir.
  • Malî bunalımın askeri sebeplerinden başlamış olacak olursak 16.yuzyilin ortalarına gelindiğinde Osmanlı Imparatorluğu’nun kolay ve süratli genişleme periyodu artık sona ermişti. Imparatorluğun sınırları doğuda Safevi Iran’ına batıda Habsburg Avusturyasina dayanmış güneyde ise Afrikanin çöllerine ulaşmıştı. Bu geniş imparatorluğun çeşitli köşelerinden istanbul’a vergi gelirleri akmaya devam ediyordu fakat dış talan ve onun sağlamış olduğu mali olanaklar tükenmişti. Zaferle sonuçlanan hazineye gelir elde eden savaşlar yerini uzun yorucu masraflı mücadelelere bırakmıştı.
  • Osmanlı ordusunun vurucu enerjisini ok yay ve kikic kuşanan zırh kullanan sipahiler oluşturuyordu. 16.yuzyilin ortalarına kadar bu geleneksel ordu Avrupalılarla giriştiği savaşlarda basarili olmuştu. Ancak 16.yuzyilin ikinci yarısinda Osmanlı yöneticileri Avusturyalıların yakıcı silahlarla donanmış piyade ordusu karşısında etkili olamadıklarını fark ettiler. Avrupada değişen harp teknolojisi Osmanlıların tımar düzenine dayanan sipahi ordusunu bir kenara iterek ağırlığı devamlı maaşlı daha tertipli eğitim gören merkez ordusuna kaydırmaya zorluyordu.
  • Ortaçağ ve öncesindeki toplumlarda tarih, hükümdarların ve devlet adamlarının yaptıklarının öyküsü olarak anlaşılıyordu. Tarihçiler vakalara yöneticiler ve devlet açısından bakarlar, yazdıklarıyla devlet adamlarına yol göstermeye çalışırlardı. Daha sonraları, Avrupa’da ulusal devletlerin kurulmaya başladığı dönem de ise tarihçiler, vakit dizinsel olarak sıraladıkları
    olaylardan kendi millet devletlerinin varlığını ve bütünlüğünü korumak için çaba sarfeden yorumlar çıkardılar. Böylece tarih ulusalcılık ideolojisinin temellendirilmesinde ve yayılışında mühim rol oynadı. Bu ideolojinin temel araçlarından biri durumuna geldi.
  • Günümüzün tarihçileri artık “ne oldu” sorusuna değil, ‘‘niçin oldu” sorusuna cevap arıyorlar. Geçmişteki olayların nedenlerini anlamaya çalışanların mühim bir amacı da bugünün toplumlarındaki niçin-netice ilişkilerini, gelişmenin doğrultusunu anlayabilmek ve bugünün toplumları için çözümlemeler geliştirmek. Bu eğilimlerin de etkisiyle çağımızda tarih giderek bir toplumsal bilim niteliği kazanmaktadır. Nitekim, 20. yüzyılın önde gelen tarihçilerinden, Avrupa feodalİzmi üstüne çalışmalarıyla tanınan Marc Bloch, zamanı her şeyden ilkin değişimin bilimi olarak gördüğünü söylüyor. Bir öteki tarihçi, yaşamının büyük bir bölümünü Sovyet Devrimin’in tarihini yazmaya ayıran ve Tarih Nedir? başlıklı kitabıyla da tanınan
    E H. Carr’a göreyse tarih sebeplerin incelenmesi anlamına gelir.
  • Osmanlı zamanı denilince ne şeklinde meseleler incelenecek , hangi sorular sorulacak? Kuruluş döneminden bir örnek arayalım kendimize. Geleneksel tarihçilere bakacak olursak, bu erken devrin zamanı hangi padişahın hangi harpte hangi topraklan elde ettiğini belirlemek yada gelişmelerin milliyetçi açıdan yorum lanması anlamına gelir. Ama zamanı bir toplumsal bilim olarak kabul ediyorsak, bu tür bir yaklaşım kafi olması imkansız. Bir toplumsal
    bilim olarak tarih için müessese periyodunun en mühim meselesi hangi toplumsal, İktisadî ve demografik nedenlerle küçük bir beyliğin bu kadar süratli bir şekilde genişleyebildiğini açıklamak olmalı.
  • Son yüzyıl içinde tarih yazıcılığına egemen olan anlayışın yanı sıra tarihçilerin ilgilendikleri mevzularda değişmiş, ağırlık siyasal ya da dinsel olaylardan toplumsal ve tutumsal gelişmelere kaymıştır.
  • …yalnızca gözlemlerden, arşiv belgelerindeki olgulardan yola çıkarak tarih yazmak mümkün değildir. Olayları niçin-netice ilişkileri içinde tekrardan oluşturmak sadece bir kuram yardımıyla, bir kuramın sağlamış olduğu bakış açısıyla mümkün olabilir.
  • Geçmişin vakalarını yorumlayabilmek için tarih daima bir genel kuram gerektirir. Arşivlere girmeden ilkin geliştirilmiş
    bir kuram olmadan, belgelerdeki olgu yığınını yorumlamak mümkün değildir Evvel geliştirilmiş bir kuram yardımıyla belgelere egemen olan bakış açısına karşı eleştirel bir tavır takınabilmek de mümkün olacaktır. 20. yüzyılın önde gelen tarihçilerinden Fernand Braudel bu gerekliliği “Eğer kuram yoksa tarih de yoktur” diyerek özetliyor.
  • Geçmişe bugünün bakış açısıyla yaklaşıyoruz ve
    yorumluyoruz. Ama tarihle ilgilenmemizin sebebi yalnızca geçmişi idrak etmek değil. Tarih bununla beraber ileriye dönük bir bilim. Geçmişe ilişkin olarak yaptığımız açıklamalar, getirdiğimiz yorumlar bugüne de ışık tutuyor. Geçmiş toplumları anladığımız seviyede bugünün toplumlarını da idrak etmek ve değiştirebilmek mümkün olacak.
  • tutumsal tarih, toplumları bir tüm olarak inceleyen tarih anlayışı içinde toplumların maddi temellerini ve bu temellerin gelişmesini hem insanoğlunun doğayla ilişkisi açısından, hem de insanoğlunun insanla ilişkisi açısından incele yeni bir alan oluşturur. Bir başka deyişle İktisadî tarih, ekonomileri hem teknik hem de toplumsal boyutlarıyla ele alır. Toplumların tutumsal yaşantısını incelerken ve vakalar içinde nedensellik ilişkileri kurarken tutumsal tarih, esas olarak ekonomilerin iç dinamiklerini, üretim, bölüşüm ve birikim şeklinde temel sorunlarını incelemek için geliştirilen siyasal ekonomi kuramından ve bu kuramın çözümleme araçlarından yararlanır.
  • 16. yüzyıl süresince batısı ve doğusu ile Akdeniz havzası uzun dönemli bir İktisadî genişleme süreci yaşadı. Bu uzun yüzyıl süresince nüfus ve üretim artma eğilimi gösterirken, meta üretimi de yaygınlaştı. Bugün tarihçiler 16. yüzyılda Akdeniz havzasındaki toplumsal gelişimleri ve siyasal vakaları işte bu İktisadî temel üstünde, bu uzun dönemli İktisadî eğilim temeli üzerin­de yorumluyorlar. Öte taraftan 17. yüzyılın başlarından 18. yüzyılın ortala­rına kadar geçen sürede Avrupa toplumları açısından bir başka uzun dö­rutubet oluşturuyor. Bu dönemde Avrupa’ya ve bilhassa de Orta ve Cenup Av­rupa toplumlarına bir İktisadî durgunluk egemen olmuştur. Akdeniz hav­zası göreli önemini yitirmekte, dünya ekonomisinin ağırlığı Akdeniz havza­sından Atlantik Okyanusu’na kaymaktadır. Ve nihayet Avrupa’da kapitaliz­me geçiş süreci yaşanmaktadır. 17. yüzyılın toplumsal ve siyasal gelişmele­rini de işte bu uzun dönemli tutumsal eğilimlerle beraber değerlendirmek gerekecektir.
  • ‘Eğer kuram yoksa tarih de yoktur.’


Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Eser toplamda 28 bölümden oluşmaktadır. Bölümler gittikçe derinleşen konulardan oluşmakta ve Osmanlı’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne devrettiği değerler ile bitmektedir. Eser, ilk olarak; tarih ve tarihçilik, zamanı kuramcılık ve tutumsal tarihin tanımları ve alanları ile başlıyor. Ardından kısa şekilde Osmanlı’nın müessese döneminden bahsederek 16. yüzyılda cemiyet, devlet ve iktisat başlığı ile mevzuya giriyor. Bu 28 bölüm süresince tüm gelişimleri Avrupa bazlı başlatarak Osmanlı Devleti’ne yansımalarını ya da bahsedilen konuların Osmanlı Devleti’nde ki uygulamalarını konu alıyor. Eser, 16. yüzyıldan mevzulara ele alarak başlangıcını küresel döneme kadar getirerek tüm tutumsal ve mali süreci aktarmayı hedefliyor. Bir mühim mevzu başlığı da iktisat ve maliyenin değişik şeyler bulunduğunu somut örnekler ile açıklamasıdır. Eser, tutumsal konuların en kolay dille anlatılmasını hedeflerken konun önemini kaybetmemesine ehemmiyet göstermiş. (Burak CAN)

Kitap içerik olarak muhteşem fakat baskı olarak sıkıntılı. Oldukça fazla yazım hatası var, bu tarz şeyleri kendiniz tahmin ederek çözüyorsunuz. Başka yayınevinden bulursanız oradan almanızı tavsiye ederim. İçeriğe gelecek olursak, kitap Klasik Çağ ile I. Dünya Savaşı arasındaki Osmanlı İktisadi Tarihi’ni ele alıyor. Bu mevzu 28 ayrı bölüme bölünmüş ve Osmanlı İktisadi Tarihi bu bölümler altında ele alınmış. Gayet anlaşılır bir dil ve üslup ile yazıldığı için tutumsal tarih her ne kadar bir çok insan için bunaltıcı olsa da kitap insanı boğmuyor. Tavsiye ederim. (Hope)

Osmanlı Klasik İktisadi yapısından ele alıp, Cumhuriyet ve sonrasına kadar Türk İktisadi yapısı hakkında detaylıca bilgiler vermiş. Akademik olarak iyi bir kitap birçok yabancı kaynaktan yaZılarak ele alınmış. Tarafsız bir halde tutumsal olarak aksayan yanlarını iyi işlemiş. Balta Limanı ile süregelen ekonomik çöküşü güzel bir halde özetliyor.. (Fatih Beyazkaya)


Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) PDF indirme linki var mı?


Şevket Pamuk – Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914) PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Şevket Pamuk Kimdir?

Şevket Pamuk (1950) İktisat tarihçisi ve Orhan Pamuk’un büyük kardeşidir.

İstanbul’da dünyaya geldi. Robert Kolej’i ve Yale Üniversitesi’ni tamamladı. İktisat branşındaki doktorasını Berkeley Üniversitesi’nden aldı. Türkiye’de ve yurtdışında pek oldukça üniversitede öğretim üyeliği yapmış oldu. Osmanlı-Türkiye ekonomi zamanı üstüne çeşitli dillerde pek oldukça makalesi ve kitabı vardır. Osmanlı ekonomisi üstüne yazdığı ilk kitap olan Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Gelişme, 1820-1913 (1984) İngiltere’de de yayımlandı. Daha sonrasında tamamladığı Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi (1999) başlıklı kitabı Türkiye’de, ABD’de ve İngiltere’de ödüller kazanmıştır. Bu kitap Arapça’ya da çevrilerek Lübnan’da yayımlandı (2004). Prof. Dr. Süleyman Özmucur ile beraber hazırladıkları “Osmanlı İmparatorluğu’nda Ücretler, 1489-1914” başlıklı emek verme ABD İktisat Tarihçileri Derneği’nin 2002 yılı En İyi Makale Ödülü’nü kazanmıştır. Pamuk 1999 yılından bu yana Dünya İktisat Tarihi Derneği’nin Yönetim Kurulu üyesidir. 2003-2005 periyodu için Avrupa İktisat Tarihçileri Derneği’nin başkanlığına seçilmiştir. Şevket Pamuk Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü ve Ekonomi Kısmı öğretim üyesidir.

2008 yılından itibaren London School of Economics’de “Professorial Research Fellow in Contemporary Turkish Studies” ünvanıyla bilimsel nitelikli yaşamını sürdürmektedir.


Şevket Pamuk Kitapları – Eserleri

  • Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi
  • Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914)
  • Osmanlı Ekonomisi ve Kurumları
  • Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi
  • Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme
  • Osmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşme,İktisat Politikaları ve Gelişme
  • 100 Soruda Osmanlı-Türkiye İktisadî Tarihi 1500-1914
  • Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi
  • 20.Yüzyılda Ortadoğu Ekonomiler Tarihi
  • Artık Herkes Milyoner


Şevket Pamuk Alıntıları – Sözleri

  • Serbest tecim antlaşmalarının imzalanmasından sonrasında Osmanlı Devleti, dış tecim politikası açısından bağımsızlığını yitirmiş durumdaydı. (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)
  • 16. yüzyıl süresince batısı ve doğusu ile Akdeniz havzası uzun dönemli bir İktisadî genişleme süreci yaşadı. Bu uzun yüzyıl süresince nüfus ve üretim artma eğilimi gösterirken, meta üretimi de yaygınlaştı. Bugün tarihçiler 16. yüzyılda Akdeniz havzasındaki toplumsal gelişimleri ve siyasal vakaları işte bu İktisadî temel üstünde, bu uzun dönemli İktisadî eğilim temeli üzerin­de yorumluyorlar. Öte taraftan 17. yüzyılın başlarından 18. yüzyılın ortala­rına kadar geçen sürede Avrupa toplumları açısından bir başka uzun dö­rutubet oluşturuyor. Bu dönemde Avrupa’ya ve bilhassa de Orta ve Cenup Av­rupa toplumlarına bir İktisadî durgunluk egemen olmuştur. Akdeniz hav­zası göreli önemini yitirmekte, dünya ekonomisinin ağırlığı Akdeniz havza­sından Atlantik Okyanusu’na kaymaktadır. Ve nihayet Avrupa’da kapitaliz­me geçiş süreci yaşanmaktadır. 17. yüzyılın toplumsal ve siyasal gelişmele­rini de işte bu uzun dönemli tutumsal eğilimlerle beraber değerlendirmek gerekecektir. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • Son yüzyıl içinde tarih yazıcılığına egemen olan anlayışın yanı sıra tarihçilerin ilgilendikleri mevzularda değişmiş, ağırlık siyasal ya da dinsel olaylardan toplumsal ve tutumsal gelişmelere kaymıştır. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • Osmanlı yönetiminin ilk yillarında senelik ödemeler (Mısır’dan meydana getirilen) 500.000 altin olarak belirlenmişti. Hüsrev Paşa’nın Mısır’a vali atanmasından sonrasında, bu miktar kendi talebi üstüne yılda 700.000 altına ya da 28 milyon paraya çıkarıldı. 1535-36 yılinda paşa Istanbul’a bir milyon altını aşan bir miktar gönderdi. Ancak bu ödeme Istanbul’a ulaşınca, padişah (Kanuni) miktarın oldukça fazla bulunduğunu ve yoksullardan zorla alınmış bulunduğunu söyleyerek kabul etmedi. Hüsrev Paşa ödemelere verdiği önemi göstererek padişahı etkilemek istemişti ve yanitında bu miktarı Mısır’ın sınır bölgelerindeki hususi gayretleri yardımıyla topladiğını belirtti. Ancak padişah, toplanan paraların yalnız İstanbul, Mekke ve Medine’deki Müslümanlara su getirmek için kullanılabileceğini, o tarihten sonrasında da irsaliye-i hazinenin yılda 500.000 altından fazla olmaması icap ettiğini buyurdu. (Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi)
  • Geçmişin vakalarını yorumlayabilmek için tarih daima bir genel kuram gerektirir. Arşivlere girmeden ilkin geliştirilmiş
    bir kuram olmadan, belgelerdeki olgu yığınını yorumlamak mümkün değildir Evvel geliştirilmiş bir kuram yardımıyla belgelere egemen olan bakış açısına karşı eleştirel bir tavır takınabilmek de mümkün olacaktır. 20. yüzyılın önde gelen tarihçilerinden Fernand Braudel bu gerekliliği “Eğer kuram yoksa tarih de yoktur” diyerek özetliyor. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • Yakın geçmişteki acı deneyimlerinden ders çıkarmaya çalışan Batı Avrupa Ülkeleri 1952 senesinde Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurdular. 1958 senesinde imzalanan Roma Antlaşması ile altı Batı Avrupa ülkesi arasındaki tutumsal ve siyasal ortaklık Ortak Pazar adı altında bir gümrük birliğine dönüşecek ve ilerleyen yıllarda Avrupa ekonomilerinin bir araya gelmesi yönünde pek oldukça kurumsal düzenleme gerçekleşecekti. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • Bu dönemde(1949) pek oldukça yabancı uzman Türkiye’ye gelmiş olarak daha liberal ve açık bir ekonomiden yana görüş bildirmeye başladılar. Bunlar içinde en etkili rapor sanayici Max Thornburg başkanlığında bir grup Amerikalı uzman tarafınca Dünya Bankası için hazırlandı. Rapor, Karabük Demir- Çelik işletmesi dahil olmak suretiyle, devletçilik periyodunun endüstri kuruluşlarından vazgeçilmesini, hususi sektöre daha çok ehemmiyet verilmesini, yabancı sermayenin özendirilmesini ve daha liberal bir kambiyo ve tecim rejimiyle beraber tarımsal gelişmeye daha çok ağırlık verilmesini öneriyordu. Raporda ek olarak Türkiye’nin ABD yardımlarından ve hususi ana para yatırımlarından yararlanabilmesi için bu değişikliklerin lüzumlu olduğu vurgulanmaktaydı. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • 1930’lu yıllarda Dünya Bunalımı ve dağılan dünya ekonomisi koşulları karşısında, hem azgelişmiş ülkeler hem de sanayileşmiş ülkelerde devlet müdahaleciliği güçlenmeye başlamıştı. ABD’de bile 1933 yılından itibaren Başkan Roosevelt’in “ New Deal” politikaları devreye girmişti. Bu dönemde durgunluğa karşı maliye ve para politikalarının mühim bir vasıta olarak kullanıldığını görüyoruz. 1936 senesinde İngiliz İktisatçı Keynes’in kitabı yayımlanacak ve bu uygulamalara kurumsal bir gerekçe kazandırılacaktı. İkinci dünya savaşı sonrasında bu tür politikalar Keynes’cilik olarak anılmaya başlanılacaktı. Ancak 1930’ların başlarında bu uygulamaya kitapla, kuramla değil, el yordamıyla ulaşılıyordu. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • Geçmişe bugünün bakış açısıyla yaklaşıyoruz ve
    yorumluyoruz. Ama tarihle ilgilenmemizin sebebi yalnızca geçmişi idrak etmek değil. Tarih bununla beraber ileriye dönük bir bilim. Geçmişe ilişkin olarak yaptığımız açıklamalar, getirdiğimiz yorumlar bugüne de ışık tutuyor. Geçmiş toplumları anladığımız seviyede bugünün toplumlarını da idrak etmek ve değiştirebilmek mümkün olacak. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • Ayrıca, yerli tüccarlar iç gümrükleri ödemeye devam ederken, yabancı tüccarlar bu uygulamanın haricinde bırakılacaktı. Böylece yabancı tüccarlar mühim bir imtiyaz elde etmiş oluyorlardı. (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)
  • 1977 yılının ortalarına gelindiğinde, büyük miktarlarda kısa vadeli borç birikmiş, kamu kesimi dış borçları ödeyemez duruma gelmişti. Devrin başbakanı Süleyman Demirel bile “ 70 cente muhtaç” duruma geldiğimizi söylenmekteydi. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • tutumsal tarih, toplumları bir tüm olarak inceleyen tarih anlayışı içinde toplumların maddi temellerini ve bu temellerin gelişmesini hem insanoğlunun doğayla ilişkisi açısından, hem de insanoğlunun insanla ilişkisi açısından incele yeni bir alan oluşturur. Bir başka deyişle İktisadî tarih, ekonomileri hem teknik hem de toplumsal boyutlarıyla ele alır. Toplumların tutumsal yaşantısını incelerken ve vakalar içinde nedensellik ilişkileri kurarken tutumsal tarih, esas olarak ekonomilerin iç dinamiklerini, üretim, bölüşüm ve birikim şeklinde temel sorunlarını incelemek için geliştirilen siyasal ekonomi kuramından ve bu kuramın çözümleme araçlarından yararlanır. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • 1820 ‘lere ulaştığında İngiltere endüstri devrimini tamamlamış ve Napolyan savaşları sonucunda Fransayi yenerek dünya pazarında rakipsiz duruma gelmişti
    Avrupa ülkelerinin korumacı önlemlerle İngiliz mamullerinin kendi pazarına girmesini engelliyorlardi
    1820 den 1840 ‘lara kadarki dönemde İngiltere Latin Amerika başta olmak suretiyle Çin ‘e kadar mahalli iktidarla anlaşarak gerektiğinde tabanca gücü kullanmakdan cekinmeyerek pek oldukça özgür tecim imzalamıştır
    1) Mısır’da dış ticareti devlet tekeline almış dış ticaretteki devlet tekelleri İngiltere’nin mısırdaki çıkarına darbe vururken elde etmiş olduğu geliri sanayileşme ve askeri harcamaya yöneltmişti
    2) Mehmet Ali’nin askeri gücü Osmanlı saltanatını tehdit eder duruma gelmiş
    İngiltere’nin
    Beklediği fırsat Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın isyaniyla ortaya çıktı
    İngiltere’ye sunulan tutumsal ödünler karşılığında İngiltere’nin Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün müdafaasını sağlamaktı
    Balta limanı antlaşması bu koşullar altında imzalanmıştır.
    1855 ve 1871 Osmanlı’nın hızla borçlandığı istikrazlarinin ödemelerine karşılık gösterilmiştir.
    1838 Balta limanı antlaşması
    1839 Tanzimat Fermanı
    1858 Arazi kanunnamesi
    1856 Ottoman Bank (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)
  • …yalnızca gözlemlerden, arşiv belgelerindeki olgulardan yola çıkarak tarih yazmak mümkün değildir. Olayları niçin-netice ilişkileri içinde tekrardan oluşturmak sadece bir kuram yardımıyla, bir kuramın sağlamış olduğu bakış açısıyla mümkün olabilir. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki onyıllar, gelişen ekonomilerin pek bir çoğu gibi, Türkiye için de süratli bir gelişme periyodu oldu. 1950’lerin ortalarında ve bilhassa de 1970’lerin ikinci yarısındaki krizlere rağmen, Türkiye ekonomisi tarihin en yüksek gelişme hızlarına 1950-1980 döneminde ulaştı. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • Osmanlı ordusunun vurucu enerjisini ok yay ve kikic kuşanan zırh kullanan sipahiler oluşturuyordu. 16.yuzyilin ortalarına kadar bu geleneksel ordu Avrupalılarla giriştiği savaşlarda basarili olmuştu. Ancak 16.yuzyilin ikinci yarısinda Osmanlı yöneticileri Avusturyalıların yakıcı silahlarla donanmış piyade ordusu karşısında etkili olamadıklarını fark ettiler. Avrupada değişen harp teknolojisi Osmanlıların tımar düzenine dayanan sipahi ordusunu bir kenara iterek ağırlığı devamlı maaşlı daha tertipli eğitim gören merkez ordusuna kaydırmaya zorluyordu. (Osmanlı -Türkiye İktisadi Tarihi (1500-1914))
  • 1875’e kadarki dönemde, Osmanlı maliyesinin durumu herhangi bir düzelme göstermemiştir. Sağlanan fonların büyük bir kısmı cari harcamalar için kullanıldı. Avrupa’dan sonrasında Haliçte çürümeye terk edilecek büyük bir donanma satın alındı. Diğer tüketim harcamalarının yanı sıra, Boğaziçi’nde saraylar yapılmış oldu. Yatırımlara derhal asla kaynak ayrılmadı. (Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık Ve Gelişme)
  • Doğum oranlarının düşmesi yada düşük kalması ve insanların daha uzun yaşaması sebebiyle, nüfusun değişen yaş yapısının ilerleyen yıllarda başka sonucu daha olacaktır. Toplam nüfus içinde çocuk ve gençlerin oranı azalırken, yaşlıların oranında giderek artacaktır. Bu ekonomik yapıda mühim değişikliklere yok açacaktır. Çalışan nüfus oranını düşürmekle kalmayacak sıhhat harcamalarının artmasına da yol açacaktır. Benzeri değişimler siyasete de yansıması, mesela ülke içindeki tartışmalarda emeklilik ve sıhhat şeklinde konuların bugünkünden daha oldukça gündeme gelmesi beklenmelidir. Nüfus içindeki payları giderek artan yaşlıların da bu mevzularda bugüne kıyasla daha çok ağırlık sahibi olmaları naturel olacaktır( Behar, 2006) (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • Tanzimat’ın mühim bir unsuru, Osmanlı yönetiminin tüm tebaasının can ve mal güvenliğinin güvence altına alındığını, tüm Osmanlı tebaasını yasalar önünde eşit birer yurttaş olarak kabul ettiğini duyuru etmesi ve bu yönde adımların atılmaya başlanmasıydı. Böylece iyelik hakları güçlenmeye başladı ve mesela önceki dönemlerde büyük çoğunluğuyla devlet görevlilerinin karşı karşıya kalmış olduğu müsadere uygulamaları kaldırıldı. Reform süreci başta taşra yönetimi, hukuk, yargı, eğitim ve öteki alanlarda yüzyıl süresince sürdü (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)
  • 1888 senesinde kurulan Ziraat Bankası bilhassa pazara daha çok yönelen bölgelerde orta ve büyük ölçekli işletmelere kredi sağlamaya başladı. Pazar’a yöneliş süreci ziraat mekteplerinin kurulması, yetişen teknisyenler tarafınca yeni tekniklerin, yeni ürünlerin ve tohumların tanıtılmasıyla desteklendi. Ancak 1881 senesinde Düyun-i Umumiye’nin kurulmasından sonrasında, mali olanakları bir fazlaca kısıtlanan Osmanlı’nın bu tür girişimlere ayırabileceği kaynak miktarı oldukça kısıtlı kaldı. (Türkiye’nin 200 Senelik İktisadi Tarihi)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler