Eğitim

Stiller – Max Frisch Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Stiller – Max Frisch Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Stiller kimin eseri? Stiller kitabının yazarı kimdir? Stiller konusu ve anafikri nedir? Stiller kitabı ne konu alıyor? Stiller PDF indirme linki var mı? Stiller kitabının yazarı Max Frisch kimdir? İşte Stiller kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Max Frisch

Çevirmen: İlknur Özdemir

Orijinal Adı: Stiller

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753635196

Sayfa Sayısı: 424


Stiller Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Mr. White İsviçre’ye girişi esnasında, yitik heykeltıraş Anatol Ludwig Stiller’e tıpatıp benzemesi sebebiyle sınır polisi tarafınca tutuklanır. Eski arkadaşlarının, adam kardeşinin, eşi Julika’nın ve savcının tanıklıkları ve ifadeleri de bu şüpheyi doğrular. Mr. White ya da Stiller, her şeye rağmen, tutukluluk süresince gerçekleşen sorgulamalarda kararlığını sürdürür: “Ben Stiller değilim!”

Max Frisch’in en mühim eseri kabul edilen Stiller, insanoğlunun yaşam boyu kendini tanıma çabasıyla “Ben kimim?” sorusuna aramış olduğu mutlak yanıta ulaşabilmeyi umarken, kim bilir yaşadıkça yanlış uçlara çıkışı ve uğramış olduğu yenilginin çarpıcı romanı; felsefi bir başyapıt.

“İlginç olan şudur ki, kibirliliğimiz bizi, sanıldığı gibi, kendimize götürmez, kendimizden uzaklaştırır.”

Ben’in yerine düzmece bir Ben gelir ve Ben nesneleşir. Roman tekniğine bakıldığında: Ben bir ceza davası olur… Bilhassa bu roman biçimi yardımıyla kendini tanımlama ve ifşa imkânı oluşur ve pekişir – okur da rol alır, oyuna katılır. Bu oyuna katılmadan Stiller okumak ya da kavrayabilmek mümkün olması imkansız. -Friedrich Dürrenmatt

Stiller, başkişi, tekrar unutulmaz; bir roman karakteri değil, aksine bir kişi, her devirde yaşayabilecek ve inandırıcı bir karakter. -Hermann Hesse

Her türden kıymet yargısına gore, ince zekânın ürünü bir kendini arayış öyküsü olan bu başyapıt, yazınsal gücü ve yaratıcı ironisiyle harp sonrası Alman yazınında yeni bir dönem başlattı. -Adolf Muschg


Stiller Alıntıları – Sözleri

  • Doğrusu, açıkça sorulan her sual onları ürkütüyor; düşüncelerinin sınırları, yanıttan iyice güvenilir oldukları yere kadar gidiyor, işlevsel ve kendilerine yararı dokunacak bir cevap. O bakımdan asla düşün­müyorlar aslen, yalnızca haklı çıkarıyorlar. Kendilerinden kuş­kulanmayı kesinlikle göze alamıyorlar. Bu şekilde yapmaları, ruhlarının özgür olmadığının kanıtı değil mi?
  • “Bir çok insan, yaşamını kendisine aşırı yüklenerek mahveder.”
  • Senin bana özgürlük tanıman gerekmez, gereksinim duyarsam kendi özgürlüğümü kendim alırım.
  • Sık sık, benim bu kentteki tek boş insan olduğum duygusuna kapılıyorum.
  • Sanki artık evren yok gibiydi; hâlâ hayatta olduğumuzu bizlere gösteren tek şey, ilerleyen saatlerdi.
  • “Bak, kendini seçmek işte bu yüzden oldukca zor olsa gerek; bu sebeple bu seçimde mutlak soyutlanma ile en koyu süreklilik içinde hiçbir fark yoktur; bu sebeple bu seçimi yaparken, bir başka şey olmak, daha doğrusu kendimizi bir başka şeye dönüştürmek yolunda tüm olanaklar ortadan kalkar.”
  • Şu anda benim için en önde gelen şey, ne yazık ki gerçekte olduğum kişiden başka biri olmamamdır […]
  • Kendi kendisini kabullenmeyen neredeyse hepimiz şeklinde o da bir ahlakçı.
  • “Belki de yaşam, gerçek yaşam, suskun­dur – geriye fotoğraf de bırakmaz Avukat Bey, cansız hiçbir şey bı­rakmaz!…”
  • “Ilginç olan şudur ki, kibirliliğimiz bizi, zannedildiği şeklinde, kendimize götürmez, kendimizden uzaklaştırır.”


Stiller İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Stiller’in kimlik sorunuyla ilgili Kafkaesk bir yaratı olduğunu düşünüyordum; zannettiğimden çok daha değişik ve beklediğimden daha çok sevdiğim bir kitap olduğunu gördüm okuyunca. Homo Faber’i de okuyup beğenmiştim, iyi bir kitaptı fakat Stiller çok önemli bir yaratı. Aniden kaybolduktan seneler sonrasında ortaya çıkan bir heykeltraş olduğu şüphesiyle bir insanın tren garında tutuklanışıyla başlıyor ve değişik insanların gözünden bu heykeltraşın hayatına odaklanıyor kurgu. Kişinin kendini kabullenmesi, kendiyle ve duygularıyla barışabilmesi ve bunun ikili ilişkilerine yansıması muhteşem bir kurguyla aktarılıyor. Kurgunun aktarılış biçimi yardımıyla, bir ilişki ya da olayın değişik kişilerde iyi mi bambaşka yansımalarının olabileceğini çok doğal bir akışla görüyoruz. Arka planda, Frisch incelikli fakat oldukça sert eleştirilerini paylaşıyor okurla; sömürgecilik, militarizm, İsviçre özelinde ‘uygar’ toplumların demokrasi ve özgürlük algısının çarpıklığı, hümanizm kisvesi altında ticari kaygılar ve çıkarcılık ile belirlenen kişisel ve ulusal menfaatler ve liberalizmi yeriyor. İkili ilişkilerle ilgili vurucu tespitler, düzen eleştirileri, bunlar arasındaki denge ve bunların oldukça başarılı bir kurguya yedirilerek sunulması oldukça varlıklı bir roman yapıyor Stiller’i. Çok fakat çok sevdim. Kelime tercihleri ve cümle kuruluşları açısından ara ara okuru yoruyor metin, bu da üzücü çünkü çok daha iyi bir çeviriyi hakediyor kitap kesinlikle. (İpek Dadakçı)

Kendin yada başkası olabilme seçim özgürlüğü: İlişkiler boyutunda: Etkilendiğimi kabul etmeliyim yazarın 1954 basımlı bu kitabından. Daha ilkin ünlü günlüklerinden anımsadıklarım vardı, bir kaç fikir fakat edebiyatın okura en oldukca geçeni kısaca roman türünde asla okumamıştım onu, oldukca yazık! 20yy’ın Dostoyevski’si demişler ona, Avrupalı. Yapıtında yarattığı kurguya ve insan psikolojisi irdelemesine bakarsanız eğer, haklı olabilirler.
Stiller adındaki yitik İsviçreli heykeltraşa benzetilip sınırda yakalanan ve kendisinin Amerikalı White bulunduğunu iddia eden başkarakterin; Stiller’ın karısı Julika, sevdiği Sybile ve eşi savcı Rolf, kardeşi Wilfred içinde kendisini inandırma çabalarıdır temel mevzu, hapishanede tuttuğu 7 defterle yazarca kurgulanan. Zamanla Stiller’ın kimliğine ilgi duymaya başlamış olan karakterin başkası olabilme özgürlük serüveni, bizleri kimlik ve özgürlük sorunundan hanım&adam ilişkilerine sürükleyerek gitgide insanoğlunun kendisini tanıyıp hayatta konumlandırma boyutuna evrilir. Okuru da içine katan ifade ilerleyince sürpriz bir aynı şahıs sorunsalına dönüşüverir. Taşramsı meşhur eski evleri özelinde Zurich kenti betimlemeleri, nostaljiye takılıp kalan ve coşkusuz değişiklik karşıtı İsviçreliler ile cinsellikle erotizmin farkını bilmeyen Amerikalılara derin eleştirileri oldukça güzeldi. Stiller-Julika aşkını başlatan Çaykovski’nin Fındıkkıran Süiti’ne, sömürü bağlamında Meksika’ya, faşist bağlamda İspanya’ya ve eserleriyle bir oldukca yazara meydana getirilen göndermeler de.
Çikolata, saatler ve bankalar ülkesi günahkar İsviçre’ye meydana getirilen militarist ve faşist benzetmeleri gerçekçiliğinin yanında yaratı; insan davranışlarında görülen imgesel gerçeklik ile şimdiki süre gerçekliği arasındaki ayırım noktasında bağlandığı nedenselliği duyumsama adına da pek oldukca kapı açıyor okura. Her karakteri anlatırken meydana getirilen gözlemler ve çıkarımlar; okuru, kendini tanıma ve bundan ihtimaller içinde kaçış yollarını tıkama yolunda sanki birer gösterge durumunda. 20yy eserlerinden okuduğum başyapıtlardan biri: Harikulade, okuyun… (Hayat Bu)

“Ben Stiller değilim!”
Bu cümle ile başlıyor kitap ve okuru merak içinde sayfalarda sürükletiyor.
Max Frisch, değişik kalem ve benim oldukca sevdiklerimden. Bir #homofaber şeklinde olmasa da #stiller gene özeldi nazarımda.
Okuyanlar bilir, onun kitaplarında kimlik arayışı baskındır. Tıpkı Stiller’in hissettirdiği şeklinde.
Tren istasyonunda pasaportuna el konulmuş olan Bay White, yitik Stiller’e benzediği sebebi öne sürülerek bir süre hapis ediliyor. Hapishane ruhunda onun içini kaplıyor, düşüncelerini ele geçiriyor.
Şöyleki bir düşünün.
Yabancıların dünyasında bir yabancı olarak yaşamak, iyi mi olabilir ki?
O gerçek mi yoksa bir hayalet mi?
Aslında kim bulunduğunu White biliyor mu peki?
Kuşkucu ve güvensiz tavırları onu mutsuzluğa sürüklerken bu hislerin kaynağını kafasında ölçüp biçiyor White/Stiller.
Korkuların ele geçirdiği şahıs iç benliğindeki kişiden bambaşka bir edayla hayata adım atabilir, ki bu tam Frisch’lik bir vaka.
Toplumda pek oldukca şahıs kimlik arayışı içinde ve o topluluğun dayatmaları, aslen olmak istemediğimiz karaktere bürünüp değişik tavırlar sergilememize sebep.
Kimi sessiz bir şekilde kabulleniyor bu durumu, kimi ayak diretiyor, kimi de veda etmeyi tercih ediyor olmak istemediği karakterine ve yaşama.
Yaşadığı yaşam, hakkaten Stiller ‘in yaşamak istediği yaşam mıydı?
️Stiller, her şeyin kilit taşı. (epia)


Stiller PDF indirme linki var mı?


Max Frisch – Stiller kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Stiller PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Max Frisch Kimdir?

15 Mayıs 1911’de Zürih’te doğan Max Frisch, on altı yaşlarında yazmaya başladı. Alman dili üstüne eğitim görürken, yirmi iki yaşlarında babasının ölmesiyle gazetecilik hayatına atıldı. Böylece Doğu Avrupa’ya ilk araştırma gezilerini yapmış oldu. Yirmi beş yaşlarındayken, Zürih Yüksek Teknik Okulu’na girdi ve 1941’de mimarlık diplomasını aldı. İkinci Dünya Savaşı esnasında İsviçre ordusunda vazife meydana getiren Frisch’in 1934’ten itibaren pek oldukca romanı ve tiyatro oyunu gösterildi. Yazar 1958’de Almanya’nın en mühim edebiyat ödülü olan Georg Büchner ödülünü, 1976’da da Alman kitapçıların verdiği Barış Ödülü’nü aldı. Yapıtlarının tümünde çağının genel toplumsal bunalımlarını ve geleneklere dayalı düzene karşı uyanan kuşkuyu dile getiren Frisch, bugün uygar İsviçre edebiyatını dünya edebiyatında temsil eden en büyük adlardan biridir. 1991’de yaşamını yitirmiş olan Max Frisch’in başlıca yapıtları şunlardır: Homo Faber, Stiller, Locarno’u Eczacının Düşü, Biyografi, Mavi Sakal, Adım Gantenbein Olsun.


Max Frisch Kitapları – Eserleri

  • Sessizliğin Yanıtı
  • Homo Faber
  • Mavi Sakal
  • Stiller
  • Kont Öderland
  • Montauk
  • Andorra
  • Sorular-Sorular-Sorular
  • İnsan Nedir ki
  • Günlükler 1946-1949
  • Don Juan ya da Geometri Aşkı
  • Bidermann Und Die Brandstifter
  • Locarnolu Eczacının Düşü
  • Biyografi
  • Günlükler 1966-1971
  • Günce
  • Adım Gantenbein Olsun
  • Tirbüşon
  • 2 Oyun Kont Öderland – Santa Cruz
  • Sorular Sorular Sorular
  • Cezaevi Günleri


Max Frisch Alıntıları – Sözleri

  • Eğittiğimiz insan zihninin, temelde türün kendi kendini yok etmesi üstüne tesis edildiğine akıl erdirebilir misiniz!?… (Sorular-Sorular-Sorular)
  • “Sevgili ölüm, hemen hemen yaşamadım.” (Sessizliğin Yanıtı)
  • ve her şey yerle bir oluveriyor. (İnsan Nedir ki)
  • Dur! dedi: Sen orada durunca Venüs daha güzel görünüyor… (Homo Faber)
  • Niye mutlu bir düş? (Locarnolu Eczacının Düşü)
  • Birileri parayı getiriyor, ötekiler alıp götürüyor. Her gün bu şekilde. Mesela birileri paraya gereksinimleri olduğundan çalışıyor, diğerleriyse onların yerine para çalmış olduğu için kazanıyor. (Kont Öderland)
  • Sevişmeyle geçen gecelere yazık. (Locarnolu Eczacının Düşü)
  • “Dünyadaki tabanca birikimini kalemimizle yok edemeyiz, fakat iki tarafça da harp yöntemi olarak kullanılan boş söz yığnlarını allak bullak edebiliriz. (Günce)
  • Benim arkadaşa ihtiyacım yok. Kendi kendime düşünürüm. (Mavi Sakal)
  • Neden sizin gözünüzde gerçek sahibi degilim? Siz hakikatten güçlümüsünüz? (Andorra)
  • Herkes, er ya da geç kendi yaşamı sandığı bir öykü yaratır. (Adım Gantenbein Olsun)
  • Kıskançlık: Başkasıyla kıyaslanmaktan korku. (Günlükler 1946-1949)
  • Duvardaki çatlak şeklinde bir şey bu. Çatlağı görmemek için duvarı kâğıtla kaplayabilir insan. Oysa çatlak kalır. (Kont Öderland)
  • Ulaşıl­maz bir uçurumda çürüyen bir yatak (İnsan Nedir ki)
  • …aslen unuttum kısaca istemediğim süre asla hatırlamam. (Homo Faber)
  • sevilmeye kıymet demek isterim (Homo Faber)
  • “Yalan söylemek, yalancılığın aksine gücümüzü tüketir: yalan bir edimdir, şeytani bir edim. Yalan söylemek başka bir bilinci bilgili olarak gizlemektir, irade gerektirir ve tehlikeli bir girişimdir daima; oysa yalancılık sözcük olarak aynı şeyi ifade etse de merttir, ahlaklıdır, huzurludur. Bu nedenle yalancının söylediğini çürütmek mümkün olmaz asla, tıpkı bir tapınağa saygısızlık edildiğinde olduğu şeklinde öfkelenir insan bir tek; onun tapınağı, ona en iyi gelen şeyin , gerçeğin , kendi gerçeğinin değil , aslolan gerçeğin sonsuz, değiştirilemez, dokunulmaz, mukaddes ve mutlak olduğuna duyduğu itimat ve umuttur. (Günlükler 1966-1971)
  • Senin bana özgürlük tanıman gerekmez, gereksinim duyarsam kendi özgürlüğümü kendim alırım. (Stiller)
  • “Beni duyuyormusun? Ben diyorumki: sen korkak değilsin. Eğer öteki Andorralılar şeklinde olmak istersen, işte o süre korkaksın…” (Andorra)
  • İnsanın öz-özlüyündə bütöv olmaması dəhşətli bir şeydi! Və onun bütövləşmək arzusu nə qədər güclüdürsə, onu başqa cinsə nökərçiliyə vermiş taleyin lənəti də o qədər güclü olur. (Don Juan ya da Geometri Aşkı)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş