Eğitim

Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi – İlker Başbuğ Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi – İlker Başbuğ Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi kimin eseri? Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi kitabının yazarı kimdir? Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi konusu ve anafikri nedir? Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi kitabı ne konu alıyor? Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi PDF indirme linki var mı? Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi kitabının yazarı İlker Başbuğ kimdir? İşte Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: İlker Başbuğ

Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınevi

İSBN: 9786052982877

Sayfa Sayısı: 464


Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Tarih ilerisini göremeyenler için oldukça acımasızdır.

Dünü bilmeden ve anlamadan ileriyi görebilmek ise mümkün değildir.

İlker Başbuğ’un bu kitabı, “şu padişah döneminde şu savaşlar, şu padişah döneminde şu olaylar oldu” ya da “şu padişah döneminde Osmanlı’nın toprakları şu kadar büyüdü veya küçüldü” kitabı değildir. Kitap o harp ve vakalara, o gelişme ve küçülmeye kaynaklık meydana getiren mücadeleyi sınıflar; merkez-çevre mücadelesi, şu demek oluyor ki özetlemek gerekirse güç odakları bağlamında inceleyerek, askeri, siyasal ve ekonomik güçlerin tarihin akışına iyi mi tesir yaptığını ortaya koyar.

Osmanlı’dan Cumhuriyete 600 senelik tarihsel kesitte yaşanmış olan güç mücadeleleri, büyük çarpışmalar, taht kavgaları…

Hangi yüzyılda, hangi güç odakları ortaya çıktı? Bunlar o yüzyıldaki hangi güç odaklarıyla karşı karşıya geldi? Merkezdeki ve merkezi ele geçirmeye ya da merkezi etkilemeye çalışan bu odakların mücadelesi Osmanlı Devleti’nin iç ve dış politikasını iyi mi etkiledi? Hangi güçler hangi sınıflara dayandı? Güç odaklarının mücadelesi, Osmanlı Devleti’nin ittifak politikalarına iyi mi yansıdı? Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı’ndan Cumhuriyete giden süreçte hangi güç odaklarıyla karşı karşıya kaldı, onlarla iyi mi savaşım etti?

İleriyi görmek istiyorsanız, bu kitap size analitik ve sentezci bir yaklaşımla destek olabilir.


Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi Alıntıları – Sözleri

  • “Ağır ve kati bir kararın doğruluğuna inanmak için durumu her köşesinden incelemek lazimdir”(M.K.Atatürk )
  • Devlet dört temele dayanmaktadır: Yönetilen cemiyet , yöneten merkezdeki yüksek siyasal otorite , üstünde yaşanılan ve denetim edilen topraklar ile devlet kurumları.
  • Işte bu nedenler Osmanlı Devleti’ni oldukça ciddi bir isyanla karşı karşıya getirdi.
  • Avrupa devletlerinin de , Osmanlıların Avrupa’dan kovulabilecegine olan inançları tamamen sarsıldı.
  • Askerlik arkadaşlığı, ölünceye kadar tabanca arkadaşlığı olarak devam edecektir.
  • Osman Gazi’nin Edebali kızı Bala Hatun’dan Alaeddin Ali Bey ile Mal Hatun’dan Orhan Bey adlı iki oğlu oldu .
  • Ahiler içinde en yüksek mertebeye ulaştı.
  • Bu kitapta merkezi gücün karşısında yer edinen tüm guclerin tarihsel bir bakış açısıyla incelenmesi hedeflenmiştir.
  • Hunlar bu topluluklar içinde yer edinen ve günümüze kadar taninan bir halktır.


Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Değerli komutanım İlker Başbuğ’un “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Güç Odaklarının Mücadelesi” kitabını nihayet bitirdim. Nihayet dememe bakmayın, iyi mi akıcı, iyi mi güzel bulunduğunu ve aniden iyi mi bittiğini hakkaten algı edebilmiş değilim. Kitaptan bahsetmeden ilkin birazcık komutanım hakkında çoğu zaman çoğunluğun bilmiş olduğu (bazılarının bilmiyor olabileceğini tahmin ettiğim) bazı şeyler söylemek isterim.
İlker Başbuğ Paşamız 1962’de bu ülkenin o oldukça kıymetli üniformasını 1962’de Kara Harp Okulundan mezun olarak giymis ve 2010 yılına kadar bu şerefi layığıyla icraa etmiştir.
2008-2010 yılları aralığında Genel Kurmay Başkanlığı yapmıştır. Bu süre içinde de tıpkı tüm yaşamı süresince olduğu benzer biçimde “Atatürk ilke ve devrimlerine sıkı sıkı bağlı bulunduğunu” hem Türkiye’ye hem de tüm dünya ülkelerine göstermiştir.
Başbuğ Paşamız, bir oldukça mühim ulusal ve internasyonal ödülün de sahibidir. Türk milleti ona olan borcunu onun fikirlerini anlamaya emek harcayarak yerine getirecektir. Paşamızın haiz olduğu başarılar için  biyografisine bakabilirsiniz.
Devletimizde Genel Kurmay Başkanlığı yaparak bu vatana en büyük hizmetlerden birini gerçekleştirmiş olan paşamız 2012 senesinde cemaat-akp ortaklığı ile yargılanmaya başlamış ve cezaevine konulmuştur. Davanın ilerleyen zamanlarında ise müebbet hapse çarptırılmıştır.
Ben yaşım gereği bu tarz şeyleri tam olarak hatırlayamıyorum fakat yakın tarihimizin yüz karası kararları içinde kendini ilk sıraya yazdıran bu vakası ilk okuduğumda dehşete kapılmıştım. Fakat mevzu hakkında araştırmalar yaptıkça o dönem malum ittifak tarafınca Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma çabasının iyi mi  adım adım gerçekleştirildiğini daha iyi anladım. Sizde idrak etmek istiyorsanız İlker Başbuğ’un “Ergenekon’dan Çıkış” adlı kitabını okuyabilirsiniz. Ben ilk okuduğumda bu yıl içinde kıymetli komutanımın tüm kitaplarını okumaya dair kendime söz vermiştim. Nihayet bu hedef doğrultusunda ilk adımımı tamamladım. Sırada bu kitabın devamı durumunda “1923-1961” ve “1961-1980” arası güç odaklarını da okuyacağım. Onları, bu kitabından da fazla begenecegime asla şüphem yok.
Şimdi gelelim bu kitaba.
Kitap Osmanlı’nın kuruluşundan Cumhuriyet’imizin ilanına kadar olan süreçte merkez hükümet ile onun karşısında olan güç odaklarını tespit ve çözümleme etmek amacıyla yazılmış. Başbuğ, ilk başta güç odakları olarak askerî profilde olanları seçmeyi amaçlamış fakat sonrasında sivil güç odaklarını da dahil kılmayı tercih etmiş.
“Osmanlı Beyliği öncesi güç odakları” hakkında kısa bir bölümden sonrasında Osman Gazi periyodu ile süregelen kitap, Cumhuriyet’imizin ilanına kadar hepimiz için  600 senelik süreci gözler önüne seriyor. Aynı zamanda devrin siyasal yapısı ve konjonktürel zemini hakkında da bilgiye haiz olmuş oluyorsunuz. En güzel yanı da bu bilgilerin özet durumunda olması. Benim benzer biçimde Osmanlı Tarihine birazcık-cık- olsun vâkıf iseniz kitap sizin için oldukça daha keyifli olacaktır. Eğer değilseniz de okurken internetten, başka kaynaklardan birazcık yardım alarak daha keyifli ve anlaşılabilir hale getirebilirsiniz.
Bu arada devletimizde daima tartışılan konulardan birisi olan Abdülhamit mevzusuna kadar olan süreç 182 sayfada anlatılmış. 182. Sayfadan sonrası Abdülhamit periyodu güç odaklarını incelemekle, Abdülhamit’in liderliğine objektif bir görüş açısı ile baktıktan sonrasında derin analizler yapmakla ve devamında yaşanmış olan vakalar ile geçiyor. Yani 182. Sayfaya kadar olan bölümden sonrası (kitabın neredeyse %70’i) benim için oldukça daha eğlenceliydi.
Bu dönemden sonrası ile ilgili hem yeni bilgiler öğrenmiş oldum hem de bilgilerimi tazeleme fırsatım oldu. Paşamız hakkaten müthiş bir ifade gücüne haiz. Emekliye ayrıldıktan sonrasında düşüncelerini ve bilgisini satırlara dökmesi ve Türk milletine armağan etmesi onu daima yaşam sahibi yüce bir karakter haline getirmiştir. Bunun için kendisine şükranlarımı sunuyorum. Daha fazla şey söylemek istemiyorum, alın okuyun, okutun
Yüce Ordumuza kurulan kumpası öğrenin ve öğretin. Bu hainliği yapanları tarih bir kenara boylece silinmez mürekkepler ile yazmış olacak.
İlker Başbuğ paşamıza tanrı uzun ve sıhhatli  yaşam versin. Nice mutlu seneleri olsun.
Kitaba puanım:10/10 (Bahadır Üzüm)

Tarih ilerisini göremeyenler için oldukça acımasızdır. Dünü bilmeden ve anlamadan ileriyi görebilmek ise mümkün değildir. Ilker Başbuğ’un bu kitabı, ” şu padişah döneminde şu savaşlar, şu padişah döneminde şu vakalar oldu ” ya da ” şu padişah döneminde Osmanlı ‘nin toprakları şu kadar büyüdü yada küçüldü ” kitabı değildir. (Semih örneksiz cankurt)

Merhaba… 3 ciltlik “Güç Odakları Serisi”nin ilk kitabını bitirdim. Serinin ilk kitabı Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan Cumhuriyet’e kadar olan dönemdeki güç odaklarını, bu odakların birbirleriyle olan mücadelesini ve bu mücadelenin devlete olan yansımalarını bizlere gösteriyor. (32 bölümden oluşan kitabın ilk kısmı Osmanlı Devleti’nin öncesindeki güç odaklarına özetlemek gerekirse değiniyor.)
448 sayfalık kitabın ilk 187 sayfası 2. Abdülhamid periyodu öncesine ayrılmışken geri kalan büyük kısım ise 2. Abdülhamid periyodu ve sonrasına ayrılmış.
Osmanlı Devleti her ne kadar iç ve dış güçlerle -sorunlarla- savaşım etmek zorunda kalsa da Kanuni Sultan Süleyman’ın son dönemlerine kadar büyüyen ve “dünya devleti” sıfatını kazanan bir devlet. (15. yüzyılın derhal başındaki Ankara Savaşı ve Fetret Devrini saymazsak. –Mehmet Çelebi üç kardeşler içinde yaşanmış olan bu mücadeleden galip çıkarak bir yıkım önlenecek ve binevi Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu unvanını kazanacak.) Kanuni Sultan Süleyman periyodunun sonlarına doğru “birşeyler” yanlış gitmeye başlıyor ve “dünya devi” Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama ve çöküş dönemleri ardarda başlıyor.
Artık Osmanlı Devleti her anlamda Avrupa’nın arkasında kalıyordu. İdari, toplumsal, kültürel, ekonomik, askeri…
Bunun farkına varan ilk padişah ise 3. Ahmed (1703-1730) oluyor. Ama yapılmaya başlanan reformlar oldukça kısıtlı ve ulema sınıfı yapılmaya başlanan reformları önlüyordu. Gerçek anlamda düzeltim hareketlerini başlatan isim ise 3. Selim (1789-1807) sadece o da ulema sınıfının ciddi dirençleriyle karşılaşıyor. En fazla reformları meydana getiren ise 2. Mahmud oluyor fakat seneler 1808’i gösteriyor ve oldukça geç kalınmıştı.
Ve benim en oldukça zevk alarak okuduğum bölüm: 2. Abdülhamid ve sonrası. Bu dönemde Abdülhamid, tahta çıkmadan ilkin meşrutiyet / Anayasa vaadiyle Mithad Paşa’yı ikna ediyor ve V. Murad Osmanlı kabinesi tarafınca tahttan indirilip Abdülhamid başa getiriliyor ve 33 senelik o dönem başlıyor.
Bu dönem karşılaştırmalar yapmama da müsaade eden bir okuma oldu. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, hak ve hukuk vadiyle gelen Abdülhamid’in Anayasa’yı kabul edip ondan sonra feshetmesi, Anayasa dönemlerinde meclisi kapatma yetkisine haiz olması, İlk günlerde halk ile içiceyken ondan sonra saraya kapanması, Abdülaziz ve V. Murad’ın tahtan indirilişine tanık olan Abdülhamid’in 33 yılı korku içinde yaşaması, darbe korkusu yaşaması ve hatta bu yüzden kendi ordusundan İngilizlerin, Bulgarların, Rusların ordularına nazaran daha oldukça korkması ve bu yüzden kendi ordusunu kasten kuvvetsiz tutması, ülkede polis rejiminin başat olması, şiddetli derecede sansürün uygulanması ve bu yüzden yazılarda kullanılacak kelimelerin bile ‘iyi sözcükler’ ve ‘kullanılması sakıncalı sözcükler’ olarak ikiye ayrılması, (İyi sözcükler: Sadakat, tevazu, yakarış, melek… Kullanılması sakıncalı sözcükler: özgürlük, vatan, isyan, yıldız, toplum, bunalım…)
Abdülhamid sonrası İttihat ve Terakki döneminde meydana getirilen doğrular ve hatalar, Enver Paşa, Talât Paşa ve Cemal Paşa’lar ve birbirleriyle ilişkisi, Enver Paşa – Mustafa Kemal Atatürk ve Vahdettin – Mustafa Kemal Atatürk arasındaki ilişki ve çatışmalar, Birinci Dünya Savaşı’na girmemiz ve Almanya kaybedince bizim de yitirmiş sayılmamız, 31 Mart Ayaklanması, Babıâli Baskını, Mustafa Kemal Atatürk’ün İstanbul’da geçirdiği 6 ay ve tarihin cilvesi olarak İngilizlerin Vahdettin’den “Samsun’da Türklerin Rum köylerine saldırmış olduğu vakası”nın araştırılmasını istemesi ve Vahdettin’in bu iş için Mustafa Kemal Atatürk’ü görevlendirmesi ve Samsun’a çıkıp Anadolu’yu ayağa kaldırması, Kongreler, Kurtuluş Savaşı, Kurtuluş Savaşı’nda yaşanmış olan iç ayaklanmalar, Kuvayı Milliye / Tertipli ordu tartışması, 1921 Anayasası, oldukça renkli mecliste yaşanmış olan hararetli tartışmalar, Büyük Taarruz, Saltanat ve hilafet’in münakaşaya açılması ve saltanatın kaldırılması, Lozan Konferansı, Boğazlar ve Musul konusu, Halk Fırkası’nın kurulması ve Mustafa Kemal’in en büyük eseri Cumhuriyet…
Severek okuduğum bir kitap oldu. Biroldukça kaynaktan yararlanılmıştı. Akademik bir kitap olmasa da başlangıç için oldukça güzel bir kitap bulunduğunu ve okuması da hem oldukça akıcı hem de mevzuyla ilgilenenler için zevkli bir kitap bulunduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar… (Bay C)


Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi PDF indirme linki var mı?


İlker Başbuğ – Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İlker Başbuğ Kimdir?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26. Genelkurmay Başkanı. Görevini 30 Ağustos 2008 tarihinde, 25. Genelkurmay Başkanı Mehmet Yaşar Büyükanıt’tan devralmış olan Başbuğ, TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Onur Madalyası sahibidir. Başbuğ 9 Ağustos 2010 tarihinde meydana getirilen Y.A.Ş. sonrasında görevini 27. Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’e bırakmıştır.

Mehmet İlker Başbuğ, 29 Nisan 1943 tarihinde Afyonkarahisar’da dünyaya gelmiştir. Balkan Savaşı’ndan sonrasında Makedonya’nın Manastır şehrinden Türkiye Karaman’a göç eden ailesi ondan sonra Afyonkarahisar’a yerleşmiştir. İlkokulu Afyon 27 Ağustos İlkokulu’nda, ortaokulu Afyon Lisesi’nin orta kısmında okuduktan sonrasında Kuleli Askeri Lisesi’ne gitmiştir. 1962 senesinde Kara Harp Okulu’ndan mezun olan Başbuğ, 1963 senesinde Piyade Okulu’nu başarıyla tamamlamış oldu. 1963-1971 yılları aralığında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı birimlerde vazife alan Başbuğ, 1973 senesinde Kara Harp Akademisi’ni bitirerek kurmay subay ünvanı aldı.

Kara Harp Akademisi’nden mezun olmasının peşinden Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığında Karargâh Subaylığı, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, Belçika / Brüksel’de NATO Uluslararası Askerî Karargâhında Cari İstihbarat Plan Subaylığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Plan ve Prensipler Başkanlığı Savunma Araştırma Şube Müdürlüğü ve 51’inci Piyade Tümeni 247’nci Piyade Alay Komutanlığı görevlerini yürüten Başbuğ, ek olarak İngiltere Kara Harp Akademisi ve NATO Savunma Koleji’ndeki eğitimlerini de başarıyla tamamladı.

1989 senesinde Tuğgeneral rütbesine terfi ettirilen Başbuğ, 1993 senesinde ise Tümgeneral’liğe terfi ettirildi. Tümgeneral olarak Belçika’da, Milli Askeri Temsil Heyeti Başkanı olarak vazife yapmasının peşinden 1997 senesinde Korgeneralliğe terfi ettirilen Başbuğ, Korgeneral olarak vazife yapmış olduğu sırada 2. Kolordu Komutanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Başyardımcılığı görevlerinde bulunmuş oldu.

2002 senesinde Orgeneral rütbesine terfi eden İlker Başbuğ, 30 Ağustos 2008 tarihinde, Mehmet Yaşar Büyükanıt’dan Genel Kurmay Başkanlığı görevini devralarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı ünvanını aldı.

TSK Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası, TSK Üstün Hizmet Madalyası ve TSK Onur Madalyası sahibi olan Orgeneral İlker Başbuğ, Sevil Başbuğ ile evlidir ve çiftin iki evladı bulunmaktadır.

Başbuğ 9 Ağustos 2010 tarihinde meydana getirilen Y.A.Ş. sonrasında görevini 27. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’e bırakmıştır.

İlker Başbuğ, Emekliliğinde kitap yazmaya başladı.

6 Ocak 2012 tarihinde “silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarından tutuklandı. 5 Ağustos 2013 tarihinde Mahkemenin karar duruşması yapılarak kararın açıklanması planlanıyor.

Yazdığı Kitaplar :

2011 – Terör Örgütlerinin Sonu

2012 – 20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Mustafa Kemal

2012 – 20. Yüzyılın En Büyük Lideri: Atatür


İlker Başbuğ Kitapları – Eserleri

  • Suçlamalara Karşı Gerçekler
  • Nasıl Bir Türkiye
  • Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Ergenekon’dan Çıkış
  • 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal
  • 15 Temmuz Öncesi ve Sonrası
  • Sorunlarla Yüzleşmek
  • Unutulan Ada Kıbrıs
  • 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk
  • Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Terör Örgütlerinin Sonu
  • Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler
  • Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi
  • Mustafa Kemal Atatürk (2 Cilt)
  • Güç Odaklarının Mücadelesi


İlker Başbuğ Alıntıları – Sözleri

  • Ermeni ihtilalcilerin amaçları öteki milliyetçi ihtilalcilerinkinden oldukça farklıydı. İtalya’da yaşayan insanoğlu İtalyan idi ve İtalyan devrimcileri çoğunluğun yönettiği bir devlet istiyorlardı. Polonyalı milliyetçiler, Rus bir azınlık tarafınca yönetilen ve bastırılmış bir çoğunluk olan Polonyalılar için bir devlet oluşturmak istiyorlardı. Aynı şey tüm dünyada geçerliydi, şekilleri her ne olursa olsun, iyi ya da fena, milliyetçiler en azından çoğunluğun kendini yönetebileceği bir devlet için savaştılar.
    Ermeni milliyetçileri için bu bu şekilde değildi. Ermeni isyancıları, kendilerinin nüfusun %20’sinden daha azca bir kısmını oluşturdukları bir toprağı ele geçirmek için savaştılar. Altı vilayet dedikleri bölgede, Müslümanlar Ermenilerin dört katı fazlaydı. Polonyalılar, İtalyanlar, Özbekler, Cenup Afrikalılar, Cezayirliler ya da İrlandalıların aksine, Ermeniler imparatorluk tarafınca yönetilen büyük bir çoğunluk değildiler. Çoğunluğu yenerek topraklarını ele geçirmek isteyen minik bir gruptular. Ülkelerinin düşmanlarından yardım alan minik bir gruptular; şu sebeple dışarıdan yardım almadan Müslüman çoğunluğu yenmeleri imkânsızdı.
    Eğer başarıya ulaşmış olsalardı, Ermeni milliyetçileri ne yapacaktı? Balkanlar’daki Türklerin acı kaderini örnek vererek gösteriyor tarih bunu bizlere. Bir Ermenistan kurmanın tek yolu çoğunluğu sürmek ya da öldürmekti. İhtilalciler Müslümanları saf dışı etmediği sürece, Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulamazdı.
    Osmanlıların Ermeni isyancılara verdiği karşılık her düşünüldüğünde, bu gerçek hatırlanmalı. Osmanlılar yalnız iktidarlarını savunmuyorlardı. Çoğunluğun yönetimini reddedenlere karşı çoğunluk olan halkı savunuyorlardı. Dahası, isyancılar başarıya ulaştıkları takdirde isyancıların öldüreceği ya da yurtlarından süreceği insanları savunuyorlardı. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • Mustafa Kemal Atatürk’e nazaran; önder, ülkesinin ve ulusunun şerefi ve kurtuluşu için çalışandır. Kendilerini ilahlaştırmak için çalışanlar önder olması imkansız. Kamu hizmetinin en yüce şekli, egoist olmayan çabadır. (20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal)
  • İyi durum da olmayan ülke yönetimi için tek çıkış yolu vardır. O da meşruti idarededir. Bunu sağlayacak tek güç de ordudur. (15 Temmuz Öncesi ve Sonrası)
  • Diplomaside meydana getirilen hatanın ondan sonra düzeltilebilmesi nerede ise imkânsızdır. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Türkler ve Ermeniler içinde oluşan gerginliğin rasyonel sebeplerini aramak daha uygun olacaktır. Türklerin Ermenilere karşı savaşmalarının gerçek sebebi kolayca açıklanabilir ve tamamen rasyoneldir. Türkler kendilerini savunuyorlardı.*
    * Justin McCarthy, “Kim başlattı?”, 24 Nisan 2002 tarihinde İstanbul’da yapmış olduğu konuşma. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • “Türkiye’de seçimler yapılacak olursa, CHP bu seçimleri kazanabilecektir.”
    –cia başkanı alen dulles / 28 nisan 1960 (Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi)
  • McCarthy’nin söylediği benzer biçimde “Bir taraf ölülerini sayarken öteki tarafın kendi ölülerinden bihaber olması” vakalara soykırım görüntüsü veriyor. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)
  • Okuduğunu, gördüğünü, isittigini sorgulayan insandan korkmayın. Onlardan zarar gelmez. (Nasıl Bir Türkiye)
  • Biz teslim etmezsek, kendimize olan saygımızı alamazlar. (Ergenekon’dan Çıkış)
  • Hunlar bu topluluklar içinde yer edinen ve günümüze kadar taninan bir halktır. (Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi)
  • Cemaatlerin oluşumunda ekonomik çıkarlar var. Din bu amaç için bir vasıta olarak kullanılıyor. Bu vaka sonrasında eğitim, ondan sonra da politika alanına sıçrıyor. (Ergenekon’dan Çıkış)
  • Fırtınalı denizde gemisini minimum hasarla karaya yanaştıran kaptanların zamanı başka, gemisini terk edenlerin zamanı başka yazılır. (Suçlamalara Karşı Gerçekler)
  • Toplumu terörle mücadelenin süresi hakkında yanlış beklentiler içine sokacak söylem ve ifadelerden kaçınılmalıdır. Terörle savaşım karmaşık bir süreçtir. 1967 Arap-İsrail Savaşı’nda altı günde zafer kazanan İsrail Silahlı Kuvvetleri, 2007’de birkaç bin kişiden oluşan Hizbullah örgütünü Lübnan’da etkisiz hale getirememiştir. (Terör Örgütlerinin Sonu)
  • Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler , dervişler , müritler , meczuplar memleketi olması imkansız. En doğru ve en hakiki tarikat , uygarlık tarikatıdır. Medeniyetin buyruk ve taleplerini yapmak , insan olmak İçin kâfidir. (15 Temmuz Öncesi ve Sonrası)
  • Etkisiz hale getirilen teröristlerin yaş durumu incelendiğinde averaj olarak, örgüte katılım yaşlarının 19, örgütte kalma süresinin 7 yıl, ölüm yaşlarının ise 26 olduğu görülmektedir. (Terör Örgütlerinin Sonu)
  • Uluslararası alanda ciddi bir mevzuda adım atmadan ilkin her şeyi oldukça detaylı ve iyi şekilde değerlendirmek zorundasınız.
    Hesapsız olarak atılan adımlardan geriye çekilme o ülkeye oldukça büyük zararlar da verebilir.
    Dış politikaya; sağduyulu, gerçekçi ve ideolojik görüşlerden arındırılmış şekilde yaklaşılmalıdır. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Mustafa Kemal 1922’de eğitim ve öğretime ilişkin şunları da not defterine yazmıştır:
    “Milleti kurtarmak isteyen her yurtsever için ulusal onur ve fedakarlık başlıca özelliklerdir. Fakat bunlar kafi değildir. Bir milleti kurtarmak için iyi niyet de kafi değildir. Aynı zamanda ilim ve eğitim lazımdır. Düşmanı yenik eden ordularımızın sevk ve idaresinde fenni bilim ve bilimsel kurallar rehberimiz olmuştur.
    Bir milletin geleceğini elde etmesi ve yönetim etmesi için de eğitim bilimi lazımdır. Eğitim biliminin etkinlik merkezi: Mekteptir. Milletin siyasal ve toplumsal hayatında, fikir yapısında; her türlü dış etkiye koyabilmesi için bilimsel ve fenni bilimi rehber kabul edeceğiz.” (Sorunlarla Yüzleşmek)
  • Sıkıştığımız süre bizim başvuracağımız tek rehber vardır, o da Mustafa Kemal Atatürk’tür. (Sorunlarla Yüzleşmek)
  • Başarı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harekata katılan tüm personeline ve bilhassa bu harekatta şehit düşen, 498 ölümsüz kahramana aittir. (Unutulan Ada Kıbrıs)
  • Bu nedenle, Malta Yargılaması zamanı bir gerçektir. Bu yargılamada, Malta’da o günün deyimiyle “Ermeni Kırımı” bugünün deyimiyle ise “soykırım” iddiasıyla yargılanan Türkler yargı önünde aklanmışlardır. Suçsuz bulunmuşlardır.
    Malta sonucu, Osmanlı devletinin ve İttihatçı liderlerin “soykırım” suçunu işlemediklerini ortaya koyan zamanı bir yargı kararıdır.
    Bu kararın, internasyonal meşruiyetini kimse sorgulayamaz.
    Savcılıkların, “suçsuzluk” anlamı taşıyan “kovuşturmaya yer olmadığı”, ya da “takipsizlik” sonucu da yargı sürecinin bir parçasıdır.
    1919-1921 Malta Yargılaması, yargısal olarak “bir soykırım soruşturması”dır. Bu açıdan oldukça mühim bir vakadır. Bu gerçeği hiçbir şey ortadan kaldıramaz.
    Son söz; 1915 Tehcir vakası; Malta’da yargılanmıştır. Kraliyet Savcılığı, soruşturma sonunda verdiği “kovuşturmaya yer olmadığı” yada “takipsizlik” sonucu ile Tehcir vakasında kovuşturma açılmasını gerektirecek, herhangi bir “suç unsuruna” yada “deliline” ulaşamamıştır. Bu, bir halde “suçsuzluk” anlamına gelmektedir. (Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş