Eğitim

Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi – Hilmi Ziya Ülken Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi – Hilmi Ziya Ülken Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi kimin eseri? Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi kitabının yazarı kimdir? Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi konusu ve anafikri nedir? Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi kitabı ne konu alıyor? Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi PDF indirme linki var mı? Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi kitabının yazarı Hilmi Ziya Ülken kimdir? İşte Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Hilmi Ziya Ülken

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053608561

Sayfa Sayısı: 750


Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Tanzimat sonrası fikir yaşamımızın gelişimini ve ülkemizdeki tüm fikir akımlarını sergiliyor. Kendi alanında tek kaynak sayılması ihtiyaç duyulan ve bir ansiklopedi niteliği taşıyan bu yapıtın bir başka önemi de bugün geniş bir okur yığınının yararlanamadığı süreli gösterim organlarını süzgeçten geçirmesi. Yapıt Namık Kemal’den Ziya Gökalp’e, Ali Suavi’den Mustafa Suphi’ye, Dr. Abdullah Cevdet’ten Hikmet Kıvılcımlı’ya, Beşir Fuat’tan Prens Sabahattin’e, Yusuf Akçura’dan Ahmet Ağaoğlu’na, A. Hamdi Başar’a dek uzanan geniş bir alanda fikir yaşamımızın köşe taşlarını tüm zenginliğiyle gözler önüne seriyor.

(Tanıtım Bülteninden)


Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi Alıntıları – Sözleri

  • Reformcular Batılı alimleri getirterek Batı ilmini araştırma metotlarıyla beraber memlekete yerleştirmeyi düşünürken önlerine hep şu iki engel çıkmaktaydı: 1) Modern araştırmayı hatta öğretimi, din için tehlikeli sayan fanatik-skolastik zihniyet; 2) Modern araştırmanın derin köklerine kadar inmeyi sabredemeyen ve her şeyden ilkin, gücünün ihtiyacına yanıt vermek isteyen yönetici (bureaucratique) zihniyet.
  • Batıcılık hareketi, islamcılıktan eskidir. III.Ahmet zamanında başlamış ve III.Selim ile ilk başarısını kazanmıştır dersek yanlış olmaz. Ondan sonrasında devamlı olarak Türkiye’nin yöneldiği taraf Batı’dır. Bu sebeple yenilmelerin sebebini Batı’nın üstünlüğünde görmektedir. Fakat bir buçuk yüzyıl devam eden bir bocalamaya karşın Batılılaşmada güvenilir bir adım atılmamış görünüyor.
  • Yenilişin ilk keskin işareti Karlofça Antlaşması ile oldu. Ondan sonrasında Batı kültürünün bari askerlik ve teknik bakımdan üstünlüğü fark edilmeye başlandı. Siyasi iktidar, orduyu ve askeri tekniği yenileştirme ihtiyacı duyuyordu. Fakat öğretim ve eğitim bu şekilde bir yenileşme meydana getirecek güçten o denli uzaktı ki işe nereden başlayacağını uzun süre kestiremediler.
  • 15. yüzyılda Osmanlı medreselerinde öğretim Türkçeleşmekteydi.
  • Bir cemiyeti idrak etmek için en iyi araç, edebiyatını incelem etmektir.
  • Tanzimat (restauration), askeri ve teknik olarak başlamış olan Batılılaşmanın
    siyasal-hukuki bir biçim alması demekti.
  • Bir milletin tarihinde en oldukca devam eden unsur dildir. O, mahiyeti değişmeden yalnız evrime uğrar.
  • İlim fikre, terbiye duyguya dayanır. Fakat ilimde duygunun, ahlakta fikrin tesiri yok değildir.
  • Duygu ile akıldan her biri daima bazı savunucular bulmuştur. Duygular sanatçılarda ve bazı filozoflarda rağbet bulmuş olduğu halde akıl yalnız deneyim ve gözlemden hareket eden maddi filozoflarca tercih edilmiştir.
  • …ferdin dün meydana gelen, bugünkü, yarınki halleri geçici gölgelerden ibarettir.


Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi İncelemesi – Kişisel Yorumlar

insanoğlu ve düşünceleri: Hem dersim gereği okumam hemde esasen listemde olan bir kitap bu yüzden oldukca kısa bir sürede okuyacağım. Fazlaca sayfalı bir kitap olduğuna bakmayın genel anlamda başlıklar ve o başlığın altında kişiler üstünden aşama kaydediyor yaşam öyküsü seviyorsanız oldukca güzel bir kaynak olacaktır. (Esra Gedik)

Hilmi ziya ülken’in en mühim eserlerinden biri. Osmanlı’dan cumhuriyete fikir tarihimizin macerasını konu alıyor. Klasik ve çağıl düşüncelerin iyi mi ortaya çıkmış olduğu, aralarındaki süreklilik ve kopuşların zamanı.İşin ilginci niyazi berkes’in türkiye’de çağdaşlaşma kitabı ile bilikte fikir tarimiz üstüne azca bulunur kaynaklarıdan biri olmasına karşılık yaygın bir halde kitapçı raflarında bulunmaması. Kitap esasen ilk olarak konya’da bir yaynevi tarafınca basılmış. demek istanbul’daki görkemli yayınevlerimiz neşretmeye lâyık görmemişler. (Büşra ÖZBAKIŞ)

Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Tanzimat’tan 1966’ya kadar “düşünce” adına yapılanların hepsini inceleyen oldukca mühim bir emek harcama. Tarih, Din, Edebiyat, Sosyoloji ve Felsefe alanında mühim adların fikirleri üstünde durulmuş ve hatta bu fikirlere uzunca sayfalar ayrılmıştır. Tüm bu bilimlere vakıf olmak da yazarın önemini göstermektedir. Ayrıca tarihimizin bu mühim kısmına ilişkin oldukca kıymetli araştırma, kesinlikle övgüyü hak ediyor. (Hüsamettin Çalışkan)


Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi PDF indirme linki var mı?


Hilmi Ziya Ülken – Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi kitabı için internette en oldukca meydana getirilen aramalardan birisi de Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hilmi Ziya Ülken Kimdir?

Türk fikir yaşamında ve Türkiye’de bir felsefe geleneğinin oluşmasında büyük tesiri olmuş felsefeci ve sosyolog.

Hilmi Ziya Ülken İstanbul Sultanisi’ni (İstanbul Lisesi) (1918) ve Mekteb-i Mülkiye’yi (A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi) tamamlamış oldu (1921). Aynı yıl Darülfünun-ı Osmani (bugün İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi Beşeri Coğrafya Kürsüsü’ne asistan oldu. Aynı fakültede felsefe zamanı ve sosyoloji öğrenimi görmüş oldu. 1933’e değin sosyoloji, felsefe, tarih ve coğrafya öğretmenliği yapmış oldu. Umumi İçtimaiyat (1931), Türk Tefekkürü Tarihi (1932-33, 2 cilt) adlı kitapları yayımlandıktan sonrasında uzmanlık eğitimi için Almanya’ya gitti (1934). Türkiye’ye döndükten sonrasında İ. Ü. Edebiyat Fakültesi’nde Türk Tefekkür Tarihi Kürsüsü’ne doçent olarak atandı (1935). 1944 senesinde profesör, 1957 senesinde ordinaryüs profesör oldu. 1973’te A. Ü. İlahiyat Fakültesi’nden emekli oldu. Hilmi Ziya Ülken, 1938-1943 yılları aralığında İnsan dergisini yayımladı ve Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Dergisi’ni yönetti. Türk fikir zamanı üstüne yapmış olduğu çalışmalarla toplumsal bilimlere mühim katkılar elde etmiş olan Ülken 5 Haziran 1974’te İstanbul’da öldü.


Hilmi Ziya Ülken Kitapları – Eserleri

  • Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi
  • Aşk Ahlakı
  • Türk Tefekkürü Tarihi
  • Yeni Zamanlar Felsefesi
  • Şeytan’la Konuşmalar
  • Eğitim Felsefesi
  • Felsefeye Giriş – 1
  • Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü
  • Ahlak
  • Anadolu Kültürü Üstüne Makaleler
  • Yarım Adam
  • Posta Yolu
  • Millet ve Tarih Şuuru
  • Bilim Felsefesi
  • İslam Düşüncesi
  • Ziya Gökalp
  • Bilgi ve Değer
  • İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri
  • Tarihi Maddeciliğe Reddiye
  • Felsefeye Giriş – 2
  • İbn-i Haldun
  • Dünyada ve Türkiye`de “Sosyoloji Öğretim ve Araştırmaları”
  • İnsani Vatanseverlik
  • İslam Felsefesi Eski Yunan’dan Çağdaş Düşünceye Doğru
  • Destanlar
  • Genel Felsefe Dersleri
  • Varlık ve Oluş
  • Anadolu Hayali
  • Hakimiyet
  • Veraset ve Cemiyet
  • Anadolu’nun Dini Sosyal Tarihi
  • Tarihi Maddeciliğe Reddiye
  • Anadolu Köklerini Arayış
  • Mantık Tarihi
  • Sosyoloji Sözlüğü


Hilmi Ziya Ülken Alıntıları – Sözleri

  • Duygu ile akıldan her biri daima bazı savunucular bulmuştur. Duygular sanatçılarda ve bazı filozoflarda rağbet bulmuş olduğu halde akıl yalnız deneyim ve gözlemden hareket eden maddi filozoflarca tercih edilmiştir. (Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi)
  • Maniliğe nazaran (manichéisme) insanı karanlıklar hükümdarı yaratmıştır. Bedeni evrenin örneği (nüsha-i Kübrâ) kısaca bir ufak âlem (Âlem-i suyâ) dır. Tabiatın tüm vak’aları oradadır. (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
  • Anadolu Kültür Merkezi
    Anadolu Selçukluları zamanında İslâm âlemi esaslı değişikliklere uğramaktaydı: Araplar Sicilya ve Endülüs’ten çekilmekteydiler, doğudan Moğol istilası İslâm âlemini parçalıyordu. İçeriden Bâtınîlerin bozucu ve dağıtıcı tesirleri kuvvetlenmeye başlamıştı. Doğu ve batıdaki memleketlerini terk etmeye zorunlu olan birçok ilim ve sanat adamı, bu yüzyılda İslâm dünyasının en sağlam ve sakin parçası olan Anadolu’ya sığınıyorlardı. Endülüs’ü terk eden Muhyiddin Arabî (1165-1240) Konya’da yerleşti. Bir Türk prensesi ile evliliğe ilk adımını attı ve üvey oğlu Sadreddin Konevî’nin terbiyesini üstüne aldı. Eserlerinin büyük bir kısmını Anadolu’da yazdı. İslâm dünyasının en büyük mistik mütefekkiri ve dünyaca tanınmış panteist filozofu olan Muhyiddin’in sistemi Sadreddin Konevî tarafınca şerh edildi ve Türkiye’de yayıldı. Azerbaycan’dan Anadolu’ya gelmiş olan Şehabeddin Sühreverdî İslâm âleminde İşrâkîlik (Illuminisme) diye tanınan bir felsefe cereyanı kurdu. İşrâkîlik bir taraftan Platonculuğa dayanmakta, bir taraftan tasavvufa yaklaşmakta ve zulmetten nura devamlı bir gelişme suretinde tasarım edilen orijinal bir felsefi görüşü savunmaktaydı. Şehabeddin Selçuklu prenslerinden İmadeddin Karaarslan Berkyaruk adına eserler telif etti; onlara hususi hocalık yapmış oldu. Hayatıni tamamen Selçukluların sarayında ve yanında geçirdi. Anado lu’nun o zamanki toleransı yardımıyla fikirlerini rahatça yazan ve neşreden Şehabeddin bir gezi vesilesiyle Halep’e gittiği sırada, o zamanki medrese taassubuna uymayan düşünceleri yüzünden Selâhaddin Eyyûbî emrindeki bir kadı fetvâsıyla idam edildi (1154-1191). Siraceddin Urmevî de aynı suretle yaşamını Konya’da geçirdi. İslâm âleminde, Gazâlî ve Fahreddin Râzî’den sonrasında en esasli kelâm ve mantık kitabı olan Metâli’ül-Envâr’ı yazdı.
    | Hilmi Ziya Ülken, Anadolu Kültürü Üstüne Makaleler, Doğu Batı Yayınları, 3. Basım: Eylül 2021, s. 192. (Anadolu Kültürü Üstüne Makaleler)
  • Düşman gene öz yurduna el attı,
    Mezarından ata’n kılıç uzattı,
    Yürü diyor!
    Hakkı zulüm kanattı.. (Ziya Gökalp)
  • Ayrı ayrı medeniyetleri açar şeklinde görünen büyük “uyanış”lar, hakikatta, gittikçe genişleyen devamlı tefekkürle birbirine bağlıdır. (Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü)
  • Akıl tutkulardan vazgeçmeyi, bari başkalaştırmayı öğretir. (Varlık ve Oluş)
  • Filozoflar felsefeyi temel olarak almış ve dinî inancı ona nazaran açıklamışlar; Kelâmcılarsa, tersine, dinî inancı temel olarak almış ve bunun için felsefî kanıtlar kullanmışlardır. (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
  • Yalnız kendi derdine düşen ve nabız saymaktan başka endişesi olmayan insanoğlunun mesut olmasına imkân var mı? (Şeytan’la Konuşmalar)
  • Ululuğun denizinde göremez kimse kara (Millet ve Tarih Şuuru)
  • … Türk tefekkür tarihini üç devreye ayırmak doğru olur:
    1- Payen Türk tefekkürü
    2- İslami Türk tefekkürü
    3- Modern Türk tefekkürü (Türk Tefekkürü Tarihi)
  • Türk kültürünü eski irk ve kavim geleneklerinin devamı saymak kabil değildir. Bu sebeple bu yeni vatanda büsbütün yeni problemler meydana çıktı: Eski Hitit memleketi ve onun ilkçağlardan beri Hititler tarafınca eritilmemiş olan parçaları Bizans idaresinde siyasî ve medenî bir birlik kazanmış bulunuyordu. Anadolu Oğuzlar tarafınca zapt edilmiş olduğu süre yalnız coğrafi bir isimden ibaret değildi. Ticaret yolları, kervansaraylar geçidi, büyük merkezler, savunma kaleleri, transit şehirleriyle çeşitli kısımları birbirine bağlanmış yekpâre bir memleket haline gelmişti. Tıpkı Cermenler Galya’ya geldikleri süre orada Roma’nın hazırladığı siyasî ve medenî bir birlik buldukları şeklinde. Şu farkla ki azca nüfusla gelmiş olan Cermenler yerli kültürü benimsemeye zorunlu oldular ve oraya yalnız örf ve âdetlerinden bazı şeyler kattılar. Halbuki oldukca nüfusla gelen Oğuzlar bu yekpâre vatanda derhal birliği kurarak kendi dillerini yerleştirdiler. Bu suretle Oğuz muhacereti, İslâmiyet ve Anadolu’nun hazırlanmış tutumsal ve siyasî birliği aynı vatanda gittikçe birbiriyle kaynaşarak Türk milletinin Orta Asya’dakinden değişik yeni bir kültür kurmasına sebep oldu.
    | Hilmi Ziya Ülken, Anadolu Kültürü Üstüne Makaleler, Doğu Batı Yayınları, 3. Basım: Eylül 2021, s. 97. (Anadolu Kültürü Üstüne Makaleler)
  • …Yunan ve İran hikmetleri birbirinin tamamıyla zıddı vasıflara maliktir. […] İkisi de gerçekçi insan görüşünü ifade etmekten uzaktır. […] Bu sebeple biri insanı varlığa tutsak etmiş, diğeri varlığı insana bağlamak suretiyle onun âlem içindeki mevkiini mübalağa ve ifrat ile görmüştür. (Türk Tefekkürü Tarihi)
  • Tarihten evvelki devirlerde vukua gelen intikalleri paleethnologie vasıtasıyla öğreniyoruz. Fakat bu sahada meydana getirilen mukayeseler ve hükümler yalnız insanî müstehase ve izlere, alet ve eşyaya dayandığı için yaklaşık ve müphem olmaktan kurtulamazlar. (Türk Tefekkürü Tarihi)
  • Ahlâkda Sokrat şeklinde mutluluğu hedef edinen felsefeci, bunu üstün ve manevî hazda değil, aşırı duyumlar ve hazlardan kaçman «tam orta» (orta derece-ı adil) söylediği ölçülü bir hazda aradı ve bu şekilde bir hazzın doğuracağı ahlâkî karakterlerin de alışkanlıklarla elde edileceğini söylemiş oldu. (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
  • “Yeryüzünde aklın uyanışı ve insanoğlunun ilkin tabiata, sonrasında kendi kendine çevrilmiş bakışından doğan tüm düşünce denemeleri halinde, evre evre ve birbirine benzer şekillerde, birçok yerlerde birden meydana çıkmıştır.” (Felsefeye Giriş – 1)
  • Xenophanes insana benzetilen Tanrılar fikrine saldırdı: Her Kavmin Tanrısını kendine nazaran dü­şündüğü, hatta hayvanların düşünceleri olsa Tanrılarını kendileri şeklinde tasarım edecekleri, oysa aslolan Tanrının hiçbir suretle insana benzetilemeyeceği, tek ve sonsuz olduğu, doğurmadığı ve doğmadığını iddia etti (İslam Felsefesi Kaynakları ve Etkileri)
  • Asla kin bilmeyen ruhlar olduğu şeklinde, asla sevgi bilmeyen ruhlar da vardır. (Aşk Ahlakı)
  • “Eğer kati doğa kanunlarının varlığı bizim hadiseler içinde gördüğümüz durağan(durgun) sebeplik münasebetlerinden ileri geliyorsa, bu durağan(durgun) dediğimiz münasebetler bilinç verilerimiz içinde çağrışımlarla kurduğumuz ve alışkanlıklara dayanan bir münasebetten ibaretse, o halde Hume’un gösterdiğine nazaran, her sebeplik münasebeti ruhumuzun alışkanlığından başka bir şey değildir; bundan dolayı da değişmez doğa kanunlarının bulunduğunu bilinç verilerimiz ve çağrışım münasebetlerimiz haricinde hiçbir prensiple kanıtlama edemeyiz.” (Felsefeye Giriş – 2)
  • Kimsenin iç alemine karışma,
    Kimseyi iç alemine karıştırma.
    Kimseye iç alemini açma.
    Gizli tut. Yan fakat tütme. (İbn-i Haldun)
  • Platon’un rasyonel ve ideal varlığa ilişkin derin görüşünü gerçeğe ilişkin incelemelerle birleştiren Aristoteles ilk kere ilim felsefesinin temellerini kurmuştu. O zamandan beri (yirmi dört çağ) insanlık bu büyük yolun üstünde düzeltmeler yaparak aşama kaydediyor. (Felsefeye Giriş – 2)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş