Eğitim

Prenses Gelin – William Goldman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Prenses Gelin – William Goldman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Prenses Gelin kimin eseri? Prenses Gelin kitabının yazarı kimdir? Prenses Gelin konusu ve anafikri nedir? Prenses Gelin kitabı ne konu alıyor? Prenses Gelin PDF indirme linki var mı? Prenses Gelin kitabının yazarı William Goldman kimdir? İşte Prenses Gelin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: William Goldman

Çevirmen: Feyza Harmanoğlu Sezgin

Orijinal Adı: The Princess Bride

Yayın Evi: Epsilon Yayınları

İSBN: 9789944821209

Sayfa Sayısı: 325


Prenses Gelin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Bir insan dünyasının değişeceği anı nereden bilebilir ki? Henüz gerçekleşmeden önceki tecrübelerinin, tüm o yılların bir asla uğruna hazırlık bulunduğunu kim söyleyebilir ki? 

En azından bir şeyler olmaya başladığının bilincinde olmalıydım. Belki de hâlâ bilincinde değildim; rüzgârdaki ilhamı kim hissedebilirdi ki?”

Aşk, serüven, korsanlar, prensesler, devler, mucizeler, korku, coşku… Tüm bu unsurları içinde barındıran Prenses Gelin, masal tadında sürükleyici bir roman.

Yazar okuyucularına, “Size bu kitabın üzücü ve acıklı bir sonu bulunduğunu söylemek suretiyle değilim, daha ilk satırda bunun benim yeryüzündeki en sevdiğim kitap bulunduğunu belirtmiştim. Ancak oldukca fena vakalar yaşanacak, yanlış insanoğlu ölecek. Buna hazırlıklı olun.” diyor.

(Tanıtım Bülteninden)


Prenses Gelin Alıntıları – Sözleri

  • Yazarlar sizi korkutmak için ter dökerler, buna karşın her şeyin ötesinde bildiğiniz tek bir şey vardır ki, bundan asla kuşkumuz yoktur, uzun solukta kazanacak olan dürüstlüktür.
  • Aldatanı aldatmak zevkli olabilir. Ama seveni aldatmak karaktersizliktir.
  • Seni seviyorum mu? Tanrım, eğer sevginiz bir kum tanesiyse, benimki bir plaj evreniydi..
  • “ Hayat adil değil. Hayat yalnız ölümden daha adil,
    hepsi bu. “
  • “İşler güçleştiğinde, zorlukların üstesinden gelmenin yolu daha çok çalışmaktır,” dedi annesi.
  • Zihnim tıpkı iyi bir şarap gibi; gezinip duruyor. Bir düşünceden öbürüne geçiyorum ama mantıklı bir halde değil; bazı şeyleri unutuyorum.
  • Buttercup “Önemsediğim her şey uğruna sen de ölebilirsin,” dedi ve arkasını döndü.
    Kelimeler onu takip etti. Uzaktan kuvvetsiz, sıcak ve tanıdık bir fısıltı geldi. “Sen… nasıl… istersen…”
  • Bu dünyada sevildiğimizi duymak için yaptıklarımız ne kadar acayip değil mi?
  • “Bu dünyada sevildiğimizi duymak için yaptıklarımız ne kadar acayip değil mi?”
  • “Bence acı mevcut hislerimiz içinde minimum kıymet verileni,” dedi Kont. “Oysa acı devamlı bizimle birliktedir.”


Prenses Gelin İncelemesi – Kişisel Yorumlar

. YAHUDİLİK SIRRI
1 – SİYON HAKİMLERİNİN PROTOKOLLERİ
• a – Giriş
Yahudi emellerinin iç yüzü, resmî ve alenî bir vesika ifadesiyle 1906 yılına kadar bilinmeyen kaldı. 1906 Ağustosunda, Londra’da (Britiş Müzeum) kütüphanesinde aniden ele bir kitap geçti. Bu kitap (Minik içinde büyük – İsâ aleyhtarlığının siyasî imkânları) adını taşıyordu ve Rusça yazılmıştı.
Bunu (Bir Ortodoks’un Notları – 1905) adlı Rusça bir eserin meydana çıkması takip etti. Bu kitap, 1919’da İngilizceye çevrilmiş ve (Sportiavud) matbaasında (Siyon Hakimlerinin Protokolleri) adiyle tabedilmiştir. Eser, Londra gazetelerine aksetti ve İngiliz basınında fırtınalar kopardı. İngiliz dilinde yayınlanmaya başlıyan yaratı, derhal Almancaya çevrildi ve her tarafı sirayete başladı. Hâdise büyüyüp (Time) benzer biçimde gazetelere fikir, aniden ve usulen, son aşama dikkate şayan bir iş oldu: Eserin tek nüshasını bile elde etmeye imkân kalmadı. Bundan sonrasında gerek Fransa ve gerek Amerikada bir ekip akisler olduysa da aslına bakarsak (Serj Nilus) adlı Rus profesörüne atfedilen eserin tüm izleri, harikulâde gizli saklı teşekküller tarafınca yokedilmeye çalışıldı ve bunda bir dereceye kadar muvaffak olundu.
(Serj Nilus)un eserinin temeli, 1897’de (Bâl)de toplanan (Siyon Cemiyetleri)nin gizli saklı kararları, programları ve maddî mânevî hedeflerinden ibarettir. Bunu, son olarak (Roje Lâmbelen) adlı bir Fransız ele geçirip çeviri etmiş, bundan da General Sami Sabit Karaman (Siyon Önderlerinin Protokolleri) ismiyle, 134 sahife Türkçe bir çeviri vücuda getirmiştir. Fakat 1943’de intişar eden bu Türkçe nüsha da beklenen aksi yapamadan ortadan silinmiştir.
Netice şudur ki, bir millet ve memleket birlik ve bütünlüğünü güve benzer biçimde için için yiyen gizli saklı kuvvetleri tanımak; onları ister isimlendirerek ister isimlendirmeyerek, fakat ne olursa olsun kurmay sırlariyle teşhis etmek ve ruh vatanında nüfuz ve istilâ nahiyelerini farketmek bakımından bu Protokoller birinci derecede kıymet ve ehemmiyettedir.
İleride, tüm esrariyle ve Tanzimat ricalinden İttihat ve Terakki büyüklerine kadar isim isim her türlü mensuplariyle ve meş’um tesiriyle ortaya dökeceğimiz masonluk ve büyük garp kapitalizmasına bağlı Yahudi tesirlerine başlangıç olmak suretiyle, işe bu (Protokol)lerden giriyoruz.
Siz yalnız dikkat edin: Milletler nerelerinden vuruluyor, hangi sinir ve ruh merkezlerinden ele geçiriliyor ve iyi mi canbazhane hayvanları haline getiriliyor. Şu ânda gördüğünüz ve göreceğiniz Protokoller, umumiyetle birlik ve bütünlük dâvasındaki her milletle ilgilidir; bundan Türk milletine ilişkin hisseleri bizzat çıkarabilirsiniz fakat bu hisseleri ileride teker teker ortaya dökülmüş bulacaksınız. Ve bir de bakacaksınız ki, Tanzimattan beri siyasî, idarî, içtimaî, iktisadî, edebî, harsî sahalarda birer inkilapçı diye tanıtılan kahramanlardan bir çok, derhal hepsi işte bu gizli saklı kuvvetlerin haberli yada habersiz kuklalarından başka bir şey değilmiş…
• b – (Roje Lâmbelen)den Birkaç Söz Ve Protokoller
Protokol’lerin sayısı yirmidördü bulur. Bunlar bir zabitnâme olmaktan ziyade dersler ve düsturlar mahiyetindedir. Bunların müellifinin yada müelliflerinin başlıca kaygıları, kati savaşım hazırlanmış görünmüş olduğu zaman, asırlardan beri takip edilen hedefleri ve cihan hâkimiyetini elde etmek için seferin son plânını yirmidört ders halinde takrir etmektir.

(Roje Lambelen)e gore:
“Yahudiler için kuvvetten başka hak yoktur; özgürlük mezhebi hristiyanların dinini de hükümetini de sarsmıştır. Altın, İsrâiloğullarının elindedir, onlar bu altın yardımıyla, demokratlaşmış devletlerde hükûmetlere kumanda eden basına ve bu yoldan efkâra hakim olmuşlardır.
Mason locaları, gosteri ve propagandaları düzenleme eden Yahudiler tarafınca yönetim edilmektedir.
— Hristiyan kavimler bigün gelecek o şekilde sarsılacaklardır ki, bizim hâkimiyetimizde âlemşumul bir hükûmet isteyeceklerdir.
İsrailoğullarının yolunu bulup kışkırtacağı hususî harpler ve cihan harbi bu hakimiyeti çabuklaştıracaktır. Yahudi otokrasisi hristiyan devletler liberalizminin yerini tutacak, ortada onların dininden başka din kalmayacaktır.
Yahudi âlemi enerjisini göstermek için, Avrupa kavimlerinden birini katl ve (terör)le korkutarak esirliği altına alacaktır. Sermaye üstüne artık vergi koymak, devlet istikrazları yapmak, (laik) tedrisatı ahlâksızlaştırmak, hristiyanları nihayet yıkacak ve bunca zamanlardan beri beklenen saat çalacaktır.
Yahudilerin kralı, doğrusu önsüz kaderin timsali, tüm âlem üstünde hükümran olacaktır.”

Protokol’lerden çıkan mânanın aslı budur. Bunların çeşitli fasıllarını süzmek, metinlerini İbranî olan diğer vesikalarla karşılaştırma ve yirmi yıl ilkin yazılmış olan kâğıtlarda adı geçen oluş ve olayların büyük harp içinde ve ondan beri ne raddeye kadar gerçekleşmiş bulunduğunu incelem etmek yararlı olur.
İşte (Siyon Hakimlerinin Protokolleri)nden en can alıcı noktalar:
• Protokol 1’den…
“Bizim nazariyemizin muvaffakiyeti şöyleki olur: Gevşetilen iktidar dizgini, yaşam kanunu gereğince, başka ellere geçer; zira halkın kör kuvveti bigün bile dizginsiz kalamaz ve yeni iktidar, liberalizma ile zayıflamış olan eski iktidarın yerini alır.
Zamanımızda altın kuvveti, liberal hükümetler iktidarının yerini almıştır. İşâ’nın yargı sürdüğü zamanlar geçti. Özgürlük fikri gerçekleşemez; zira onu asla kimse tam bir ölçüyle kullanamaz. Halkın bir müddetçik kendini yönetim etmesine müsaade etmek; bu muhtariyetin bir hercümerç haline gelmesine yeter. Hemen aykırılıklar adım atar ve devletleri yıpratan ve kuvvetlerini kemiren içtimaî didişmelere dönmekte gecikmez.
Devlet; ister kendi gerginlikleri içinde yıpransın, ister iç kavgaları yüzünden dış düşmanların keyfine boyun eğsin, o artık çaresiz yok olmuş anlama gelir: O, bizim için çantada keklik anlama gelir. Tamamiyle elimizde bulunan ana para, ona, batmamak için ister istemez sarılacağı bir kurtuluş teknesi benzer biçimde görünür.
…………………………
Avam barbardır ve barbarlığını her fırsatta gösterir. Avam hürriyeti ele alır almaz onu, barbarlığın son kertesi olan anarşiye çevirmekte gecikmez.
Hürriyetle birlikte hudutsuz içki kullanmak hakkı da verilen, şu rakıyla sarhoş, şarapla sersem olmuş hayvanlara bakınız!.. Hristiyan kavimler; sert içkilerle ahmaklaşmışlardır. Gençlikleri klasik derslerde; ve varlıklı evlerinde casuslarımız (öğretmenler, hizmetçiler, mürebbiyeler) ve her tarafta adamlarımız, hristiyanlarin eğlence yerlerinde de karılarımız tarafınca kamçılanan sefahetlerle aptallaştırılmışlardır. Bu münasebetle, hristiyanların, istiyerek öykünmek ettikleri, (salon bayanları) dediğimiz unsurlarımızı da bunlara eklemeliyim.
…………………………
Parolamız kuvvet ve riyadır. Politikada yalnız kuvvet, hele devlet adamlarına oldukca ihtiyaç duyulan hünerle gizlenmiş bir kuvvet muzaffer olabilir. Başlarındaki tacı yeni bir kuvvetin amillerine kaptırmak istemiyen hûkümetler için sertlik bir ilke, hile ve riya bir kural olmalıdır. Bu fenalık, iyiliği doğuracak biricik vasıtadır. Ve işte bu sebebledir ki, bizi maksadımıza ulaştırabilecek hiçbir entrika, yalan, hiyanet önünde bocalamamalıyız; hele bu yoldan gitmekle onlara boyun eğdirmek ve kuvveti ele almak mümkün olacaksa…
Bizim kuracağımız devlet, bu sessiz bir şekilde ele geçiriş sıralarında harp faciaları yerine, halkı körükörüne itaate zorlayan (terörlü koymak için daha azca göze çarpan ve fakat daha oldukca işe yarayan ölüm cezaları verebilir. Adaletle birlikte sarsılmaz bir sertlik, bir devletin en büyük kuvvetidir. Bundan dolayı zafere kavuşmak için sertlik ve riya programına sadık kalmamız bizim yalnız menfaatimiz değil, vazifemizdir.
…………………………
Özgürlük, musavat, uhuvvet kelimelerini halkın önüne ilk atan biz olduk. O vakitten beri her taraftan bu oltaya takılmış şuursuz papağanların yeniden edegeldiği bu sözler yalnız ve yalnız dünyanın diriliğini ve önceleri avamın baskısından masun olan ferdin gerçek hürriyetini yıkmaya yaramıştır. Kendilerini parlak zeka sanan adamlar bu kelimelerin gizli saklı mânalarını farkedemediler; bu kelimelerin birbirine aykırı bulunduğunu, tabiatta eşitlik olmadığını, hürriyetin yer bulamadığını, tabiatın kanunlarına can sıkan bağlı olan akıl, seciye ve zekâlardaki farkları bizzat tabiatın kendisi yarattığıni göremediler.
• Protokol 2’den…
Hizmete liyakatleri derecesine gore umum arasından seçeceğimiz idareciler, memleket idaresine hazırlanmış kimseler olmayacaktır. Bu efendiler, çocukluklarından beri tüm cihan işlerini yönetim noktasından yetiştirilmiş alim ve oldukca parlak zeka müşavirlerimizin ve uzmanlarımızın ellerinde kolaylıkla birer oyuncak haline geleceklerdir. Hep bilirsiniz ki, bizim uzmanlarımız, yönetim bakımından lüzumlu detayları siyasal plânımızdan, tarihin tecrübelerinden, dikkate kıymet tüm olayların incelenmesinden çıkarmışlardır. Hristiyanlar tarihten alınmış bîtaraf mütalaaların amelî kısmını kılavuz edinmezler de, ciddi hiçbir neticeye ulaştırmayan nazarî bir teamüle uyar, giderler. İşte bundan dolayıdır ki, biz, onlara güvenmeyiz. Bırakalım bir süre daha eğlensinler, oyalansınlar yada geçmişteki eğlencelerini anarak birazcık daha yaşasınlar. Kendilerine esin ettiğimiz ilim kanunlarına, nazariyelerine inansınlar. Biz bu maksatladır ki, basınımız vasıtasiyle, onların bu kanunlara inançlarını durmadan arttırıyoruz. Hristiyanların aydın sınıfı, bu bilgilerle gururlanacak ve ajanlarımızın onları istediği istikamete yöneltmek için yaymış olduğu bu ilimleri uygulama edecektir.
Bu sözlerimizi temelsiz sanmayınız. (Darvinizm), (Marksizm) ve (Niçeizm) ile sağladığımız başarılara bakınız!.. Bu temayülün öldürücü tesiri bari bizlere bilinmeyen kalmamalıdır.
• Protokol 3’den…
Bugün size artık hedefe yaklaşmış olduğumuzu söyliyebilirim. Biraz daha yolumuz kaldı; kavmimizi temsil eden timsalî yılan, dairesini kapatmak üzeredir. Bu daire kapanmış oldu mı, tüm Avrupa devletleri bir mengene içine alınmış olacaktır.
Meşrutiyet terazisinin altüst olması gecikmiyecektir; zira biz onun kolunu, doğrusu iş başındakileri, durmadan bir sağa bir sola eğerek bozduk. Hristiyanlar, terazilerinin doğru olmadığını biliyor ve fakat kefelerin er geç denkleşeceğini umuyorlardı. Halbuki iş başındakiler, bir sürü budalalıklar icra eden ve kendilerini onların kontrolsuz iktidarına kaptıran halk mümessilleri tarafınca himaye edildiler. Bunlar, iktidarı saraylarda başat olan teröre medyundurlar ve artık halkla temasa gelmediklerinden; onunla uyuşup iktidar mevkiine gözdikenlere karşı kuvvetlenemiyorlar.
İdare dizginlerini ellerinde tutanların uyanık kuvveti ile halkın kör kuvveti; bizim tesirimiz altında; birbirinden ayrılmış ve her iki kuvvet tüm ehemmiyetini yitirmiştir.
Bu ayrılış hristiyanları değneksiz bir kör kadar iktidarsız bir hâle getirmiştir.
Hırsı olanları, iktidar mevkiini kötü kullanmıya sevketmek için, onların tüm liberallik temayüllerini istiklâle doğru gelişim ettirerek tüm kuvvetleri birbirine karşı tuttuk.
…………………………
(Büyük) adını verdiğimiz Fransız İhtilâlini hatırlayınız. Onun hazırlanmasındaki sırlar bizlere bilinmeyen değildir, zira o baştan aşağı bizim eserimizdir.
O vakitten beri halkı, cihan için hazırlamakta olduğumuz –İsrail kanından– müstebit kralın lehine olarak, bizlerden bile vazgeçmesi için hatadan hataya düşürüyoruz.
Şimdiki halde milletler arası bir kuvvet olarak masûnuz; zira, bir devlet bizlere saldırı ederken diğer devletler savunma ederler.
Bizim istiklâlimizi kolaylaştıran şey, hristiyan kavimlerinin, kuvvete boyun eğer, zaif ve hataları affetmez ve fakat cinayetlere gözyumar olmaları, hürriyete karşı söz söyletmemeleri, cüretli bir diktatörün sertliği önünde bir din kurbanı kadar sabırlı olmalarıdır.
Bugün başvekillerin yolsuzlukları önünde sabırlı ve tahammüllü olan bu adamlar, bu yolsuzluğun binde biri için yirmi kralın kellesini uçururlardı.
Halk kitlelerinin bu tuhaflığı, bu aykırılığı, aynı oluşta görünen diğer vakalar karşısında iyi mi izah edilebilir?
Bu tuhaflık şöyleki izah edilebilir ki, o diktatörler –başvekiller- ajanları vasıtasiyle halka alttan alta şunu dedirtirler: (Eğer onlar şimdi devlete zarar veriyorlarsa bu, halkın mutluluğunu, milletler arası kardeşliği, dayanışmayı ve hepimiz için eşit hukuku sağlamak içindir.)
Şüphesiz bu birliğin sadece bizim yargı ve irademiz altında gerçekleşeceği onlara söylenmez. Ve işte böylelikle suçsuzları mahkum, suçluları suçsuz gösteren halk, her hoşuna gideni yapabileceğine inanır; bu şartlar içinde halk her türlü devamlılığı yıkar ve her adımda bir düzensizlik yaratır.
(Özgürlük) sözü, insan cemiyetlerini her kudrete, her kuvvete hâtta Allaha ve tabiata karşı mücadeleye galeyana getirir. İşte bunun içindir ki, biz, iş başına ulaşınca, avamı yabani hayvanlar haline getiren bu sözü lûgatlardan çıkarıp atacağız. Bu hayvanların, her kana doydukça uykuya vardıkları bir hakikattir… İşte o zaman onları zincire vurmak kolay olur; fakat kana doymadıkça da uyumaz ve durmadan döğüşürler.
• Protokol 4’den…
Her cumhuriyet türlü türlü devreler geçirir. İlk dönem sağa sola yalpa eden bir körün sarsaklıkları içinde geçer. İkincisi anarşiyi doğuran (demagoji) devresidir; bunun peşinden istibdat gelir. Fakat kanunî, açık ve dolayısiyle mesûl bir istibdat değil. Bu istibdat gizli saklı bir teşekkül tarafınca yapılır.
Bu teşekkül, ayrı ayrı ajanlar adresile çalmış olduğu nisbette kaygı azalır. Ajan değişiklik yapmak ise yalnız zararsız değil, devamlı hizmetleri mükafatlandırmak külfetinden kurtaracağı için kârlıdır.
Görünmiyen bir kuvveti kim devirebilir? İşte bizim kuvvetimiz bu şekilde bir kuvvettir. Dış masonluğun vazifesi maksatlarımızı gizlemekten başka bir şey değildir. Gizli kuvvetin hareket plânını, hatta konak yerini, halk hiçbir vakit öğrenemiyecektir.
Özgürlük, kavimlerin dirliğini bozmaksızın; devlet içinde zararsızca bırakılabilirdi; eğer, mâfevkliği ve madunluğu tesis eden hilkat kanunlarının reddettiği musavat fikrini bir tarafa bırakarak, Allaha ve âdemoğullarının kardeşliğine inanmak esasına dayansaydı. Bu şekilde bir inançla; halk kendisini ruhanî dairesinin vesayetine terkeder ve Allah ne kısmet ettiyse ona kanarak ruhanî çobanının emri altında kuzu benzer biçimde sessiz yaşar, giderdi.
İşte bu sebepledir ki, imanı yıkmamız; hatta ulûhiyet ve ruh prensiplerini hristiyanların kafasından söküp çıkarmamız, bunların yerine hesap ve maddî menfaatleri koymamız gereklidir. Hristiyan düşünce adamlarına düşünmeye ve incelemeye zaman bırakmamak için, onları endüstri ve ticaretle uğraştırmamız gerektir. Böylelikle tüm milletler kendi menfaatlerini aramaya koyulacaklar ve herbiri kendi menfaatının peşine düşerek, düşmanlarını farketmiyeceklerdir. Fakat hürriyetin hristiyan cemiyetlerini büsbütün dağıtıp yıkabilmesi için sanayiin topraktan çıkaracağı tüm servetler sanayicilerin elinde kalmıyarak hepsi (vurgunculuk)a gidecek, doğrusu kasalarımıza girecektir.
• Protokol 5’den…
Hristiyanların umumî bir ittifakı bizi bir vakit için yolumuzdan alıkoyabilirdi; fakat biz bu çekince önünde açıkta değiliz; zira onların kalblerinin derinliklerine ekilmiş ayrılık tohumunu söküp atmaları mümkün olmayacaktır. Biz, hristiyanların ferdî ve millî hesaplarını yirmi asırdan beri işlediğimiz dinî ve ırkî kinlerle karşılaştırdık. Ve işte bu sebepledir ki, hiçbir hükûmet hiçbir taraftan medet umamayacaktır. Hiçbiri bizim aleyhimizde anlaşmayı kendi menfaatine uygun bulmayacaktır. Biz oldukca kuvvetliyiz. Bize önem vermek lazımdır. Hükûmetler şimdi bizim iştirakimiz olmaksızın hiçbir antak kalma yapamazlar. (Per me reges regnant – Krallar vasıtasiyle hükûm sürerler) Peygamberlerimiz bizlere, hattâ tüm küreyi yönetmek suretiyle Allahın bizi seçmiş bulunduğunu söylediler. Allah bizlere bu meseleyi başarabilecek bir dehâ vermiştir; düşman tarafta bir dehâ olsaydı bizimle didişebilirdi. Fakat dağdan gelen bağdakini kovamazdı. İdare makinesinin tüm çarkları motora bağlıdır; o motor da altundur. Bilginlerimiz tarafınca tedvin edilen ekonomi bilimsel bizlere altının şahâne kıymetini göstereli pek oldukca oldu.
Sermayenin, özgür olabilmesi için, sanayii ve ticareti inhisar altına alması lazımdır; işte gizli saklı bir elin, dünyanın her tarafında gerçekleştirmek suretiyle olduğu da budur. Bu serbestlik sanayicelere siyasî kuvveti verecek, halk da ona boyun eğecektir.
Zamanımızda kavimleri harbe sürmekten ziyade silâhtan soyutlama etmek kıymet kazanacaktır. Kızgın ihtirasları yatıştırmaktansa, kendi menfaatımıza gore yönetmek doğru olacaktır. Başkalarının fikirlerini alıp mânasını değişiklik yapmak onları reddetmekten daha faidelidir. Hükümetimizin en büyük dâvası, efkârı tenkitle zayıflatmak, düşünme alışkanlığını kaybettirmek ve fikrin kuvvetini faydasız belâgat yarışlarına yöneltmektir.
Kavimler, tıpkı fertler benzer biçimde, sözü iş zannederler; zira onlar eşyanın yalnız görünüşüne bakarlar ve içtimaî hayata temas eden vaidler gerçekleştiği takdirde, araştırma zahmetine nadiren katlanırlar.
…………………………
• Protokol 7’den…
Her karşıcılık karşısında, bizlere kafa tutmağa cesaret edecek memlekete, komşuları tarafınca harp ilân ettirebilecek bir durumda bulunmamız lâzımdır. Eğer bu komşular da bizlere karşı muhalefete yeltenirlerse onları umumî bir harbe sürüklemek zorunda kalırız.
Politikada muvaffakiyetin en güvenilir yolu teşebbüslerin gizliliğindedir. Bir diplomatın sözü, özüne uymamalıdır.
Doğrusunu isterseniz, ağıza alınmıya değmez bazı istisnalar bertaraf, basın bütüniyle bizle bağlıdır.
• Protokol 8’den…
Rejimimiz, muharrirler, tecrübeli kanunşinaslar, idareciler, diplomatlar, hülâsa hususî mekteplerde hususî ve yüksek terbiye ile hazırlanmış adamlarla kuşatılmış olacaktır . Bu adamlar toplumsal yaşamın tüm inceliklerini, siyasî harf ve kelimelerden mürekkep her dili öğrenecekler, insan tabiatının tüm gizliliklerini ve en ince tecelilerini tanıyacaklardır.
• Protokol 9’den…
Bizim hakimiyetimiz başlayınca, liberallerin (özgürlük, müsâvât, uhuvvet) nakaratını tekzip edecek değiliz; fakat aynı kelimeleri, fikrî hadlerine irca ederek: “hürriyet hakki, müsâvât vazifesi, uhuvvet ülküsü” diyeceğiz. Boğayı boynuzlarından yakalıyacağız.
• Protokol 10’dan…
Hükümet darbesini indirdiğimiz vakit halka şöyleki diyeceğiz: “Herşey fena gidiyordu, herkes dayanabileceğinden fazla ıstırap çekti. Istıraplarınızın sebebini gideriyoruz. Milliyetleri, hudutları, para farklarını ortadan kaldırıyoruz!”
• Protokol 11’den…
Tüm bu politikayı niçin icad ve kavramak imkânı vermeksizin, niçin esin etmiştik? Dağınık soydaşlarımızın direkt doğruya erişemiyeceği amaca gizlice varması için değil mi? Bu siyaset bizim gizli saklı masonluk kurumlarımıza temel vazifesi görmüştür. Bu teşkilât gizlidir; onun gâyelerinden kuşku bile etmemişlerdir; onlar, kardeşlerinin gözlerini boyamak için, locaların adamlarını birinci derslik millî kahraman diye göstermişlerdir.
• Protokol 12’den…
Basına karşı mesleğimiz, şu olacaktır: Dağıtmak, zehirlemek, parçalamak, iç tezatlarla çürütmek… Bugünkü basın faydasızdır, insafsızdır, yalancıdır ve pek çokları onun neye yaradığını da bilmez. Biz onun sırtına eğer vuracak, ağzına da güçlü bir gem takacağız. Basılmış diğer eserler hakkında da bu şekilde davranacağız, zira eğer risale ve kitapların hücumlarına hedef olmakta devam edecek idiysek, basının dilinden kurtulmuş olmaktan ne anlamış olabilirdik? Gazeteler sıkıdüzen yüzünden, bugün bizlere pahalıya mal olan yayını devletimiz için bir gelir deposu haline getireceğiz.
Basın için vergi ihdas edeceğiz. Gazete yada basımevi kuracaklardan kefalet isteyeceğiz. Böylelikle hükûmetimiz basının hücumlarına karşı korunmuş olacaktır. Fırsat düştükçe ağır para cezaları düzenleme edeceğiz.
Parti gazetelerinin para kaybından müteessir olmayacakları doğrudur; fakat biz onları ikinci saldırışlarında kapatacağız. Para cezasına çarpılmaksızın asla kimse hükûmetimizin lâyuhtilik … toz kondurmıyacaktır. Bu şekilde bir gazeteyi kapatmak için, efkârı sebebsiz ve delilsiz heyecana düşürmüş olmak, bahane olacaktır. Bize saldıracaklar içinde bizlerden olanların da bulunacağına dikkatinizi çekerim; fakat bunlar yalnız bizim değişiklik yapmak istediğimiz noktalara atak edeceklerdir. Bizim uydurma karşıcılık üçüncü plâna girecektir. Hiç değilse bir gazetemiz, bizim fikirlerimizle taban tabana zıt olacaktır.
Hasımlarımız, bu düzme muhalefeti bir bağlaşık zannedeceklerdir. Her çeşit gazetemiz olacaktır. Aristokrat, cumhuriyetçi, ihtilâlci, hatta anarşist; fakat, şüphesiz, bu teşekküller var oldukça gazetelerimiz, Hint ilâhı benzer biçimde, yüzer elli olacaklardır. Bu eller cemiyetin değişimini temellendirecek ve efkârı, bizlere uygun istikâmete yönelteceklerdir. Bu sebeple fazla heyecanlı insanoğlu muhakkak kabiliyetlerini kaybederler ve telkine kolaylıkla kapılırlar.
• Protokol 13’den…
Yakın bir gelecekte, sanat ve her türlü spor yarışmaları teklif edeceğiz. Bu ilgiler, fikirleri, savaşım zorunda kalacağımız meselelerden uzaklaştıracaktır. İnsanlar bizzat kendi kafalariyle düşünmek alışkanlığını yavaş yavaş kaybederek sonunda hep bir ağızdan bizim fikirlerimizle konuşmaya başlıyacaklardır; zira fikre yeni istikametler verenler bizlerden başka kimseler olmıyacaktır.
• Protokol 14’den…
Tüm diğer inançları baltalıyacağız. Eğer bu tarzda hareketimiz modern dinsizler doğurursa, bu bir geçiş devresi olacak ve bizim dileklerimize engel olmak şöyleki dursun sebatlı ve iyi sistemli tüm kavimleri er-geç kazanacağından kuşku olmıyan Musa Dini hakkında vaızlarımızı dinleyenlere öğrenek olacaktır; böylelikle de o dinin, tüm terbiyevî kuvvetinin gizlendiği simgesel gerçeğini ifade etmiş olacağız. Her fırsatta, bizim sağlam rejimimizle geçmişin rejimlerini karşılaştırma eden yazılar neşredeceğiz.
• Protokol 17’den…
Ajanlarımız, yüksek sosyetelerden olmasıyla birlikte aşağı tabakalara mensup dirlikli yönetim memurları arasından; yayıcı, basıcı, kitapçı, işçi, arabacı, hizmetçi ve sâireden alınacaklardır.
• Protokol 22’den…
Zamanın en büyük kuvveti olan altın elimizdedir. İstediğimiz kadar altını iki gün içinde yatırdığımız yerlerden çekebiliriz.
• Protokol 24’den…
Yahudilerin kralı, hırsın ve hele şehvetin esiri olmamalıdır. Karakterinin hiçbir tarafı, hayvanî meyillerin zekâsına tahakküm etmesine meydan vermemelidir. Fikri, beşerî faaliyetin en kirli ve en hayvanî cihetlerine yatıran kösnü, aklî melekeler ve görüşteki vuzuh üstünde öldürücü bir etki yapar.
Davud’un tohumundan gelen ve beşeriyetin dayanağı olan kavmini özünde temsil eden cihangir hükûmdar, zevklerini feda etmeye mecburdur.
Bizim hükümdarımız kusursuz bir “Nusha-il-kübra” olmalıdır.
Üstad Necib Fazıl Kısakürek
YAHUDİLİK – MASONLUK – DÖNMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM YAHUDİLİK
Sayfa: 9-22
Büyük Doğu Yayınları: 100
4. Basım / Ağustos 2012 (zaimoğlu mehmet)

Yanılmıyorsam onuncu sınıftayken almıştım ve dostum birkaç sayfa okuyup beğenmiş olduğu için okuyup ona satmıştım.
Kendini geliştiren bir uşak var ve hizmet etmiş olduğu ailenin kızına aşık. Bir gün bir kont ve karısı geliyor. Kontun karısı gence oldukça yakından ilgi gösteriyor. Hatırladığım kadarıyla çocuk kendini daha da geliştirmek için bir yere gidiyor. İşte kız ona aşık oluğunu anlıyor. Sonra bu kızı birine mi veriyorlardı. İşte adam uçuk kaçık bir yer inşa etmiş, her katında zehirli hayvanlar falan var. Kademe aşama tehlikesi artıyor. Kızı kurtarma falan geliyordu. Öyleki bir kitaptı. Kurtarma kısımını oldukca uzun ve can sıkan tutmuşlardı. (The Heidi)

Prenses Gelin, masal tadında bir romandı. Roman içinde; aşklar, maceralar, korsanlar, prensesler, devler, mucizeler, korkular ve heyecanı bolca oranda barındırıyor. Yazarın kusursuz ve bir o denli da kuvvetli hayal gücü var. Romanı muhteşem ve değişik bir vaka örgüsü kurgusuyla buldum. İyi ki okumuşum söylediğim romanlar içinde bulunuyor. Masal seçimi serüven yüklü romanları sevenlere tavsiye ediyorum kesinlikle. (~Ceren♡Rıza♡~)


Prenses Gelin PDF indirme linki var mı?


William Goldman – Prenses Gelin kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Prenses Gelin PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı William Goldman Kimdir?

William Goldman (d. 12 Ağustos 1931), ABD’li senaryo yazarı ve romancı.

Hayatı ve eserleri

Chicago kentinin banliyösündeki Highland Park’da hayata merhaba dedi ve büyüdü. 1952’de Oberlin College’dan ön lisansını, 1956’da Columbia Üniversitesi’nden lisansını aldı ve üniversitede iken yazmaya başladı. Önceleri yazınsal niteliğine ehemmiyet verdiği beş roman yazdı ve üç tiyatro oyunu Broadway’de sahnelendi. Vahşi Koşu (Marathon Man) romanı ile serüven nitelikli eserlere yöneldi (bu romanını daha sonraDustin Hoffman ve Laurence Olivier’in başrol oynadığı filmin gidişatı olarak tekrardan kaleme almıştır).

Başlangıçta roman olarak ele alarak uzun bir araştırma döneminden sonrasında ortaya koyduğu, sadece kovboy romanı yazmak istemediğine karar vermesi ilk orijinal senaryosuna dönüştürdüğü Butch Cassidy and the Sundance Kid ile başarıyı elde etti. Bu senaryoyu dönem için bir üstün dereceli oluşturan 400 bin Dolar’a sattı. Prenses Gelin (The Princess Bride) senaristliğinin zeminini de daha ilkin yazdığı bir roman oluşturdu. Diğer meşhur senaryoları içinde Cornelius Ryan’ın bir romanından senaryoya uyarladığı A Bridge Too Far (1975),Stephen King’in bir romanından senaryoya uyarladığı Ölüm Kitabı (Misery) (1990), Charlie Chaplin’in yaşamını mevzu alan ve filminin başrolünü Robert Downey’in oynadığı Chaplin (1992), Maverick (1994) ve Absolute Power (1997) yer almıştır. İki senaristliği (Butch Cassidy and the Sundance Kid ve All the President’s Men) Oscar Akademi Ödülü kazanmıştır. İki senaristliği da, serüven, polisiye yada gizemli temaları işleyen eserlere verilen Edgar Ödülünü kazanmıştır (Harper 1967 ve kendi romanından senaryoya uyarladığı ve filmindeAnthony Hopkins’in başrol oynadığı Magic (1979).

Meşhur erkek oyuncu Robert Redford senaryolarının dördünün filmimizde başrol oynadı (Butch Cassidy and the Sundance Kid, The Great Waldo Pepper, All The President’s Men ve A Bridge Too Far). İkisinin de kariyerini zirveye yerleştiren Baba filmlerinde değişik vakit kesitlerinde roller oynayan Al Pacino ve Robert de Niro’yu ilk kez bir araya getiren Heat filminin romanı ve senaristliği William Goldman’a aittir. Arnold Schwarzenegger’in başrolü oynadığı, serüven filmlerini alaya alan Last Action Herofilminin senaristliği üstünde ise 1 milyon Dolar karşılığında bir aylık bir gözden geçirme ve düzenleme emek vermesi yapmış oldu.

Graduate, Baba ve Superman filmlerinin senaryolarını yazma tekliflerini çeşitli sebeplerle geri çevirdi.

Eserlerinden meydana gelen iki deyim popüler kültürde yerleşti. 1980’lerde Broadway ve Hollywood anılarını anlattığı otobiyografi nitelikli kitapta yer edinen “Nobody knows anything” (Kimse hiçbir şeyin bilincinde değil) ve All the President’s Men’de yer edinen, ve başlangıçta Deep Throat’un ifşaatlarından bir alıntı zannedilen, sadece Bob Woodward’un notlarında yer almadığına gore, senaryya orijinal nitelikli bir katkı olduğu anlaşılan Follow the money.

Simon Morgenstern

Prenses Gelin romanında Simon Morgenstern adını hem yazar olarak takma ad olarak kullandı hem de kendi yaşam hikâyesinden kesitler içeren ve düşsel Florin ülkesinden göçmen olarak gelmiş, romanın da daha uzun ve karmaşık aslını yazmış bir karakter olarak mevzunun içine soktu. Oyunu daha da ileri götürerek, romanın aslını okumak isteyenlerin yayımcısına mektup yazabileceklerini romanında belirtti. Bu şekilde bir mektup yazanlar, yayımcıların Morgenstern’in vârisleri ile hukuki problemler yaşadıklarını belirten bir yanıt aldılar. Romanın piyasaya çıkışının 25’inci yıldönümünde, aynı mevzunun devamı olan Buttercup’s Baby’yi yazmak istediğini, sadece Morgenstern vârislerinin bu devamı Stephen King’in yazmasını istediklerini deklare etti. Goldman, aynı takma ad altında Sessiz Gondolcular romanını da yazdı. Stephen King’in üç romanını ise, senaryoya uyarlayan şahıs oldu (Misery,Hearts in Atlantis ve Dreamcatcher.

Not

William Goldman, İngiliz yazar ve ozan William Golding ile karıştırılmamalıdır. Goldman bir konuşmasında, kendisini Nobel Edebiyat ödülü sahibi Sir William Golding zannedenlerin teveccühlerini tebessümle kabul ettiğini latife ile karışık açıklamıştır.


William Goldman Kitapları – Eserleri

  • Prenses Gelin
  • Vahşi Koşu


William Goldman Alıntıları – Sözleri

  • Bu dünyada sevildiğimizi duymak için yaptıklarımız ne kadar acayip değil mi? (Prenses Gelin)
  • Aldatanı aldatmak zevkli olabilir. Ama seveni aldatmak karaktersizliktir. (Prenses Gelin)
  • Buttercup “Önemsediğim her şey uğruna sen de ölebilirsin,” dedi ve arkasını döndü.
    Kelimeler onu takip etti. Uzaktan kuvvetsiz, sıcak ve tanıdık bir fısıltı geldi. “Sen… nasıl… istersen…” (Prenses Gelin)
  • “Zamana karşı iki silahımız vardır bizim. Yüreğimiz ve beynimiz.” (Vahşi Koşu)
  • “Bence acı mevcut hislerimiz içinde minimum kıymet verileni,” dedi Kont. “Oysa acı devamlı bizimle birliktedir.” (Prenses Gelin)
  • Zihnim tıpkı iyi bir şarap benzer biçimde; gezinip duruyor. Bir düşünceden öbürüne geçiyorum fakat mantıklı bir halde değil; bazı şeyleri unutuyorum. (Prenses Gelin)
  • “ Hayat adil değil. Hayat yalnız ölümden daha adil,
    hepsi bu. “ (Prenses Gelin)
  • “Finlandiya’da bir yarış esnasında ayağımda bir kemik kırıldı. Ama hiç kimseye sezdirmedim. Topallayacağıma ölürdüm daha iyi! Yüreğinde, beyninde olanları, geçenleri kimse bilmesi imkansız. Zamana karşı iki silahımız vardır bizim. Yüreğimiz ve beynimiz.” (Vahşi Koşu)
  • Para harcayacaksan kitap al, plak al. Dünyadaki tüm kitapları al! Bir tane bile bırakmamacasına hem de! (Vahşi Koşu)
  • Yazarlar sizi korkutmak için ter dökerler, buna karşın her şeyin ötesinde bildiğiniz tek bir şey vardır ki, bundan asla kuşkumuz yoktur, uzun solukta kazanacak olan dürüstlüktür. (Prenses Gelin)
  • “Bu dünyada sevildiğimizi duymak için yaptıklarımız ne kadar acayip değil mi?” (Prenses Gelin)
  • Seni seviyorum mu? Tanrım, eğer sevginiz bir kum tanesiyse, benimki bir plaj evreniydi.. (Prenses Gelin)
  • “İşler güçleştiğinde, zorlukların üstesinden gelmenin yolu daha oldukca çalışmaktır,” dedi anası. (Prenses Gelin)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş