Eğitim

Tarihin Cinsiyeti – Fatmagül Berktay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tarihin Cinsiyeti – Fatmagül Berktay Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Tarihin Cinsiyeti kimin eseri? Tarihin Cinsiyeti kitabının yazarı kimdir? Tarihin Cinsiyeti konusu ve anafikri nedir? Tarihin Cinsiyeti kitabı ne konu alıyor? Tarihin Cinsiyeti PDF indirme linki var mı? Tarihin Cinsiyeti kitabının yazarı Fatmagül Berktay kimdir? İşte Tarihin Cinsiyeti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Fatmagül Berktay

Yayın Evi: Metis Yayınları

İSBN: 9789753424196

Sayfa Sayısı: 231


Tarihin Cinsiyeti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

“Sabit kimliklerin olmadığı, kimlik dediğimiz şeyin her an bozulup yapılabilen bir kurgu olduğu gerçeği, kimlik politikalarının geçerliliğini oldukça kuşkulu hale getiriyor. Öte taraftan, hemen hemen özneleşme mücadelesi vermekte olan ‘kıyıda kalmışlar’ın, kendi öznelik konumları dahil her şeyin bir dil oyunundan ibaret olmadığını unutmaları mümkün değil – ‘dünyayı ellerinde tutanlar’, bunu onlara devamlı hatırlatıyor. Bu çetrefil durum, bizim daha uzun süre kimlik, kişilik, kendilik sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalacağımızı gösteriyor.

Hiç belli olmaz, bakarsınız günün birinde, farklılığın kutuplaşmış ikiliklerin sınırlarına hapsolmadığı düşünsel ve siyasal bir iklimde, bugün sadece bir hasret olarak varolabilen ‘cinsiyet tanımayan akıl ve insan’ terimi, gerçeğe dönüşür. Ama o zamana dek, cinsiyetlendirilmiş bir zamanı, teorinin ve felsefenin peşine düştüğümüz için bizi kim kınayabilir?”


Tarihin Cinsiyeti Alıntıları – Sözleri

  • Dünyanın ne işe yaradığını, onun içinde kendi yerinizin ne işe yaradığını düşünmek ve sorulara bu temelde yanıtlar bulmak zorundasınız.
  • Kadın cinselliği karşısında adamın kendi iktidarından duyduğu bu şüphe, sömürgecinin zihninde, yabanıl ve gizemli toprakların sunmuş olduğu meydan okuma ve tehditle karışır. Böylece Afrika ile hanım bedeni sömürgeci adamın imgeleminde birleşir: Her ikisine de zorla girmesi ve “bekaretlerini bozması” gerekir, fakat gene her ikisi de onu tuzağa düşürebilecek ve iktidarsız kılacak karanlık bir “içeri”nin tüm tehlikelerini barındırır.
  • Peyami Safa, Fransız tarihçi Elizabeth Badinter’in, “cinselleşmiş düalizm, tüm düalizmlerin paradigmasıdır; dünya tarihinin paradigmasıdır” saptamasını haklı çıkarırcasına, hem Doğu-Batı karşıtlığını, hem de klasik zihin-madde karşıtlığını, hanım-adam karşıtlığı üstüne kurar. Genelde romanlarında dört baş şahıs vardır: Biri Doğu’yu, diğeri Batı’yı temsil temsil eden iki adam; bunlar içinde bocalayan bir karı ve bir de yazarı- ve sağduyuyu- temsil eden bilge adam. Bocalayanın hanım olması doğaldır, bundan dolayı yazara gore, “hanım kalbi dediğimiz doğal sevkler ve şuursuz temayüller mecmuu olan gizli saklı ve muğlak halita” nın ne yapacağı belli olmaz! Kadın, klasik karşıtlığın organik/duygusal – ve aşağı!- kutbunun dört başı mamur örneğidir.
  • İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, bayanları aşağılayan, ufaklıklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yürüyerek bir terör kültürünü sürdürmektedir. İnsan haklarının evde başlaması gerekir. (Eduardo Galeano)
  • “Kendi doğumundan ilkin olanları bilmeyen, devamlı çocuk kalmaya mahkumdur.” Cicero
  • “Erkeklerin bayanları boyunduruk altına alma arzusunda oldukları fakat bunu yapabileceklerinden de şüphe duydukları bir dönemde, kadının cinsel organı tehdit edici bir kalite kazanır.” Fraser Harrison
  • “İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, kadınları aşağılayan, çocuklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yayan bir terör kültürünü sürdürmektedir. İnsan haklarının evde başlaması gerekir.” (Eduardo Galeano)
  • İhtiyacımız olan cemiyet, hem eşitliği hem de farklılığı kucaklayabilen bir toplumdur.
  • Deneyim, karşılaştırmaya ve anlaşılmaya açıktır, ve karşılaştırma, farklılıklar kadar benzerlikleri aramak için yapılır.
  • Kadınlar insanlığın yarısını, kimi zaman daha da çoğunu meydana getiriyorlar ve bilgili insan varlıkları olarak tarihin yapımına etkin halde katılıyorlar; üstelik toplumun varlığının sürdürülmesinde merkezi bir öneme sahipler. Öyleki olmasına rağmen, tarih yazımından böylesine açık bir halde dışlanmış olmaları, bu alanın bir iktidar ve egemenlik alanı bulunduğunun çarpıcı bir göstergesi.


Tarihin Cinsiyeti İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Ilk olarak kitabı okuduktan sonrasında defterime karaladığım bazı şeyleri ve bir tek kitap özelinde olmamakla beraber bu “incelemede” yazmak isterim.
“Hatırlamak direnmektir”, bu argüman bilhassa bayanların karşı karşıya bulunmuş olduğu Ataerkil tarih yazımı göze alınınca oldukça daha ehemmiyet arz eden bir noktaya parmak basıyor. Tarihi oldukça uzun bir süre süresince bir tek erkekler yazmıştır. Kadınlar sadece Modern dünyanın/bakış açısının (60’ların sonu denilebilir, mi? Herhalde denilebilir… Kadınların daha oy kullanamadığı, boşanmak şeklinde bir hakka haiz olamadıkları, Avrupa’nın hala onlara karşı fazla tutucu olduğu göz önüne alınınca kabul edilebilir bir tarih şeklinde.) daha elle tutulur bir biçim almasıyla ile beraber tarih yazımında rol almaya başladılar. Tarih yazımından bayanların dışlanması demek tek taraflı bir tarih kaydının içinde bulunmak anlamına gelir. Bu kayıtlar, bir tek adam egemen bakışından zamanı yazar, onun bakış açısından zamanı ele alır ve yorumlar. Bu noktada kendisine aslına bakarsanız doğurmaktan başka bir vazife vermediği bayanı çekince olarak görür, onu evi ile sınırlar, yok sayar (açıkçası çağdaş dönemin haricinde egemen unsur tarafınca hanım adam fark etmeksizin her grup aslına bakarsanız ezilmekteydi, istenilen belli bir kalıba sokulup onun dışına çıkmasına engel olunmaktaydı. Roma Cumhuriyeti’ndeki “aileyi” örnek verebilirim. Latince isimlerini unuttum, özür arzuluyorum. :D, ilgisi olanlar bilir ki onların aile yapısındaki, ailenin başındaki adam egemen unsur şeklinde bir erktendir aslına bakarsak kastım). Feminist Tarihçiliğin ortaya çıkması bu tek taraflı bakışa son verdi ve bayanlar kendilerinin varlıklarına gösterilen görmezliğin, yok sayılmanın üstesinden gelmek suretiyle ataerkil tarih yazımını reddettiler. Tarihi tekrardan bir süzgeçten geçirmeliydiler, haklarını ve gelecekleri için bu adım bir gereklilikti bundan dolayı amaçları için bir şuur oluşturulmalıydı. Her hareket (ideoloji), bir şuur ile ortaya çıkar ve bu bilincin oluşturulmasında, “bir geleceğin” çizilmesinde enerjisini tarihten alır. Feminist tarihçiliğin ortaya çıkması ile beraber feminist hareketin oluşup bir bilincin yükselmesi içinde büyük bir ilişki vardır. Bilinç olmadan bir hareket sürdürülemez, Buraya kadar yazdıran şey kitabın ilk üç konusu diyebilirim. Müthiş bir ifade söz konusu bu kitapta, her cümlesinde bir ışık görebilir her insan kendi adına, oluşturulan bilincin daha oldukça artması için bayanların daha sıkı kenetlenmesi için başta bayanlar olmak suretiyle hepimiz bence bu kitabı okumalıdır…
Ya aslına bakarsak başta bayanlar değil, cinsiyet fark etmeksizin her insanoğlunun bu kitabı okuması elbet bir yarar elde edecektir toplumsal cinsiyet eşitliğine (okuma kültürünün olmadığı bir toplumda:D) zaman içinde bundan dolayı empoze edilen kalıplar artık yıkılmalıdır artık daha çok gecikmemeli, oldukça fazla soruna, oldukça fazla zulme ve katliamlara hamile kalmakta cemiyet ve ne yazık ki düzelecek şeklinde de değil bu durum, Ben her gün sevdiklerim için korkuyorum bu ülkede, insanların güvenliği yok. O gördüğümüz haberlerde her seferinde kahroluyoruz çoğumuz. Ben her gün tanıdığım insanların zarar görme talihsizliğini düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum ben oldukça korkuyorum. İnsanları, hanım adam fark etmeksizin hepimizi savunmasız bıraktılar cehalete karşı. İnsanların özlerine, düşüncelerine, vücutlarına saygı yok bu ülkede, bu oldukça azca…
Kadınların toplumsal cinsiyet değerlendirilmesi vesaire oldukça arı bir üslupla yazılmış bu kitapta. Avrupalı hanım hakları savunucularının, doğudaki kültürlerin bayanları sömürmesi mevzusundaki gösterdiği tavrın iki yüzlülüğüne yapmış olduğu vurguyu (eleştiri?) oldukça aydınlatıcı bulduğumu söyleyebilirim. Bu aslına bakarsak oldukça mühim bir mevzu gene bence.
Bu kadar. Bitti. Bir şeyler karaladığımı demiştim işte. Okumanızı tavsiye ederim.
EDİT: Kitapta Suat Derviş’e de yer verilmişti. Bu isim bir bakıma oldukça tanınmayan fakat bununla beraber da oldukça hususi bir isimdir dostlar. Göz atmanızı tavsiye ederim geçen gün de D&R’da Alev Dudaklı Kadın adlı eserini görünce bu kitapta okuduklarım aklıma geldi, dikkatimi çekti okuyacağım ilk kitabı o olacaktır herhalde.
yazar/i2173 kitap/kitap–290346
Son dakika edit: https://t.co/jwB9p7NafM
görüntüler oldukça üzücüydü açıklamadaki bazı bilgileri ayrı üzücü o kızın yaşamış olduğu travma… doğrusu ben hayal edemiyorum ben ya artık bu boktan ülkenin vidalarını ayrı ayrı… sıkmak lazım. (Tayfun Turan)

Yüksek lisans ödevim olark okudum keşke bu kadar geç tanışmasaydım bu yazarla. Teşekkürler Nursen Hocam beni bu kitapla tanıştırdığun için. İçimdeki gizli saklı fmeinist ortaya çıkıyor. (Erdem Yağcı)

Kusursuz: Söylenecek tek kelime fena söz bulamıyorum kitap hakkında. Fatmagül Berktay bana kalırsa bir aydın. İlk kez okudum fakat kesinlikle son olamayacağını söyleyebilirim. Feminizme dair yapıcı eleştirileri, bu denli yansız bakabilmesi, İslam feminizmine dair düşünceleri, Türkiye’de feministlik, liberalizm ve feministlik şeklinde mevzuları ele alış şekli çok büyük. Mutlaka her adam ve kadının okuması icap ettiğini düşünüyorum. Kitabın ağır bulunduğunu ve yoğun bilgiler içerdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Fazlaca emek barındıran ve okuyucudan da aynı emeği bekleyen bir kitap. İleri düzey bir feminizim okuması için ilk başvurulması gerekenler içinde bulunduğunu düşünüyorum. Sondan dört, üç ve ikinci bölümlerde Suat Derviş, Hannah Arendt, Behice Boran ve Heidegger’e yer verişine ve bilhassa bazı fikirlerini öne çıkartmasını oldukça sevdim. Dediğim şeklinde tek bir fena eleştiri dahi yapamıyorum, muhteşemdi. (Beyza)


Tarihin Cinsiyeti PDF indirme linki var mı?


Fatmagül Berktay – Tarihin Cinsiyeti kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Tarihin Cinsiyeti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Fatmagül Berktay Kimdir?

1978 senesinde Ankara Üniversitesi SBF’ni tamamlamış oldu.

1992 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Kısmı’nde araştırma görevlisi oldu.

1995 senesinde doçent, 2001 senesinde profesör oldu.

İÜ SBF’de ‘Siyasal Düşünceler Tarihi’, İÜ Kadın Sorunları Araştırma Merkezi’nde ‘Feminist Teoriler’ dersleri veriyor. Türkiye’yi çeşitli internasyonal platformlarda temsil etti. İngilizce ve Fransızca biliyor.

Religion: Discourses of Domination and Resistance (Kadınlar ve Din: Baskı ve Direnme Söylemleri) adlı bir sav yazdı.

Doktorasını AÜSBF’de politika bilimi branşında tamamlayan yazar, çeşitli gazete ve dergilerde feminist edebiyat eleştirisi, tarih, politika ve felsefe alanlarında yazılar yayımladı; yazılarından bir kısmı Kadın Olmak, Yaşamak, Yazmak (Pencere, 1992) adlı kitapta toplandı. Tektanrılı Dinler Karşısında Kadın (Metis, 1996) adlı kitabı İngilizcede 1998 senesinde Black Rose Books tarafınca yayımlandı. Sonraki kitabı Tarihin Cinsiyeti (Metis, 2003) Arapçaya çevrilerek Dar Kreideh yayınevi (Beyrut) tarafınca 2009’da yayımlandı.

Yazarın Politikanın Çağrısı (İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2010) adlı bir kitabı daha yayımlanmıştır. İÜSBF’de Siyasal Fikir Tarihi, Siyaset Teorisi ve Feminist Teoriler dersleri veren Fatmagül Berktay’ın ilgi odağını, “siyaset” ve “politik olan”a ilişkin alışılagelmiş kavramsallaştırmaların ötesine geçmeyi hedefleyen eleştirel kuram oluşturuyor.


Fatmagül Berktay Kitapları – Eserleri

  • Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
  • Tarihin Cinsiyeti
  • Dünyayı Bugünde Sevmek
  • Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
  • Politikanın Çağrısı
  • Düşünme Etiği


Fatmagül Berktay Alıntıları – Sözleri

  • Dünyanın ne işe yaradığını, onun içinde kendi yerinizin ne işe yaradığını düşünmek ve sorulara bu temelde yanıtlar bulmak zorundasınız. (Tarihin Cinsiyeti)
  • Eğer çocuk, yapınak işine mahkum edilirse ya da eğer kız evladı annesinin mecburi olarak yapmış olduğu doğurma işini devralmaya zorlanırsa o vakit yeni bir şeyin başlaması değil, bir tek eski döngünün devam ettirilmesi söz konusu olur. Doğumlar, bu durumda, alınıp satılabilen malların, metaların, üretilmesi için lüzumlu emek enerjisini yaratmış olur. Gene de, doğum, yeni bir başlangıcı, yeniye ve daha iyiye yönelmeyi simgeleme gücüne haizdir. (Dünyayı Bugünde Sevmek)
  • Özgürlüğün ön koşulu kendini makinenin bir vidası olarak algılayanlar yerine, başlangıç yapma kabiliyetine haiz, düşünen ve yargıda bulunan, fail olan insanların varlığıdır. (Düşünme Etiği)
  • İşte erkekler, kendilerine dayatılan bir erkeklik kalıbına uymak, insan şeklinde hareket etmek yerine “adam şeklinde hareket etmek” için bin senelerdir kendilerini helak ediyorlar. Bu da oldukça yorucu bir şey olsa gerek. (Politikanın Çağrısı)
  • “peki, kazandığımız vakit ne kaybedeceğiz?” (Dünyayı Bugünde Sevmek)
  • “Felsefe, hepimiz için olan kamusal bir şeydir, bundan dolayı özünde yazışma vardır.” (Dünyayı Bugünde Sevmek)
  • “Erkeklerin bayanları boyunduruk altına alma arzusunda oldukları fakat bunu yapabileceklerinden de şüphe duydukları bir dönemde, kadının cinsel organı tehdit edici bir kalite kazanır.” Fraser Harrison (Tarihin Cinsiyeti)
  • Kadınlar insanlığın yarısını, kimi zaman daha da çoğunu meydana getiriyorlar ve bilgili insan varlıkları olarak tarihin yapımına etkin halde katılıyorlar; üstelik toplumun varlığının sürdürülmesinde merkezi bir öneme sahipler. Öyleki olmasına rağmen, tarih yazımından böylesine açık bir halde dışlanmış olmaları, bu alanın bir iktidar ve egemenlik alanı bulunduğunun çarpıcı bir göstergesi. (Tarihin Cinsiyeti)
  • Fransız Devrimi’ne katılan Jironden Olympe de Gouges, “Kadınların giyotine gitme hakları var ise, kürsüye çıkma hakları da vardır” diyordu. Ama “kürsüye çıkmak” istediği için giyotinde can verdi! Suçu, devrim düşmanlığı değildi; “bir politikacı olmak istediği ve cinsine uygun faziletleri unuttupu” için cezalandırılmıştı. Bu “faziletlerin” neler bulunduğunu da, doğal ki kendi cinsinden olanlar belirlememişti! (Kadın Olmak Yaşamak Yazmak)
  • Peyami Safa, Fransız tarihçi Elizabeth Badinter’in, “cinselleşmiş düalizm, tüm düalizmlerin paradigmasıdır; dünya tarihinin paradigmasıdır” saptamasını haklı çıkarırcasına, hem Doğu-Batı karşıtlığını, hem de klasik zihin-madde karşıtlığını, hanım-adam karşıtlığı üstüne kurar. Genelde romanlarında dört baş şahıs vardır: Biri Doğu’yu, diğeri Batı’yı temsil temsil eden iki adam; bunlar içinde bocalayan bir karı ve bir de yazarı- ve sağduyuyu- temsil eden bilge adam. Bocalayanın hanım olması doğaldır, bundan dolayı yazara gore, “hanım kalbi dediğimiz doğal sevkler ve şuursuz temayüller mecmuu olan gizli saklı ve muğlak halita” nın ne yapacağı belli olmaz! Kadın, klasik karşıtlığın organik/duygusal – ve aşağı!- kutbunun dört başı mamur örneğidir. (Tarihin Cinsiyeti)
  • İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, bayanları aşağılayan, ufaklıklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yürüyerek bir terör kültürünü sürdürmektedir. İnsan haklarının evde başlaması gerekir. (Eduardo Galeano) (Tarihin Cinsiyeti)
  • Trabzansız düşünmek… (Dünyayı Bugünde Sevmek)
  • Toplumsal cinsiyet düşmanlığı en oldukça, hanıma yönelik şiddetin ve LGBTİ+ bireylere saldırıların artmasında ve kazanılmış hakların geri alınması çabasında kendisini gösteriyor. Ekonomik koşullarla ve başka koşullarla baş edemeyen siyasal iktidarlar da buna dört elle sarılıyor. (Düşünme Etiği)
  • ”Weber, insanı ”anlam ardında koşan hayvan”, Durkheim ise ”topluluk inşa eden hayvan” olarak tanımlar. (Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın)
  • …bu aşamada, aşırıya varıldığı ve katı halde kavrandığı takdirde her erdemin bir kötülüğe dönüşebileceğini söyleyen Montaigne’in sözleri hakkaten anlamlı: ”Erdem, eğer onu fazlasıyla keskin ve şiddetli bir arzuyla kavrarsak bir kötülüğe dönüşebilir.” (Politikanın Çağrısı)
  • Ataerkil sistemin doğuşu ve kurumlaşması ile olan etkileşim sonucunda bayanı ve erkeği mutlak ve hiyerarşik bir halde ikiye bölen katı toplumsal cinsiyet rollerinin vazedilmesi,adamın üstünlüğüne dayanan ataerkil aile ilişkisinin kutsanması ve bu bağlamda hanım bedeni üstündeki denetimin yasallaştırılıp meşrulaştırılması bulunduğunu söyleyebiliriz . (Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın)
  • Şu sebeple Arendt, hangi kimlikle ya da kimliğin hangi yanıyla aşağılanıyorsa gene onunla kendisini savunması icap ettiğini daha çocukken öğrenmişti, fakat bununla beraber o kimliğe saygı göstermenin onu-doğrusu bizzat kendisini- eleştirebilmekten ve durağan(durgun) bir kimliğe çakılıp kalmak anlamına gelen kimlik yüceltmelerine ya da ”mağdur söylemi”ne kapılmamaktan geçtiğini düşünmekteydi. Yahudi konseylerinin tavrına dikkat çekmesinin sebebi Arendt’in ”kendinden nefret eden bir Yahudi” olması değil, vizyonu belirli bir durağan(durgun) kimlikle sınırı olan olmayan bir düşünürün totalitarizmin bir tek suçluları ve muktedirleri değil, mağdurları da dönüştürme potansiyelinin bulunduğunu saptamasıdır. (Politikanın Çağrısı)
  • “hadi münakaşaya katılın da bu dünya için bir şeyler yapın” (Dünyayı Bugünde Sevmek)
  • “Kendi doğumundan ilkin olanları bilmeyen, devamlı çocuk kalmaya mahkumdur.” Cicero (Tarihin Cinsiyeti)
  • Deneyim, karşılaştırmaya ve anlaşılmaya açıktır, ve karşılaştırma, farklılıklar kadar benzerlikleri aramak için yapılır. (Tarihin Cinsiyeti)

loading…

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş